Ça ça dediği keçi olsa, dağ-taş keçi olurdu atasözü onun her sözüne güvenilmez, yalancanın biridir | http://gomurgenli.tr.gg/DEY%26%23304%3BM-VE-KEL%26%23304%3BME-GRUPLARIMIZ.htm, 18.12.2015g değişkesi: onun çit dediği keçi olsa dağları taşları keçi bürür AAYörük, 9.11.2015 | Melih [Gökçek] başkanın cit dediği keçi olsa dağ taş keçi olurdu siz onu cidtiye (sic) almayın sayın İnce.,2.6.2014, www.mynet.com/.../chpli-inceden-gokceke-twitterdan-gonderme-12766..., 18.12.2015g
çabalamak f | 1. hareket etmek, kıpırdamak, kımıldamak. | Salam ay millet, yatıpsız? E bir çabalayın da! Bir şeyler yazın, video atın, haber atın, bir iş görün, deyin neynemeliyik. Azerbaycanımız fars faşistlerinnen kurtula., | H. Sulduzlu, 17.2.2011 2. Gayret göstermek.
çabalanmak | 1897 | nsz. Çabalama işi yapılmak örneksiz | İhtiyar bu türlü düşünüyor, söyleyemiyor. Fakat, bu hisler içinde çabalanıyordu., | ARasim, Asker oğlu, 31
f.
GTS+
çabalayış | Örneğin bir hikaye düzeni kurmak için çabalayışını, akıp giden zaman içindeki direnişini, Ayteni bekleyişini, kafasında bir durulup bir taşan şu duyguları, düşünceleri bütün çıplaklıklarıyle anlatabilirdi., | O Hançerlioğlu, 1959, 55
a.
çabarman
a.
çapar, ulak, haberci.
kır. çabarman: çapar, ulak.
"Kırgızlarda eskiden bir köyden diğer köye haber vermek amacıyla atlı bir kişi gönderilirdi. Bu kişiye çabarman (ulak, haberci) derlerdi.", Kırgız nariste oyunları, İstanbul 2014, 10"
çabasızlık –ğı | çabasızlık | hiç çaba göstermeme hali..., | Türk Dili, 1975, C 31, 305 | Ama bilmek başkaydı, bildiğini önemsemek başka. O günlerde değişmek, insanların istediğince olmak için hiçbir çaba göstermemişti hatırlayabildiğim, anlayabildiğim kadarıyla. Bu çabasızlık onun bendeki en güzel yanıydı., | Mario Levi, İstanbul bir masaldı, 1999, 199
a.
Çabasızlık –ğı | Öğrencilerdeki hafiflik, fakültenin başarısızlığa uğramış eğitimine dahil edilen yanlış çabalardan veyahut çabasızlığın sisleri ortasında kalmaktan doğmuştur., | M C Dolğun, Bir hukuka uygunluk nedeni olarak edebiyat, EtkiD, S 2, 2016 Eki/Kas, 6
a.
Çabucacık | Çocuklar burasını / Çabucacık sevdiler., | T Aydın, Atatürk'üm, 1964, 9
z.
çabuklanmak | Hızlandırılmak. | Verilen cevapların hepsinde kanun dışında yapılan birleşmelerin çokluğunda ve alınacak tedbirlerin önem ve çabuklanmasında birlik vardır., | Adliye Ceridesi, Kanun Dışı Birleşmeler, 1344
f.
Çaçaron | s./a. (İtal. chiacchierone) Yüksek sesle, şirretçe ve karşısındakini bastıracak şekilde konuşan (kimse), şirret. | O da anası kadar çaçaron (geveze), anası kadar kınaması, onun kadar müvesvis (kuruntulu), onun kadar fassal (dedikoducu), yine o kadar açgözlü idi., | K D, E Ülgen, 244 | Yanında oturan kadın: -Belki hakimlerin yüreğini yumuşatmak için ağlıyordur, kardeş!... dedi. Sonra, çaçaron bir tavırla: | Adamı öldürürken ağlamıyordu ama... diye ilave etti., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 125
s./a.
Çadır açmak kadınların ayakları aralı oturma biçimi* 8.9.2019
Çadır dağı | Bu nedenle doğu tarafına yöneldiler ve Galenima deresini geçerek Çadır dağı eteklerinden fiz (Osmanbaba) yamaçlarına tırmanmaya başladılar., | M H Alşan, 20
a.
çadır tiyatrosu | ...bir çadır tiyatrosu kumpanyası, Nemesis'in muhtemel mukabili olan o putun, yani Menat'ın başrolde olduğu bir piyesle perde açtıklarında, sahneye taşlar yağdırılmıştı., | İOAnar, GK, 162
a.
çadırımsı
s.
20.02.2024
çağa | far. Çeh – çah: kuyu'dan evde su toplama yeri KMaraş krş. Çığlug C KYaya, 26.6.2023
a.
çağal | çatal çağal ile birlikte geçiyor parça parça olmak, üzüntüden parçalanmak | Yüreğim çatal çağal oldu sizinle birlik., | BYıldız, DünyadanBirAtlıGeçti,, 53
a.
çağanak -ğı
a.
1. Çalgılı, neşeli ve gürültülü eğlence 2. Bakırköyde bir sokak adı.
"ÇAĞANAK SOKAĞI "Çağanak", bir tür zilli tef anlamına gelen ve aslı Farsça bir sözcüktür. Halk arasında zilli tef şıngırtılarıyla birlikte, neşeli, hızlı, eğlenceli, kıvrak şarkıların çalındığı alemler için kullanılagelen ... ", H Hürel, İstanbulun anskilopedik öküsü, 2010, 186"
Çağanoz | Yengeç. | Ben olsam dayanamam, | seviyorum der, işin içinden çıkarım. Ama çağanoza demişler ki; -Neye yan yana gidiyorsun? –Herkesin bir hesabı var, demiş. Onun da elbet bir hesabı vardır. Gördünüz mü? Bıyığının uciyle güldü de ne dedi? , | A Rasim, Kağıthanede, 6-7 MReşit
a.
Çağanozlar | Çoğalıyor çağanozlar / yağmur / dalıp gidiyor gözlerim., | Güven Turan, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 251
a.
Çağcıl | Örneğin yüzyıldır müzede can çekişmiş olan bir tablo, koleksiyonuna yeni eklenen çağcıl bir yapıtın arkasından mutlaka şu lafı edecek günün birinde: | Bak şu terbiyesize. (...)., | F Kayacan, SONY, 21 | sahte gülüşlere, salınıp gezen endamlara, çağcıl oyuncaklara, anlık hazlara değil... neon ışıklarının dünyasında, sevgilerin, denizi avuçlamak gibi boşa çıkıyor, geriye kalansa birkaç damla ıslaklık..., | S Demirci, Y Ö Özburun, 2006, 117 | Bir gün yorulduğunu hissettin... Tekdüze diye bir terim girdi gündemine. Önce çağcıl bir bir dedikodu diye önemsemedin., | N A Gökduman, 48
s.
çağdaşça zf. | Düşüncelerine karşı çıkanların çoğunun aksine çağdaşça ve büyük bir sabırla tartıştı., | CemSey, T, 16.1.2012
Çağdaşçı | Derviş Vahdetî ve El İslâmın, yani dinci muhalefetin ne kadar uygarlıkçı, ya da çağdaşçı eğilimleri bulunduğu dahi gözönüne alınırsa, anlaşılır ki esas itibariyle 31 Martta din unsuru hemen hemen tümüyle bir istismar konusu ..., | S Akşin, 31 Mart Olayı, 1970, 290
s.
çağdaşçılık -ğı
"60+ yıldır Batı eksenli sanatta ahlakçı parmak sallama tekrar merkezileşti. Esasıyla umut veremeyen usulüyle döverek "hakikilik" efektini sömürüyor. Çağdaşçılığın da iyice belgeselleşmesi bundan | izleyici artık suçlu olduğunu biliyor zaten. Katharsis'i kesik tavuk gibi ağlıyoruz+", @shfjkgj, 23.4.2024, X"
çağdışılık -ğı
a.
"Ama bir şartla: Bana ve bize açıkça sokak karatmalarının ne zamana kadar süreceği, bu çağdışılığa ne kadar dayanmamız gerektiği, yeni enerji yatırımlarından ne zaman sonuç alınacağı açıklanmalı", Atilla Dorsay, Sbhİstanbul, 7.8.2000, 4"
çağıl
a.
"İbibikler yuva yapmış çağılda.", 19"
çağıl | İbibikler yuva yapmış çağılda., | Develili, 19
a.
çağıl çağıl
s.
"O geceyi unutmayacaksın değil mi / Yanyana girmiştik bahçe kapısından / Sen prensesler kadar güzeldin / Ben çağıl çağıl heyecan. / O geceyi unutmayacaksın değil mi? / Değil mi Sürmeli Sultân... ", Ş Belli, 1962, 47"
çağıl çağıl | Biraz sonra yaşlı adamın yanına yedi adam geldi. Çağıl çağıl Bulgarca söyleşerek ateşin çevresini sardılar., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 34
z.
çağıldak | çağıldayan. | Kan ter dolandığım yollar gölgesi, / Kara ekmeğimin akça mayası, / Susayınca çağıldak sular sesi,, | A M Dıranas
s.
Çağıldamak | Genç kıral başını tekrar eğip dua etti. Duasını bitirince de ayağa kalkıp kederli kederli onlara baktı. Ve o an renkli pencerelerden güneş üzerine çağıldayıp ışınları ile ona baştan başa tören için hazırlanan elbiseden daha güzel, sırmalı bir elbise ördü., | Wilde, Abamor, tsz, Mutlu Prens, 47
f.
çağıltı | Bazan küçük bir vadiye yayılan, bazan dar bir boğazdan çağıltılarla akan su, 20 yıl öncesinin anılarını tazelemişti bende., | Sadun Tanju, Ulus, 6.4.1968, 8
a.
Çağıltılı | Bu, aynı bahçe ki arasını hareli ve çağıltılı bir su hiyabanı ayırmakta..., | R E Ünaydın, | Yalılar, | Boğaziçi, Yakından, 73 MReşit
s.
çağımcı gazeteci, Prof. Dr. Ahmet Ercan, 28.8.2014g ++
çağırıcılar | Padişah, muazzam imparatorluğunun her tarafına çağırıcılar göndererek, İslamın dindar evlatlarını İstanbul cengine çağırmıştı., | M Nalbantoğlu, 45
a.
çağırış
a.
çağırma hali.
"Çünkü senin çağırışlarındaki kuvvete sürükleyişe dayanamadım. Yoksa yaptığım işin iyi olmadığına da inanıyorum... ", C Uçuk, DŞ, 1971?, 123"
çağırma düğmesi | Dışarıdan gelen, bir kez daha bastı asansörün çağırma düğmesine. 'Çalışıyor mu bu? ' diye sordu ortaya., | S Dölek, Yarı saydam, 49
a.
Çağlam | 1. Çağlayan, cağıldak (DS) | 2. Benim olan çağla. | Rüyada çağlam görmek benim görüşüme göre olumsuz yorumları haricinde şöyle yorumlanabilir., | www.ruyalarcaddesi.com/cc/ruyada-caglam-gormek/, 25.11.2015g | 3. Genellikle kadın adı. | Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün,/ gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam, / kızım benim, nazım benim, / gurbetelde sazım benim, / yalazlanmış can tanem, / körpe dalım bir tanem..., | Nihat Behram, | http://www.siirblog.com/tag/nihat-behram-ellerin-avucumda-iki-ates-damlasi-siirini-oku/, 25.11.2015g
a.
Çağlam | bk. Çağlan, çağlar, cağıldak/çağıldak.
a.
çağlamak
f.
"Biz durmadan kuzeye çıkarız / İnti'nin şarkısını çağlarız", Haydar Oğur, 57"
Çağlar üstü | Evet o hiçbir şey yapmaz görünerek gerçekte eşsiz bir iş yapıyordu: Kendini koruyup kâğıt üstünde anlatarak içindeki insanı, yalın, çağlar-üstü insanı (in nude) saklıyordu. İşte bunun içindir ki yüzyılının teolojik etüdleri ve filozofik gezintileri (Excurse) bugün bize yabancı geldiği halde ..., | Yeni ufuklar, 1961, C 10, 24 | Roger Garaudy İslam dinini seçmekle şereflendiğini şu sözleriyle dünyaya ilan etti: | İslam, çağları arkasından sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi, değiştirildi. Kur'an-ı kerim ise indirildiği günden beri her zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlar üstü bir olaydır. Bugüne kadar bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslam materyalizme de pozitivistlerin görüşüne de ekzistansiyalistlere de hakimdir. Fakat bunlardan hiçbiri, İslam'a hakim değildir., 29.4.2023
s.
çağlı | yaşlı. | Urfakapı bağlıdır / Yârim Karadağlıdır / Ben yârime kıyamam / Yârim küçük çağlıdır., Mardinkapı Şen Olur, Diyarbakır
s.
Çağlıyor göğsümde., | Ceylan. sehlik sıf. aklı eksik, esemesiz, görgüsüz. Bekereci k. Osmaniye ili, kadirli ilçesi. | Gider, karıncayı incitmez, / Görse de kekliği vurmaya gitmez, / Boş konuşmaz, esemesiz laf etmez, / Argo yoktur, küfür yoktur dilinde. | H. Canpolat. | Yemekte, Aynacı Veli isminde esemesiz birisi de bulunmaktadır., | C. Akçalı, YŞ, 19 Ekim 08.
a.f. argo argo argo
Çağnak –ğı | Çağnak sokağı ++
a.
çağrı | telefonun çalma sesi. | Oldukça meraklandı. Simge hiç böyle yapmazdı, hatta Barkın onu aramaya görsün ilk çağrıda telefonu açardı., | Kazancıoğlu, 165
a.
çağrıcı | Davet eden. | İslami Hareket Cephesi ve 19 siyasi parti çağrıcıdır., | CKenar, T, 27.2.2012
s.
çağrılı | Davetli. | Akşama çağrılıları bu giysileriyle karşılayacaktı., | RahmiDede, 22
a.
çağrımsal
çağrısız | ... sevdiğiniz ve özlediğiniz son insan, çağrısız bir konuk gibi sizi uykunuzdan uyandırırsa..., | Ş Belli, Bir Yangının, 110
s.
çağrışımlı BTS+ | çağrışımları olan şey. | +Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşcül şeydir ıhlamur., | CSüreya, OnüçGününMektupları, 15 (12.7.1972)
s.
bts+
Çağrışımsal | Bu özellikleriyle, daha renkli, daha canlı bir anlatım amacıyla tasarımsal, çağrışımsal seslerle yapılan bir betimleme öğesidirler daha çok. Şöyle kümelendirebiliriz bunları: | 1. Canlılara İlişkin Olanlar:, | M Canpolat, S Tezcan, Ömer Asım Aksoy armağanı, 1978, 252
s.
çağrıştırma | esinlendirilme, | gerçeği çağrıştırma | Gerçekte olmayan bir pencerenin gölgesini, aydınlatma kaynağı önüne pencere kalıbı koyarak ya da dia göstericisinden yararlanarak, duvara düşürmek. Dolaylı uyarlama ..., | Güner Sarıoğlu, Televizyon: program yapımı ve yönetimi, 1975, 77
a.
çahohbili | çerkez aliyle bir akşam / Göl kıyısı lokantada / Gürcü şarapları içtik / Mezemiz 'çahohbili'ydi., | A Behramoğlu, Sevgilimsin, 1993, 41
a.
çakakoymak | Kapıdan içeri girince karşı duvara çakakoymuşlar., | Hacıhasanoğlu, 1954, 19
f.
çakal çukal | ayn. m. çakal çukul. | Yerindedir bakımı / Yutuyorlar salkımı / Çakal çukal takımı / Vıttırı vızzık adamlar., Hilmi Şahballı, Vıttırı Vızzık Adamlar, 2019
b.a.
çakal çukul | tarih seven, uykuyla arası olmayan, platon'a saygılı, düşünmekten saçları beyazlamış, küfür etmeden küfür edebilen, kelimelerle arası iyi olmakla birlikte yazmayı seven, üçkağıtçılıktan falan anlamasına rağmen tercih etmeyen, çakalla çukulla işi olmayan, torpili olmayan,, @buyukjustinyen, 28.09.2024, X
çakal yağmuru | Yağmurla güneşin birlikte olması: Şeytan düğünü* | Trabzon'a çakal yağmuru yağdı., | STunalı, T, 14.8.2011
a.
çakalca
s.
çakala yakışır, çakala uyar.
çakal-ca*
"Tam çakalca bir düşünceydi bu. Kötülük insanı bin bir kurnazlığa sürükler derler. O kurnazlıkla tekrar girdi çardağına.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 89"
Çakalla avlanıp çobanla ağlayan mürailer RTE, 9.5.2023
Çakallı | Çakallı | 1. Çakalı (bol) olan yer. 2. Yer adı. | Akşama doğru, dereler ve ekili ovalarla çevrili şirin bir köy olan Çakallıya varıldı., | KH, MAM, 1998, 11
s.a.
çakallık –ğı | Korsan medyanın harbiliğinden korsan ticarethanenin çakallığına yatay geçiş yapıyoruz. DIrak, T, 26.8.2010 | Biliyorum ki yarın olacak olan yarında kalacak / Bugünün bahtında bulutlarla kurulmuş muhabbette / Kuşlara yalakalık ve fezaya çakallık var., | M E Mertoğlu, Barbar D, Mart 2019, S XXXII, 36
a.
Çakalsız | çakalı olmayan yer orman, yer. | Gerçi böyle bir sevâd-ı mu'azzamda | Çam çakalsız olmaz kelâmı üzre koç kaçkını eder nisvân-ı sâhib-isyânları da olur ammâ sâ'ir diyâra nazar ederek bu şehr-i Edirne aslah-ı mevcûddur. Zîrâ duhter-i pâkîze-ahterleri ..., | Evliya Çelebi, Seyahatname, 1996, 265 | Çim çakalsız olmaz., | M T Acaroğlu, Türk atasözleri, 1992, 111
s.
çakar
a.
1. isim Belirli araçların trafikte üstünlük sağlamak için kullandığı, yanar dönerli kırmızı ve mavi ışık | çakar lamba. 2. isim, denizcilik Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla yanıp sönen küçük fener | şimşekli fener. 3. isim Genişliği on, uzunluğu yaklaşık iki yüz elli kulaç olan balık ağı: Kolyoz çakarı. Uskumru çakarı.
Çakar | Bizimki plajda sarı çakara yüzüp döndükten sonra bedenine badem yağı ve tendürdiyot karışımı bir | güneş losyonu sürüp, büyük boy bira bardağına doldurttuğu bol buzlu votkasını içmesiyle şöhretlidir., | Taner Ay, 1.4.2023, | https://www.tarihistan.org/kemanimla-ona-bir-ses-verebilseydim-eger/26738/ | çakar lamba'dan kısalma 3+. polis, disko, deniz çakarları vardır. yanar söner lamba | Bu akşam işten çıkıp Levent istikametinden | 1. köprü yoluna ilerlerken siyah çakarları ve hoparlörü olan bir araç, ne sinyal ne bir işaret vermeden önüme kırıp zorla şeridime girdi., | 4.4.2013, | http://www.motosiklet.net/forum/archive/index.php/t-114492.html, 10.9.2015g
a.
GTS+
çakarlı
s.
çakarı olan.
tr. çakar-lı
"Görüntüleri sosyal medyada olay olmuştu. Çakarlı magandalar yakalandı."
Milliyet, 23.11.2023
çakarlı
s.
1. küçük fenerli, fenerli. 2. Üzerinde çakar lamba bulunan (araç). 3. Köy adı. 4. Boy adı.
"1942 ekmek beykoz uçarı / türkiyede şiir kiminle / ikinci yeniden sonra mı yazıldı ne / rampi rampi de rampi çakarlı kasketine (s. 61)", Memet Fuat, Duumsanmayan karanlık, 1998, 214 | "... "Çakarlı" denilen ilk kumaşı dokutmuş oldukça zengin, sevilen şahsiyetlerden biri olup, Bursa'nın iktisadî hayatında mühim hizmetleri geçmiş bir zattır.", M A Tural, Atatürk devrinde iktisâdi yapılaşma ve Celâl Bayar (1920-1938), 1987, 34 | "Yün ipliği, pamuk ipliği ve floşun kamçılı tezgahın tek ayakla çalışan çeşidi olan "çakarlı " ve 2-4 ayakla çalışan çeşidi olan "çekmeli" tezgahlarda dokunarak "Yaşmah " (Neçek-Çefiye) ve "Puşu" gibi baş örtüsü, "Ehram" gibi kadın boy örtüsü haline getirilmesi sanatına Urfa'da "Cülhacılık denilmektedir.", Şanlıurfa, 1987, 123 | "Koca Kapıdağ, yemyeşil eteklerle denize kadar iniyor, Paşalimanı adasının şu sarı kayalı, çakarlı Tuzla burnunu Kapıdağ'dan ayıran, ara yerde masmavi, kaypak uzanıp duran koca denize rağmen, Ali'nin köyü, bütün damları, evleri, ağaçları, Yalı boyu kahveleri, en ufak ayrıntıları ile, tek tek seçilebiliyordu.", Yaman Koray, Mola, 1970, 6 | "Zirvelerin buzlu, karlı, / Şimşeklerin od çakarlı, / Ey aharlı, ey baharlı, / Ey gülzarlı Nahçıvanım,", Z makas, Çağdaş Azerbaycan Şiiri Antolojisi, 1992, 146"
çakçak (I) | Geveze, dedikoducu.
a.
çakçak (II) Değirmende buğdayın bittiğini haber veren bir aygıt. | Çalma elin kapısını çakçakla / El kapını döğer birgün tokmakla., | D Kaya, Bulgaristan'da yaşayan Türklerinin düzgü niteliğindeki atasözleri ve deyimleri, Bulgaristan Türk Folkloru, II. Uluslararası Bulgaristan Türk Halk Kültürü Sempozyum Bildirileri, (2001) Ankara, | 89-112
s.
çakçak (III) Bir çeşit kuş.
çakçak | çalma elin kapısını çakçakla
a.
Çakılı | Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD'nin uyguladığı ambargo sonucunda savaş uçaklarımızın hangarlarda nasıl çakılı kaldığını hatırlayın..., | A Şenel, Yangeldizm, Oblomov ve Turhan, Yeni DüşünceD, Mayıs 2014
s.
çakılış
a.
çakılma.
"Asker | O ne duruş, o ne ciddiyet vakar, / Bir çevik çakılış var, sesi rap. / Görev, selam, her halinde hasmet var, / Miğferini öper yıldızla mehtap.", F Telatar, Onlar, 7"
çakıllı
s.
çakılı olan.
"Büyük ağaçların sık yapraklarından süzülen aydınlıklar yemyeşildi. Orada bir kaynak vardı, dibi çakıllı bir kaynak. Bir gün, sen su içiyordun, ben başını iterek yüzünü suya batırmıştım.", C Uçuk, DS, 1971?, 6"
Çakıllık –ğı | çakılların bol olduğu yer. | Çünkü, bu çakıl taşları insanı aldatabilirdi de. Rastlantı olarak toprağın altında böyle çakıllık yer olabilirdi., | M İzgü, ÖK, 85
a.
çakıltaşlı | Verandanın altından bir ışık huzmesi süzülüp çakıltaşlı yola vurdu. | , | WilkieCollins, 2011 ?
s.
Çakıltı | cıda cıdaya veya kılıcın kılıca çarparak çıkardığı sesin adı. | Cıda çakıltısı doldu cihana / Erişti kan buharı asumana., | Abdurrahman, Siyer-i Nebi / Kocatürk, 1964, 272
a.
Çakım | kursakları soğan kabuklu büyük açlar / kireç çukurlu çene çakımları dul / saplanır her kara masalın ön tekerine / iki paslı kepenk gibi indirerek göz kapaklarını / şimdi onlar ermiş muradına mı diyeceksin, | Murat Dalgın, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 25
a.
çakımcı a.Genç yıldızlar taşeron çıtçıtçı 65, | 31.10.2015, duvar ilanı
Çakıntı | Hele güneşli baharlarda bu geçişleri, camları kapalı ve perdeleri inik pencereden görmeseniz, işitmeseniz bile tavandaki binlerce ışık çakıntısının, o titrek ışık paluzelerinin ağır, telaşlı, sinirli, şakrak gidiş gelişlerinden sezebilirsiniz., | R E Ünaydın, | Yalılar, | Boğaziçi, Yakından, 72 MReşit | Gökyüzünde şimşek çakıntıları var., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 91
a.
Çakır | av köpeği, kupay | av köpeği besleyen evlerde bir de köpeğin beslenme rejimi sorunu vardır. avcı erkek köpeğe gözünün içi gibi bakar, evin kadınları ise bu çakırlara, kupaylara tepit yetiştirmekten, şuğul olmasından, yani işlerinin artmasından hiç hoşnut değildir. ibisile, ekşiS, 27.02.2014-18.9.2017
a.
Çakır | av köpeği, kupay. | av köpeği besleyen evlerde bir de köpeğin beslenme rejimi sorunu vardır. avcı erkek köpeğe gözünün içi gibi bakar, evin kadınları ise bu çakırlara, kupaylara tepit yetiştirmekten, şuğul olmasından, yani işlerinin artmasından hiç hoşnut değildir., | ibisile, 27.02.2014-18.9.2017, EkşiS,
a.
çakır dikeni | Bıraktı da bir baktı ki, arkaları baştanbaşa çakır dikeni. Babası da çakır dikenlerinin içinde çabalayıp duruyor, çakır dikenleri ell erini, bacaklarını kanatıyor., | T Yücel, AM, 1964, 39
a.
Çakır keyif | Ne de olsa, Orhan da biraz kafayı tütsülemiş, çakır keyif olmuştu, | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 57 | Çakır keyif olmak| Biraz çakır keyif oldunuz mu tamamdır, rahat rahat uyursunuz vapurda., | S Maugham, 1959, 75
dey.a.
çakırdikeni
ba.
"Doğan bir ölü güneş şimdi mor tepelerden. / Çoktandır yatağını bıraktı eski sular. / Çiçeklerin yerinde çakırdikenleri var.", Ümit Yaşar, ben seni sevrim mi, 45"
Çakırpınar | Olsaydım Osman Gazi'nin bir neferi: / Çakırpınar'da ben yatsaydım pusuya / Kaçırsaydım Tekfurun gelini Nilüfer'i, / Adını ben verseydim Bursa'dan geçen suya!, | BRE, 64
a.
çakıştırmak | 2. İçki içip keyfetmekGTS | O akşam karşılıklı çakıştırdık. Dertleştik, ağlaştık..., | Gürman, 54
f. argo
GTS++
Çakıştırmak | içki içmek | Güney işi. Hacı macı, yemekte epeyce çakıştırdı. Arada bir kendi kadehi ile genç olan karısına da içiriyor., | C Kayra, Romantik bir karga, 1984, 40
f. argo
Çakıştırmak | örtüştürmek | Dudaklarını dudaklarına çakıştırdı. Sonra başını Remzi'nin göğsüne dayadı: -Güze buradan gideceğiz değil mi? İçinde suyu olan bir eve gideceğiz değil mi? , | T Cılızoğlu, Hoşt amerika, 1968, 140 | Adamı yüzünde kınşıklıklarla düşün. Moruk Hillyard deme sakın! İnanmıyorum. Ters dönmüş sandalın üzerinde oturan adama daha yakından baktı ve yüz hatlarını zihninde Moruk Hillyard'ınkilerle neredeyse üst üste çakıştırdı., | Peter Straub, Yitik oğlan yitik kız, 2005, 205 2. Hızlıca selam verip yürümek | ... şöyle bir gezeyim dedim ve tam çarşının ortasında Salihlili Mustafaya rastgeldim, beni görür görmez şaşaladı, başını çevirmek, görmemezlikten gelmek istedi, fakat gözünün içine baktığımı hissedince bir selâm çakıştırdı ve geçiverdi., M Ş Yazman, Mehmetçik Avrupada, 1953, 184 | O her zamanki çelebiliği ile yerlere kadar temennalar çakıştırdı. Biraz süzülmüştü., | H Su / İ Dirin / Ş Özdemir, Asaf Halet Çelebi, 2003, 191 | Adı Abdurrahman Kılıç olan zat kadınlara şöyle bir söz çakıştırdı: -Bacılar, böyle nerden gelip, nereye gidiyorsunuz? , Aşık İhsani, 1974, 26 2. İma etmek | [İsmail] Bilen, arkadaşını hemen uyardı. Adının Kasım olduğunu söyledi. Birpot kırmamasını çakıştırdı. Osman şaşalar gibi oldu. Çabuk anlaştılar, önce, Kasım hana gidip bavulcuğunu alıp gelecekti. Sonra, ne yapacaklarını, uzun boylu konuşacaklardı, Kolektif, TKP MK Genel Sekreteri İsmail Bilen, 2004, 50
f.
çakıt | 1. Babaeski Verimsiz toprak 2. Kütahya, Konya, Çorum Eski, hurda | Çakıt bir bisiklet, | Hayrettin Karaman, | https://www.youtube.com/watch? v=NVOWqbwsFHM, 30.9.2019+
a.
Çakıvermek | Merkezden sana dikte edilen yandaş ve propagandist manşeti | çakıveriyorsun birinci sayfaya. Ballandıra ballandıra grafiklerle, fotoğraflarla filan süsleyerek., | Z Arapkirli, C, 15.3.2019
bf.
Çakıvermek | Merkezden sana dikte edilen yandaş ve propagandist manşeti | çakıveriyorsun birinci sayfaya. Ballandıra ballandıra grafiklerle, fotoğraflarla filan süsleyerek., | Z Arapkirli, Cum, 15.3.2019
b.f.
çaklistara | çok çabalayıcı, hırdık.+
a.
çakma | uyduruk, sahtekar. Misal çakma adam, çakma Müslüman.Hani şimdi insanlıktan çıkarır demeyelim ama başkasına kötü laf söylememek, hakaret etmemek, kimsenin malına göz dikmemek, | saygı, sevgi islamın özüdür dediği bir eylem olduğuna göre | çakma müslümansınız daha da kötüsü | çakma adamsınız demektir. 22.03.2006
s.
çakmak –ğı | muhtar çakmağı | Çakmağı eski günlerden kalma muhtar çakmağıdır., | KenanTekeş, İzafi, Aralık-Ocak 2012-2013, 69
a.
çakmak –i | Öğleden sonra saat üç buçukta encümen (meclis) odasına girdiğim zaman reisin yanında Başvekil Hasan Saka ile Maarif Vekili Şemseddin Sirer beyin oturduğunu gördüm. Ben vaziyeti çaktım. Bunlar yardımcı gelmişlerdi. Celse (oturum) açıldı. Banguoğlu tekrar söz istedi. Bendeniz de söz istedim., | İ Arvas, TH, 64
f.
çakmak | ...yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun. | , | Gülse Birsel, 11.3.2010'dan önce | Bunu duyan adamlar döğüşü bıraktılar. / Keloğlanın yüzüne birkaç şamar çaktılar., Gonca Yayınevi, EGÇM, ? 25 (30.05.2025)
f.
Çakmak cebi | Sonra, nasılsa açık unutulmuş bir büfeden iki tane balonlu sakız aldım, sakızlardan birini Jplei'nin anısına çiğnedim, ötekini çakmak cebime koydum., | F Ulay, 1998, 34
a.
Çakmak çakmak (gözleri) | Motorpompların, sarnıçlı arabaların yanlarında, hizalı dik duruşları, çakmak çakmak bakışlarıyla santranç erleri gibi sıralandılar., | S Şengil, 1983, 65
çakmaktaşı | Zeo ise kendine ait boşlukların keşfedildiğinden habersiz, bir çakmaktaşı gibi kaşınmasını sürdürüyor, omurga kemiklerini sayıyor arada bir de iki taşın birbirine değdiğinde çıkan sesi andıran sesler çıkarıyordu., | F Ulay, 36
a.
çakmalık | Sahtelik. | Bugün CIA'dan taktik çalarak meydanda çakma duran adamı da ancak çakmalıkta eşit eylemciler kutsayabilirdi., | EElönü, Haber7, 19.6.2013
a.
çakra
a.
?
?
"Açtım kollarımı, sevgiyle gülümsedim ve aroram tavan yapış, çakra köküne kadar açık, karmanın dibine vurmuş bir halde hepinizi seviyorum, hayatı seviyorum, sizi kucaklıyorum diye haykırdım sevgi ve coşkuyla.", Cafcaf, Güray Süngü, Bahar 2013/54, 11"
çakra | Eskiler ummazmış, inanır ve umut ederlermiş ama biz onlar gibi değiliz, biz diler ve umarız. Çakramız açılır, aroramız kıpraşır., | Cafcaf, GüraySüngü, Bahar2013/54, 11
a.
çakrazlar | Çakrazlar, Muzaffer Arabul, 1967, C 1 (Kitap adı) Anadoluda muhtelif yer adı veya soyadı.
a.
çakşır | (fars. çakşur) | 1. Erkeklerin iç donu üzerine giydikleri, belden uçkurlu, diz kapağının altında birden darlaşıp bacağı saran, bâzan paçalarına birlikte giyilen bir mest dikilmiş olan, çuhadan yapılma üst giyeceği, bir tür pantolon: Çakşır hemen istisnâsız çuhadan kesilir dikilirdi, rengi de askerse sınıfına göre, değilse zevke göre ya deve tüyü yâhut mâvi olurdu (Reşat E. Koçu). Ayağımda çakşır, belimde bir tuhaf şal, başımda arakiye vardı (Fahri Celâl). 2. Güvercin ve bâzı kuşların ayaklarındaki tüy. | Çakşırı ile çırak çıkarmak: (İşinden çıkarılan kimseyi) Hiçbir tazmînat vermeden eli boş olarak kapı dışarı etmek.
a.
çakşırlı | 1. Çakşır giymiş olan. 2. Ayakları tüylü (güvercin vb. kuş).
s.
Çaktırmadan gizlice | Deminden beri çaktırmadan onları dinleyen Akbulut, ters ters bakarak mırıldanmış: -Halla hallaaa... Bu doğum işinin Sezar'la Japon yeniyle ne işi var, bir türlü anlamıyorum yani!, | Can Ozan, Pirzola 1990, 34
Çala çala | (...) ellerindeki süpürgeleri didik didik yapıyorken mezkur adamları birçok yıpra(t)mış ve ancak süpürgenin saplarıyla | ya allah! diyerek rastgelene çala çala ve fırsat buldukça kaça kaça yakalarını kurtarabilmişlerdi., | M N Ak, Hac Yolunda, 57
z.
çala kaşık | Selamsız sabahsız bir kocaman helva lengerinin başına geçerek çala kaşık yemeğe koyulmuş., | İbrahimSincer 33
TDK-
Çalakalem | Çalakalem saldırdı kapıya doğru. Kapıdaki nöbetçiler önce büyük bir gürültü duydular; sonra üzerlerine doğru gelen toz bulutu içerisinden atlar görünüyordu. / Kanturalı'nın iki beyin takımı arkadaşından biri olan Bamsı Bey de ekibi ile İbrahimağa gibi çalakalem dalmıştı son ahıra., | Haşim Albayrak, 39/40
z.
çalan musikişinas, müzisyen | Bakıyorum da... yazarından gezerine, çalanından söyleyenine, röp'çüsünden gazetecisine, popçusuna, bu kendini bilmezlik, bu entelektüel sermaye zafiyeti... ne kadar sık çıkıyor karşımıza. Telesiyej, T, 22.2.2012
çalangu | soyadı
a.
çalar | | cd çalar | [I]nwood Parkında cesedi bulunan Fox'un CD çalarında DNA izine rastlanmış ama bir bağlantı kurulamamıştı., | M, 12.7.2012 | Evinize dönerseniz CD çalarınıza bir CD koyar ruhunuzu da, zihninizi de dinlendirirsiniz, akşamki heyecana sakin bir ruh haliyle hazırlanırsınız., | D Hızlan, Hür, 18.6.2018, 18 | MP3 çalar | MP3 çalar: 9.99TL, | 4.3.2017 Esenler UçarGSMnin ilanı
a.
çalar | [I]nwood Parkında cesedi bulunan Fox'un CD çalarında DNA izine rastlanmış ama bir bağlantı kurulamamıştı., | M, 12.7.2012
a.
çalar saat
b.a.
"Aç karnına içtiğim ilk sigara / Kafamdaki ilk kördüğüm / İlk rüyam, ilk nefes alışım / Başağrım, öksürüğüm. / Çalar saat... çalmaz saat... ", Ş Belli, 1962, 85"
Çalçene | geveze. | Artık herkes onun başına toplanmış, onun bu cesurluğunu, arslanlığını takdir ediyor, hepsi de arkadaşlarından Baldırıçıplak Hüsnü, Kılkuyruk Mehmet'i, Keçekülâh Feyzi'yi, Çalçene Kamil'i görüp görmediğini veyahut Kırkyalan Nazmi'nin, Zincirkıran Cemal'in kendisi ile beraber firar edip etmediğini soruyordu., | K D, E Ülgen, 263
s.
Çaldırtma | Kış gelince şehir zevklerine, köylerin gürültülü düğünlerindeki konuşmalar, çalgıcılara diz çöktürüp çaldırtmalar da ekleniyordu., | Kırımer, 1967, 101
a.
çaldırtmak | Tilki işaretiyle orkestrayı çaldırttı, / Yerde oturanları hep ayağa kaldırdı., Gonca Yayınevi, EGÇM, ? , 127 (30.05.2025)
f.
çalgıbilim
b.a.
"... Çalgı bilimi" karşılığıdır. Halk çalgılarının incelenmesi, gerçi eskiyse de, musiki folklorunun yardımından faydalanarak tecrübeli ve mukayeseli araştırmacılık, sınıflandırma çeşitlerinin tesbiti ve ayrımlarının yapılması ... ", Musiki mecmuası, 1970, S 254-269, 10"
Çalgılı | Garip bir tesadüf iki sene sonra bizi bir kere de viayet merkezinde bir çalgılı lokantada karşılaştırdı., | Güntekin, SY, 174
s.
Çalgılı-şarkılı | Biraz gülünç olacak ama bir seferinde çalgılı-şarkılı birşey oynamaya kalkıştık., | S Şengil, 1983, 36
s.
Çalgılı-şarkılı | Biraz gülünç olacak ama bir seferinde çalgılı-şarkılı birşeyoynamaya kalkıştık., | S Şengil, 1983, 36
s.
çalı fasulyesi | Okula gideceksin. Babanın sefertasını götürmeği unutma. Akşam döndün, al şu parayı, pazaryerine doğru uzanıver. Soğan al, benim sevdiğim çalı fasulyesi görürsen pazarlık et, bir kilo fasulye al, armut al., | M Seyda, Ya? ağaç, 1958, 113 | veznedar Tecelli bey / ceviz ağacının altında çalı fasulyesi ayıklayan, | MG, 39
a.
çalı fasulyesi | veznedar Tecelli bey / ceviz ağacının altında çalı fasulyesi ayıklayan, | MG, 39
a.
Çalıçilek / çalı çileği | maviyemiş, ligarba. | Çalı çileği toplama zamanı yani ligarbaaa... Sebahat Öztürk // | Karadeniz ormanlarında yetişiyor bu meyve. Nereden çıkardılarsa | yaban mersini diyenler oluyor, mavi yemiş adını verenler de. Oysa en az 500 senedir bu meyvenin adı ligarba. Elit Karadenizlilerin bazen Latincesiyle andığı da olur. M Özcan // Bizde çalı çileği diyorlar. Halen özümüze dönemedik...Sebahat Öztürk // Evet bizde de çalı çilek., | Mehmet Uçar, 2.9.2022, TÖL
a.
Çalık –ğı | Başörtüsü, yaşmak, çevre. A Savaş, 14.7.2023
a.
çalık-ğı
en | davarlara vurulan en.
Bizde çalık diye davarlara vurduğumuz en var. Kulağın bir bölümü kesilir bu kesilen kulağa çalık deriz. Köyden Sözcükler, 8.5.2024
Çalım | çalış, çalma işi. | Dolapdere çalımıyla..., | ? , TRT Müzik, 16.05
a.
çalım | çalma eylemi. ++
a.
Çalım çakmak deyim | Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır. denmektedir., | FGülen, Z, 30.11.2015
çalımından geçilmemek
dey.
"Hu Komşu | Nasıl, nereden bulmuş, / Ne idiler ne olmuş, / Dünkü halini düşünmez, / Çalımından geçilmez. / Sana ne be kerata | / Sen haline baksana.", F Telatar, Onlar, 24"
çalımsı
s.
çalınmak çırpınmakf. çok gayret etmek, cavramak | Yanarım yanarım tütünüm tütmez / Çıkarım bakarım bülbülüm ötmez / Çalındım çırpındım ellerim yetmez / Dibi bir kararsız göllerde kaldım., | PirSultanAbdal/CSüreya, Onüç Günün, 55 (15.7.1972)
çalıntılamak | Mesuliyet kabul etmem, ona göre... Zuhurberk Silikhayta yazmış biz de çalıntıladık., | 19.6.2011 Mİdris eposta
f.
Çalış I | çalışkan
s.
Çalış II | Çalma işi. Beş yaşında müzik okuluna gitti, ilk dikkat çeken çalışı, 18 yaşında Rotterdamdaki konseriydi., | D Hızlan, Hür, 18.6.2018, 18
a.
Çalışabilirlik –ği | Ancak müttefik silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliği temel husustur., | Hr, 6.5.2019, 1
a.
çalışabilirlik | Yeni genelkurmay başkanı ile cumhurbaşkanlığı ve hükümetin 'çalışabilirliği' ilk denemelerini yaptı., | SÖney, T, 6.8.2015 | Ancak müttefik silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliği temel husustur., | Hr, 6.5.2019, 1
a.
çalışagelmek | Bütün bu âmiller, büyük devletlerin kurulması lehine çalışagelmişlerdir., | Y H Bayur, 'Şarkta İnhitat Sebepleri', Birinci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtları, 489
bf.
çalışak | Örneğin 'otomobil' yerine 'kendi-gider', 'yazıhane' yerine 'çalışak', sandalye yerine 'oturak' kgibi kelimelerin kullanıldığı yapıtlar vardır., | MBarlas, 8.6.1995 (SabahG? )
a.
çalışan | işçi | 2008 yılıydı. 24 saat türkü yayınlayan bir kanalın üç beş çalışanından biriydim o zamanlar., | 12.05.2011 23:57 teletabi, EkşiS
a.
çalışıvermek | Birden çalışmak. | Geçenlerde birinin arabası bozulmuştu, hop bir el attım araba hemen çalışıverdi. Sonra hesap makinesi bozulmuştu, hop bir tornavida, hesap makinesi şıkır şıkır çalıştı..., M İzgü, AAG, 2007 (1994), 70
b.f.
Çalışma kampı | İtalya'daki Mussolini faşizmini destekleyen Ezra Pound'un Washington'da | vatan haini suçlamasıyla tutuklanarak akıl hastanesine konulması, Akhmatova'nın eşi şair Nikolai Stephanovich Gumilev'in Monarşi yanlısı ve Bolşevik devrimi karşıtı olması nedeniyle 1921'de idam edilmesi, yine şair Osip Mendelstam'ın, 1934 yılında Stalin'i kamu oyu önünde açıkça eleştirmesi nedeniyle tutuklanarak Sibirya'ya sürülmesi; daha sonra da yazılarına ve eleştirilerine ısrarla devam edince 1938 yılında tekrar tutuklanması ve çalışma kampında ölmesi şiir-siyaset ilişkisine değ[g]in dikkatini çeken olaylardır., | Abdullah Şevki, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 56
a.
çalışma masası | sumen | Esasen, masa başına -öyle çalışma masam filan da yok ya, ekseriya dizlerimin üzerine bir sumen koyup yazarım- yalnız nesir yazmak için otururum., Z O Saba, EK, 1953, 89 | Gözlerini okşayan çayın buğusuyla çalışma masasına oturdu. İçinde solan gülleri değil, tomurcuğu duran umudu harmanlayacağı bir öykü bulmuştu nihayet. Buralarda insanlar..., | N A Gökduman, 60
a.
Çalışmacı | çalışan. | Böylece, Organik Çalışmacılar ile silahlı mücadele taraftarları, her ne kadar farklı görüşleri savunuyorlarsa da, sonuçta birbirlerini besliyorlar, birbirlerine ilham ve güç kaynağı teşkil ediyorlardı., | Ümit Şimsek, UÜ, 66
s.
çalışmak | 1. Girmek/girişmek (birine). Mahkumu veya nezarete/gözaltına alınanı dövmek. Dövmek. | Koridorun sonunda. Çalışıyor, girmiş birine çalışıyor. Kan ter içinde kalmış adam, kalbi duracak neredeyse., | A Altay, T, 31.08.2010 | 2. Mermi boşaltmak. | Önde giden ışıklı mermi ile arkada giden ışıklı mermi arasında 5 tane de gözükmeyen var. O derece çalışıyorsun., | A Altay, T, 31.08.2010 | 3. Bıçak saplamak. | Erdoğan bu şekilde CHP'nin dalağına... çalışırken, olur da kriz uzadı bahanesiyle seçime gitmek aklına yatarsa..., | D Oral, T, 4.7.2011 | 4. denemek* (burada para uzatmak). | Sonra arkaya dönüp 'Ama hata sizde. İnsan bir ortamı keser, hep bu insana uzattırdık, bir de şu ikisine çalışalım der' dedim., | Ayça Şen, T, 28.6.2012 | 5. ? | Adam 87'ye çalışıyor!, | 19.12.2019+ | etraflıca incelemek. | Acıbadem'in ana artere bağlantı noktasında inşa edilmeye çalışılan otopark, deprem/afet gibi durumlarda hem itfaiye, ambulans acil geçişleri de özel araçların ulaşımını da engeller. Bu kritik nokta, şu anki haliyle bile (katlı otopark yapılmadan) acil ihtiyaçlar göz önüne alınarak çalışılmalı ve mahallemiz bilgilendirilmelidir., | Acıbadem Sakinleri dayanışması, 7.8.2024 el ilanı
f. argo
çalışmalık | Aslında bu saatler tam çalışmalık saatler ama ben gündüzcüyüm., | Ozan Kolbaş, 2.7.2021, twitter
s.
çalışmışlık -ğı | Belediyede çalışmışlık süresini nasıl alabilirim? , | 27.8.2010, forum.alomaliye.com › ... › Sosyal Güvenlik Mevzuatı › İş Kanunu Mevzuatı, 14.9.2015g | ^5 yıllık bir geçmişimiz var, birlikte çalışmışlığımız var., | Bİbrahimhakkıoğlu, Star, 31.8.2015
a.
TDK-
çalıştırılış | çalıştırılma işi | Roman, biçimi değişse de yargılama usullerinde adaletsizlik, kadınlarla çocukların zor koşullar altında çalıştırılışı, emeğin sömürülüşü ve devrimci karakterleriyle günceldir., | SennurSezer, RKitap, 3.7.2015
a.
GTS+
çalkama | 1. Çalkama işi 2. Çalkalanarak yapılan ayran | +İçin yanmıştır senin. Sana taze ayrandan bir çalkama yapayım da serinle., | ACılga, Sıpanın, 42
a.
Çalkama | Çalkalamadan. Ayrana biraz daha su katılır çalkama olur.Yörük sudan çok çalkama içer.
a.
çalkana çalkana | Çalkanarak. | Cenab-ı Hak öldürmeyecek kulunu öldürmez. Bu sandık su cereyanına kapılarak içindeki masumlar ile çalkana çalkana bir hayli mesafe gitti. Nihayet bir değirmenin kanatları arasına sıkıştı kaldı., | K D, E Ülgen, 38
z.
çalkanmak | Çalkalanmak. | Saha neşe içinde çalkanıyor, bir gecede şişmanlamışa benziyordu. Boynu gergin, kulakları arasındaki dört hareli çizgisi iyice belirmiş, bahçeye mesut bir mülk sahibi gözüyle bakıyordu., | Colette, Dişi kedi, 1954, 100 | çalkan mavi deniz çalkan / yürek değil bu bendeki / volkan mavi deniz volkan, | Ozan Telli, Şahince, 53
f.
Çalkantılı | Fakat başımı biraz çevirince, Köprüyü daha tenhalaşmış, elektirikleri yanmış görür, yavaş yavaş geçen tramvayların çıkardığı sesi dinler, deniz kokusunu ciğerlerime çeker, daha demin beni kandırmak isteyen o ilanları, o ilanların övdükleri memleketleri unutur, hemen ertesi sabah yine çayımı içmiş, yüzümü yeni yıkamış, o Köprüden geçebileceğimi, akşam yine Köprüde oyalana oyalana evime dönebileceğimi düşünür, böylece bütün ömür her gün o Köprüyü görebileceğim düşüncesiyle sevinir, bu kadarcık şeyden mesut olduğumu kimseye söylememek ister, söylersem beni ondan, mahsus, inat olsun diye ayıracaklarını sanarak onu bir sır gibi içimde saklamak ister, şimdi alacakaranlıkta, hep çalkantılı suyun her alçalışında meydana çıkan yosunlar arasında Köprüye sıkı sıkı yapışmış, kendilerini Köprüden söküp koparmak isteyeceklerin parmaklarını kanatacak; tırnaklarını kıracak gibi duran midyelere dalar, ben de o midyelerden biri gibi olmak isterdim., | Z O Saba, Köprü, Mesut insanlar fotoğrafhanesi, 139-140 MReşit | ... antifeminist söylemin neden olduğu çalkantılı siyasal süreç bir yana bırakıldığında toplumsal değişme sağlamada hukukun bir araç olarak kullanılmasının hala imkan dahilinde olduğu söylenebilir., | F C Akçabay, | Feminist Stratejik Davalama, Okan Hukuk Bülteni, 2022 | https://okan.edu.tr/hukuk/sayfa/8030/feminist-stratejik-davalama/ (e. t. 22.11.2022) | İşte böyle geçip gitmişti dört yıl. Her zamanki gibi çalkantılı hayatının bir parçası olan dört yıl, Simge için oldukça zor geçmişti..., | Kazancıoğlu, 131
s.
çalma listesi | play list | Hak sahibinin kim olduğu ortaya çıkacak, çalınan yerlerden playlistler (çalma listesi) alınacak ... Meslek birliği yönetmek de ayrı bir meslek! Dolayısıyla, bunun teknik süreçleri tamamlanacak., | Ayhan Akkaya, Kardeş türküler: 15 yılın öyküsü, 2008, 268 | Kitapta yer alan müzikleri dinlemek için kare kodu okutarak hazırlanan çalma listesine de ulaşabiliyorsunuz., | E Tanrıyor, Oksijen G, 2-8.07.2021, 7
a.
ing.
çalmadık | Aynı dertten muzdarip bir arkadaşım, çocuğunun durumunu kabullenmekte zorlanınca memlekette kapısını çalmadık doktor bırakmadı. Her birinden de kendince farklı, bana göre aynı tespitleri duydu., | N A Gökduman, 117-118
s.
çalmak (bulut) | Soğuk çalmak/vurmak*. | Dün döndük Taşova'dan. Günlük güneşlik bir belde bıraktık arkamızda... Otobüs yolculuğu da iyi geçti. Evin önündeki bahçede çalışmak zevkliydi. Bir yandan da nar ağacının önünde semaver kaynatıp çaylar içtik gelen gidenle. Bu sene meyveleri | bulut çaldığı için pek meyve yiyemedik., | Yusuf Turan Günaydın @YusufTuranGnay1, 1.11.2022, twitter
f.
çalmak | Atmak, yere atmak. | Kara postlu koyun acıdan insan gibi inim inim inliyormuş. Medine, hemen sırtındaki yükü yere çalmış. Varıp koyunun önüne diz çökmüş., | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 48
f.
Çaltı | diken, çalı | İlk şiiri Türk Dili, ilk şiir çevirisi Varlık dergisinde, düz yazıları Yön, Çaltı, Yeni ses, Devrim, Cumhuriyet, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinde yayımlandı., | E Alkan, Kuş Ormanı, 1981, arka kapak
a.
çaltı ırmağı
b.a. ırmak adı.
İç Anadoluda bir ırmak.
a + tr. ırmak-ı
"buğday tarlaları arasından Çaltı ırmağına doğru kıvrılarak uzanan toprak yolda ilerliyorduk.", A Cılga, 1980, 46"
Çam kese / Çamkese böceği | çam kese böceği/tırtılı/kurdu | bk. kese/böceği Ormanlarda bulunan ve ağaçların özünü yiyerek onları kurutan bir haşerat. | Son iki yıldır normalden daha fazla görülen, Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerinde özellikle kızılçamlarda zarar yapan çam keseböceği tırtıllarının üzerinde bulunan zehirli kıllar sebebiyle insanlarda ve hayvanlarda alerjik reaksiyonlar meydana gelmektedir., | MÖzçankaya, | http://www.efri.gov.tr/sayfalar/makale.devami.html, 12.4.2010 | (Şekil 38) Çam kese böceğinin zuhuru hakkında esasen evvelce mufassalen malumat verildi. Bundan dolayı burada yalnız haşerenin bulunduğu yerler ve nakadar zuhur ettiği izah edilecektir. En fazla zuhur Ayancık civarında sahilde P., | Ankara YZE Çalışmalar, 1939, S 73-75, 45 |
a.
çam sakızı | yapışkan. | Altını alıp eline, yalandan / Şöyle bir iki evirir çevirir, / Uzatır geri verir. / Der ki: -'Bu eksik; bozamam bunu ben.' / Ama herif de, hani, çam sakızı. / Dinler mi hiç eksiği, azı mazı. / -Eh! Der, razıyım; ver ne vereceksen.', Kanık, NH, 63
s.b.a.
Çam sakızlı | Çam sakızlı baba / Çamlar öğretmenim / Hem uzundurlar / Babamız gibi, / Hem sakızları var / Bizim gibi, | Dağlarca, Kuş Ayak, 1971, 81
s.
çamaşır | çamaşır kurutmak Bugünkü çamaşır dünkü güneşte kurutulmaz, SüleymanDemirel, basın, 8.6.2012 çamaşıra soymak –i birini çamaşır yıkamaya koşmak | Müslime komşu kadını çağırarak çamaşıra soydu., | ARasim, Asker oğlu, 41
a.
çamaşır kurutmalık | carino bella kurutmalık,
a.
Çamaşır makinesi | 1. kirli çamaşırları yıkayan makine 2. mec. temizleyici, kirden arındırıcı | Ama Alain Malmert –çamaşır- makinelerinin ipekli mensucat Amparat'larından aralarında bahsederken, yüksekten atarak: 'Amparatlar mı? Onlar ipekli mensucatta sayılmazlar artık, ana oğlu firmada ancak hisseleri kalmış, oğlan ise işe sahip olacak adam değil...' dediklerini de pekâlâ bilirdi., | Colette, Dişi kedi, 1954, 24 | Bir gazetecinin yaptığı röportajı (Cemal Ersen- Bir uzman hukukçu ile); yaşanan apaçık kirliliğin çamaşır makinesi olarak kullanmak istemesi ve saklanmaya çalışılsa da satır aralarında yakalanan 'kurtarma operasyonuna' kılıf yapma iştahıdır., | STunalı, T, 6.8.2011
a. mec.
Çamaşır suyu | Ortada, adının çamaşır suyu olduğunu öğrendiğimiz bu sıvının, ekşi kokusundan başka hiçbir delil yoktu., | Y Ural, Temel Reis, 56
a.
Çamaşırlık –ğı | Çamaşırlığın arka yanında bulunan gizli bir odaya kapattı., | Sihirli Gül, 25 | Köyün çamaşırlığı, köyün dışında akan çay kıyısındaydı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 106 | Bahçenin bir yanında kızma hamam ve bitişiğinde çamaşırlık..., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.22
a.
çamcı
1. Köy adı. 2. Soy adı. 3. Çam yetiştiren. 4. Çam alıp satan.
"Sergi mekanı içinde karşınıza çıkan üçüncü çalışma ise, Deniz Tortum ve Alican Çamcı ikilisinin Kesit isimli eseri", Esin Hamamcı, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 15"
çamlandırmak | BTS- bir yeri çağ ağaçları dikerek ormanlaştırmak | -Bahçeyi güzelleştirmiş, çamlandırmış, | dedi genci., | AdnanGündüz, KüçükFahişe,23
f.
bts-
çamlı
s.
çam ağacı olan.
"Ortalığa öğle sıcaklığı çökmüştü. Sonbahar, yazdan aldığı son sıcaklığı, bütün cömertliğiyle, yeşil çamlı adanın üstüne döküyordu.", C Uçuk, DŞ, 1971?, 129"
Çamlı | Bulundukları yerin sol tarafında çamlarla örtülü bir bayır yükseliyor, sağlarında ise gene çamlı bir sırt, aşağıya, belki bir kilometre uzakta yatan denize uzanıyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 134
s.
çamlıbel | Çamlıbelden çıktım yayan / Dayan şu dizlerim dayan / Kardeş atlı bacı yayan / Nenni nenni nenni nenni / Nenni nenni nenni nenni oy, Nenni Bebek, Bayburt
y.a.
çamlıbelli | fırlayıp meydana / heeeeyyyt be / çamlıbelli babasıkör sesiyle / yeter artık yeter / vurun beni de / diye düşlerinden geçirdinmi hiç, | M Eryılmaz, 1986, 7
s.
çamlıcalılar | Güzçiçekleri, sürmeli sultanlar, yeşilışıklar, sarı dikenler, yasemenler, çamlıcalılar, yosunlar geçiyor gözlerimin önünden... / Hepsi de senin gibi sevmişti bir zamanlar... Ağlamışlar, özlemişler, ağlatmışlar, özletmişlerdi., | Ş Belli, Bir Yangının, 30
çamlıklı | 1877'de yayımlanan | Trabzon Tarihi' adlı kitapta Şakir Şevket, Trabzon'u şöyle anlatır. Yenicuma mahallesinin kavunu iyi sayılır. Soğuksu denen şehir kenarındaki çamlıklı yer Trabzon'un yazlığıdır. Trabzon'da keten bezi yapılır. Kiremitçilik ve çömlekçilik çok ileri durumdadır., | Erdal Eksert, 22.07.2024, X
s.
çamlıklı | çam ağacı olan yer | [S]onra tiren yolundaki çamlıklı tepecikte otururduk, tirenler geçerken herkesi kıskandırmak için öpüşerek kahkahalarla gülerdik hatırlıyor musun? | , | CUçuk, CB, 89
s.
çamuka çitari | yürekler balık / çamuka çitari / çipura çaça / karagöz kalkan / kırlangıç kılıç / açmış bağrını haliç, 30
a.
çamurlamak | 1. çamur sürmek, çamurla sıvamak | Cicilerini çamurladığım için beni mahkemeye mi vereceksin. Ben adamı ne yaparım, biliyor musun? , | S Dölek, Yazmıyorum işte, 90 2. -i mec. kötülemek
f. mec.
Çamurlaşmak | Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Mühim olan çamurlaşmamak!, | anonim, 19.7.2019, vatsap
f.
çan eğrisi | İşte, nasıl ki bir kıral ahalinin tam ortasındaysa, Efendimiz de, gelmiş geçmiş ve gelecek bütün insanoğullarının tam ortasındaki o muhteşem tahtında oturuyordu. O, çan eğrisinin tam ortasıydı., | İOAnar, GK, 181
a.
çanak -ğı | saksı. | Bir fesleğen aldım çanağa / Yel estikçe dokunuyor yanağa / Pembe Hanım küsmüş gitmiş konağa, İki Bülbül türküsü, Konya
a.
çanak –ğı | Bubaaa, Ökkeş yapar, sen hiç merak etme, dedi. | Düşer müşersin oğlum... | Çanak mı kırılır buba? | Kırılır ya. | Kırmam buba... Ben çok düştüm, ama çanak kırılmadı. | Haydi bakalım öyleyse sen bilirsin..., M İzgü, ÖK, 8 | çanağı kırmakKıç üstü düşüp kaba etleri incitmek. | Çanağı kırdım. abimle güreş yaparken beni yere fırlattı ve götümün üstüne düştüm kuyruk sokumu die hitap edilen bölge inanılmaz şekilde ağrıo ciddi bişi varmıdır doktora gidiimi ? !? !? !, | 19.1.2008, | https://forum.paticik.com/read.php? 20,3079336, 6.2.2016g | Çanak tutmakVeli, inanalı bir sesle: | -Herhalde arzusuyla buraya gelmemiştir... Düşmez kalkmaz bir Allah!... dedi. Murad yan gözle Veli'yi süzdü: -Ulan çanak tutma! Boynunu alırım aşağı!..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 65 | AİHM'ye götürmediniz, neden? Götürseydiniz rejim değişmezdi. Biz de rejimin değişmesine çanak tuttuk., Tolga Yarman, Cum, 26.7.2020, 5 | Çanak yalamakDoğdun; kurban olayım; hangi mübarek günde? .../ Bütün şans kapıları açılmıştır önünde!... ? Bugün çanak yalarsın, etek öperdin dün de; / Dört üstü, muratüstü... Bundan yahşı hal olmaz!... / Keyfine bak, azizim!... Yüzsüze zeval olmaz!..., | N R Efe, GugukG, 17.5.1947, 1
dey.a.
çanak soru
b.a.
cevabı belli soru veya sorulanın iletisini vermeğe yarar soru.
tr.
" ... çanak soru sormazlar . Çünkü Paşa'nın diye- cekleri haber olmaz . Karnımızdan konuşmayalım ... Çevik Bir'i siyaset dışı ... Bırakacak projeyi görelim ... ","
Çanak yalamak deyim | Doğdun; kurban olayım; hangi mübarek günde? .../ Bütün şans kapıları açılmıştır önünde!... ? Bugün çanak yalarsın, etek öperdin dün de; / Dört üstü, muratüstü... Bundan yahşı hal olmaz!... / Keyfine bak, azizim!... Yüzsüze zeval olmaz!... | , | N R Efe, GugukG, 17.5.1947, 1
Çanak yalamakDoğdun; kurban olayım; hangi mübarek günde? .../ Bütün şans kapıları açılmıştır önünde!... ? Bugün çanak yalarsın, etek öperdin dün de; / Dört üstü, muratüstü... Bundan yahşı hal olmaz!... / Keyfine bak, azizim!... Yüzsüze zeval olmaz!..., | N R Efe, GugukG, 17.5.1947, 1
dey.
Çanaksız | MECLİS: V. Evelkiler - Çanaklı Deli - . Behlül (Derbeder kılıklı, elinde ... Behlül Ferruh Ağa bırak sen de... bana şimdi herkes Çanaklı Deli diyor. Ferruh Ağa bana kocamanca... Ahmet Çanaklı kim, çanaksız kim, söyler misin? , | M Celal, Gül ve Gönül, 1936, 20 | Böyle bir tedaviyi nerede yapabiliriz, efendim, bizim konakta mı, hizmetçisiz, yardımsız, tabak çanaksız ve susuz? , | F Dostoyevski, Karamazov kardeşler, 2014, ? (Can yay.) | çanaksız uydu 2.8.2016+
s.
çançoryo | bk. Çançoryoz. Çankırılı, Çorumlu ve Yozgatlının Ankarada çok yerleşik olması münasebetiyle Ankaraya verilen başka bir ad.
a.
çançoryoz bk. Çançoryo.
çandılı | çandı usulü yapılan ev veya yapı. | Bu evin yerinde 200 yıllık çandılı eski püskü bir ev vardı., | FahriTuna, 230
s.
Çandır tekenin bir daşağı yok çandır seklen doldur tam doldurma çocuğu yok seklen idi zarnak –ğı | Zarnak fasulye çubuğudur!
a.
çangal | Alınlarının üstünde dengeli birer yarım ay çizen güçlü çangal boynuzları yağlanmışcasına parlar, bir çift sarı ayvayı andıran testisleri, bacak aralarından taşar, göbek tüyleri yerlere değin sarkardı., | O Şahin, 1999, 51
a.
çankulesi | çan kulesi. Bu nedenle içi içine sığmıyordu. Bütün anıtları gezip kilisenin çankulesinde uzun uzun oturdu., | Wilde, Abamor, tsz, Mutlu Prens, 13
a.
çansız
s.
çanı olmayan.
Çansız | Çanı olmayan. | Devesi var çansız / Gerdanı var bensiz / Ben olamam sensiz / Sen de olma bensiz., | Ali Çakar, 2008 (Albüm)
s.
Çanta | Silivriye bağlı bir belde. | sırt çantası b.a.
a.
Çanta ağacı | Çanta Ağacı da deniyor. Var mı başka adı? , | @hayriaytac59, 13.8.2022, twitter
a.
çantacı | [M]ustafa Boydak, gazetelerde 'çantacı' gibi suçlamaların yer aldığını anımsatarak bu tabirlerin ayıp kaçtığını söyledi., | T, 20.8.2014
a.
çantasız | 1. çantası olmayan. | ... orduya tamim ile tashih ve ikmalini talep eyledim. Pek adi kusurlar, bugün de, gözüme çarpmıştı; mesela: Sürgüsüz nişangahlar, doldurmayı ve nişangah tanzimini bilmiyen neferler, kasaturasız tüfenkler, pastan doldurulamıyan fişenk bağları, kamilen kırılıp ufaklanmış demirbaş peksemetler, bir bölüğü çantalı diğer bölüğü çantasız teftişe çıkarılmış taburlar, pis ve kanlı hasta teskereleri, parçalanmış sargı paketleri, vesaire., | A İ Sabis, Harb hatıraları, 1943, C 1, 116 | 2. | çantası olmadan.
s.
çantasız | 1. çantası olmayan. | ... orduya tamim ile tashih ve ikmalini talep eyledim. Pek adi kusurlar, bugün de, gözüme çarpmıştı; mesela: Sürgüsüz nişangahlar, doldurmayı ve nişangah tanzimini bilmiyen neferler, kasaturasız tüfenkler, pastan doldurulamıyan fişenk bağları, kamilen kırılıp ufaklanmış demirbaş peksemetler, bir bölüğü çantalı diğer bölüğü çantasız teftişe çıkarılmış taburlar, pis ve kanlı hasta teskereleri, parçalanmış sargı paketleri, vesaire., | A İ Sabis, Harb hatıraları, 1943, C 1, 116 | 2. | çantası olmadan.
s.
çap | 1960 senesinde ölen Arif Danışman hâlen sağ olan Şerif Harman'dan bir çap (bir ölçü) buğday borç almış, öldüğünde vermediği için azap çekiyor., | F Gülen, Varlığın metafizik boyutu, 2016, ? Abdülbari Yatkın yılda 13-15 çap buğday ekiyor. Yani efendim 5 teneke bir çap ediyor, kiloya verirsen 1 çap 80 kilodur., | F Otyam, Uy babo, 1962, 38 | Onbeş çap buğday binyüz lira eder. Bir yıllık gelir. Topal 'Bu bin lira dokuz kişinin emeği ve ekmeği' diyor., | Karacan armağanı, 1962, 158 | 1896'da, buğdayın bir çapı 38-40 kuruş idi, daha sonra 18-20 kuruşa indi., | Mayewski, Mehmet Sadık, Abdullah Varlı, 1997, 19. yüzyılda Kürdistan'ın sosyo-kültürel yapısı ve Kürt-Ermeni ilişkileri, 1997, ? çapa (
a.
DS
Çap | el | Ver çapını., | Kemalettin İstanbullu, 19.2.2019
a.
Çap çap yürümek | Sürmeli, rastıklı, esmer bir kadındı. ... babası, genelevde bekçilik yapan Çap Rıza'nın –çap çap yürüdüğü için öyle derlerdi– o kadının kırığı olduğunu herkes bilirdi., | Ethem Baran, Dönüşsüz yolculuklar kitabı, 2016, ?
çap yapmak öğrenci dili | çift ana dal programı almak. | Çap yapmak istiyorum, | Selman Aksünger, 1.9.2013
kıs.
çapa | den. Büyük teknelerde lenger. Çıpa küçük teknelerde lenger.
a.
çapaçul
s.
1. s. pasaklı. 2. s. düzensi, özensiz, karışık olan.
"Kendimi pek bıraktım, elbisem de kalmadı, gömleklerim pırtıl... Bu kadarı da doğru mu? Bilmiyorum, harcıalem mânâda makul bir adam değilim, esasen makul adam -Bernard Shaw'un dediği gibi- kendisini dünyaya uydurur, makul olmayan dünyayı kendisine uydurmakta ısrar eder | o sebepten tekämül makul sayılmayan adamın meharetine dayanır. Fakat çapaçul kıyafetle mi bu mehareti göstermiş olacağım?, R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 53 "
çapaçulluk –ğu | Bugüne kadar oturduğu evi, sokağı öğrenmemiş olması ne büyük çapaçulluktu., | O Hançerlioğlu, 1959, 54
a.
çapak –ğı | Yağmur şakır şakır yağmış, üstleri başları ter temiz olmuş; ne çamur kalmış ne çapak., | H Aycın, Esrarname, 35
a.
çapak | Pvc Mikronize ve Çapak pvc çapak kirli beyaz pvc çapak kahverengi, | 10.11.2019 (TVden duydum) | Çapak oluşumu ve talaş tahliyesi sorun yaratabilir., | | https://www.sandvik.coromant.com/tr-tr/knowledge/drilling/pages/drilling-tips.aspx, 10.11.2019g
a.
Çapakçık –ğı | küçük çapak. | Kalbimde kâğıt sesleri var... / Haşırtı sesleri var kalbimde. / Doktor ameliyata günaha girer gibi girdi. / Çıkardı kalp çapakçıklarımı... / Hani dedi çokbilmiş senin kalbin çok temizdi..., | E Elönü, 2009, 142
a.
çapaklanma | çapaklanmak işi. | Bunların dışında hastalarda çapaklanma görülebilir, kapak şişliği olur.MedicanaBülten, Mart2015, sayı 75
a.
çapaklı | Ben Çamlıcada ne yapacağım. Bir lokma sıhhat mi? İkimizin de buna ihtiyacı yok. Sen ikimizin de hasta, çıbanlı, çapaklı ruhlarımız için bir yer bulabiliyor musun? Buldunsa haydi oraya koşalım. Ben kukumav değilim. Çamlıcanın dalları arasında tüneyeyim. İshak kuşu gibi öte öte burnumdan kan gelir., | Aka Gündüz, Bir şoförün gizli defteri, 1943, 245 | Kibritin yanıp sönen ışığında çapaklı ve kızıl gözlerini gördüğüm an içimden geçen titremeyle Asya'nın elini sıktım. Asya, susuyordu, adam susuyordu, bense ikisinin arasında esen çetin hava ile daha tedirgin oluyordum., | C Dağcı, Ölüm ve korku günleri, 1974, 191
s.
çapaksız | taburede | Her türlü ahşapta 10 mm'ye kadar delikler açmak için standart bir ahşap matkap ucu kullanılır. ... deldiğiniz deliğin son derece hassas, pürüzsüz ve çapaksız olmasını sağlar., | | https://www.skil.gen.tr/adim-adim-talimatlar/ahsap-ve-plastikte-delme.html, 10.11.2019g
a.
çapalama | Tuzlu su önerisi ve çapalama yöntemiyle sık sık haberlere konu olan psikolog Esra Ezmeci, bu sefer de cinsel ilişki önerisi nedeniyle gündem oldu., | KararG, 30.12.2022
a.
çapalanmak | Bugün çok iş var yavrularım' diyordu. 'Sakın oyalanayım demeyin. Bahçe çapalanacak daha, çamaşır yunacak. En ivedisi de Zehranın dalağı kesilecek. Karnı kocaman oldu, gayrı bekleyemeyiz. Davranın!', Naciye Poyraz, 1979, 48
f.
çapanoğlu | 1. Bir işte gizli kalmış kötü ve aksak yan, kuşkulu durum. 2 | Hileli, kuşkulu, karışık durum. | Hiç sevmiyordu şu arada hem kendi coşup, hem de milleti coşturuşunu. Altından çapanoğlu filan çıkmazdı çıkmaya ama, ne lüzum vardı? , | OKemal, 1966, 44 | Bir hakem böyle eften-püften hareketlere tabanca çeker gibi kart gösteriyorsa, bunun altında mutlaka bir çapanoğlu var demektir., | FDoğan, T, 9.3.2011
a.argo
çapar
s.
benekli, alacalı (hayvan, bitki)
"Görülmemiş irilikte, çaparı bol, renkli yeşil kavunlar, ağır sıcakta hergün biraz daha gelişip serpilerek, şıralı, ballı bir kokuda bütün yaz kokarlar", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 74"
çapçı
a.
x
tr. çap-çı
"Çapçı, Yonucu, Taşçı... Ustalara saygı. Suha Arın'ın 1987'de çektiği "Erciyes'in Bereketi" belgeselinden.", @AletIsler, 23.02.2024, X"
çapçılık -ğı
a.
çapçılığı taş yonmasını çapçı yonucu 5.02.2024
tr.
çapıt | çaput. | Eskimiş bez parçası; paçavra. 2. | bez (I). | Kur'anın türkçesi ne lazım? Ne lazımdır anlamak mânasını âyetin / Mezaristana gidip okuyup ağla kâfi, / Sonra servilikteki demir parmaklıklara / Dönüşte sağlık diye bir çapıt bağla kâfi..., Abidin Uyar, Hicivler Tepkiler, 1960, 64
a.
çapıt | Evden kıska soğan bağlamışlar, çapıtla, hep meşgul parmacıkları ve boyalı... | , | AKilimci, S, 7.4.2013
a.
çapkın | Açık bir nisan sabahıydı. Doktor Kudret Paşa ile erkenden Kayışdağı yoluna çıkmış, iki mektep kaçağı gibi saatlerce serserilik etmiştik. Paşa, o gün âdeta çocuk olmuştu. Kuş kaldırmak için tarla kenarlarındaki çitleri taşlıyor, kayalara tırmanarak kır çiçekleri koparıyor, ıslıkla çapkın türküler çalıyordu., | Güntekin, SY, 66 | Dünya nerede dönüyor? ... Çapkın kadınlara göre: Erkeklerin gözleri içinde..., | GugukG, 17.5.1947, 3 | Dünya nerede dönüyor? ... Çapkın kadınlara göre: Erkeklerin gözleri içinde..., | Guguk G, 17.5.1947, 3
s.
Çapkın | Dünya nerede dönüyor? ... Çapkınkadınlara göre: Erkeklerin gözleri içinde..., | GugukG, 17.5.1947, 3
s.
Çapkın | Hınzır gitsin! Kerhanelerde çapkın dayağı yiyerek, sarhoş kusmuğu temizleyerek zillet içinde gebersin!, | N Kemal, İntibah, 185
çapkınca | Öne atılacak gibi yaptı, sonra nedense vazgeçti. Gözünün birini kıstı. Çapkınca büzdü dudaklarını., | S Dölek, Kavga, 108 | Ozan Halime'nin memelerini avuçlayınca çapkınca gülümsedi mi ne? Hişt, ayıp oluyor Baba!, | Onur Çalı, 59
s.z.
çaprast | Çaprast Hulki Aktunç'un sözcüğüdür, yazarın hazinesinden seçtiğimiz bu sözcüğü kullanıyor, kendisini saygıyla anıyoruz., Aysun Kara, Çaprast Okumalar: Arzunun İzi, Parşömen, 06.01.2025
s.
Çapraşmak | 1. Nesnesiz. Karışık, çapraşık, çözülmez duruma gelmek. 2. nesnesiz İki şey birbiriyle çapraz olarak kesişmek: | Döne döne çapraşan su yolları gibi ucu. - Refik Halit Karay | Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara / sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan / ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında / çapraştım, and içip ayna kırdım / doğadan bir vahiy bekledimse boşuna / baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı / hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın., | İsmet Özel, Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü, ?
f.
çapraz bulmaca | Bu vidaların nerelerden düştüğünü nlamak istiyordum. Çok güçlü bir istek değildi bu. Beni etkileyen, davranışlarımı yönlendiren bir istek hiç değildi. Iş olsun diye çözümüne giriştiğim bir çapraz bulmaca gibiydi daha çok., | S Dölek, S Dölek, 8
a.
Çaprazlanmak | Ey apak kundak bezleri selamlarım sizi / Unutmabeni tarlalarında hoşumuza gitsin diye / güzel deniz kızlarının çaprazlanan etekleri., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 57
f.
Çaprazvari | Sonra da yanındaki hanımların yardımıyla lohusanın iki ayağını çaprazvarî çekerek | çeyrekleme denilen ameliyeyi yerine getirip lohusayı ter yatağına yatırır, terletmek üzere sıkı sıkıya örterdi., | I. Türk Tıp Tarihi Kongresi: İstanbul, 17-19 Şubat 1988 : ... Türk Tıp Tarihi Kongresi (1, 1988, İstanbul), 1992, 255
s.
tıp tıp
Çapul | Zırhımın üzerine Tayçigudlardan çapul ettiğimiz mallardan bana düşen bir pamuklu işlemeli elbise giymiştim. / Zirâ ben yokken büyük savaşlar olacağını, büyük baskınlar yapılacağını ve bol bol çapul paylaştırılacağını düşünüyor ve üzülüyordum., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 181/235
a.
çapul çapul suların içine atmak
dey.
"Miniş, çapul çapul suların içine kendini atarak, serinlemeye çalıştı. Meco da dere taşlarından birine kıçını vererek, keyifle sigarasını tüttürdü. Oyunlarını izlemeye başladı çocukların", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 79 "
Çapula | Çapulamın uçları / Çikamam yokuşları / Selam söyleyin yâre / Yedi dağın kuşları., | Trabzon halk türküsü
a.
çapulculaşma | | ... yaşadığı sorunların çözülmemesi nedeniyle giderek eşkıyalaşma, çapulculaşma şeklinde bir dönüşüme uğruyor. Aslında dikkat ederseniz 1990'lı yılların dünyasında da benzer bir değişme var., Erdoğan Aydın, Kimlik mücadelesinde Alevilik, 2007, 255
a.
çapuling | Tr. çapul+ İng. -ing | Çapuling (İngilizce: Chapulling) 2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sürecinde Başbakan Erdoğan'ın konuşması sonrası türetilen yeni oluşum.[1] İstanbul'un merkezindeki Gezi Parkı zeminlerinde oturarak eylem yapan barışçıl protestocuları tanımlamak için kullandığı | çapulcu sözcüğünün ardından türetilmiştir. Sözcük hızlıca moda oldu ve protestocular tarafından İngilizceleştirilerek yeni bir anlam kazandı: hakları için savaşmak vikipedia, 6.6.2013ten itibaren?
a.
ing.
çaput | Anasının ağırdan alması üzerine Mesut, komiklik olsun diye ayak parmak uçlarını yırtılmış olan beden eğitiminde giydikleri çaput ayakkabının üzerine çıkarır., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çar
a.
dört.
Farsça
"Merhaba dediler bize / Şerefli aşk olsun size / Set çektiler önümüze / Çar etrafım gamdan kal'a", Bayburtlu Hicranî/San, 16"
çar
a.
"Çar bucağı möhöbbetten doyurdum.", San, Hicranî, 108"
çar | çare (vezinden ötürü) Aşıp varamadım, kaldım belinde / yetiş imdadıma, çar' Hasan Dağı., | Borlu Kemalî Baba, 19
a.
Çâr ve nâ-çâr | Mamafih (bununla beraber) arka taraftan verilen pederinin emirleri pek metîn (güçlü) ve pek müthiş idi. Çâr ve nâ-çâr (çaresiz) evâmirleri (emirleri) icraya mecburen ibtidâr eyledi (başladı) ., | K D, E Ülgen, 210
çarçabuk | Çarçabuk giyindim. Arkasına bastığım pabuçlarımla kendimi sokağa attım., | S Dölek, Ah-Vah Ekibi, 65
z.
çarda | bir tür köy oyunu | ...ve sarışın kızların namzedleriyle âşıkâne çarda oyunları oynadıkları köy bayramlarının neşât-âver cünbüşlerini velhasıl kaba kaba ayak sesleri arasında tırampete sadalarıyla kılıç çatırdılarını ve top gürültülerini ihtar ederdi. İstenyoMarakızı, 1310/1892, 16-7
a.
fr.
çardak bayramı | Mısır'ın saldırılara tepki olarak Çardak Bayramı törenlerinde kullanılan hurma ağacı dalları ihracını durdurması, İsrail'i alternatif aramaya itti., | T, 10.10.2011
b.a.
çardaksöğüdü
b.a.
"Cemşit tek başma kalması lâzımgeldiğini anlamıştı | fincanını alarak havuz başındaki çardaksöğüdün loşluğuna sığındı.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 98"
çâre-sâz | çareli, çare. | Ne hocalar, ne hekimler, ne ilaçlar, ne de adaklar çâre-sâz olabiliyordu., | K D, E Ülgen, 116
s.
Çareli | çaresi olan. | Demek istemem şu ki çaresi var onun. Çareli şeylerdense korkulmaz dostum., | N Sökmen, Hayalonya, 9
s.
çaresiz şekilde oturmak | Şimdi de bir akrabanın evine sığındık,
çaresizce | O kadar ki yüzü, kafasının içinde yer eden / Bu hayalin tesiri altında / O donuk ve hâin bakışları çaresizce taklid ediyordu. / Zoraki ve şuursuz bir hisle, / Baş döndürücü bir vecd içinde, / O mavi, masum gözlerin ifade edebileceği kadar., Dergi, 1944, C 1-2, S 1 ? | O zaman Cemile'nin boşta kalan eli çaresizce düşerdi arabanın kenarına., | C Aytmatov, Cemile, 1974, 158
z.
Çarh | çark, felek. | Yeri göğü insü cinni yarattın / Sen ey mimar başı eyvancı mısın / Aynı günü çarhı burcu var ettin / Ey mekan sahibi rahşancı mısın? , | Azmi, ?
a.
çarıklık –ğı | Boz öküzü kestiler koç katımında / Kestiler kavurdular. / Dört teneke kavurma verdi boz öküz / On çarıklık gön., | Ş Belli, Ağa kapısı, 18
a.
Çarıksız | Bak şu köylü kızının elindeki nasıra, / Çarıksız ayağında yarıklar sıra sıra., | Otaman, 28, 1934
s.
çarıldak | krş. Carıldak geveze, dedikoducu. Kırgızcada da var. Limonlu içecek markası: | Çarıldak limonata, | 25.7.2015, Avşa
a.
çark | 1. ...dokuz guruş kıymetli tava, beş guruş kıymetli ufak çarkı ve sahan,... | 2. çark etmek, geri dönmek. | Bizde kıvırma yoktur, u dönüşü yoktur, çark yoktur. D Bahçeli, 2.3.2021, basın
a.
çarkıfelek / Pasiflora | M. Çarkıfelek çiçeği | Dalını 10 gün sakallandır çarkıfelek pasiflora H A Keskin, 27.6.2021 | Neredeyse doğduğundan beri tahta bir kutuda yaşayan ve kırık kalbiyle övünerek düğün eğlencesinde döne döne göğe yükseleceği ânı bekleyen, dalgın Çarkıfelek. | Nereyi seversen orası senin dünyandır![dedi]., | Wilde, Abamor, tsz, Mutlu Prens, 73
a.
çarliston
a.
"Cemşit'in verdiği hüküm budur | iläve eder: — Spordan başka zenci dansları ve musikisi de dincleşmemize çok faydalı olmuştur | "çarliston" bir dönüm noktasıdır | gençlik ve aşk şekli onunla silkinmiş, miskinlikten kurtulmuştur..", R H Karay Sonuncu kadeh, 1965, 102"
çarliston | Çarleston | 1. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaygınlaşan dans türü. 2. Bu dansın müziği: | Arkamızdan geliyor ve ıslıkla bir çarliston çalıyordu., | AGündüz. 3. bit. b. Sivri uçlu, uzun ve kalın, tatlı, yeşilimsi biber, çarliston biber. 4. | İnce, uzun: Ben, bir hayalet kadar zayıf, on altı yaşında, çarliston pantolonlu, şık fesli bir mektepli efendiydim. -S F Abasıyanık. | Bu çarliston havalarını seviyorum ben. Bedenle birlikte hareket eden ama bir yandan da kendi ritmi olan kıyafetleri., | MAlphan, HKelebek, 15.12.2015
s.a.
ing.
çarlistonvari
s.
çarliston dansına benzer.
"Münir Süleyman Çapanoğlu bunların çarlistonvari bir havada, "kantomsu değil, mânimsi değil, isimlendirmesi mümkün olmayan" bir şeyler okuduğunu söyler."
çarmakçur | rakı. | -Oldu mu ya... Müyesser! Hani bizim çarmakçur? Çarmakçur yüzünden karı koca arasında ekserî bir çekişme olurdu. Fakat bu defa Müyesser | A ... Şimdi şimdi ... şuracıkta diye telâşla seğirterek ufak bir yerli dolaptan işporta malı cicili bir karafaki ile aynı örnekten birkaç kadeh çıkardı. Hemen oturdular. Gülbün, ayaklı bir yemişlikte uzatılan ekmekten alırken şaşırdı. Beyaz ekmek... Müyesserle Âkif gülüştüler., | S Erol, Dineyri Papazı, 2001, 30
a.
Çarmıha germek | Kim binlerce İsa'yı baştan çıkaracak? / Mickey Mouse'u kim çarmıha gerecek? , | Mercan Dede, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 39
çarmıhçı | Şapkamı satmaktan vazgeçip kendi çarmıhına astığım gün diğer çarmıhçılar sevinmişti., | Ömer Say, 2010, 93
a.
çarpan etkisi | Ekonomide genel küresel yavaşlamanın yanı sıra belirsizliklerin daha fazla artmış olması ve buna ilaveten bölgesel sorun alanlarının buna eklenmesi, Türkiye'nin içinde bulunduğu kaotik siyasi ortamla birleşince bunun ekonomi üzerinde çarpan etkisi kaçınılmaz olarak daha maliyetli oluyor., | MPaçal, T, 27.8.2015
GTS-
çarpana | dok. BTS+ Dokuma tezgahının bir parçası olan dört delikli kare biçiminde bir tahta. (Yenikent *Aksaray -Niğde; Saçıkaralı ve Sarıkeçeli aşiretleri -Adana) BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü 1976 Mukavva, kalın kösele veya ceviz ağacından yapılan kare, üçgen, dikdörtgen veya altıgen şeklindeki levha 2. Çarpana dokuma ise bu kartlarla yapılan çözgü ve atkı ipliği olarak yün, pamuk, keten iplikler veya kıl gibi gereçlerin kullanıldığı, yassı ve şerit şeklindeki en basit dokuma tekniğidir. | http://www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/%C3%87arpana%20Dokumada%20Desen.pdf, 2.11.2013de
a.
bts+
çarpay tablosu | Çarpım tablosu. | table de Multiplication = Kerrat cetveli = Çarpay tablosu, | Türk dili, 1937, S 21-26, 64 | Çarpay tablosu önünde o da kardeşini taklit ediyor, tıraktörü yatağın içinde yürütüyor..., Peter Karvas / O Akbal, İşe yaramaz küçük oğlan kardeş, ÇHA, 132
a.
çarpık | ayakkabı çarpık ayağa uyar atasözü. | Tuba Büyüküstün, eylemcilere, 'eve dönün! Eli sopalılar, bıçaklılar dışarıda. İşin rengi değişti. Çarpık ayakkabı çarpık ayağa uyar.' Diye seslendi., | T, 18.6.2013
s.
Çarpık çurpuk | Aklını, düşünce yetisini, çokluk, çarpık çurpuk işlerde kullanmıştır., | Dayıoğlu, 1987, 75
s.
Çarpılamak | X imiyle imlemek. | Asistan, senaryodaki | kızla | oğlanın diyaloglarını çarpıladı. Mizanseni değiştirdim. Yılmaz, Pervin'i pencerede gördü. İki günde kendine alıştırdığı atının karnını hafifçe topukladı; at onu anladı, üç adım attı; ne bir ..., | T Dursun K, Geçti akşam suları: ben unutmadan, 2, 1997, 242 | Bilgimi, görgümü genişletmek... Yazı dizisi ve TRT programı hazırlamak için... 30-39 yaş hanesini çarpılamış, meslek hanesi karşısında | Yazar yazılı bu genç ve güzel adam Ümit Kaftancıoğlu idi., | Ümit Kaftancıoğlu'na saygı, 1997, 10 | 30-39 yaş hanesini çarpılamış, meslek hanesi karşısında | Yazar yazılı bu genç ve güzel adam Ümit Kaftancıoğlu idi. Dost eli, dost yüreği elimize değdiğinde dört bir yandan kuşatılmışlığımız yarılıvermişti!, | Ü Sarıaslan, Köprüler ve insanlar, 1998, 36 | Bu mecranın büyüsü biraz da mavi kuşlu simgesindeydi! Ne şimdi o çarpı işareti sizi çarpıladık deyi :), | @fethigedikli, 25.7.2023, twitter | Bekliyorduk, alnımızın çatında hepimizin bir çarpı. İsmet özel hocam, @ozzgurh, 25.7.2023, twitter | 2. Bu olmaz diye işaret koymak. | bugün giyinen hanımın kıyafeti güzeldi ama nişanında giyilmez o. beyazdı bi kere ve modeli çok hoş değildi. saçlarıda salık (sic) olmamıştı toplayıp daha ağır bir saç ve makyaj olmalıydı ve oje rengide güzel değildii. ayakkabıları güzeldi ama ayağına büyük gelmiş gibiydi... cengizde çarpıladı zaten., | 12.4.2011, | https://www.kadinlarkulubu.com/konu/bana-hersey-yakisir-kanal-d.418905/page-43 | kır saçlı dudaklarını büktü kağıdı çıkardı bazı maddelerin yanına tik atmış bazısını çarpılamış bazısında da o işareti var, | 2.3.2017, | https://inci.blogspot.com/2017/03/bu-sehre-ne-umutlarla-gelmistim-halbuki.html | Daha sonra bu resimlerin üzerini 'çarpılayan' Çakar, bir sonra ise program arkadaşlarının da resimlerini çizmişti., | 26.12.2014, | https://www.hurriyet.com.tr/ahmet-cakara-3-ay-ceza-27845597
f.
Çarpılıp çurpulmak | Dünya düşüncesine paralel olmayan bir takım garip övünmeci ve mistik eğitimlerle çocukların kafası çarpılıp çurpuluyor. Biz burda memleketi aklın ve müsbetin istikametine çekmeye çalışıyoruz, hangi manivelânın nasıl işlettiği ..., | Ç Altan, Taş: gerçekçi yazarın notları, 1964, 112
bf.
Çarpılmışlık –ğı | Çarpılmışlığında büyümüş bir ejderhanın gölgesini parlatmaya çalışan avare gezginlere özenmeden yapılan her emeğin hatırı büyüktür, emanetin kutsallığını ağırlayarak içimde., | Ömer Say, 2010, 29
a.
Çarpılmışlık | Çarpılmışlığında büyümüş bir ejderhanın gölgesini parlatmaya çalışan avare gezginlere özenmeden yapılan her emeğin hatırı büyüktür, emanetin kutsallığını ağırlayarak içimde., | Ömer Say, 2010, 29
a.
Çarpım cetveli | Budala ve suçlu hissediyorum kendimi, çarpım cetvelini bilmiyorum., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 27
a.
çarpış | çarpma işi. | Yüzü ateşli, yüreği çarpışlarla deli, aydınlık şuuru sevinçli idi., | CUçuk, CB,70
a.
çarpışan otomobiller
b.a.
çarpışan arabalar. verili bir meydancıkta elektirikle çalışan ve diğer arabalara çarparak haz almaya yarayan araç.*
tr. çarp-ı-ş-an + ing. automobil + tr. -ler
"ben Umut'u çok seviyorum, çok! onu hep gezdireceğim. parka götüreceğim. atlıkarıncaya bindireceğim. çarpışan otomobillere bindireceğim. leblebi alacağım Umut'a. çekireksiz kuru üzüm de alacağım.", A Cılga, 1980, 90"
çarpışıcı | İnsana insanlığını göstermiyen ve onu beşeriyete bir dert kılan başıboş bırakılmış heves ve meyillerimizi sınırlamak, hiç değilse alarme etmek için, seciyeleri teftiş edici, egoizmle çarpışıcı bir iç terbiyesi, iç kontrolü ..., | S Ayverdi, İstanbul geceleri, 1952, 98
s.
çarpışış | Düşmanla Varnada öyle bir çarpışış çarpıştı ki, savaşta Kıralın bile kellesi uçtu., | M Nalbantoğlu, 27
a.
çarpıştırıcı | İtalya Nükleer Fizik Enstitüsünden bilim insanları, analiz için tuvalden aldığı örneği parçacık çarpıştırıcısında inceledi., | T, 11.02.2014 | parçacık çarpıştırıcısı | İtalya Nükleer Fizik Enstitüsünden bilim insanları, analiz için tuvalden aldığı örneği parçacık çarpıştırıcısında inceledi., | T, 11.02.2014
b.a.a.
çarpıvermek | Fadiş, en çok, boş bulunduğu bir sırada yüzüne çarpıveren dallardan korkuyordu., | G Dayıoğlu, Fadiş, 83
bf.
çarpmak | tokat atmak. | Ya da -en azından- kes şu vıdıvıdıyı! Bak, çarpacam bi tane ha! Necdet Şen, Ah şu kahrolasıca erkekler!, 2.9.2009
f.
çarptırmak –e | Esasen arazi vitesine takılı bulunan arabamız boğuk-boğuk homurdandı; derenin yatağındaki çakılları birbirine çarptırarak bir su aygırı gibi akıntıyı foşurdattı; bizi karşı kıyıya atıverdi., | N Alkan, Çosin-sâkin sabahlar memleketinde bir yıl, 1960 ? | Işık düşünce kırış kırış olan suya, kovayı, kenarlara çarptırarak daldırdı, çekti, başına döktü, ayaklarını, yüzünü yıkadı, biraz bekledi serinlik kaybolacakken bir kova daha çekti. 'Bu böyle olmıyacak.' dedi, soyundu, çırılçıplak oldu, dört ..., | M İzgü, Kavga, 1967, 139 | Bu keyfetmeye çıkmış, karni tok, sırtı pek, zevk ariyan güruhun biri, birdenbire Rabianın sesiyle ideal ardından koşanların, kafalarını, taştan taşa çarptıran sirrî ihtiraslarını duyuvermişti., | H E Adıvar, Sinekli Bakkal, 1941, 237 | Kur'ânda anlayışı kolaylaştıran, zihinlere çarptıran teşhihler, mecazlar, darbı meseller vardır, mucip sebepler gösterilmiştir., | M R Belgesay, Kuran hükümleri ve modern hukuk, 1963, 40 | göze çarptırmak -eBaşvekil İsmet Başkan Saffet Beyefendiye Kutunbitiğinizi sevgilerle okudum. Kurumunuz ülkeye sayısız asığlarını şimdiden ve göze çarptırarak yaymağa başladı. Başbuğumuzun en vuruşlu tutuşlarından biri dil kültürünü sizin temiz ve güçlü ..., | Türk Dili, 1934, S 5-10, 2 | Menfide de aynı belgi kullanılır: $ anun üstine varmayalum K. 655 27 - İki belginin kullanılışını iyice göze çarptıran şu misale dikkat buyurulsun: gelün hoş geçelüm ki bir gün ola geçevüz adumuz cihanda kala | N. 338, | A C Emre, Ondördüncü asır betikleri, 1942, 20 | laf çarptırmak laf çakmak | Birisine laf çarptırmak istediğimizde. Son çağın edebiyatına emek vermiş, okul kitabı yazarı bir Tahir Nejat Alangu hocamız vardı. Uzun yıllar İstanbul liselerinden edebiyat okuttu. Çağının ve daha önceki dönemlerin edebiyatçılarıyla ilgili ..., İ Özmel, Dünden bugüne niğdeli şair ve yazarlar, 1990, 299 | çarptıra çarptıra sürüklemek çarptıra çarptıra | ... çarptıra çarptıra alışverişe çıkardım., | Türk Edebiyatı, 1995, S 255-266, 40 | Bu arada belki gözüm korkar, bu direnişimden vazgeçerim diye kafamı kasten sağa sola çarptırıyorlar, fanila ve kazağımı giydirmeyerek sırt derimi yüzüyorlardı. İlk gece merdivenleri bile kafamı basamaklara çarptıra çarptıra sürükleyerek ..., | Yaşar Ayaşlı, Adressiz sorgular, 1989, 89 | cezaya çarptırmak azaba, mesuliyete, cezaya, para cezasına çarptırmak-a: Juli Yasası -ki, daha sonra düzenlenmiştir-, evlilik dışı cinsel ilişkiyi bir kamu hukuku suçu sayarak, girişimde bulunanları kesilme cezasına çarptırır. Suçüstü durumunda bir koca karısını öldüremez, ama baba böyle bir durumda kızını ..., | C N İleri, Kadınlarımız, 1993, 20 | -i | | Afrasyab'ın ihtiyar kumandanı Piran'ın Siyavuş'un ağzını büyü ile çarptırdığını, Siyavuş'un ise bu durumdan kurtulmak için her zaman Allah'ın adını andığını) okuyoruz. (V. II 595, v. 1323) Şehnamede az da olsa, Türklerin İranlılarınkinden ..., | İlahiyat Fakültesi D, 1984, C 1, 294 | Kadın, erkek, o muhteşem tablonun önüne birçok insanı getirdim, ama ilk kez sanatsal bir heyecanın bir insanın derinine ba kadar ulaştığını ve aşk duygusu gibi kalbini çarptırdığını gördüm., | Kitap-lık, 1999, C 38, 143 | Bu kadın şairler yüreklerini çarptıran derin elemleri terennüm ..., | Eren, Çiçek, İnalcık, Osmanlı Kültür Sanat, 1999, ? | Hüseyin Rahmi'nin kalbini çarptıran ayni beşerî kaygıların sesini duymamak kabil değildir ..., | Yücel, 1947, C 22, S 125, C 23, S 145, 75 | Bu titreyiş, çenemi çarptıran, elimi kolumu zangırdatan bir şey değildi. Çıplak bir elektrik teli tutmuşum gibi, bütün kaslarım geriliyor, ha koptu ha kopacak diye bekliyorum., | Meral Çelen, Güllü güzel, 1961, 25 | Paris Operasında şu engin piyesi seyreden şu her çeşit insandan mürekkep kalabalığı bir tek kalp gibi çarptıran san'atın sirrıdır. Bütün Fransa evlerindeki kütüpaneleri süsliyen şu edebî eserler yekdiğerini tanimiyanları bile ayni düşünce ve ..., | İ H Sevük, Edebi yeniliğimiz, 1931, C 1, 4 | Benim için İstanbul muvafık görüldü. Gerçi ailemde bir anneannem mütareke yıllarında, o da ilk ve son defa olarak İstanbulu görmüş, orada parasını çarptırmış, çeşitli sıkıntılar yaşamış., | Aren, 29
dey.s.f. z.
Çarpuk çurpuk | Pırağda Üç Leylek Lokantasında buluşurduk / Şimdi, bir yol kıyısında, gözlerim kapalı duruyorum, / sen bir ölüm boyu benden uzak / bir kırık aynadasın çarpuk çurpuk, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 31
Çarşamba karısı | korkunç görünüşlü kadın. | Zavallı Hacı Mehmet bu cümle üzerine karısının karşısında titredi. Bir müddetçik o hamam anasının, o Çarşamba karısının huzurunda dilsiz gibi sessiz kaldı., | K D, E Ülgen, 250
a.
çarşı | Kapalıçarşı | GEREK ailemde, gerek çevremde çarşı sözü bir tek Kapalıçarşı için kullanılırdı., | Uluengin, T, 2.8.2013
a.
çarşı Pazar işi | 1. Ucuz ve kalitesiz mal. 2. Çarşıya pazara gidip alışveriş etme yükü. | Yalnız etiketteki harcıâlem çiçekler, bu ilk Fransızca kitabımdaki kuşe kâğıda basılı renkli illüstrasyonların yarattığı hayallerle bir türlü uyuşamıyordu. Cılız, pek çarşıpazar işi kaldıklarını hissederek için için üzülüyordum... | , | Sİleri, ZCumartesi, 3.3.2012
a.
çarşı ruhu | Hatta Gezi Ruhu deyimine ek olarak sosyolojik lügate bir de Çarşı Ruhu deyimi girdi., | Uluengin, T, 2.8.2013
a.
çarşılı
s.
çarşısı olan.
Çarşılı İşhanı
çarşısız
s.
1. çarşısı olmayan. 2. çarşıya gitmeyen, çıkmayan.
"Bir buçuk milyonluk bir şehir çarşısız yaşıyamaz. Hattâ, büyük şehir, çarşı demektir. İstanbul, şimdi, çarşısız bir şehirdir. Milli Mücadelede, çarşısız bırakılan Garbi Anadoluyu yeni çarşılarla teçhiz edebilmek için, o tarihten bugüne kadar geçen ... ", Ayın Tarihi, 1955, S 262-264, 86 | "Çarşısız dönüş olmaz.", 14.4.2024+"
Çaşır | Işkındır, çaşırdır yemiş dediğin, / Ecel şerbetidir yarin elinden / İçtiğin içeceğin., | C Külebi, Doğu, 1978+
a.
çaşır | salamura çaşır 42,90TL, | 25.02.2024+ | eş. Çaşır. Dağlarda yetişen, ilkbaharda yemeği yapılan ot. | Yaz bahar ayları geldi mi / Gavrisordan çadırlara çaşur çeker / Yularları püsküllü katırlar., | Ş Belli, Ağa kapısı, 91-92
a.
DS
Çaşır mantarı | Bugün Palandöken eteklerinde mantar topladık. Rivayet odur ki Palandöken [çaşır mantarı] göze fer, idraka küşayiş verir imiş. Mamafih gözüm bir sarı çiçeğe ilişti. Bir basar, diğeri basiret için olsa gerek, | @LokmanTurann, 3.6.2023, twitter
a.
Çaşıt | ayn.m. çaşut. casus. | Hürriyet düşmanları her alanda kötüdür, okullar da büsbütün kötüdür, çocukları yalancı ederler, çaşıt, yani casus ederler, çocukların kendi kendilerine düşünmelerine engel olurlar, onlara birtakım | hakikatleri dolma gibi yutturmağa kalkarlar., N Ataç, EK, 1953, 49 | Dağdeviren: Yiğit sandığımız oğul meğer çaşıtmış!, | Tecer, 1969, 86
a.
Çaşur | Bk. Çaşır. | Erzurum dağlarında 2500 (ikibinbeşyüz) metreden sonra rastlanan ve yaprakları dere otunu andıran çok ağır kokulu bir ottur. Yabanisi ve | hası (yabani olmayanı, yani yenilebilir olanı) vardır. İkisi de aynı yükseklikte ve ikisi de aslında yabanidir ama biri acıdır yenmez, öbürü hem yemekte, hem turşu yapımında kullanılır. Ayrıca çaşır, kışlık yağlı peynirlerin küplere (göçebelerde derilere, yani tulumlara) basılırken peynirin içine aromalandırmak* maksadıyla katılır. Önceden haşlanıp acısının alınması şarttır. Çok özel bir kokusu ve tadı bulunduğu için fanatikleri ve nefret edenleri vardır. Yılda bir kere bir hafta süreyle toplanabilir. Sanırım o bir hafta da tam bugünlerde olabilir, mayıs sonu gibi., | ŞAbak, 20.5.2013 eposta
a.
çaşur otu
b.a.
"Emmimi tekmesiyle bayıltan deli katır! / Acaba kemiklerin hangi tarlada? / "Çaşur" otu taşırdık Göldağından / Her sonbaharda.", Ş Belli, 1962, 90"
çaşut | casus, haberciGit de Topal! Niyazi'den öğren, topalın çaşudu, iki yüzlü Dudu..., | YAkengin, Eski Çarıklar
a.
çat | -Haaydi Aleko yap çat bakalım!, | OKemal, 1969, 37
a.
Çat | İki yolun kavuştuğu yer. 2. Yol ayrıcı | Grup halinde yürürken bir yol çatına geldik. Sağa gitsek ne olur, sola gitsek ne olur, hiç fikrimiz yok., | MBelge, T, 3.9.2010 | Son analizde bir | ahlâk seçme yolçatında buluyoruz kendimizi. Ve bunu bir buhran olarak yaşıyoruz. | Buhran, | çünkü o yolçatını bir uzlaşmazlık vesilesi olarak kullanıyoruz., | M Belge, T, 27.5.2014
a.
çat | yans. Kapı çalma sesi. 2. Kapı açılma ve kapahma sesi. | Çat , çat , çat , çat ! ... Kapı boyuna vuruluyor. En nihayet, ortanca hanım farkına vardı: -Duymuyor musunuz? Kapıyı yıkıyorlar. Nerede ise rezelerinden ayrılacak da haberimiz olmıyacak! diyerek hizli hizli yürüdü; sürgüsünü çekip ..., | A S M Alus, Harp zenginin gelini, 1934, 101
a.
Çat çat | çat pat. Heceleye, heceleye. | Artık çat çat okuyup yazmaya başlamıştı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 142
s.
çat çut
"-yip okşuyor | sonra coşarak iki elimin var kuvvetiyle tetiklerinin üstüne bastırıyordum: çat çut , çat çut , çat çut ... Bu madeni sesler o kadar hoşuma giderdi ki, parmaklarıma kan oturuncaya dek tekrar eder dururdum. Bunların kutular dolusu fişekleri de vardı ama , annem , daha babamın sağlığında , hiç açılmayan san ... ", Y K K, Anamın Kitabı, 1965, 116"
çat çut konuşmak | Çat çut konuşan bir kadın!, | Asiye Dolunay Gedikli, 23.3.2019
çat çut yapmak
Çat çut yapıyorlar. 19.11.2018
Çat kapı | Beklenmedik bir zamanda kapıyı çalarak. | Bir de çat kapı: Deli Mahmud içeri... Bir daha çat kapı: Köse kâhya içeri. Kahve, dühandan sonra dünü, günü bir yana bırakıp toyu, düğünü ele aldılar., | E C Güney, Âşık Garip, 1964, 156 2. Birdenbire, ansızın. | Ölüm beklenmedik bir anda | çat kapı ortaya çıkar. Kaliforniya insanı ölümü bilmediği için mutludur., | G Leopardi, Şarkılar, 1997, 207
z.
Çat pat bir iki | Öyle ya da böyle... Bu iş aklına yatıyordu. Çeker kenara, alamadın veremedin, çat pat bir iki. Arka çıkacaklar olursa onlara da... Çünkü, başka çaresi yoktu. Annesinin haftada üç gün çalışmasıyla yürümüyordu. Elde sermaye olsa açardı bir dükkân, alırdı yanına küçük bir çırak, bakardı dalgasına. Hem de o zaman orospu parasına -değil temiz bir binlik, beş bin olsun, on bin olsun isterse- tenezzül etmezdi., | O Kemal, 1969, 68
çat pat Türkçe bilmek
dey.
tarzanca dil bilmek.
"Kimi çat pat Türkçe bilen Araplardan, bir kısmı oralara yerleşmiş Türklerden... (Görebildiğim kadarıyla sözlüklere intikal etmedi bu özel kullanım).//Rüya delil olur mu?", İ Kara, Rüya Delil Olur mu?, Dergâh, S. 372, Şubat 2021, 31"
Çatak | 1. yer adı. Trabzon Erdoğdu'da mahalle adı. Akçaabat Kuruçam köyünde köy ile yayla arasında iki yolun kavuştuğu yerin adı. 2. çatık. | Zaten biraz daha gecikirse ordu sayısının epey azalacağını sezen başkumandan da çatak bir yüzle kıralı selamlayarak geçit resmi için izin istemişti., | Atsız, Dalkavuklar Gecesi, 58 | 3. Kavuşak, kavşak. | Öldürmeyin beni. Hayat vadisinde bir yol çatağına gelmiştim. Yaşlandım, ölüme yakınım artık, veya bir kaza bela., H Çetinkaya, 2010, 41
çatal | 1. simit, açma gibi bir kahvaltı yiyeceği. (TDKda yok!) | Bana sabah günaydın deyip bir çatal ve simit istedi., | Hİstemi, T, 3.8.2011 | 2. İki. | Muhakkak ki önde gelenler için bir miktar yedek at bulundurulurdu, kaynaklarda çatal at (iki at) terimi geçiyor fakat süvari başına 5 attan söz eden yok.
a.
çatal | iki | Muhakkak ki önde gelenler için bir miktar yedek at bulundurulurdu, kaynaklarda 'çatal at' (iki at) terimi geçiyor fakat süvari başına 5 attan söz eden yok., | Y H Erdem, KararG, 2.6.2019
a.
Çatal İrim yer adı. | Herkes otobüsü karşılamak üzere Çatal İrime ve Sarı kuyusuna kadar koşar. Ne yazık ki, gelen giden yoktur. Hayal kırıklığı ile kahveye dönerler. İki muzibin kavağın altında gülerek çay içtiklerini gören köylüler, oyuna geldiklerini anlarlar... Acentenin elinde otobüs kalmadığı için Avrupa'dan otobüsün gelmesini bekleyen ortaklar on beş gün sonra köye otobüsle dönerler., | asicaldan, 3.3.2017
Çatal yürek | Çözülmez parola sırlarımız var / Yıkılmaz kaeler surlarımız var / Çatal yürek yiğit erlerimiz var / Haksızlık yapanı yakar Mehmetçik., G A Gülhani, 39
çatalçay
çay a.
"Zara'ya uğrayın Karabağı'ndan / Suşehri'ne girin Çatalçay'ından / Karaysar bağına uğrayın erden / Orda da durmayın kalkın turnalar.", San, Hicranî, 143"
Çatalçeşme | '60'lı yılların sonlarında ve '70'li yılların başlarında Suâdiye ışıklarını Bostancı'ya doğru geçip, sağdaki Tan Sokak'a sapınca, sokağın sonunda Sarhoş Süleyman'ın Çatalçeşme plajı ve kahvehânesi vardı., | Tamer Ay, Karar G, 1.4.2023
a.
Çatalkaya | Çatalkaya'nın oralardan, körfezin bitim noktasında, bir gemi başını almış gidiyordu., | Tarık Dursun K, Eski babam, 40
a.
çatallama | fraksiyon; türev BTS- | Marksist Leninist PKK örgütü ve çatallamalarına destek kapitalistlerden geliyor., | EErgüder, rindan, 16.6.2015
a.
bts-
çatallamak | BTS+ | 1. Güreşte bir oyun yapmak 2. Çatallara ayrılmak | soğuk iklimlerde yolları çatallayan sorulardan çıkıyorum / bulanık görüntüleri siliyorum avuç içlerimle, | İlkizKucur, CazKedisi, 2015, Sayı 2, 16
f.
bts+
Çatallamak | Kayınbiraderi olağanüstü bir açgözlülükle bir yandan yemeğini çatallarken, öbür yandan boşalan tabağı almak için eğilen hizmetçinin, önlüğünün içinden sarkan göğsünü gözetliyordu., | O Hançerlioğlu, 1959, 87
f.
çatallanma | Çatal gibi ikiye ayrılma. | Modern okullaşma süreçlerinden, yeni eğitim ve bilim anlayışlarından, yeni fikir ve yaşama tarzlarından, fikrî ve kurumsal ikiliklerden, zihnî çatallanmalardan, ayrı dünyaları telif etme gayretlerinden birçok Osmanlı insanı ve kurumu gibi onlar da üst düzeyde etkilenmişlerdi., | M Dilbaz, | Cübbe İçinde Bonjur Bir âlimin sıra dışı portresi, Dergâh, S 377, Temmuz 2021, | 26-28
s.a.
çatallı | çatalı olan. | Çatallı ağaç dallarını halata geçirerek kendilerine birer 'makara' yapmışlar, sırtlarını suya verip tel halata tutunmuşlardı, | Sadun Tanju, Ulus, 6.4.1968, 8 | Nehir boyunda yürüdüm, ay ışığında balık tutanları, ucu çatallı sopalarla barbunya avlayanları seyrettim., | F Ulay, 1998, 34
s.
çataloba | yer adı. Pekmez yapma sırası Emine'lere geldiğinde tüm ev halkı ve onlara yardım eden akrabaları sabahın erken saatinde; kendi köylerine, Çataloba'ya ve baklan ovasına hakim yerdeki yirmi-yirmi beş dönümlük bağa giderler., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çatalobalı | Çataloba köyünde yaşayanların her biri | Şehre gidilebilmesi için köy otobüsünün şehirden dönmesi beklenmek zorundadır. Dua etmekten başka ellerinden bir şey gelmeyen eş, dost üfürüğünün kuvvetli olduğuna inanılan Çatalobalı hocayı getirip okutulmasına karar verirler., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çatapat | Pazartesi günkü Taraf'ta Tuğba Tekerek'in | eski monşer İlter Türkmen'le yapmış olduğu söyleşide Sayın Türkmen'in, hükümetin izlediği dış politikalar için | çatapat politikalar tanımını yapması ve Türkiye'nin dış politika hatalarından kimi örnekler verdikten sonra | Bizim en önemli problemimiz içeride; Kürt meselesi, dış politika açısından da bu böyle demesi, işin özetiydi., | MPaçal, T, 29.8.2013
çatı | mim. | Karlanguç çatı | Bayburt, tüteklikli ev, karlanguç çatı düzeni. Ocak, mutfak, baca, rafların ilişkisi. Bu mimari öğelerin; mutfakların, tüteklik-bacaların, ocakların geçmişten bugüne detayı çizilmeli ki, yeniden yapmak isteyene veya onarmak isteyene yol göstersin., | Seda Özen Bilgili, 26.10.2019, tivitır
b.a.a.
çatı | sağrılı çatı | mim. | Deneme yapısının çatısı sağrılı çatı şeklinde tertiplenmiş ve kenarlarda 60 ar cm. saçak bırakılmıştır. Makassız çatı teşkil edilmiş ve mahya aşığı her iki tarafta tertiplenen babalara oturtulmuştur., | AÜZF, 1961, S 176-183, 52
b.a.a.
çatıklık –ğı | çatık olma hali. | Kaşlarının çatıklığı ile garip bir tezat teşkil eden bu gülüş, Yusuf'a tamamen yabancı geldi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 198 | Fakat on beşime basınca, kaşlarımın çatıklığı geçti gülmeğe başladım; / Çünkü aşkın rüzgarla uçmadığını öğrenmiştim..., | Li-Po, ? , Ajans Türk takvimi şiir antolojisi ?
a.
çatılgan | Ne kadar güzel kelime varsa sözlükten bakamaz mıyım? Edilgen, atılgan, çatılgan fiilleri derleyip toparlayıp, sözcük öbekleri devirip devşirip, kulelere atıfta bulunanlara verip veriştirip bulamaz mıyım yolumu? , | N A Gökduman, 101
s.
çatılı | 1. çatılmış. | Ok kirpikli kara gözlerine, / Bakınca kaşların çatılı kalır., | Celâl Beykal, 1956, 68 | Her zaman kaşları çatılı, sokaktan gelip geçerdi., | İzgü, Güldüren u, 1983, 15 2. Çatısı olan. | Yabancılar, kazıklar üzerine kurulmuş, tek çatılı ama sahici bir köy olan | uzun eve götürülürdü., | S Maugham, 1959, 66
s.
Çatım çatım | Yağlı ekmek, şeker, lokum / Şeher işi düzüm düzüm boncuklar / Çatlasın konu-komşu / Çatım çatım çatlasın köy içinde kancıklar, | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 10
s.
çatınmak | Nsz. | Kenan Bey bu manzara karşısında çatındı. İnfial gösterdi. Paris'te cümhuriyet fikirleri, ihtilâlci intibaları ile dolmuş dimağı, ruhu isyan ediyordu. Yalısına göçeden sultan efendi için neden halk işinden gücünden kalmalıydı? , | Fazlı Necip, Külhanî edipler: Jön Türklerden cümhuriyete kadar inkılap, 1930, 47 | Gül çatındı. | Eyi. Tamam. Madem, benim de sözüm o zati. Çıh gapıcılıktan. Bunun sonu var mı? Abdül, şaşkınlık içinde bakıyordu Gül'e. Sordu: | Eyi hoş da İsmidal, buradan çıharsa, ne..., | N Meriç, Oradan da geçti kara leylekler, 2006, 74.
f.
Çatır | Bir ağaç kökünü yerinden sökerken çıkan güçlü çatırtı. | Çatırr! diye bir ses duyuldu, ama Ökkeş'in ayakları da havaya geldi. Alttaki kök kopmuştu., | M İzgü, ÖK, 8
ünl.
Çatır çutur | Ah kuzum, vah kuzum / Ben sana vurulmuşum. / Sağa sola sallanmaktan / Çatır çutur kırılmışım., | F Ulay, 1988, 110
çatırtılı
s.
çatırtısı olan. çatırtı çıkaran.
"Arabanın içinde silah patladı | düz, keskin, çatırtılı patlamalar halinde | peş peşe üç, dört, beş el ateş edildi | çılgınca, baş döndürücü bir hızla.", T Mann, Doktor Faustus, 2013, ?"
çatırtılı | Arabanın içinde silah patladı; düz, keskin, çatırtılı patlamalar halinde; peş peşe üç, dört, beş el ateş edildi; çılgınca, baş döndürücü bir hızla., | T Mann, Doktor Faustus, 2013, ?
s.
çatış | çatmak karşılaşmak, rastgelmekten raslantı ben yaptım F Gedikli, 15.6.2018
a.
çatışık | çatık | Bond çantalı, kırmızı plakalı kitipiyoz adamların oradan oraya savrulmaları, çatışık kaşlar, buruşuk dudaklar., | İKumbasar, Y, 20.10.2011
s.
Çatışık s.
çatışkan | Hayat devinir, dönüşür, çtışma kaçınılmazdır. Çatışkandır insan. Güzel insan çirkinle savaşır. Çirkin olduğunu sandığı ile., | Ahmet İnam, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 2017
s.
çatışmalı | Gidiş gerçekleşirse gerek Blok, gerek BDP ve DTK olarak sürece nasıl baktığımızı, nasıl bir siyasal yaklaşım içerisinde olduğumuzu, çatışmalı ortamın bir an önce diyalog ve barış müzakere sürecine evrilmesi için neler yapabileceğimizi ve neler yapılması gerektiğini paylaşacağız., | SDemirtaş, T, 24.8.2011
s.
çatıştırıcılık –ğı | BTS- | Sorun silahın çatıştırıcılığıyla değil, siyasetin barıştırıcılığıyla çözülecektir., | G Özaltınlı, T, 16.3.2013
a.
bts-
çatkı | Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı. | Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı. - Y. K. Karaosmanoğlu | Büyük ablam hasta yatıyordu. Kalfalar başlarına çatkılar çatmışlardı, vakayı bana da anlattılar., | RNGüntekin, Damga, 27
a.
Çatkılı | Karşı taraftaki evlerden birinin kafesi kalkarak saatçi Rakım Efendi'nin hastalıklı karısının sapsarı ve alnı çatkılı başı göründü: (...)., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 137 | Kütahya, Germiyan Beyliği ve Osmanlı saray giysilerinin etkisi altında en kaliteli renkli ipek işleme, sim sarma gibi tekniklerle kadife, atlas, yünlü mantin kumaşlar üzerine işlenmiş çok değerli kıyafetlere sahiptir. Anadolu'da düğün giysisi olarak bir veya iki çeşit giysi varken, Kütahya'da Bindallı, Yolaklı, Dallı, Eğrimli, Çatkılı, Tefebaşı gibi çok çeşitleri vardır. Bunlar da kendi içlerinde ayrıca üçetekli entari ve şalvarlı olarak ayrı türlere ayrılır. Giyilen elbise giyenin düğündeki durumunu, hangi taraftan olduğunu tanıtır., | | https://kutahya.ktb.gov.tr/TR-69388/geleneksel-giysi.html, 17.1.2022
s.
çatkın | Hasibe, bağıra çağıra çengeli aldı, iki, iki buçuk saat uğraştı. Artık kolayını bulmuştum. Her su çekişte kovayı düşürüyor, Hasibeyi saatlerce uğraştırıyordum. Nihayet, kadıncağızımı mücadeleden usandırdım; bir gün çatkın bir çehre ile: | Kuyudan su çekmek hizmetinden affediyorum» dedi. Geniş bir nefes aldım. Belânın birini atlatmıştık. Sıra ötekilere gelmişti. / Reşit Hüseyin, çatkın bir çehre ile ayakta duruyor, bekliyordu., | R N G, Tanrı Misafiri, 92/148
s.
çatlak | deli | Buradaki tek siyasi sen misin? ' 'Sen ve ben, ikimiz,' diyor. Gülümsüyorum çatlağın inadına., | İşigüzel, EDK, 1996, 77
a.
çatlak bakımı
çatlaklı | çatlakları olan şey veya kimse | Çatlaklı birinin mayo tercihi. Şahsen kızlar doğumdan kalan 4 kilom göbüşümde... ve güzel kızımın bana bıraktığı hediye doğum çatlaklarım tüm karnımı sarmışken bundan daha iyisini bulamadım., | 13.12.2009, www.kadinlarkulubu.com/archive/t-283592.html -
s.
çatlaklık –ğı | Ancak komşu bir bayan herhalde bizim hanımların yanındaki iki bayanı kastederek laf attı: | Ayol siz de mi camiye gidiyorsunuz, şaşırdım doğrusu. O iki bayandan biraz çatlaklığıyla maruf bayan herhalde komşuluk hukukunun verdiği güvenle | kız şıllık, yarın ölünce toprağın altında ne yapacaksın? dedi., | İKüçükkılınç, 13.9.2011 eposta
a.
Çatlama | ikiye ayrılma. | Lenin genel olarak devrimci durumun belirtilerini üç başlık altında toparlar. Birincisi, | Egemen sınıflar için değişikliğe gitmeden egemenliği sürdürmek mümkün olmazsa; «üst sınıflar» arasında şu ya da bu biçimde bir buhran, egemen sınıfın politikasında, baskı altındaki sınıfların hoşnutsuzluğuna ve parlamasına sebep olacak bir çatlamaya götüren buhran ortaya çıkarsa. Bir ihtilalin olması için, genellikle | alt sınıfların eski biçimde yaşamak istememesi yeterli değildir. | Üst sınıfların da eski biçimde yaşayamayacak durumda olması gereklidir., | Elif Çağlı, Kapitalizmin krizleri ve devrimci durum, 2.11.2003 | https://marksist.net/elif_cagli/KKvDD_3_bolum.htm, 31.12.2022g
a.
çatlamak | Birşeyi elde etmek veya öğrenmek için aşırı sabırsızlık duymak. | Oysa idare kurulunun kendisi hakkında verdiği kararı öğrenmek için çatlıyordu., | O Hançerlioğlu, 1959, 72
f.
Çatlatırcasına | Halbuki Yusuf kendine, biraz güçlükle de olsa hâkim oluyor ve kafasını çatlatırcasına çareler düşünüyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 203
z.
Çatlatma | Ahşap boyama bölümünde ise dekopaj, çatlatma, stensil ve serbest fırça tekniklerini farklı objelerle uyguladık., | 14-20 haz 2004, S 118 | Ahşap objeyi zımparalayıp tozunu alın. Zemin boyasını yaldız olarak sürün. Tekrar zımparalayıp ikinci kat zemin boyasınını sürün. Çatlatma mediumunu kuru bir sünger fırçayla sürün. 2-3 saat sonra mavi rengi fırçayla sürüp çatlatma işlemini oluşturun. Kuruduktan sonra, stensil şablonunun objenin ortasına ve köşelerine yerleştirip yaldızlı boyaya batıracağınız top stensil fırçayla tamponlayarak deseni oluşturun. Bir gün sonra vernikleyin.,14-20 haz 2004, S 118
a.
çatlatma | İ.Ü BAP Birimi tarafından desteklenen | Güney Doğu TÜrkiye'deki Siluriyen yaşlı Dadaş Şeylinin Çatlatma Modellemesi isimli IRP projesi kapsamında ekteki konferans düzenlenmiştir. Amerika'da son yüzyılın en önemli teknolojik gelişmesi | Hidrolik Çatlatma ile şeyl petrol ve gaz üretimi kabul edilmektedir. Bu projede kullanılacak | Peridinamik Modelleme uzay-havacılık sektörü başta olmak üzere, tıpta kanser büyümelerinin modellenmesi, yerbilimleri, inşaat ve makina sektöründe yapısal hasarların ve çatlakların modellenmesi, kimya ve petrol sektöründe faz değişimlerimin modellenmesinde kullanılmaktadır., | İÜ TeknolojiTransfer Ofisi, 17.1.2019
a.
çatlatmak | Kıskançlıktan mahvetmek. | Şehper — Hâkim Efendi, ayaklarınızı öpeyim... Sizde de | sus hastalığı mı var? Nedir, bilmiyorum ki... Benim gibi sinirli kadını çatlatmağa mı azmettiniz nedir? , | R N G, Tanrı Misafiri, 111
f.
çatlayıcı | -Çatlayıcıyız meraktan. İki satır olsun bir şey gelse. Ne ittik? Nişledik de darılttık ağnamıyom. | , | Hacıhasanoğlu, 1954, 73
çatma
"Meço çardağın ön üst çatmasında asılı duran keklik kafesini indirdi. Oynamaları için Ayşe ile Güvercin'in önlerine koyuverdi. Kırmızı, kınalı ayakları, gagaları kafeslerinin içinde tıpır tıpır gezinen kekliklere çocuklar yem attılar", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 78"
çatma
a.
"Dama kurdum çatmayı / Çağır gelsin Fatmayı / Fatma nerden öğreşdi* / Çarşafdan kol atmayı?", Malatya türküsü"
çatma | Birisinin adı Fatma, / Kaşları var çatma çatma. / Durnalar, allılar, telliler, durnalar., | Sabahtan bizim pınara, G Altıntaş, 60 | Dama kurdum çatmayı, / Çağır gelsin Fatma'yı, / Fatma nerden öğrenmiş, / Çarşaftan kol atmayı? , | Dama bulgur sererler | Fatmaya bak Fatmaya / Güneş vurur çatmaya, | Halk türküsü
a.
Çatma | duvarın birleşme yeri, iki duvarın üst kısmındaki üçgen birleşme yeri. | Güneş vurur çatmaya / selam söyle Fatma'ya / İki güncügez kaldi / Sarilip da yatmaya. Sevim Üçüncü/A Gedikli, 14.2.2020
a.
çatmak
f.
"Bağa giderken küfeleri yalnız nasıl çatacağını düşünüp durdu. Mevlut bu sene Sarı Mehmetlerin bostanına bekçi durmuş | gündüzü geç, gece bile eve gelemiyordu. / Bağa vardı, komşuları akranı Hüseyin de tek gelmiş, üzüm kesmeye henüz başlamıştı. Çok sevindi, küfeleri birlikte çatarlardı.", Ersin Bulun, 2023, 35"
Çatmak | Katmak, birleştirmek | Harfleri çatıyon okuyon. 25 harfi (sic) öğrendim. Burdurlu Havva abla, TRT Türkü, 31.10.2021, 23.28 bitti, kadınların dilinden | Bayram da, ocağı odunları çattı, üzerine tencereye su doldurarak koydu. Belli ki, aş için kaynamış su gerekliydi., | M İzgü, ÖK, 71
f.
çatmak | Kurmak, bir araya getirmek. | Çocuğun dilsizliği düümleniyor kalbime, benim anlatmak isteyip de bir türlü çatamadığım sözler itek tek sayfalarında barındıran kitap., | Ömer Say, 2010, 21
f.
Çatmak | O zaman yüzünü çatarak, karısının şarkısever boyacılara, soğuk tavırlı elektrikçilere emirler vermesini dinlerdi., | Colette, Dişi kedi, 1954, 38 |
f.
çatmak | söz çatmakYunus bu sözleri çatar / Sanki balı yağa katar / Halka meta'larun satar / Yükü gevherdir tuz değil., | Yunus Emre
dey.f.
Çatpat | ateşli silahların patlama sesi. | Bir kuyrukluyıldız kaydığında / Köpekler korkar / Yıldızlar bir havai fişeğin çatpatları gibi., | Nezval, T Fişekçi, 111
a.
Çattadak çatlayıvermek | Yemekler, tatlılar bitmeyeceğine, padişah da sofradan kalkmak istemediğine göre, çattadak çatlayıvermesi beklenebilirdi. Ama zengin delikanlı bunu önledi. Birdenbire tasını çıkardı, içine su koydu, boşalttı, boşalan su altın oldu. Sonra aynı şeyi tekrarladı. Padişahın da adamlarının da gözleri büyüdü. ... 'Padişahım bunlar sizindir.' dedi., | T Yücel, AM, 1964, 59
çattanak | Çattanak yapma; giriş gelişme ve sonuç yap!, Gül Gedikli, 02.12.2024
z.
çattırmak | Bu hal Müslüman Karslıyı fazlaca kızdırmışsa da esaret hayatı nedeniyle bir kuvvet çattıramamışlar., | İAlanka, 19
f.
çau | Kahvaltı tabağı+çau, | Cafede Dondurma Restaurant, MNÖzmen Mh.1.6.2014den önce
a.
çavdarlı
"Beyaz gevrekli çavdarlı fıstıklı", 15.08. 202?"
çavgın | O da, eli kulağında, içli, çavgın, yanık, rüzgârlı sesiyle çalışanları coşturur, günlük yövmiyesini alırdı., | O Şahin, 1999, 57
s.
çavlan | Bak şurda / Samanyolunda /Bakmış bakmış / Güzel ama / Hiçbir şey görünemez / Bu ışık çavlanında., | M Oruçoğlu, 1995, 15
a.
çavma: ışığın dağılması, güneş çavması: güneşin doğması 25.02.2024+
çavmak | aydınlatmak, ısıtmak | Kemalî daima dünyayı sever, / Kötüler dünyada kendini över / Ne bir bahar görmüş, ne güneş çavar / Kimselere kokmaz gülü öksüzün., | Borlu Kemalî Baba, 25
f.
çavuşkuşu | derinden derine işittiğimiz ses / bahçede öten çavuşkuşunun sesi mi? , | C. Koytak, T, 15.11.2010
|
çay
Çay | ...karye-i mezkûrda vâkı' şarken cenuben tarik, garben şimalen çay ile mahdûd adada(? ) tarlanın, | Bafra Şeriye Zabıt Ceridesi
a.
çay | bitkisel çay | yeşil çay 2013 ilandan | soğuk çay | Yaz için soğuk çay gibi fikirlerimiz var., | Eylül Görmüş, | http://www.yourepeat.com/watch/? v=uyb9TKOUpR0, 12.8.2014g
a.
çay altlığı
"Masanın üzerinde "azman" çilekle birlikte Hacı Bekir'den yahut Cafer Erol'dan alınma nevaleler de var. Çay altlığı olacak, gelen misafirlere ikram edilecek... "
Çay bahçesi | Çay bahçesi, | Cemal Süreya, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 201 (şiirin adı)
a.
Çayan | çıyan. Sanmayın ki, göküzlerine yılanlarına, çayanlarına, denizine ve de gölüne ilah diye tapanların devridir bu!., | T Bahar, 1977, 8
a.
çaycı | Kamyon kasasında İstanbul'a gelen çaycı Gürsel Tekin CHP'de siyasete başlıyor ve baş döndüren bir zenginliğe ulaşıyor, saray karşıtı siyaseti güden Fakir, fak fakir Gürsel, mutluluğa Çırağan Sarayında giriyor ????(CHP samimiyetinin özeti)
Çaydaçıra | Konsun şamdanlara mum, olsun ergenler sıra, / İnsin davula tokmak, başlasın Çaydaçıra!, | N Y Gençosmanoğlu, ?
a.
Çaydurt | yer adı.
a.
çaygara | Bahçenin dereye bakan sınırında buz gibi bir çaygara kaynar, yarpuz, püren kokularıarasında karışırdı dereye., | A Binyazar/O Şahin, Ay bazen mavidir Bütün öyküleri II, Eylül 1999, 11-12
a.
çayı (kahveyi) Dursun'a söylemek
dey.
"Çaycının umumiyetle Dursun adında birisi olduğuna ve ayrıca "kalsın", "dursun" emrine gönderme yaparak gelmeyen çaylar, kahveler için konuklayana söylenir. "
çayır biçtirmek | Bahçenin önünde doru kısrağı yıkadığımız, çayır biçtirdiğimiz, kayalıklarda keklik yavrusu aradığımız günler!, Ş Belli, 22
çayır pehlivanı | Safoğlan sırma değnekliymiş; çayır pehlivanına benzermiş., | H Aycın, Esrarname, 92
a.
çayırlanmak | nsz. | 1. hayvan çayırda otlamak 2. Çayır halini almak, çayırlı hale gelmek | çayırlanmış çiçeklenmiş, ovalar / düzülüyor, bezeniyor yuvalar / kelebekler biri birin kovalar / köşelerde durulur mu böyle tek? | Nâsih, Malumat, vııı, no. 174, 26 şevval 1316-25 şubat 1314, | 1074, E Ülgen, 305
s.a.f.
çayırlık -ğı | Benim güllerim sarıdır. Kehribar bir tahtta oturan deniz kızının saçları kadar sarı, biçiciler orakları ile gelene kadar çayırlıkta açılan altıntop çiçeğinden de daha sarıdır., | Wilde, Abamor, tsz, Mutlu Prens, 23
a.
Çayiçi | Çayiçi denilen mahalledeki evin avlusu kadınlarla ve kapının önündeki meydan erkeklerle doluydu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 92
a.
çaylamak I | Çü iş hadden aşdı vü su başdan / İki çeri top kaldı savaşdan // 2600 Yemen kavmi bir ya?a vü şâh-ı Çin / Çerisiyile çayladı ol için, Hoca Mesud, Süheyl ü Nev-bahâr, 1991, 371
f.
çaylamak II | | ... Götürüyon baş belesi Amanın keye çayladı Gelinin annı parladı Gurban ollum ala gözlüm çatık gaşlım Taman guluncun terledi Üzüceğ'in yazıları Yanar yürek sızıları Aralığın muzuları Ayırıllar Gara Hacım Gelini aldık dönüyok galan., | Celil Çınkır, Toroslar ve Çukurova'dan sözlü kültür çıkını: (Hikayeli..., 2020, 265
f.
çaylamak ııı | çay sunmak, çay süzmek, Çay vermek. | Çayla milleti!, | Gül Gedikli, 05.12.2015 | Salak Hamdi bizi çayladı. ''Afiyet olsun abilerim.'' ''Eyvallah Hamdi.'' dedim. Dediğim anda da pot kırdığımı fark ettim. Salak Hamdi'nin yüzü düştü ve gerisingeri çay makinesiyle kavuşmak için içeriye girdi., | R Bayraktar, DELTA, 2021, 10 | | Dolunay çayla bizi!, | G Gedikli, 30.8.2019 | Manzarayı çaylayalım bari Üsküp, @LeylaSerifEmin, 12.01.2025, X
f.
çaylı | çayı bulunan. | Koruma görevlisinin yalnız olağan öğünlerdeki yeme içme gereksinimlerini karşılamakla yetinmiyorduk; gecenin geç saatlerinde çaylı kurabiyeli ağırlamalara bizim yanımız sıra uykusu güç tutan komşu hanımları da katılmaktan geri..., | C Mıhçıoğlu, Özkaynakça: bir deneme, 1983, 85
s.
çaylı | Koruma görevlisinin yalnız olağan öğünlerdeki yeme içme gereksinimlerini karşılamakla yetinmiyorduk; gecenin geç saatlerinde çaylı kurabiyeli ağırlamalara bizim yanımız sıra uykusu güç tutan komşu hanımları da katılmaktan geri..., | C Mıhçıoğlu, Özkaynakça: bir deneme, 1983, 85 | Çaylı-pastalı kabul günlerini eskiden beri sevmezdi., | N A Gökduman, 54 | Yeşil çaylı ve ginsengli limon aromalı doğal zengin mineral gazlı içecek kalorisiz, | Kızılay+, 16.2.2023+ | içinde çay bulunan. | 300 gr toz şeker Yarım çay bardağı çekilmiş ceviz içi 2 çay kaşığı tarçın 400 gr bardak un 5 tatlı kaşığı kakao 250 ml sıvı yağ 1 pk kabartma tozu 3 yumurta 250 ml demli çay Çaylı kek tarifinin ilk adımı olarak fırınımızın derecesini 165..., | A Kızılok, Pratik ev yemekleri, 2015, 28 | | Çaylı-pastalı kabul günlerini eskiden beri sevmezdi., | N A Gökduman, 54 | Yeşil çaylı ve ginsengli limon aromalı doğal zengin mineral gazlı içecek kalorisiz, | Kızılay+, 16.2.2023+
s.
çaylık | Çay ekilen yer 2. Demlenecek çayın konulduğu kap 30.4.2014, Tedi
a.
çayran çay+ayran'ın –ran'ından ayran ve çay | TRT Türk'de yayınlanan Ömer Şahin'in hazırlayıp sunduğu | Görüş Farkı programına konuk olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'ya, memleketi Rize'nin 'ayran' tepkisi soruldu. Başbakan Erdoğan'ın 'milli içkimiz ayrandır' açıklamasına Rizeliler'i memnun etmek için farklı bir yorum getiren Yazıcı, | Milli içeceğimiz çay ve ayran. Yani Çayran. diyerek hemşehrilerinin gönlünü aldı., | HYazıcı, Z, 2.5.2013
çebiç
a.
tr.
"çebiç koyunun ufağı kuzunun büyüğü Abazalar kullanıyormuş hocam aslında keçi yavrusu", Cemil Kaya, 2.2.2024"
Çeboksarı | Çuvaşistanın başkenti. | Ta buralara çocuk / Başkent Çeboksarı derler / Kara kışın çılgın karı yağdı mı / Koşar dağa, et götürür kartalına bir çocuk, | Dağlarca, Serçe parmak, 26
a.
çeçesineği
b.a. hay.b
İki kanatlılardan, insana uyku hastalığı aşılayan, sinekten büyük bir cins Güney Afrika böceği (Glossina).
fr. tsé-tsé: çeçe + tr. sineği
Kamuoyu eğilimi yönünde - KARŞILARINDA + ÇİVİ + ÇEÇESİNEĞİ 69
ÇED | Bugüne kadar yatırımın çevre mevzuatına uyumu sağlanmamış olduğundan dolayı ortaya çıkan, çevresel bozulmayı risk analizine tabi tutarak bu konuda kamu düzenini koruyacak mekanizmayı sağlamak zorundadır. Bu mekanizma hukukumuzda ÇED süreci olarak kabul edilmektedir. Oysa bu santraller ÇED sürecine tabi tutulmamaktadır.
kıs.a.
çedene kahvesi
b.a.
Çedene kahvesi : menengiç kahvesi
14.07.2019
çehre asmakGüzel çehreni astın, / Sevgilim dün ne hastın, / Anladım gözlerinden, / Öldürmek beni kastın., | Otaman, 51
dey.
Çehreli | Hafif sakallı, esmer, düzgün ama kaba hatlı çehreli, omuzlarına kadar inen koyu renk, dümdüz saçlarıyla genç bir adam..., | T Polikar, 1997, 160
s.
Çek aşağa yokori da / lambanin fitilini / Niye konusmayisun / kuş mi yedi diluni, | Y Nuhoğlu, 17.5.2023, TÖL
çek II Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse.
çek III | İng. Check: denetleme/k. | çek etmek | İng. Check et- | Her iki durumda da düşünceleri doğru bir temel üzerine inşa etmek, bunun için de konuyla ilgili bilimsel verileri toplamak, arka planı veya evveliyatı çek etmek gerekir., | AkınÖzçer, T, 22.9.2012 | çek point | kontrol noktası, denet noktası, nizamiye | Biz savaşa girmedik. Değişik görevlerden sonra check point (nizamiye)de nöbet tutmaya başladım., | asicaldan, 3.3.2017 | çek-ap yaptırmak | tam bakım yaptırmak | Check up. | O turp gibidir, geçen ay çek-ap yaptırttı, hiçbir şeyi yok efendim., | N Tuncer, Trafalgar, 148 | Çocuklarının mutlu ve sağlıklı haberlerini aldığı altı ay öncesi, küçük bir rahatsızlığı için geldiği hastanede çek-ap yaptırıldığında, doktorlar yetmiş yaşın üzerindeki bir kadının analizleri olduğuna zor inandılar., | asicaldan, 3.3.2017
a.f.
ing.
çek i ing check Bir kimsenin, satın aldığı hizmet veya ürün karşılığında para yerine verdiği ve karşılığı banka hesabından ödenen yazılı belge. Açık çek, bloke çek, karşılıksız çak, hediye çeki, yemek çeki. |
Çek koparlı defter ++
çek-bas | Çekmek I'den. | Yağış nedeniyle kanalizasyon taşınca, labarotuvarı su basmış... Önce odaya girdim, çek baslarla suları çektik., | ZaferAçıkgözolu, T, 18.8.2014
a.
Çekçek | 1. Sopalı silme ve kurutmada kullanılan temizlik aleti. | Çekçek de yok ki suyu alsın!, | Hilal Saytekin, 10.07.2019 | 2. | sürüklenen bavul, valiz. | Çekçekle gelenler örgütsüz..., | 8.2.2020, CNN Türk
a.
çekdiri / çektiri | Kutlamaya yeni ögeler eklemekten de geri durmadık: Karadan çekdiri yürütmek gibi., | Mbelge, T, 25.5.2012
a.
çekelenmek f sürüklenmek. | Marka ise... şartlandırılıp, | moda sokulmuş bu zavallıcıklardan her birinin... kendi | besi çiftliklerinin yem havuzlarına bağlanabilmeleri için sımsıkı... ellerinden, yenlerinden ve beyinlerinden çekelenerek... tekelci firmalarca paylaşılması... ve sağrılarındaki görünür yerlerin, kendi rumuzlarıyla işaretlenerek... cığıl cığıl dağlanmasıdır. RTahiroğlu, T, 4.8.2010 | Kemalizm, '27 Mayıs Darbesi'nden itibaren, her yeni bir toplumsal dönüşüm aşamasında sendeledikçe, yeniden gözden geçirilmek zorunluluklarıyla çekelenip durulmuş, ne ki esnetilemeyerek, asla başarılı olunamamıştır., | NÇınar, T, 8.11.2010, 12.
Çekememezlik –ği | Harp oluyordu o yıllar. Kasabada da dünyanın haline tam bir uygunlukla çeşitli dertler, çekememezlikler, bıçaklamalar, kavgalar, dövüşler gırla gidiyordu., | O Hançerlioğlu, 1959, 49-50
a.
çekeşlemek | BTS- | 1. Çekiştirmek. | Yıkıntılar arasında donunu çekeşleyen, / bir kin büyütüyor bu şehir, / kendini bildi bileli: / İstanbulum acıyor. | , | SühaTuğtepe, KunduzD, ıı, 69 | Ayrıca tepemdeki bu psikopat herif saçımı neden iki de bir bi o yana bi bu yanaçekeşleyip duruyo:, | | https://www.wattpad.com/65860662-bir-furkan-gördüm-sanki-aile-dostu, 4.10.2015g | 2. Tartaklamak. | Bak kızım dövmek böyle kafana kafana etlerine etlerine vurunca olur. Öyle çekeşlemeyi dövme kategorisine koyupda şikayetçi olmak nedir? , | 9.6.2011, www.kizlarsoruyor.com › Kişilik & Karakter, 4.10.2015g | Çocuk böyle bir ara saçını kaşıyodu bendeki de refleks az daha bende kaşıyodum tam elimi uzattım kübra beni çekeşlemeye başladı., | mervekaraca.blogcu.com/heeyyyytt-gercek-hayatta-takip.../8735542, 4.10.2015g
f.
bts-
çekeyazmak | Merhaba ey himmet sahibi can!' diye bir ses geldi. Atım ürküp iki ayağı üzerine kalktı. Bu telaşla bir ayağı bir mezara girdi. Hakir az kaldı kabir azabı çekeyazdım., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 42
b.f.
çeki
a.
tartı.
"Ahlâkı hoş olan ehl-i edeptir / Vücud kovanıdır, zahirde kalbtir / Gönül arısının balı hicaptır / Bal istersen temiz çeki olmalı.", San, Hicranî, 127"
Çeki | Çeki kayışlarını söktükten sonra ve atları kaşanmaya bıraktıktan sonra, torbayı başlarına geçirdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 131
a.
çekici
Pafüm kadar çekici kokular, 11.04.2024, reklam
çekici | O sohbetin çekici havasını elbette bu satırlarda bulamayacaksınız., Sunullah Arısoy, EK, 1953, 7
s.
çekicilik -ği
a.
cazibe.
"Cemşit kırk altı yıl önce de bu örneği bulmuştu ve genç kız biçim değiştirmelerine dikkat etmişti. Hattä aleyhte sonuç veren metamorfozlara da rastlamıştı: Bukle bukle saçlar, kıvır kıvır, fıkır fıkır, gözkamaştırıcı bir güzelliğe aday kız çocuklan görmüştü ki, kozadan burnu bir acaip, çenesi uzun, hatları bozuk, çekicilikten tamamiyle yoksun, kuru ve dik, körpe yaşında kakavanlaşmış bir şekilde çıkmışlardı.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1991, 89"
çekicilik –ği | 3+. çekici aracını kullanma işi | Manisa Kavşağı'nda çekicilik yapan Mesut Yılmaz ile karşılaştı., | Hr, 11.11.2019
a.
GTS+
Çekicilik –ği | Ama, 1876da yavaş yavaş memleketin 'Bizden daha ilkel elbette, daha zorlu ama daha iyi yaratıklar olarak gördüğü halkının çekiciliğine kendisini kaptırır., | Loti, CCT, 200
a.
Çekiçli | çekici bulunan. | ABD İsrail Kudüsü işgal ediyor dünya susuyor çekiçli şov!, | KararG, 2.6.2019
s.
Çekiçli | Çekiçli vahşette kan donduran detaylar, | Hürriyet, 18.10.2022
s.
çekidüzen
a.
dirlik.
"Meselâ bizim Cemşit -azıcık yola gelir gibi bir adam olsaydı- böyle biriyle evlenir, çekidüzene kavuşur, cemiyet içine çıkacak kıyafete girer, belki de deli dolu fikirlerini bırakır, son senelerini insan gibi geçirirdi | servetinin nimetlerinden nasibini alırdı. İmkân mı var? Kırk yıllık Kani, olur mu Yani?, R H Karay, Sonuncu kadeh, 58"
çekidüzenli
s.
"Kalkıyorlardı | iskelenin mıhlı kısmında -tam Murad beyin arzuladığı cinsten- iki silüet belirivermişti, iki taze... Hem de iyi giyinmiş, çekidüzenli tazeler... İskele üzerinden birer renk buketi yuvarlandı sanki.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 9"
çekik | çekilmiş | Zülküfün ayağında bir çift çarık vardı. Ağır, yamalı kıl şalvarı dizlerine dek çekikti., | OŞahin, GeloşDağıEfsanesi, İst 1997
s.
çekikler | Çinliler | Yerel başlayan ürünlerin halktan, ilerledikçe satılanların en 'trance' halinin 'çekikler' ve İsraillilerden çıktığını görüyorsunuz. (sic), | AslıGürkan, RSanat, 24.7.2011
a.
çekili | Çekili sandallar, motorlar ise sanki minik minik dalgaların tutsağı olmuşlar gibi bir yana bir bu yana biteviye kıpırdanıp duruyorlardı., | T Polikar, 1997, 139
s.
çekilir | tahammül edilir. | Bununla beraber kitap çeşidi iyi ise çok hoşlanmadığınız sahafa katlanmaktan başka yapılacak bir şey de yoktu, bunu da öğrenmiştik. Yine de sahaf esnafının diğer esnaf türlerine göre iyi ve çekilir cinsten olduğunu söylemek bir hakikati ifade etmek olur, çünkü onlarda da meslekleri icabı müşterek olduğumuz bir kitap sevgisi, bilgisi ve ilgisi vardı., | İ Kara, Kuşların Beyoğlu'na, Kadıköy'e taşıdığı Sahaf tohumları beyanındadır, Dergâh, S 383, Ocak 2022, 30
s.
çekiliş | Milli Piyangonun her çekilişinde bilet alırdı. Hayalleri ve bileti çok konu olmuştu kahvedekilere., | N Tuncer, Trafalgar, 113
a.
çekilişsiz | Çekiliş yapılmaksızın | Başvuran ilk 1.800 kişiye FUTBOL TOPU, 1.800 kişiye ÇANTA ve 18 000 kişiye T-SHIRT, çekilişsiz olarak verilecektir., | Nokta, 1990, S ? , 4
s.
çekilişsiz kurasız | Gazeteniz Vahdet'ten yine büyük bir hizmet; SOSYAL BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ'ni Vahdet, abonelerine yine bedava, çekilişsiz, kurasız veriyor... Herkese... Vahdet'in 7. dönemine abone olanlar hem altı ay süresince Vahdet'i okuyacaklar..., | Türk edebiyatı, 1991, S 207-218, ?
s.
Çekilivermek | Evlerde hesaplar yapılıyor, tütüne dayalı planlar kuruluyordu geleceğe ilişkin. Baş fiyat ne olacaktı acaba? Tanrı yardımcı olsa da Tekel hemen geriye çekilivermeseydi..., Naciye Poyraz, 1979, 60 | Bir kuyu ve tulumba... Yazın, en gölgeli köşeye; ilkbahar ve sonbaharda ise, güneş gören yere çekiliveren ahşap masa ve tabureler..., | İ E Şumnu, Hatıralar, 22
bf.
çekilmedik –ği | çekilmemiş | İmlâya gelmedin ey sihr-i câdû / Sana çekilmedik esmâ mı kaldı!, | Erzurumlu Emrah
s.
çekilmek | 1. tartılmak. 2. resim, fotoğraf aldırmak. 3. istifa etmek. 4. vazgeçmek.
çekim | İneklerin boğalara çekimi, evin altındaki tozlu alanda yapılırdı hep Aşım günü, boğalarla ineklerin çiftleşmelerini izlemeye gelen kadın, erkek, her yaştan insanlarla dolar taşardı geniş alan., | O Şahin, 1999, 53
a.
çekim alanı | cazibe merkezi | İnşaatın sanayiciliğin önünde çekim alanı olmasını ülkenin geleceği adına, sanayi müteşebbisliğinin önünde engel olmasından dolayı riskli buluyoruz., | ABahçıvan, T, 25.9.2015
a.
çekim merkezi | cazibe odağı. | İlçeye kazandırdığımız meydanlar, yeşil alanlar ve çocuk bahçeleri yeni çekim merkezleri haline geldi., Mevlüt Öztekin, Kağıthane Blediye Başkanı, seçim ilan kağıdı, 31.3.2024
b.a.
çekimli | Bir tabloyla bir sustalı arasında, birini almak zorunda kalsanız, sustalı size daha çekimli gelmez mi? | , | Ç Altan, Zurnada Peşrev Olmaz 1978, 48
s.
çekimlik | Gökyüzünde turna olsam, / Yeryüzünde hurma olsam, / Bir çekimlik sürme olsam, / Yar gözüne çekse beni., | Deli Boran, G Altıntaş, Türkülerden seçmeler, 32
s.
çekinceli | 1. (Çekinceli.) 1855 borçlanması faizlerinin ödenmesi Büyük Britanya ve Fransa Hükümetlerinin güvencesi altında olduğundan Yüksek Bağıtlı Taraflar Büyük Britanya Hükümetinin bu faizlere ilişkin tüm ödemeler hakkında Fransız Hükümetine ödence vermeyi kabul ettiğini ve böylece bu hükümeti güvencesi altındaki tüm yükümlülüklerden kurtardığını kaydederler., | Osman Olcay, Sevres anlaşmasına doğru, 1981, 488 | 2. | tehlikeli. | Çok çekinceli yapılar., | Ahmet Ercan, 10.11.2022, tv | Geldik çarpıldık 12 Martlara, 12 Eylüllere. Fakir, bu çekinceli, çetin dönemlerden yiğitlikle geçti, yılmadı, işlevini sürdürdü. Halkın dilini kullandı; evrilterek, katkılayarak., | G Pultar/S Sünter, Kardeşim Yaralısın: Fakir Baykurt'u anarken, 2002, 129
s.
çekincesiz | çekincesi olmayan | çekincesiz yıkanırsın deli çılgın akan sularda, | NÇelik, 40
s.
GTS+
Çekingence | Hatta Hilmi Bey'in oğluna karşı biraz da çekingence bir hali vardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 62 | Özgüvenimi yitiriyor, karamsarlığa kapılıyor, giderek obsesif bir kişiliğe dönüşüyordum. Aradan çok zaman geçmeden, Kont ile Sultan arasındaki elektriği farkettim. Sultan konuşmalara çekingence katılıp, çok emin olduğu bir konudaki hazinesini ortaya dökerken bile kendini Kont'a beğendirmek istercesine davranıyor, onun aykırı olabilecek herhangi bir sözcüğü karşısında hemencecik geri çekilmeye ..., | H T Akarsu, Küçük şeytan: süblime kent ikonları: rock'n roman, 1999, 140
s.z.
çekinik | çekingen | Kitaplarda geçen 'büyümüş de küçülmüş çocuklar', yaşının gerektirdiği sosyal aktivitelerden uzak yetişen problemli çocuklar, ebeveynin disiplin anlayışındaki kimi yanlışlıklar yüzünden çekinik ya da hırçın büyüyen çocuklar..., | CAktaş, , T, 17.9.2012
s.
çekiniklik | Ö- | çekinik olma hali | Batı dünyasında bu olay konusunda 'darbe' sözcüğünü kullanmaktaki çekiniklik hiç de 'sebepsiz' sayılmaz., | MSoysal, Star, 7.7.2013
a.
GTS+
çekinmek çekmek fiilinden mechul çekilmek | Zanzibar'da bir klip çekineyim isterdim ben de!, | Telesiyej, T, 16.12.2010
çekinser
s.
çekimser.
tr. çek-inser
"Düzeni korumak için Avcı Taburları İstanbuldan uzaklaşmamış ve Kamil Paşa iktidardan düşmüştü ama, 31 mart (13 nisan 1909) günü askeri kuvvetler etkin bir nol oynamamış bir bölümü olaya katılmış bir bölümü çekinser kalmıştı.", A N Ölçen, 151 (1982, 2000)"
çekinser çekimser, müstenkif | Komitede yapılan oylamada | Evrensel Yargılama yetkisi 4 oya karşı 2 aleyhte, bir çekinser oy ile reddedilmiştir., | PulatTacar, AVİM, 07.10.2010, nu. 515
çekintisiz | Çekinmeksizin, rahatça. | Umuma karşı tasasız, biribirinden çekintisiz, afyonlanmış gibi uyuyorlar. Bunların arasında kendinizi Buharalı hacıların gemisinde, Rus mujikleriyle Kudüs seferinde sanacak kadar bu lâübaliliğin kurbanı bulursunuz., | Ayın tarihi, 1938, S 56-57, 343 | Bu bakıma, bu anlamda düşünce, Bradley'deki gibi, yaşantının dolaysızlığını bozan, yaşantıyı yanlışlayan birşey değildir; düşünce yaşantının kendisidir; 'çekintisiz ya da duraklamasız, sayıltısız ya da koyutsuz, sınırlamasız ya da kategorisiz' ..., | R G Collingwood, Tarih Tasarımı, 2010, 218
s.
çekirdeğinde civirdemekGörece daha küçük yaşlarındaki yeni ergenliğe eren kızların nispeten büyük yaşlardaki kızlara ait cilve, davranış, tutum vs. gibi özellikleri taşıması göstermesi A Savaş, 22.9.2022
dey.
çekirdek | Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir., | S Nursi, Hastalar risalesi, 91 | Çekirdek –ği | Yüz seksen sekiz, müzikten çok iyi anlardı. 'Uzay mızıkası' adını verdiği çalgının, dünyada tanınmayan tonlarda sesler çıkardığını görünce, sevinçten yere göğe sığamaz oldu. Odasından fırlayarak, mızıkasını üfleye üfleye, çekirdeğin sokaklarında gezinmeye başladı., | Dayıoğlu, 1987, 56
a.
çekirdeklenme | 1. çekirdek peyda etme etme Ali Seydi, Mihran, 1929 2. | Belirli bir yapısı ve bileşimi olan bir ortamda, yeni bir fazın, yani yeni bir fiziksel ya da kimyasal yapının doğmasına ve gelişmesine yol açacak çekirdeklerin oluşması. Büyük lûgat ve ansiklopedi: ek cilt, 1985, C 1, 186
a.
çekirdeklenmek | 1. çekirdek peyda etme etme Ali Seydi, Mihran, 1929
f.
çekirdekli | Ahmet Teyze mühim sayılan vak'alar olunca on okkadan fazla elma alır; elmaların ortalarından keser ve içlerinde yedi çekirdeklisini arardı. Yedi çekirdekli elmayı bulunca beher yedi çekirdeğin üstüne yedi duayı yedişer defa okur, üfler, hepsinin üstüne bir de hatim duası yapar, sonra çekirdeklere yedişer çöre[k]otu ilave eyleyip mavi kumaş parçalarına sarardı. Bu, Ahmet teyzenin İstanbulca tanınmış meşhur nazarlığı idi; kemnazara bire bir idi., Ahmet İhsan, Matbuat Hatıraların, 1930, C 1, 23 | Toprağın üzerinde uyuyakalan bir gecenin içinden düştüm sabaha. Bir bardak su ve çocukların çekirdekli çikolata sandığı zeytinlerle bir sabaha erdim., | E Elönü, 2009, 102-103
s.
çekirdeksiz
s.
çekirdeği olmayan.
tr. çekirdek-siz
"ben Umut'u çok seviyorum, çok! onu hep gezdireceğim. parka götüreceğim. atlıkarıncaya bindireceğim. çarpışan otomobillere bindireceğim. leblebi alacağım Umut'a. çekireksiz kuru üzüm de alacağım.", A Cılga, 1980, 90"
çekirdeksiz | çekirdeği olmayan. | Şu İzmir'den aman çekirdeksiz efem de nar gelir / Sırma cepken cepken ince bele efem de dar gelir., | İzmir türküsü | Çekirdeksiz dut salladım yok, | Ş Belli, Anayaso D, | 2/ 20
s.
çekirgelik -ği
a.
"Çekirgelik // Verilen öğütlerden yalnız akıllılar yararlanır.' Syrus.", Bugün G, 7.10.2010, 17"
Çekirgelik –ği | Çekirgelik // 'Verilen öğütlerden yalnız akıllılar yararlanır.' Syrus., | BugünG, 7.10.2010, 17
a.
Çekiş çekmek | Gülsüm, Orhan'ı kapının önünden öyle bir çekiş çekti ki, adam bir anda kendisini birkaç metre ötede buldu., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 32
a.
Çekişkenlik –ği | Çekiştirmek// | 1. faire quereller; 2. tirailler d'ici, de lâ. çekişgân/çekişkan | Çekişken // querelleux. çekişgannik/çekişkannik is. Çekişkenlik // etat du querelleur., | M R Mollova, Doğu Rodop türk ağızlarının sözlüğü: turc-français, 2003, 70 | çekişkenlik üzerine, | Pendname çevirisi, Emre/ M S Mermutlu, 2015, 95
s.a.
çekişmek | Bir şeyi karşılıklı yapmak | Nitekim sonradan seviştik, kucaklaştık, dost olduk, sinema çekiştik, iki devlet başkanı mektuplaştılar, Amerika turistleri Ayasofya'dan sonra Mustafa Kemal'i görmek istediler, hepsi oldu da para alamamıştık., | FRAtay, MütarekeD, 83
f.
çekişmeli
s.
"En hareketli en heyecanlı yaşım / Oğlanlarla oynadığım çekişmeli / Tektel amca / Odamda, bazen bir ağacın altında / Evcik, evcik oynadığım / Mavi gözlü siyah kaşlı / Kırmızı ağızlı yattıkça uyuyan / Kalktıkça ağlayan içi talaş dolu bebeğim.", E K Gökkaya, 1988, 74"
Çekişmeli | nizalı. | On yaşım neredesin? /.../ Oğlanlarla oynadığım çekişmeli / Tektel amca / Odamda, bazen bir ağacın altında / Evcik, evcik oynadığım / Mavi gözlü siyah kaşlı / Kırmızı ağızlı yattıkça uyuyan / Kalktıkça ağlayan içi talaş dolu bebeğim, E K Gökkaya, 1988, Hasan Baba, 74 | Baba ile oğul çekişmeli, baba ile abla ihtilaflı, oğul ile abla kumpasçı, diğerleri de kendi siperlerinde seyircidir., | D Bahçeli, 24.12.2022, basın
s.
Çekiştirme | Birkaç dakika sonra bunlar da ağaçların olduğu yere geldiğinde kaçan adamı oraya getirmişlerdi. Adam korku içerisindeydi. Uzun gömleği çekiştirme sonucu yırtılmış püsküllü olmuş gibiydi., | Haşim Albayrak, 31 | Onun ruhuna hitap etmeyen bu 'gün'lerde ortaya dökülen uçukkaçık, yerli yersiz söylemler, rötuşlanmış tavırlar ve çoğu kez 'dedikodu
a.
Çekiverme | Üzerindeki ağırlığın onu yavaşça derinlere çekivermesini, her şeyin bir anda sona ermesini diledi., | R Bach, Martı, 17
a.
Çekivermek | Tavuk Hasan: -Sonra diye eklemişti, moruk büsbütün kocayıp günlerden bir gün cavlağı çekiverince bir de yok yere tutacaktın, ha? , | O Hançerlioğlu, 1959, 11 | cam önünde duranlardan birini / eline bir geçirse yok mu / uzanıp çekiverecek kulağını, | V Çiçekli, 1991, 11 | Sanki sulardan çıkan siyah bir el beni içeri çekiverecekmiş gibi geldi., Aren, 2013, 72 | Fırtınadan sonraki sessizliği yaşayanlar, hâlâ inanamıyorlardı; iki elleriyle tuttukları başlarının, omuzları üstünde olmasına. Ellerini çekiverseler, düşecekmiş gibi bir his vardı içlerinde hâlâ., | N Tuncer, Trafalgar, 29
bf.
çekkin | 1. çekkin bir şahıs. 18.02.2014, A Savaş, Konya. Elini eteğini çekmiş, ilgisiz. 2. | Bir soyadı. | Çekkin soylediginiz anlamlarda, etliye sütlüye karışmayan, çevresindeki olaylarla ilgisiz, belki içine kapanıklık yönü de olabilir., | A Savaş, 18.08.2024
s.a.
Çekleşmek | Karşılıklı denetleme yaptırmak. | Çekleştik!, | Emrah Kaman, 13.4.2023, Bloomberg TV
f.
Çeklist | Check list. denetleme çizelgesi. | Çeklistini hazırladı., | 20.10.2022
a.
ing.
çekme
a.
çekmece, göz.
"Bbunu bir çekmenin içinde gören / Muteber bir refîk-i hâne sanır | / Kadrini pek bilirler elde iken, / Düştüğü anda mutlaka alınır.", Ali Ekrem Bolayır, Yüksük, ?"
Çekme | bölme, çekmece. | Frijiderin buz çekmelerine de su koydum. Ben olmasam... Efendimize sıcacık kahvesini, kaynar sütünü, donmuş tereyağını kim getirecekti? , | Colette, Dişi kedi, 1954, 29 | Yüz iki mektubu zarfa koyup üstlerine yüz iki meşhur yazarın adresini yazdım, yüz iki pulu zarfların sağ üst köşesine yapıştırdım. Hepsini çekmeye kitledim., | Erostrate J P Sartre/ E Keymen, Sanatlar, C1, S 1, 28-29 | Yüz iki mektubu zarfa koyup üstlerine yüz iki meşhur yazarın adresini yazdım, yüz iki pulu zarfların sağ üst köşesine yapıştırdım. Hepsini çekmeye kitledim., | J P Sartre / E Keymen, Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 28-29
a.
çekme helva | Tabakoğlu Kastamonu çekme helvası ambalajı, 1.6.2022+ | 1800lü yıllarda saraylarda padişahlar için yapılmaya başlayan çekme helva, kuvvet verici özelliği ve ağızda bıraktığı leziz tadı ile ününü günümüze kadar sürdürmüş., | Erdem Sepetçioğlu Çekme helva, 30.7.2022+
b.a.
Çekmece
yer a.
Arapgirde bir mevki adı.
"Bir tay kişner anasının ardından / Kendi doru, anası ak. / Çekmece nerde, Arapgir nerde? / Soğuksu daha uzak.", Ş Belli, 1962, 85"
çekmeceli
s.
çekmecesi olan.
"Ankara mobilya Fiyatlara dikkat! bizde böyle yaptık ... 1 kapılı 2 çekmeceli dolap ... ", ", Sbhİstanbul, 7.8.2000, 4"
çekmeceli | Çekmecesi olan. | Müdür olmayışıma karşın -müdürlük şöyle dursun, şef bile değildim- bir müdür masasında, hem de sekiz çekmeceli, fotoğrafı Ofis'in kitapçığında çıkacak denli önemli bir masada oturuyordum., S Dölek, Masa, 20
s.
çekmecelik -ği | 1. çekmeye saklayacak, koyacak şey. | Çekmecelik bir şey yok ceplerimde!» dedi yavaştan. Üzerindeki eşyaları düşünürken, tarihli, imzalı gidiş belgesini anımsamıştı birden. Uzanıp paltosunun cebinden çıkardı. Bir değeri kalmamıştı artık, tarihî eskimiş, geceya ..., R Ilgaz, Karartma geceleri, 1974, 182 | 2. | çekmece. | ..., sonra çıktım usulca, kapıyı ardımdan örttüm. Suzan abla seğirtti, gösterdi. Hastane odası gibi bir yerdi: her yan beyaz. Formika bir dolap (kocaman üç gözlü bir gardolap), bir çekmecelik, bir aynalı süs masası, süs masa., Tomris Uyar, Ödeşmeler, 1982, 44
s.a.
çekmek
f.
süre almak.
tr.
"Sonunda gelip yalçın bir kayanın üstüne çıkmışlar. Kişi: "İşte şeytanın yeri buradır," demiş. Çok çekmez gelir.", Y Feyzioğlu, Cırttan ile Sihirli Topuz, 16"
çekmek
f.
taşımak.
"Allah, Allah, Kaptan Paşaymış! Nereden aklına geldi de ağaca çıktın sen. Herhalde fazla ileri gitti, dal çekmedi... ", Kaptan Paşa, 1954, 132"
Çekmek | giyinmek | Çekti lacileri..., | horseraser, 1.10.1999 EkşiS
f.
çekmek I | çekmek | Barış olsun diye yazdığımız yazıların 'ya safsın, ya birilerin oyuncağı olmuşsun' muamelesi gördüğü, savaşı savunana 'onurlu adam' barışı savunana 'işbirlikçi' muamelesi çekildiği kötümserliğin 'iyi niyetli', iyimserliğin 'kötü niyetli' bulunduğu bir ülke burası., | YOğur, T, 23.6.2011 | çekmek | Argo. içki içmek. | Neme lazım elin 6 keçisi ile 3 koyunu... Çekmeli Tekel rakısımı*..., | Guguk, Hanımın bohçası, 17.5.1947*: GugukG, 17.5.1947 | Çek koparlı defter 17.4.2018+
f.
çekmeli | Çekmeli çengelini boynuma taktı bu aşk, / Adûnun engelini hâlî bıraktı bu aşk., | Borlu Kemalî Baba, 58
s.
çekmişlik –ği | Dindar arkadaşlarda da ön yargılar var. Çünkü yılların laik diktatoryasından çekmişlik vardı ve bazı yargıları aşmak zordu., | STurgut, HT, 3.1.2013
a.
çekticek -ği
a.
"Kul Yusufum der bu demler / Gözümden akıttın nemler / Çekticeğim bu sitemler / Bana yardan reva düştü", Kul Yusuf, ?"
çektirmek | İnekleri kızışıp boğarsak olduğunda, çelimsiz, bodur boylu, yerli kırması piç boğalara çektireceklerine, Ali'nin cins boğalarını götürüp çektireceklerdi., | O Şahin, 1999, 52 | fotoğraf çektirmek*
f.
çeldirici | [Fr. distracteur] [ing. distractor): | 1. Çoktan seçmeli ya da eşleştirmeli bir test maddesinde yer alan herhangi bir yanlış karşılık ya da seçenek. Bk. A F Oğuzkan, Eğitim terimleri S, 1974, 39 2. Test sınavında, sorunun cevapları arasında doğruya en yakın görünen ancak yanlış olan şık. | Madde analizi sonunda elverişli olmayan çeldiriciler de değiştirilir. Daha iyi çeldirici bulmaya hazırlık olmak üzere | 1. ve 2. örneklerde olduğu gibi beşinci cevap yerine ilk dördünün hiçbirine uymayan sonuçlar yazdırtılabilir., | A Ş Sanay, Eğitimde ölçme ve değerlendirmeye bir giriş, 1958, 16 | Ancak, boş zaman endüstrisinin çeldirici ya da ayartıcı tekliflerinden arta kalan zamanların düşünceye tahsis edilmesi mümkün olabiliyor., | MKılıç, TürkiyeG, 27.8.2015
a.
GTS+
Çelen | ev saçağı. | Çelenleri mermer taşlı Cezayir / Güzelleri hilal kaşlı Cezayir, | Anonim | Dedem derdi ki illerin misafirleri çelenlerin altından yavaş yavaş gidiyor. Yani vakit geç oldu, siz de gidin., | A Savaş, 9.2.2023
a.
çelenklemek f yeni bir yere çelenk göndermek | Benim algılamama göre mesele şudur: Aradan geçen zaman içinde Necmettin Erbakan, başında bulunduğu hareketin fikriyatını, 28 Şubatçılığın bugünkü hedefi olan Adalet ve Kalkınma Partisi'ni berhava etmede bir araç olarak kullanılabilecek kadar esnetti... Birileri bunda maden buldu ve kendi amaçları açısından gayet isabetli bir siyasi hamlede bulunarak önce mesajladı, ardından da komutanladı ve çelenkledi., | Görmüş, T, 4.3.2011
a.
çelenklenmek | Çeleklenen alınlar toprak olmaz! Onların / Kurdukları her yapı yaşayacak zamanda., S Batu, Güzel Helena, 1959, 86
f.
çelınç -cı
Yiyosa biyometrik fotoğraf çelınç yapın
çelici s | Ve sen her geçen gün daha az muteber, daha az çelici olmanın getirdiği bir sözsüzlüğe mahkûm oluyorsun., | MEsayan, T, 15.11.2010
çelik çekirdek | sert öz | Bu nedene Türkiye Yusuf Ziya Özcan'a hem çok gürültülü bir alanda sessiz devrim yaptığı için hem de sistemin çelik çekirdeğini dönüştürüp önümüzdeki on yıl içinde yeni dünyaların öncüsü yapacak yapının temellerini attığı için minnettar olacaktır., | EUslu, T, 14.12.2011
a.
Çelik yelekli | Kapadık kapıları pusulara / Hızır Paşalara, Anzavurlara / Çelik yelekli, ödüllü, muhbirlere kapadık / Merdivenleri çıkıyoruz: tak, tak, taka tak., | Tekin Sönmez, Yeryüzü sevdiğim, 36
s.
çelikçik | Eşekler yayılırken çelikçik oynarız., | H Aycın, Esrarname, 10
s.
Çelikleşmek | Ana yurt birkalp gibi geldi burada birleşti , / İnan yüklü gönüller bir anda çelikleşti., | V C Aşkun, 71
f.
çelişim a.çelişme. | ... aslında sosyal hayatın dünü ve bugününü, değişimlerini, çelişimlerini ve elbette özlemlerini anlatmış., | ÖErdem, RKitap, 12.6.09
Çelişken | ...bütün b usözler karşısında şaşkın şaşkın bu çelişken izlenimleri nasıl bağdaştıracağımı düşünüyordum. 44
s.
Çelişken | ...bütün bu sözler karşısında şaşkın şaşkın bu çelişken izlenimleri nasıl bağdaştıracağımı düşünüyordum., | Vitezslav Nezval / E Gürol, Güllü kadın, ÇHA, 44
s.
çelişken | uyum sağlamayan, boyuna çelişen. | ...bütün bu sözler karşısında şaşkın şaşkın bu çelişken izlenimleri nasıl bağdaştıracağımı düşünüyordum., | Çekoslavak Hikayeleri* Antolojisi, 44* | İçtimaî olguların şey olduğunu söylemekle tasavvur olduklarını söylemek çelişken değil midir? Ya olgular tasavvurdurlar, onların manevi (1) Lacombe, Règles de la Méthode Sciologique de M. Durkheim (2) Paul Bureau, La Science des ..., | H Z Ülken, Felsefeye giriş, 1958, C 2, 43 | Sözlüğe bakmıştım da daha sonra / Yani şenlikten kurtulunca, tükenmekten / Bir gölge kuşu sahiden vardı / Ben ki gerçekle yiter, düşle ayılırdım hep / Bu çelişken yaşamım beni hiç bırakmadı / Sabaha doğru usulca havalandı oradan., | E Cansever, Sonrası Kalır 1: Bütün Şiirleri, 1974, ?
s.
Çelişkili | Cumhuriyet'in | dil devrimi ilk darbeyi, Muallimler Birliği'nin 1948'deki | dil kongresinden yemiştir. Adı geçen kongreden çıkan sonuç, I. Dil Kurultayı'ndan önceki duruma dönülmeli ve TDK'nin | teftiş ve tasfiye edilmesi yönündedir. Türkçe için yeni ve çelişkili bir dönemin başladığı açıktır., | H Öztürk, İki ayrı 'dil bayramı' bir 'dil sevgisi' eder mi? , 26.9.2021, T24
s.
çellist | çellocu, çello çalan | Genç çellist Dorukhan Doruk, Avrupa birincisi, | Z, 12.9.2012
s.
çellocu | çello çalan kimse
s.
çelmeci
çelmeleyen, çelme takan.
"Hele kendilerine güvenerek, sanat varlıklarını ortaya koymak yolunda çırpınanlara, kötü niyetli çelmecilerin arasından sıyrılıp, salt sanat kaygusiyle çıkış yapanlara, daha da çok sempati duymaktayız.", Ses D, 5"
çeltikçi kuşu | Sivas'ın Hafik ilçesinde nesli tükenme tehlikesi altındaki çeltikçi kuşu görüntülendi., Hr, 19.04.2025
b.a.
çem I | akarsu Mardin, | 2. selin önüne katıp sürüklediği süprüntü.* | Çakçak Dağının zirvelerinden kopup gelerek Fırat'a vardığı yerde çem oluşturan; | Geliya Korxanenin ilkbaharda, yağmur mevsiminde, yukarılardan, dağlardan topladığı sel sularının önüne katarak uçura uçura sürüklediği taş, kaya, toprak, ağaç, yaprak ve dallarla bazı yıllar geçici bir süre koca Fırat'ın akışını kestiği söylenirdi. (...) Çalışkanlığı ile bugün bile kendinden bir efsane kahramanı gibi bahsedilen | Bâpîrimiz (Bâve pîr; dede) Cafer, bu dereden her ilkbahar gelen selin çemi her yıl darmaduman ederek kendi emeği olan her şeyi yıkıp yok etmesine dayanamazmış., Ş Baytemur, Aluçlu Hikayeleri, 2014, 17 | 2. zararlı otlarla dolu yer. 3. çayır çimen. 4. Karamuk ve benzeri bodur ağaçların bulunduğu yer: Çem çakalsız olmaz.
a.
DS
çember pulu | Çeşme başlarında, kızların topuk izleri vardır derler. Dağbaşı da olsa, bir testi kırığı, bir saç teli bulsam ya, bir çember pulu., H Çetinkaya, 2010, 27
a.
çemen otlu | Gouda çemen otlu, | 6.2.2022, Carfoursa
s.
çemensiz I
s.
çemeni olmayan.
"bir bahar ister gönül gülsüz, çemensiz, lâlesiz | Bülbülü ötmez , çemen - zârı çiçeksiz , jâlesiz (lalesiz)", Ahmed Rasim, (Mütareke günleri?) "
çemensiz II
s.
Çemenzar | far. Çimenlik, çimenle örtülü yer, yeşillerle kaplı alan | Çemenzar arıyorum, çünkü dünyada karın doyurmak için yeşil ve taze çimenden ve harareti kesmek için billur gibi akar sudan daha ala bir şey olur mu? , | Ahmet Midhat E/E Ülgen, KH, 1296/1879, 69
a.
çemiç | dut kurusu Şebinkarahisar 31.1.2014 ErdoğanOruç
a.
Çemirlemek | bk. çemremek. Kolunu veya paçalarını sıvamak, eteğini toplamak | Desteleme işi bitince, kolunu çemirleyip küçük gölün içine daldırdı., | Necati Güngör, 1980, 7
f.
çemiş | kıro, maganda | İlk göçenlerin Çemişgezek'ten geldikleri söylentisi bağlamı ile onlara yapıştırılan/yakıştırılan 'çemiş' sıfatı, zaman içinde Güneydoğu'dan gelen (Kürt kökenli) vatandaşlar için 'kıro' sıfatına dönüşmüştür., | SümerGürel, | Bey oğlu bey'lerden çemiş, kıro, maganda'ya..., | C, 24.12.2012
s.
çemkirmek f | Dizilere çemkirip durmak en kolayı, | MUyurkulak, T, 26.1.2011
çemrelemek/ f TDK-da çemrilemek Kolunu veya paçalarını sıvamak, eteğini toplamak. | Bu ikikadın elbiselerini çemrelemişlerdi, | www.bilalnadir.com, 11.6.2011
çemremek
f.
Kolunu veya paçalarını sıvamak, eteğini toplamak.
tr. çemre-
"Çaltı suyunun başına gelince çarıklarımızı, çoraplarımızı çıkardık. pantolonlarımızı iyice çemreyip karşıya geçtik.", A Cılga, 1980, 46"
çemremek | bk. çemrelemek | Kadınlar bacaklarını katlayarak çemremiş ve yaralı mücahidlere su getirmişlerdir. www.bilalnadir.com, 11.6.2011
f.
Çemündüfer | şimendifer. | Sinemanın önüne traktörler, çemündüfer gibi diziliyor., | A Nesin, Medeniyetin yedek parçası, 14
a.
çenber 1328? | Mevsiminde odun ve kömürün taşınmasında tüccar tarafından çenberler ve yelkenli gemiler kullanılmaktaydı-. W, 17.02.2012 Belleten
çendan | Şu çocuk çendan senin evladındır. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim., | S Nursi, Hastalar risalesi, 62
çene | mec. boş laf. | Dinle Ruhsati'yi ne diyom sana, / İyi bir öğüttür, sanma ki çene, / Çalışmayla verse, verirdi bana, / Bu köşkü sarayı sana kim verdi? , | Ruhsati | Çene atmakÇene çalmak. | Hakikaten, gece saat on ikiye kadar tavla ve çene attıktan sonra ciddi bir tavır alarak eve gelen ve yatakta beyaz, tombul bir vücut arayan birçok kocalar için bu çeşit karılar birebirdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 19 | Çene çalmakOoo... Dördü geçiyor. Gecikmiş bile sayılırım. Hemen telefonunu edivereyim. Çeneyi sonra çalarız., | Çalıkoparan, 37 | çenesi düşmek| Zaten çabuk dost oluvermesi, çenesi düşüğün biri yapıyordu onu., | S Maugham, 1959, 69 | Bütün gece kitaplardan konuştuk. İkimizin de çenesi düşmüştü. Az bilinen birkaç eserin, ortak beğeni alanımıza girdiğini anlamamla Sabit Bey'e hayranlığım bir kat daha aratmıştı., | Y Kopan, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 46 | çene züğürdü | -Gelmez ya, gözü kör olmayası gelmez. İşi yok da senin gibi çene züğürdünün yardımına mı gelecek? , | Hacıhasanoğlu, 1954, 27
dey.a. mec.
Çene çalmakOoo... Dördü geçiyor. Gecikmiş bile sayılırım. Hemen telefonunu edivereyim. Çeneyi sonra çalarız., | Çalıkoparan, 37
dey.
çeneabaz | Aleyhtarlar, kazanın en ileri gelenleri, en acar ve çenebazları oldukları için, orada cevap bulup verememişti., | R N G, Tanrı Misafiri, 7
s.
Çenek –ği | Son olarak Anadolu florasının ortasından geçen ve Umman Emirliğin'nden başlayıp Kırkağaç'ta biten kırılgan fayın yaşam alanını daraltıp, tüm öykü yazarlarını aydınlatan 'Alaattin Lambası'nın' çeneğini parçalayarak yoketmeden ve kendisini Karındeşen Jack gibi olmaya aday gösterenler için şunu söylemek isterim:, | T Şefika/T Polikar, 1997, 10
a.
çenesek | geveze. | Neyse, daha yazmıyorum. Sonra kendimi çenesek hissediyorum. Demin kutsal şehir Sivas'tan bir sözcük gördüm << el yağlığı >> | mendil déyi. Dün Sûdî'de de << yağlık >> geçiyordu. Merak eden araştırsın. :), @BilalEBaltaci, 28.09.2024, X
s.
çenesi durmamakdevamlı konuşmak. | Doktor bir takım sualler sordu, göğsünü dinledi, nabzına baktı... Bu arada, Peyami Safa'nın çenesi durmaz, başladı hekime izahat vermiye... -Orikülüste şu olursa, vantrikülüste bu olur... Şiryan-ı tahtelkavide şu olursa, şiryanın epher'de bu olur, Ş N Berker, Matbuat Hazretleri, 1953, 68
dey.
çenet | i. (Kökü ve eki belli değildir) | 1. yeni. bota. Olgunlaşınca çatlayan meyvelerin ayrılan kabuklarının her bir parçası, mısrâ. 2. zoo. İstiridye, midye gibi sert kabuklu (kavkılı) deniz hayvanlarında ve bütün kabuklu hayvanlarda gövdeyi saran kabuğun iki parçasından her biri. 3. Kapı, pencere gibi iki kanatlı şeylerin kanatlarından her biri. 4. halk ağzı. Kalça. | Bütün bölgenin şerrinden uzak durduğu, Kurtuluş Şavaşı döneminin meşhur Çete Reisi Arap Kadir (Kadir Çavuş) ile CHP'nin ilçedeki tartışılmaz lideri Çenet Mustafa, O'na bağlanmış yüzlerce isimden yalnızca ikisidir, | M N Ak, Hac Yolunda, 16
a.
çeng | Asırlardır uyuyan çeng uyandı. Şirin Pancaroğlunun 'İstanbul ve Arp Projesi' kapsamında, altı Türk besteci, arp ve çeng için İstanbul temalı eserler besteliyor. T, 25.2.2010
a.
çengel
a.
"Esmer delikanlı, akordiyonun kayışını omuzuna geçirdi. Çengelleri açtı. İnce uzun parmaklı elleri, bilgin korkusuz hareketlerle oynuyordu. Beyaz düğmeciklerin tuşların üzerinde parmaklarını dolaştırarak uyuyan sesleri uyandırdı.", C Uçuk, DŞ, 1971?, 120"
Çengel sakızı | ve çengel sakızı / ve kuru bamya kavurma, | MG, 91
a.
Çengele atmakBizim yapalakcı Kurt Saidimiz de kendisini gösterdi... Uzun boylu, kara bıyıklı, geniş omuzlu bir parlak çizmeli onu çengele atacağı sırada onu böyle bir yapalağa aldı ki, hasmının birden ayakları yerden kesilerek havada dönmiye başladı ve yarım dakika geçmeden sırtı yere geldi..., | Kırımer, 1967, 84
dey.
çengelköy hıyarı | yaz geceleri cumbanın içinde Çengelköy hıyarıyla, | MG, 107
a.
çengellemek | Kapıları, arkadaki ardiyeyi birlikte yoklarlardı. Pencerelerin tahta kepeklerini Şerife dışardan iter, Çolak Ahmed içerden çengellerdi. Uzak dağ köylerinden birilerinin daha kuşlukta bıraktığı, aluçtu, ahlattı, fırın kavurması mısırdı, elmaydı, duttu... torbaya yüklenirdi Şerife. (...)., | Ayla Kutlu, Gülperi, 75
f.
çengelli iğne | Çeşitli yamalarla renklenmiş basma entarisinin yakasını bir çengelli iğneyle kapatmıştı., | O Hançerlioğlu, 1959, 7 | Kelimelerin kurtuluşu yoktur; okuyucu ile birlikte sürükler çengelli iğne gibi., | Mustafa Everdi, Necdet Ekici'nin Hikâyelerinde Metafor Ve İmge, 27.11.2022, facebook, | Kelimelerin kurtuluşu yoktur; okuyucu ile birlikte sürükler çengelli iğne gibi., | Mustafa Everdi, Necdet Ekici'nin Hikâyelerinde Metafor Ve İmge, 27.11.2022, facebook,
a.
çengi
a.
"Çengiler perrân-ı raks eyledi 'uryân ser-be-ser / Bekledim hasretle, cânândan henûz yok bir haber", Ekrem Vecdet, 5 may 336, Şebâb, S 2, 27 akt. "Şebâb" mecmuası, K Sönmez, ylt, GaziÜSBE, Tem 2015, 161"
çengi | Atlılar bunalır, çengiler susar / Zurnacıyı zurnadan soramazsınız / Zurnanın zartıladığı yerde herşey biter., | Şemsi Belli, Anayaso, S 3 ve 23
a.
çengici
s.
"Dünden bugüne kim elimde bir saz gördüyse çengici diye dalga geçti, aşık diye hakir gördüler beni. O iş de neci"yazsan çizsen emeğin boşa" dediler.", Aşık Bekir Doğan, Değer, Y 7, Mar 2021, S 87, 45"
çengiler
Çengiler (Yalova): 800 hane nüfusa sahip büyük köy. Bundan 320 yıl önce (1592 dolayında) Egin, Arapgir ve Palu tarafından göçenlerce kurulmuştur. Çevre köylerin Ermenileri bu köyün halkına, sıkça Kürtçe konuştukları ve Kürtçe şarkı söyledikleri için Lololar diye isim takmıştır.
çenilemek | nsz hlk canı yanan köpek ağlar gibi acı acı ses çıkarmak | +Kurt, enik gibi çeniler. Viyak viyak viyak, diye viyaklar., | Kıyafet, 1981, 44
f.
GTS+
çeniz
a.
çeyiz.
"Sandığımı açamadım lo lo / Çenizimi saçamadım lo lo", Sandığımı açamadım, ", Darülelhan Anadolu Şarkıları, 5. Defter"
çenk | ah kuyu, ah kuyu, niye susuyorsun? /niye sustu çenk sesi yüreğinde? /suyun mu azaldı, yoksa kurudu mu? | , | CKoytak, 26.3.2012
a.
Çenkçilik –ği | Türkleri Harbi Umumi'ye ithal eden sebeb, yalnız bu milletin gafletinde veya cenkçiliğinde aranırsa pek çok bir garazkarlık ve tahrifkarlık olur., | S Nazif/Loti, CCT, 234
a.
çentikleme | kertme. | Yazı (yazmak) çentiklemedir aksi takdirde uçup gider yaşantılar!, | F Gedikli, 26.10.2022
a.
çentiklemek | Kertmek, diş diş yapmak. | Aylar önce çaktığı nalla, gizlice bıçağının ucuyla çentiklediği atın tırnağındaki işaretinin yanıbaşına çizilmiş ikinci bir işareti görünce, aklı durdu, şaşırdı, kahroldu., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Selam Ateşleri, 24 (Ali Seydi, Resimli yeni 40.000 lûgati havi Türkçe lûgat: Türkçe ..., Mihran, 1929, 117)
f.
çentikli | çentiği olan. | ÇENTİKLİ CUMBA: Çentikli Cumba Dergisi, 2016
s.
çentiksi | çentiği andırır, çentiğe benzer. | Fischer, yazı sistemlerinin, dünyanın farklı bölgelerinde ve uygarlıklardaki gelişimini, Mısır hiyerogliflerinden Peru'daki ağaç kabuklarına atılmış çentiksi işaretlere kadar hepsini incelemiş., Ali Akar, @ali_akar, 13.01.2025, X
s.
çentmek
f.
x
tr.
"Bulut tarlasına umut ekilir / Ne sayacak us ne çentecek duvar / Ne çoban kaldı ne güdecek davar", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 50"
Çentmek | İşte böyle doğdu bu çocuk. Göbeğini çenttim elimle. Beledim bir yaprağa., | Tecer, 1969, 74
f.
çep diye zf. | Çocukken iş dünyasını, her sayıdan sonra oyuncuların sevinçle ellerini çep diye birbirine çaktığı, her kurtarıştan sonra da heeey diye birbirine sarıldığı veleybol gibi bi takım oyunu sandımdı., | NKaan, Leman, 10.3.2010
çepçeviren | ...Şeyh Said ve rüfekasının esna-yı muhakemat ve isticvabatında Makam-ı İddianın müsned-i dava ittihaz ettiği kanaate göre senelerle vaki ve her taraftan çepçeviren muannidane mesai neticesinde yapılmış olduğuna şüphe edilmesin. | , | Şeyh Said Davası İstiklal Mahkemesi T, 262
Çepeçevre | Baş kapısının yanlarına çiniler yerleştirilmiş minarenin çepeçevresine de yine renkli çiniler ile âyetler yazmışlardı., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 309
a.
çepel
Çepel diye Çetince'de ince ağaç dallarının parçalarına denir. İnce dallara da çiyindirik derler., 5.6.2024, köyden sözcükler
çeper | çalı çırpıdan yapılmış bahçe, tarla, bostan sınırı, çit. İ C Atılcan, Erzurum ağzı, halk deyimleri ve folklor S, 1977,
a.
çeperlemek | 1. Bahçe, tarla, bostan sınırını ağaç dallarıyla çalı çırpı ile sınırlandırmak. 2. Gasp etmek, kendi tarafına çekmek. Ör. (Ortağım bütün kârı kendine çeperledi.), | İ C Atılcan, Erzurum ağzı, halk deyimleri ve folklor S, 1977, 36 | ... davranışlarla çeperlenmiş kendi iyimser yapımı sömürüp de, o çeperi sıyırmak istemiş olanlara sunuyorum. Sonunda, kim ... seyi sömürmesini beceremediğimden ötürü sevilmediğimi bana öğretenlere bağışlıyorum tüm kavramını tüm ..., | N İlhan, Karıncanın mintanı, 1967, 4 | Ot ise dışarıya yığınak yapılır. Hayvanlar yemesin diye de etrafı çeperlenir. Ahırın temizliği için mali durumları iyi olanlar (nöker) hizmetçi tutarlar. Bu, altı veya on iki ay içindir. Bu devre sonunda yenilenir. Yerli köylerde miktar daha fazladır., | O Türkdoğan, Malakanların toplumsal yapısı, 1971, 34
f.
çepik çalmak | Alkışlamak. | çepik çalma çepik çalma | 1. Alkış tutma, çepikleme. 2. Eli ele vurarak çıkarılan sesle bir ezgiye ölçü ve düzümüne uygun biçimde eşlik etme: | O, türküyü söylerken sen de ufak ufak çepik çal., | M Özbek, Türk halk müziği el kitabı, 1998, C 1, 46
bf.
çepikleme | alkışlama, el çırpma.
a.
Çepni Çepni olmayanların Çepnilere küçümseme amacıyla hitapları.
çerağ etmek | Kölelerin ölüm oranı nüfusunu kalanından çok farklı olmadığı gibi, bir süre sonra âzâd ediliyor; mensup oldukları saray, konak veya diğer hanelerden | çerağ ederek evleniyor, aile kuruyor, çoluk çocuğa karışıyor; dolayısıyla gene toplumun bütününden çok farklı olmayan bir doğum oranları oluyordu., | HBerktay, T, 2.9.2010
Çerçeve | 5. Balarısının peteğinin bulunduğu kısım. | İlkbaharda güneşli bir günde kovan yavaşça açılarak yanlardaki çerçevelerden ilk üç tanesi çıkarılmalı ve muayene edilmelidir., | Arı Besle, Ziraat Vekaleti T.E.S., Ç72, 5
a.
çerçici | çerçi. | Hasan eksik malzemeleri saptamak için bir liste hazırlayıp; müşterilerinin karşılayamadığı isteklerini ona kayıt ederken, mahalle arasında satış yapan çerçicilerin sattığı malları da eksik listesine yazarak mal almaya gittiğinde neler alacağı hakkın da daha bilinçli olacaktır., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çerçilik -ği
"Hicranî bu çerçiliği sırasında bir ölçü meyve verip tahıl alıyordu. Hile yapıp tahıla ot saman karıştırmışlar.", San, Hicranî, 170"
çereçeveleme | Örneğin ülkemizde faaliyet gösteren Rus medya ajanları sürekli muhalif kitlelere hitap eden içerik üretir ve | çerçevelemelerini bu minvalde yaparken, merkezi Amerika'da olup Türkiye'de faaliyet gösteren TV kanalları da aynı şekilde birincil hedef kitle olarak hükumet muhaliflerini seçtiler., | M B Dinçaslan, Karar, Görüşler, 12.5.2018, 11
a.
çerek -ği | ırmak. Balkarca. Asker Doduev, Meriçelli, 2002, 36
a.
çerez | 1. 2. | JSTOR sitenin tarayıcı JSTOR (izin gerektirir | http://www.jstor.org ) çerezleri ayarlamak ve değiştirmek için., | [7.8.2011]
a.
Çerezlik -ği | 1. | Çerez+lik. | 1. çerez olabilecek yiyecekler. | Çerezlik ayçekirdeği en fazla Denizlide üretildi., | T, 18.8.2015 | (Çerezlik hedik çok vakit nohutla karışık pişirilir. Mısırın hediği de olur. Diş hediği: Çocuğun ilk dişi göründüğü zaman pişirilen hedik. O gün eş dost çağırılarak bir toplantı yapılır. Hedik çocuğun başına saçılır., | Ö A Aksoy, Gaziantep ağzı, 1946, 399 | Değirmendere findığı: Yaş ve kuru halinde kabuklu olarak istihlâk olunan Değirmenderenin badem fındığı çok eski yıllardanberi İstanbul ve çevresipin tanıdığı ve makbul tuttuğu çerezlik bir mahsuldür., | K Peker, Fındık: tarihce, tarımsal, kültürel, ticaret, istihlâk ..., 1947, 96 | 2. | içine çerez konulan kap. A Püsküllüoğlu, Arkadaş Türkçe sözlük, 1994, 248 | Çerez tabağı veya kabı. | Çerezlik / kahvaltılık bambu oval 12.99 TL, | 4.6.2022+
a.
yun.
GTS+
Çerezlik –ği | Çerez tabağı veya kabı. | Çerezlik/kahvaltılık bambu oval 12.99 TL, | 04.06.2022
a.
Çeribaşı | Sulukulede oturan Kıptiler namına çeribaşları vilayete başvurarak gece yarısı şehrin seçkin tabakatına mensup kadınlı erkekli grupların Sulukuleye gelerek kendilerini izaç ettiklerinden şikayet etmiştir., | GugukG, 24.5.1949, 3
a.
çerizart | Bu pokemon, Pikaçu gibi, Çerizart gibi itin önde gideni değildi., | Cafcaf, HÖztürk, Bahar2013/54, 13
çerkes tavuğu
b.a.
"Ne o? Niçin kimse çerkes tavuğunun tadına bakmıyor?", A Özakın, KB, 64"
çerkes tavuğu | Ne o? Niçin kimse çerkes tavuğunun tadına bakmıyor? , | A Özakın, KB, 64
a.
çerkes tavuğu/ çerkeztavuğu
a.
bir çeşit yemek.
tr.
"Balık ziyafetleri verirdi. Hele elleriyle hazırladığı bir çerkes tavuğu vardı dünya mislini ne görmüştür ne de görecektir, diyeceğim.", "
Semih Mümtaz, Tarihimizde hayal olmuş hakikatler, 1948, 69
çerkesçe | çerkes dili | Hala bir kelime bile çerkesçe bilmez./Biz konuşurken çerkes Mahmut bey gülerek yanındakilere çerkesçe şakalar ederek kalktı., | ÖSeyfettin, BirKayışınTesiri, ZamanG, 13.2.1335/1919
a.
çerkeslik/Çerkezlik | Çerkez olma durumu | +Artık işi gücü çerkeslik için çalışmak oldu./ınıf arkadaşımın Karamürselden getirdiği Çerkes kayışında sanki bir tılsım vardı. O andan itibaren çerkeslik sevdasına düştü., | ÖSeyfettin, BirKayışınTesiri, ZamanG, 13.2.1335/1919
a.
GTS+
çerkezlik –ği | O sırada İstanbula / Kim gelirse Kafkasyadan / Çerkez diye anılıyor / Çerkez Ali'ye Çerkezlik / Babası Çerkez Ahmet'ten / Böylece miras kalıyor., | A Behramoğlu, Sevgilimsin, 1993, 42
a.
çermik -ği | | Yaradan herkese verdiğini Narin'e çok görmüştü. Baba'dan gizli doktorlara, çermiklere, hatta hocaya bile götürmüştü annecik onu., | Arzu Anlar Saraç, Hilkat garibesinin boşboğaz kulak cinleri, Parşömen Edebiyat, 9.5.2023
a.
çestır kol* Çestır kollar silindir gibi üstünde bal peteği gibi düğmeler var. 1.6.2014den önce
çeşidcilik -ği | Türkiye ayni zamanda dünyanın küçükten büyüğe gittiği bir ilerleme devri şartlarına tezad haline gelmişti. Bizde her şey küçülüyor; ihtısasçılık yerini çeşidciliğe, orijinal yerini taklidciliğe bırakıyordu., | A H Başar, Türkiyede köy-şehir tezadı, Cm, 8.9.1942, 2
a.
çeşitkenar
b.a.
"TS EN 10056-1 Yapı Çeliği-Eşkenar ve Çeşitkenar Köşebentler-Bölüm 1: Boyutlar Standardı ile İlgili Tebliğ", RG, 3.4.2019"
çeşitkenar | TS EN 10056-1 Yapı Çeliği-Eşkenar ve Çeşitkenar Köşebentler-Bölüm 1: Boyutlar Standardı ile İlgili Tebliğ, | RG, 3.4.2019
a.
Çeşitleme | Klavsen için yazdığı çeşitlemeleri ilk halleriyle duyuyorum., | J Joyce, 2014, 41
a.
Çeşitsiz | Feride ve / Camdan fazla sarkan kumaşlar. / Çeşitsiz., | E Elönü, 2009, 2009, 46
s.
Çeşmeli | Sonu gelmeyen mermer basamakları üçer beşer atlayıp meydanın ortasındaki çeşmeli havuza ulaştığımda arkama bakıyorum, tablolara dokunurken beni yakalayan görevli kapıda durmuş işaret parmağını bana doğru salliyor hâlâ., | F Ulay, 21
s.
Çeşmenin başı | çeşme başı. | Kasabanın en iyi suyu olan bu çeşmenin başı, bilhassa akşamüzerleri, mahşere dönerdi; testiyi taktıkları kolun mukabil tarafına meylederek ağızlarında sakız, çıplak ayaklarında nalınla gelen yetişkin kızlar; emzikli toprak ibrik ile ıkına sıkına gelen ve karanlığa kalınca ağlamaya başlayan çocuklar; ellerinde iki teneke, saçları ortadan ayrılmış, beyaz önlüklü kahveci çırakları hep burada toplaşırlar, konuşurlar ve sıra kavgası ederler, sonra kaplarını doldurup giderlerdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 28
a.
Çeşmesizlik –ği | Her yerde soğuk ve gür akan çeşmeler ki İstanbul'daki Kerbelâ sayılabilecek akmayan çeşmesizliklerden sonra iyi geldi., | M İdris, 23.7.2019
a.
çeşmibülbül
a.
III. Selim ve Abdülmecid zamânında Beykoz ve Paşabahçe'de açılan fabrikalarda yapılmış olup bugün antika değeri taşıyan, helezonî çizgili veya hâreli, renkleri fevkalâde âhenkli, çok ince cam eşyâ [Bu ismin, üzerindeki desenlerin bülbülün gözündeki halkalara benzetilmesi sebebiyle verildiği sanılmaktadır]
Farsça çeşm-i bülbül
"Topkapı Sarayının muhteşem loşluğunda / Selim Han dolaşır Suzidilâra ile / Zaferlerle övünen kılıçlar kında / Aynı güneşler vurur çeşmibülbüle", İlhan Geçer, 1986, 83"
Çeşmibülbül | Köşede altın oymalı Edirne kavukluğu, / Üsünde çeşmibülbül sürahi / Yıldız serpintili mavi bir buğu..., | Ortaç, BRE, Denemeler, 68
a.
çetele tutmak deyim | Üşenmeden anlattı. 'En öndekiler balık tutuyor. Onların çevresindekiler çetele tutuyor., S Dölek, Bu kentte aç kalınmaz, 71
çeteleşme
a.
çeteleşmek işi.
"M. Kemal Atatürk'ün Karlsbad hatıraları, A. Afetinan, Kemal Atatürk, 1983 | Bomba davası, savunma, C 1, Talat Turhan, 1986, (Kitap adı) | "... arasında toplu suçlar, çeteleşme, ya da topluma sırt çevirmiş hippi, punk, ağır metalciler gibi sorumsuz topluluklar türüyor. Gençlik sorunu başlı başına bir sorun değil, toplumun asıl kendi sorunudur.", Gençliğin sesi, 1990, C 2-19, 13 "
Çeteleşmek | Askerin gözetiminde çeteleşen sivil halk elindeki silahlarla düşmana karşı ateşe başlamıştı., | Mehmet Günay, Genç akıncılar, 74
f.
Çetik –ği | Mahallenin genç kadınları ve kızları önlerine bakarak ve sarı çetik pabuçlu ayaklarıyla kısa adımlar atarak bu kasabaya mahsus oyunlar oynamaktaydılar., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 92
a.
Çetin | Çetin soğuklar ve sürekli yağmurlardan dolayı 1420 yılı Ocak ayının 17'sine kadar Belh'te kalındıktan sonra yola çıkılarak 8 Şubat'ta Semerkand'a varıldı., | H Yavuz, Toarmina, 72
s.
çetinleşmek | Anadoluda istiklal için sürdürülmekte olan mücadelenin elem verici kabusunun gittikçe çetinleşip vehamet kesbettiği.../...bütün bir aleme elem verici heyecanının titreştiği mukaddes bir ilticagah olan bu uzak ve ebedi şehrin üstündeki esrar perdesini, biraz olsun, kaldırmış olduğumu zannetmekteyim., | KH, MAM, 1998, xx
f.
Çetinsaya Türk Keneşi (Konseyi) Eğitim Bakanları 2. Toplantısına Katıldı, | yok.gov.tr, 13.12.2013g
çetirlipınar pınar adı. Samsun Ondokuzmayıs mahallesi
çetleşmek
f.
genel ağda sohbet etmek.
ing. chat + tr. -leş-
"İşte bu yüzden sohbetlerimizdeki kahve tadı eksildi. Çetleşiyoruz artık. teknolojik bir yeniliği gerici bir şekilde kullanmakta bizden iyisi azdır nasılsa", Yılmaz Erdoğan, Hijyenik aşklar, mart 2003, 31"
çetleşmek | İng. Chat: oku: çet. sohbet etmek. | İşte bu yüzden sohbetlerimizdeki kahve tadı eksildi. Çetleşiyoruz artık. teknolojik bir yeniliği gerici bir şekilde kullanmakta bizden iyisi azdır nasılsa, Yılmaz Erdoğan, Hijyenik aşklar, mart 2003, 31
f.
ing.
çetmi | 1. Açıkgöz 2. Yağ yoğurt satarak geçinen köylü | Mesut birinci sınıfı sorunsuz geçer, ikici sınıfı okumaktadır. Çok samimi olduğu köyden arkadaşı Kadir Özgür (Çetmi) Ankara'da polislik yapmaktadır., | asicaldan, 3.3.2017
çetnik | sırp? | Bugün Temmuz 1995'te 8 bin Boşnak erkeğin Sırp faşistleri Çetnikler tarafından Hollanda Barış Gücünün 'izniyle' uğratıldığı katliamın 16. yıldönümü., | MEsayan, T, 11.7.2011
a.
çevgan a.Âdetimiz olmasa da müsaadenizle 30 ağustos tarihinde yazdığımız yazıdan üç küçük paragrafı alıntılamak istiyoruz; sonrasında tabii ki çalacak çevganımız, çelecek kopuzumuz olacak., | FUraz, T, 13.9.2011
çeviklenmek | Arş arş, haydi ileri! / Kalmayalım hiç geri; / Çeviklensin dizlerimiz, / Kuvvetlensin her yerimiz;, | Ali Ulvi, Koşar adım/Jimnastik adım, Terbiye M, 1330
f.
çevir sesi | bir yandan da yüzüme gülüp / beni idare edeceksin / çevir sesim meşgul sana kızım / kısmetim kapalı / boynuzlama alanının dışındayım / bir daha tuşları deneme / beni düşüremeyeceksin., Uğur Koçlu, 31
a.
çevir sesi | bir yandan da yüzüme gülüp / beni idare edeceksin / çevir sesim meşgul sana kızım / kısmetim kapalı / boynuzlama alanının dışındayım / bir daha tuşları deneme / beni düşüremeyeceksin., Uğur Koçlu, 31
a.
çevirgen
a.
çok çeviri yapan, devamlı çeviri yapan kimse.
tr. çevir-gen
"Bir 'Çevirgen'in notları", Celal Üster, 2019 (kitap adı)"
Çevirgen | çok çeviri yapan, devamlı çeviren kimse | Bir 'Çevirgen'in notları, | Celal Üster, 2019 (Kitap adı)
a.
çeviri | su çevirisi Yollarda yağmur sularının yaptığı çamurlu su birikintisi. TTAS
Çevirici | Manual Focus fotoğrafçılık eski makine ve lensleriniz alınır M 42 Nikon Canon Sony adaptörleri ve çeviriciler bulunur., | Hayyam Çarşısı, Eminönü, 31.1.2023 | Uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır., | 2547 s K 33 md
a.
Çevirici | Uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır., | 2547 s K 33 md
s.
Çevirici | Uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır., | 2547 s K 33 md
s.
çevirivermek | Kitapçı - (Çehresi bir tebessüm-i münfailâne peyda ederek) affedersiniz mösyö! Fransada her şey fransızdır - diyerek başını çeviriverdi., Ebuzziya Tevfik, Millet-i İsrailiye, 1305/1886, 58
b.f.
Çevirmek | geçimini sağlamak? idare etmek, yönetmek | Çoğunluk, gündelik yaşantısını çevirebilmenin derdindedir., | , | GÖzaltınlı, T, 20.12.2012
f.
Çevirteç –ci | Biraz uydurukça olacak, bu çevirteç mi? Gerçekten çevirme vazifesi gören bir büyüteç mi? , | m.-sabri @mhmtsabri, 22.8.2022, twitter
a.
çevkirmek
f.
(tilki ve köpek) havlamak
tr. çevkir-
"Allah kahretsin seni, pis köpek!" diyerek tekmeledi hayvanı. Acı ile sıçrayıp çevkiren köpek, yan yan, bir garip baktı sahibine. Sonra da, uzaklaştı gitti.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 90 "
çevlik -ği
a. yer adı.
1. suyun akıntılı yeri, su çevirisi. 2. Etrafı çevrilmiş bahçe veya tarla. DS
tr.
"Postacı Kadir, o sabah çıktığı Çevlik köyünden, Meço'nun köyü Cebel'e doğru giderken, ağır bir buğuda tütmeye başlayan sabah sıcağına yakalanmamak için, kısatmayı düşündü yolunu.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 93"
çevre
a.
başörtü, yaşmak.
*
"Bir ipek çevre ol fakir bohçamda", İlhan Geçer, 1986, 76"
çevre
a.
fular.
"Paçası yelpaze, kuşağı sarkmış, / Bir yandan bir yana yalpa vuruyor, / İşlemeli çevresi boynunda duruyor, / Yalın ayak çocuğu, gelen (babamdır) diyor.", Celâl Beykal, 1956, 39"
Çevre | başörtüsü, yaşmak. | Evlerinin önü susam / Su bulsam da çevrem yusam / Açsam yüzün, baksam dursam., | G Altıntaş, 2005, 11 | Çevre almak | sarmak, kuşatmak | Büyük bir yangını söndürmek istiyenler nasıl bütün kuvvetleri, hünerleri, gayeleriyle, bir dakika boşa vakit kaybetmeyerek çalışsalar, namazdan sonra büyük bir sineyi çevre almış on, on iki Tatar da sabırla nefes almaya bile razı olmayarak büyük bir çabukluk ile yemekleri boşaltıyorlardı., | Kırımer, 1967, 95 | çevre yapmak deyim | Eşikteki kunduraları ayağına, hasır şapkasını da başına geçirdikten sonra artık sokağa çıkabilir, bilhassa 'çevre yapmak' için Ümmü Gülsüm Kıraathanesi'ne bir uğrayabilirdi., | İOAnar, 2013, 43
a.
çevre dostu
b.a.
çevreye zarar vermeyen, çevreyle uyumlu, dost.
tr. çevre + Farsça dost-u
çevre-dizge | ekosistem.
a.
Çevre-kırım | Çevre-kırım (ekosid, ecocide, Ökozid), soykırım, insanlığa karşı suç gibi temel bir suç haline gelmeli mi? Bu konuda milletlerarası ceza hukukundaki öneriler ve bunların ikna edici olmadığı hakkında, @Selman_Dursun, 17.9.2021, twitter
a.
Çevreci | Çevre kirliliği sorunlarıyla uğraşan kimse veya topluluk. 2. Çevre dostu, çevreye uyumlu. | Şeffaf bağlayıcıyı kullanarak, şehir meydanları, yaya yolları, özel caddeler, bisiklet yolları, park, spor, yürüyüş alanları ve çevreci yollar yapılabilmektedir., | L Bagaogo, Şeffaf Bitümlerin Reolojik Özelliklerinin Belirlenmesi, ylt, İzmir 2017, vı
a.
çevreci yol
s.
çevreye dost.
çevrekırım
b.a.
ay. m. ekokırım.
tr. çevre-kır-ım
Ego, Ekosit (Çevrekırım) Öncesinde Ekhosittir (Yankıkırım), Ekosit (çevrekırım) tabi ki büyük bir sorundur ama Ekhosit (yankıkırım) daha temel bir sorundur ve süregiden Ekositin asıl sebebidir [3].8.04.2022, https://yersizseyler.wordpress.com/2022/04/08/ego-ekosit-cevrekirim-oncesinde-ekhosittir-yankikirim-isik-baris-fidaner/
çevreli | Beytullah tahminen altı arşın murabbaa ve sekiz arşın yükseklikte muntazam yapılmış bir bina olup her sene acerlenen siyah halis ipekten mamul ve baştan başa | Allah, Muhammed, La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah kelimeleri ile dokunmuş ve ortasında çevreli altın tellerle ayetler yazılı bir kemer taşıyan kara örtü ile üstü örtülmüştür., | M N Ak, Hac Yolunda, 44
s.
Çevren | Çevgan oyunu. | Türkler çevganı neden oynar; Nureddin Mahmud bu oyunu zevk için oynadığı ve atlara eziyet ettiği için kendisini yeren bir sufi'ye verdiği cevap: Andolsun ki boş zaman geçsin ve eğlence olsun diye çevren oynamıyorum. Öyle ki suğurdayız ve düşman bize yakındır. Oturduğumuz sırada bir haber geldiğinde buna karşılık vermek için derhal atlaniriz. Bizim için savaşın gecesi ya da gündüzü, yazı ve kişi, asker için rahatlık dönemi yoktur. Biz atlarimizi ahırda tutup binmedigimizde gerektiğinde hareket etmeye güçleri olmuyor ve savaşta hücum edip çekilmek için hız kabiliyetlerini kaybediyorlar. Biz bu oyun sayesinde onlara binip eğitiyoruz. Vallahi çevren oynamaktan maksadımız budur... Ibn el-Esîr'in el-Tarih el-Bahir'inden..., | Aydın Usta, @aydinusta75, 2.8.2022, twitter
a.
çevresel kamu düzeni | Çevresel kamu düzeni kapsamında değerlendirilmeden oluşturulan yeni bir yönetmelik sürecinin, bu haliyle kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesi, yeni bir istisnanın kabul edilmesine yol açmıştır., Haklar ve Araştırmalar Derneği, 12.6.2021 eposta
a.
Çevreyolu | Çevreyolunun üzerinde, her gün yeni bir köpek ölüsü görüyorum., | Y Ural, Temel Reis, 125
a.
çevrik
s.
çevrilmiş.
tr. tevir-ik
"tümümüzün bakışları ona çevrikti. / Tümümüzün bakışları ayaklarına çevrikti.", A Cılga, 1980, 78"
çevrik | çevrilmiş. | Bir yandan da dirseğinden büktüğü kolunu, açık avcu tavana çevrik, yukarı doğru devindiriyordu., | S Dölek, Kavga, 108
s.
Çevrilebilirlik –ği | Bir dilin ötekine çevrilebilirliği konusunda, her zaman çok ciddi kuşkularım olduğunu biliyorsunuz., | H Yavuz, Toarmina, 44
a.
Çevrilemezlik –ği | Genel olarak, şiirin çevrilemezliği konusu ülkemizde sık sık tartışılan bir konudur., | Meriçelli, 2002, 135
a.
Çevrili | çevrilmiş, çevrik | Yönleri çiçek çağlarına çevrili kızların / Ellerine çiçekler sunmak kaldı bana., | Osman Sarı, 35
s.
çevrili | çevrilmiş. | Başının üstünde usulünce budanmış yaşlı karaağaçlar yalnız genç yapraklarının ucu ile titreşiyor, küme küme merzengüç çiçekleri ile çevrili sinekkapan otlarından pembe bir yorgan çimeni süslüyordu., | Colette, Dişi kedi, 1954, 19 | Masadaki adamın tam karşısına ve -ister istemez- yüzü ona çevrili olarak oturdu., | S Dölek, Yarı saydam, 54
s.
çevrilivermek | ansızın çevrilmek, dönmek | Davullar, her tokmakta hey hey... / Türkiye şöyle bir çevriliverir / Tutar ellerimizden doğruluverir., | İZB, 1959, 11
f.
TDK-
Çevrim | Bu şirin süvari, başına dört çevrim bir sarık sarmış, önü açık ipekli bir elbise giyinmiş ve eline de bir doğan almıştı., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 263-264
a.
çevrimlemek | | ... denmesi rastlantısal olamaz; çünkü bir yerden başka bir yere götüren, farklı yerlere taşıyan ve çevrimleyen araçlardır imgeler; yolcuları içlerine alan, onları kimi durakta indirip kimi durakta bindiren aracılardır., | Defter, 2000, S 39, 105 | Bu nedenle aslı başka bir evrene yansılayıp onu benzeşim ilkesiyle başka bir uzama çevrimleyen bütün imgeler aslın suçuna dahil olmakta, aslın kendi içindeki sürgünü görmezliğe gelmektedirler. (...) ... imge ve aslı arasındaki ayrımı Batı felsefesi bağlamında bir yanılsamayla aşmak değil, kökeni kendi suçu ve kendi ayıbıyla başbaşa bırakmak uğruna imgenin kendinden feragat etmek, onu hiç bir yere çevrimlememektir., | Zeynep Sayın, Mithat Şen ve beden yazısı, 2003, 92
f.
Çevrinmek | 1. nesnesiz Bir şeyin etrafında saygı ile dolanmak, tavaf etmek. 2. nesnesiz Kendini çevirmek, dönmek. | Dalga davranır, davranır, / Sular çevrinir, çevrinir, / Yelken kıvranır, kıvranır, / Benim halim de öyledir., Karadeniz türküsü, YücelD, mayıs 1941, S 75, 113
f.
çevrinti
a.
"Yaşar Kemal, zaten anlatılarında çevrintiler yaratmanın alabildiğine büyük ustası. Bu çevrintinin bir ucu varıp yıldızlara çıkarak sonsuzlaşıyor öte ucuysa dolambaçlarda yitip gidiyor sanki.", M S Aslankara, 5 eki 2024, Cum Kitap, 6"
çevriyazılamak | Çalışmanın klasik dönem Osmanlı uygulamasına dair kısımlarında ise temel olarak İSAM'ca yayınlanan İstanbul Kadı Sicilleri ve burada bulunmayan ve başka yazarların çevriyazıladığı İstanbul Kadı Sicillerine bakılmıştır., Fethi Gedikli, 09.10.2024
bf.
çevür
a
TRABZON YÖREMİZDEN HOŞ GELDİN ABUL(APRİL) AYI:Yöre takvimimzde karmaşık ve çok çeşitli doğa olaylarıyla karşılaşılan bir aydır abril ayı.Sabah guguk kuşu ötünce şaşırmayın gelmiştir yine zamanı,Gukku ötmeden önce bir lokma ekmek yemeyi unutmayın.Son zamanlarda ibibik kuşlarıda uğrar oldu köyümüze,2. fotoğraf.Gofleler,sürüngenlerde ortaya usul usul çıkarlar.Orta yükseklerde taze karlarda bu aylarda görülebilir.Çevürler,gusteller yakılıp tarlalar bellenmeye devam eder,patatesler büyümeye başlamıştır.Armut ,elma ,ayva ,karayemiş erik çiçekleride rengarenk açmıştır.Şenol Gedikli, 14.04.2024, facebook
Çeyiz çimen | Çeyiz vs. | Doğan: Benim çeyizde, çimende gözüm yok!, | Tecer, 1969, 34 | Bana aylık vermezlerdi ama evlendirecekler, çeyiz çimen yapacaklardı., | CUçuk, CB, 187 | Onlar büyüdükleri zaman çeyiz çimen yapacaklardı./'Vah vah! Gitti mi benim bütün çeyiz çimen bre? ' dedi Fatma dövünürek., | TülinÇayırcı, Gülcemal, İstanbul 2012, 10, 208
a.
Çeyizsiz | Benli Nigar: Malın ne değeri var? Beni kim çeyizsiz isterse ona varırım ben., | Tecer, 1969, 34 | rakı masalarında çeyizsiz geline dönersin sonra, | NBüyüm, 1968, 29
s.
Çeyrekleme | (< çeyrek+le-me) Yatan bir kimsenin kol ve bacaklarını sağ elini sol ayağına, sol elini sağ ayağına dokunacak şekilde çaprazlama büküp hareket ettirme işi [Özellikle süt çocuklarına idman olsun diye yapılır] | Çeyrekleme / Çeyreklemek [t. m.] Yeni doğan çocukların kollarını ve bacaklarını karşılıklı sıkma, sıkmak. Resimli yeni ...: Türkçe lûgat. Türkçe lûgatlerin fransızca ... Ali Seydi, ?Mihran, 1929, 180 | Pala Mehmet, yüzükoyun yere düşer düşmez de Deve Mehmet, üzerine çullandı. Ve çeyrekleme denilen oyunu aldı. Bu çeyrekleme denilen oyun, küntedir. O vakitler künteye çeyrekleme derlerdi. Bu çeyrekleme tabiri bugün mevcut değildir., | M S Karayel, Meşhur Türk Pehlivanları, 1941, C 1-9, 18 | Çeyrekleme yapacak!, | Sacit x, 26.11.2022 | 2. | Bundan sonra pek az yerde müracaat edilen | şeref ölçme veya | kazık çeyrekleme ameliyesine geçilir. Yani köşegenleri teşkil eden kazıkların yekdiğerlerinden eşit uzaklıkta olup olmadıkları araştırılır. Bundan maksat ev yatağının ..., | Ankara Üniversitesi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi D, 1954, 175 | 2 kg. alünit kayası 0,5 cm. boyutlarına kadar kırılarak otomatik çeyrekleme ile 1 / 8'i ( 125 | ) alınmıştır. Bu malzeme platin kroze içinde 3 saat süreyle 600 C ° 'de yakılmıştır., | Türkiye jeoloji bülteni, C 35-36, 1992, 32
a.
gr.
Çeyreklemek | (< çeyrek+le-mek) Yatan bir kimsenin kol ve bacaklarını sağ elini sol ayağına, sol elini sağ ayağına dokunacak şekilde çaprazlama büküp hareket ettirmek [Özellikle süt çocuklarına idman olsun diye yapılır]
f.
çeyreklik | argo. Değersiz. | Tek çeyrekliksin!, | 15.11.2022+
a.
çeyreksel | dört aylık | ... elde edilen gelir ile çeyreksel bazda yüzde 27 artması bekleniyor. ... de etkisiyle karlılıkta çeyreksel bazda yüzde 27 artış bekliyoruz denildi., | 14.2.2013, Dünya Gazetesi | https://www.dunya.com › amp › finans › haberler › iste..., 9.6.2021 | Vergi öncesi kâr %213 artışla 188 milyon TL olurken, 2012 yılının 4. çeyreğinden sonra en iyi çeyreksel vergi öncesi kâr., | 31.3.2015, file:///C:/Users/Fethi/Downloads/Finansal_Sonuc_Duyurusu_29-04-2015.pdf, 9.6.2021
s.
çezilmek
f.
çözülmek.
tr. çez-il-
"Çezilmez muamma canlı arma / Can olan dayanmaz kahredişine.", 19 *"
çezilmek | Çözülmek. | Çezilmez muamma canlı bir arma / Can olan dayanmaz kahredişine., | Develili, 19
f.
çıban başı olmak | Bu kötü niteliklerin, savaşlarda çıban başı olduğunu vurguladılar., | Dayıoğlu, 1987, 13
çıbanbaşı
a.
çıdamsızlanmak | Kartal Kızın anası, babası çıdamsızlanıyordu ya, Masalcı Baba gördüklerini duyduklarını anlatmakla bitiremiyordu., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 31
f.
çıdamsızlıkla | Sabırsızlıkla. | Paslı tenekeden onu çıkarıp suya atıverdi. Çıdamsızlıkla beklemeye başladı., | O Tansel, Konuşan balıkla yalnız kız, 24-25
z.
çığ
a.
"Duyamadım kahpe felek fendini / Ecel çığı söktü ömür bendini / Sevdiğim yâdlara verme kendini / Can çekildi nazik tende kuvvet yok.", San, Hicranî, 193"
çığıl çığıl | Pınar yosun tutmuş eski bir çam oluktan, cığıl cığıl akıyor, ta aşağılara kadar bir gümüş çizgi gibi iniyordu., | Yaşar Kemal, Çakırcalı Efe, 1983, 34 | Vapur yolculuğu güzeldi. Yayla'nın üzerinde çığıl çığıl güneş, dağların yamaçlarındaki çam ağaçlarının tepelerini sıcacık bir öpüyle öperken, üstünde seyahat ettiğim vapurun cennetin kıyılarından geçtiğini hisseder gibi olurdum., | C Dağcı, Hatıralarda Cengiz Dağcı, 1998, 65 | Çılratti: Ol okın kişte çılrattı ' = 0, sadakta (4) oku seslendirdi. Herhangi bir şey çığıl çığıl ettirilerek ses verdirilirse yine böyle denir., F Atabay, Çıldır tarihi, 1987, 5
z.
çığım | hasar | F, E C, B türü yapılarda çığım (hasar) görülmüştür., | AhmetErcan, | Tabanlı-Van Depremi- 2011, | www.bilimania.com/haber/521/tabanli-van-depremi-2011, 25.10.2011
a.
çığımlı | hasarlı | Halkın çığımlı (hasarlı) evlere girmemesi önerilir., | AhmetErcan, | Tabanlı-Van Depremi- 2011, | www.bilimania.com/haber/521/tabanli-van-depremi-2011, 25.10.2011
s.
Çığırından çıkmışlık –ğı | Fatma Aliye Hanım kendi neslinin sürekli sözlüğe baka baka Türkçe metin okuma zahmetine girmektense sözlüğe baka baka hiç olmazsa Fransızca öğrenmeyi yeğlediğini söylüyor. Bunu diyen Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı. Türkçe'nin çığrından çıkmışlığını en iyi anlatan örnektir bence., | R Doğukan Oruç, 14.2.2020, twitter
a.
çığırmak | 1. Çağırmak, 2. Yüksek sesle bağırmak. | Çığırır Mustafa kemal, / Yok eder bir hal beni. / Sankim alıp gitmiş ezelden, / Bir yüce kartal beni, / Çabucak., | Dağlarca, DA19MD, (1969), 1998, 22 | [K]endilerine tanınmış bu yüz yıl fazla alternatif hakkı dibine kadar kullanmak gayretiyle kendi yollarına taşmış yayalara kafasını arkaya çevirerek çığıra çığıra pedal sürerken-., | AyçaŞen, T, 12.2.2012
f.
çığırtaş / cığırtaş | Yoldaş. | Meselâ proletarya münekkitlerinden Ali Nazım'ın Edebi ağırda} lanmış hakkında başlıklı yazısından bir parça: Bu suretle cığırtaş demek, iktisadî ve içtimaî sistemimizde bize yardıma ve müttefik bulunan sınıfların edebiyattaki mümessilleridir ki, ..., | M Emircan, ?E M Kırımal, Institut zur Erforschung der UdSSR Dergi, 1956, C 2, 114
a.
çığırtaş | Yoldaş | Meselâ proletarya münekkitlerinden Ali Nazım'ın Edebi ağırda} lanmış hakkında blı yazısından bir parça: Bu suretle cığırtaş demek, iktisadî ve içtimaî sistemimizde bize yardıma ve müttefik bulunan sınıfların edebiyattaki mümessilleridir ki, ..., | M Emircan, ?E M Kırımal, Institut zur Erforschung der UdSSR Dergi, 1956, C 2, 114
a.
çığırtkan düdüğü | Yalancı ışıklar, çığırtkan düdükleri bunlar. Hani ördekleri avlamak için avcılar ördek sesi taklidi yapan bir düdük öttürürler ya, işte onun adıdır., | ŞAbak, 2.7.2011 eposta
Çığırtma | Basit, küçük, nefesli bir çalgı. | Ötekinde de yarım kavala benzeyen kalın bir çığırtma vardı. - Osman Cemal Kaygılı TDK | Bu lakırtıların arasında çığırtma gibi ince çocuk sesi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
a.
Çığırtma I | (Birdenbire lokomotif düdük çalar... Aşağıda telâşlı bir gürültü kopar. Tiren artık hareket edecektir. Ayak sesleri | Padişahım çok yaşa!lar, türküler, cura, kaval, çığırtma sesleri. Ali ile Kamber Dayı telâşla vagonun üstünden inerler.), | Güntekin, SY, 99
a.
çığırtma II | Ah! İşte gene bir akşam, sıradan bir akşam, içmenin en güzel bahanesi. Masanın üstünde çığırtma kalıntıları, şişeler, müzik., | Onur Çalı, 44
a.
Çığıt | Meyve çekirdeği. | Samsun Ladik Amasya yöresinde meyve çekirdeğinin adı çığıt imiş:, | A Savaş, 28.10.2022
a.
Çığlık –ğı | +++
a.
Çığlıklamak | Ne yapayım, şu çılgın kuşlar. Yine çığlıkladılar uykumu. Kalktım ben de., | T Polikar, 1997, 134
f.
Çığlıklı | çığlığı çokça barındıran, acılı. | Garip Hâfız'ın hikâyesi; Osmanlı çınarının dışarıdan sûretâ sessiz ama içinden sancılı, çığlıklı, feryatlı yıkılışı hengâmında yaşanmış acıklı; tuhaf ve ibretlik bir hadiseler buketi..., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.30
s.
Çığlıksız | Yokoluş / acı da duymuyorum, korku da / kaba sabayım bir dülger çırağı kadar / bir çığlıksız yokoluş karşısında., | Ahmet Oktay, Konuşmalar, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 211 | Mazot nefesli, floresans dudaklı, kül rengi gökkuşağı kubbeli betondan sirk çadırlarının en büyüğünden içeriye girdin. Ardından adamsız girdin. İçeride bula bula çığlıksız kadınlar buldun., | F Ulay, 1988, 65
Çığrış | çığırma işi, çığırış | Martılardan bahsetmiyorum. Onları sayısız çığrış ve çırpınışlarıyla kıyılarda görür durur ve görmesini de severiz., | H Balıkçısı, MA, 1962, 5
a.
Çığrış | çığırma işi, çığırış. | Martılardan bahsetmiyorum. Onları sayısız çığrış ve çırpınışlarıyla kıyılarda görür durur ve görmesini de severiz., | H Balıkçısı, MA, 1962, 5
a.
Çıh | Hayır. | Sırf bazı insanların önyargılarını yanıltmamak için yanlış yaptığın, kötülük yaptığın oldu mu çocuk? ' Panayiotis 'çıh' diye kaldırdı başını., | Onur Çalı, 20
ünl.
çıhış yapmak | [Bir de onların cinsellikten ekonomiye her konuyu bilen ve vaktiyle düşünmüş ve söylemiş, yazmış danişmendleri vardı.[Ermeni meselesinde otel açık büfelerinde büyük tabaklar elde az çıhış yapılmadı, hala Ermeni incelemeleri yapan kurumsal bir yapı, akademik gelenekte oluşmadı -Asam ERAREN akıbet malum..Bu gruptaki arkadaşlar bu tavrı hep eleştirdi.], | KÜçüncü, 6.7.2013, eposta
f.
çık çık yapmak | [O] zamanın Mehmet Ali Birand'ının belgesel yapması, biz Türklerin de ekran karşısında 'çık çık çık' yaparak izlememiz demek!, | DOral, T, 18.2.2012
b.f.
çıkacak | gelecek (bela, felaket) | Birinci Dünya Savaşından evvel İttihadçıların İstanbul valisinin İstanbulun kedi ve köpeklerini toplayıp Hayırsız adaya sürdüğünü, hayvancıkların orada acından birbirini yiye yiye uluştuklarını, haykırışlarının Kadıköyü'nden işitildiğini, İstanbul halkının da ona yardımcı olduğunu nakletti. Aklı erenler | Bu İstanbul halkının başına bir çıkacak var demişler., | 25.6.2011 YÖzaslan'dan Türkocağı'nda.
a.
Çıkagelmek | Gel ey ölüm gel! Geç kalma çabuk gel!' diye nida eder imiş. Bir de ölüm çıkagelmesin mi? , | Ahmet Midhat E/E Ülgen, KH, 1296/1879, 65
bf.
Çıkak | mahreç. | Politikanın salt ilkelerden ibaret olduğunu zannedip, değişen
a.
Çıkar | menfaat bk. Tanzimat fermanı
a.
Çıkar | uygun. | Ayağımla sigarayı söndürdüm. 'Adama tek çıkar cevabı verdim: Vazifeyi kendine sakla. Bu birkaç gün önceydi. Bugün mahvolmuş bir durumdayım ve nerdeyse iflas edeceğim. İşimin yüzde seksenini kaybettim, çünki beni kara listesine aldı. Yalnız bri şüphe üzerine buraya geldim. Son bir ümidim sizsiniz., | Robbins/Arpat, 99
s.
çıkar yol
a. mec.
çare, çözüm.
"Sadeleşmeli usul, sadeleşmeli kanun, / Çıkar yol mu acaba savullar ile savun?", F Telatar, Onlar, 28"
Çıkara görmek/çıkaragörmek | Namaz yumurtasından civcivi çıkara gör, yerden tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma!, | A Akpınar, 2007, 141
bf.
Çıkarcılık -ğı | Bu iş hakikaten zor değil. Biraz fazla çıkarcılıktan ve kârdan fedakârlık etmek kâfidir., | Taray, 107
a.
Çıkarcılık | Bu iş hakikaten zor değil. Biraz fazla çıkarcılıktan ve kârdan fedakârlık etmek kâfidir., | Taray, 107
a.
Çıkarcılık | Bu iş hakikaten zor değil. Biraz fazla çıkarcılıktan ve kârdan fedakârlık etmek kâfidir., | Taray, 107
a.
Çıkarılma | Zam yapma | Tam rekabetsiz kalınca fiyatların çıkarılması, kalitenin düşürülmesi yalnız kendi insaflarına, daha doğrusu çıkarlarına kalmıştır., | Taray, 158
a.
Çıkarılma | Zam yapma. | Tam rekabetsiz kalınca fiyatların çıkarılması, kalitenin düşürülmesi yalnız kendi insaflarına, daha doğrusu çıkarlarına kalmıştır., | Taray, 158
a.
çıkarım
a.
netice, vargı.
NYT yazdı: Trump-Biden düellosundan 6 çıkarım / Başkan Biden yaşıyla ilgili endişeleri gidermekte başarısız olurken, Donald Trump çılgın ve abartılı iddialarını güçlü bir şekilde ortaya koydu. Canlı yayın boyunca moderatörler iddiaların doğruluğunu kontrol etmekte zorlandı. NYT, Trump ve Biden'ın seçim düellosundan 6 çıkarımı yazdı. Oksijen, 28.06.2024,
çıkarım | [İ]ranlı yetkililerle görüşüp yeni petrol ve gaz çıkarımı için hazırlık yapıyorlar., | SYaşar, T, 4.7.2014 | Doğalgaz gibi uzun vadede gelir getirecek doğal kaynakların çıkarım, kullanım ve dağıtım haklarının taraflar arasında hakça paylaşımı ister istemez ortak gelecek olasılığını daha gerçek kılar., | UDEralp, T, 12.11.2014
a.
Çıkarımcılık –ğı | teknolojik çıkarımcılık teknolojik determinizm'in bir alt-kolu. karikatürize bir yaklaşım olduğu için örneklerken (ister istemez) sorunsuzca karikatürize edebiliyorum: suv kullanabiliyorlarsa medenidirler. m1 abrams tankla gelen evrensel dengeleri gözetiyordur. uzayı aşıp gelmişlerse bilimsel bir amaçla, ahlaki bir misyonla gelmiştirler., | otisabi, 16.07.2009 05:54 ~ 06:05, EkşiS
a.
çıkarımsal | Nitekim, mantıksal çıkarımsal baglamlar içinde incelendikte, s- önermelerinin gerçekten de böyle oldugunu saptamakta gecikmeyiz. Aydınlatma örneği olarak yine (1) önermesini ele alıp mantıksal ince yapıyı günışığına koymak ..., | A Kerek, Hungarian Metrics: Some Linguistic Aspects of Iambic verse, 1971, 100
s.
Çıkarıvermek | Giyecek öteberim kahvede bıraktığım bavulda olduğundan, işe yarayacak neyim varsa tümünü hastanedeki odama çıkarıverirdim., | S Şengil, 1983, 40
bf.
çıkarıvermek | Giyecek öteberim kahvede bıraktığım bavulda olduğundan, işe yarayacak neyim varsa tümünü hastanedeki odama çıkarıverirdim., | S Şengil, 1983, 40 | Derviş Baba çıkarıverir., | H Aycın, Esrarname, 51
bf.
Çıkarmak | Zararını geri almak, yitirdiğini kazanmak. | Bir şey yapmaya imkân yoktu: Oyunu bırakmak tekliflerini Salahattin Bey şaşkın, fakat sert bir el işaretiyle reddetmiş ve Hilmi Bey de: | Bırakın canım, oynasın beyefendi! Belki çıkarır. Bak, biz de zarardayız, yarım mı bırakalım oyunu deyince, herhangi bir şey yapmak büsbütün imkânsız olmuştu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 54
f.
Çıkarsal | Ana dilini yasaklamak, yokluğa mahkum etmek ne ahlaki ilkeler (kendin için istemediğini başkası için de isteme...) ne hukukuki kaideler (özgürlükleri özgürlükler sınırlar, kaldı ki diller arasında doğal bir zıdlaşma yoktur ve resmi dilin yanında ana dilin yaşatılması tamamen mümkündür ve dünyada örnekleri de çoktur...) ne siyasi/çıkarsal kurallar (bünyede yumuşak karın veya merkezden kaçma zemini oluşturmamak vs...) ne de estekik ilkelerle (bütün bitkileri bir bitkide eritirseniz ülkeyi çoraklaştırırsınız) bağdaşır., | Akif Beki/Hasan, 17.8.2019, KararG
s.
Çıkarsama | Tümevarım üzerinde fazla durmayıp sonuç çıkarmaya geçiyor, bu bölümde akılyürütme (istidlal) namı altında | talil veya daha umumî olarak çıkarsama (inférence)dan bahsedilecektir. deyip, çıkarsamayı vasıtasız ve vasıtalı ..., | MÜ İlahiyat Fakültesi D, 1957, C 6-9, 142 | Çıkarsama | Armand Cuvillier, Küçük felsefe sözlüğü, | 1944, 12 | Leibniz, mantıktan, çıkarsamayı önermelerin muhtevalarından tamamen bağımsız kılmasını istiyor. O, matematiğin, mazhar olduğu büyük ilerlemeyi böyle bir bağımsızlığa borçlu olduğunu görmüştür. Çünkü mekanik hesap, usa vurmayı ..., | AÜDTCF D, 1944, C 3, 434 | Gözlemlere dayanılarak yapılacak tasvir, tahlil ve çıkarsamalar (inference) hep istatistiksel ..., | A Ş Sanay, Eğitimde ölçme ve değerlendirmeye bir giriş: araçlar ve metotlar, 1958 45
a.
Çıkarsanmak | Burada birincil planda çıkarsanacak olan ilke, yargısal adaletin tesisi ile teskin olacak olan kişinin vicdanını demagojiye veya herhangi bir politik/apolitik tercihe kurban etmeyecek bir hak duygusunun yaratılması temel beklentisidir., | MKılıç, 21.01.2014
f.
Çıkarsız | Buna karşılık, sanatçı, insanın değerliliğinin farkına vararak, durumu protesto etmektedir: | (S)anıldığı gibi günümüz şairi baskılardan büsbütün yılmış, ezik çıkarsız bir durum içinde değildir.(11), | Fırat Caner, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 40
s.
Çıkarsız | Daha derin, daha ateşli, daha şefkatli, daha çıkarsız, daha ince bir sevgiydi., | Loti, CCT, 204
s.
çıkartan | özne | Tez 1: | Aslında yangın nasıl çıkar, belki çıkmamıştır. Çıkartan kimdir ona bakmak lazımdır., | LYılmaz, T, 28.12.2011
a.
Çıkartma | Ayrıca bir de mektubun alt köşesine bir çizgi roman kahramanının plastik çıkartması konmuş. Mektubun içeriği ise daha ilginç. Hitapsız mektup, | Ben on üç yaşındayım diye başlıyor, daha sonra, ad, adres ve ilin adıyla devam ediyor., | Y Ural, Temel Reis, 5
a.
Çıkartmacı | Oysa sanatın dünyayı değiştirme göreviyle bu çıkartmacı, şabloncu sanat arasında hiç bir ilişki yoktur. Sanat, tıpkı felsefe gibi, bilim gibi insan düşüncesinin, insan pratiğinin, insan duyarlılığının ayrı bir etkinliği olarak ..., | Türk Dili, 1975, C 32, 554
s.
çıkçık / çık çık | Bu havadisten sonra mahallenin kadınları, hadise hakkında fikir beyanında bulundular. –Çık çık. Hiç öyle adam değildi ayol..., | Gürman, 74Çık!... çık!... Şuraya bak!. Bu halk duyarsız ağbi duyarsız. Bana bi buzlu çay yapsana Arzu, hararet bastı, şlop, şlap!..., | R Erer, Tehlikeli ilişkiler, 2000
çıkçıklama | Sonra bütün yol boyunca otobüsün şöförü stres altında kalıyor otobüstekilerin | çıkçıklamaları yüzünden, daha dikkatli kullanmaya başlıyor., | 2006. | Ne bu sabah kahvaltısında mıyız çıkçıklamaları içinde birer çatal ancak alabildiler. NÇintay, R, 22.12.2008
a.
çıkçıklı | s.La Isla Bonita, tralla, avunur çıkçıklı şarkılarla / para etmez dizelerle, tanımadıklarına çabucak adanan / uzağa kabara kabara hüzgün gülleri / katılarak ağlar plastik Chaplin 'smile' derken ona, | NeslihanYalman, CazKedisi, 2015, sayı 2, 33
TDK-
Çıkı | çıkın | Haftada, on beş günde bir postadan büyücek bir çıkı alırdı. Çıkıda neler yoktu? Bir, iki çamaşıra sarılı kuru üzüm, incir, sucuk. . . Çıkı bazen de içi boşaltılmış, sade çamaşır gelirdi., | Ali Fuat Başgil, Yakın maziden hatıra kırıntıları, 2007, 66 x-in çıkısı
a.
Çıkı | çıkın. | Haftada, on beş günde bir postadan büyücek bir çıkı alırdı. Çıkıda neler yoktu? Bir, iki çamaşıra sarılı kuru üzüm, incir, sucuk... Çıkı bazen de içi boşaltılmış, sade çamaşır gelirdi., | Ali Fuat Başgil, Yakın maziden hatıra kırıntıları, 2007, 66 | Birinin çıkısı | kirli çıkı ++
a.
çıkı | Çıkın. | İhtiyar gözündeki yaşları silerek elindeki ufak çıkısını teslim etti., | Asker oğlu, 14 | Haftada, on beş günde bir postadan büyücek bir çıkı alırdı. Çıkıda neler yoktu? Bir, iki çamaşıra sarılı kuru üzüm, incir, sucuk... Çıkı bazen de içi boşaltılmış, sade çamaşır gelirdi., | Ali Fuat Başgil, Yakın maziden hatıra kırıntıları, 2007, 66
a.
çıkıkçı | Şifahi fenniyat (teknikler): Sihirle karışık tababet ve diğer fenler teknikler, bilgiler), (sic) Ocaklılar, çıkıkçılar, kırıkçılar., | HTanyu, 1978
a.
çıkılmaz
s.
dermanı bulunmaz, çaresiz.
"Şu feleğin cevri dünya mihneti / Vurup pençesini dalattı bizi / Sevdanın güllesi aşk harareti / Çıkılmaz bir derde dolattı bizi.", San, Hicranî, 180"
çıkıntılık –ğı | Çünkü... Her türden komplekssizlik, her türden ezber bozma, her türden çıkıntılık karşısında ayrı bir heyecan duyarım., | A H Coşkun, Hr, 8.7.2017 | çıkıntılık yapmakYapma be oğlum! Bu kadar ön yargılı olma, her yerde çıkıntılık yapma! diye kendimi dizginlemeye çalışmıştım. HAlişanoğlu, 20.6.2011 blog | Solculuk, bu ülkede müesses nizama karşı çıkıntılık yapan unsurları bile düzeltmek inip kalkan bir çekiç haline gelmişse, oturup da başından itibaren düşünmek gerekmez mi dostlar? , | MAltınok, T, 21.06.2011
dey.a.
çıkırt | haşırt gibi ses taklidi. [11.12.2010]
z.
Çıkış | Askerlik uçakların savaşmak için kalkması. | Günde 100 çıkış, 300 çıkış, 500 çıkış / Yapar senin jetlerin., | Dağlarca, VS, 38
a.
Çıkış | Dış şartları gözlemleyiniz Çıkışı açmayınız. Çıkış yok. En yakın kullanılabilir çıkışa gidin. Çıkış A Çıkış B, | THY Emniyet kartı, 26.10.2022+ | 2. Ask. uçakların savaşmak için kalkması. | Günde 100 çıkış, 300 çıkış, 500 çıkış / Yapar senin jetlerin., | Dağlarca, VS, 38 | çıkışını vermek –ın deyim | İşimiz Allaha kalmıştır. Bizim yapacağımız hiçbir şey kalmadı. Sizin çıkışınızı vereyim. Alın, annenizi götürün., | RahmiDede, 28
a.
çıkış şarkısı | taburcu etmek Bir albümde sanatçının vurguladığı/klip çektiği şarkı.* | Eylem'in albümünün çıkış şarkısı 'Hayat Devam Eder' adlı şarkıdr. 10.8.2011 SGözüaçık
a.
çıkışlı | 2018 çıkışlı ilk albümüm İnsan gelir insan geçer'de 15 yaşından itibaren yazdığım şarkılar var., | Sena Şener, Oksijen G Müzik, 2-8 tem 2021, 3
s.
çıkışlık –ğı | ... çıkışsızlığın, deney faresine yıldızları döken öğretmen vahşi iktidarın küdönen insanların öyküleri . bunlar . ... Ama şiir bu işte , kavun değil ki koklayasın , süt Ama yazma edimi , bana kalırsa , bakmakla yetinmeyip görme- değil ..., | Varlık, 2005, S 1168-1173, 10 | Aporia*, çözümsüzlük, çıkışsızlık, ya da içinden çıkılmaz bir durum karşısında ne yapacağını bilememek tanımlarına denk geldiği gibi, çelişkili bir birlikteliğin oluşturduğu ... Sonuç: çözümsüz, çaresiz ve çıkışsız kalmak. Efendime söyleyeyim: Hasan Ali Toptaş Kitabı, 2010, 346 | İnsanlar daha kalın hatdiklerini yazdıkları metinlere boşaltade bitse daha önceden bildikleri bir lı , kalın çizgilerle ilerleyen hikâyelerrak okuru yoran , bıktıran yazarları da bütünlükleri var . ... Çıkışsızlık burada .Varlık, 1999, S 1102-1107, 58 | Gene Osmanlılıktan arta kalmış mülkiyet hakkı anlayışının gevşekliği , burjuva kanunlarının burjuvalar tarafından da ... sürüp gitmesinde fakirle zenginin fayda umması gibi ters , çıkışsız , batakçı bir statükoyu muhafazaya sürmüştür .Kemal Tahir, C Yazoğlu, Notlar/Çöküntü, 1992, 35 | Ayaklarının altında ezilen kumların gıcırtısı , şu karanlık ve nemli gecede , çıkışsız bir ömrün hüznünü dile getiriyor sanki .Türk dili, 1974, C 30, 489 | Beni bu felaketten uzak kalmak ( kılmak ) için ellerinden gelenleri yapanlara teşekkür etmeği vazife sayarım ... Mustafa Kemal , önce verili koşullarda ne yapılabileceğini denemiş, bunun çıkışsızlığını ve yerleşik meşruluk yollarının ..., | B Tanör, Kurtuluş üzerine 10 konferans, 1995, 67 |C. Arkalarından itilerek düştükleri sağlık sektöründeki iğrençlikleri ve çıkışsızlıkları gorüp tıptan vazgeçme, yerine ... gibi bir derdi ya da umudu olmayan, kararsız kalmış, daha doğrusu kararsız bıraktırılmış depresif tipler. Yenigündem, 1987, S 48-60, 38
a.
Çıkışmak | Firkatin derdine alışamadım / Kavim kardeşimle buluşamadım / Yalan dünya sana çıkışamadım / Bağladın kollarım tor ettin beni, | Halk türküsü
f.
Çıkışsız | 1. Çıkışı olmayan yer. 2. Mec. | çaresiz. | Belki de buna yıl sonra öğrendiğine emin olduğun bir bu kaldı ve bunca yıldır ipuçsuz yaşamaya alıştırdın kendini. Çıkışsız. Yokuş aşağı., | F Ulay, 1988, 105 | Kent içinin, kara film mekânının, dışarıda kaldığı, hatta kentin dışarıda kaldığı, sıkışmış, çıkışsız, kamusuz kıyıdakilerin bu boşluk mekânında ayakta kalma direncidir, söz konusu olan. Yaşam ve ölüm burada da aynı anda vardır ..., | D Derman, M Behlil, V Gökçe, 2001, 95 | Mekânların pek çoğu kahramanların zihnî kıstırılmışlığını belgeleyen çıkışsız bir odaya / hapishaneye dönüşür. Tipler, sanki geçmişleri hiç... koca kentten kalan; küçücük, karanlık loş odalardır. Kent insanı eve çekildiğinde ..., | Necip Tosun, Modern öykü, 2014, 25 | Hiçbiri çıkışsız, bitimsiz değil, buralardan düşülmez. Hatırlamadığı başka bir şey o zaman. Rüya olmasın. Hiçbir şey kesin değilken, olmadığını nasıl iddia edebilir. Belki de tam o sırada dalıverdi, sonra da rüyada sıkışıp kaldı., | Behçet Çelik, Patikaların İyi Yanı, ? ? | Ah! dedi kadın. İçinden dedi. İçindeki fareye dedi. Bu karanlık, dar ve çıkışsız yerde nefesimi azaltıyor bu adam. Bir değil iki kişiyiz şimdi, bir de kapan., | Onur Çalı, 17 | ??İsrail ordusunda göreve yeni başlayan bir komutan askerlerden Lübnan'da soykırım yapmalarını istedi “Öncelikle savaşçıların soykırım yapmasını umuyorum. Lübnan'ın köyleri ıssız kalacak ve yolları çıkışsız olacak”, @AyrimcilikHatti, 28.08.2024, X
s. mec.
çıkışsızlık | Çaresizlik. | Bu çıkışsızlığın sebebi acısıyla baş başa bırakılmış kesimlere sunulamayan berrak açıklamalar., | CAktaş, T, 19.3.2012 | Gary ve tüm bu sınıfın çıkışsızlığını en iyi, daha filmin başlarında üstelik, tirendeki beyaz ışığa hapsolmuş sinek gösteriyor., | KÇayırlı, T, 29.4.2015 | ... çıkışsızlığın, deney faresine yıldızları döken öğretmen vahşi iktidarın küdönen insanların öyküleri bunlar. ... Ama şiir bu işte, kavun değil ki koklayasın, süt Ama yazma edimi, bana kalırsa, bakmakla yetinmeyip görme- değil* ..., | Varlık, 2005, S 1168-1173, 10 | Aporia, çözümsüzlük, çıkışsızlık, ya da içinden çıkılmaz bir durum karşısında ne yapacağını bilememek tanımlarına denk geldiği gibi, çelişkili bir birlikteliğin oluşturduğu ... Sonuç: çözümsüz, çaresiz ve çıkışsız kalmak. Efendime söyleyeyim: Hasan Ali Toptaş Kitabı, 2010, 346 | İnsanlar daha kalın hatdiklerini yazdıkları metinlere boşaltade bitse daha önceden bildikleri bir lı, kalın çizgilerle ilerleyen hikâyelerrak okuru yoran, bıktıran yazarları da bütünlükleri var. ... Çıkışsızlık burada.*, | Varlık, 1999, S 1102-1107, 58 | Gene Osmanlılıktan arta kalmış mülkiyet hakkı anlayışının gevşekliği, burjuva kanunlarının burjuvalar tarafından da ... sürüp gitmesinde fakirle zenginin fayda umması gibi ters, çıkışsız, batakçı bir statükoyu muhafazaya sürmüştür .Kemal Tahir, C Yazoğlu, Notlar/Çöküntü, 1992, 35 | | Ayaklarının altında ezilen kumların gıcırtısı, şu karanlık ve nemli gecede, çıkışsız bir ömrün hüznünü dile getiriyor sanki., | Türk Dili, 1974, C 30, 489 | Beni bu felaketten uzak kalmak (kılmak) için ellerinden gelenleri yapanlara teşekkür etmeği vazife sayarım ... Mustafa Kemal, önce verili koşullarda ne yapılabileceğini denemiş, bunun çıkışsızlığını ve yerleşik meşruluk yollarının ..., | B Tanör, Kurtuluş üzerine 10 konferans, 1995, 67 | C. Arkalarından itilerek düştükleri sağlık sektöründeki iğrençlikleri ve çıkışsızlıkları gorüp tıptan vazgeçme, yerine ... gibi bir derdi ya da umudu olmayan, kararsız kalmış, daha doğrusu kararsız bıraktırılmiş depresif tipler., | Yenigündem, 1987, S 48-60, 38 | 1950 Kuşağı yazarlarının öykülerinde ağırlıklı olarak kentli insanın çıkışsızlığı, bunalımı anlatılmıştır. Cinsellik öykülerinde önemli yer tutmuş, toplumsal kabuller, evlilik kurumu da daha önce olmadığı kadar sorgulanmıştır.
a.
GTS-
Çıkıvermek | Sanki Karadeniz çıldırmamış süt limanlıktı. Güya limandan çıkarılacak hiçbir şey yoktu. Bütün dudaklar sevinçle bir alkış gibi gülümsediler. Ve on beşlik toplar; obüsler; cepaneler Cepteki ipekli mendil hafifliği ile karaya çıkı çıkı verdi., | Aka Gündüz, Meçhul asker, 1930
bf.
Çıkıvermek | Sanki Karadeniz çıldırmamış süt limanlıktı. Güya limandan çıkarılacak hiçbir şey yoktu. Bütün dudaklar sevinçle bir alkış gibi gülümsediler. Ve on beşlik toplar; obüsler; cepaneler Cepteki ipekli mendil hafifliği ile karaya çıkı çıkı verdi., | Aka Gündüz, Meçhul asker, 1930 | Biliyorum, söylenecek söz değildi bu. Ama o anda ağzımdan çıkıvermişti. / Böyle bir tiyatro gecesinde, iki perde arası, bir büfe önünde birdenbire karşıma çıkıvereceğini nerden bilebilirdim? ..., | O Hançerlioğlu, 1956, 9/19 | Evet! Yollardaki kazıyanlar bizzat para arayanlardı. Yaklaşıp ben de baktım. Aslında çok güzel bir şey. Ah, bir de size çıkıverse..., | N Tuncer, Trafalgar, 82
bf.
çıkla | 1. Sade, yalnızca, salt | Peyniri çıkla yiyor. | 2. Tıpkı. | Çıkla babasına benziyor., | ASavaş, 21.1.2013 Ermenek/Kantarlı Köyü | 3. katıksız, katkısız, tek başına. Eti çıkla çıkla yemek: Katıksız yemek, ekmeksiz yemek. | Çıkla kelimesi, Elbistan'da tıpkı, sade, saf, katıksız, katkısız gibi anlamlarda kullanılır. Mesela: ?? Katıksız ekmek yiyen birine | Çıkla ekmek yiyor derler. ?? Çocuğunu tepeden tırmağa çamura bulaşmış gören bir anne | Aman anaaam eve bir geldi ki üstü başı çıkla çamır oluk gı! diye dertlenebilir. ?? Bir başkası tıpkı benzetince | Bu kız büyüdükçe çıkla teyzesi oluyor der. ?? Öteki, benzerliği şöyle ifade eder: | Huyu, oturuşu, kalkışı, bakışı, kaş çatışı bile çıkla babası olup çıkmış., | Arif Bilgin, Çıkla, dibace.net, 1.5.2023 | Eti çıkla yani tek başına yersen yetmez, ekmekle yersen ürentilü olur, yeter., | A Savaş, 25.3.2021
Çıkla | Katıksız saf
s.
çıklamak | Çimlenmek*. Konya Eti çıkladı. A Savaş | ÇIKLAMAK, Toprağa atılan hububat taneleri intaşa başlamak (Yozgat)., | Türk Etnoğrafya D, 1956, C 1-5, 22
f.
çıkma
a.
eski, kullanılmış eşya.
tr. çık-ma
"Çıkma parçalar aranıyor, otomobilde çıkmacıların işi yoğunlaştı."
26.11.2023, haberler
çıkma
a.
"Bu konutlar çıkmaları, geniş saçakları, kafesli pencereleri,cephe dekorasyonu ile Osmanlı konut dokusunun karakteristik örneklerini oluştururlar..", İ Kara, Süleymaniye Mahallesinin Terkedilmiş Hali ... , Derin Tarih, S 145, Nis 2024, 7"
Çıkma | çıkma jant. çıkma lastik | Direniş tepelerinde yakılan çoban ateşlerinde, çokça çıkma lastik yakılıyordu., | Ş Yılmazer, Turhal'da Devrimci Mücadele-Göç Yolundan Devrimci Yol'a, İstanbul 2018, ? lastik –ği | kış lastiği | yaz lastiği | çıkma yaz lastiği
s.a.
Çıkma | Orjinal x 9 sisibar arıyorum; sıfır, çıkma farketmiyo[r] ya da custom sisibar yaptırabilece[ğ]im bi[r] adres var mı? , | www.motordelisi.com 30.6.2011g | çıkma jant/cant, çıkma lastik 2011+ | çıkma yaz lastiği
s.
çıkmacı
a.
eski, kullanılmış eşya satan kimse.
tr. çıkma+cı
"Otomobilde çıkmacıların işi yoğunlaştı."
26.11.2023
çıkmacılık -ğı
a.
eski, kullanılmış eşya satan ve kullanan kimse.
tr. çık-ma-cı-lık
"Çıkmacılık işi yapmak isteyen bence önce bir çıkmacıda en az 2 sene çalışsın.","
Ertekin Nickli Üye, 12 oca 2019, https://www.techturkey.com › ... › Sohbet
çıkmadık | Bu haberi okuyunca aklıma yıllar önce yaşadıklarım geldi. ??Mesleğim gereği özellikle Batı Anadolu'nun doğasında gezmedik yer, altına bakmadık kaya, çıkmadık dağ bırakmadım diyebilirim. Sene 2010, bir dostuma ziyaretteyim. Kendisi de o dönem bölgenin eşsiz güzellikte bir ++, Yasin İlemin @anatoliacaracal, 03.05.2025,X
s.
çıkmadık canda ümid/umut var/dır atasözü durum ne kadar kötü olursa olsun yine de bir umut vardır. | ... Çıkmadık canda ümit vardır. Atlatırız, merak etme. Sinirlerin bozuk; sana, iki kadeh likör vereyim, gel. (Merdivene doğru çeker.), | M Yesari, Erkek güzeli, 1941, 52
Çıkmak –e | Gittim, o zamanlar sakallı bir kaymakam vardı, ona çıktım., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 47 | Çıkmak –e | Yüzüne görünmek. | Evlerinin alt katındaki alçak tavanlı ve loş odada bir köşe minderine oturarak hiç durmadan okuyup kınalı elleriyle tesbih çeken, üç ayları tutan, günde bilmem kaç rekât nafile namazı kılan ve damadına bile başörtülü çıkan bu kadının Ali'ye karşı büyük zaafı vardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 77
f.
çıkmalı
s.
çıkma özelliği olan.
tr. çık-ma-lı
"İtfaiyeci ekipmanları Oxford içi çıkmalı kol çıkma parka", http://t27.redsoft.com.tr/itfaiyeci-ekipmanlari/oxford-ici-cikmali-kol-cikma-parka, 27.5.2019g | "çıkmalı yaka"
Çıkmalı | İtfaiyeci ekipmanları Oxford içi çıkmalı kol çıkma parka, | | http://t27.redsoft.com.tr/itfaiyeci-ekipmanlari/oxford-ici-cikmali-kol-cikma-parka, 27.5.2019g | çıkmalı yaka a.
s.
çıkmalık | Aradan sadece bir denize girip çıkmalık zaman birimi geçti., | DOral, T, 13.8.2011
a.
çıkmamışlık -ğı | Başımı pencereye çevirmedim ama biliyorum, görebileceğim tek şey, ceviz ağacının sere serpe uzanarak benimle yer değiştirmek isteyişindeki açığa çıkmamışlıktır., | Ömer Say, 2010, 53
a.
çıkmamışlık –ğı | Başımı pencereye çevirmedim ama biliyorum, görebileceğim tek şey, ceviz ağacının sere serpe uzanarak benimle yer değiştirmek isteyişindeki açığa çıkmamışlıktır., | Ömer Say, 2010, 53
a.
çıkmışlık –ğı | Büyük diye hatır saydım. Yoksa vız gelirdi onun içeri girip çıkmışlığı..., | OKemal, 1969, 14
a.
çıkmıyagörmek | Bir gerçek yeni çıkmıyagörsün, hemen ardından sahte yeniler sökün ediyor., | S Eyüboğlu, Gerçek yenilik, Varlık, 131 MReşit
çıktı | mezun | Bu kabul yani lise çıktısının çok yetersiz olduğu varsayımıyla aşağıda kendi önerimi sunmaya çalışacağım., | EKarakaş, Star, 26.1.2014 | İmgesel ve saklı olduğunu düşündükleri gücün gölgeleri adına bir muhayyel âlemde yaşamayı alışkanlık haline getirenler, sadece kendi özgüvenlerinin şarjını tüketmekle kalmazlar; aynı zamanda, sahici yakınmalarının çıktılarıyla düşmana bir manevra imkânı da temin etmiş olurlar. | , | MehmetDoğan, T, 20.8.2011 | 31 Mayıs'tan bu yana yaşadığımız olayların da, bir yönüyle sözünü ettiğim derin umutsuzluğun bir | çıktısı olduğu kanaatindeyim. | , | AGörmüş, T, 24.6.2013 | çıktı kontrolu | Çok memnuniyet verici gelişme de YÖK bünyesinde bir Kalite Kurulunun kurulmuş olması. Şu işleri yaptık da sonucu ne oldu? Buna | çıktı kontrolü deniliyor., | TAkyol, Hür, 20.8.2015
a.
çıldır çıldır | Bata çıka döke saça yaka paça hop hop / Kımıl kımıl kıpır kıpır kıtır kıtır kaç kaç / Çıldır çıldır çıldırıyoz / Haydin kolları kaldırıyoz / Çıldır çıldır çıldırıyoz.
z.
çıldır çıldır çıldır çıldırmak deyimindeki ikileme | [N]ikahlı olmadığı bir kadınla hayatında ilk kez bu kadar fazla yaklaştığı için de çıldır çıldır çıldırıyor ve hanımefendiye bir şişe fiski daha ikram ediyordu., | İOAnar, 2013, 40
çıldıran | Çıldıran bir aktör. Bir şey yapmağa niyeti olmayan bir tiyatro müdürü. Birbirini ezen halk... Allahın belası yağmur..., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 16
çıldırayazmak | Ben aşkı eski bir gömüt kapağında buldum da bir gece çıldırayazdım., H H Korkmazgil, ?
b.f.
çıldırı | çılgınlık | Beylik Osmanlı tarihlerinin 'deli' yaftasını yapıştırdığı Sultan İbrahim'e Oflazoğlu bu oyuncuyla bambaşka bir yorum getirir, 'insan' İbrahim'in çıldırıya varan çaresizliğini anlatır., | Sİleri, ZCumartesi, 25.8.2012
a.
çıldırık –ğı | -Sen korkuyon mu bakem ablandan? zynpkymk: Bazen o da çıldırık olduğu zaman gözü hiç bişe' görmediğinde., | www.chomologko.com/forum/index.php? topic=831.50;wap - 3k –dan.
Çıldırmak | mec. Birdenbire çok yükselmek. | Fiyatlar çıldırdı!
f. mec.
çıldırmalık | Şuraya bak çıldırmalık çığlık atmalık bi sabah değil de ne Zafer kazanmış görünen surat, | Yâse @Ysminunl, 16.11.2021, twitter
s.
çıldırtı | Elimde, içi buz tutmuş bidon çıldırtısıyla geçen kışın düşüncesini, şimdi hayallerimde kemiriyorum. Yaz gelmeden, kışı özledim., | Kurtuluş Gökdoğan, Türk Dili Sözvarlığı (TDS), 21.2.2022, facebook
a.
çıldırtıcı | Neş'em bir çocuk gibi çıldırtıcı ve taze; / Yükselse şarkılarla içimden bir cenaze / Aklımı zincirleyen mantığı yok ederdim!., Nazım Kemal, 10
s.
Çılgıncasına | Sonra, hep beraber kucaklaşırız. Üçümüz de, çılgıncasına sevilmeye değer yaratıklarız., | O Hançerlioğlu, 1959, 39 | Eğer on dokuz yaşında, çılgıncasına yemek yiyen, horlayan ve ne yazmasını, ne de okumasını bilen bir delikanlı olduğu bilinmese, kalın sesle konuşarak eğlenen on yaşında bir çocuk olduğu düşünülebilirdi., | N Berberova, Mozart'ın dirilişi, 1994, 30
z.
çımgışma
a.
1. nesnesiz. üşüme, korku, tiksinme gibi herhangi bir nedenle tüyler diken diken olup derinin nokta nokta kabarmasıyla birlikte ansızın titremek, ürpermek. 2.kabarmak, büyümek, genleşmek*.
"Gözleri fal taşı gibi açıldı. Baktıkça kanı karıncalanmaya, içinde belirsizmiş gibi duran sinsi istekleri uyanıp çımgışmaya başladı", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 79"
çımgışma | Yanmalar, çımgışmalar oldu kanında. Nasıl olmasındı, nasıl içi burkulmasındı ki? Aylar önce nallayıverdiği atın tırnağında selamı gelmişti Simber'in. Gözleri yaşardı, kasırgalar koptu yüreğinde., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Selam Ateşleri, 24
a.
çımkışma
a.
"Kalbinde pırıltı olan da var / Dabaz döken de / Kulakları çımkışan da... çöz çözebilirsen..", @hinzirmesrubat 3 Tem 2022, Twitter"
çın
a.
yere düşen madenin çıkardığı ses.
tr. yans.
"Döşemeye düşen para, çın diye bir ses çıkardı.", 26.07.2018"
çın çın çınlatmak | Alkışlar ve 'bravooo' sesleri salonu çın çın çınlattı. Bu arada gözyaşları da olayın süsü idi., | M Gezen, 1982, 104
çın çınlı | Gelin de | Ben yazılarında açıklık ve seçiklik bulunmayan yazarın anlattığı şeyi kendisinin anlamış olacağından da kuşkulanırım. Şiirlerine birtakım çın çınlı düşler sokuşturan ozanlar da bu yüzden hayal yoksulu sayılmalıdır. Düş gücü zengin olan şairin imgelerini ışıklı bir temel üzerine oturtması işten bile değildir. diyen Salâh Birsel üstada hak vermeyin şimdi..., Mehmet Binboğa, dibace.net, 18.10.2024
s.
çın madeni para sesi | Para, çın diye bir ses çıkardı..., | İzgü, Güldüren u, 1983, 8
çınar | Mec. Saygın ve değerli bir insan. | Bir çınar devrildi. (Zeki Ökten için), Star, 20.12.2009
a. mec.
çınarlı | çınar ağacı olan. | Diğer taraftan, Eyüpsultanda da, yine sahabeden Halit bin Zeyd ve Kâab hazretlerinin, Valide camii dışındaki Çınarlı çeşmede Ebu Zer Gıfari'nin, Kocamustafapaşa camii avlusunda da yine sahabeden bazılarının kabirleri vardır., | M Nalbantoğlu, 78 | Ertesi gün de aynı geçti: misafir uyudu ya da pencerenin önünde, ses çıkarmadan, hareket etmeden oturdu, bir şeyler bekler gibiydi; ya da çıkıp köyde bira dolaşıyordu, küçük sokaktan gelerek meydana kadar yürüyor, çınarlı yola çıkıyor, yiyecek bir şeyler satın alıp, ses çıkarmadan geri geliyordu., | N Berberova, Mozart'ın dirilişi, 1994, 40-41
s.
Çınarlıçeşme | Ali buna biraz içerlese bile, ses çıkarmadan dinlediği için, memnun, anlatır, anlatır, sonra akşamüstü onunla beraber sokaklarda gezmeye ve testileri alarak yine beraberce Çınarlıçeşme'ye su doldurmaya giderdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 28
a.
Çınarlıklı | Yolun sıkışıklığından kaçmak isteyen bazı arabalar geri dönüyor, kendilerini çınarlıklı yoldu buluyor ve nasıl çıkacaklarını bilmediklerin meydanda dönüp duruyorlardı, sonra bir yolunu bulup, güneye uzanan sınırsız çizgiye katılmak üzere büyük yola geri dönüyorlardı., | N Berberova, Mozart'ın dirilişi, 1994, 50
s.
çınçın | Üsküdarda sucuların. / Gündüzün en orta yerinde / Sevgini naftalinle, / şehne dökül / Susayana su! / İç ve boğul. 'Çınçın! Buz iç...', S Erözçelik, 1991, 30
Çıngı | altı yüz çırak elli usta Sıvas'ta / çekiç burunlarından çıngı sektiriyorlar., | A İlhan, Demir kuşaklı halkımız, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 164 | gözleri ufku içiyor makinistin (...) raylarından çıkmadan / çıngısıyla / soluğuyla / sesiyle / yaklaşıyor sabaha // gözlerinde çıngı çakan çeteler / obalılar abalılar yoldaşlar / derlenmişler deste deste, | O Telli, Şahince, 17//61** | Üçe bölmüşsün ismimi, tek heceyle çağrılacağız heyhât / Kul'uz amenna / Kül olmanın fetvasını hangi ilmihâl saklıyor! / Çıngı! /Ateş! / Vaveylâ!, | Sümeyra Sıddık, Barbar D, Mart 2019, S XXXII, 22
a.
çıngıdı çıngıdı ses taklidi | Ortaköy'den bindiğin çıngıdı çıngıdı motorlarda sana senin olan yat kadar mutluluk yaşatabilmeli, | www.deniztuzcuoglu.com/seyirdefteri/8/, 11.4.2012den önce.
çıngıl | Bir sonbahar günü baktık ki küçük çam ağaçları filizi, körpe diken yapraklarıyla, üç beş kocayemiş çıngıl çıngıl yemişleriyle yer yer esmer, pembe, kül rengi toprağa saye salar., | SaitFaik, KaranfillerveDomatesSuyu, MahalleKahvesi
çıngıldamak | Şır şıngıldar şır şıngıldar / Köstek belde çıngıldar / Şır şıngıldar şır şıngıldar / Zincir belde çıngıldar / Şır şıngıldar şır şıngıldar / Hançer belde parıldar, | Halk türküsü, Ağrı
f.
çıngıltılı | Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içemezsin. | , | Çetin Altan, Limonata ve rafadan yumurta, M, 2.6.2003
s.
TDK-
çıngıltılı | Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içemezsin., | Çetin Altan, Limonata ve rafadan yumurta, M, 2.6.2003
s.
TDK-
çıngıltılı | Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içemezsin., | Çetin Altan, Limonata ve rafadan yumurta, M, 2.6.2003
s.
TDK-
çıngımak | Gözleri bağlı dolaştırılırken yüzyılın gençliği / tirşe bir yıldız kaydı göğün kalbinde / çeliğe dökülürken teri / çıngıdı çekici örste, | MehmetHameş, | http://www.siirakademisi.com/index.php? /site/siir_goster/6731, 21.7.2013girildi | El büyüklüğündeki delikten bir ışık çıngıdı bir an, iki üç ve bir daha görünmedi. Köylü ne demek oluyor bu diye hiç sormadı., | BORGES DEFTERi: 01.11.2005 - 01.12.2005
f.
Çıngır çıngır | Bahçenin öbür ucundaki kümesin yanından kızın çıngır çıngır sesi gelecek., | Nezihe Meriç, Keklik türküsü, 33
s.
Çıngırak –ğı | Uçurdum atmacayı / Çıngırak ayağına / Volta vurdi dağitti / Arhavi'nun dağına., | Rize türküsü, 17.7.2021+
a.
Çıngıraklı | Aradan birkaç ay daha geçtikten sonra, okulların açılacağı günlerde, annesiyle hayırlı olsuna geldiklerinde ancak anlamıştı; müteahhide vermenin ne demek olduğunu. Sokak kapısı açıldığında çıngıraklı zili öten ahşap evin yerinde, beş katlı bir apartman vardı., | N Tuncer, Trafalgar, 15 | 2. Mec. | Nihat–(Gözlerini açıp çıngıraklı bir kahkaha kopararak) aa... Geldi... Balıklar şapkamı geri verdi. Aferin sana baba., | R N G, Tanrı Misafiri, 95
s. mec.
çıngıraklı kahkaha | neş'eli ve yüksek sesli gülüş, kahkaha | Ya bu kahkaha, bu çıngıraklı kahkaha..., | RNG, Acımak, 12
s.
çıngıraklı kahkahalar
b.a.
"Ayşe çığlıklar atıyor, çıngıraklı kahkahalar fırlatıyor ve koşuyor küçük sevgili onu tutmasın diye... ", C Uçuk, DŞ, 1971?, 15"
Çıngıraksız | çıngarağı olmayan | İnerdi gün doğarken sürüyle dağdan / Koyunlar çıngıraksız çoban kavalsız., | F N Çamlıbel, Bir Yolculuk
s.
çıngırdaklı | Ben size diyorum natürmort / kendini savunacaktır. / Onu da dedim, çıngırdaklı / nohut yemeye savaşı görmeye / geldim., | Ahmet Güntan, mahkeme kitap, 2006, 44 | Karakuşum havada / yavruları yuvada / kızlar kahve kavurur/ Çıngırdaklı tavada.
s.
çıngırtılı | Çıngırağın sesine benzer keskin ve kesik sesli. | Uğğ çok mu soğuk? Buzdolabının çalışırken çıkardığı çıngırtılı, pofurtulu sesi içeride kaynayan semaverin sesi zannediyodum., | NGüngörmüş, 1999, 43
s.
GTS-
çınk yansılama. düşme sesi. | Biraz sonra raftaki çuvaldız çınk diye yere düşüp bir güzel kız oluyor., | HıbeyirKızları
çınlamak
f.
tr. çın-la-
Çok zaman vaazım dinler / İşitin dostlarım, ağalar, / Derûnum nâr gibi çınlar, / Seni allahaısmarladık 55
çınlamsız | çınlamasız. | Ondaki bir bakımdan çınlamsız mistik özellik, hiç şüphesiz sara nöbetleriyle ilgilidir. Saranın, bazı narkotik ilaçlar ve belki de delilik ..., | Edward Hallett Carr: Dostoyevski by blackauge. 30.7.2017
s.
çınlayış | Tutunuştur kuş / kuş çınlayıştır / en sarp yüreklerde bile yeri vardır / çocuklar kuş olur uykularında., | Nihat Behram, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 254
a.
çınnn nida | Olga Katunal mini mini vücuduyla yarı uzandığı yatağın üstünde gözünü kitabından kaldırıp bana bakıyor. Çınnn... Buzdolabı bomboş., | NGüngörmüş, 1999, 42
çıntar | Seydikemer'in Kadıköy Mahallesi'nde oturan Kadıköy Ortaokulu 7'nci sınıf öğrencisi R.A., geçen yıl ekim ayında kuzeni 19 yaşındaki Emre B. ve 2 arkadaşıyla Alaçat Mahallesi'ndeki ormanlık alana 'çıntar' adıyla bilinen mantar toplamaya gitti., | M, 12.11.2015
a.
çıpalamak ita. ceppo + tr. -la-. | 1. -i, denizcilik Gemi, kayık vb.nin dalgalara, akıntılara kapılarak yer değiştirmesini çıpa aracılığıyla önlemek. 2. -i Gemi, kayık vb.ni çıpa aracılığıyla çıpaya bağlı halatın uzunluğu ölçüsünde, dar bir bölgede tutmak. 3. -i, ekonomi Herhangi bir yatırım aracını esas almak: | Servetini veya gelirini dolara çıpalamış tüm insanlar için hem fiyatlar genel seviyesi artmakta hem de hayat pahalılanmaktadır. - Ege Cansen TDK
f.
çıpalanma | çıpalama işi yapılmak. ayarlanmak. | Kürt sorununa çıpalanmış bir siyaset, Kürt sorunu siyasi gündemi meşgul ettikçe MHP'ye garanti bir seçmen kitlesi kazandırmaktadır. Ancak, bu seçmen kitlesine bağımlılık, MHP'yi sınırlı bir oya mahkûm etmekte, iktidar alternatifi olma şansından alıkoymaktadır., H Ete, ?H Taşdelen, ?S O Ersay, Ülkücülükten Tepkisel Milliyetçiliğe: MHP'nin İdeolojisi ve ..., 2014, 113
a.
çıpı çıpı yapmak | Siz 'çıpı çıpı' yaparken serinleyerek, onları öyle bir ateş bastı ki buralarda, sormayın., | NÇınar, T, 6.9.2010
çıplacık | sevimli çıplaklık | sena onaltı yaşının heyecanını tarar aynada / çıplacık boynu... el-boruk dağlarında İsrail konvoyu, | NÇelik, 38
s.
çıplak açığa satış borsaAvrupa Parlamentosu, çıplak açığa satış düzenlemesine ilişkin yasayı genel kurulda yaptığı oylamayla kabul etti., | T, 16.11.2011
çıplaklanmak | Çıplak olmak. Soyunmak. | Bir karanlık ıssız yerde kaldım. Medet Hay diye feryat edip dört yanıma çıplaklandım. Elim ayağım sıcacık ete yapışıyordu., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 39 | ...çıplaklandım, elim ayağım ısıcak ete yapıştırdı. Bir saattan sonra onu gördüm ki, bir şey beni alıp dışarıya, aydınlığa bıraktı. Aklım başımdan giderek üç sat cansız yattım. Beni alıp eve götürdüler. Onu biliyorum ki, günden ..., Mehmet Seyda, 1973, 249
f.
çır çır | Ne yapacağını şaşırmış bir durumda çok üzüntü ve telaş içinde olmak anlamındaki çır çır çırpınmak/çığırmak deyimlerinde geçen bir söz. | Yetkililer, bunları ellerinden almak ister, Garibistanlılarda (sic) vermemek için çır çır çırpınırlarmış, hatta garipGULDAK kentindeki bir yetkilinin tavuklarını vermeyen Garibistanlılara, 'Hepiniz geberin emi!' dediği dahi rivayet olunur., S Düzgün Bakır, 2007, 103 | Videolarını izlerken polis tarafından engellenmeye kalktıklarında nasıl da samimiyetle çır çır çığırarak direndiklerini de görünce-., | AyçaŞen, T, 29.2.2012
z.
Çıracı | Kimi fener tutar, kimi çıracı, / Kimisi döğüşür, kimi aracı, / Kimi mal sahibi, kimi yarıcı, / Allah şerrinizden emin eylesin!, | Borlu Kemalî Baba, 33
a.
çıralıca | Çıralı | Goca çamın çıralıca özü var / Sevdiğimin kömür gibi gözü var / Amanın netmeli nerelere gitmeli / Sarılıp öpmeli ilimon yar, | Goca çamın gürlemesi, Burdur Türküsü
s.
Çırçıplak | Bu çırçıplak vücudun göz göz oldu sinesi,, | Ortaç, BRE, 20
s.
çırçır gitmek deyim, halkses taklidi ishal olmak | Çocuk dün bahatan beri çırçır gidiyor., | GGedikli, 28.3.2015
çırçır suyu
b.a.
tr. yansıma: çır çır su-y-u
"Saç mangalda demlenir taze pirinç pilâv / Çırçır suyuyla dolu köşedeki sırlı küp / Samatyada masmavi bir yaz sabahı / Eski ev geçmişiyle avunur boyun büküp", İlhan Geçer, 1986, 39"
çırçır suyu
a.
*
tr. çır-çır-su-y-u
Tattığım | / En derin acılarıma şifa kattığın | / Sarıyerdeki Çırçır suyunla: 74
çırpıcı | hırsız | Can acıtıp canına dokundurtmamaya, konuşup konuşturtmamaya, toplanıp toplumu yasaklamaya, yolsuzluğu haktan göstermeye, | Allah dediğini çiğnemeye, yiyip yedirtmemeye, çalıp küçük çırpıcıları mahkemelerde süründürmeye, cezaevlerini keyfince doldurup boşaltmaya..., | SSomersan, T, 11.3.2014
a.
Çırpınadurmak | Rektör Ağırakça, önünü alamama çaresizliğinden deliye dönmüş bir tonla sesini duyurmaya çırpınadursun..., | Akif Beki, 17.8.2019, KararG
bf.
Çırpındırmak | Emirin veziri, abanozdan kemikleri ve köseleden derisi olan bir eski Habeş kölesi, süte düşmüş hamam böceği gibi tiksindirici, iri, kara gözlerini, mavimtırak akları içinde çırpındırarak tembih etti: | Ya Hazreti Kaid, cibinliğinizi uyurken açık bırakmayınız, bir sinek vardır, sokarsa habis bir çıban yapar, tedavisi zordur. Arap, | habis kelimesini her ne için kullanırsa ondan çekinmelidir., | R H Karay, Gurbet hikâyeleri, ? 66
f.
çırpını çırpını | Çırpınarak. | Bir sabah uğradım göl kenarına / Sunam beni gördü yüzmeye durdu / Çırpını çırpını çıktı kenara / Ela gözlerini süzmeye durdu., Halk türküsü
z.
çırpıntılı | küçük çarpıntısı olma | +Ömer'in yüreği çırpıntılı: '-Ben artık girmem. -Bağlayabildin mi? ' Ömer dalgın: '-Bağladım.', | Kıyafet, 28 | Onları, çırpıntılı denizde mütemadiyen sallanan kayıklardaki kayıkçıları, üzerinde durmakta olduğum rıhtım kısmını birden geliverip yanaşan beyaz motörü, motörü yanaştıran yalınayak tayfaları, biraz daha ileride rıhtım boyunca yanaşmış büyük yolcu vapurlarını, kim bilir kaçıncı Karadeniz seferinden dönmüş, yorgun fakat yeni çıkacakları sefer için şimdiden hazırlıklı, itaatli bir fil, sanki beyni çıkarılmış bir büyük hayvan gibi duran, istikbale gelenlerin kavuşmalarını yeni seyretmiş, yarın yine altındaki şu rıhtıma bu sefer de teşyicilerin birikmesini bekliyen, her defasında değişmelerine rağmen bu hep aynı hareketleri tekrarlayan insanları seyretmekten bıkmış ve böyle kaç bin kere insanlar kavuştura kavuştura, insanlar ayıra ayıra kalbleri katılaşmış beyinsiz oldukları kadar da artık kalbsizleşmiş, ihtiyar, gün görmüş vapurları seyrederdim., | Z O Saba, Köprü, Mesut insanlar fotoğrafhanesi, 139 M Reşit | Burası deniz kenarı / Taşrada küçük bir yer / Renk renk bulutlar böler / Derin semasını / Sahili her vakit çırpıntılı / İnsanları kendi halindeler., | N Cumalı, Taşrada küçük bir yer I, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 151
s.
tıp
GTS+
Çırpıştırılmak | Zira şair sözünün esaslı bir şekilde tarifini yapmak kolay bir şey değil. Bir anket çerçevesine sığdırılıp çırpıştırılamaz., | H Bozok, Sanatlar, Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 10
f.
Çırpma teli | ... şeker, sade yağ v.b. için ölçü kapları, yumurta çırpma teli, huni, kaşıklar daha sonraları çatallar, balık kızartırken tavanın içine girecek biçimde tahtadan veya bakırdan kayak (=kapak), kapaklı kâseler ve sahanlar, yemek tabakları, kadayıf ve baklava tepsileri,..., | Nihal K Çevik, Hünkar beğendi: 700 yıllık mutfak kültürü, 2000, ?
a.
çıt | hafif ve anlık ses. | Kalabalık bir hamamdan yeni çıkmış gibiydim. Ortalıkta çıt kalmamıştı., | E B Koryürek, | Gurub vakti kargalar, | Özelden köşeler, 114 M Reşit | ...iğnenin batırılmasını beklerdi. Ağzından ne bir çıt, n ede gözlerinden bir göz yaşı çıkardı Osman'ın., | G Alagöz, 1979, 93 | Evde çıt yoktu ama okumak imkansızdı., | S Maugham, 1959, 118 | çıt diye | Birden | Büyük nineden anneanneye, anneanneden anneye ve ondan kıza geçen sözlü tarih zinciri bir yerde çıt diye -teknoloji sebebiyle mi, üniversiteyi başka şehirlerde okumak nedeniyle mi- koptuğu için nice bilginin akışı da kesiliyor., | JKarahan, ZPazar, 25.3.2012
a.z.
çıt | Referandumda alınan yüzde 58'in bir çıt yukarısına kitlendi çabalar ve hesaplar., | GCıvaoğlu, M, 14.7.2012
a.
çıtçıt a.1. Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarını üst üste getirerek birleştirmeye ve tutturmaya yarayan, iki parçadan yapılmış metal nesne, fermejüp, kopça. 2. Mobilya kapaklarını, kapıları kilitleme ve sürgülemenin dışında kapalı tutmaya yarayan ve az bir kuvvetle açılıp kapanmasını sağlayan iki parçalı metal veya plastik araç. 3. Kadınların saçlarını daha uzun göstermek için taktıkları ek saç çıtçıtlı kalem ses taklidi | zigzaklı kalem
a.
çıtçıtçı | Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarını üst üste getirerek birleştirmeye ve tutturmaya yarayan, iki parçadan yapılmış metal nesneyi yapan veya yerine tutturan kimse. | Genç yıldızlar taşeron çıtçıtçı 65, | 31.10.2015, duvar ilanı
a.
çıtçıtlı | fermuarlı ve çıtçıtlı ürünler kapatılarak tersten yıkanıp ütülenmelidir. 8.7.2021, eros.com.tr pam. baskılı v yaka gömlek kk
s.
çıtı çıkmamak | Keloğlanla Safoğlan, ne diyecekler diye haramîlere bakarlarmış. Haramilerin ise çıtı çıkmazmış., | H Aycın, Esrarname, 26 | «Börtlüce» olayından sonra da çıt çıkmadı ağzından. ... İzmir, Amasya, Afyon ve Tarsus'ta yeni saldırılar oldu, bay, bayan öğretmenler döğüldü, yaralandı, evler kurşunlandı, Adapazarı'nda arkadaşlarımız komaya sokuldu, gene çıtı çıkmadı., | F Baykurt, Şamar oğlanları, 1980, 280
bf.
çıtı pıtı | Sevimli | Kenan Ah Sünbül... güzel Sünbül... güzel Sünbül... seni kim sevmez... bu gonce dudaklar... perişan kâküller... bu can yakıcı gözler... bu çıtı pıtı sözler... kimi meftun etmez... ah..., | Halk piyesleri, 1936, S 1-9, 28
s.
çıtıf | Üzüm salkımındaki küçük salkımcık: Bu çıtıfın üzümleri çok tatlıdır. | Ali Topaca, 14.6.2022
a.
DS
çıtır çıtır | Ateşte yanan çalılardan çıkan yanma sesi. | Büyük efendinin bu maymuna sahip çıkmasından kızın maymuna olan kini büsbütün artar. Bir tasımına* getirerek onu bir kaşık suda boğmak düşüncelerinden kendini alamaz. Rabia, İsneyn'e ocakta çıtır çıtır, için için alev saçan bir çıra gibi ..., | H R Gürpınar, İnsanlan maymun muydu? , 1968, 150 | 2. Havanda döğülen şeyden çıkan ses | -Söyle kim açtı? Senin domuz kafanı havanelinin altına kor da çıtır çıtır ezerim vallahi... ölmeden elimizden mi kaçacaksın sanki? , H R Gürpınar, İnsanlan maymun muydu? , 1968, 287
z.
çıtırbom | türedi, ehliyetsiz. | Seksenli yılların çıtırbom yayıncıları, ne türden bir kültürsüzleştirmeye hizmet ettiklerini acaba biliyorlar mı? -Aİlhan. GTS
s.
çıtırdatmak
f.
çıtır çıtır ses çıkarmasına yol açmak.
"Makbule ablanın kahve pişirmesi şimdiki usule uymamaktadır. Kahve şerefine limon kabuğiyle tertemiz, pırıl pırıl oğulmuş tutulan kıpkırmızı bakır mangaldaki küllü kömürler yarı canlı haldedir | azıcık eşeler, çıtırdatır.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 60"
çıtırlık -ğı
a.
"Lahmacun da başlı başına bir olay. Zengin ve çok lezzetli harcı bol konmasına rağmen, çıtırlığını kaybetmemiş.", Mehmet Özer, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 9"
çıtırlık | Ekmek birkaç günlük olduğu için ilk günkü çıtırlığı gitmiş, yumuşak bir hal almıştı., | SBHacil, | MutsuzKadın, | Mağaradakiler, Oca-Şub 2015, S.5,2
a.
GTS-
çıtırtıklı
s.
çıtır çıtır sesi olan.
Sesi Çıtırtılı, Şekli Tırtıklı, Sonuç Çıtırtıklı! | Krispi'den Yepyeni acılı tırtıklı kraker!... 22.03.2016, facebook,
çıtırtıklı | çıtır+tırtıklı'dan bileşik kelime | çıtırtıklı kraker, | 6.2.2016 tv reklamı | Krispi hem çıtır, hem tırtıklı yapısıyla gençlere bol 'çıtırtıklı' yepyeni bir deneyim sunuyor.,1.2.2016, www.ulker.com.tr/tr/.../turkiyenin-en-citirtikli-krakeri-ulker-krispi-tirtikli, 7.2.2016g
s.
Çıtkırıldımlık –ğı | Aşırı incelik, dayanıksızlık, çekingenlik gösteren kimsenin durumu. | Ama şimdi, Bosna Hersekteki faciaları görünce, o kırıklığımdan da utandım. Fazla hassasiyetin ve çıtkırıldımlığın lüzumu yok! Sadece dizlerime incecik çivileri saplamakla yetinen o Sırp işçi, şimdi gözümde bir merhamet heykeli!, | İ E Şumnu, Hatıralar, 10 | Yapıştırma bıyık tebessümleri kadar eğreti duran, üzerlerine baş numara büyük gelen, değil el, göz bile değmedik evde kalmış kızkurusu çıtkırıldımlığındaki buram buram riyâ kokan o itici ve tiksindirici nezâketleriyle..., | ANurko, DirilişP, 11.9.2015, 15
a.
çıtlamak
Çıt çıt ses çıkarmak. çıt sesi çıkarmak.
çıtlamak
"Parmağın çıtlayan yeri, mafsalı. | Articulation du doit-J Kınakına (/.s-) Malarya denilen sıtma hastalığına karşı alınan... ", Ali Seydi*, 1929, 665 | "Odada, sobanın derinden derine gürleyen, arasıra çıtlayan sesinden başka bir şey duyulmuyordu.", S Şengil, 1983, 17"
Çıtlamak | çıt çıt diye ses çıkarmak | Odada, sobanın derinden derine gürleyen, arasıra çıtlayan sesinden başka bir şey duyulmuyordu. ., | S Şengil, 1983, 17
f.
çıtlamak | çıt sesi çıkarmak | Parmağın çıtlayan yeri, mafsalı. [ Articulation dıı doigt-J Kınakına ( /. s-) Malarya denilen sıtma hastalığına karşı alınan ..., ali seydi, Resimli yeni ..., 1929, 665
f.
çıtlatıvermek | Gazetecileri ihmal etmez: Kulağına çalınan havadisleri çıtlatıverir... Sevdiğini de sevdi mi ölesiye sever..., Ş N Berker, Matbuat Hazretleri, 1953, 41
b.f.
Çıtlatmak | Bir ramazan günü, yatsı vaktinde ince ve yüksek bir sesle okunan ezan bütün köyü çıtlatıyordu., | Kırımer, 1967, 49
f.
çıtlık -ğı | Çıtlık yanı; adını kaç yıllık olduğu bilinmeyen dalları bile büyük sayılan ağaçların gövdesiyle yarışacak durumda olan heybetli çıtlık ağacından alır., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çıvga | asıl koşum hayvanlarına yardım eden hayvan | Anlamı da şudur; pulluğa ya da arabaya koşulan çıvganın -asıl koşum hayvanlarına yardım eden hayvan- boyunduruğuna oturarak onları süren çocuk hotaktır., | B Ayeri, Hotak nedir? , Türkiye'de Yeniçağ, 23.11. 2019
a.
Çıvga | Hotak, Anadolu'nun birçok yöresinde özellikle kırsal kesimde yüz yıllardan beri kullanılan bir sözcüktür. Anlamı da şudur; pulluğa ya da arabaya koşulan çıvganın -asıl koşum hayvanlarına yardım eden hayvan- boyunduruğuna oturarak onları süren çocuk hotaktır., Burhan Ayeri, | Hotak nedir? , | Türkiye'de Yeniçağ, 23.11.2019, 2
a.
çıvgar
(< Yun. zevgari) halk ağzı. Çift süren veya araba çeken hayvanlara yardımcı olarak koşulan hayvan.
çıvgara düşürmek
yormak
Çıvgara düşürmek Çingeneler
Çıvgara düşürmek çingeneler ++
çıvgara gelmemek
yorulup da yenilmemek.
"Adalı Halil, daima Kurtdereli'yi yanında taşırdı. Bunun başlıca sebeplerinden biri de hasmı Koca Yusufun çıvgarına gelmemek içindi.", M Sami Karayel, En meşhur Türk pehlivanları, ? ? "
çıvgara getirmek
güreşte rakibi yorarak yenmek.
çıvgın
s.
her şeye atılan kimse. yerinde durmaz.
Ali Karabüklü (Çakman) biraz çıvgın idi. Çıvgın nedir? Herşeye atılırdı. 22.3.2021+
çıvgın
s.
yerinde duramaz.
"Ali, Karabüklü (Çakman), biraz çıvgın idi. Çıvgın nedir? Herşeye atılırdı.", 22.3.2021+"
çıvgın I | dağ / uzak tutarken bir ormanı / sıklaşan kurt sesinden / vurur yüze giz / ansızın bir çıvgını / bileklerde ince kaytan., | Ruşen Hakkı, 1980, 24
a.
çıvgın II s.Ali Karabüklü (Çakman) biraz çıvgın idi. Çıvgın nedir? Herşeye atılırdı., | A R Pijli, 22.3.2021
çıyanlık | Bu sebepten, Babalar Kıraathanesine müracaat eden İdris Amil Efendimiz hazretlerinin hemen oracıkta, kabadayılar tarafından ruhunun ve ciğerinin okunup imtihan edilmesi ve çıyanlık bakaloryası alması uzun sürmedi., | İOAnar, GK, 15
a.
çızame | Kürdce | Neden? demiştim, hani sen sorulan her soru için hazır olan joker cevabını kullanmıştın, | çızame demiştin. / Ama sen | çızame de ve takmaya devam et., | STorun, AnneBenAfrika'yaTaşınıyorum, 13.3.2008 | Hani ona hep bela okurdun. Murdar derdin. Neden öyle dediğini sen de bilmezdin. Anne neden öyle diyorsun dediğimde gene aynı cevabı verirdin, | çızame. SerkanTorun, | http://www.saityakut.com/? m=200803, 18.3.2008 7.6.2014g
a.
Çibi köprüsü Taşkent'te köprü adları. Çibi köprüsü. Geysi köprüsü, H Onur, 19.5.2023
çibörek | çiğ börek. | En çok yenen hamur yemeğidir. İsimleri şunlardır: (Köpete, katmerli köpete, üzümlü köpete, mamilik, çibörek, tüverek, keşmeşe, cantık, kirde, sarı burma, kıvırma, omaç çorbası, lahşa (erişte demek), kaşıkbörek, tabakbörek, ayrınlı börek, gözleme, belbükme, öküzbörek, hulkum, katlama, irimşikbörek, kalakay, şırlama.), | Osman Nuri, Haymananın Ahırlı Kuyu köyü, Ülkü, 1934, C 4, 79
a.
çiça | O bize göz kulak oluyor biz de ona. Çiça içiyor, davetimizi kabul ediyor., | E Galeano, Ateş Anıları 1, İstanbul 2016, ?
a.
Çiçek –ği | ne çiçek olduğunu ispat etmek deyim kim ve nasıl nasıl insan olduğunu göstermek | ... yüreğinde yirmi paralık cesaret varsa daha öbürüsü gün yani Çarşamba akşamı Hürriyet-i Ebediye Tepesine gel. O zaman ne çiçek olduğumuzu sana ispat ederiz. | , | KTahir, AşkÇetesi, 67
a.
Çiçek bamya a.
çiçek dürbünü
b.a.
"a.m. kaleydoskop. İçine bakıldığında renkli desenler görülen bir aygıt. Bu desenler, ışığın yansımasıyla elde edilir ve dürbün hareket ettirildikçe sürekli değişir. "Kaleydoskop" kelimesi Yunanca kalos, eidos, scopos sözcüklerinden türetilmiştir."
Çiçek dürbünü | Kentin belleği, her sokağında, her evinde, her odasında durmadan değişen seslerden, renklerden, kokulardan, görüntülerden oluşur- bir çiçek dürbünündeki gibi!../ Bir çiçek dürbünün nasıl kurulacağını, bunu biliyor muydum? , | H Yavuz, Toarmina, 53/56
a.
Çiçek gibi | Tertemis, düzenli tertipli | Nurten teyze / yetmiş beşinde / bir başına tirede / çiçek gibi tek oda evi / her yanı mor çiçek / herkes neyse o / örgüsü emeği / ecel ile düğünün / belli mi olur / ne zaman geleceği, | Cengiz Bektaş, ? ?
s.
Çiçek gibi | Tertemiz, düzenli tertipli. | Nurten teyze / yetmiş beşinde / bir başına tirede / çiçek gibi tek oda evi / her yanı mor çiçek / herkes neyse o / örgüsü emeği / ecel ile düğünün / belli mi olur / ne zaman geleceği, | Cengiz Bektaş, ? ?
s.
çiçek kız | Bu gözler bikinide püskül savaşlarını, mayokini atağını, dolgu topuk delirmesini, çiçek kız pozlarını görmedi mi, gördü. , | AÖzyılmazel, Sbh, 19.8.2015 | kız gibi | 295++ | kız oğlu kız / kız oğlan kızbakire kız. | Oğlum gitti, on dört senedir gelinim evde kız oğlu kız bekliyor. Şimdi bunu babası evine göndersem bir düşmanım alır., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 38
dey.s.a.
çiçek kirazı
b.a.
çiçek şerit
b.a.
yollarda çiçeklerle oluşturulan şerit.
tr.+ar.
"a. "Molozdan Tünel ucuna veya Ganitaya kadar İmperial Hastanesi güzergahından gidiniz bakalım ne göreceksiniz? Ben söyleyeyim... Çift şerit yol ortasına çiçek şerit konulacağı yerde demirden geçilmez bölmeler konulmuş... ","
", Mustafa Yazıcı, Günebakış, 4.10.2023"
çiçek yağmuru
b.a.
tr.
"İtfaiyeden 'aracı' ile alınan bando var gücüyle çalıyor ve bir örnek giydirilmiş on iki kız çocuğu gara giren treni çiçek yağmuruna tutuyordu.", M Gezen, 1982, 86"
Çiçek yağmuru | İtfaiyeden 'aracı' ile alınan bando var gücüyle çalıyor ve bir örnek giydirilmiş on iki kız çocuğu gara giren treni çiçek yağmuruna tutuyordu., | M Gezen, 1982, 86
a.
Çiçek-kızlar | Annem diyor ki: | Yaşlılar ne oldu peki? Hepsi birden ölmediler ya! Nereye gidersen git, çiçek kızlarıyla çiçek oğlanları kaldı... Mağazalarda 38-40 bedenlerden başkası yok, ben 42 arıyorum bulamıyorum! (...), | , | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 75
a.
Çiçekçe | çiçek dili. | Çiçekçeyi, böcekçeyi, kuşçayı / Ağaçlaran, bulutlardan öğrendim. / sizler mutlu ve hoşnut olduğunuzda / Bilinsin ki yoktur benim de derdim., | Kemal Or, Hayat senfonisi
a.
Çiçekdağı | Alaydım da cura sazım dizime / Sürmeler çekeydim elâ gözüne / Cihan güzel olsa girmez gözüme / Sende gümanım kaldı Çiçekdağı, | Dadaloğlu
a.
çiçeklemek | 1. –i çiçek ekmek 2. Çiçekle donatmak | Çiçekledim / bana hep uçurumlar kaldı, / yurdumdur, / yuvamdır dedim, / çiçekledim., | Hakkı Özkan, 14
f.
çiçeklemek | 1. –i çiçek ekmek. 2. Çiçekle donatmak. | Çiçekledim / bana hep uçurumlar kaldı, / yurdumdur, / yuvamdır dedim, / çiçekledim., | Hakkı Özkan, Gökyüzü parkı, 14
f.
Çiçeklemek | 1. Çiçek dikmek 2. Çiçekle donatmak | Çiçekler çocuklar, / Kırları, ovaları!, | V C Aşkun, 109
f.
Çiçeklenivermek | Hastalık, ilk baharda, bir sağnaktan sonra çiçekleniveren tropikal bitkiler gibi ilerliyordu., S Maugham, 1959, 22
bf.
çiçeklenmek
f.
çiçek dikilmek, çiçekle bezenmek.
tr. Çiçek+le+n+mek
"Zaten Trabzon stadında tel örgüler kalkmasına rağmen Trabzon şehir içi yolları hep demir ağlarla perdelenmiş... Halbuki bunlar Ankara-Kayseri-Erzincan-İzmir gibi birçok şehirde hep kaldırılmış... Trabzon neden ağaçlandırılmıyor, çiçeklenmiyor da demirleniyor?","
Mustafa Yazıcı, Günebakış, 4.10.2023
çiçeklenmek | nsz Çiçek açmak, çiçek vermek, çiçekli duruma gelmek | Hep birlikte çiçekleneceğiz çocuklar, / uzaklar yakın olacak, uzaklar..., | Hakkı Özkan, 24 2. Gelişmeye başlamak 3. Tazelenmek, gençleşmek
f.
çiçeklenmek | nsz Çiçek açmak, çiçek vermek, çiçekli duruma gelmek. | Hep birlikte çiçekleneceğiz çocuklar, / uzaklar yakın olacak, uzaklar..., | Hakkı Özkan, 24 | 2. Gelişmeye başlamak. | 3. Tazelenmek, gençleşmek.
f.
Çiçekler bu yanında yavan yamacın
çiçeklik -ği 1876 | A6794 örnek eski | 1. Koparılmış çiçekleri koymaya yarar kap 2. Çiçek saksılarını koymaya veya çiçek yetiştirmeye ayrılmış yer 3. Eski evlerde süs eşyası konulan raflı duvar oyuğu 4. bitki bilimi Çiçeğin üzerinde çanak, taç ve öteki organlarının bulunduğu parça | Konsolun üzerindeki lambalar, çiçiklikler, mum gibi., | ARasim, Asker oğlu, 41 | ...büyük pencerenin önünde endam aynasıyla çifte fanuslu çalar saatiyle bir muntazam çiçeklik,, | N Kemal, İntibah, 1876, 114 | Masanın üstündeki çiçekliği, düşürüp kırmamaya çalışarak, kaldırdı., | O Hançerlioğlu, 1956, 14 | Kristal vazolarda orkideler boyunlarını eğiyor, büyük çiçekliklerden fidanlar yükseliyordu., | S Maugham, 1959, 99
a.
GTS+
çiçeksiz | çiçeği olmayan.En güzel topraktan ustaca yapılmış olsalar bile, / neye yarar varlıkları, / saksılar çiçeksizse!..., | H Özkan, Gökyüzü parkı, 13
s.
Çift çakmaklı | Konsolun üzerinde bir cam fanusun altına konulmuş eski usul bir saat, kırmızı gaz bezleriyle örtülü, abajurlu iki petrol lambası, sarı yaldız çerçeveli büyükçe bir ayna ve aynanın üst tarafında duvarda, kılıflarıyla asılmış bir çift çakmaklı tabanca duruyordu. Karşıda, perdeleri tamamen inik olan pencerelerin önünde, bütün duvar boyunca uzanan, üzerine halı döşeli alçak bir sedir ve sedirin köşelerinde pazen yüzlü minderlerle yastıklar, yastıkların üzerinde ise fiyonk yapılmış sırma işlemeli yağlıklar vardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 14-15
s.
Çift dikiş | Çit dikiş bitirdiğim lise imtihanlarında bile bu kadar sıkılmamıştım., | N Tuncer, Trafalgar, 40
a.
çift kale | kerem ve arkadaşları orda çift kale yaparlardı., | HUluç, Sbh, 11.8.2015
a.
çift meclislilik -ği | Öte yandan, anayasa hazırlığı sürecindeortaya atılan fakat reddedilen iki öneri olmuştur. Bunlar çift meclislilikvecumhurbaşkanlığının güçlendirilmesidir., İbrahim Çetinkaya, ylt, İÜSBE, 2025
a.
çift ruhsallık –ğı | Zweig ve karısı Lotte Altman'ın ilişkisi gibi uzun, yıllanmış bir birliktelikte daha kronisite kazanmış, biraz patolojik özellikler de taşıyan çifte özgü bir halden bahsetmiş oluyoruz. Bağlılığın, çift ruhsallığın tuhaf bir örneği..., | Işıl Cinmen/Türkay Demir, Eyl 2017, S 6, 9
a.
çift taraflı b.s. | Çokpartili hayata geçişle birlikte tarih alanı kısmen | rahatlayıp genişlerken aynı zamanda çift taraflı olarak bir müdafaa hattı/bir savaş alanı hâline de gelecektir., İ Kara, | Tarihçiyi Unutan Tarih!, Derin Tarih, Oca 2025, 7
çift yaşam | Hal böyle olunca, elbette ölümden korkmazlardı: Çünkü çift yaşamlarından birini kaybetseler bile, nasıl olsa yedek bir yaşamları daha vardı., | İOAnar, GK, 120
a.
çift yaşamlılar | Bazen dünyada bazen de ahirette yaşayan çift yaşamlılara benziyorlardı., | İOAnar, GK, 120
a.
çifte
a.
"İlk iki kayık hareket ediyor, ayni yere üçüncü ve daha lüks bir kayık yanaşıyor: Saltanat kayığı. Baştanbaşa oyma, altın yaldızlı. Ön tarafında yine altından bir mahmuz provasında (sic) ise padişahı güneşten korumaya yarayacak al kadifeden bir gölgelik var. Kayık on dört çifte... tam sekiz kürekçi çekiyor.", Kaptan Paşa, 1954, 125"
çifte standartçı | Bugün 'emperyalizmin oyununa gelen' birileri varsa, onlar dün Sırplar Bosna'da, İsrail Gazze'de, Güney Lübnan'da katliam yaparken, | Batı neden müdahale etmiyor diye çifte standart avına çıkıp lanet okurken, bugün Libya'da, Suriye'deki katliamlara müdahale edilmesine 'emperyalistlerin oyunu' diyen yeni çifte standartçılardır., | YOğur, T, 11.8.2011
s.
Çifte standartlı | çifte standardı olan
s.
çifte tabiiyitlilik -ği | Anne veya babadan birinin vatansız olmasından dolayı çocuğa Türk vatandaşlığını veren hüküm, iyi niyetle yürürlüğe koyulmasına rağmen çifte tabiiyetliliğe sebebiyet vermesi nedeniyle ciddi eleştirilere muhatap olmuştur., O H Sekmenoğlu, ylt, İÜSBE, 2025
b.a.
Çifteli | mec. sert, azarlayıcı. | Karı kındırır onu; çiftelidir çifte atar. El'an iyucuğezdır., | Sevim Üçüncü, 25.8.2021
s. mec.
çiftleşme
a.
cinsel birleşme.
"Şehriban ki, nelere kadir olduğunu ancak erkeğin kollan arasına girince, bu kollar arasında kaldığı zaman anlayabilirsiniz.Tabiat bu kızı bilhassa çiftleşme zevkini tatması ve tattırması için yaratmıştı sanki!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 105"
çiftleştirici Tavuk çiftleştiricisi Bir süre çürük yumurta koklayıcılığı yaptıktan sonra bu işe de girişebilirsiniz! Tavuk çiftleştirmeye hazır mısınız? Tavuk çiftleştiricilerin tek işi yeni civcivlerin dişi mi erkek mi olduğunu tespit etmek. Dişiler yumurta üretimine ayrılırken, erkekler üreme amacıyla kullanılıyor. Cinsiyeti tespit etmekse civcivlerin, vücutlarının içinde yer alan üreme organlarını bulmayı gerektiriyor... Masa başı işinizden hâlâ nefret ediyor musunuz? | , | R, 23.8.2011
çiftleştirmek | 1. tek iken çift duruma getirmek, çift yapmak. | Sovyet hükümeti 1934 senesinde Moskova-Kabarovsk demiryolunu çiftleştirmek suretile bu hattın nakil kabiliyetini çok arttırmıştır., Ayın Tarihi, 1935, S 15-16, 500 | 2. (hayvanlar için) bir araya getirerek çiftleşmek eylemini gerçekleştirmelerini sağlamak.
f.
çiftlikli
çiftlikli | çiftliği olan. 2. mahalle adı. Çiftlikli mahallesi, Maşukiye.
s./a.
çigirdek / çiğirdek | çekirdek. Çiğirdek: tepsi üzerine kuru yufka konur, ocakta pekmez ile haşhaş kavrulur. Hüner bu kavurma işindedir. Kıvamımdan önce veya sonra ocaktan alınan karışım tadı ve istenilen yumuşak-sertliği vermez. İstenilen kıvama gelen pekmez, haşhaş karışımı yufkanın yarısına ve her tarafına eşit kalınlıkta olacak şekilde dağıtılır, yufkanın diğer yarısı üzerine kapatılır. Sıcak veya soğuk ikram edilir. | Seyrek gelen, hatırlı konuklar olunca tüm bu ikramlara ilave olarak ceviz, badem ve yapımında Emine'nin çok hünerli olduğu çigirdek mutlaka ikram edilir., | asicaldan, 3.3.2017
a.
çiğ çiğ yemek –i Fakat, muvaffak olamadı. Sen ise, bütün iblisçe hile ve desiselerle bu işi başardın. Bakalım sonu nereye varacaktır? Bir gün, bu asil, temiz millet bu hıyanetini anlayınca, seni, çiğ çiğ yer. Bunu böyle bil paşa! ., | İ Arvas, TH, 103
çiğ yemedim ki karnım ağrısındeyim | Olabilirdi, hersey olabilirdi. Gerçi çiğ yememişlerdi, karınları ağırmıyordu ama, gene de ne şeytanı görmek, ne de selevat getirmekten yanaydılar. Onlara değmiyen yılan bin yaşasındı. Hazır rakılarını içmişler, karınlarını doyurmuşlardı., | OKemal, 1966, 26
Çiğdem | İstersen evime gidip oturalım, ya da kırlarda çiğdem toplayalım., | G Dayıoğlu, Fadiş, 60
a.
çiğdem pilavı
b.a.
Çiğdem pilavı, Yozgat yöresinde daha yoğun olarak uygulanan Çiğdem gezmesi adlı baharın başlangıç kutlamaları ya da bir başka adıyla Hıdırellez ve Nevruz kutlamaları çerçevesinde, çocukların ev ev gezerek topladıkları yemeklik malzemeyle yapılan pilav türü. Bahar Pilavı olarak da bilinir.
tr. çiğdem + Farsça pilav-ı
"Babaannem anlattı: -Her yörenin kendine özgü görenekleri, töreleri vardır Handan'ım. bzim yörede de çiğdem pilavı töresi vardır. daha doğrusu vardı. fakat şimdilerde çiğdem pilavı yapan mı kaldı?", A Cılga, 33"
Çiğdemli | çiğdem çiçekli | Sesin var yaylanın esen yelinde, / Çiğdemli dağların sümbülü çoban., | V C Aşkun, 93
s.
çiğid / ciyit / çivit | pamuk tohumu, çekirdek, tohum.
a.
çiğir | çığır | Önce çiğiri bulmalıydı. çiğir ağaçsız, çimensiz, çırılçıplak kırmızı bir alana çıkacaktı., | YKemal, T, 22.9.2012
a.
çiğit | Pamuk içinde çiğit / Elinde altın divit / Hem sararmış hem solmuş / Bir kız için bir yiğit, | Adana Halk türküsü
a.
Çiğli I | Tepe yükselirken bitki örüsü yavaş yavaş açılıyor, yerlerde ekim ayı sonunun hafif çiğli beyazlığı kalıyordu., | T Polikar, 1997, 152 | Çiğli çimen üstünde namaz kılmışlar., | H Aycın, Esrarname, 27
s.
Çiğli II y. | İzmirde semt. | Çiğli Hava Üssü
a.
Çiğlik etmek | Ceza Reisi sokuldu: | Aman iki gözüm, çiğlik etmesene! Bir el çevirelim de dağılalım!, | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 52 | Çiğlik olmasın | Çiğlik olmasın ve İhsan'ın hatırı kalmasın diye iki yudum rakı içmiştı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 95
çiğnemeden yutulur mu | İbrahim Bey –Ne yaparsın, hayat... Çiğnemeden yutulur mu? , | R N G, Tanrı Misafiri, 75
çiğnemlik TDK+ | Bir kez çiğnemeye mahsus, ağızda çiğnenecek mikdarda olan, çiğnem. | Fırından bir bayatlamış ekmek alır sirke ile ıslatıp üzerine bir çiğnemlik sarmısak ilave ederseniz çok faydalı bir papara elde edersiniz., | GugukG, 10.5.1947, 2
s.
çiğnenebilir | Easy Fish Oil Çiğnenebilir Tablet nedir | Nasıl kullanılır? , | 22.10.2019 | Easy Fish Oil Çiğnenebilir Tablet Nedir | Nasıl Kullanılır ... YouTube · DD Pazarlama Ticaret Limited Şirketi Farmante.com, 22.10.2019 çiğnenebilir jel
s.
Çiğneniş | 1. Çiğneme işi 2. İşgal altına alma işi. | Şehid olanlar kurtuldu; sağ kalıp dönenler ise, vatanın bu sefer mânâda istilâ edilip çiğnenişinin derin ezâsıyla bir ömür kıvranıp kahroldular., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.48
a.
çiğneyimlik | ayn. m. çiğnemlik. Ağızda çiğnenecek miktarda olan; çiğnek (II), çiğnem. | Şöyle üstü mavili kırmızılı boyanmış bir top ... Artarsa üç çiğneyimlik de sakız alırdı. Biri kendine, ikisi de ablalarına. Onları düşündüğü için daha sevecekti ablaları., Naciye Poyraz, 1979, 54
a.
çiğneyiş | çiğneme işi | Rakısını üzeri tüylü elinin biçimli parmaklarıyle kibarca aldı, zarif bir yudum, üstüne gene aynı zariflikte bir yudum su, şık bir çatalla salatadan alış, ağzına atış, asil çiğneyişler..., | OKemal, 1966, 37
a.
çik çik | yansıma. | İyi bildin... Kadir ağa, diye söylendi; çik çik çik diye sesler çıkararak başını iki tarafa salladı. Kadir ağayı tanır mısınız bey? İlk göreceğiz. Onu İspartada tanımıyan yoktur..., Reşat Enis, Despot, 1957, 174
a.
Çik yans. | 1. Hayır. Evet zıddı. | Geçen gece, üçüncü çaylarını doldururken, bana | İçecek misin? diye sordu. Ben de içmeyeceğim anlamında | ÇİK dedim. Hemen tepsiyi bıraktı, odasından Türkiyeyle ilgili bir kitap getirdi ve bir sayfasını açıp, ağzındaki konuşma balonunda | ÇİK! yazan kasketli bir adam karikatürü gösterdi. Ben Flamanca bilmediğim için, Burcu'ya ne yazdığını sordum. O da gülerek Peter'e usulca bir yumruk attı. Meğerse, dünyada dişlerinin arasından hayır anlamında | ÇİK diye ses çıkaran tek millet bizmişiz. Ne ilginç değil ki? | Çik, çik, çik, çik!, | Y Ural, Temel Reis, 123 2. Allah allah gibi şaşkınlık ifade eder. | Meğerse, dünyada dişlerinin arasından hayır anlamında | ÇİK diye ses çıkaran tek millet bizmişiz. Ne ilginç değil ki? | Çik, çik, çik, çik!, | Y Ural, Temel Reis, 123
çikas | cycas bitkbilim | Çikaslar, dioik* bitkiler olup, anavatanları Japonya, Madagaskar, Malezya, Güney Asya, Afrika, Kuzeydoğu Avustralya vePolinezya'da 15 türü ile temsil edilirler., | wikipedia, 12.2.2016g
a.
ing.
GTS+
Çikla avı Kıbrıs 14.1.2022
Çikolata | sıcak çikolata | çikolata kisti | Eğer tümör ovaryum gibi kapalı bir yerde ise, tekrarlayan deskuamasyon episodları eski kan ihtiva eden kist ('çikolata kisti') teşekkülüne sebep olur ve bu kist yavaş yavaş (mutad azamî büyüklük olan) 10 cm. çapına kadar büyür., John Long Wilson, Cerrahi el kitabı, 1970,425 | şemsiyeli çikolata | dibine dogru isirinca, disler plastik semsiyenin sapina gecerdi, disler hafiften acirdi., EkşiS
a.
tıp
Çikolata hurması : karalok ++
çile | Babama, annem örsün diye on çile kahverengi yün aldı., M İzgü, AAG, 2007 (1994), 99
a.
çilecilik –ği | Tüm muhalefetini, yaşamı kolaylaştırmak ve düzenlemek için yalnızca zorunlu bir araç olan iktidarın sosyalistinin ya da başka bir tür idealinin kurulmasına kanalize etmek, insanlığın modern bir çileciliğe mahkûm ediyor., | MAltınok, T, 9.9.2011
a.
Çilehane | far. Çille: kırk ve + hane= ev. | Çiniler ile bezenmiş bir kapıdan geçtikten sonra camiin yanındaki çilehaneye girdik., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 312
a.
çilekâr
s.
çile çeken, çileci.
"Bir saniye sevdiğim çıkmaz aklımdan / Onun için Hicranî çilekâr olur.", San, Hicranî, 136"
Çilekli | İçinde çilek bulunan (pasta, dondurma vb.) | ...doğurup doğurmama kadının bileceği bir şey. Gövde onun değil mi' diye başlamıştı ama, sözünü 'Çilekli turta hazır alındı, ben yapmadım yani! çığlığıyla bitiverdi. Ferit, onun bu evecen açıklamalarda bulunurken şişen boyun damarlarına ..., | G Aytaç, Çağdaş türk romanları üzerine incelemeler, 1990, 385
s.
çilemek
f.
bülbül ötmek.
"Öter bülbüller öter, çiler bülbüller çiler.", F Telatar, Onlar, 24"
çilemek | bülbül şakımak. | Sevgisiz beden boş kalıp/ Parçalarım taşaçalıp / Ben bülbülden ibret alıp / Çiliyorum Resulallah, | NazımTektaş, 1999, 33
f.
çilenti | havanın hafiften atıştırması. | Birkaç gün önce nadas edilmiş tarladan geçiyordum. Taş gibi. Üstüne hafif bir yağmur çilentisi oldu, o kadar. Ayaklarım toprağa batmalıydı şimdi, çoraplarıma toz dolmalıydı. Sıkışmış kalmış toprak. Yarın ekilince de ekini aynı şekilde sıkıştıracak. Güneş nasıl işleyecek toprağa, yağmur alta nasıl geçecek..., T K Makal, İç göç, 1964, 65
a.
çilesiz
Çilesi olmayan, sıkıntısı olmayan:
İlk günden işe koyulduk. Ulaştırma Bakanımız Sayın @a_uraloglu ile bir araya geldik, çilesiz İstanbul için projelerimizi konuştuk. @murat_kurum, 7.01.2024, X
çillendirmek | Çimlendirmek.* | Su gelir millendirir aman, / Çayırı çillendirir, / Senin şu bak??şların, / Ahrazı dillendirir... #NesetErtas, | Türk UFO Kurumu ™ @TurkUfoKurumu 25 Eyl 2017, twitter
f.
Çilsiz | çilli karşıtı. | Cindy'nin o bembeyaz, yumuşacık elleri. Çilsiz elleri. O kalem gibi, romatizmadan yamulmamış parmakları., | Nilüfer Güngörmüş, 103
s.
çilyes | -Ben kazanmadım amma, başkaları kazandı... Şemsiyeli adam ikide birde | polis gelirse haber verin! diyordu... Tam ben kazanacağım zaman çocuklardan biri | çilyes diye bağırdı. Herkes bir tarafa kaçtı. Benim paralar da yandı. Amma haftaya mutlaka acısını çıkaracağım., | R N G, Tanrı Misafiri, 144
ünl.
çimavira | Donanmanın Beşiktaş önlerinden geçerken kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşanın türbesini selamlaması | Donanmamızın Barbaros Türbesi önünde çimariva icrasından rahatsız olan birileri varmış, hala maalesef hala! Üstad Kemal Tahir'den onlara gelsin., | G Yıldız, 16.3.2019, twitter 2. Donanma gemileri tarafından bir selamlama ve saygı gösterme şekli olarak kullanılan çimavira, denizciliğin başladığı ilk yıllardan beri gemiye gelen seçkin bir misafir veya çok üst rütbeli bir çalışanın, seren direklerinin belli aralıklarla çalışanlarla donatılarak verilen komutla 3 defa selamlanması | Bu arada rıhtıma yanaşmış bulunan Gür ve Sakarya denizaltıları çimavira yapmış bulunuyorlardı. Bandonun çaldığı matem marşından sonra genç bir denizaltı teğmeni kısa ve veciz bir konuşma yapmıştır., | Ayın tarihi, 1952, S 231-234, 12
a.
çimavira | Donanmanın Beşiktaş önlerinden geçerken kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşanın türbesini selamlaması. | Donanmamızın Barbaros Türbesi önünde çimariva icrasından rahatsız olan birileri varmış, hala maalesef hala! Üstad Kemal Tahir'den onlara gelsin., | G Yıldız, 16.3.2019, twitter 2. Donanma gemileri tarafından bir selamlama ve saygı gösterme şekli olarak kullanılan çimavira, denizciliğin başladığı ilk yıllardan beri gemiye gelen seçkin bir misafir veya çok üst rütbeli bir çalışanın, seren direklerinin belli aralıklarla çalışanlarla donatılarak verilen komutla 3 defa selamlanması | Bu arada rıhtıma yanaşmış bulunan Gür ve Sakarya denizaltıları çimavira yapmış bulunuyorlardı. Bandonun çaldığı matem marşından sonra genç bir denizaltı teğmeni kısa ve veciz bir konuşma yapmıştır., | Ayın tarihi, 1952, S 231-234, 12
a.
çimdik çimdik makarna | çimdik çimdik makarna: herkesin birbirinin elinin üstünü çimdikleyerek tuttuğu ve tekerleme söylediği bir çocuk oyunu, dreamer 04.03.2002 09:20, EkşiS
b.a.
çimdiklenmiş | Gözleri ağlamışa, yanakları çimdiklenmişe benziyordu., | Tez, TTE, 44
s.
çimdirik | çimdik, tutam. | Av. Taner Aktop'dan bir çimdirik. Çok ünlü bir kalp cerrahı öldüğünde, hastanedeki meslektaşları görkemli bir cenaze töreni hazırlamışlar ve tabutunu da hastane kapısındaki büyük bir kalp dekorunun içinden geçirmeye kalkmışlar. Bu arada doktorlardan biri kıs kıs gülüp duruyormuş. Başhekim, niye öyle güldüğünü sormuş usulca. Kıs kıs gülen doktor: -Kendi cenaze törenim geldi, aklıma, demiş; bildiğiniz gibi ben, kadın-doğum doktoruyum da..., | ÇAltan, M, 11.1.2009.
a.
çimdirmek
f.
çimdiklemek.
tr.
"Kürek kemiklerinin iki yanında iki santimetre genişliğinde gene sopa yarası olduğunda kuşku olmayan çürük gördüm. Gene bir başka aletle bükülme, yani çimdirmekten doğan yaralar gördüm diyor... Babanzade Hakkı Bey ikircikli, kuşkulu ve zayıf düşünerek, bu Demokrat Mustafa kendisini kusursuz biçimde döğdürdükten sonra doktora başvurmuştur, diyecek kadar insafsızlık etmiştir.", Gümülcine mebusu İsmail Bey/A N Ölçen, 137-138 (1982, 2000)"
çimdirmek | Ohooo!... Patlıcanları oturtmuş, yaprakları kalem gibi sarmış, yufkaları tel tel açmış, kabakları incecik oymuş, mantıları çimdirmiş. Resmen rol çalmış abi. Şimdi ben bu ilişki de ne oyucam, ne çimdirecem., | R Erer, Tehlikeli ilişkiler, 2000
f.
Çimen | Merhaba demeliyim / Sıcak sıcak denizleri / Çimen gerici çocukları., | C Külebi, Uçak yolculuğu, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 119
a.
Çimender | Güç hal ile bir lagar çimender bulabildim. Nizam yolu önünde tatlı tatlı anırıyordu; yanına sokularak çenesini hafifçe okşadım., | GugukG, 17.5.1947, 2
a.
Çimensiz | O münafık, inat ve taklide uyup namaza durur, niyaz ve tazarru' için değil! Münafık gibi görünüşte orucu, namazı görünür de hakikatte otsuz, çimensiz kapkara topraktır. Eğer bizim ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayımız nerede? , | A Akpınar, 'Mesnevî'de Kıssa Eğitimi Şeyh Dekûkî Örneği,',Türk Kültürü, Edebiyatı ve Sanatında Mevlâna ve Mevlevîlik Ulusal Sempozyumu 14–16 Aralık 2006 Konya Bildiriler, Konya 2007, 135
s.
çimerlik -ği
plaj.
a.
tr. çimmekten çim(m)+er-lik
“Datça-çimerlikte duş yerine gittim. Saçı sakalı bembeyaz güzel bir adam duştan çıkıyordu.”,
Y Feyzioğlu, http://www.dibace.net/kitaplik/tanrica-asena-gercekten-yasadi-mi/, 24.8.2021
Çimerlik –ği | Datça-çimerlikte duş yerine gittim. Saçı sakalı bembeyaz güzel bir adam duştan çıkıyordu., | Y Feyzioğlu, | http://www.dibace.net/kitaplik/tanrica-asena-gercekten-yasadi-mi/, 24.8.2021
a.
çimil çimil | Şakaklarından, ensesinden, dizlerinden, ayak bileklerinden çimil çimil bir şeyler çekilirmiş., | H Aycın, Esrarname, 70
s.
çimlenmek | atıştırmak | Ortalık karardıktan sonra, bir şeyler çimlenip otelin yolunu tuttum., | Gürman, 76 krş. GTS 3 | -Ölçü ve hedef tanımıyorsun. Her sofrada çimlenmek ve hemencecik bir şeyler yakalamak istiyorsan, | oysa koşullara bağlı, dedi., | T Polikar, 1997, 163
f.
GTS++
Çimmek | Yüzmek. Yıkanmak. | Dereler tekin yermiş – eskiler böyle dermiş, / Buz gibi sularında – genç kızlar çimerlermiş., | Otaman, 22 1923
f.
Çin | Ülke ve yer adı. | Çinkılıç soyadı, SKardeş'in eşinin kızlık soyadı
a.
çin feneri | kimsenin okumadığı kitaplarına eğ başını ve utan / soluyor Çin feneri, hücremin kapısı yıllara kilitlenecek, | Onur Caymaz, Pervaneyle Yaren, 2015, 49
a.
çin işi | çin yapımı. | -Şaka değil be... Bir Çin işi porselen çay ibriği ile bir çay bardağı... Milyonlara yakışır bir şey..., | R N G, Tanrı Misafiri, 121
a.
çin seddi | 1. b. | malum sed. | Öylesine çaresiz, ellerim bomboş şimdi / Görmüyorum doğanın tüm güzelliklerini / Gözlerimin önüne bir çin seddi çekildi / İstemem aydınlığı, geceler yeter bana / Uzanıp yatıversem değirmen taşlarına., | N Kavukçuoğlu, 1967, 3 | 2. | çok büyük engel. | Karşımıza dikilir de Çin setleri / Her gün daha yorgun aşmak destan / Tek gelen hiç geçemez Kanlı Kavak / Çok sayıda geçmek sarp boğazdan., | B Necatigil, Arada, 25 | Çin seddiyle ayırmak mec.Necdet Ekici hikâyelerinde karakterler, okurla arasını Çin Seddiyle ayırmaz. Her an dokunulacak canlı insanlar, bizi yakalayan bir hayat vardır. Bu hayat, Anadolu'da süren bir gerçekliktir. Ekici de şiirsel bir dille ifadesini ve sessiz çoğunluğun sorunlarını göz önüne koyan bir meram gücü bulur., | Mustafa Everdi, Necdet Ekici'nin Hikâyelerinde Metafor Ve İmge, 27.11.2022, facebook,
dey.b.a.a.
Çîn-i bülend | Diğer talipler ile bunun arasında bir fark var idi. Evvelâ onun çîn-i bülendinde (yüce alnında) âsâr-ı necâbet (soyluluk eseri) parlıyordu., | K D, E Ülgen, 210
a.
çinçila | chinchilla. | Başını kaldırıp Tansu'ya bakmış. İran chinchillaları sert bakışlıdır., | EÖzkök, H, 29.1.2013
a.
Çineli | Siz buralı mısınız? | Yok, Çineliyiz!, | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 41
a.
çingâne
a.
1. Çingene. 2. mec. cimri.
Kafirler der ki haberimiz yoktur / Benim askerimde çingâne çoktur / Bizim işimiz de bok üstün boktur / Affeyle suçumuz isyanımız var 43
Çingen
a.
Çingene.
"Eser-i âlemin tığı, tekdir / Çingenden aldığın çubuk kevgiri / Kalmağı kalburu elek tepiri / Oku knyelerin aşikâr göster.", San, Hicranî, 99"
çingen
s.
Çingene.
"Her şey o bildik çingen duyarlığına kalır / Tiryakiler tarifsiz bir belaya tutulur ve günler öyle ağır ağır ölür", Haydar Oğur, 1994, 113"
Çingen | Çingene, Roman. | Yolu, kıvrım kıvrım, sarhoşlara,/ Yeri, parsel parsel ölülere / Göğü, incik boncuk, / Torlar toplar çerçilere, / Çingenlere satarlar., | CKoytak,T, 01.11.2010 | Çingen çocuğu gibi | -Ne cehenneme gidiyorsunuz len? Allah belanızı versin, bu memleketi de batırdınız. Şunlara bak şunlara, Çingen çocuğu gibi! Türkün adını, şanını on paralık ettiniz., | Kıyafet, 1981, 70
a.
Çingene | Avlunun ortasındaki taşlıkta birkaç Çingene karısı, ellerinde zilli teflerle kısa tempolu oyun havaları çalıyorlardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 92 | Kapkara gözlerle yaktın sineden / Aşkınla tutuşup yandım Çingene'm / Ruhumu koparıp aldın bedenden / Uğruna sararıp soldum Çingene'm, | Ebru Gündeş, Çingenem şarkısı, 3.1.2014 | Îcabeder ki mübeyyizlerin filân yanında küçük düşmiyeyim!... Salisen herifin şimdiye kadar çok iyiliğini gördüm... Sekiz, on günde bir, Allah razı olsun, evine çağırır... Yemek yedirir filân... Rabian Mümeyyiz - söz aramızda – gayet çingene bir heriftir... Hoş, sen daha iyisini bilirsin ya... Böyle şeylere ehemmiyet verir..., | R N G, Tanrı Misafiri, 120 | Topçular vardı, çingene karavanları, muhasebe defterleriyle yüklü kamyonlar; üzerlerinde beti benzi atmış muhasebeciler oturuyordu, bankayı, Devlet'in bu temel kurumunu boşaltıyorlardı., | N Berberova, Mozart'ın dirilişi, 1994, 50 | Ben sofada 'Çingene Çingene!' diyerek gezmeğe başladım. Bu münasebetsiz kelimeyi nasılsa sui istimal etmişim. Küçük bacı kadın elinde koca kırmızı bir biber olduğu halde üzerime yürüdü. Odanın içine kaçtım. Kapıya kadar takip etti. Zannederim ki bu ana dek en ziyade korktuğum dakika o dakikadır. Büyük bacının minnetdarıyım ki yetişti, beni kurtardı., | M Naci, 220-1
s.a.
çingene çalar kürt oynar
"Diyorlar ki / senarist sıkıntısı varmış / yönetmen yazıyormuş / şimdi de / senaryolarını dizinin // boşuna dememişler / çingene çalar / kürt oynar diye", G Aylan, DCD, 78"
Çingene çalar Kürt oynar | Nitekim kendilerine sorun: | Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete veya | Çingene çalar, Kürt oynar deyişlerinin varlığı dahi farklılık algısına mum diken faktörler arasındadır., | Uluengin, T, 18.8.2012 | Çingene zinciri vatandaştan duydum, 27.2.2012
çingene maşası
b.a.
"Cemşit içinden söylendi: -Daha göğüs namına sende bir şey yok ki yelek dar gelsin, a Çingene maşası! (... ) -Zarif, körpe bir kız olmuş eski Çingene maşası!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 73/76"
Çingene palamudu | Yağlı boya resimler yer yer dökülmüş, kocaman bir Turyağ kutusundan yarı canlı çıkardığı semiz Çingene palamudunu alışkın ellerle kesip biçtikten sonra hayvanın barsaklarını filan alesta bekleşen kedilere atıp dilimleri kanlı elleriyle ızgaraya dizince günün alaca karanlığına kuvvetli, sıcak bir cızırtı yayıldı., | OKemal, 1969, 37-8 | Enlemesine dilimlenmiş, domatesli salçaya bulanmış, defne dallarıyla fırınlanmış bir çingene palamutuydu., | F Ulay, 1988, 65
a.
çingene panayırı | . Sen ise işgaldan başka bir şey yapmıyorsun, orada eylem falan yok, çingene panayırı artık orası, işgal ettik bittik halka açacağız dediğimiz yerleri, milletin kafa çekip çekip sızdığı çadırlar dolu etraf, Ankara kan ağlarken halaylar çeken densizler dolu., | Can, arsivlemesemolmazdi.blogspot.com, 10.6.2013
a.
Çingene salıncağı | Bu salıncağın adı «Çingene salıncağı»dır. Çok ağlayan çocuklara evlerde de acele olarak kapıdan pencereye tesbit edilen iplerle böyle salıncaklar çok yapılır. Bazı evler yapılırken tavana iki halka çakılması unutulmaz., | Sivas Folkloru, 1977, S 26-50, 27 | Bir çingene salıncağı kurulmuş eve... Misafir gibi bir salıncak bu, eğreti bir salıncak. Bir evcilik salıncağı sanki, yapılıp bozuluverecek bi şey ..., Nokta, Satılık bebek, 1991, C 9, S 40-52, 44
a.
Çingene vapuru | Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken Boğaz'ı turlardık., | MeralOkay, M, 9.4.2012
Çingenece | Çingene dili. | Müzik Satan Çocuklar adlı kitabımı sanırım pek çocuğunuz okumuşsunuzdur. Hani şu dünyada ilk kez Çingeneceye çevrilen kitap. İşte orada bir Sali vardır. Salih yani., | Y Ural, Temel Reis, 51
a.
çingeneler | Ne oldu bize kutsal çingeneler göçtükten sonra? / Ritim tuttuğumuz o çok eski titreşimleri hatırla, | Mercan Dede, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 39
çingenelik -ği
a.
Çingene olma hali.
"ablama çingenelik tescil evrağı vermişler seviniyor o da naapsın", @kizilufuklar, 13.5.2024, X"
çingit | çingene. | Çok şükür ilk dörtlüğü yazdık. Fakat, köyün bekçisi olan Ahmet amca için mizahi bir şiir yazmak istemiştim. Gençliklerinde Çingit Hüseyin ile köy bekçisi olan Ahmet amca, Çingit Hüseyin uzun boylu, zayıf ve oldukça yakışıklıydı., | Halil Gülel, Bir şiir bir hatıra: Alamadım ben de, | http://www.dibace.net/hepsi-hikaye/bir-siir-bir-hatira-alamadim-ben-de/, 26.12.2021
a.
çini | ... ölür gider çinisi bir soylunun / bize bir mavi kalır büyür gider / ve içilir bir devin sofrasında / arayerde bir hüzün büyür gider., Turgut Uyar, Divan, 1970, 18
a.
çinici | çini işi yapan usta. | O zamanın en kuvvetli ustası Behzat Usta isminde bir usta vardı. Hem çiniciydi. Yani öyle saraylara çini yapardı ki, artık kimse bakamazdı. O şekil bir ustaydı., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 158
a.
çinicibaşı | Hakan da kabul etmiş. Hemen çinicibaşı çağrılmış./Bir sabah, çinicibaşı, hakanın karşısına çıkmış., | A Özyalçıner, Kırmızı çini kase, 1979, 15/16
a.
Çiniğnesi | Karyola etekleri, köşe yastıkları, ara dantelleri, mekik, iğne oyaları, sıçandişi, rokoko, çiniğnesi ve motifler üstüne konuşmazdı., | Ayla Kutlu, Gülperi, 76
a.
çinilemek | Çınlamak. | Gurbetteki yarimin / Kulakları çiniler yandım çiniler., | IspanaktanEzelÇıkar, halktürküsü, Burdur | İraftaki siniler / Hasta olan iniler / Yari gurbette olanın / Kulakları çiniler., Kırşehir türküsü
f.
çinistan
a.
çin yurdu.
"Dokuz yüz otuz dokuz şubat ayına / Osman Haci girdi muhtar rayına / Erkek kadın birbirinin payına / Sanki Çinistanda talanımız var.", San, Hicran3i, 141"
çinke çinke | Hava çinke çinke bir ışık içinde, hafif bir titreyişle titriyordu., S Maugham, 1959, 5 Yosmalık –ğı | Bereket versin ki kırk yaşında bir kadının yosmalık taslamağa hakkı yok, diye mırıldandı., S Maugham, 1959, 5
s.a.
çinko | ...beş guruş kıymetli bir çinko kepçeyle iki çanak,..., | Bafra Şeriye Zabıt Ceridesi
çinkograf
çinko yazan.
"Klişelerinizi Tan çinkografhanesine veriniz. İdare eden: Devlet Matbaası sabık çinkograf şefi Kemal Feridun", Tan G, 11.03.1937, 12"
çinkografhane
b.a.
çinko yazma evi.
x
"Klişelerinizi Tan çinkografhanesine veriniz. İdare eden: Devlet Matbaası sabık çinkograf şefi Kemal Feridun", Tan G, 11.03.1937, 12"
çinlileşmek | Öte yandan çok sayıda Uygurun Çin kültürünün etkisi altında çinlileşerek Çin edebiyatında ünlü yazarlardan ve bilim insanlarından oldukları da bir vakıadır (Rachewitz 1983: 292), A M Özyetgin, 2014, 18
f.
çinti | Son başvuru: 06 haziran ön eleme: 10 haziran yarışma: 15 haziran analı kızlı çinti güzeli yarışması geçmişten günümüze, | afiş, 2022+
a.
çip | Chip: yonga. | Kola yapışan ve cilt kanseri teşhis eden çipten sonra Dağdeviren, beyin iğnesi projesini tamamladı. | , | Hr, 18.6.2018, 10
a.
ing.
çip çip çip: kuş sesi takliti. | çip çip çip ince ince yavru kuş sesçikleri..., | AyçaŞen, R Cumartesi, 6.6.09
çipçini | Çini ko! Gözlerine azıcık çini ko. / Koyu, kopkoyu olsun içleri. 'Çini kor,' / desinler, 'gözlerine bu kadın, çipçini / gözlerinin içi.' Porselen olduğunu., S Erözçelik, 1991, 65
s.
çipil çipil | cennette açıverdim o saat,/ cennette, Tanrının çiftliğinde,/ çipil çipil gözlerimi!, | CKoytak, T, 1.8.2011
çipil gözlü
s.
*
* + tr. göz-lü
çipleme | Bahsettiğimiz bu hükümetin toplantısı bundan yaklaşık 5-6 yıl önce İstanbul'da gerçekleşti ve genel halkı çipleme hakkında konuşuldu. Kadınlar şimdi kollarına hormonal çip takıyorlar. O çip de 2-6 yıl boyunca otomatik olarak hormon salgılıyor., | Aidin Salih, Son Söz -2: Gerçek Tıp Dersleri, 2019, 52
a.
tıp tıp
çiplenme | Çiplenme sonucunda internet üzerinden elektronik sisteme bir kukla olarak bağlanacak insanoğlunun bir aşı ile çiplenmeye hazırlanabilmesi için, Corona virüsü çıkartılmış ve yayılan mikroplara karşı aşı zorunluluğu getirilmeye çalışılmıştır., | A Çeçen, Kapitokraksi Sermaye egemenliği, 2020, 344
a.
çiplenmek | İsveç Halkı Çipleniyor! İsveç halkı anahtar, kredi kartı, personel kartı, bilet gibi şeyleri artık deri altında taşıyacak. Bu çipi taşımayan alışveriş yapamayacak, bunu kullanmayan ticarethane iflas edecek. Alışveriş yapıp aç kalmamak için sadece ailelerin politikalarına uyumlu bir hayat sürmeniz gerekiyor. ÇİPLENMİŞ KÖLELER olarak! Para ortadan kalkacak., | | https://www.urfadasin.com › isvec-halki-cipleniyor, 25.10.2018
f.
çipli | s. içinde çipi, yongası olan, çip takılmış kimse veya şey | Çipli anahtar yapılır. 18.7.2018 Akçaabat, tabeladan
s.
çipsiz | yongasız, yongası olmayan şey | Yırtık, yıpranmış ve çipsiz kimliklerle işlem yapılamaz., | 13.1.2020, Beyoğlu 2. Noterliği
s.
çipur | Başının doğusu ağrıdı | Bay çipur doğuya giden adam... / Güneş tek başına vuruyor başına. Eğer pansiyon görevlisi pürüz kadın izin verseydi bavulunu toplamaya / Kedileri toplayablirdi avuçlarına. ... Bay çipur doğuya gidiyordu. ... Bay Çipur Doğuya giderken ölen bir gerçek, | E Elönü, 2009, 146-147
çir gibi | Eğer etlerinin yumuşaklığı ve kalblerindeki kardeşlik şefkati olmasa çir gibi ezilecektim., | M N Ak, Hac Yolunda, 91
s.
çirik | Ermenice* Kürtçe* ince su akıntısı 2, mec. Kurumamış, yaş | Bu halkın acıları çirik gibi taze., | Ezgi Başaran, R, 12.9.2012
a. mec.
çiriş | Çiriş tabakları çıkarıldı., | A Özyalçıner, Sanatlar, C1, S 1, 13
a.
çiriş otu | bitkib. | Zambakgillerden, beyaz çiçekli bir bitki (Asphodelus). | ...Çiriş, Çiriş otu ve kökü Çocuk arabası Çörek otu Düğme (Her nevi)., Resmî ceride, 1953, B 2, 7104
a.
çiriş tabağı | Çiriş tabakları çıkarıldı., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 13
a.
çirişli | içinde çiriş otu olan. | Çiriş ya da Çiriş otu, Asphodelaceae familyasından Asphodelus cinsinin oluşturan bitki türlerinin ortak adı. Mart ve Nisan aylarında yeşil yaprakları topraktan yeni çıkarken dağlardan toplanan çiriş otu sebze olarak satılır ve çok miktarda tüketilir. Çirişli börek, çorba, sulu yemek ve pilav yapılır., Vikipedi, 19.05.2025
s.
çirişotu*
b.a.
çirkefe taş atma üstüne sıçrar kalıp söz. | Diğer hayvanlar eşşeğin ne biçim eşşek olduğunu bildikleri için | çirkefe taş atma üstüne sıçrar atasözünü hatırlayarak susmuşlar., | İSincer, 17
çirken | nefret | Varlık denen bu tangış iki duşman dizidir /Kötü, çirkin, karanlık, ölüm, çirken, sıkıntı /Yaratışın yolunda Ehrimen'in izidir., | FeyzullahSacitÜlkü, C, 2.1.1935? BAyvazoğlu, Z, 26.1.2012
a.
çirkin ördek | Anlayacağınız ama kalimeroo diye çirkin ördek yavrulayan film karelerinde geçici şerit olmayı seviyoruz!, | EElönü, Starpazar, 28.2.2010. | Bu linçten sakınmak, cemaatin çirkin ördek yavrusu ilan ettiklerinden sayılmamak için kırk dereden su getirip karnından konuşan ve yiğidin hakkını veremeyen dilsiz şeytanları da elbette., | MAltınok, T, 9.12.2011
çirkincesine | Çirkin bir biçimde. Çirkince. | Koymuş çirkincesine başına defne dalı, / Tesellici, perişan ve yaldıza boyalı / Ölümsüzlük, eceli ana kucağı yapar. / Güzel yalan, dindarca bir gayret kokan hiyle! / Şu ebedi gülüşü, şu boş kafatasiyle / Görüp de istiyecek, benimsiyecek kim var? , | S E Siyavuşgil, Ülkü, 1945, C 26, 9
z.
çirkinleştirilmek | İngilizlerin yayınlarda çirkinleştirilmiş görsel kullanmaları siyasetlerinin değişmez bir parçası...ymış., | HHasçelik, 9.11.2015g
f.
GTS+
çirozluk -ğu
a.
çiroz olmaya uygun.
"Küçücük bahçesinde sallanır durur / Çirozluk uskumrular kara dut taneleri", İlhan Geçer, 1986, 39"
çiroznâme | Buna güzel bir örnek olarak, Orhan Veli'nin Fransız şairi Charles Cros (1842-1888)dan dilimize çevirdiği | Le Hareng Saur / Çiroznâmeyi ele alalım: Aslı kadar, belki aslından da güzel bir şiir çevirisidir Çiroznâme!, | Ahmet Necdet/Meriçelli, 9
a.
çise
a.
"Yokuş yukarı tepelerin ardında bir kasvet / Dumanın çisesi sarmış yolları.", Samet Serhat Sarı, 2017, 46"
çise | çis, çisenti. | Kadırganın yolunu gidemiyom karadan / Sevdalık edenleri ayırmasın Yaradan / Hadi gidelim size sizin yollar [tüm] çise / Ne dedim de darıldın niye gelmiyon bize? , Atmacayı vurdular, Giresun
a.
çiselti BTS- | bitişe savruldu okları tembel bakışlarınızın /'sıradan sağlıklı'sınız küçücük bir çiselti / çarşınızın çağlar süren yangınını söndürmeye doymayıp / hiçbir iz bırakmıyor o yangından geriye, | YücelaySal, KunduzD, ıı, 56
a.
bts-
çiseltili | İlk geldiğimiz o çiseltili yağmurlu akşam kapıyı bize o açmıştı., Aren, 2013, 75
s.
çisem
a.
çise, çisenti.
tr.
"Dışarıda yaz çisemi, karşımda Serez, direnilmez / Adının çekimi beni / Çalıyor hece hece yerden yere", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 14"
çisen çisen yağmakÇisen çisen yağmur yağar çiçekler / Haziranda mavi nergis hâllenir - Âşık Ali İzzet
dey.
çisentili | Sabahı değişken bir günün –erken saatlerde bulutlu, çisentili, kuşluk vaktine doğru cılız bir güneşle kararsız bir aydınlık ama hep yapışkan, boğucu geçmiş bir günün- bu bocalamalardan yorgun düşmüş akşamı., | T Uyar, Akşam Alacası, 1997, 98
s.
çisfi | meşe ağaçlarının ince kuru dalları Artvin, Erdin Kılıç, 24.10.2022
a.
çiskin / çisgin
a.
çiseleyen yağmur.
"Ben bir Yahudi kızıyım, bir Türkün sevda çiskinine tutuldum.", Azima Ağlarova / çev M Yıldırım, Ağlayan Duvar, tanıtması, 2019"
çiskin | çiseleyen yağmur. | Ben bir Yahudi kızıyım, bir türkün sevda çiskinine tutuldum., | Azima Ağalarova/ çev M Yıldırım, Ağlayan Duvar, tanıtması, 2019
a.
çiş | çiş kokulu b.s. | Bir tanesi avuçiçleriyle omuzlarıma attığı ufak şaplaklarla beni çiş kokulu bir duvara doğru itelerken öteki gecenin bu vaktinde ne yaptığımı sormuş, başkalarının işine burnumu sokmanın bana yarardan çok zarar getireceğini söylemişti., | F Ulay, 1998, 23
a.
çişli | Komiser Beyamcanın çişli çamaşırları / hepsi kaldı, | MG, 103
s.
çişli | Komiser Beyamcanın çişli çamaşırları / hepsi kaldı, | MG, 103 | Perde kapandı. Sahne temizlendi. Bu arada assolist 'çişli sahneye çıkmam' diye dayatınca işler büsbütün karıştı., | M Gezen, 1982, 80
s.
çit
a.
mısır başaklarını dövüp tanelerini çıkarmak için yapılmış bir alet.
tr.
Bahasını kesip kapuyu kitler, / Öküzler koşuda, boş durur çitler, / Urgana bağlayıp içerde kitler / ... diyen bulup kendin düşürdü 44
çit | Aşkale Yazma; alt önlük, peştamal. Bk. Çiti.
a.
çit | Yaylacılık projesindeki arkadaşlarımızla bizzat çitimizde yani arazide bir araya geldik., | Nazım Kuruca, 17.6.2021, twitter
a.
çit II | 1. pamuktan dokunmuş basma. 2. | yemeni. | Ezo Gelin tutmuş şeker düğünde / Al giyinmiş Antep çiti önünde / Bir güzel gördüm ben Uruş köyünde / Minnet eylen nazlı yâri versinler, Ezo Gelin, Gaziantep
a.
çitak pişuv | mermi sesi. | Usta avcı. Çitak pişuv. Zınnn., | A Çetiner, 27.12.2019, rindan vatsapı
a.
çiti | başörtüsü, yemeni. | Madımak biçim biçim / Ölüyom senin için / Madımak toplar iken / Başımdan düştü çitim, | Madımak türküsü, Sivas
a.
çitil | 1. küçük bakraç, 2. Sebze fidesi. 3. Fidan. 4. Tohum, 5. kavgacı, 6. huysuz hayvan TTAS
a.
çitilgülü | soyadı. 9.5.2022
a.
Çitim | küçük üzüm salkımı. | | Menim cigim gül yalı, (gül gibi) / Ayda dokar bir halı, / Halısının bitimi, / Yüz ellidir çitimi., | 12.3.2019 N Aygün, facebook*/
a.
DS
Çitimek | Sedirin kıyısına çekildi. Gömleklerini çitidi, düğme dikti., | Ayla Kutlu, Gülperi, 72
f.
çitlebi | Kütahya çekirdek.? Ekim 2013
a.
çitlekçi
Çitlekçi | 1. çekirdek çitleyici. 2. Kuruyemişte bir marka adı. Wontlive, 24.07.2018 14:41, EkşiS 3. | soyadı.
a.
Çitlembik –ği | Babam, annem, evimiz, bahçem, çitlembiklerim, / Sizler rüya mıydınız, sizler yaşadınız mı? , | Z O Saba, Sizleri görüyorum, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 56
a.
çitra | Harup (bir cins keçiboynuzu), narenciye, çitra, tatlı patates, arpa, buğday gibi tarla ürünleri üretiyorduk., AEnön, 2003, 125
a.
çiuv çiuv
a. yans.
elektronik oyunda düğmelere basınca çıkan mermi atımı sesi.
"Parmakları tuşlar üzerinde uçuyor, ortalık çiuv çiuv sesleriyle çınlıyordu.", S Dölek, Kirpi, 62"
Çiuv çiuv elektronik oyunda düğmelere basınca çıkan mermi atımı sesi. | Parmakları tuşlar üzerinde uçuyor, ortalık çiuv çiuv sesleriyle çınlıyordu., | S Dölek, Kirpi, 62
çivi | bir oyun | Çamurlu arsada maç ederken veya çivi (yılan) oynarken de 'dolu sincap yanağı yöntemi' işe yarar, eve varınca, çamaşırdan usanmış annenin muhtemel zopasından esirger. NKaan, Leman, 10.3.2010
a.
Çivi | çivisi çıkmakDopdolu bir gönülle selamlamalıyım tümsek toprak yığınlarını. Son çivisi de çıkan bir dünyalı mecnunluğunda yol almalıyım kabirler arasında., | N A Gökduman, 103 | beton çivisi | Bayan Beton Çivi şaşırmıştı. - Ne saçmalıyorsun sen be adam? Ben buraya oturmaya gelmedim, dedi. Peyami Efendi cevap verdi: - Elbette var efendim. İstediğiniz kadar domates salçası verebilirim., | Y Asal, Bayan Beton Çivisi, 2012, 97 | Çivi koymak mani olmak | Suriye gömlekçileri de birbirlerini çekemiyorlardı. Böyle kümeli mal alanlara casuslarını yolluyorlar: beş para etmez onlar. Ot aldın sen!... diye çivi koyuyorlardı., | Çalıkoparan, 55
dey.a.
çivi dilli | iğneleyici, laf sokucu, iğneli dilli | çivi dilli..., | ŞBurcuoğlu, 9
s.
çivi koymak
dey.
mani olmak.
"Suriye gömlekçileri de birbirlerini çekemiyorlardı. Böyle kümeli mal alanlara casuslarını yolluyorlar: beş para etmez onlar. Ot aldın sen!... diye çivi koyuyorlardı.", Çalıkoparan, 55"
Çivi yazılı s.
çivici
s.
engelleyici.
"Onun için kumpanyanın adamları kümeli mal alanları adım adım takip ediyor, karşı kumpanyadan bir çivicinin fazla kazıklanan müşterileri uyarmasına mani oluyordu.", Çalıkoparan, 56"
Çivici | engelleyici. | Onun için kumpanyanın adamları kümeli mal alanları adım adım takip ediyor, karşı kumpanyadan bir çivicinin fazla kazıklanan müşterileri uyarmasına mani oluyordu., | Çalıkoparan, 56
s.
çivilenmek | Çivilenmiş kapağı zorlukla açtım. İçiçe sokulup rulo yapılmış dört parça kağıdı açıp yatağın üzerine yaydım., | F Ulay, 1988, 55
f.
çivili
s.
çivi ihtiva eden.
"Ne çivili bombaları işledi bizimkilere / ne ışıklı bombaları.", VK, 14"
çivili | 1. rekortmen | rekor kıran kimse. | Cihat Baban'la Nihat Erim, yukarıda mühim mühim talebe kongresi toplarlar, Bahadır Dülger, Munis Faik v.s. başbaşa verip Galatasary dergisinin | mise en pageı ile uğraşırlarken, biz de başta rekortmen Semih Türkdoğan ve muallim muavini Mehmet Ali Aybar olduğu halde, arka bahçeyi çivililerimizle delik deşik ederdik., Haldun Taner, EK, 1953, 129 | 2. | Ne çivili bombaları işledi bizimkilere / ne ışıklı bombaları., | Dağlarca, VK, 14
s.a.
fr.
Çivit | bt. Çığıt. çekirdek. | Samsun Ladik Amasya yöresinde meyve çekirdeğinin adı çığıt imiş:, | A Savaş, 28.10.2022
a.
çivit çiğid / ciyit | 1. pamuk tohumu 2. kabak, hıyar, karayemiş vs. meyve ve sebzelerin çekirdekleri
Çivitli | çekirdekli. | çivitli konuşmakİğneleyici, laf sokucu biçimde konuşmak. | Rahmetli babamın lâfıdır; | bağa çivitli gonişma, | S Kuruçelik, 15.9.2022, twitter | Çivitli konuşuk | iğneleyici, rencide edici, laf sokucu konuşma. | Trabzonda | çivitli konuşuk derler yani | çekirdekli söz, birini iğnelemek için, birine laf sokmak için söylenen söz. Burada birçokları onu tercih ediyor, oysa bir gönül yapmak varken..., | F Gedikli, 15.09.2022, twitter | Çivitli söz | çivitli konuşuk. | çivitli söz kuzum; bir trabzon deyişi. böyle acı, zehir zemberek, adama dünyayı dar edecek cinsten lâkırdılara verilen isim. dost görünüp de, karşısındakine söylediği her kelimeden bir mezar yapabilen, o derece hoyrat, hodbin, zalım yahu zalım; kat'a dost acı söyler değil, dost acı söylemez hem, dost acıyla söyler. neyse bu başka bir konu zaten. işte diyorum ki: çivitli söz, çivit gibi, içindeki beyazları tarumar eder, mavi muammer'den beter olursun allama. üstelik bakarsın: dostun çivitlemiş seni, hani dost saydığın; sayılmakla ilgili düşüncemi gelmeye dermanım yok'tan biliyorsun sen zaar. çıkmaz da he, çivitli sözün lekesi kolay kolay. mağara gibi çöreklenir içine. deliduman. atlantisten gelen zekiye 21.09.2004 10:49, Ekşi S | Çivitli | çivit boyası ile boyanmış, çivit renginde. | Bir kenarda üstleri tahta kapaklarla örtülü duran zeytinyağı küplerinden, yukarı kata çıkan merdivenin altından görünen çürük tahta basamaklarından, çivitli duvarlardan, üst üste yığılmış birkaç şilteden ve bahçe kapısının yanındaki tulumbadan mütemadiyen bir küf kokusu fışkırmakta ve yayılmakta idi. / Biraz daha yürüdükten sonra çivitli kireçle badana edilmiş olan ev göründü., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 9-10/78
dey.s.a.
çizelge
a.
liste.
tr. çiz-elge
Vizite çizelgesinden gözünü kaldırarak: 'Geçmiş olsun, ucuz atlatmışsın.', S Şengil, 1983, 44
çizelge | liste | Vizite çizelgesinden gözünü kaldırarak: 'Geçmiş olsun, ucuz atlaşmışsın., | S Şengil, 1983, 44
a.
çizelgeleme | timetabling | Sınav çizelgelemelesi için matematiksel model yaklaşımı, | MFAcar/MŞevkli, VerimlilikD, BSveTBak. 2013/1
a.
ing.
çizelgelemek | ... çizelgelemek (tabulate), çizelgeleme (tabulation), örüntü (pattern). Bu diziyi daha da çoğaltabiliriz. Diyesimiz şu ki düşünce dünyamızın genişlemesi yeni kavramları, yeni kavramlar da yeni sözcükleri yaratıyor., | Türk dili, 1970, C 22, 231
f.
çizelgelemek | ...çizelgelemek (tabulate), çizelgeleme (tabulation), örüntü (pattern). Bu diziyi daha da çoğaltabiliriz. Diyesimiz şu ki düşünce dünyamızın genişlemesi yeni kavramları, yeni kavramlar da yeni sözcükleri yaratıyor., Türk dili, 1970, 231
f.
çizelgelenmek | Verileştirme, verinin çizelgelenebileceği, analiz edilebileceği ve yeni durumlarda yeniden kullanılabilecek şekilde nicel bir formata (text dosyası) sokulmasıdır (Schönberger & Cukier, 2013, | 85)., M Çoruh, M Ukray, Veritabanı: | Felsefesi, Tasarımı ve Yönetimi: MS-Access ve ..., 2017, ? | TÜBİTAK 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı kapsamında, Samsun Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencileri tarafından, öğretim elemanlarının danışmanlığında hazırlanan 9 farklı proje destek almaya hak kazandı! ... Öğr. Gör. Dr. Derya Akbulut Üniversite Yerleşkesine hizmet sunan otobüs hattının çizelgelenmesi için benzetim çalışması kullanımı Eray Yener, Zeynep Ceylan, Linkedin, 12.04.2025
s.f.
çizgilemek | çizgi çekmek, çizgi çizmek. | Saçların ağaracak, gözlerinin keskin bakışları sönükleşecek, yüzünün gergin tazeliğini ıstıraplar çizgileyecek ve netice, netice ne olacak biliyor musun? , | C Uçuk, CB, 27 | Çizgileyen: Seydali Gönel Kapak resmi: Yunus Saltuk, Bülent Özükan, Bir de varmış iki de varmış, Boyut Kitapları, 3. bs., Ocak 2001
f.
GTS++
çizgileşmek | -Sen, sen, diye mırıldandı, ne güzelsin; dolgun göğsün, yuvarlak kalçaların, etlerinin sertliği, şalvarının kıvrımlarında çizgileşmiş bacakların gördüğüm kadınların hiçbirinde yoktu., | Samet Ağaoğlu, Heykeller, Varlık, 127 M Reşit
f.
çizgili
s.
çizgileri olan.
"Yine, o yün kumaştan çizgili pantolonu, ufacık tefecik boyuyla kalın paltosunun içinde kaybolur gibiydi.", İ Kalkan, Onlardan Biri, 2018, 49"
çizgili
Çizgili ses | Ürperdi adam, bu tüylü, çizgili sesten. Bakıştılar., | E Öz, Güvercin, 67
a.
çizgilik –ği | 1. Çizgi çizmeye yarar tahta, cetvel tahtası. | 2. Kamil Masaracı'nın çizgilerinin başlığı. | Bunları ressamların üçer beşer çizgilik ilk eskislerine benzetmek de mümkündür. Şu fark ile ki onlar dolaptan yine eski halleriyle çıkarlar. Benim oyuncakların bir kısmı büsbütün kaybolmuşlar yahut çürüyüp dağılmışlardır., R N Güntekin, EK, 1953, 38
a.
GTS+
çizgisel | Hobsbawm 20. yüzyılı fazla çizgisel görüyor., | HBerktay, T, 14.1.2012
s.
çizgisellik -ği | Hobsbawm 20. yüzyılı fazla çizgisel görüyor. Bu da maalesef Marksist bir çizgisellik; üç büyük ideolojinin: liberalizmin, nasyonalizmin ve sosyalizmin mücadeleler sarmalı olarak modern tarihte, özellikle nasyonalizmin ve (en aşırı ucu olarak) Faşizm ve Nazizmin özerk bir | üçüncü köşe olarak hakkını verememekten kaynaklanan bir çizgisellik. İndirgemeciliği yansıtıyor., | HBerktay, T, 14.1.2012
a.
çizi
a.
dizim. halka.
dolmalık kuru biber ve patlıcan çizisi. Afyon
çizi | Nerede öküzlerle çift sürdüğüm günler / Çizi boyunca mısır dökmeler, | M Özdemir, İşte Böyle Hayat, 2023, 93
a.
çizilemek
f.
siğil vs. tedavi etmek için etrafını madeni bir şeyle hafifçe çizmek.
çizilmedik | Aşk bu. Tarihin başlangıcından beri üzerine söylenmedik söz, yazılmadık yazı, çizilmedik çizgi kalmamış., | M Gezen, 1982, 68*
s.
çizimli
s.
çizimleri olan.
çiz-im-li
"Kayalar üzerine ise, damgaların yanı sıra, boyalı/boyasız çizim yolu -resim- ile orada yaşanmış ve yapılmış törenler görüntülü, çizimli bilgi olarak gelecek kuşaklara aktarılmıştır.", D Yıldırım, Zaman Yolcuları Kitaplar II, Türk Yurdu, S 327, Kas 2014, 13"
çizimlik BTS- | bir çizim kadar. | İtiraf etmek zor ama / Yırtığa yetmiyor yama / Kalemimi yapıp kama / Bir çizimlik yaraladım, | Nazım Tektaş, 1999, 52
s.
bts-
çizinlik -ği | görüşmeci kelimesinin izahında geçiyor: Bir görüşmede soru çizinliği ya da görüşme kılavuzu kullanarak karşılıklı konuşma ve soru-yanıt ilişkisiyle sözlü açıklamaları yazılı bilgiye dönüştüren gözlemci, bk. soruşturucu.BSTS / Yöntembilim Terimleri Sözlüğü 1981
a.
Çizirtmek | 1. Özensizce yazmak. | Filvâki (gerçekten) eğer Şehzade'nin iâde-i âfiyetini (sağlığına kavuşmasını) tabîatın kuruca bir muâvenetine (yardımına) ve etıbbanın (doktorların) çizirttiği reçeteye kalmış olsaydı bîçâre (çaresiz) çoktan beri dünyaya veda etmiş ve gûşe-i ademe (mezara) çekilmiş olacak idi., | K D, E Ülgen, 208 | 2. | Çizdirmek. | ludwig sen baya kemalist olmuşsun yaw mental dönüşümü hakkıyla tamamlamışsın örneğin işi kapmak için rakibin arabasının tekerleğini çizirten hasım bugünkü yaşam koşullarına ulaşmamızın temelini atmıştır mı diyorsun :D astur, | Eylül 30, 2009 tarihinde AnArchos7 tarafından düzenlendi, | https://www.ateistforum.org/index.php? /topic/28473-kom%C3%BCnizmin-insanl%C4%B1%C4%9Fa-verdi%C4%9Fi-en-b%C3%BCy%C3%BCk-zarar-nedir/, 14.1.2023g | varlığından yeni haberdar olduğum durum. o ucuz kalemin kağıdı çizirtmesi, içinin köpürmesi, anlarsınız anlarsınız. rotringsiz sınav mı olur len? Xur, 01.02.2015 03:22
f.
çizmek | Bildiğim kadarıyla âşık olduğu kadını çizmişti., | Şİşigüzel, EDK, 4
f.
Çizmeli | çizme giyinmiş olan. | Fakat başlangıçta nedense, en çok hanımların mültefit tebessümlerini esirgemedikleri parlak çizmeli, işlemeli başlıklı, altın yüzüklü gençler yeniliyorlardı., | Kırımer, 1967, 83
s.
Çizmesiz | çizme olmaksızın. | Baş belâları! Tam yerli ayaklarıydılar. Çizmesiz çıkarılamazlardı ortaya., | S Maugham, 1959, 72
s.
çlink çlink | [H]emen kucağına yatıp gözlerimi çlink çlink diya açıp kapayıp gülümseyerek annesine baktığı gibi gukkuri guu (bebekler öyle öterdi değil mi? ) diyerek kırpıştırmak istiyorum., | AyçaŞen, T, 28.6.2012
ço nida BTS+ | 1. haydi yürü anlamında eşeğe söylenir | +Ço Muratın dört yıllık sıpası, çooo! dedi., | ACılga, Sıpanın, 47 2. Tepe, doruk 3. Köz | Siz hiç katıra bindiniz mi köy muhtarı gibi? / Çoooo babam, çoooooo!... / Kırk gözlü heybeler gibi yürek gördünüz mü / Bir gözünde saz / Bir gözünde söz / 38 gözünde / 38 türlü acı, otuzsekiz türkü köz., | Ş Belli, Ağa kapısı, 74
bts+
Çoban | Bir çobansın sorumlusun güttüğün sürüden. / Sen insansın, ibaret değilsin etten, kemikten, deriden. / Mes'ulsün, akıldan, fikirden ve her veriden... / Tutamazsın yoksa medeniyeti, bunca uzaktan, geriden..., | Ali Bozdağ, Üç Mevsim, 55
a.
çoban ateşi | Siz partinin çoban ateşisiniz! | İçinde kaybolur insanın eşi, / Yemyeşil dağların hem yas edişi, / Kaybolur obalar, çoban ateşi, / Hem de gülüşüdür yayla dumanı., | Ömer Bedreddin; Yayla dumanı, Ülkü, 1939, C 13, 252
a.
çoban çökerten
a.
tr.
"... acı cehre, çoban çökerten, mersin yaprağı, tarçın.", Mercan Itriyat Bon tea tanıtmalığı, 6.6.2019"
Çoban çökerten | ..., acı cehre, çoban çökerten, mersin yaprağı, tarçın., | Mercan Itriyat Bon tea tanıtmalığı, 6.6.2019
a.
Çoban davarın yolunu bilir ya da davar yolu bilir çoban da onu izler. Pijli, 27.1.2021
Çoban köpeği | Çoban köpeği / Uzaktan sevdi Cengiz / Yoldaki koca köpeği / Bu çoban köpeğidir / Dedi öğretmen. / Uzaktan anlamadı ki Cengiz / Çoban kim / Bu neden çoban köpeği? , | Dağlarca, Kuş Ayak, 1971, 127
a.
çoban yıldızı | mec. kılavuz, rehber, örnek alınan. ayn. m. Çobanyıldızı. | Düne kadar bendim izi sürülen / Öksürüğüm taklit ediliyordu / Çoban yıldızıydım yol şaşırana / Şimdi, herkes beni şaşkın sanıyor, | NTektaş, 1999, 92
a. mec.
çobanaldatan (kuşu) | Çoban aldagucı (23): Çoban aldatan, (kuyruk sallıyan) dedikleri ufak bir kuş., | V İzbudak, el-İdrâk haşiyesi, 1936, 12 | Özellikle yeşil karga, bunun yanında çoban aldatan, çavuş kuşu ve doğal olarak sağanlar da 3. bölümde düşünülmelidir., | Biyoloji D, 1974, C 24-26, 42
a.
Çobanın dangalağı omzunda tüfek var diye kendini avcı sanır da sürüyü kurt yer kalanı it yer
atasözü.
"Çobanın dangalağı omzunda tüfek var diye kendini avcı sanır da sürüyü kurt yer kalanı it yer derler bizim oralarda.", Erkan Mumcu, 26.07.2018"
Çobanın dangalağı omzunda tüfek var diye kendini avcı sanır da sürüyü kurt yer kalanı it yer derler bizim oralarda. Erkan Mumcu, 26 temmuz 2018
çobanlık -ğı | Çobanlık etmekYaylalarda, obalarda, akasyalıklarda gezer, bir taraftan kemençesini çalar bir taraftan da çobanlık ederdi., | M H Alşan, 7
dey.a.
Çobansız | çobanı olmaksızın. | Çoban: Sürü çobansız yayılmaz!, | Tecer, 1969, 16 | Yaylada çobansız kalmış sürüler, G A Gülhani, 41
s.
Çobanyıldızı | o günler Çobanyıldızına haber uçurulan günlerdi / Moskova bahtiyardı bahtiyardım bahtiyardık, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 84 | akşam saat altı / çıktı çobanyıldızı hücresinden / başladı çayırların saltanatı., | Ö F Toprak, Mektup, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 147
a.
Çocuğun ölüsünü umutsuzca yatağının üstüne bırakarak doğruldu. Birden onmaz bir korku aldı içini. Telaşla soludu. Bir tuhaf oldu. Kulakları, yöresi, karanlık, bostan tarlası, orman, dere, sesszilikten çın çın öttü. O sesizliğin içinde kendisiyle çocuğun ölüsü yoktu sanki 82
f.
tr.
"Yine ses soluk çıkmayınca, kucağına alıp sarsaladı çocuğu. Testi suyunu boca etti yüzüne. Ne ki, en ufak yaşam belirtisi yoktu kızın yüzünde", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 82 "
çocuk geziliği | Kentlerde ve kasabalarda çocukların oynaması için kent tasarlarında öngörülen, taşıt dolaşımına kapalı, oyun araç ve gereçleriyle donatılmış açık ve yeşil alan.
b.a.
Çocuk kilidi | Çocukların açmasını engeleyecek nitelikte kilit. | Çocuk kilidi lazım sana!, | 31.5.2021
b.a.
çocuk masası
b.a.
tr. çocuk + yun. masa + tr. -s-ı
"Bayram fotoğraflarına yetmeyen masalar... Bu yüzden büyükler 'büyük' masasında oturur, çocuklar 'çocuk' masasında. Bizim çocukların binbir şamatayla etrafına dizildiği 'çocuk' masasına bakıyorum da, 'Ne zaman böyle büyüdüm ben' diyorum.", Yenal Bilgici, Hr, 19.8.2018"
Çocuk masası | Bayram fotoğraflarına yetmeyen masalar... Bu yüzden büyükler 'büyük' masasında oturur, çocuklar 'çocuk' masasında. Bizim çocukların binbir şamatayla etrafına dizildiği 'çocuk' masasına bakıyorum da, 'Ne zaman böyle büyüdüm ben' diyorum., | Yenal Bilgici, Hr, 19.8.2018
b.a.
çocuk milleti | Çocuk milletini çok iyi tanırım. Teknoloji tutsağı olarak epey değişim geçirdiler ama özleri çocuktur., | G Dayıoğlu, Oksijen 2, 2-8.07.2021, 1
b.a.
Çocuk oyuncağı | 1. Çocukların oynayıp eğlenmesi için yapılmış oyuncak 2. Kolay iş 3. Önem verilecek değerde olmayan şey | Şunu da haber verelim ki bu kıssalar, her ne kadar küçük ve çocuk oyuncağı gibi görünüyor ise de en eksi zamanlardan beri birçok hükemâ (düşünürler) taraflarından tertip olunmuşlardır., | Ahmet Midhat E/ E Ülgen, KH, 1296/1879, 17 | çocuk oyuncağı değil| Pek doğru, adımını tetik atmalı. Bu çocuk oyuncağı değil. Hata yapıldı mı artık tamiri kolay olmaz., Moliere, Oktay Rifat, Sevda hekim, 1943, 19
dey.b.a.
çocuk sayfası | Yazın cinayet ve boşanma sayısı düşer-miş. Öyle yazıyordu, kadınlar okusun diye 'çocuk sayfası' gibi hazırlanan o 'fasulyeden' sayfalarında gazetelerin... O sayfaları da kadınlar hazırlıyor ama!... ., | B Uzuner, Karayel Hüznü, 1993, 30
b.a.
çocukça
z.
"Yaşlı kadın karşısındaki gazeteci-yazara anlatmaya devam ediyor: "Ben orada çocuğumun ölmeye gidişini gördüm. Şaşkın, çocukça yürüyordu ölüme, çevresindekilerden, gördüklerinden ürkmüş, öteki çocuklarla ele... Bir alay halinde ölüme doğru yürüyorlardı, hem de hepsi öylesine küçücük, öylesine tatlı, öylesine güçsüz şeylerdi ki... ", Y Sökmensüer, 6.3.2022, Serbestiyet, Savaşta büyüyen çocuklar"
Çocukça | Şaşkın, çocukça yürüyordu ölüme, çevresindekilerden ürkmüş, öteki çocuklarla elele, bir alay halinde ölüme doğru yürüyorlardı, hem de hepsi öylesine küçücük, öylesine tatlı, öylesine güçsüz şeylerdi ki!, | Jiri Marek / O Akbal, Bir ana konuşuyor, ÇHA, 62
z.
Çocukçalık –ğı | ... öğretim ve eğitimde neşelilik, çocukçalık, dersleri kolaylaştırma, oyun, çocuk oyunlarına, masal, bilmece, tekerlemeye, el beceriklerine önem verme, derslerde bunlara yer ayırma, beden eğitimi, gezintiler, ders gezintileri, ders araçları, okulu kiliseden ayırma, halkı yanlış inanışlardan, urasalardan kurtarma, töresel anlatmalara özellikle önem verme yanında usa uygun ve gerçek olmıyanlarından ayıklama, usa uygun, töreye (ahlaka) yönelik bir din dersi, tarım ve bahçe..., | Türk Tarih Kurumu yayınlarından: IX. seri, 8. sayı, 2. Bölüm, 1932, 2126 | Biz Yeşilçamın nesini özlüyoruz? Bugün yapılan filmler eskilerden daha üstün, daha nitelikli ama biz o Yeşilçamı arıyoruz. Aslında aradığımız o Yeşilçam değil de, o | nahiflik, o | çocukçalık mı? O günün Türkiyesi mi yoksa? , | Ülkü Tamer, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 25
a.
çocukçu | 1. çocukça, çocuğa benzer. | Tutkun kendi kendine düşüncelere dalarak çocukçu usuyla şöyle diyordu: 'Bu öğretmen daha bir başka., | RDede, 39 | 2. | çocukları çok seven kimse.
s.
çocuklamak | 1. Doğurmak, dünyaya çocuk getirmek, balalamak. | ... çocuklamak, eniklemek, güneşlemek, yazlamak, kışlamak, güzlemek, taşlamak, küreklemek, tohumlamak, çuvallamak, torbalamak, sandıklamak, sarpınlamak (= ambarlamak), tuzlamak, lehimlemek, yağlamak, kaplamak ..., | B Atalay, Türkçe'de kelime yapma yolları, 1946, 129 | Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, / ölürsem kurtuluştan önce yani, / alıp götürün/ Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni./ Hasan beyin vurdurduğu / ırgat Osman yatsın bir yanımda / ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp / kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda., Nazım Hikmet, Vasiyet, 27.04.1953 | 2. | Canım horoz! Merdivende renkleniyor / Çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı / Annemi çağırıyor on kulaçlık bir iplik / Başımı iğiyorum su kovasına; / Ne kadar balık düşünüyorsam o kadar balık., | E Cansever, Horozla merdiven, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979,191
f.
çocuklanmak | Ata Çatıkkaş, Ali Nazima, Faik Reşad'ın | Mükemmel Osmanlı Lügatinin açıklamalı çevirisinde (2021, C 2, | 681) Arapça | mütesâbî sözü için | tesâbî eden, çocuk tavrı takınan, çocuklanan. tanımını yapmıştır. Bu açıklamayla | çocuklanmak fiili de doğmuş ve | çocuklaşmak, çocuk olmak anlamı kazanmıştır., Fethi Gedikli, | Çocuklamak ve | Çocuklanmak Fiilleri, 01.04.2025, Facebook
s.f.
çocuklarını saklamak dua. Çocuklarını bağışlamak | Dualarını her zaman 'Allahım, sen ümmetini, Muhammedin çocuklarını sakla!' niyazıyla bitiriyorlardı., | Kırımer, 1997, 31
çocuklaşıvermek | Anneannemi hepimiz çok severiz. Babam da çok sever. Ama bazen birden çocuklaşıvermesi yok mu, işte o zaman annem çokkızar., M İzgü, AAG, 2007 (1994), 7
b.f.
çocuklaştırılmak | çocuk özellikleri kazandırmak, çocuk haline getirmek | Zambra, toplumun çocuklaştırılarak, iktidara boyun eğdirilmesini, yaşanan acılardan bihaber yaşayışını kurmaca ile gerçeği iç içe geçirerek anlatarak hem roman yazımı üzerine hem de Pinocnet diktatörlüğünün yarattığı yıkımı düşünmemize olanak sağlar.? DSarpkaya/AÖTürkeş, RKitap, 3.7.2015
f.
çocuklaştırmak | Gecekonduya yaklaştıkça, büsbütün heyecanlanıyor, kaybettiği âleme bir an evvel kavuşmak sevinci, onu adeta çocuklaştırıyordu..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 74
f.
çocuksulaştırmak | ... çocuklayan, çocuğu çocuklaştıran bir sevinç parıltısıdır. Çocuğu çocuksulaştıran, sadece öten horozun 'düdük' olarak algılanması değildir, sadece bu düdüğün 'kırmızısı'nın yani kızıl ibiğin bir kızıllık olarak sese ..., | Türk Edebiyatı, 2007, S 399-402, 44
f.
çocuksuluk -ğu | 1. Çocuksu olma durumu.GTS 2. İng. juvenilism Çocukluk ve yeni yetmelik dönemlerine özgü tutum ve davranışları, yetişkinlik döneminde de sürdürme durumu. RuhbilimTS 1974 | Geçmişteki solcuların büyük bir çoğunluğunun bugün | ulusalcılıkta aradığı, bir kısmının geçmiş maceraların gölgesinde hatıralarını yâd ederek bulmaya uğraştığı o | duygu kabarmalarının çocuksuluğuna kapılmadan, | solculuğu demokrasi kavgasında | akılla devam ettiren çok az | solcu kaldıysa bu ülkede, solu ve solculuğu da yeni baştan tartışmamız gerekir., | AAltan, T, 9.5.2012 | Kadınlara, kızlara, anasına baktığından farklı bir gözle bakmayan, böylesi konularda renk vermeyen saf bir çocuksuluğu vardı., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Bayan Ali, 39
a.
ing.
çocuksuz
s.
çocuğu olmayan kimse.
tr. çocuk-suz
"Ben, çocuksuz amcanız vefat etti sanmıştım.", Çalıkoparan, 44"
Çocuksuz | çocuğu olmayan kimse veya şey. | Ben, çocuksuz amcanız vefat etti sanmıştım., | Çalıkoparan, 44
s.
çocuksuzluk –ğu | Ben senin ananım çocuk! Benim çocuğum olmadı, ama Allah bana sizleri verdi. Sizlerle ben çocuksuzluğumu unuttum. Evet, söyle bakalım şimdi nereye gideceksin, planın ne? , | Aren, 41
a.
çoçka
a.
1. domuz. 2. bebek, çocuk | çağa.
"Bornova Evka 3'te olağan bir gün. Eskiden kabul gören çocuk ve çoçka ilişkisi literatürde artık itirazlara konu olsa da, bizim memlekette çoçkalar çocuk parkında eğleniyor.", @HaticeSirin, 21.4.2024, X"
Çoğaldıcı | sadaka gönli yumşadıcıdur ve dostları çoğaldıcıdur ve günahlardan arıdıcıdur., | Ak Ali Efendi, Fezail
s.
çoğalım
a.
"Kırat kişnemesi, / Tahta at bilmecesi ninnilerle / Sarıklı takkelilerin uydusu / Mezar taşı kafalı kadınların çoğalımı sağlandı.", Tamay Önal Polat, kuklalı şiir, 4.2.2008"
tr. çoğ-al-ım
TDK Tıp S-de
çoğalım | Çoğalma. TDK'da | S.nde gösteriliyor. | Kırat kişnemesi, / Tahta at bilmecesi ninnilerle / Sarıklı takkelilerin uydusu / Mezar taşı kafalı kadınların çoğalımı sağlandı., | T Ö Polat, Kuklalı şiir, 4.2.2008, | https://www.antoloji.com/kuklali-siir-siiri/, 27.1.2019g
a.
tıp
çoğaltı
a.
çoğaltma.
çok-altı
"Kâğıdın ve baskı ile çoğaltının ortaya çıkışında Türklerin çok önemli bir payı olsa da hareketli esnek yaşam düzeni nedeniyle onları muhafaza etmeleri ancak yarı yerleşik düzene girdiklerinde kalıcılık kazanmıştır.", D Yıldırım, Zaman Yolcuları Kitaplar II, Türk Yurdu, S 327, Kas 2014, 11 "
çoğaltıcı / çoklayıcı | Hub. Yazıcıoğlu çarşısı önündeki bir dükkanda bir yerde USB çoklayıcı, bir yerde usb çoğaltıcı şeklinde gördüm. F Gedikli, 1.8.2011 | Çerçeve teller vasıtasile ve katot ampulleri ile yapılan çoğaltıcı cihazla bağlanır. Telefon vasitasile, çerçeve döndüğü zaman, sedâ tâkip edilir. Çoğaltıcı cihaza dışardaki istenilmiyen hadiselerin tesir etmemesi için üzeri madenle ..., | AYZE Çalışmalar, 1940, S 49-58, 42 | Türkiye bilgi çoğaltıcıları., | 21.7.2023+
ing.
çoğaltıcılık –ğı | Face to face, yüz yüze, ru be ru interaksiyonun (sohbet) bilgi transferinin verimliliğine, müzakere etmenin bilgiyi çoğaltıcılığına ve bilgi mütekamilliğine katkısı, bilimsel metodolojideki tüm değişim ve gelişime rağmen önemini koruyor hala., | K Beşirli, töl, 19.12.2021
a.
çoğulcul | ÇOĞULCUL (pluralia tantum) Hep çoğul şekliyle kullanılan kelimelere denir. Erenler, | moeurs gibi, | TDK, Dilbilim terimleri S, 1949, 52 | Hayat dediğin nedir ki? Ölene kadar istediğin hiçbir şey olmasa da sevdan kalbinde mi, seni savuruyor mu kavganın orta yerine; ona bak... Çoğulcul düşler besle; fakat azı da dimdik ayakta tut., | N A Gökduman, 51
s.
fr.
çoğulculaşma | Ülkeyi yönetenlerin ülkenin demokrasi ve özgürlüklerini genişletme yükümlülüklerini yerine getirmeleri hak talebinde bulunanları 'şiddet'ten uzaklaştıracağı gibi onların 'çoğulculaşmasına' da katkıda bulunacaktır., | EKatırcıoğlu, T, 10.9.2011
a.
çoğulculaşmak | Türkiye'de yaşadığımız derin değişim süreçleri sonucu dün çeperde, kenarda duran siyasi cereyanlar merkeze yürüdüklerinde talep ve beklentileri farklılaşmış çoğulculaşmış bir kamuoyuyla karşılaştılar. | , | NYağcı, T, 3.9.2011
f.
çoğulculuk -ğu
a.
çoğulculuk [pluralisme] [İng. pluralism]: 1- Toplum yaşamında birbirine eşit ve birbirine indirgenemeyen birden çok ilkenin, alanın, gerçeklik biçiminin var ollmasını savunan görüş. 2- Toplumbilimde: Tarihin, olayların rastgele akışından başka birşey olmadığını, bu yüzden de toplumsal gelişimin nesnel yasalarının bulunup açıklanamayacağını savunan tutum. Ö Ozankaya, Toplumbilim terimleri sözlüğü, 1975, ?
tr. çok-ul-cu-luk
çoğullamak | Çoğul hale getirmek | Proto-Hattice duaların Hattice tercümeleriyle beraber yazılmış oldukları görülmektedir. İsimleri çoğullamak için çoğul eki olan 'le' ile 'de' hali (logatif) olan be'nin ön-ek olarak kullanılması bu dilin başlıca hususiyetini teşkil eder., | Ş Günaltay, Yakın Şark: Anadolu, en eski çağlardan ahamenişler..., 1946, 172
f.
çoğullaşma | O eğer böylesine tehlikeli kamplaşmalar için malzeme olarak kullanılmasaydı, belki bu çözülmenin parti içi çoğullaşma adına hayırlı yanlarını da konuşuyor olacaktık., | Lİpekçi, T, 24.3.2011
a.
çoğullaşmak | yeni | Ne siyasi seviyemiz yükseliyor, ne çoğullaşıyoruz, ne de demokratikleşiyoruz., | Lİpekçi, T, 24.3.2011
f.
çoğullaştırılma | ardından kolaj metinler aracılığıyla kurgunun bilinçli olarak deforme edilmesinde olduğu gibi, söylemin çoğullaştırılması suretiyle de romandaki dilsel bütünlüğü deforme etmek; siyaset, reklam, din, ansiklopedi, basın... söylemleri aracılığıyla eleştiri yapmak, ironiyi sağlamak gibi işlevlerin çoğul söylem aracılığıyla gerçekleştirildiği, ... Yavuz Güneş, Tutunamayanlarda çoğul söylemin işlevi, 2. Uluslararası Dil ve Uslup sempozyumu BilKit, 2011, C 1, 545
a.
çoğulluk –ğu | Sonraları bu yalnızlığın nice çoğullukları besleyecek bereketli bir ortam olduğunu görecektim., | Ü Sarıaslan / A Paksoy, 1992, 6 | Önemli olan, 'hem o, hem o' çoğulluğunu içine sığdırabilen bir zihne sahip olmak., | M. Belge, T, 10.10.2010
a.
çoğumsamak
f.
1. çoklamak, çoğaltmak. 2. çok görmek.
"Üküş - (Âdem davarını üküşledi) derler ki malını çoğumsadı, demektir. Mastarı üküşlemek, müzarii üküşler dir (DLT. I , 254).", M Şerefeddin, Mevlanada türkçe kelimeler ve türkçe şiirler, ?, ?, 167"
Çoğumsamak | Üküş- (Âdem davarını üküşledi) derler ki malını çoğumsadı, demektir., | Türkiyat mecmuası, 1934, C 4, 167 | Parayı vereceği bir zaman Emir fiyatı çoğumsadı ve köleyi almaktan vazgeçtiğini bildirdi. Getirilen paraları hazine memuruna iade etti. Bunun üzerine köle dedi ki: «Beyefendi, beni satın almalısın! Çünkü vereceğin her dirheme mukabil bende bir meziyet (maharet) var., | ‘Abd al-Karim ibn Hawazin Qushayri, Kuşeyrı^ risalesi, 1978, 244 | Kara Bibik bunu çoğumsadı: Yüz deve yükü odun altı çeteleye mi? Vay insafsız vay!... Hey oğul geçen yay pazarlık böyle mi idi? Andiriya omuzlarını silkti: Canı isterse ... Çetele birike birike bir gün kötü olacak., | Başlangıcından günümüze kadar büyük Türk klâsikleri: tarih, ..., 1989, 152
f.
çoğunculuk -ğu
a.
çoğunluğun hakimiyetini ve menfaatlarını savunma hali. Zıddı çoğulculuk.
tr. çok-un-cu-luk
çoğunlukçuluk | Bunlara ilaveten AKP, Türkiye sağının 'çoğunlukçuluk' gibi arazlarını, 'milli irade' gibi demagojilerini ve 'sol alerjisi' gibi marazlarını da değişik ölçülerde tevarüs etmiştir., | MSancar, T, 19.10.2011
a.
çok | çok | büyük. | çok kardeş, | İbradı, Antalya K E Berki | Çok aktörlü b.s. çok oyuncu ile oynanan. | Orta Moğolistan'da Koça Çaydam gölü dolayında Orhon ırmağının eski yatağı yakınında bulunduğu için bu adla anılır. Orta Oyunu: Sahne, perde ve dekor kullanılmadan halkın arasında oynanan çok aktörlü, çalgılı, geleneksel Türk tiyatrosu., | Z Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 1966, ? | Bir kere bu, çok aktörlü, sahneli, hareketli bir oyundur . Tasayvuf veya hayal değil gerçektir ve gerçekçidir. Çok eskiden beri olagelmiş, türlü biçimler ve türlü isimler almış en sonu Ortaoyunu düzenine girmiştir., | A Kabaklı, Türk edebiyatı, 1985, C+A8648 1, 495 | çok amaçlı | Çok amaçlı file seti 279,95 tl, | 14.8.2021, A101 Tanıtması | çok atomlu | ...eylemsizlik momenti de bir az zahmetle band spektrumlarından tayin edilebilir. 48: 1 cetvelinde bu Cetvel 48: 1 Bazı çok atomlu moleküllerin eylemsizlik momentleri Cisim Molekül yapısı Eylemsizlik momentleri Düz simetrik 70 ..., | A G Parts, Fizikokimya dersleri, 1952, 298 | çok medeniyetli | Dünyanın çok merkezli-çok medeniyetli demokratik bir küresel düzene doğru yol aldığını görmek heyecan verici. (...) ABD ve Avrupa'nın tek taraflı, tek kültürlü, tek merkezli, tek medeniyetli küresel sistemine karşı Türkiye Yüzyılı vizyonu küresel sistemi çok taraflı, çok kültürlü, çok merkezli, çok medeniyetli olarak tasavvur etmektedir., | U T Yücel, YŞ, 9.6.2023 | Çok olmak (biri)Bu konuşmaya Rumlardan biri çok kızmıştı. Dedeme: -Papuga (ihtiyar)! Sen artık çok oldun. Kes sesini de çekil şuradan işimizi yapalım. Tekrar söylüyorum çıkmazsan seni vuracakl+A8644ar, | Ş Y Karaman, Sevdalı Yürekler, 44 | Çok ebe uşak (çocuk) boğar atasözü. Bir işin çok sahibi varsa o iş yürümez manasındadır. Mehmet Baykal, 21.05.2019 | Çok yaşayan değil, çok gezen ve çok gören bilir atasözü. | Çok yaşayan değil, çok gezen ve gören bilir.' İşte bu seyahatten de yegâne maksat pederimizin bize tahsil ettirdiği (okutturduğu) ulûm ve fünûnu (ilimler ve fenleri) ta'mîk (inceleme) ve cehlimizin bir noktasını izâledir (gidermedir) ., | K D, E Ülgen, 186
dey.s.
çok bilmiş/çokbilmiş | Asker gelir' tehdidine onların bile yüreği yetmiyor, bu sopayı sallayanlar 'liberal' bilinen çokbilmişler., | EArdıç, Sabah, 5.1.2014 | Ameleye | ırgat'' yokuşa | bayır'' / Çok bilmişe | eke'' kolaya | gayır'' / Bıkkınlığa | ateh'' sevaba | hayır''/ Üzüm reçeline | teh'' derler bizde..., H V Taşyürek, Lügatçemiz şiiri, 30.07.2002 02:57:00
s.
Çok bilmişlikle | Kardeş demek öyle çok bilmişlikle işler gitmiyor / Birçok genci de hayal dünyasına gark etmiştir,
z.
çok büyük mük 04.12.2018
çok ebe uşak boğar
atasözü
Bir işin çok karışanı varsa/sahibi varsa o iş yürümez manasında M baykal, 21.5.2019
çok iş olmuş
birisin yaptığını önemsiz göstermek veya eleştirmek için söylenen kalıp söz.
"Onların yelekli giysileri varmış. Hergün ayranla tost alıyorlarmış. Çok iş olmuş sanki.", A Cılga, 1980, 7"
çok kültürcü
modern bir toplumda tek kültürlülüğü değil çok kültürlülüğü savunan görüş veya kimse.
b.s.
Çok kültürcü hoşgörü veya hoşgörülü çok kültürcülük bir ideoloji, bir düşünce sistemi ve hayat tarzıdır. Aynı zamanda yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gibi bir ülkenin gelişimi, rakiplerinin önüne geçebilmesi için çok akılcı bir bilimsel yoldur.
Dil ve Sistem Belleten Yıl 102, S 8, May 2025
çok kültürcülük
tr. çok + fr. culture + tr. -cü-lük
bir toplumun birden çok kültürü koruması ve geliştirmesi düşüncesini savunan görüş.
b.a.
Çok kültürcülük eğitim politikasını, dillere saygıyı, sanat faaliyetlerinde serbestiyi, dini inanç ve ibadet özgürlüğünü, çağdaş insan haklarının hemen tüm kurumlarını sağlar. Uluslararası ilişkileri geliştirir. Diasporada yaşayanları değerli kılar. Çok kültürcülük birlikte yaşamayı, ortak değerleri korumayı güçlendirir. Azerbaycan tüm Azerbaycanlılarındır. Azerbaycancılık herkes içindir.
Dil ve Sistem Belleten Yıl 102, S 8, May 2025
çok platformlu
b.a.
çoklu düzlemli.
"İinternet hızının 5G yöntemlerle devasa biçimde yükselmesi, oyuncuların daha kusursuz bir deneyim yaşamasını kolaylaştırıyor. Çok platformlu PUBG 1.3 milyar indirilme ve bugüne kadarki 11 milyar dolarlık geliriyle, oyun dünyasının en büyüklerinden biri.", Alper Bahçekapılı, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 10"
çok satan/ çoksatan | Bk. çok satar | +Yine bir çoksatan. Hatta bu kez, tüm zamanların en çok satan kitabı Harry Potter'ı da sollayan bir çok satan., | Ebereketli, T, 18.7.2012
a.
GTS-
çok satanlar listesi | Her romanıyla çok satanlar listesinde yer bulan Sandra Brown, yüksek tempolu polisiye kurgunun içinde kadın erkek ilişkilerinin kırılgan olduğu konuları da işleyerek, hayranlarının beğenerek okuyacakları bir roman çıkarmış ortaya., | TarafKitap, Ağu2011, 26
a.
çok satar/çoksatar bk. Çok satan/çoksatan.
çok satarlık –ğı | Övülme Histerisi, Kalıcılık ve Çok Satarlık Üzerine, | Başak Ağma Küçük, 20.12.2022, | https://parsomenedebiyat.com/
a.
çok uluslu b.s. birçok ulustan oluşan şey. | ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN ARZ - I ENDAMI Belirtilmeye çalışılan nedenlerden dolayı ağır sanayi hamlesi»ne AP sarılmış burada. Hem de tam Demirel'in niteliğine uygun olarak.´ Bir Aşağı Fırat Projesi vardır yıllardır tartışılan ..., Cumhuriyet, seçim-77, 1977, 223
çok-kültürcülük | Bk. Çokkültürlülük. | Habermas'ın önerisi, liberal çok-kültürcülüğün Amerikan türünden özünde pek farklı değil., | MErdoğan, T, 9.8.2011
a.
çokanlam / çok-anlam | multimeaning? | Edebiyatın önce bir dil biçimi olduğunu söylüyorsak, onun hem İngiliz-Amerikan geleneğinin yüksek niteliklere ulaşmış yalın dil biçimi içinde çokanlam üretebileceğini hem Latin geleneğinden gelen karmaşık dil biçimi içinde insanın yalın ruh halini anlatabileceğini düşünmek gerekir., | SGümüş, RKitap, 3.7.2015
ing.
çokcana | Tezcene büyümek için yeterince yiyip çokcana uyumalıdır çocuklar., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 32
z.
Çokcası | Çokcası Osmanlı imparatorluğu henüz kurulmadan, tam 1925'de İngiltere'de Magna Carta'yla kralın halka karşı yetkilerinin sınırlandırmış, biz bir tür krallığa geçmeden henüz göçebeyken..., | T Polikar, 1997, 8
çokcinsel
s.
her türlü cinsel ilişkiye açık olan.
tr. + ar. cins- tr. -el
"Bu nedenle edebiyat dili, ister düzcinsel ister eşcinsel ister çokcinsel bağlamında olsun, içinde herhangi bir iktidar barındırıyorsa eril bir söylemdir.","
Necla Akdeniz, Kuir edebiyat nedir?, Parşömen edebiyat, 14.11.2023
çokça | bir çok, pek çok. | Çokça davet geliyor., 28.12.2024
s.
Çokçalanmak | Guş Ganedi Galem Olsa Aman, Ah Yazılmaz Benim Derdim. Elifim Noktalandı Aman, Az Derdim Çokçalandı. Yetiş Anam Yetiş Bubam Aman. Ah Mezarım Tahtalandı. Yetiş Anam Yetiş Bubam Aman. Ah fermanım imzalandı.
f.
çokdisiplinli, çok-disiplinli, çok disiplinli | multidisipliner. | Ancak şu kısıtı da zikretmekte yarar görüyorum: Girişimcilik alanında yaşanan ve yapılan çokboyutlu, çokdisiplinli ve çokyönlü tüm tartışma önerilerini burada ele almak, bu konu kapsamının ve çalışmanın çok ötesindedir., | B Güven, E Kaygın, Girişimcilik: Temel Kavramlar, Girişimcilik Türleri, 2015, 239
b.a.
çokekinlilik | Çokkültürlülük. | Öykülerinde, bir arkaplan olarak çokekinliliğe (kozmopolitlik) daha az yer vardır., | UlaşBaşarGezgin, Nisan2005
a.
çokgenli
s.
"Öyle ki yazılan bir romanı, diğerinin de önünü açar. Eksik kalanı, sürdürülebilir olanı çokgenli aynalarda göstermeyi yeğler.", F Andaç, 6.7.2023, 4"
çokkatmanlılık -ğı | Ülkenin kendi deneyimlerinin ortak ve farklılaşan yönlerini değerlendirirken, aynı zamanda, özellikle Kürt meselesinde kendi sorunlarımızın ağırlığını, giriftliğini, çokkatmanlılığını daha iyi görebilme imkânını da bulduk., | L. İpekçi, T, 7.12.2010
a.
çoklama | Sağlıklı iletişim sağlandıkça, çoklama sayısı azaltılıyordu. Yaptığı denemeler, ellerindeki malzemelerin durumu göz önüne alındığında, bire sekizlik bir oranın sistemin doğru çalışabilmesi için yeterli olduğunu gösteriyordu., | Altan Çimen, Kuantum şifresi: bölüm 1, 2014, 12 | NOT ve Üretim problemi veri çoklama (Data augmentation) işlemleri birbiriyle karıştırılmamalıdır. Üretim problemi, genellikle yinelenen yapay sinir ağları ve türevleri ile bir örüntü üzerine tekrarlı ve sıralı prediction (tahmin) ..., | M Ümit Aksoylu, Projelerle yapay zeka ve bilgisayarlı görü, 2021, 396 | Arılar hiçbir şeyden habersiz, tekleme kovanlardan çıkıyor, çoklama topladıkları, ayaklarına, kanatlarına, kaşlarına, gövdelerine yığdıkları çiçek tozlarını `polenleri' yuvalarına taşıyorlardı., | A Sayar, El eli yur, el de yüzü, 2015, ?
a.z.
çoklama | yer adı. | Kostrama vilayetine tâbi Çoklama kazasında 7. Graynaski sancağındaki Provariçka karargâhında 8. Mançuri hududuna 6 km mesafede Vaoriba istasyonu civarında 9. Sibirya'da Veno Nikolaysks (Nevonikolayevsks olmalı) kazasında 10., | C taşkıran, Ana ben ölmedim: Birinci dünya savaşında türk esirleri, 2008, 334
a.
çoklamak | | | 1. Çokça, bol bol: Çoklamak selam götür. 2. Hep birden, tümüyle: Çoklamak geliverdiler. 3. Artırmak. Çok eylemek, çok kılmak. | Göroğlu'nun su isteyip Harmandeli ile söyleşmesindeki şiirde aşağıdaki dörtlük esas metindekinden fazladır: Kerovlu: Yedi Çarbendi sakladım, Bu yolu kendime çokladım, Hanım kız seni yokladım, Hanım kız su ver içelim., | Göroğlu: Türkmen halk destanı, 1996, C 4, 295 | Ben de bu haberle dertlerimi çokladım., | Ayşe Palo(? ), Telli durnam, 27.3.2022, TRT Türkü Radyosu, Sevilay Gök, Kadınların dilinden | Kalın Ünlülü Şekli de İmlâda İnce Ünlülü Şekliyle Gösterilen Çokluk Eki | çal - çe (Kaplayıp çoklama takıntısı / Edât-ı ihâta ve teksîr) Feraizcizade'nin bu ekin ünsüzünün | ç ile imlâsını, yukarıdaki maddede belirtilen ..., | Feraizcizade Mehmed Şakir, M Koç, Persenk: persenk açıklaması, 30 | Yineleme (Repeat): Bir sicimi çoklamak, aynı sicimin kopyalarından oluşan büyük bir sicim oluşturmak için repeat () (yinele) işlevi kullanılır., | Önder Teker, Derenlemesine SQL, 2018, 75 | Tevhidin biri birlemek, çoku çoklamak olduğunu bil; çünkü sadece Allah tektir. Allahtan başka her şey çoktur; sayısızdır. Bu konuda da titizlen. Ehad ne kadar tek ise, O'ndan gayrısı da o kadar çoktur., | Orhan Arslan, Gerçeğe çağrı, 2021, ?
f.
DS
çoklaşmak
f.
katmerleşmek, çok olmak, çoğalmak, artmak.
tr. çok-laş-
"Katmerleşme katmerleşmek ) (t. m.) katları ve yaprakları çoklaşmak", Ali Seydi, Resimli yeni 40.000 lûgati havi Türkçe lûgat, 1929, 621 | tekessür [etmek], 1. Artmak (kar.) | 2. Çoğalmak (K.T. | T.D.) | 3. Çoklaşmak (Der: İstanbul) | (... ), Tarama dergisi: Osmanlıcadan Türkçeye söz karşılıkları, 1934, 773 | ... çoklamak çoklanmak, çoklaşmak, çoklatmak", İ Z Eyupoğlu, TDES, 1991, 151| Hocam, esip geçememiş demek ki ikisi de, takılmışlar sözlüklerin peşine. Eserleriyle yendiler eskimeyi ?? #İsmailFenni yi de anmak istedim. Sünnettir, üçleyeyim bereketlensin, çoklaşsın hocam sözlükçülerimiz :)", @volkan_yahsi, 31.01.2024, X |"
çoklaştırmak | Eğer ki, o günlerde, tüm Meclis –en azından büyük kısmı-, sivil toplumun geniş kesimleri, sürecin içine çekilerek, bir diğer deyişle taraflar çoklaştırılıp çoğullaştırılarak Çözüm Süreci 'sigortalansaydı', bugünlere gelmezdik., | SÖney, T, 30.7.2015
f.
GTS-
çoklayıcı / çoğaltıcı | Hub. a.m. halkd. papatya Ahmet Gedikli, 12.09.2024 Yazıcıoğlu çarşısı önündeki bir dükkanda bir yerde USB çoklayıcı, bir yerde USB çoğaltıcı şeklinde gördüm. FGedikli, 1.8.2011Çoklu birden ziyade | [D]iziyor karşısına konukları –bazen çoklu, bazen tekli-, format icabı soru da soruyor tabii kimi zaman usulen., | Telesiyej, 1.12.2010Bütün bunlara rağmen, özellikle son yılarda, toplumu özgürlük ve eşitlik temelinde yeniden kurmak anlamında barışa ulaşmamızı sağlayacak güçlü bir birikimin ve çoklu toplumsal /siyasal dinamiklerin oluştuğunu düşünüyorum., | M. Sancar, T, 23.3.2011 çoklu zeka
ing.
çoklu
s.
çok.
tr. çok-lu
"Birisi azlıdır birisi çoklu", Dertli"
Çoklu | çok. | Birisi azlıdır birisi çoklu, | Dertli
s.
çoklu çekiliş | ÇOKLU ÇEKİLİŞ seçeneğini işaretleyerek birden fazla çekilişe katılabilirsin., | Sayısal Loto kağıdı, 4.7.2021+
a.
çoklu görev | Bunun ise birtakım bedelleri var. Öncelikle, 1960'larda bilgisayar bilimcilerin birden fazla işlemcisi olan makinelerin gücü için kullandığı | çoklu görev tanımlamasını kendimize uyarlamamız bile, makineleşmeyi hedeflediğimizin bir itirafı aslında... Oysa biz makine değiliz, beynimizin de farklı bir çalışma yöntemi var., | Menekşe Tokyay, | https://www.gazeteduvar.com.tr/dikkat-dikkatiniz-calinabilir-makale-1601515, 6.2.2023
a.
Çoklu ortam | Fuarda artık her yayınevinin, | çoklu ortam (multimedia) denen bir bölümü var. Her yayınevi kendi yayın anlayışı doğrultusunda, | etkileşimli CD-ROM kitaplar üretiyor., | Y Ural, Temel Reis, 87
a.
Çokluk –ğu | Tosun Ağanın zenginliğini anlata anlata bitiremedi. Halep padişahına beş söylediyse, buna on beş söyledi. Padişaha, Tosun Ağanın topraklarının çokluğunu anlattı da, anlattı., | Sihirli Gül, 53
a.
çokmerkezlilik / çok-merkezllik –ği | Manastırdan çıkmayan filozofların içine kapanık ortaçağı mı yoksa çokmerkezliliğin doğduğu, üniversitelerin çoğaldığı ve bilgi ile felsefe paylaşımının artmaya başladığı bir ortaçağ mı? , | YAnkıEnki, TarafKitap, Ağu2011,6
a.
GTS-
Çokseslice | ak kavaklar konuştular / yaprak dilleriyle / şıpır şıpır çokseslice, | Ozan Telli, Şahince, 54
z.
Çokseslice | ak kavaklar konuştular / yaprak dilleriyle / şıpır şıpır çokseslice, | Ozan Telli, Şahince, 54
z.
çoktan seçmeli soru | Bizim buralarda günah Allah'la kavgaya girişmek / Ben senin bağırdığını susuyorum Ahmet / Çoktan seçmeli bir sorunun yanlış şıkkıyım / 'E) hiçbiri'yim, hiçbiriyim kabul et., | Sümeyra Sıddık, Barbar D, Mart 2019, S XXXII, 22
b.a.
çoktandır | uzun zamandır. | Çoktandır gittiğim yok tiyatroya..., | F Kayacan, SONY, 19 | Adli yargı alanında yapılması gereken yenilikler beraberinde, batılı ülkelerde çoktandır yer alan idari yargı kurumlarının da örnek alınmasını gerektirmiştir., | EÇora, tez, 57
z.
çoktanrılı, çok tanrılı | Böylece başında işlevsiz bir Tek Tanrı'nın olduğu, ama pek çok işlevsel tanrının dünyayı kapladığı bir hiyerarşik çoktanrılı dinî sistem ortaya çıkıyor., K Canatan, 2005, 24
s.
çokuşmak | Üşüşmek. | Çokuşmuş melekler seyr ider arşı, / Ne güzel makamdır Cami Ümeyye!, | XVIII.yy? | Sarı damarlı keskin mor kayalıklara akbabalar çokuşmuş avlarını bekliyorlardı., | Y Kemal, Karınca Adası, İzafi, Aralık-Ocak 2012-2013, 37 | Öğlen sıcakları çökünce, küçücük mavi kanatlı kelebeklerle kurbağalar çokuşurdu çaygaranın çevresine. Ufacık bir gölge ve kıpırtıda kelebelekler havalanır, dökülürcesine düşer, bulandırırlardı kaynağın gözünü kurbağalar., | A Binyazar/O Şahin, Ay bazen mavidir Bütün öyküleri II, Eylül 1999, 10
f.
çolkamak | Çoklamak. | çolka- çoklamak (metatez, göçüşme) Çoğalmak, taaddüt etmek., | M M Nâki-Tâki Kumri, 2021, 763
f.
çoluklu çocuklu | Gazyağı kuyruğu, kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu tek sıralık bir dizi halinde taa caddeye kadar uzamıştı., | O Kemal, 1969, 70
s.
çomak parmak | parmak uçlarında şişme ve tırnaklarda şekil bozukluğuyla belirti veren hastalık. | Tıpta 'çomak parmak' olarak bilinen bu durum, genellikle parmak uçlarında şişme ve tırnaklarda şekil bozukluklarıyla kendini gösteriyor. Uzmanlar, bu değişimin bazı akciğer tümörlerinin salgıladığı maddeler ve vücudun kansere verdiği kimyasal tepkilerle ilişkili olabileceğini belirtiyor., Hr, 21.05.2025
b.a.
tıp
çomar | Ramazan Ağa, altmış beş yaşında acayip bir ihtiyardı. Kıyafeti gayet süfli idi. Çıplak, kıllı ayaklarında hamam nalınları ile gezerdi. Mavi dokumadan şalvar biçimi pantolonunu çamaşır ipiyle belinden bağlardı. Patlak gözlerin in üstünde sarkan kalın kaşları, hemen bütün yüzünü kaplıyan sert, karışık, uzun sakalı cna titiz bir çomar hali verirdi., | R N G, Tanrı Misafiri, 97
a.
çomarize etmek
b.f.
çomarlaştırmak.
tr. çomar + fr. -ize tr. et-
"çok merak ettim, Mehmet Genç yıllarca bir paşa anlattı millete: yok ingiltereye gitmiş de padişaha tebamıza eziyettir zulümdür biz sanayileşemeyik demişmiş. Osmanlı kapitalizm gayrı-insani olduğundan devreye girmedi diye çomarize edilmiş komik bir argümanı vardı x.com/gorkem_akgoz/s... @selimtelemak, 23.02.2024, X"
çombak çoluk-çombak ikilemesinde. | Bir milyon kişinin üzerindeki insanın savaşın-mavaşın olmadığı Balıkesir falan gibi illerden çoluk-çombak, dede-nine yürüyerek (sic) sürülmeleri, yollarda katledilmeleri neymiş? , | , | LeventYılmaz, T, 28.9.2011
çombalak çoluk çombalak ikilemesinde. | Önde bir hoca, arkada çoluk çombalak., | RRasim, T, 29.6.201
Çombuz | yer adı. | Ah o Kadirark, Kavacık ve Çombuz, | Ali Bozdağ, Üç Mevsim, 25
a.
Çomçak -ğı | Bütün Egeyi dolaşmış, her türküden bir çomçak almış., | Enver Çatal izlencesi TRT Türkü radyosu, 22.8.2021
a.
Çon | kalça. | Çonum ağrıyor demişti Boluda hasta..Kalçaymış..., | @lmaz_sezaiy, 3.7.2022, twitter
a.
çopur
a.
"Zalim çiçek çopur etti yüzünü" Develili, 79"
çopur
a.
Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan, aşırı çiçek bozuğu olan (kimse) | işkembe suratlı:
"İbrahim feci olayın etkisiyle sessiz sedasız arabanın önüne bindi. Ucu çivili değneği öküzlerin çopurlarına dürttü.", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 86"
Çopur | 1. Zalim çiçek çopur etti yüzünü., | Develili, 79 | 2. | Bu kez, yollarının üstünde ay vardı. Ayın yüzüne çopur bir görünüm veren, korkunç çukurlar, ekranlarda daha da ürkünç görünüyordu., | Dayıoğlu, 1987, 107
s.a.
çor | Can dem?kl? candan, can ?skik olmaz, / S?daq?t artırar mehriban eyl?r. / Çor dem?yin n?fi n?di dünyada, / Abad könüll?ri p?rişan eyl?r. Aşık Elesger*
a.
çor | Derviş geldiğinde kıza eti yiyip yemediğini sorar, kız da «yedim» deyince; «Et çor et nerdesin? » diye seslenmiş., Nesrin Tağızade, Bir Erzurum Masalı: Derviş, TFA, Mart 1979, S 356, 8606-7
a.
çor çocuk | çoluk çocuk. | Hep beraber çor çocuk / Atatürkle zeybeğiz / Çevresinde biz ortamızda O, | İZB, 1959, 13
b.a.
çorafan | işe yaramaz, lüzumsuz. | çorafan: romanlar arasında bir boka yaramayan, lüzumsuz insan anlamında kullanılan kelime. bir yudum homo sapiens 16.03.2009 20:08 ~ 20:08, EkşiS | Kadın TAM bir ÇORAFAN (işe yaramaz lüzumsuz insan), | @fattosh, tivitır, 31.07.2019
a.
Çoraklaştırabilmek | Vermeden almak isterlerdi. Yüreklerimizi çoraklaştırabildikleri sürece vardılar sanki... Fakat biz severdik birbirimizi..., | N A Gökduman, 40
f.
Çoraman soy adı bk. Emrah Çoraman @coraman, 7.9.2023, X
çorap -bı | Çorap söküğü | Benim aydınlık dünyamda hayat / Bir çorap söküğüdür gider / Böcekler yaşar, / İnsanlar kavga ederler., | Şemsettin Ünlü, Aydınlık dünya, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 198
a.
çorap örme (birisine, başına) | Hesabını, kitabını bilen sinsiler bugüne bakmıyor, aç gözlerini yarınlara dikmiş, ilmek ilmek çorap örmenin derdindeler. Çok aceleleri var. Bir an önce hedefe varmalılar yoksa ninnilerle, masallarla uyuttukları kitlenin derin uykusu, tavşan uykusuna dönmek üzere. En çok da bundan korkuyorlar. Ya bu Türk Milleti bir uyanırsa diye düşünmekten onların uykusu kaçıyor. Korkunun ecele faydası yok. Korktukları başlarına gelecek. Bu millet mutlaka uyanacak., Sinan Çuluk, 15.11.2024, facebook
çoraplı
s.
çorap giyinmiş.
ar. curab > Farsça gurab + tr. -lı
"botlu iskarpinli çoraplı çıplak senin ayak izlerini birde (sic) tanırım / milisyonerlere sordum milisyonerler büyük bir / nezaketle selam veriyor / görmediniz mi", Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 76"
Çoraplı | çorap giyinmiş. | oysa yün çoraplıyım da kunduralarımla eldivenlerim kürklü / çorapsız olan oydu bezle sarmış postallarında ayaklarını elleri çıplak, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 86 | beyaz yün çoraplı ayağını altına alıp / kehribar teşbihiyle 'lâhavle' çekip oturduğu / kırk senelik eski maroken koltuğu / sokağa attı., | H N Erer, HM, 1962, 74
s.
Çorapsız | çorapları olmayan. | oysa yün çoraplıyım da kunduralarımla eldivenlerim kürklü / çorapsız olan oydu bezle sarmış postallarında ayaklarını elleri çıplak, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 86 | | Ayakları çorapsız., | CUçuk, CB,31
s.
çorbacı | Drama köprüsü Hasan dardır daracık / Çok istemem Yanko Çorbacı bin beş yüz liracık / At martini de bre Hasan dağlar inlesin / Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin., Drama (Trakya) türküsü
a.
Çorbalık –ğı | çorbalık | Çorba yapmaya yarar (yibirçok terimler dizisi. yecek*): | Çorbalık pirinç., | TDK K Demiray, Resimli TS, 1977, 137 | Un ve yoğurt ile yapılan küçük tanecikler, bir nevi çorbalık, | Ali Seydi, Mihran, Resimli yeni 40.000 lügatı havi Türkçe lügat, 1929, 1194 | I kayyime günde iki dirhem, nakibe iki dirhem, ahır hizmeti ile çorbalık buğdayı döven bevvaba günde iki dirhem, aşçıya günde dört dirhem, kilerciye iki dirhem, vekilharca bir dirhem ve miriaba (Subeyi) (Su yollarında, tamirat..., | İ Gökçen, Manisa tarihinde vakıflar ve hayırlar (Hicri 954-1060), 1946, 161 | Mısır çorbalığı, | 12.2.2023, Tozkoparan pazarı
s.a.
çorbasız | Halbuki diğeri ısrar eder, temenniyyâtı teşdid ve ihtiyacâtının kesretinden hatta hanesindeki hasta yatan refîkasının çorbasız kaldığından bahis ile karşısındakinin merhametini celp eder., | K D, E Ülgen, 58 | Kocası tatlısız, pilavsız ve çorbasız masaya oturmazmış. Haber izlerken yemek yemeyi çok severlermiş. Haber izlerken! Ketçap yerine biraz mazlum kanı alır mıydınız? , | N A Gökduman, 84
s.
çorlama III | Çalma. | Köşemiz gizli gözdelerden; mesela Habertürk diyelim çorlamalara doyamıyor burda çıkan yazıları, haberleri. | , BAltuğ, T, 25.9.2012
a.
çorlamak I | Kötüleşmek TTAS
f.
çorlamak II | tükürdüğünü yalamak TTAS
f.
çorlamak III | (Sivas-Yıldızeli'nde bu anlamda kullanılır: Evrim Tozkoparan) çalmak. | Hayır efendim, Kusama fikirlerini çorlamak için Paris'e giden şarkıcı-reklamcı aileden bahsetmiyorum-., | BAltuğ, T, 9.9.2012
f.
çorlamak IV yemek yemek. (Bu muhtemelen mecazdır. Yorgunluk / kızgınlıkla muhataplara söyelir.) TTAS
çorlu
s.
hasta, sayrı.
Farsça çor + tr. -lu
"Kapıda titrer de içeri girmez / El ele ederler de dergahı bilmez / Vadesi yeter de kötüler ölmez / Ana beni niye verdin çorluya. // Kutnu yorgan kutnu döşek yumuşak, / Koynuma verdiler bir çorlu uşak, / İstedim sabaha kadar boğuşak, / Ana beni niye verdin çorluya.", Halk edebiyatında yerme ve güldürüler, 1973, 74"
Çorlu | Hastalıklı. | Kapıda titrer de içeri girmez / El ele ederler de dergahı bilmez / Vadesi yeter de kötüler ölmez / Ana beni niye verdin çorluya. // Kutnu yorgan kutnu döşek yumuşak, / Koynuma verdiler bir çorlu uşak, / İstedim sabaha kadar boğuşak, / Ana beni niye verdin çorluya., | Halk edebiyatında yerme ve güldürüler, 1973, 74 | 2. Trakyada bir şehir adı.
s.
Çorum kliması | Anne Çorum klimasını açsana. Benzinden yemesin havayı dışarıya versin! Nasıl? Motorun havasını içeri veriyor böylece benzin yakmıyor., | H A Keskin, 16.12.2021
a.
çorumlu
s.
çorumda doğmuş veya orada yaşayan.
"O kara gözünle, selvi boyunla, / Tanırlar güzelim, Çorumlum seni.", Celâl Beykal, 1956, 46"
Çorumlu | Çorumlu olan kimse. | Senin yaptığını Çorumlu yapmaz kalıp söz. çok kötü bir şey yaptın anlamında kullanılır. 05.08.2024+
s./a.
çoş emir: dur. | Mart ayı gelip de oğlaklar olunca / Her bir tarafı meleşmeler sarınca / Ayakları ayrılıp bir çoş deyince / Ne güzel sağılır keçimiz bizim., Hüseyin kurt, Aktepe Hassa Hatay, 26.03.2008, | https://www.antoloji.com/aktepe-hassa-hatay-siiri/
çoşmak | durmak. hayvanlara dur emri vermek. çoş! veya çüş! demek. | Mart ayı gelip de oğlaklar olunca / Her bir tarafı meleşmeler sarınca / Ayakları ayrılıp bir çoş deyince / Ne güzel sağılır keçimiz bizim, | | http://www.antoloji.com/aktepe-hassa-hatay-siiri/, HüseyinKurt, AktepeHassaHatay, 1.1.2016g
f.
çot | Yans. El ayasıyla vurma sesi. | Yetmezmiş gibi şahıs | ...ortaokulda 'armut' lakabını taktığımız ve kafamızın tepesine pençesinin, pardon avucunun içiyle 'çot' diye ökleştiren hocamıza çok benziyor. YMEroğlu, T, 3.4.2012
a.
Çotuk –ğu | Yitip gitmiş keçi yollarında çürümüş çotuklar., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 91
a.
çotur | sürmüştük namluya ekmeğin türküsünü / çotur sakallı adamlarla birlikte., | Alişan Ata, 2000, 68
s.
çöğdürmek f Yürüyen canlılar, 5-6 yaşındaki çocuklar çişlerini yapmak. [11.12. 2010] | Çöğdürüyüm, çöğdüreceğim., | A Savaş, 31.12.2021 (Konya)
çöğmek | Anam, kardeşlerim ve ben 'deniz' denilen korkutucu büyüklükteki suyu ilk defa görüyorduk. Vapur sallandıkça annem | çöğüyooor... Çöğüyooor!!... diye bağırıyordu. Sonra sakinleşince çekinerek pencereden denize baktı. | emmim gilin kazanıylan kırk, kırk buçuk eder burası. deyince babam ve amcam gülüşmeye başladı., | @hetenketenabi, 1.8.2023, twitter
f.
çöğmen | | | 1. Yüksek dalları veya otluktan ot çekmeğe yarayan çengelli ağaç. 2. çoban evi. 3. içinden su akıtılan küçük oluk. (bk. Çöğen) 4. Muğlanın Dalyan ilçesinin şimdi mahallesi (eskiden köyü)
a.
DS
Çöğre | Menengiç. Küçük yağlı meyvelerine | Çöğre denilir. Kahvesi nefistir. Kuruyemiş
a.
çöğre ağacı
b.a.
"Sami, Sevil Değirmencioğlu, "Çöğre ağacı.", Sümer Ezgü, Anadoludan Geldik, TRT Müzik, 7.7.2024, 17.00 suları, türkü adı."
Çöğür | Bir haftadır birlikteydik. İyiydi, güzeldi, akıllıydı, devrimciydi. Bağlama kursuna gidiyordu. Kurs çıkışlarında onu alıyordum, yanımızda kara kılıfı hayli yıpranmış eski bir çöğür, saatlerce İzmiri turluyorduk., | M Uyurkulak, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 42
a.
Çöğürdük -ğü | ahlat, yaban armudu. | Dedemin ya da babasının veya kabilenin diğer büyüklerinin gölgelik olsun diye diktiği çöğürdük ya da ahlat ağaçlarına bir de sınırlar belli olsun diye dikilen kuşburnu gibi çalılıktan başkası yetişmezdi bizim oralarda., | Hasan Öztürk, YŞ, 12.11.2019
a.
Çöh | Eşek için yürü! Emri. | Bugün hergünden daha erken Taşlıkoyaka gidiyorlardı. Çünkü, kimseyle karşılaşmak istemiyorlardı. Eğer karşılaşırlarsa, her günkünden daha çok alay edeceklerdi. Onun için Ökkeş, eşeğe: | Çöh, diyordu boyuna... Sanki eşek de durumu biliyormuş gibi koşa koşa gidiyordu., | M İzgü, ÖK, 88
ünl.
Çökekleme | İstanbulun Kar Tarihinden 3 Bu resim bir saat evvel İstanbul Hukuk Fakültesinin Havuzlu Bahçesi önünden Süleymaniyeyi gösteriyor... Yerde üç gündür bazan tipi bazan tozaklama şeklinde yağan karın beyaz örtüsü görülüyor. Bu beyazlık bu sabahtan... Dün ve önceki gün ancak bazı çukurlarda, çökeklemelerde, kaldırım kenarlarında ve ağaçların kuzeye bakan gövdelerinde boz bir görüntü vardı..., | F Gedikli, 28.1.2017, | https://www.facebook.com/search/top? q=i%CC%87stanbulun%20kar%20tarihinden | mezarın zemin altı oda işaretin on metre kare alanındadır iyi bir gözlemle mezarın yerini tesbit edebilirsin çökekleme yapmış yer ve ağacın oldugu yeri incele, | 26.3.2018, | https://definesohbeti.com/konu/guzel-bir-sunak-lakin-mezar-nerede.46878/, 4.2.2022g | Kuş sahibi değilim ama oturduğumuz yer çökekleme kalıyor rüzgarda sürekli değil ara ara şiddetini arttırıyor ben canlı olarak kuşu etkileyecek bir rüzgar ..., | KUŞ SEYRİNE DAVET EDİLDİK / KIRIKKALELİ BEKİR ÜRÜN | https://kzworld.info › throw › ku-seyr-ne-davet-ed-ld-k..., 4.2.2022g
a.
çökel | Düzlük ve çökel kesimlerde yer suludur, gevşektir, aynı jöle gibi sallanır., | AhmetErcan, VatanG, 16.11.2011
s.
çökelekli
s.
İçinde çökelek olan.
"... murtuğa, tereyağlı çökelekli cacık, kavrulmuş buğday unuyla yapılan kavut, Vana özgü kahvaltılıklardır.", S Soysal, Hr Klb, 24.6.2018, 7"
çökelekli | İçinde çökelek olan. | ...murtuğa, tereyağlı çökelekli cacık, kavrulmuş buğday unuyla yapılan kavut, Van'a özgü kahvaltılıklardır., | S Soysal, Kelebek, 24.06.2018, 7 | Peynirli çökelekli kaşarlı: 10.00TL, | Elazığ Pidesi, 2019, Bağcılar Caddesi Haznedar Mah. No.86 Güngören / İstanbul
s.
Çökeleksiz | çökeleği olmayan. | Sütleri, yoğurtları çökelekleri hepsi bu keçiydi. Onu da Zeynel'e verirlerse yağsız, çökeleksiz ve yoğurtsuz kalacaklardı., | M İzgü, ÖK, 83
s.
Çökelik –ği | çökelek. | Soğan, ekmek, çökelik / Bir bakır sinide koskoca bir tas / Tıka-basa / Dokuz kaşık girdik, çıktık bu tasa., | Ş Belli, Ağa kapısı, 24
a.
çökelim | Yatak geliştirecek sıvıların başlangıç bileşimi Na-borat çökelimi için yeterli sodyum taşımamaktadır, veya İnan (1075a)'e göre Na20/CaO oranı l'i aşamamıştır, (ıı) başlangıçta yeterli sodyum bulunmasına rağmen ..., | Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, 1977, C 20-21,?
a.
Çökellik –ği | Terkibağı, sakkandoruk, memişhana, masta, hurç / çebiş nedir, çökellik ne, eşkın nedir, izar ne? / Ecnebiye lafı deel / Şehir lakırdısı deel / Köylük yerin lafı bunlar: // Bu puşu / bu kuşak / bu fes / bu izar-., | Ş Belli, Ağa kapısı, 83
a.
çökeltmek
f.
çökertmek.
"Ben o yaşta iken Birinci Dünya Savaşı felaketi omuzlarımızı çökeltmişti.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 42"
çökermek | Bacı ki Hasan'ı çok severdi, zavallı bir gecede çökmüş, çökermişti., | Tez, TTE, 51
f.
çökertmek | Aynı senede mezun olduk. Aradan on sene geçmedi, koca apartmanı çökertti., | OrhanKemal, Sarhoşlar, 56
f.
Çökkün | Sabahleyin misafirevinin zengin parkında dolaşarak, fakir, çökkün kerpiç kasabaya bakıyorum., | F R Atay, | Paravana, | Hind, 89 M Reşit | Boab çökkün bir sessizlik içinde masanın önünde oturuyor, Cochrane iki parmağıyla ifadeyi temize çekiyordu., | Irvine Welsh, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 35
s.
çökkünlük -ğü
"Hareketliliğini bir çökkünlük takip etti, arkasından kerevetin örtüsünü ve yastıklarını dişleriyle didikleten isterik bir buhran!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 104"
çökmek
f.
argo.1. gaspetmek. 2. oturmak.
"30 mayıs Hava aniden açıyor. Ayazma'ya gidip bütün günü şezlongun üstünde geçiriyoruz. Su elbet buz gibi ama Bozcaada'da ne zaman öyle değil ki? Geç öğlen yemeği için tabii Vahit'e çöküyoruz, bebecik kalamar ızgara, yeni haşlanmış ılık deniz börülcesi, bir de bir akşam evvel oltadan gelmiş bir sargoz ızgara ile acayip keyif yapıyoruz.", Şemsa Denizsel, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 8"
çökmek -e | Güç kullanarak başkanının malına el koymak. | Hayatımda hiçbir insanın malına çökmedim, devletin geriye yönelik tüm arşivleri araştırılsın. A Çakıcı, @alattincakici, 19.12.2021, twitter | 2. Birinin, bir şeyin üzerine çullanmak. | Gücüm yettiğine çökmem / Suçlu gibi dağa çıkmam / Korkma kem göz ile bakmam / Sana düşman değilim ben., | G A Gülhani, 23
f.
çökük
s.
tr. çök-ük
"Adananın sıcağı gibi çökük bir sıcağı yok.", 13.11.2021, A R Pijli?"
çöküm
a.
çöküş, çökme.
tr. çök-üm
"Nicedir şehirlerimizin tepelerine yığılan dini yapılara bakıldığında aynı zihniyet çöküşü / çökümünü görürüz.", Ö Erdem, Karar G, 21.5.2019"
çöküm | Nicedir şehirlerimizin tepelerine yığılan dini yapılara bakıldığında aynı zihniyet çöküşü/ çökümünü görürüz., | Ö Erdem, KararG, 21.5.2019
a.
çöküvermek
b.f.
birdenbire çökmek.
tr. çökü-ver-
"Birden bire ağır bir yorgunluk, halsizlik çöküvermişti üzerine.", S Şengil, 1983, 18"
çöküvermek | Bitkin bir halde çöküverdi: | Bunun için mi yırttın? , | R Ilgaz, Ben Tavuk Değilim, 11 | Hemen oracığa çöküverdi., | G Dayıoğlu, Fadiş, 36 | Oracığa, kapının dibine çöküvermişti., | E Öz, Güvercin, 64 | Birden bire ağır bir yorgunluk, halsizlik çöküvermişti üzerine. ., | S Şengil, 1983, 18
bf.
çölaşanlaşmak | Gazeteci Emin Çölaşan'ın soyadından. Emin Çölaşan tarzında gazetecilik yapmak; Atatürkçü, laik, ulusalcı düşünceleri savunmak | Çölaşan'laşmak' diye bir laf bulmuş, belli ki bu da kötü bir şey ., | MBelge, T, 4.9.2011
f.
çölyak hastalığı | Gluten* Enteropatisi*, İng. Celiac Disease Bağırsaklardaki sindirimi sağlayan villus* denilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığı.vikipedi 9.8.2011
a.
ing.
çölyaklı | çölyak hastası | Derneğimize Çölyaklılar, Çölyaklı Dostları ve aileleri de üye olabilir, katkı verebilirler. Çölyakla Yaşam Derneği, 9.8.2011 girildi.
s.
çömber | çember, çevre, başörtüsü, yaşmak. | Yakdi yandirdi beni / Çömber bağlamalari, | Karadeniz türküsü, 12.8.2022+ | Başındaki çömberin / Ucları duğum duğum / Kemencemin içine / Sıxar mısın sevduğum? , | Hasan Sözeri, ?
a.
çömçe kuyruk | durgun göl, gölcüklerde ve kokmuş sularda bulunan 1 santim civarı büyüklüğünde hayvan. Azerbaycan Türkçesinde çömçe kepçe demektir. Bu pek küçük hayvanların kuyrukları kepçeye benzediği için onlara | çömçe kuyruk denmektedir. | Deryaçe-yi Şahi'de yalnız | Çömçe kuyruk denilen pek küçük haşerattan bulunur., | MEResulzade, İranTürkleri, 1911
a.
çömelik | Çömelmiş vaziyette. | Erdoğan ve Başbuğ'un 'çömelik fotoğrafları' hakkında arkadaşlarla laflarken aklıma düşmüştü., | Kekeç, Star, 4.7.2010
s.a.
çömmek | nsz. çömelmek. | Bir kuytuya çömmüş de kör bıçakla söğüt dalında düdük yonarmış. / Oğlan da arada bir, bir kütüğün dibine çömermiş, kaşının kuyruğuna değermiş de, ah ah! diye inlermiş., | H Aycın, Esrarname, 43/50 | Kadınlar, kızı babasının elinden aldılar, sürüklediler. Kız direndi, çömdü., | Ayla Kutlu, Gülperi, 78
f.
çömüdüm
?
"Ay oğlan arsız oğlan / Dünyada yersiz oğlan / Kalaysız kaba benzer / Dünyada yarsız oğlan / Çömüdümü dümü çömüdüm çömüdüm vay / Derdinden çürüdüm vay", Halk türküsü"
çöngül BTS+ | 1. BTS+ ufak bataklık yer. | 2. | kısa boylu ağaç, ağaç kökü. | +Pembe gülüm çöngül oldu kendini ısırmaktan / Nekes nergis, silktin bizi, çal gerdanı, kaç ırmaktan, | M M Tuzcu, Pohipo cin 21, CazKedisi, 2015, Sayı 2, 7
a.
bts+
çöp | Katırın çöpünü nezle olan kimse koklayıp üzerine tükürüp yol üzerine atsa, her kim ol çöp üzerinden atlayup geçerse, nezle ona gider... OŞGökyay, Güçlük nerede, | 340-1.
s.a.
çöp ev
b.a.
çöp eşyayla doldurulmuş ev.
tr.
"Teyzesi tarafından çöp evde esir tutulmuştu... Annesinden isim kararı: Hayatında sıkıntı yaşatan her şey temizlenecek.","
Hürriyet, 19.11.2023
çöp tenekesi | Gönlümü, sırlarına dağarcık yaptım; kafamı, dedikodularına çöp tenekesi... Bilemezsiniz... ne çok mutluydular mini mini serçeler..., | Ş Belli, Bir Yangının, 104
a.
çöpçatanlık –ğı | Alman olsa, âşık olduğunu gider sevdiği kadına kendisi söyler, dedi. | Tutar bu dilsiz fidandan çöpçatanlık ister mi? , | Y Feyzioğlu, Aziz Nesin'den Öcümü Nasıl Aldım, 13.6.2021
a.
Çöpkapar | Marmara Denizinde balıklar yüzsün diye İstanbul Boğazına 27 cif çöpkapar yerleştirdik., | 27.7.2021, basın
a.
çöpkent | Yeter Hanım ve hemcinsleri için kısa vadede sabah ekranındaki çadır tiyatrosu türünden programları seyredip, hatta oraya bizzat çıkıp, akortsuz sesleriyle cırlamaktan, saç baş yolmaktan, kadın kadına göbek atmaktan daha iyisini ummak da, karısına 'lütfen' diyen bir çöpkent erkeği aramak da, şu zaman diliminde ütopik sosyalistlerden başkasının harcı değil., | NecdetŞen, 2.9.2009
a.
Çöpköy | Çöpköy bucak müdürlüğünde kendi kendime büyük bir zevkle fizik ve kimyaya çalıştım., O Hançerlioğlu, EK, 1953, 136
Çöpleme otu | bitkib. | Çöpleme = Harbak. Vératrum= Vératre 316 / Biz bu betgede toksikolojide önemli olan Ak Çöpleme (Veratrum album) çeşidinden, birazcık da aynı oymaktan olup katımı birbirine çok benziyen Kunduz otundan (Cevadille-Officinalis) söz açıyoruz 317 / Toksikolojisi: Çöpleme nebatının kökü, yaprağı, tohumları zehirlidir. Zehirin en çoğu kökündedir., | Askeri Tıbbi Baytarî M, 1936, S 128-131,316/317/320
a.
çöplemek | çöpe bulamak. | Bozcaada raconu: Arabaları çöplediler., | cum, 14.8.2019
f.
çöplenmek | Biz nasıl olsa kenarda köşede çöpleniriz / Elimize ne geçerse onu yeriz, biz. / Ama sen bir kıralsın her şeyi yiyemezsin!, Gonca Yayınevi, EGÇM, ? 9 (30.05.2025)
f.
çöptenlik –ği | Bu yüklü manaların içinde maniyersizlik var, çerden çöptenliğin düşündürücü güzelliği var., | Telesiyej, T, 24.5.2012
a.
çörden (çerden) çöpten | 1. Dayanıksız, çürük malzeme kullanılarak yapılmış 2. Zayıf, narin, çelimsiz 3. | Bir tarla faresi dostu olan bir şehir faresini davet edip çörden çöpten ne buldular ise yediler., | Ahmet Midhat E/E Ülgen, KH, 1296/1879, 75
s.
çörden çöpten
z.
çerden çöpten.
tr.
"Kış yaklaşmış. Rüzgar ulumakta, gök gürlemekte... Cırttan kazağını çörden çöpten giyinmiş. Turptan düğmelerini iliklemiş.", Y Feyzioğlu, Cırttan ile Sihirli Topuz, 38"
çöreğimsi | Sofralarında | Tür-Sîna çöreği veya | poğaçası dedikleri yedi kat hamurdan yapılmış çöreğimsi bir şey bulundururlar. Evin içini şamdan, lâmba ve öteki ev eşyasını çiçeklerle süslerler., | Ahmed Rasim, Tarih ve muharirrir, 1993, 151 | Bu taşlara çöreğimsi tezekler yapıştırılmıştı. Tezekler sıcak hava ile şımarık, fakat karın aç olunca hoşa giden bir koku neşrediyorlardı. Bulama Mıstığa kaçtığı için ateş püskürüyordu. Niye kaçtı benden velet? , | Faik Baysal, Sarduvan, 1944, 92
s.
çörek | ekmek. | Öyle bir çörek yapmışlar ki değirmentaşı yanında hiç kalır. İkisi bir olup güç bela, küsküleriyle ıkış mıkış çöreği ocağa gömmüşler., Naciye Poyraz, 1979, 21 | çörek gömmek | Hele, gelive ana, unu öğüttüm, bir de çörek gömdüm. Ben bu çöreğin ucundan Köse'ye çörek sattım, gidip parasını alıvereyim' deyip doğru Köse'nin evine yürümüş., Naciye Poyraz, 1979, 22
a.b.f.
Çörek otu | Çörek otu döktüler göbeğine / Hacı Bayramın / Yumuk avuçlarına tuz / Bir sayfa açıldı kütükte: hane numarası 17, | Ş Belli, Ağa kapısı, 77
a.
çörekimsi | Pastamsı veya çörekimsi küçücük seyler. Memleketimin mis gibi kokan, canım ekmeğini o kadar özledim ki. Hele bir ulaşayım yurduma, bir francolayı kuru kuru yemeğe ahdetmiştim. Vatana kavuşunca da ahdimi yerine getirdim., | B Asutay, Türkiye bir Amerika olabilir, 1961, 60
s.
Çörekotlu / çörek otlu | içinde çörek otu olan | Cips niyetine atıştırılabilecek çıtır çıtır bir tarif çörekotlu Mini Kurabiye tarifi., | 18.5.2014, | https://www.kevserinmutfagi.com/corekotlu-mini-kurabiye-tarifi.html, 24.2.2020
s.
çörkü | sayı boncuğu, abaküs, kimi sayısal işlemleri kolaylaştırmak için düzenlenmiş çizelge. | Kırsam sulu çörküyü, lav döşesem haykırsam, | MMTuzcu, Pohipo cin 21, CazKedisi, 2015, Sayı 2, 7
a.
çörten
a.
Dam çevresindeki yağmur sularını oluklardan alıp duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarlarından dışarı doğru uzanmış ağaç oluk.
"ÇÖRTEN Bünyan Ulu Camisi ön yüzünde çörten yoktur. İçerde mihrap ekseninde ahşap kirişler, yan sahınlardan gelenin üstüne konarak toprak örtüde doğu ve batı yöne akıntı verilmiştir . Bu nedenle kuzey yüzünde eskiden de çörten ... ", O C Tuncer, Anadolu Selçuklu mimarisi ve Moğollar, 1986, 64"
çörten | Gider borusu. Daha çok damdan ve ev önünden su, yağmur suyu gideri için kullanılır. Antep yöresi., Şahin Anteplioğlu, Köyden sözcükler y.t, 02.06.2025, Facebook
a.
çörtük | 1. cüce. | Çörtük adlı zavallı düşkün biri varmış. Gelmiş ölünün kulağına bir şey söylemiş. Oradakiler merak etmişler, Çörtük ne söyledi diye. Zorlayınca | Çörtük muhtar oldu de öbür yanda! diye söyledim demiş. 28.03.2022
a.
çöydürmek BTS+ bk. çöğdürmek. | 1. Fışkırtarak, kavis çizerek işemek 2. Erkek işemek 2. Sidik yarışı yapmak. | Bizim Başkan da yaralı parmağa çöydürmez, muhtemel bir seçim öncesi, halkla tüpgazcıların karşı karşıya gelmesinden tırstığından, benden ricacı oldu., | ErkanGoloğlu, RadikalFutbol, 7.10.2003, 8 | işemek Yozgat, Akdağmadeni 03.01.2015
bts+
çözelmek
f.
tr. çöz-el-
Görgülü azaldı, ağa çözeldi, / Bazılar zanneder cihan düzeldi. / Bid'atlar çoğaldı, amel çözeldi, / Ne insanlık belli, ne kıymet belli 36
çözgülü | Hani paçaları topuklardan büzgülü / Hani uçkuru filoş saçaklı / ve dahi saçakları çözgülü / Canocân Hatunun donu / öyleymiş işte., | Ş Belli, Ağa kapısı, 92
s.
çözme çarşaf
b.a.
"çözme çarşafları çivitlemek / terlikle bakkala gidip bir kutu kola almak / bahriyeli torunların gömlekleri için", MG, 91"
Çözme çarşaf | çözme çarşafları çivitlemek / terlikle bakkala gidip bir kutu kola almak / bahriyeli torunların gömlekleri için, | MG, 91
a.
çözmek
f.
ayarlamak, halletmek.
tr.
Tiyatroya gidilecek. Tamam, ben iki tane bilet çözüyorum.
22.11.2023
çözücü
a.
1. a. çözen. Başka bir maddeyi çözme özelliği olan şey. 2. Elektronik alıcılar için şifre veya bilgi çözümleyen | dekoder.
tr. çöz-ü-cü
"KORUMA BAKIM ve ONARIM / Mümkün olduğunca uzun süre kullanmak için bakımını sadece su ve sabun kullanılmalı. Klor açısından zengin su kullanmayın. Asla alkol ve diğer çözücüler kullanmayın piyasada satılan cam temizlik ürünlerinden asla kullanmayın normalde alkol içeririr (sic)", HELMET USER'S MANUAL MADE IN CHINA, 26.11.2023+"
çözücü | İşte, cenini fanusundan, kavanozundan çıkarıp orta yere bırakıyorum. Toza, toprağa, oksijene, iklim koşullarına- kısaca ayrıştırıcı, çözücü, dönüştürücü, çürütücü ortama., S Erözçelik, 1991, 9
s.
Çözük | çözülmüş. | Ayağında, paçalarının düğmeleri çözük, hâkî bir külot pantolon, sırtında lacivert bir ceket ve yelek vardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 95
s.
Çözülemek | + çözülemek ister +
f.
çözülmedik | çözülmemiş. | ve bir dakikada çözülmedik sorun bırakmaz güçlüleşir, | NBüyüm, 1968, 40
s.
çözülmüş | Yılgın ve çözülmüş olmadığımdan kaynaklanan bir itham mı bu, | N A Gökduman, 107
s.
çözülmüşlük –ğü | gevşeklik* | Dümdüz bir kar, fakat batak olmasından şüphelendiren bir çözülmüşlüğü var., | FRAtay, MütarekeD, 46
a.
çözülü
s.
çözülmüş.
tr. çöz-ü-lü
"Bir kilim örneği yarıda kalmış / Emel tarağından çözülü toprak.", Yetik Ozan, 1973, 13"
Çözülü | Bir kilim örneği yarıda kalmış / Emel tarağından çözülü toprak., | Yetik Ozan, 1973, 13
s.
çözülüvermek
b.f.
birdenbire çözülmek.
"Bilinmeyen akla, hayale gelmeyen sorunlar / ... / Bazıları da çözülüverirler kolayca kendiliğinden.", N Ö Arpacı, 2006, 80"
Çözülüvermek | Çözülüvermek kaç defa ona İnci'den söz açmak, üç yıldır nasıl bir bağ içinde yaşadığımı, oysa bu bağın artık nasıl çözülüverdiğini anlatmak istemiş, yapamamıştım., | O Hançerlioğlu, 1956, 30 | Bilinmeyen akla, hayele gelmeyen sorunlar / ... / Bazıları da çözülüverirler kolayca kendiliğinden., | N Ö Arpacı, 2006, 80
bf.
çözümcü | çöz+üm+cü çözüme dönük, çözüm isteyen. | Bu medya 2007 seçimlerinde hükümetin 'Kürt sorunu vardır ve çözülecektir' temel sloganı çerçevesinde giriştiği bütün barışçı, çözümcü girişimleri destekledi, Başbakan'ın bu yöndeki konuşmalarını alkışladı., | AGörmüş, T, 24.6.2011
s.
çözümcül | Huseyin KAYA ?@hsynkaya2 sa @AdemSozuer hocamızın yapıcı, uzlaşmacı, çözümcül tavrının herkes tarafından düstur edilmesi gerek, | 6.1.2014, Twitter
s.
çözümlemeli
s.
çözümlemeye dayanan, çözümle ilgili, çözümsel, tahlilî, analitik.
tr. çöz-üm-leme-li
"Karamanlıca Kitaplar Çözümlemeli Bibliyografya Cilt 1: 1718-1839", E balta, İstanbul 2019"
Çözümlemeli | Çözümlemeye dayanan, çözümle ilgili, çözümsel, tahlilî, analitik | Karamanlıca Kitaplar Çözümlemeli Bibliyografya Cilt 1 : 1718-1839, | E Balta, İstanbul 2019
s.
çözümleyebilme | Hukuk öğretimi sürecinde kritik önemi haiz olan noktalardan birisi, öğrencinin ilgili hukuki problemi teşhis etmesi, bu problemin çözümüne yönelik bilgileri kolayca edinmesi ve problemi çözümleyebilme becerisidir., | MKılıç, TürkiyeG, 12.2.2015
a.
çözümlü
s.
1. tahlilî, çözümlemeli, çözümlemesel. 2. çözümü olan, çözülmüş olan
tr. Çöz+üm+lü
"... gruplandırarak yani seriyasyon metodunu kullanarak daha çözümlü (tahlili) bir yoldan yürümeği ihmal etmedim (Gruplandırma metodunda, ortalamaların seriyasyonu dikkat gözüne alındığından serinin en küçük topluluklarında bile bütün karakterler frekansları birbirlerile kıyaslanabilmektedir).", Nermin Aygen, Türklerin kan grupları ve kan gruplarının antropolojik ... , 1946, 48 | "Bireşimli bir dil olan Latinceden doğan, fakat çözümlü bir dil olan Fransızca (lat. matri fr. à la mère, lat. matris, fr. de la mère) bileşik kelime kuramadığından Fransızcanın bu eksikliğini bilmeyen birtakım kimseler Fransızcayı yanlış olarak örnek ediniyorlar - fensözleri yaratırken Latinceye başvur-.", Türk dili: dil ve edebiyat dergisi, 1952, C 1, 661 | "... çözümlü problemler: Projektif doğru demetlerinin hasılası. Pascal teoremi. Projektif nokta dizilerinin hasılası... Brianchon teoremi. Çift çözümlü konik problemleri: Bir konik üzerindeki projektivite. Bir konik üzerindeki ... ", A Kemal Yamantürk, İTÜ yayın kataloğu, 1929-1955, 1955, 23 | "İşte bu nesne yani insan başarısı / Düğümlerin çözümlü oluşu gibi / Talihi akıldan da üstün tutar / ve işte böylece | / To be ile not to be'nin ardından / Bahar doğar | ", Latife Çelebi, 1966, 90"
çözümsel
s.
çözümle ilgili, çözüme dair
tr. Çözüm+sel
"... çözümü yapan kişi, Çözümlemeci, çözümcü (En exact analyste, j'avais cru bien connaître le fond de mon coeur). analytique s. 1. Çözümsel (Un esprit analytique s'oppose à un esprit de syn- thèse). 2. Çözümlü. analytiquement bel ... ", T Saraç, Fransızca-Türkçe büyük sözlük: A-k, 1976, 56"
çözümsel | Tahlilî, analitik. | Biri çözümsel (analytique), ikincisi bireşimsel (synthétique) olacaktır. Burada çözümsel ile bireşimsel, matematikcilerin anladıkları manada kullanılmış, mantık da matematik metodunun bir genelleşmesi (généralisation) olarak ..., | AÜDTCF D, 1944, C 3, 434
s.
çözümser
"Çözümser "Dün gece düşünürken iyimser, kötümser, çekimser gibi çözümser de olabileceği aklıma geldi. Baktık bir firmaadı var.", F Gedikli, 11.2.2021"
Çözümser | Dün gece düşünürken iyimser, kötümser, çekimser gibi çözümser de olabileceği aklıma geldi. Baktık bir firma adı var., | F Gedikli, 11.2.2021
s.
çözümserlik
a.
"Çözümserlik –ği X s. "Bireysel, toplumsal kaygıları taşıyan, bu kaygılardan savunma düzenekleriyle sıyrılamayan, çözümserliği yoğunlaşan bireylerin bireyselliklerindeki karmaşa, kopukluk, sayrılıklara, us sayrılıklarına neden olur.", Kuram, 1995, S 7-12, 17"
Çözümserlik –ği X | Bireysel, toplumsal kaygıları taşıyan, bu kaygılardan savunma düzenekleriyle sıyrılamayan, çözümserliği yoğunlaşan bireylerin bireyselliklerindeki karmaşa, kopukluk, sayrılıklara, us sayrılıklarına neden olur., | Kuram, 1995, S 7-12, 17
s.
çözündürme | Çözündürme önerisi: Akan soğuk su altında üzerindeki buz tabakası tamamen eriyene ve ürünlerin doğal yapısı elinize gelene kadar yıkanır Peeled Shrimp Dondurulmuş Soyulmuş Et Karides Üretim Tarihi 14.10.2024, Skyfood Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş.
a.
çözüntü | çözülme, dağılma hali | +Toplumumuzda görülen çözüntü olayını, durumun elverişliliği ve gücüm ölçüsünde, bilim açısından ele almağa çalıştım; yalnız, bazı yerlerde, bilimin gerçek dili olan tanımlayıcı dil yerine etkileme kaygısıyla yüklü bir dil kullandım., | Sabri Akdeniz, Türkiyedeki çözüntünün nedenleri, 1969, 5
a.
GTS+
Çözünük | Bu durumun nedeni şöyle açıklanabilir: Anılan damarda bulunan bakır saf ('unsur) halde değil sülfat asidi (hâmız-ı kibrît) denen zaç yağıyla bileşik olduğundan suda çözünük (mahlûl) durumda bulunmakta anılan asidin demir ile olan kimyasal ilgisi bakırdan fazla olduğundan demir ile bileşimi tercih ederek onunla bileşik (terkib) oluşturmak için içerdiği bakırı bırakmağa mecbur kalır., | İbrahim Edhem Paşa, Jeolojiye giriş: Medhal-i 'İlm-i Jeoloji, 2020, ?
s.
çözünürlüklü | Yüksek çözünürlüklü görüntüleri görüntülemek için yüksek çözünürlükte (HD) içerik gereklidir., | Hürr, 20.8.2015
s.
TDK-
çu çu demek yans. | Hemen o yedi kişi, birer iri piliç olup çu çu demeğe başladı. Yaşlı kadın külden birazını kendi başına saçınca da, kendisi bir büyük kuluçka tavuk olup gark gark diyerek kapıdan dışarı çıktı. Ardı sıra da o yedi piliç çıktı., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 34
çubuk -ğu
a.
"Çubuklarımız dumanlı / Kocatepede Mustafa Kemal'in / Sırtını yepenleyişini anlattı / O koca gerillacı / Sonra bir okul biçimleyerek göğsümüzde / Bir de öğretmen çağırdık / Köyümüze.", Orhun Oğuzkan, Çağrı, Yelken D, S 141, kas 1968, 29"
çubuk kalem | Şimdi, burnumuzun dibinde bir savaş ve kıyılarımıza vuran serseri mayınlar... Ekranlarımızda 'uzman' kişiler, karşılarında haritaları ve ellerindeki çubuk kalemleriyle ahkâm kesiyorlar politika, askeriye ve strateji konularında., | Hasan Öztürk, T24, 10.4.2022
a.
Çubuklanmak | Sokaklarda bağırıyorlar; adeta yarı giyinmiş, muharebe için toplanmış yarı silahlı yarı vahşi adamlar, taşlar üzerinde yatağanları biliyor ve beyaz yazılarla çubuklanmış eski yeşil bayraklar dolaştırıyorlardı., | Loti, CCT, 258
Çuçurga | Yeni Sabah 12 Nisan 1949 sayfa 5 çuçurga sokağı, suyu ve çeşmesi. Silivride yer adı.
a.
Çufçuf | Tekdüze, sessiz bir konuşması vardı. O kadar sessizdi ki ne söylediğini kimse duyamıyordu. Yalnızca trenin çufçuflarına benzeyen bir ses çıkarıyordu., | F Ulay, 1998, 16
a.
Çufgasız | kılavuzsuz, sürücüsüz. | Kıfçak ve Oğuz lehçelerinde. Kalın kolan çufgasız bolmas, atalarsözünde geçer. Mânası, yaban eşeği sürüsü kılavuzsuz ve sürücüsüz olmaz. Bu söz itaatın lüzumlu olduğu bir işte başkasına uyması emredilen bir kimseye söylenir I, 355. 16. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı; Belleten, 1943, 32 | Günümüzün pilotsuz uçakları bomba ya da keşif kameraları taşıyorlar, ama henüz yolcu taşıma mükemmeliyetine ulaşmadılar. Ancak 21. yüzyıl teknolojisinin insanoğluna vaatleri arasında, kendi kendini yönlendiren, sürücüsüz otomobiller de var., | Milliyet, 28.6.2022, 21
s.
çuhalı | Hayır, hem koşar adamların sofrasında içkilerini içer, çuhalı masaları başında çatır çatır kumar oynar, kazandıkları zaman bir şey yok, kaybettiler mi, ertesi gün başlardı kumarda boğulduklarını yaymağa., | OKemal, MM, 1966, 61
s.
çukur / yanak çukuru
a.
gamze.
"-Ses çok değişik | tavurlar, bakışlar, hele gülümseyiş bambaşka. Yanaktaki çukur sağ taraf yerine solda ve ayrı şekilde. Bir şey var, bir andırma, o muhakkak! Lâkin bu kadarcığı çok kişide olur sanırım.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 98"
Çukurca
yer a.
"Çukurcaya ay batar. Kimin suçu. / Keçiyolundan kalkar ışığı. (Kaçak) / Dal ucu aranır kızıl kalabalıkta yıkılıp gitmiş Çolak / Ter içinde boğuşur yalnızlığıyla alaca yalnızlığı", M Taner, Sunak, 66"
çukurlanmak | +Kısa, kvırcık, siyah saçlarla tetevvüc etmiş olan geniş alnı –bir boraya uğrayan göl gibi- çukurlandı; gözlerinden yaşlar aktı, sadası ihtizaz peyda etti., | HamdiKenan (çev), İstenyoMarakiziYahutDemiAhir, İst 1310/1892, 9
f.
GTS+
çukurlaşma | mec. alçalma. | [S]aha dışındaki ayak oyunları çukurlaşmalarına saha içinde yanıt verme asaletinden hiç sapmamayı, 'dümenin yekesini ve Kemeraltı'nda Fotika'nın memesini aynı iştahla tutan' uşakların takımın[ın] taraftarıydı., | STunalı, T, 29.6.2011
a. mec.
Çukurlaştırmak | Bu sandığın tabanına biraz taze ot veya çim dökeriz. Bunun da üstüne kuru ot veya saman koyarak arkasını çukurlaştırırız., | Tavukçuluk, 1962, 15
f.
çukurlatmak
f.
çukur haline getirtmek.
"Sarışın genç kızın yüzü pembeleşmiş, yanağını çukurlatarak gülüyordu:.", C Uçuk, DŞ, 1971?, 150"
çukurluk –ğu | çukur. | Eğildi, kolunu çukurlua soktu, kökün alt tarafını buldu, tırnaklarıyla toprağı kazmaya koyuldu., | M İzgü, ÖK, 8
a.
çukurumsu
s.
çukura benzer.
tr. çukur-umsu
"Bin adım, bin iki yüz adım çeker. / batıya doğru biraz, / çukurumsu bir yer.', VK, 52"
çukurumsu | Bin adım, bin iki yüz adım çeker. / batıya doğru biraz, / çukurumsu bir yer., | VK, 52
s.
çul | Erenlerin dokunduğu çul yanmaz / 'Cehennemde günah yanar, kul yanmaz'. 89
a.
çulâkilik –ği | Ahretliğimiz o zil/zıpıra vardığı'çün anadan doğma kız; / Öyle bit/yeniği kaftanın çulâkiliğine elbette hasırdan teyel!, | E Cansever, Ninelere dedelere şiirler, ?
a.
çulfa
a.
"Cevizle soğan kabuğu suyunda boyanmış çulfa dokuması şalvarı üstünde, şahin gagası gibi eğri uçlu, keskin, tırtıklı bıçağı palaskasının arasında sokulu durur", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 75 | Bu husustaki hadislerin ekseri ruhun bedenden çıkışını tasvir eden hadislerdir. Bunlardan uzunca bir hadis olan Berâ b Azib (ra) hadisine göre ruh bedenin tamamındadır ve müminden kaptan suyun damlaması gibi, kafirden ise tırtıklı şişin ıslak yünden çıktığı gibi çıkacaktır.", İH Açısından ölüm tanımı ve beyin ölümü ... ", 2023, (yazılması),? "
çullanmak | Hepsi zırhlı olduğu gibi hepsinin elinde gürz, başında tulga, belinde kılınç vardı. Birden üzerime çullanmağa kalktılar., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 297
f.
çulsuz | İş hayatından tekrar çulsuz öğrenciliğe döndüm., | Bahar Eriş, HrCmrts, 4
s.
çumuha | ikinci derece kalitede sünger. | Süngerler malat, çumuha, manduruha namlarıyla üç nev'dir ki, bu nev'lerden birincisi olan malat tüccarlarca en makbul olan cinsdir., | İlkul26
a.
çundurmak –e | Gıpta ettirmek, imrendirmek. heveslendirmek. | Ali Kızıltuğ'a yar yar otlar yoldurdun / Yolduğum otlardan yığın vurdurdun / Ölenece ona buna çundurdun / Devrile devrile neydem boyun devrile, | Ali Kızıltuğ, ?
f.
Çungura | Bursada bir mevki adı. Beni görür görmez tanımanız, Çungura yolundaki ilk tesadüfleri hatırlamanız tuhafıma gitti. Oralarını siz de benim gibi çok sevmiştiniz., | R N Güntekin, Sönmüş Yıldızlar, 28
a.
çunmak
f.
çupa çupa
ses taklidi. çuf çuf diye çıkan tiren sesi.
tr.
"Çok severdi çupa çupa diyerek giden tirenleri.", Öner Yağcı, Turnalar, 11"
Çupa çupa | ses taklidi çuf çuf tiren sesi. | Çok severdi çupa çupa diyerek giden tirenleri., | Öner Yağcı, Turnalar, 11
a.
çurçur TDK+ | 1. lapina familyasından, eti pek sevilmeyen, küçük bir deniz balığı (Crenilabrus). | hatta denizi denizden sonra bilip çurçura yakın neşeli orkinosa yakın güneşli olmaktan da kolay, ÜmitHassan/Rİmrahor, 73 2. mec. önemsiz, değersiz. Bkz. curcur biçimi de vardır.
mec.
çurni Sankr. toz, pudra.
Çuval | iki çuval bir harar (haral) herkes adamın arar. Kalıp söz. 23.12.2012
a.
Çuvaldızlı | batıcı, çuvaldızlayıcı. | çuvaldızlı sohbetleri tüketti sohbetleri / sıkıntıdan patlayacaktım sürse / görülmüş işitilmiş değil kaprislerimin çeşidi, | Uğur Koçlu, 22
s.
çuvallatmak | Ama asıl, ekran gerisindeyken generaller hakkında atıp tutan, kameralar çalışınca da birden tutum değiştirip, beni çuvallatmaya kalkışan o eski meslektaş bozuntusuna ne demeli? , | NÇınar, T, 8.8.2011
f.
Çuvaşlar | Ta buralara çocuk / Çuvaşların ülkesi derler / Kar yağdı mı / Duramaz evinde bir çocuk., | Dağlarca, Serçe parmak, 26
a.
çük | çocuk dili. | erkeklik uzvu, pipi. | Ya da cinsel tatminsizliğimizi sanal bir çük gibi beynimizde taşıyıp, sonra da tüm erkekleri istisna gözetmeden 'öküz, hanzo, mal' diye sınıflandırmaktan imtina edebiliriz..., | NecdetŞen, 2.9.2009 | [B]en de 'çük üzerine cuk oturan zihniyet' diye bir yazı yazmıştım., | MEsayan, T, 23.08.2010 | Yoksa küçücük ve altyapısı olmayan bir çocuğun, öğrendiği şeyleri sıralaması bizleri yalnızca bir televizyon programında eğlendirir. Küçük bir değer ide yok eder. Hani derler ya, | Hadi oğlum amcana bir küfret de görsün. Hadi dilini çıkar şunlara... Hadi göster oğlum şunlara çükünü!, | Y Ural, Temel Reis, 120
a.argo
çüntük –ğü | Kanatları çentik çüntüktü, kargacık burgacıklarla dolu bir karalama defterinin iki karşılıklı sahifelerine benzerdi., | Tez, TTE, 29.
a.
çünür
yer a.
Ispartada mahalle/köy adı.
cunur: çukur,. kurna?
çünürlüler
Ispartanın Çünür köyü/mahallesinden olanlar veya orada yaşayanlar
Çünür mah, Isparta
Çürükleşmek | Kabuk derileri artık buruş buruş olmuş geçkin gövdeler: Süsleri azalmış, çıplak pazıları çürükleşmiş dedeler..., | R E Ünaydın, | Koru, | Boğaziçi Yakından, 76 M Reşit
f.
çürüklük | Çürüklüğe atılmakİhraka çıkarılmak. | Yorulurum diye korkuyorsun değil mi baba? Nevin bir parça hasta oldu, diye çürüklüğe mi atıldı sanıyorsun? Ben, yine eskisi gibi yürüyebilirim. Demin evde olup da görmeliydin... Piyano çaldım, karanfilleri suladım, hattâ havuzda köpeği yıkadım. Artık iyi oluyorum baba... Göreceksin bir ay sonra eskisinden daha kuvvetli, daha şen, daha yaramaz bir kız olacağım., | Güntekin, SY, 59
dey.a.
Çürüksüz | çürüğü olmayan. | Otuz Ramazan, bana hergün aynı noktaya düşmüş, eziksiz çürüksüz bir tek taze armut sunan o mübarek ağaç..., | İ E Şumnu, Hatıralar, 3
s.
Çürümek | Uzun kavak dalın malın kurusun / Yaprakların suda muda çürüsün / Herkes sevdiğini alsın yürüsün. / Ah dola dola dola da yâr dolanıyor boynuma, / Akşamdan gel sağ yanıma, yanıma., | G Altıntaş, Türkülerden seçmeler, Uzun Kavak, 63
f.
çürütücü | İşte, cenini fanusundan, kavanozundan çıkarıp orta yere bırakıyorum. Toza, toprağa, oksijene, iklim koşullarına- kısaca ayrıştırıcı, çözücü, dönüştürücü, çürütücü ortama., S Erözçelik, 1991, 9
s.
çürüyekalmak
f.
Eylem+ıp/a kal- yapıları: Tutup\yatıp\şaşıp\yalanıp\gezip kaldı, ölmüş\kararmış\ çürümüş kalmış, demeye kalmadı, diyesiye kalmadı, ağlayakaldı, çürüyekaldı, ödekaldı, ölekaldı,ısırakaldı, uyuyakaldı, kuruyakaldı, tutup kalmış,yatıp\olup\şaşup|gezüp\yalanup kalmış, ağlaya kaldım, şaşakalmak, edekalmış, edekaldı, ısıra kaldı, kuruyakaldı, kararmış kalmış vb. Bülent kasım, Türkçenin Zenginliği: İkilemeler Yinelemeler, 18 şubat 2024, file:///C:/Users/user/Downloads/Turkcenin_Zenginligi_Ikilemeler_Yineleme.pdf
Çüş | eşeğe dur emri. | Eşek kendi kendine dönerdi. Ne zaman ki, biri, | Çüş! derse o zaman dururdu., | M İzgü, ÖK, 106
ünl.
Çüş Oha, çüş, yuh, yok artık veya maşallah!!! – TeleMisyon | https://telemisyon.com/yazarlar/ahmet-yilmaz/oha-cus-yuh-yok-artik-veya-masallah/7.11.2019
çüşbalığı
a.
"Kıymalı, ıspanaklı, peynirli... / Sonbahar yağmuru oluklarda, / Çüşbalığı haşlanacak!", B S Edipoğlu, Bizim kuşak ve ötekiler, 1968, 238"
çüşbalığı | Kıymalı, ıspanaklı, peynirli... / Sonbahar yağmuru oluklarda, / Çüşbalığı haşlanacak!, | B S Ediboğlu, Bizim kuşak ve ötekiler, 1968, 238
a.
çüşünüz
dur.
"Demek İngilizler eşeğe 'Çüşünüz' diye hitap ederler? diye zarif bir tecahül (bilmezlik) gösterdi! Diğer bir iki fıkramızda da bazılarından bahsettiğimiz bu zarif nükteler toplanıp kitap şeklinde çıkarılsa, herhalde Nazif'in en güzel... ", İ H Danişmend, Tarihi Hakikatler, [1979], 2000, 537, 21.04.2006 09:41 agrafi, EkşiS"
çüşünüz | Demek İngilizler eşeğe 'Çüşünüz' diye hitap ederler? diye zarif bir tecahül (bilmezlik) gösterdi! Diğer bir iki fıkramızda da bazılarından bahsettiğimiz bu zarif nükteler toplanıp kitap şeklinde çıkarılsa, herhâlde Nazif'in en güzel ..., | İ H Danişmend, tarihi hakikatler, [1979], 2000, 53721.04.2006 09:41 agrafi, EkşiS
Çüt | çift | Boz öküzü çüte koştular / Herg eyledi dağı, bayırı, düzü. // | Hallo, Hassig Efendi'nin koltuğunda maraba / Ayağında bi çüt lastik / Üstünde bir eski aba., | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 15//18 | Mendilin işle yolla, / işle gümüşle yolla, / İçine çüt elma koy, / birini dişle yolla. Elazığ yöresi, 13.11.2022+
a.
çütçü çiftçi | -Allah dövletimize zeval virmesin... dedi, benim değil bes, tüm çütçülerimizin yüzü güldü bu yıl!, | OrhanKemal, Sarhoşlar, 58
çütçülük | Bu melmekette bunca yıldır çütçülük ederik,- OrhanKemal, Sarhoşlar, 59
a.
çyht | çok yüksek hızlı tiren. | Sefere çıktığında bu tiren Türkiyenin ilk ÇYHTsi olacak., T, 2.8.2014
kıs.a.