Fethi GedikliFethiGedikli.com
  • Twitter
  • Facebook

D...

...

D-8 ülkeleri | D-8 ülkeleri İşbirliği, Türkiyenin daveti üzerine İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'nın katılımıyla İstanbulda yapılan devlet ve hükümet başkanları zirvesinde hayata geçirildi., | T, 25.9.2011

a.






d.d.t. | Çabuk bir yardım istiyordunuz, sivrisineğin D.D.T. ile yok edilmesi için; bize başvurdunuz, biz de, uygun gördüğümüz şeyi teklif ettik., J Nesvadba / E Gürol, Doktor Dong'un buluşu, ÇHA, 103

kıs.a.






D4 | 4D teknolojisiyle her an her şey olabilir / 4D sinema, 3D film teknolojisiyle sinema salonunda filmle eşzamanlı olarak gelişen fiziksel efektleri birleştiren teknolojidir., | T, 16.9.2011

a.






da

ilgeç
çünkü, için

tr.
"-Kaptan Paşa okur musun şunu? Benim gözlerim pek iyi görmüyor da.", Kaptan Paşa, 1954, 95"



da / de I | 1. sebep bildirir. | Başım kocaman olmuş derslerden / Anne sahi büyümüş mü gözlerim? / Örtmek istiyorum artık kirpiklerimi / Işığı sevmiyorum da., | Dağlarca, Kuş Ayak, 1971, 183 | 2. –ği zaman. | Annem, hadi uyu artık der de / Bir damlama başlar / İçerde. / Su uzun / Akışıdır / Su, gece oyunumuzun. / Uyumamla / Düşer küçük karanlığına odamın / Kim bilir nerelerden apak bir damla., | Dağlarca, Kuş Ayak, 1971, 207 | 3. –erek / -arak. | Mahallenin bakkalı dün ne dedi biliyor musun? Sanki ona söz düşermiş gibi, adam mutlu bir evlilik yaptığımı görmüyor da, diyor ki: | Karını biraz kapatsana., | N Tuncer, Trafalgar, 28 | Safoğlan yorgunluktan sızıp kalmış da tatlı bir rüyaya dalmış., | H Aycın, Esrarname, 26 | 4. Eylemin devamlı oluşu pekiştirir. | -Bırakmam da bırakmam... / -Ha babam ha... Biraz da siz yardım edin yahu..., | Karagöz Gazetesi, 3 Eylül 1908, Birinci sene, No. 17| | Yaz aylarında ana baba günü olan kumsalın, şimdiki o hüzünlü bomboşluğunda, rasgele yürüdü de yürüdü., | D Ceyhun, 8

edat






da II | Slavca Evet. | Ali yine tarzanca, ve de öğrendiği iki sözcük Bulgarcayla: 'Da da da' dedi., | Kıyafet, 1981, 51

a.




GTS-



daan diye zf. Ateşli silah sesi mec. Vurarak | Zira annemiz belediyeye şaak diye bir telefon açtığında, sorgusuz sualsiz gelir daan diye de devirirlerdi koskoca köpeği., | AŞen, T, 28.11.2011

mec.






dabas tekkesi

tekke a.






dabaz | Deri üzerinde olan ve kaşıntı yapan kırmızı kabarcıklar, kurdeşen. 2. | kaşıntı. 3. | alerji. | Dabaz dökmekkurdeşen dökmek. | Kalbinde pırıltı olan da var Dabaz döken de Kulakları çımkışan da... çöz çözebilirsen..., | @hinzirmesrubat 3 Tem 2022, twitter

dey.a.




DS



dabaz dökmek

dey.
x


"Kalbinde pırıltı olan da var / Dabaz döken de / Kulakları çımkışan da... çöz çözebilirsen..", @hinzirmesrubat 3 Tem 2022, Twitter"



dabazlanmak

f.


tr.
"Çocuğun dalı dabazlandı", @uludag1912 3 Tem 2022, Twitter"



Dabazlanmak | Kurdeşen hastası olmak. | Çocuğun dalı dabazlandı, | @uludag1912 3 Tem 2022, twitter

f.






Dabdiri | Dabdiri nedir? , | Kıbrıs SİM TV, 8.10.2021 ansızın korkarak, neye uğradığını bilmiyerek sıçrama. | Bağrışmaları üzerine uykudan dabdiri sıçradım., | Ö A Aksoy, Gaziantep ağzı: Sözlük ve kullanılmıyan kelimeler, 1946, 178

a.






dabıl | dokuma. | Sifon saten organze trikoton ayrobin D viskon dabıl, 23.03.2025, Merter, tabela

a.






dabıl çek | double check. Çifte denetleme. | Dabıl çek yapsak, atlama olmasa., | Cemil Kaya, 22.05.2023 | Dabıl çek yapayım istedim., M Cüneyt Yenigün, 27.02.2025, İÜYK

a.


ing.



dabke dansı








dabl | Çift. | Teniscilere... Atletizm Heyeti Başkanlığından 936 Tenis Çukurova mıntıka birincilikleri Bayanlar Baylar arasında (Singil Dabl) olmak üzere 6 Haziran cumartesi sabahı saat 6ya geçirildiği tebliğ olunur., Türk Sözü, 22 May 1936, 3

a.


ing.



dabul | tabl. | @candy3435 10s Kadızade Ahmed Emin'in Birgivi şerhinde sema hükmüne denk geldim. Semâ, nağme, elhan, avaz, musiki, ebyat, eşar, nay (ney), def, tabl (dabul), dümbelek, raks, devran hepsinin icma ile haram olduğunu söylüyor., @JustAliKara, 16.03.2025, X

a.






daça | sayfiye evi. | Bazı polit büro üyelerinin, meselâ Ukrayna Parti Şefi Pyotr Şelest'in yaptırdığı lüks daça, herkesin gözüne batmaktadır., | A Kabaklı, Bürokrasi ve biz, 1976, 163

a.






dadacılar | Dadacılar cümleleri ortada / bırakırdı, zimzim zanzibar / zimzalla zam, ama onlar / ancak fikir olarak güzeldir., | Ahmet Güntan, mahkeme kitap, 2006, 7

a.






dadacılık –ğı | 1917 Devrimi, öte yandan Avrupa şiirinde Apollinaire ve deneyleri Çek şairlerini derinden etkiledi., | T Fişekçi, 10

a.






dadaisme | aynı m. dadacılık. | Arkadaşların bulunduğu kahveye gelir gelmez, derhal birbiri arkasından birçok sigaralar içer, en son futurisme ve dadaisme formüllerine uygun şiirler yazar, balolarda, danslı çaylarda her zaman görünürdü., | Saliha Öz, 38

a.






Dadaloğlu | meşhur halk şairi. | Dilerim Mevlâya, yağarsa rahmet, / Keyfine kardeşim, çekersin zahmet, / Sana derim Dadaloğlu, Kel Ahmet, / Allah şerrinizden emin eylesin!, | Borlu Kemalî Baba, 33

a.






dadaş | -Vay, sen demek ki benim sarayımda dadaşlara, sevdiklerine türkü söylüyorsun diyerek aşağı indi./ Orada üç çeşit insan vardır. Zenginler dadaş şeklinde bastonla gezerler, ağalar. Sofular veyahut şeyh tarafı da elinde tespihle gezerler. (...) Elinde baston kurt şeklinde olursa anlarlar ki bu memleketin belki ağası, ileri geleni., | Türkmen/Cemiloğlu, M İhsanî, 103/208

a.






dadılı | ...11 yaşından sonra evde hususi hocalarla lisandan musikiye, nakıştan dikişe hünerli olsun diye itina ile yetiştirilen lalalı, dadılı, zengin, konak çocukları., | Nazik Erik, 33

s.






daemon | 19. yüzyıl Romantik düşüncesinde sanatçı (şair, romancı, besteci –en fazla Byron veya Beethoven örneklerinde olduğu gibi) yaratıcılığını kendi daemon'unun (doğaüstü ruh ve dehasının) harekete geçirdiği bir Yalnız Dev'di., | H Berktay, T, 12.4.2012

a.






Dâfiu'l-gumûm | kitap adı. gamları def eden. Deli Birâder'in Dâfiu'l-gumûm'unu şahit göstermek herkes bunu kabul etmişti alın artık siz de kabul edin savunduğunuz Osmanlı'yı demek değil. Hayata dahil her şey yazılır. Ayşe Kulin de eşcinsel romanı yazdı. O zaman da karşı çıkanlar vardı bugün de var. Bitmez bu tartışma..., | Ozan Kolbaş @ozankolbas, 27.6.2021, twitter

a.






Dag? | damga | Nogay kitabı tarihini inceleyen Doç.Dr. Kurmanseitova bilimsel çalışmasında 1927 yılında Kırımdaki Nogay köylerinde toplanan 400 dagı inceleyen O. Akçokraklı'nın sonuçlarına dayanarak, Nogay daglarının Türk daglarına yakınlığını ve dagların Orhon-Yenisey işaretlerine benzerliğini belirtiyor (Kurmanseitova, 2009, c. 23).

a.






dagallılar | Çataloba çeşmesinde bekleyen ekibi, Denizli'den otobüsle gece yarısı dönmekte olan Dagal'lılar başka kaçakçı Ömer sanarak onlarda; elleri ile sütü ve kendilerini yakalatırlar., | asicaldan, 3.3.2017

a.






dagıl dugul | Bana da Cemal anne diyor bugünlerde. Dicle'ye 'dagıl dugul' diyor., | CSüreya, Onüç Günün, 71 (21.7.1972)

a.






dagiler | dağlılar. | Tacizade'nin Fatih ağzından duyduğu aynı kelimelerle belirttiği gibi: Küfür ocağı, bagiler yatağı, dagîler [dağlılar] durağı olan İstanbul Türklerin eline geçti., | Ş Kayaboğazı, 13.5.1953

a.






dağ | dağ başına kış gelir adam başına iş gelir atasözü. İnsanın hayatında çeşitli dertlerle karşılaşması tabiidir. | Hayatı nereden biliyorsun, yeğenim,' dedim ben, hâlâ çay molasındaydık, 'dağ başına kış gelir, adamın başına iş gelir...', Reha Mağden, 2005, ? | dağ yürümezse abdâl yürür atasözü | Yâr gelmezse sana pâyine sen git yârin / Yürümezse n'ola dağ, ey gönül abdâl yürür., | B Ruhi, EGŞA, 349 | dağ adamı dağ adamı hasta eder sağ adamı! A Savaş, 4.2.2022 | Dağ dağ üstüne olur ev ev üstüne olmaz atasözü. | 15-İngiltere gibi bir toplumda bile (kişi başı milli gelir Türkiye'nin dört katı) bir anda patlak veren olaylar analiz edilerek sonuçlar çıkarılmalıdır. Ne kadar farklı durumlar olsa da dağ dağ üstüne olur ama ev ev üstüne olmaz gerçeği unutulmamalıdır., | @hasanunal1920, 29.08.2024, X

a.






Dağ adamı dağ adamı hasta eder sağ adamı

kalıp söz.
köylü, şehirden uzak insanların uyumsuz,geçimsiz olabileceğini ima eden bir söz.


A Savaş, 17.01.2024



dağ anuğu | Söyle görem Müstişar Beg, mekteb-medrese gördün / Tuman nedir / işlik nedir / yağlık nedir / kurut ne? / dağ anuğu neye denir, nedir gara bervennik? / sinor nedir / koçan nedir / hozan nedir / hon nedir/ biz cahilik sen ohumuş yazmışsın, söyle görem / ahbun nedir / kuskun nedir / yaba nedir / köm nedir / üvez nedir, sakko nedir, beri nedir, çeç nedir? / patos nedir / posluk nedir / kenef nedir / loğ nedir Ş Belli, Ağa kapısı, 69-70

a.






dağ arası dağarası | Peki, sen ne yapacaksın? | Ben de celeplik yapmayı düşünüyorum. Dalaman'ın dağ arası köylüklerinden topladığım sığırları Aydına götürüp kasaplara satarım. Öyle onmadık, bakarsın böylesi iyi olur..., Naciye Poyraz, 1979, 68








dağ bayır | kır. | Çocuklara gelince, onlar mutlaka saç baş bir yanda, yaramaz, haşarı, dağ bayır kokulu ve biraz yabani olsunlar isterdi., | Nezihe Meriç, Keklik türküsü, 33

a.






dağ beyi | baş şaki, şakibaşı. | Koyunlarını gözü önünde kurban edip namlı küheylan atlara binerek çiftliği ateşe verip dağ beyi oldu., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 61 | Üçkardeşler, civciv yuvası balıkları uyandırmaya gittiler... Mavi saçlı, mavi bıyıklı bir adam, kayıkça iri bir deniz kabuğundan atladı, kıyıda durdu; yoldan geçip gidenlere bakıyordu: Bunların çoğu dağ beyi, azı zor beğiydi ., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 21

b.a.






dağ çileği

b.a.
yabani çilek.


"Çamda sakıza daldık yerde mantara / Dönüş yolunda dağ çileği", Samet Serhat Sarı, 2017, 25"



Dağ gibi olmakKocaman boynuzlu güçlü bir koç: Eğer ahlat ağacına bağlı olmasa, herkese toslayacak. Burada, bu otlarla koçu daha çok besleyecek. Koç, dağ gibi olacaktı., | M İzgü, ÖK, 84 | dağa kaldırmak –i | Zeynebi kaldırdılar Ömerle Osman dağa!, | F N Çamlıbel, Canavar, 49

dey.






dağ lalesi | gelincik. | Bir ıslık ıssızlığı ıska geçti / Muannid sis içinde bir tûtî / Tutalım tûtiyiz,ne fark eder ki? / Dağ lâleleri sıcak yazla bitince / Anlamlı, benzersiz ve ince / Bükülüşüyle dudağının / Hani ağlama eşiğinde / Beni anarsan çok sevinirim., | Hüsrev Hatemi, 3.1.2020+

a.






Dağbaşı | uzak (yer).

a.






Dağbeyi | Dağbeyi Mehmet Efendi'nin görevi de, rivayetlerden öğrendiğimize göre kaza merkezine uzak yerleşim birimlerinden yaşayanların vergilerini Devlet'e ulaştırmakmış. 'Dağbeyi' unvanı Mehmet Efendi'ye kuvvetli bir ihtimalle bu görevi nedeniyle verilmiştir., | M N Ak, Hac Yolunda, 12

a.






dağca | 1. Dağca akşamdurur ü fariza / dağca günahın eride / iyü amellerin sinde/ şem ü çerağ olsa gerek., | Yunus Emre | 2. Kız adı.

s.






Dağcı | Pervasız geçeriz uçurumlardan / Biz yiğit Manisa dağcılarıyız., | Otaman, 45, 1937

a.






dağda domuzu eksikhiçbir şeye ihtiyacı olmama hali, büyük varlık içinde olma. | İnsanın en çok ağrına giden ne biliyor musunuz; eskilerin deyimiyle dağda domuzu eksik, varlık denizinde yüzen günümüz futbolcularının olsa olsa bir aylık kazançlarına denk bir bedele haysiyetlerini satması!, | F Uraz, T, 19.7.2011

dey.






dağda eşek ölür zararı eve gelir





27.01.2021



dağılgan | yöresel sözcükler, (sıvaşmış, soğuran, dağılgan, ulaklar, kağşak, siğim siğim, ekenek, koşugan, karık, güleğen, gizleğim, çakıntı) sözcük dağarcımızı varsıllaştırırlar. Toplumcu ve gerçekçi şiirin sürdürümcüsü olan şairimizin, kitabındaki unutulmaz lirizm, insanlığın büyük acılarını duyumsamakla ve duyumsatmakla gerçekleşmiştir. Hüseyin Yurttaş, '... elveda yirminci yüzyıl / şimdi şiiirin işi / yine çağ aydınlığıyla yıkanmak / sen kal orda / içli çocuklar gibi ağlayarak...' (148) derken; yaşama, bir yağmur taneciği, bir küçük kadınca veya bir avuç dağ yeli gibi bağlanmamızı da diler., | G Meriçkan Güleç, Kalemin teri, İstanbul 2020, 96

s.






Dağılganlık –ğı | Çıngırağın sesi, gecenin içinde titrek ve tozlu bir dağılganlıkla yankılandı., | H Yavuz, Toarmina, 58

a.






dağılık | dağılmak+(u)k | 1. dağılmış, dağınık. | Böyle dağılıktı, | A R Pijli, 15.12.2015 2. perakende. | ynt: Toplu dağılık montu alımı için firma (...) gökhan özer... bu arkadaş outdoor konusunda tecrubeli ve aynı zamanda tekstilci bir arkadaşımız., | www.gezenbilir.com › ... › DOĞA SPORLARI › TEKNİK EKİPMAN, 18.12.2015g

s.






dağılım | dağılım eğrisi | Burada hayatın gerçeği normal dağılım eğrisidir ve burada bu çalışır., | KB, PİG, 81

a.






dağılımlı | Maksimum - İhtimal Metodu: Bu metod ancak normal dağılımlı olaylara uygulanabilir. Bu dağılım simetrik ve çan şeklindedir. Bu, istatistik teorisinin en önemli dağılımıdır, ve ancak ortalamayı meydana getiren olayların sayısı sonsuz ..., | Sedat Akalın, Ekonometrinin ekonomik problemlerin çözümündeki rolü, 1967, 87 | gazbeton inş. isim Gözenekli hafif ısıya ve depreme dayanıklı bir yapı malzemesidir. Hacim olarak %70-80 gözeneklerden oluşur. Ekşi S 19.3.2001'de girdi. Gözenekler küçük, yuvarlak, homojen dağılımlıdır. Yoğunluğu düşük masif bir malzemedir.

s.






dağılış

a.
dağılma.

tr. dağıl-ış
"Bu dağılış, eriyiş içinde memleket fakirleşmekte idi." , A H Başar, Türkiyede köy-şehir tezadı, Cm, 8.9.1942, 2"



Dağılış | Bu dağılış, eriyiş içinde memleket fakirleşmekte idi. , A H Başar, Türkiyede köy-şehir tezadı, Cm, 8.9.1942, 2

a.






dağılıvermek | Son zamanlarda otuz binden dört bine inen silahlı kısmı Irakın ve Suriyenin muhtelif yerlerine dağılıvermişlerdir. / Üzerine gelen kuvvetli bir İran ordusu ile musademe ederken (savaşırken) İranlıların içinde Türk askerinin de bulunduğuna kanaat getiren Simko etrafındaki ağaların bütün ısrar ve tavsiyelerine kulak asmayarak harp cephesinden çekildi ve (ben Türklerle harb etmem) dedi ve kendiliğinden dağılıverdi., İ Arvas, TH, 46/47 | Bugünkü dersiniz bitti, dediği zaman, serbest kalan kızlar, derhal dağılıvermişlerdi., | ZŞakir, Sadullah Ağa, 77 | Bu benim için çok, çok önemli, çünkü gülebildiğim zamanlar kötü düşler dağılıveriyor., | İpşiroğlu, 95

bf.






dağınıkça | Naci'nin lisanımıza ettiği hizmet büyük olmakla beraber, onun bu husustaki çalışması biraz dağınıkçadır., | A S Levend, 1934, 341

s.






dağınmak | Şu halde dağınan ışınım gelen ışınım ile p açısını teşkil ederse, X ışınım fotonu inv-hv' enerjisini elektrona verir. Bu olayda elektronun, dağınan fotonun teşekkülü ile aynı zamanda dışarı atıldığı ve enerjisinin hesap edilen değere tekabül ..., | A G Parts, Fizikokimya dersleri, 1952, 215

f.






dağıstan | Libâsın giyseler dağlar, dağıstân olduğun görsek., | Aşık Mısdılı, 34

a.






dağıtıcı | Dağıtıcı ve devlet yıkıcı âmiller ise, yine Orhon abidelerinden anlaşıldığı veçhile, Kaanın haleflerinin, bilgisiz ve yablak, yani korkak, alçak ve kötü Beylerle Budunun yani milletin, sadakatsiz ve ittifaksız oldukları takdirde tesirlerini göstermektedirler., | Y H Bayur, 'Şarkta İnhitat Sebepleri', Birinci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtları, 489-490

s.






dağıtık | 1. kendinden geçmiş, sarhoş 2. | dağıtımlı | Dağıtık elektrik üretimi, direkt olarak dağıtım şebekesine veya elektrik sayacının tüketici tarafına bağlı bir elektrik güç kaynağıdır., | 13.5.2011, bilgicagi.com/dagitik-elektrik-uretimi-ve-faydalari-3, 11.4.2016g

s.




BTS++



dağıtık defter teknolojisi

b.a.
bilgi. Parçalara ayrılmış verilerin şifrelenmiş bir şekilde birden fazla ağda saklanması.


"Bu çalışmada, dağıtık defter teknolojilerinin temellerini barındıran bir blok zinciri uygulamasının geliştirilmesi ve incelenmesi ele alınmıştır.", S C Çetin, Blockchain protokolü geliştirilmesi ve bu bu protokol üzerinde dijital değer transferi ortamı oluşturulması, Bahçeşehir Ü, İstanbul 2018, IV"



dağıtılım | Bu yeni durumun, iktisatça, arsıulusal büyük bir ehemmiyeti vardır. Yalnız bugünkü arsıulusal alış verişin temelini teşkil eden kliring TM anlaşmaları bakımından değil, ayni zamanda yeni istihsal ve mal dağıtılımı bakımından da iş muhtevası temelli bir öz..., | Ayın tarihi, S 54-55, 1938, 404

a.






dağıtılmış biçimbilim dilb. | Distributed Morphology, Özgün Koşaner, 2005

a.


ing.



dağıtımsal

s.
dağıtımla ilgili.

tr. dağıt-ım-sal
"distributionnel,le s. *Dağıtımsal T Saraç, F-T BS: A-k, 1976, 410 | "Biçimbirimlerin sözcük türleri olmadığını göstermiş, yapısal simgelerle belirlenen yapının dağıtımsal anlamlı birimleri olduklarını ileri sürmüştür . Onun dil lehçeleri için işlev ve işlevi yüklenen birim yaklaşımı bu görüşten kaynaklanmaktadır ( Aşağıdaki resme bkz.).", Dilbilim sec̣kisi: günümüz dilbilimiyle ilgili yazılardan ... , 1982, 87 "



dağıtıvermek

b.f.
birdenbire dağıtmak.

tr. dağıtı-ver-
"Kinov sesizliğiyle Suna'yla Cemal'in öfkesini dağıtıverdi birden.", A Özakın, KB, 38 | "Haydi bakalım! Kınalı kaşıklarla için çorbanızı bu akşam. Sizi sevdiğimden, Sarıcalının malını dağıtıverdim.", N Tuncer, Trafalgar, 51"



dağıtıvermek | Kirov sessizliğiyle Suna'yla Cemal'in öfkesini dağıtıverdi birden., | A Özakın, KB, 38

bf.






dağıtkan | disipative çok dağıtıcı | Bu hayvan (hızlı gonzales) çok dağıtkan!, | ÖSGedikli, 27.6.2016 | ANTİSTATİK: Statik elektriğin oluşmasını ve elektronik devre elemanlarının zarar görmesini önleyen dağıtkan, iletken malzemelerden oluşan ekipmanlar ve tedbirlerdir., | 31.5.2010, | http://www.forumalew.org/elektrik-bolumu/411222-antisitatik-nedir-antisitatik-tanimi-antisitatik-malzemeler-antisitatik-kimyasallar-hakkinda-bilgiler.html, 4.7.2016

s.


ing.

TDK-



dağıtmalık

s.
dağıtılmak için.

tr. dağıtma-lık
"Dağıtmalık lokum çeşitleri", 2.2.2024, dükkandan"



dağıtmışlık -ğı | Revnakoğlu'nun İstanbul merkezli ilgi alanları çok geniş (başka türlü şehir ve tarih nasıl kuşatılabilir? ), buna bağlı olarak resmî-fiilî vazifeleri yahut fahri görevleri, hususen tiyatro, tuluat ve gazetecilik dahil kendisine seçtiği çalışma alanları da, ilk bakışta dağıtmışlık denecek derecede çokfarklı., | İ Kara, Reknakoğlunun İstanbulu Derin Tarih, S 149 Ağu 2024, 2-9








dağıtmışlık -ğı | Revnakoğlu'nun İstanbul merkezli ilgi alanları çok geniş (başka türlü şehir ve tarih nasıl kuşatılabilir? ), buna bağlı olarak resmî-fiilî vazifeleri yahut fahri görevleri, hususen tiyatro, tuluat ve gazetecilik dahil kendisine seçtiği çalışma alanları da, ilk bakışta dağıtmışlık denecek derecede çokfarklı., | İ Kara, Reknakoğlunun İstanbulu Derin Tarih, S 149 Ağu 2024, 2-9

a.






dağlanmak | Allahın izniyle sonra karnımızı doyururuz da dağlı dağlanır, yolcu yollanır., | H Aycın, Esrarname, 21

f.






Dağlarca | O seni sevdi, yokluğunu değil, varolmanı istedi. Sen başının dara düştüğü zamanlar hariç Ondan yüz çevirsen de, sık sık Onu unutsan da, geçmişte verdiğin Söze ihanet etsen de, en ufak yönelişinde sana dağlarca koşan kim? , | S Demirci, Y Ö Özburun, 2006, 15

z.






dağlı | / | Allahın izniyle sonra karnımızı doyururuz da dağlı dağlanır, yolcu yollanır., | H Aycın, Esrarname, 21

s.a.






dağlıç -cı | Dağlıç koçu gibi yanpala yanpala yürüyor., | AzizNesin, | Deliyle Geçen Gece, | | http://www.revues-plurielles.org/_uploads/pdf/12_92_3.pdf

a.






dağsever | / | Dağseverlere gelsin!, | K Beşirli. 2.3.2021

s.a.






dah | çocuk dili. dah çocuk dili Çocuğa arkama gel seslenişi. Yere eğilen kimse, çocuğu arkasına almak için ona dah, diye hitap eder. Gel arkama seslenişi. Yere eğilen kimse, çocuğu arkasına almak için ona dah, diye hitap eder. | Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu, / Göz mü değdi göklerden, ne? / Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez, / Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur. / Nasıl durur Mustafa Kemal'in kağnısı., | Dağlarca, DA19MD, (1969), 1998, 71 | (Altın top) diye kucaktan kucağa fırlattılar; -Dah... dah!... Der demez küçük kızın beline bindirilip saçları dizgin diye eline verilen, çırpındığı halde üç dört ağzın çabuk çabuk: -Gel bana, gel bana!... diye açılıp kapandığına hayretle bakarak iğri bacakları üzerinde sallanırken birinin kucağına düşer düşmez sulu susuz öpülmelere boğulan, bum, güm!... o..., sesleri, duvar vurmaları, dilenci seslenişleri, bekçi sopalarının dan danı ile uyutulan küçük bahtiyar bu istidadı, bu takatı gösterebilsin? , | M Gökman, Ahmet Rasim Ramazan Sohbetleri, İstanbul 1967, 178-179, (Tasvir-i Efkar, 20 Ağustos 1913, 847/48)

ünl.






Daha dur | -Yaa gerçekler işte böyle sıkar oğlum. Hayat sizin Playstation oyunlarınızdaki gibi değilmiş demek ki. Ama gerçek bu. Daha dur ama sen daha dur. Böyle götünü yayıp oturmakla hayat geçmez. Senin de zamanın gelecek., | Ebru Ceylan, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 24








daha iyisi Şamda kayısıÜç adet de kendileri ürettiler, daha iyisi Şam'da kayısı!, | Telesiyej, T, 19.7.2011 daha karpuz kesecektik deyim? Misafirliğe gelenler giderken gitmeyin, biraz daha oturun anlamında bir söz. Bazen hakiki bazen yalandan söylenen bir söz. 5.08.2024+

dey.






dahiliyeci | -İyi ama, biliyorsun ki ben hasta bakan doktorlardan değilim... Bakteriyologum... Benim işim başka..! Haydi, seni geçerken bir Dahiliyeci arkadaşıma bırakayım..., | R N G, Tanrı Misafiri, 147

a.






Dahiliyet | İlerici Liseliler Derneği'ne (İLD) üye olduğumun birinci haftasında devlet İLD'yi yasaklayarak yasal | dahiliyetime son verdi., | C Sey, T, 14.5.2012

a.






dahimatik | Dahimatik matematik yarışmalarına ilk adım, | Mustafa Özdemir, İstanbul 2013 (kitap adı)

s.






dâhiyane

s.
dâhicesine, dâhi işi.


"Kaptan Paşa Çırağana gidip Murat'tan dâhiyane dedikleri bestelerini alıp Dolmabahçedeki müzisyene götüreceksin.", Kaptan Paşa, 1954, 154"



dahiyane | Steve Jobs'ın dahiyane 'işe alım' ve terfi stratejisi: | Yönetici olmak istemeyenleri yönetici yap, | Hr, 10.01.2025

z.






dâhiye 1922 | 1. Afet, bela, musibet; kaza 2. Harikulade zeka ve fetanet sahibi | Yalnız insanların bir araya toplanışından doğmuş bu feci ve en büyük dâhiye; hiç olmazsa sükun ve uzlette bu yok., | YKKaraosmanoğlu, EB, 25

a.






dahlamak | Bu cenabet yarış atı değil... Oğlan durmaz. Memiş'in Hüsiin'in traktörü geçti mi bizimkini... Oğlan, ha babam haydar, dahlar... Traktör, kancığı görmüş eşek gibi solur da solur... Etme eyleme demeye kalmadı, traktörün gabir otu | karbiratörü çatlamaz mı!... ., | A Nesin, Medeniyetin yedek parçası, 15

f.






dahra | tahra. | Girip çıkar, güleryüz* yok, bet çehre, / Bari acık* sıktır, yaş değil zahra, / Balta kürek değil, niyetin dahra, / Allah şerrinizden emin eylesin!, | Borlu Kemalî Baba, 30

a.






daimaki | Hacı Mehmet karşısındaki kız değil bir erkek olduğunu gördü. Fakat hiç ehemmiyet bile vermedi. Ve daima-ki soğukkanlılığıyla: -Allah Allah, dedi. Bu vakit şu saraya kim girer de yorganı çalmak ister., | K D, E Ülgen, 266

z.






daimiyet | devamlılık, süreklilik. | Şeffaflık, bireysel hürriyet, hukuk, liyakat, ehliyet, eğitimde kalite, aidiyet, devlette daimiyet... Davutoğlu'nun önerisinin temel kavramları bunlar., | MKaraalioğlu, Kararg, 13.1.2017

a.






daire | Dürüstlüğü ve temiz ahlakı ile sevilir. Daire, kudüm, çalpara çalmayı öğrenir., | Borlu Kemalî Baba, 8

a.

müz.




daireli | dairesi olan. | Oniki daireli iki apartmanın ortak bahçesinin ortasında bir kuyu açacaklardı., | NGüreli, 33

s.






dairenmâdâr | (???????????) (ar. da'ir'in tenvinli şekli da'iren | dönerek, | ma | şey ve dare | döndü fiilinden dairen-ma-dar) Çepçevre, bütün etrâfını çevreleyecek şekilde, fırdolayı 2. | çepçevre, yuvarlak* | Kapağında, dairenmâdâr, İlhanî sülüsüyle yazılmış şu yazı okunmaktadır., | M F Uğur, Konya D, Mevlevilikle ilgili notlar

s.z.






dairesel TDK+ | 1. Daire ile ilgili. 2. Daire biçiminde olan, dairevi. | Felsefecinin imgelemde varolacağı uzamı- artık bu uzamı bir kent, bir site olarak düşünüyordum- dairesel olarak imgelemlemeyi denedim., | H Yavuz, Toarmina, 49 | Şehrin ortasında yer alan dairesel bir meydan görüyoruz., | A İnceoğlu, 2.6.2017, | http://manifold.press/ipucu-ideal, 13.6.2017g

s.






dakika başı | Sık sık, her dakika. | Tamam! Sizin dakika başı aramanıza gerek yok., 29.09.2024, Çapa, Sokak

z.






dakikalarca | Buna rağmen her ikisinin de gözleri karşı mindere, Salahattin Bey'in her akşam yemekten sonra oturup eski kitaplarını karıştırdığı köşeye gidince, ikisi de başlarını önlerine eğerek dakikalarca susuyorlardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 170 | | Topu defalarca kafasında sektiriyor, oradan göğsüne, sonra ayaklarına indirip topla dakikalarca oynuyordu., | T Aral, SÖ, 132

z.






dakikalık -ğı | ZipTrip'e ait araçlardan istediğine rezervasyon yaparak saatlik ve günlük kiralama yapabilirsin. Yeni hizmetimiz ZipFlex'e ait araçlardan kiralama yaptığında aracını hizmet bölgesi içerisinde sana en yakın yerden al ve dakikalık, saatlik ve günlük kiralamanın tadını çıkar!, | zipcarturkiye.com, 9.6.2022+

a.






dakka | konuşma d. dakika. | Beş dakkada değişir işler, | AyçaŞen, T, 12.2.2012

a.






dakota | Dakota. ABDde bir eyalet. 2. | Ayçiçeği tarımı var. Kalın, enli ve etli bir ayçiçeği çekirdeği. | Yüksek Kaliteli Dakota Ayçiçeği Tohumu Üreticilerini Dakota Ayçiçeği Tohumu Tedarikçilerini ve Dakota Ayçiçeği Tohumu Ürünleri en iyi fiyatta Alibaba.com'da, | | https://turkish.alibaba.com/g/dakota-sunflower-seeds.html, 8.7.2016g | 2. | dakota yapımı / adlı hava aracı. -Bakın bu eski bir Dakota, iki motorludur bunlar! -İşte bu ses bir Piper'a ait! -Bir jet uçuyor, dinleyin... Motoru Rolls Royce olmalı... 80

a.


ing.



daksil | DAKSİL RAPORU- Toplantıda ortak açıklamayı okuyan Toplumcu Düşünce Derneği Başkanı Fethi Bolayır, raporun hazırlayıcı birkaç kişinin ortak görüşünü yansıttığını, rapor hakkında usulüne uygun bir oylama yapılmadığını söyledi. Bolayır, | Raporu yazanlar, Kurul'da görüşüldükten sonra üzerinde değişiklik yapmış ve bunu da daksil ile düzeltmişlerdir. Bu bir daksil raporudur dedi., | md. 22/c | c)Yanlış kayıt ve yazılar daksil gibi kapatıcı ve örtücü maddeler ile kapatılmaz üzeri okunacak şekilde çizilerek doğrusu yazılır. GSGM Merkez ve Taşra Teşkilatı Ayniyat Yönetmeliği 1999 (Pritt dakstil), KemalMatbaacılık ilanı, Nisan 2015 | Sıvı Daksil. Takım Daksil. Şerit Daksil. Kalem Daksil. | http://www.imedya.com/articleDisplay.aspx? articleid=210813&zid=10

a.






daktilo | O zaman aralarında geçen konuşmadan anlıyorum ki, hırkalı kız Orta Anadolu vilâyetlerinden birinde kâtip veya daktilo gibi bir şeydir. Adı Mimi'dir. (Meymenet, Memnune veya onlara benzer bir ismin bozması olacak). Aylık iznini geçirmek üzere İstanbula gelmektedir., | R N G, Tanrı Misafiri, 139

a.






daktiloluk -ğu | 1. daktilograf olma hali 2. Daktilocunun işi. | Daktiloluk bulunmuştu bir şirkette, girmedim., | OKemal, 1969, 47 | daktiloluk etmek | Şimdi birbirlerini pek seyrek görüyorlardı. Bir şirkette daktiloluk eden Lemanın, Reşit Hüseyine hiçbir ihtiyacı yoktu. Doktor da kardeş vekili iddiasında el'an sebat etmekle beraber, bu kızı fazla hoppa ve züppe buluyordu, gayriihtiyari, ondan ürküyordu., | R N G, Tanrı Misafiri, 148

a.




GTS+



dal

a.
arap alfabesindeki malum harf.


"İmânım Leylâdır ben de Mecnunu / Candaki cânânın oldum meftunu / Hicranî okursun 'kef' ile 'nun'u / Ne mektep medrese ne dal da gördüm.", San, Hicrânî, 88"



dal


bir tür hint yemeği.


"Hintler de çok severler mercimeği. Köri soslu bir mercimek yemeği olan dal, belki de Hindistan'ın önemli yemeklerinden biridir. Bolca baharatla zenginleştirilmiş pilav ile servis edilen bir tür mercimek püresidir dal.", Oğul Türkkan, Oksijen, 31.05.2024"



Dal dal | Diğer taraftan da Ingrid isminde bir karı var. Bacaklarında damarlar dal dal fırlamış, onun da birahanesi var, hemen lambaların yanında. Bizim arkadaşlar sabaha kadar orda, ayakta, sigara dumanı içersinde. Bazen ara sıra bakmaya uğrarım. Doğru dediniz, olan biten hiçbir şeyi kaçırmam. Zamanınız olsa da seni oraya kendim götürsem de görseniz. Sigara dumanı kapatmış orayı. Gördüğünü tanıyamazsın., | Füruzan, Yeni Konuklar,1982, ?

z.






dal daşak | çırılçıplak. | Sen, filan gün, filan saatte Gedikpaşa Hamamı'nda dal d... dolaşan herif değil misin? Zındık Sami hayatında ilk defa isabetli bir iş yapmış ve seni bırakmış! der., | CemalNar, 22.2.2010, habervaktim.com, 11.6.2016g

s.






dal I | Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. ağacın kolu. çift ana dal | 2. | Branş. çift ana dal. | genellikle çift anadal şeklinde yazılıyor. yükseköğretimde öğrencinin aynı anda devam ettiği iki temel alan. | Çift anadal programı, lisans programlarını başarıyla yürüten öğrencilerin aynı zamanda ikinci bir lisans programında da eğitim görerek çift diploma almalarına olanak sağlıyor., | MilliyetAkademi, 22.7.2011 | dal almakBen Cem [Yılmaz] falan tanımam! Her sabah sizden bir dal alıyoruz bol bol gülmek için. Allah da sizi güldürsün., | Şirin Sever, MCadde, 15.10.2014 | daldan dala atlamak (konuşmada)Bir yandan garip bir telaşla sıva yapıyordu, bir yandan da daldan dala atlayarak, kopuk kopuk bir şeyler anlatıyordu her şeyi bir anda söylemek isteyen bir evecenlikle., | D Ceyhun, 35 | Dal budak salmakİsyan dal budak saldı. Başvekil Ali Fethi bey aynı zamanda Dahiliye Vekaleti (İçişleri Bakanlığı) Vekili idi., | İ Arvas, TH, 54 | Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra | dal gibi | ince uzun | İnce, narin, dal gibi bir vücut., | Nazik Erik, 32 | 3. | Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı. | 4. | biyoloji. Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube. | 5+. Sigara paketi içindeki her bir sigara. | Sözgelimi, II. Dünya Savaşı bitiminde, 'Freiburg civarındaki ormanlarda onu (Heidegger) yakalayan Fransız askerleri önce ona bir dal sigara vermiş, sonra da imzasını istemişler.', | YKayıran, HrKitapSanat, 26.5.2017 | Ben | abi bi dal sigara allim mi diye sorup, cevabı beklemeden yaktım. Asıl amacım | malbuş paketinin içine maltepe koyup bizi mi yiyo lan acaba şüphemi gidermekti. Ama hakiki malbuş'tu sigara. LeMan: krönik hastalığınız, 1991, C 46, ?

dey.s.a.




TDK-



dal II | sırt, arka. | Dalımdan düş! | Dalın tahta duvar önün yar mıdır / Yeşil başlı sunam göllerin hani? | Arslan ile cenk eylemek pek müşkül / Bin deve gönderdim sevgili öncül / Çekince kılıcı bokluca bülbül / Tahta kehlesinden saçtı al kanı, | Kağızmanlı Hıfzı, EGŞA, 80 | Bugünkü edebiyatçılar Yavuz Selim'i bir şir parçası (pençesi), yani bir çıban, dalında çıktı da öldü dediler., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 164 | Dalım ağrir dohtur. 2 dalımın arasından embele bi yel girirrr gıcılatir ahagah ya cok tatlı, | @iamyaseee53, 4.7.2022, twitter

a.






dal III | Arap elifbasında bir harf. | Dünya bir acayip haldir / Kimi elif kimi daldır / Bu bir başka derin göldür / Düşmeyesin göle gardaş (Uy aman aman ey), | Katibam, Türkü, Kars, Sarıkamış

a.






dal IV | çıplak, yalın. | daluyku derin uyku. | Daluykudaydık, uyandık., | S Samancı, T, 8.1.10, 13. | dal gündüz güpegündüz. | Geç kaldık' dedi 'dal gündüz adaya gidemeyiz.', | Yaşar Kemal, T, 22.9.2012 | daldaşak/daltaşak. | Ortalık buz kesti, öldürücü bir sessizlik, odaya havaya gerilimli bir karanlık oturdu, hiç kimse bu galiz küfürleri beklemiyordu, hiç kimse bu daldaşak küfürler karşısında konuşamadı. / İnsanın diline düşünmeksizin otomatikman hemen gelip ortalığa cıscıplak daltaşak fırlayan kelimeler beynin bu en önündeki 'kutu'da hazır nöbette bekliyor., | N Genç, isenç, 96/98 | dal sikke ( Jb ) (Sof.) Mevlevilerin mecbur edecek kadar sıkıştırmak elvermez, bir serpuş makamında başlarına giydikleri sikkelere dalkılıç olmağı göze aldırmış birkaç yüz nin sarıksız ...**, Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri S, 1946, C 1, 390 | dal arakıye, dal sikke, daltaban Pakalın, 289-390 Dal | tam | Bunlar dal yörük!, | A Savaş, 17.6.2022 | dalkılıç | Kılıcını çekmiş olarak, yalın kılıç. | Napolyon'un 'Osmanlı askerini dalkılıç olmağa ** | Dalyarak –ğı | Budalalığı yüzünden her zaman densizlik, küstahlık eden (kimse). | Arabanın içinde bağıran dalyarak son model araba almış ve görmemiş gibi bunu sosyal medyada paylaşmış. Tam bir dalyaraklık örneği, | @mincitaxaneri, 5.8.2019, twitter Dalyaraklık –ğı | budalalık. N Özön, Dil Kılavuzu 1985, 120 | Arabanın içinde bağıran dalyarak son model araba almış ve görmemiş gibi bunu sosyal medyada paylaşmış. Tam bir dalyaraklık örneği, | @mincitaxaneri, 5.8.2019, twitter

s.a.z.






dal olmak (içeri, vs)(içeri) dalmak, süratle (içeri) girmek. | Ortalıkta çıt yok. Masalcı Baba; | evde yoklar sanısındayken kapı birden açılıverince dal olur içeri; elektrikli ata binip yukarıya çıkar., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 26

dey.






dâl ve mudil | Onlara ters düşeooln siz yanlış yoldasınız. Siz maalesef dâl ve mudilsiniz., | M. Ş. Eygi, MG.








dal-başak | Namütenahi hak ve sınırsız sorumsuzluk üzere dal-başak geziyoruz., | S Torun, Anne Ben Afrika'dan Yazıyorum – ıı -, 27.3.2008








daladalmak bf.? | daladaldım belinden / yere yatırdım / yuvarlanıverdik / düşen gügümle, | Y Miraç, 1981, 23








dalaksız s korkak, yüreksiz. | Dalaksıza bak!, | 23.3.2011








dalamak

f.
yakmak*

tr.
"Gözlerinin umutla parladığını, inançla dilekçesininin sonucunu beklediğini görünce içimi bir sızı daladı.", S Şengil, 1983, 59"



Dalamak | Gözlerinin umutla parladığını, inançla dilekçesinin sonucunu beklediğini görünce içimi bir size daladı., | S Şengil, 1983, 59

f.






dalan 1993? | dalıp giden. | Orman yeşili güzel gözlerin, / Anlamlı, dalan bakışın. | , | İ G Kafkas, Esintiler, 62

s.






dalaşkan | Kavgacı, dalaşıcı. | Kışları dalaşkan ve keskin / yazları daha keskin ve daha dalaşkan / ben, küçükken beğenilmiştir haritada yerim, Merve okutan, 'Aynı sakız', Dergah, Haziran 2021

s.






dalaştırmak | Haykır, gelsin de dalaştıralım demiş., | H Aycın, Esrarname, 41

f.






dalatmak

f.



"Şu feleğin cevri dünya mihneti / Vurup pençesini dalattı bizi / Sevdanın güllesi aşk harareti / Çıkılmaz bir derde dolattı bizi.", San, Hicranî, 180"



dalay | En yüksek mertebedeki Tibet din adamı*. | Tarihte bir Dalay'ın bir sonrakini seçtiği görülmemiştir, diyen sözcü (...),T, 27.9.2011

a.






dalayıcı | dalayan, akur köpek. | Ve bir de sevr-i natuh süsken öküz ve kelb-i akur yani dalayıcı kelb gibi zararı müteayyen bir hayvan olup da sahibine mahallesi ya karyesi ahalisinden biri hayvanını zabt et diye tekaddüm etmişken sahibi salıverip de bir kimsenin hayvanını ya diğer malını telef etse sahibi zamin olur., | Mecelle, md. 929

s.






Dalce | şehir adı. | Sekiz saat kaldıktan sonra harekete geçerek geceyi sabaha kadar süratle kanaldan yürüyerek ortalık aydınlanınca gemimizin Dalce isminde küçük, fakat etrafı ağaçlarla bezenmiş güzel bir şehrin tren istasyonu karşısında olduğumuza görerek mükemmel şosanın aslut (asvalt) üzerinde otomobiller de saf saf gelip geçmekte idi., | M N Ak, Hac Yolunda, 31

a.






dalçık | dal ve çık'tan bir yolun altından geçen diğer yol*, batçık* | Çoban dalçık(ı), | 17.7.2012, Düzce

a.






Dalda | 1. dulda. | Eşkıyalar daldalarda dururken, / Zer kıymetli bezirganı vurukan*., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 57 | Kaytan bıyıklı atlılar / Kayaların daldasında durdular. / Kaytan bıyıklı atlılar / Kayaların daldasında ay'a karşı / Bir türkü tutturdular., | Ş Belli, Ağa kapısı, 47 | 2. | gölge | orda hemen çökülür daldaya / serilip pırıl pırıl örtüler, | Y Miraç, 1981, 73

a.






daldalanmak | yağmur, kar, yelden bir güvenli yere sığınmak. | Kardaş dalım yok daldalanım / Ben feleğe neylemiştim / Koymadı kardaş sevdalanım, | | http://www.akormerkezi.com/ibrahim-tatlises-daldalanim-dalim-yok-sarki-sozu_sarki-vpfhpn.html, 5.2.2017 | Yağmur yağar, çamur olur, bir yere daldalan yâr / Türk'ün derdi ağır olur, gel benle daldalan yâr., | @elifveofkeli, 19.12.2021, twitter

f.






daldaşak -ğı

s.
çırılçıplak, çıplak.

tr. dal+daşak
"İbtida mektebe gider bir uşak / Şeriatten bağlar beline kuşak / Kendini âlim mi sandın daldaşak / Her mecliste ulemalık taşlanmaz.", Dertli"



Daldaşak | dal taşak. Çıplak | İbtida mektebe gider bir uşak / Şeriatten bağlar beline kuşak / Kendini âlim mi sandın daldaşak / Her mecliste ulemalık taslanmaz., | Dertli

s.






daldırma | daldırmak işi. | -Kardeşim o kaşıklar, Karadenizlinin ağzına göre yapılmış. Adamlar nerden bilsin ta buralara kadar geleceğini. –İki daldırmada bitirirsin tastaki çorbayı., | N Tuncer, Trafalgar, 45

a.






dalga





"Ceyar'ım ben / simgesiyim başarının / dalgama taş atan / herkesin gözünü / oyarım ben", G Aylan, DCD, 48"



dalga | (saçta) kıvrım. | ...fazlaca gür sarışın saçlarının tabii dalgasını okşadı ve koyu kirpikleri arasında gözlerinin yeşile kaçan gümüşü rengini beğendi., | Colette, Dişi kedi, 1954, 13 | dalga | şey; iş; mesele. | O zamanlar 'blue jean' denen dalga pek bilinmiyordu ama, Sevda'nın hergün birini çıkarıp birini giydiği daracık blucinleri dillere destan olmuştu. / Çok para istediler, geri döndük. Ya biraz daha para toplayacağız, ya da dansöz dalgasından vazgeçeceğiz. / Yavuz'un rahmetli manav Mehmet'le olan kartopu hikayesi unutulacak dalga mı be!, | T Aral, SÖ, 77/85/88 | İşte o yılki Şeker Bayramına yaklaşan günlerde Piç Yavuz'la Camgöz'ün arasında bunca yıllık arkadaşlıklarında belki ilk kez kız dalgası yüzünden soğuk bir hava esmeye başladı., | TAral, SÖ, 127 | dalgasına bakmakeğlenmeyle meşgul olmak, eğlenmek | Sonra hepimiz kumlara uzandık. Denize girdik. Dalgamıza bakmaya başladık., | TAral, SÖ, 49 | dalga dağıtmaksıkıntısını, derdini atmak. | Babası içeri çağırdı. Bak oğlum, ben dükkânda müşteriler ile dalgamı dağıtıyorum, anan kendini kır işlerine veriyor, senin derslerin var, kahvede arkadaşlarınla vakit geçiriyorsun. Ablan bizlerle konuşmazsa çatlar. Allah korusun ruh hastası olur. Onun bu sıkıntılı günlerinde yardımcı olmalıyız... Mesut yanlışını anladı eve dönüp ablası ile uzun süre sohbet etti., | asicaldan, 3.3.2017 | dalgaları bozulmak (birinin) | Güdük Hasan'la direksiyondaki Efendi Mansur'un dalgaları bozuldu, ürküttüler., | OrhanKemal, Sarhoşlar, 6 | Dalgasına bakmak argo. keyfine bakmak. | Annesinin haftada üç gün çalışmasıyla yürümüyordu. Elde sermaye olsa açardı bir dükkân, alırdı yanına küçük bir çırak, bakardı dalgasına. Hem de o zaman orospu parasına -değil temiz bir binlik, beş bin olsun, on bin olsun isterse- tenezzül etmezdi., | O Kemal, 1969, 68

dey.a.






dalga geçmece | Geri geldi. Elini omzuma koydu: | Bana bak, hemşerim, dalga geçmece yok! dedi., | T Yücel, BS, 49

z.






Dalgacı Mahmut | Dalgacı Mahmut / İşim gücüm budur benim, / Gökyüzünü boyarım, her sabah, / Hepiniz uykudayken. / Uyanır bakarsınız ki mavi., | Orhan Veli, Dalgacı Mahmut, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 90

a.






dalgacık -ğı

s.
küçük veya sevimli dalga.

tr. dalga-cık
"Beyaz köpüklü dalgacıklarla, sarmaş dolaş yanyana... ", Latife Çelebi, 1966, 39"



dalgacık –ğı | Dalgacıklar oynaşır, senin dört bir yanında..., | T Baykara, 1987, 15

a.






dalgacılık -ğı | Hayati konulardaki bu dalgacılıkları öyle kolay kolay gözden kaçmaz., | A Altan, T, 20.12.2011

a.






dalgakıran | Gönlümü, sevgilerine mezar yaptım; kafamı lodos fırtınalarına dalgakıran... Bilemezsiniz... ne çok sevinçliydiler kayalıklarıma sığınan martılar..., | Ş Belli, Bir Yangının, 104

a.






Dalgalandırmak | Duvarları indirdi. Pencereleri yerleştirdi. Minareye bir bulut doladı. Arkada denizi dalgalandırdı., | T Yücel, BS, 49

f.






dalgaları bozulmak (birinin) | Güdük Hasan'la direksiyondaki Efendi Mansur'un dalgaları bozuldu, ürküttüler., | OrhanKemal, Sarhoşlar, 6








dalgalı | Üstat elinden çıkma sanemlerden mütenasip yapılı, siyaha mail samurî saçlı, incerek düz kaşlı, noktalı yeşil gözlü, siyah ve uzun kirpikli, hafif sarı üzerine mevçli koyu al yanaklı, irice çekme burunlu, ufak ağızlı, (şiddet-i şehveti gösterir surette) ateşî kırmızı kalınca dudaklı, her karşısına geleni kucaklayacak gibi önüne mail yürür, insanın kalbine girecek gibi karşısındakine dikkatle bakar bir afet, | Namık Kemal, İntibah, 1876,

s.






Dalgasında | kimisinde uyku hali / kimisinde uykuya varma hali / hepsi kendi dalgasında, | V Çiçekli, 1991, 42








dalgasız | Her zaman neş'esinden alınca bir parça hız / Uçacak hayal dolu, dalgasız bir denizde, R Ilgaz, Türkçü Kopuz M, 15 Eyl 1939, S 6, ? | Renk yerine ise –boyalar yapı amelesine kaldı- güneşten ışık, aydan nur çalarak gurûbdan kızıllık, tulûdan pembelik aşırarak, sedefin beyazlığını, incinin duruluğunu alıp akarsuların geziliğini, dalgasız denizlerin yeşilliğini kaparak bu akisten, iltimadan ibaret kumaşları renkten renge sokuyorlar; ortaya sabahın buğusu ve akşamın buharı gibi ele avuca sığmaz, uçucu ve eriyici sanılan hayali şeyler, peri yaşmakları ve melek kanadları çıkarıyorlar., | R H Karay, Bir içim su, 56 MReşit | Günahı dalgasız bir denizin dibinden çıkarıyorum., | E Elönü, 2009, 75-76

s.






dalgaya düşmek

dey.
farketmek gerekli bir şeyi fark edememek.





dalgı | ağız. aymazlık. 2. hayal. | dalgıya dalmakhayale dalmak. | Kasabanın haricine çıktığım birinci akşam Mezke'nin o vâsi sahrasını yaldızlayan güneş, atılmış pamuk gibi bir şekil alan ufukta gurub ediyordu. Ben bu azamet ve kudret-i vahdaniyeti seyrederek, derin bir dalgıya daldım., Ali Emiri Efendi, ?

dey.a.






dalgınca | Bodrum katından gelen bir fısıltıyı duyunca, durdu ve dalgınca kulak kabarttı., | Colette, Dişi kedi, 1954, 59

z.






dalgınlaşmak | Atın üstünde bazen kendisini yoran korkuyu, apış arasındaki patlamış sönmüş irin kabuklarını kopartırken köpeğinin tüylerindeki çamurları ovalarken dalgınlaşıp unutuyor., | NGenç, isenç, 133

f.






dalgınlaştırmak | dalgın hale getirmek | Şöyle alıcı gözüyle bir bakayım, şöyle bakışlarımı dalgınlaştırıp gözlerine bir dikeyim. | , | KTahir, AşkÇetesi, 29

f.




GTS++



dalgırlanmak | Yaprakların arasından zar zor sızan ışık kırıntılarının yer yer beneklediği suyun yüzü, damlalardan, akıntıda çırpınıp duran söğüt dallarından dalga dalga halkalandıkça, yeşilin binbir tonunda dalgırlanıyordu., | D Ceyhun, 81-2

f.






dalıcı | Küçük ve ilginç görünüşlü bir dalıcı ördektir. Erkeğin diğer türlerle karıştırılmayacak beyaz başı, şişkin ve büyük mavi gagası ve çoğunlukla dik tuttuğu uzun ve sert bir kuyruğu vardır. Dişisi açık kahverengidir, başı koyu kahverengi, yanak deseni değişken miktarda gri ve koyu renkli çizgilidir, gagası gridir ve gaga kökü kabarıktır. Genci dişiden daha donuk ve açık renklidir. Sazlıklı sığ göller ve acı sulu lagünlerde bulunur., | | https://ebird.org/species/whhduc1? siteLanguage=tr , 9.7.2023g

s.






Dalıgeçir / dalgeçir | ihtiyar erkeklerin giydiği arkası astardan kemerli, bağcıklı bir yelek. Ayşe Nal 1932, İskenderun, Arsuz, Ada köyü (06.07.2023)

a.






dalıverme | Kireç söndüren, sıva yapan, duvar ören şu işçilere bakıp durdukça, inşaata dalıverme içtepisi daha da kabarıyordu içinde., | D Ceyhun, 32

a.






dalıvermek

bf.
birdenbire hülyalara, derin düşüncelere kapılmak.

tr. dal-ı-ver-
"Elimde karanfiller rengarenk durur / Şarkılar sıralıdır her yaprağında / Boynumuzda asılı ümitler korur / Sen de bu ümitlere dalıver kardeş", Latife Çelebi, 1966, 96"



dalıvermek | Birden bire dalmak. | Şimdi 'sellemehüsselam' dalıverse inşaata... Kim ne derse desin..., | D Ceyhun, 32 | Dalıvermişler birden Elhamra avlusuna / Bulamamış bizleri bir hal olmuş bize., | Osman Sarı, 48

bf.






dalız | İç kulakta bulunan kemik dolambacın orta bölümü. | Netekim hiçbir cezbedici besin kullanılmadan 118 körfare tutulmuş ve 500 kadarı ise, dalız ağzına gelmelerine rağmen, yakalanamıyarak kaçırılmış bulunmaktadırlar., | AÜZF yayınlarından, 1955, S 66-70, 102

a.

tıp




dalkavukça | Eve kadar yürüdü, merdiveni çıktı, rehberin açıklamaları, dalkavukça sözleri arasında gençler yatakhanesine götürüldü., | S Maugham, 1959, 80

s.






dalkavukluk –ğu | Bu bolluğun İhsan ve Şakir gibi birkaç zengin ve hovarda arkadaştan çıktığı ve Etem'in bunlara hem dalkavukluk ettiği, hem de eğlencelerine her iki cinsten mahluklar tedarik edip getirerek bazı ufak hizmetler gördüğü söylenirdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 38

a.






dallamalık -ğı

a.
aptallık.

tr. dal-la-ma-lık
"Dallamalık tuzağına düşenler var... Minarelerden ezan okumayı yasaklamak gibi bi durum olabilir mi abi - Kaldır hoparlöyü olsun bitsin... Adam gıksın ağızdan söylesin... Kahıire, İstanbul ezan sessiz düşünülür mü?", LeMan: krönik hastalığımız, C 38, 1991"



dallamalık -ğı | aptallık, salaklık. | Böyle bir dallamalık ve böyle bir ihanet olur mu ya... Moodyden sonra atılacak manşet bu mu... PAZARTESİ ne olur piyasa sizce... *Genç İşverenler Rahatsız..., | İlhan Efe, 25.9.2016 Rindan | İTÜde bizim Cenk kafalı hocalar tasfiye olmadan orası bilimle değil ancak siyasi dallamalıkların merkezi olarak cedelleşir durur., | İlhan Efe, 29.7.2019 rindan vatsapı

a.






dallandırıp budaklandırmak | Mehmet amca; geniş bir eve çıkmasının iyi olacağını, yakın yerlerde uygun arsa çıkmasını beklemesini, acele etmemesini, dallandırıp, budaklandırmamasını konuşmalarında sürekli tembih ederdi., | asicaldan, 3.3.2017

bf.






dallandırmak | Sahnenin kenarına da kaya parçası gibi bir tümsek yapmış; sonra, dağların ardında güleç yüzlü bir ay dallandırmış., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 34

f.






dallanmak | 1. nesnesiz. dal vermek... Garanfil dallanır mı? / Top zülüf sallanır mı? / Gel, yârim, gel / Kendi gelen güzeli / Sarmadan yollanır mı? / Ağlama, sarı gelin, al beni., Halk türküsü 2. nesnesiz, mec. Yayılmak, genişlemek. 3. nesnesiz, mec. Bir iş, bir sorun karışık, güç bir duruma girmek.

f. mec.






dallar kuruyunca eğilmez

atasözü.



"Kim olduğunu sormayın, söyler miyim hiç. / Dalalr kuruyunca eğilmez / Defterlerim, şiirlerim bilir onun sevdiğimi / Kendisi bile bilmez.", Ş Belli, 1962, 49"



dallaslı


Dallas şehrinden olan, Dallasa ait.


Dallaslı Ceyar Destanı, Gürkan Aylan, İstanbul 1982 (Kitap adı)



Dallı | Kolları ellerini örtecek kadar uzun olan ve etekleri yerde kat kat biriken vişne çürüğü kadifeden dallı elbisesi yüzüne hafif bir pembelik veriyor avlunun bir köşesinde yanan çıraların ışığı nemli kirpiklerini zaman zaman parlatıyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 93 | Curaların sesine ses verdikce yamaçlar, / Dallı yemenilerden uçuyor sırma saçlar!, | Ortaç, BRE, 33

s.






Dallı budaklı | dalları olan büyük bir ağaç. | Bitkiler ipeklisinden dallı budaklısına / hayvanlar tüylüsünden pullusuna / evler kıl çadırından beton-ermesine/ âletler uçağından tıraş makinesine kadar, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 29 (14.8.1959) | ayrıntılı. | Gönül meselesinin, dallı budaklı..., | S Erol, Kadıköyün romanı, kurun, 18.6.1935, 6 | Provasını ayna karşısında yaptığı bütün o jestler ve sözcüklerin tek bir amacı vardı; profesöre yıllar önce Botan vadisinde ektiği tohumun yeşerdiğini ve dallı budaklı bir ağaca dönüştüğünü göstermek istiyordu., | TKiremitçi, 2005, 176

s.






dalmak | Kızmak. | Babam, Camuka reisi ile gizlice görüştüğünden dolayı Sengun'a darıldı. Sengun da babama olmadık sözler söyledi., | C Emiroğlu, Gökbayrak, 222

f.






dalmışlık –ğı | dalmış olma hali. | Veysel efendinin gümbürtüsü, müdürü penceredeki dalmışlığından sıyırdı., | HKıyafet, 1984, 6 | yıllar var ki böyle öfkelere dalmışlığım yoktu, | NÇelik, 87

a.






dalsız

s.
dalı olmayan, silincak.

tr. dal-sız
"Ağacın dalsız gövdesinde ilerlemesi yavaş yavaştı. sonra dallara ulaştı. işin kolay yanına gelmişti.", A Cılga, 1980, 49"



dalsız | dal I dalı budağı olmayan. | Yiğit bir yokuşta, bir ıssız çölde, / Yine bizim dalsız çınar akşamlar., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsani, 261

s.






daluyku derin uyku. | Daluykudaydık, uyandık., | SSamancı, T, 8.1.10, 13 | Dal gündüz güpegündüz. | Geç kaldık' dedi 'dal gündüz adaya gidemeyiz.', | YaşarKemal, T, 22.9.2012








Dalyan | 1. Deniz, göl ve ırmakların kıyılarına yakın yerlerinde ağ ve kazıklarla oluşturulan balık avlama yeri. | Biçare yeni nesiller yeme üşüşen balıklar gibi nefsinin pırıltılı oltasıyla ve 'medya' dalyanlarıyla dizi dizi çevrilip yakalamakta ve çoğunun kökleri dışarıda olan ticari iştihalara peşkeş çekilmekte., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.23 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı şekilde görülen kum.

a.






dalyan gibi

s.



"Tam tipi... Bir anda kanı kaynadı. O güne kadar sanırdı ki boylu boslu, âdeta iri kıyım, vardakosta yahut dalyan gibi denilen kadınlardan hazzetmez! Ne münasebet! Meğerse asıl hoşlandığı tip bu imiş | gösterişli, sapasağlam, dağlı kızı!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 21"



dalyancı

a.
1. dalyan sahibi. 2. dalyanla balık avlayan kimse.


"Dalyancının oğlu Aziz de vapura giriyor ve gelip Cemşit'in karsısına oturuyor.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 82"



dam başı | Yıldızları saydım hiç birisi yok / Dam başından öteleri gözledim, | C Yalçınkaya/Ş Belli, 1968, 20

a.






dam dum | kaba saba kimse. | Kimininse geçmez günü tasasız. / Kimi kaba saba ve dam dum, / Kimi ince ve zarif, yanan bir mum. / Kiminin yanında durmak büyük bir çile. / Kiminin yanında duyulur huzur saatlerce., | Necati İlmen

s.






dam I | hapishane. | Şakir, gözleri parlayarak ona doğru eğildi: | Babam? ... Bu işe onu razı edebilir misin? Hacı Etem: | Bu ne biçim laf, der gibi Şakir'in yüzüne baktı: | Canı isterse... Yoksa üçümüz birden damı boylarız!..., | Sabahattin Yusuf, Kuyucaklı Yusuf, 73 | 2. | çatı. | Siirt'te uzak dağlara akşam saatlerinde çöken yalnızlığı ve yıldızlı geceleri tanıdım. Yazları çok sıcak olan bu memlekette damlarda yatardık. > Yıldızlı gece beni büyülerdi sanki. Sonsuzluk dalga dalga vücudumu ve ruhumu doldururdu. Bir Sümer rahibi gibi muhayyelem hep yıldızlarla meşguldü., | Tanpınar, Günlük

a.






dam III | Doktor hemen dansı bıraktı... Tabiî damında surat bir karış... Neyse geldik, Peyami Safa'nın yanına..., Ş N Berker, Matbuat Hazretleri, 1953, 68 | İmgeler bildiğiniz gibi iki boyutludur. O yüzden de sfenks (metinde ebülhevl diye geçiyor) imgeleri, örneğin eski Mısır'da tasarlandığı türden değil, ama bizim iskambil kağıtlarındaki resimler türünden imgelerdi: İskambil kağıtlarındaki papazlar, dam'lar, vale'ler gibi..., | H Yavuz, Toarmina, 32

a.






dam üstü | Üst kat da alt katın aynısı olacak. Eve giriş-çıkış iki taraf dan yapılacak, üst kattaki odalarda en az bir pencere birer niş olacak. Bir çift kanatlı kapıdan geçilen balkon ve bir de dam üstü kapısı olacak., | asicaldan, 3.3.2017

a.






dam üstünde saksağan / dam üstünde saksağan vur beline kazmayıyersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz. | Bizlerde iş edindik böyle destan yazmayı / Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı / Onlar bizden daha sağ daha soldular / Anlamadık bir türlü ne ettiler n'oldular, / Bizim gibi halk iken şimdi halkçı oldular / Unuttular yollarda yaya gezip tozmayı / Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı., | N R Karatay, Dam Üstünde Saksağan, ? (ö. 1953)

dey.






dama II | Kendisinin biraz ötesinde iki ihtiyar geniş ve üzeri hasır örtülü peykenin üzerine bağdaş kurmuşlar, elleri çenelerinde, düşüne düşüne dama oynuyorlardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 85

a.






damar | O sırada işsizdi. Şarawek`e maden damarları aramaya gitmeyi kabul etmişti., | S Maugham, 1959, 68 | damar etmekKarizmalarını cilalamış adamların silahlı şöhretine, kesmece silahşörlerin kurşun dökerek katillik kariyerlerini renklendirmeye ve bu tarz adamları damar etmeye alışığız demiştim ki bomm!, | EElönü, StarPazar, 24.01.2010 | damara gelmek* | Acıklı anlatayım da damara geleyim.,EElönü, StarPazar, 4.4.2010 | damara basılmak / basmak | Damarlarına basıldığında nasıl tepki verecekleri önceden bilinmez., | S Dölek, Kirpi, 69

dey.a.






damar damar | Sonra, bir yeşil yaprak damar damar can: / Baştan başa bir bahar anavatan, | İZB, Atatürküm, 1959, 6

z.






damar genişletici

b.s.
damarı genişleten.


"Daturadan sağlanan hammaddelerden, antispasmatik niteliğiyle astımın, damar genişletici ve güçlendirici etkileriyle kalp hastalıklarının sağaltılmasında, göz incelemelerinde yararlanılan çok önemli ilaçlar üretmekteydi.", Güney dinç, 76-77"



damara basılmak

dey.



"Damarlarına basıldığında nasıl tepki verecekleri önceden bilinmez.", S dölek, Kirpi, 69"



damardan | 1. Damardan konuşuyorlardı onlar; itiraz ve isyan ediyorlardı..., | FKentel, T, 20.8.2011 | 2. | MHP'nin gazetesi Hergün'de damardan yazılar kaleme almaktadır., | YOğur, T, 3.4.2011

s.z.






damarına basmak

dey.






damarlanmak | Damarlı duruma gelmek | +Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı., | Dağlarca, DA19MD, (1969), 1998, 76

f.






damarlı | 1. Damarı olan 2. Damarı belirginleşmiş olan. | İki yana açtığı mavi damarlı beyaz bacaklarının arasından bir sigaracı çocuk daha çıkmaktaydı., | S Dölek, Yarı saydam, 52| damarlı | Birkaç ihtiyar amca yorgun ağaç gibi damarlı kurumuş tahta elleriyle toprağı deşti, eşeledi-., | NGenç, İsenç, 12

s.






damarsal | Bu yöntem ile hastaların açık kalp ameliyatına girmeden, kasıktan anjiyo yöntemiyle kalpteki delikler veya vücuda zarar veren anormal damarsal yapılardan kurtulmuş oluyor. Ayrıca hastanın göğsünde hiç bir şekilde yara izi kalmıyor., | 27.9.2013, | http://www.diyarbakirhabermerkezi.com/saglik/acik-kalp-ameliyati-yerini-semsiyeleme-yontemine-birakti-h2387.html | Bazen hastanın damarsal yapısı çok hassastır, hareket halindeyken, spor yaparken burnu tıkanabilir., | Işıl Açıkkar, StarPazar, 3.1.2016

s.






damarsız | Feride / Kan bağlarında damarsız üzüm., | E Elönü, 2009, 2009, 30

s.






damasız dama II | Tümüyle gözden silininceye kadar arkasından baktı. | Damasız fırlaması dedi dişlerinin arasından, | damasızların şoförleri hep böyle olur: it gibi kaparlar adamı., | T Yücel, BS, 45

s.






damasko GTS | it. Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan, keten ve ipek karışımı bir kumaş türü | [D]ümüş ve porselen takıları taşıyan, masaları yerleştiren, damasko çiçekli masa örtülerini yayan hizmetçileri denetliyor., | Tolstoy, Savaşve, 85.

a.






damba | Bir çeşit su kuşu. TTA

a.






damba düdük etmek: d. Argo. Dedikodu yapmak. Yücebelen sözlüğü. 12.11.2005 site.mynet.com/genctorul/sozluk.htm | Ama nedense bütün dünyanın damba düdük konuştuğu, haber yaptığı yalnız bizim 301- bu da, başka dostu olmayan Türkiye'nin ne biçim bir önyargı çemberiyle kuşatılmış olduğunun bir başka kanıtıdır herhalde., | MBelge, R, 23.2.2008. | Yürü lem niyasinin paşası... Bi sen kaldın damba düdük gibin bu imkb'de..., | forum.borsamatik.com/index.php? showtopic=4900&view12.1.10








dambalamadan atlamak | Dambalamadan atladı: Pınar suyu tıkanıklık sonucu yola taştı. Kedi karşı tarafa geçmek için suyun üzerinden karşı tarafa atlayınca, evdeşim bu ifadeyi kullandı. Taşkentte benzer durumlarda bu ifade kullanılıyor., | H Onur, 20.6.2022 Taşkent, Konya








Dambaşı | Ahmet Haşim'den sonra: Karşıki dağın sırtına, tekerlenip düşmüş dolunay. Dambaşında Azeri bir çocuk. Ağlar ağlar, kucağında susturamaz annesi., H Çetinkaya, 2010, 60

a.






dambıl seti | spor el halteri | Dambıl (dumbbell) ya da bir başka deyişle el halteri ne demektir? , | www.bodytr.com, 26.7.2009

a.






damdazlak | dımdızlak. | Dunca (sic) kesân, Şükrü edâ edilmiyen ni'meti Cenâb-ı Hakk Azze ve Celle Hazretlerinin, kendilerinin ellerinden alacağını; ve sokak ortasında damdazlak veya don-gömlek, yarı aç yarı çıplak bırakacağını bilmiyorlar mı? . Bu kadar echeliyyet olur mu? // | , Mehemmed Saffet, B.Vekil'in, Tatar Kazanı'nda Heykel Pereştişi!..., | http://www.turkcesi.biz/muharrirler/mehemmed-saffet/b-vekilin-tatar-kazaninda-heykel-perestisi.html, 07.12.2016/18.06.2018

s.






damgalayıcı | 1. işaretleyici. 2. tanıtıcı hususiyetler, özellikler. | Mesela /b/ - Foneminde, üç esas vasfın mevcut olduğu kabul edilmektedir: Sada, Durak ve Çift-dudak hususiyetleri. O halde daireyi üç kısma bölmemiz imkânı mevcuttur. Hernekadar, Cohen, sadece Ayırıcı olmıyan vasıflara 'Damgalayıcı' (: Marking) demekteyse de, biz şahsen, herhangi bir vasfı 'Damgalayıcı' olarak kabul edecek ve bunlara 'Tanıtıcı' vasıflar veya sadece 'Özellikler' (: Features) diyeceğiz., | Litera, 1954, C 1-6, 74 | 3. | suçlayıcı. | Damgalayıcı bakış açılarının hakim olduğu bir toplumduk, bu doğru. 6

s.






damgalı | 1. damgası olan, damgalanmış olan 2. Kendisine yüz kızartıcı bir suç yüklenmiş olan. | Ben artık damgalı bir sefildim. / İstanbulun bu iki damgalısı temiz bir hayat geçirecekti., | R N Güntekin, Damga, 55/116 | | Bir Kerime Nadir... bir Esat Mahmut mahalle kahvelerinde yaratılırken, iyi bir yazar ancak hapise girip çıkınca, damgalı adınla anılabilir veya ölünce bir şeyler olabiliyor., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 46

s.






damgalı damgasız | Dünyanın sonu yazılı yazısız, damgalı damgasız tüm felaketlerini toplayıp yok oluşçuluğun yolunu tuttu, özlerini iki büklüm süpürerekten., | F Kayacan, SONY, 19

s.






damgalı eşek gibi | Besbelli, çok görünür. Ortada. | Saklayacak mahallim ise mefkud. Ben burada damgalı eşek gibiyim., | İbrahim Temo | Sadece eşek olmanin kişiye yetemediği durumlarda, bunu tüm dünyaya yaymak icin çeşitli alamet-i farikaların yardımı ile gelinen nokta. Tuttukları takımın formaları ile durduk yerde gezinenler, bir ttürlü oturamamış dünya görüşlerini sağa sola yayma meraklısı olanlar bu gruba girerler. Ekşi sözlük 2001

s.






damınmak

f.
damla damla damlamak.*

tr.
"Süzülen sütten mutluluk damınır / Senle içimde gökler kayar", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 53"



damızlık –ğı | civciv çıkarılacak yumurta. | Civciv çıkarılacak yumurtaya damızlık yumurta denir. / Kendinizin ihtiyacından fazla horoz piliçleri meraklılara damızlık olarak satabildiğiniz gibi, kesmek için de satabilirsiniz., | Tavukçuluk, 1962, 14/23

a.






damla | damla damla / damlaya damlaya göl olur atasözü. | Küçük de olsa vermeden geçme. / 'Damla damla göl olur. / Az veren candan, / Çok veren maldan bulur'., | Z Mısırlı, Okulda Bir Yıl, 52

a.






damlacık | Allahım... Allahım... bir damlacık nur!., | Ortaç, BRE, Binnaz, 121 (1918)

s.






damlaç -cı

a.
fr. burette karşılığı. tüketilen suyu ölçen aygıt.

tr.
"Her fidana bir damlaç! Yardım malzemeleri Diyarbakır Milli Eğitim Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü depolarında toplanmaya başlandı.", Ml, 24.3.1988, 1 | (burette) karşılığında üneri, kuleli, gürel, kimya terimleri sözlüğünde (1981, 39) "damlaç"ı için "oylumsal çözümlemelerde tüketilen sıvı niteliklerini doğru olarak belirlemeye yarayan, bir ucu açık, öteki ucu musluklu, üzeri santimetre küpün onda birini gösterecek biçimde derecelendirilmiş uzun cam boru" tanımını yapmışlardır. "



damlaç | Her fidana bir damlaç! Yardım malzemeleri Diyarbakır Milli Eğitim Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü depolarında toplanmaya başlandı., | Milliyet, 24.3.1988, 1

a.






damlalı | Ardından iri damlalı, kamçı gibi keskin, vurucu bir yağmur kükreyip düşmeye başlar ki, şarlayanlı sel suları, önlerine geleni burgu gibi delerek, suya, çamura boğarlar dereleri., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Selam Ateşleri, 18

s.






damlalıklı | damlalığı bulunan. | ... Göz Damlası «Collyre». «Damlalıklı şişede: 10 cc. Collyre. >> 32/29 Yeni 37 - Beguanin Tablet 0.55 Gr. «Kutuda Tablet.» % 24 32/30 >> - 38 Pürgatif Müshil Gazozu. «Şişede: 250 cc. Gazoz.» 32/31 39 Soyatonat Granül Una ..., | Resmî Ceride, 2. Bölüm, 1953, 7654 | Annesinin odasına sık sık girmezdi. Damlalıklı ilaç şişelerinden, dijital kutularından, tüplerden tâ çocukluğundan kalma bencilce nefreti hala da devam etmekteydi., | Colette, Dişi kedi, 1954, 95 | Yeni damlalıklı kanat, | tv reklamı, 15.10.2016g

s.


gr.



damlamak | 1. -e Damla durumunda tane tane düşmek. 2. nsz. İçindekini damla damla akıtmak. 3. nsz. Bir yere çağrılmadan, çekinmeden gitmek. | Hocadan bir ziyafet koparabilmek için / Eşi dostu zorlayıp bir bahse tutuşurlar. / Derler ki: -Bu geceyi kırda geçireceksin. / Yapabilirsen sana büyük bir ziyafet var. / Üşür eve dönersen ziyafet sana düşer; / Yarın akşam damlarız kapına üçer beşer., Kanık, NH, 55

f.






damsı | Bu usa sığmaz toprak uzamının ötesinde –ancak bir düşte böyle bir 'öte' bulunabilir- yeşilliği düşündürebilecek küme küme lekeler vardır belki, öbek öbek damsı biçimler sezilebilir., | BKarasu, 67

a.






dan -e kadar, e değin, -ecan. | Gündüz akşamadan salınıp seker / Gece sabahadan sar yavaş yavaş..., | Borlu Kemalî Baba, 18








dan (tan) davulu vurulmak | Dan davulu vurulur. Şafak sökerken, Avşar ağıdı acıklı başlar., | 27.3.2022, 23.16 TRT Türkü Radyosu, Kadınların Dilinden








dan dan | 1. çekiç sesi | ...birinin kucağına düşer düşmez sulu susuz öpülmelere boğulan, bum, güm!... o..., sesleri, duvar vurmaları, dilenci seslenişleri, bekçi sopalarının dan danı ile uyutulan küçük bahtiyar bu istidadı, bu takatı gösterebilsin? , | M Gökman, Ahmet Rasim Ramazan Sohbetleri, İstanbul 1967, 178-179, (Tasvir-i Efkar, 20 Ağustos 1913, 847/48) | O esnada dan dan bir ses duymuş. Topallayıp sese varmış. Meğer ihtiyar bir demirci bir kuytuya ocak kurmuş da demir dövermiş., | H Aycın, Esrarname, 125 | dan dan dan Ateşli silah sesi. Adam öldürmeyi çağrıştırır. | Dan! Dan! Dan! Hukuk fakültesi öldün oğlum sen!, | DOral, T, 12.4.2010 | dan dan etmek | Buna dilencilik dilencilik derler sözleri kafamda dan dan ediyor, çocukların | dilenci dilenci sesleri kulaklarımda çın çın çınlıyordu., | ZMısırlı, Dilenci, 70 | dan dan dan Ateşli silah sesi. Adam öldürmeyi çağrıştırır. | Dan! Dan! Dan! Hukuk fakültesi öldün oğlum sen!, | DOral, T, 12.4.2010 | dan dan etmek | Buna dilencilik dilencilik derler sözleri kafamda dan dan ediyor, çocukların | dilenci dilenci sesleri kulaklarımda çın çın çınlıyordu., | ZMısırlı, Dilenci, 70

bf.a.






dan diye

z.



"Müsait miydiniz? Ben böyle dan diye girdim içeri.", 27.3.2024, A Savaş"



dan diye | hemen, birden, baştan | Tarafın en güzel yanı ne diyeceksen 'dan diye' söyleme özgürlüğü vermesi., | EUslu, T, 1.5.2013

z.






dan dun konuşmak

dey.
kaba. saçmasapan konuşmak. Lafın nereye gideceğini hesaplamadan diline geldiği gibi konuşmak.


"Yorum, tespit, saptama, analiz yapmadan normal insanlar gibi dan dun konuşmayı o kadar özledim ki.", karikatür, sosyololoji_bölümü, instagdam, 2018+"



dan dun konuşmak | kaba saba konuşmak, yerli yersiz konuşmak.Onlara çeşitli etiketler yapıştırırlar: Patavatsız, boşboğaz, dan dun konuşan, çam deviren gibi., | Emirsoy, Star, 16.5.2010 | Yorum, tespit, saptama, analiz yapmadan normal insanlar gibi dan dun konuşmayı o kadar özledim ki., | karikatür, sosyololoji_bolumu, instagdam, 2018+

b.f. f.






dan yans. tabanca sesi. | Namluyu Halise doğrulttu, göğsüne boşalttı. Dan! Dan! Dan!, | B TSalihoğlu, 2014, 20








dana | kapının danası hiçbir vakit öküz olmaz demişler | Kapının danası hiçbir vakit öküz olmaz demişler, boşuna mı? Ecele derman bulsan boş, kendi köylün dinlemez seni..., | A Nesin, Gözüne Gözlük, 1974, 136 | | Biz evin danasıyız., | B Arınç, 11.9.2015 | | Başlığını okuduğunuz cümleler eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç´a ait. Sebebi ise parti kurucusu olması nedeni ile güya ikinci sınıf muamelesi görüyormuş. Hayret edilecek bir durum demekten başka bir şey diyemiyorum. Ak Partide iki yer hariç her yere gelmiş bir ismin partide ikinci adam muamelesi gördüğünü söylemesi ve | biz evin danasıyız cümlesi yakışan bir durum değil., | Erdoğan Kaya, 15.9.2015, | http://www.aksarayhaberci.com/kose-yazilari/biz-evin-danasiyiz-3073.html, 4.7.2016 | dana mana ama idare edeceğiz Gönlümüze göre değil ama elimizdekiyle idare etmek, A Savaş, 20.7.2017

a.






Danca | Dan dili, Danimarkalıların dili. | O sırada Unomuno'yu da okudum, onun altmış yaşında Danca öğrenmeye kalktığını öğrendiğimde çok etkiledi beni... MGenç,

a.






dandi / dandy

s.
çıtkırıldım, züppe, gösteriş düşkünü.

fr. dandy: çıtkırıldım, züppe, gösteriş düşkünü.
"T.V. dizileriyle büyüyen çocuklarımız ve dandy gençlerimiz yalnız, videolu köylerimiz ücradır | kendikendilerinin sılası olduklarından habersizlerdir | ... ", İ Y, Okur-Yazar Bir Monolog, Sözcükler, Eki 1983, S 3, 70 | "Yüzyıl Fransa'sına ait bir kelime sıklıkla kullanılır olmuştu: Dandy. Sözlük anlamı züppe. İlk kez 1789'da İskoçya sınırında iyi giyinen erkekler için kullanıldı.", S Arna, HrKlbk, 8.9.2007 | "Bu arada kendime bir de Peacock takım elbise diktirdim. Yani fuarın kapısında çekilmiş 'dandy' kıyafetli fotoğrafımı da göreceksiniz... ", E Özkök, Hr, 13.6.2018"



dandik dundik | değersiz, önemsiz, boş, işe yaramayan, saçma sapan. | Dandik dundik adamlar. | O bir baltaya sap olamadı; yaşamı boyunca dandik dundik işlerle uğraştı., | N Akyalçın, Türkçe ikilemeler sözlüğü, 2007, 197 | dandik dundik adamlar trance'den para kazanırken halen kalite üretmeye devam eden trance'in babası paul oakenfold'dan akıllara zarar bir çalışma. bu adam bambaşka bir insan, insan değil. benny benassi remixini dinleyin şu şarkının., | laz pacino, 07.12.2006, UludağS, 5.5.2018g

a.






dandiklik –ği | İstanbul Bülteni'nin ilk sayılarından (1994) oluşan bir lot aldım. Malesef ilk 3 sayısı yok... Düşünüyorum da acaba bu bültenin tam koleksiyonu var mı yerlerde? Bu yayınlar ve ilçelerin çıkardıkları bütün dandikliklerine rağmen yerel tarih için çok önemli kaynaklar., | @fahmethilmi, 15.6.2023, twitter

a.






dandikten

z.
yalandan. sahte.

Çing.
"... dandikten rapor yazıyo okula gitmiyosun, dersaneye gidiyosun, devam mevzuusundan yırtıyosun. Herkeş yapıyo yani.", LeMan: Krönik hastalığımız, 1991, C 47, ?"| "Yunanlılar dandikten bir adacığa bayrak çektiler diye yeri-göğü inlettik: "O bayrak inecek, o asker gidecek." Az kalsın savaş çıkıyordu.", Haftaya bakış, 1996, C 4-5, 18 | "Erkek olsam, evleninceye kadar göbeğimin çıkmaması için büyük bir özen gösterirdim, içine beton dökülmüş dandikten halterler kaldırır, mezurayla oramı buramı ölçerdim.", A Atalay, E Sıdıka e, 1996, ?"



Dandikten | Yunanlılar dandikten bir adacığa bayrak iler diye yeri-göğü inlettik: ker gidecekl. Az kalsın savaş bile çıkL..., | Haftaya bakış, 1996, C 4-5, 18 | Erkek olsam, evleninceye kadar göbeğimin çıkmaması için büyük bir özen gösterirdim, içine beton dökülmüş dandikten halterler kaldırır, mezurayla oramı buramı ölçerdim., | A Atalay, E Sıdıka e, 1996, ?

s.






Dandini | Yataktan çıktı, artık ne soğuk kış sonu, ne de evin dandinisi onu ilgilendiriyordu., | B Uzuner, 1986, 7

a.






Dandini dandini | Dandini dandini dastana / Dursun bebek uyusun / Uyusun da aman çabuk büyüsün / Danalar girmiş bostana., | M C Anday, Dursun bebeğe ninni, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 99








dandirik | Boş, değersiz | dandik+sikindirik, | 3.8.2001 tsan chan, EkşiS | Biz buna teknik bir terim olarak dandirik üye de diyoruz. Siz kendinizi AB'li zannedin ama ne serbest dolaşım, ne AB yardımı, ne AB parlamentosunda söz hakkı beklemeyin. Sadece bizim dediklerimizi yapın., | 21.6.2005, | http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php? t=14695, 15.2.20015g

s.




GTS-



dandirikten z.dandik. | Birkaç dandirikten tayyare çalışma, | 26-04-2004, www.modifiyem.com; | 2007 yılında yaptığım dandirikten bir 3D animasyon filmi, tabi o zamanlar acemiydim., | de.truveo.com-den. | Onun gibisi bir daha da zor gelir. Şimdiki Kurtlar Vadisi filan gibi dandirikten kahramanları yemezler., | AŞen, R, 28.05.09.








dandy | kış sabahları bir bardak punch üzgün / (pencereler. / İki dandy çıkıyor Steinburg'tan, iki nokta, S Erözçelik, 1991, 96








Dâne | tane, tahıl tanesi. | Düşen dâne yere bitmez değildir / Birine bin verir düşse yerine., | ?

a.






dang humması | hast. | Örneğin dünya giderek ısındığı için kuzey ülkeleri de sıtma, kolera, dang humması gibi daha sıcak iklimlerde görülen hastalıklara maruz kalabilir., | JFox-Skelly, BuzullardaSaklıHastalıklarYenidenCanlanıyor-BBCTürkçe, 16.5.2017

a.






dangalak –ğı | Çobanın dangalağı omzunda tüfek var diye kendini avcı sanır da sürüyü kurt yer kalanı it yer derler bizim oralarda., | Erkan Mumcu, 26.07.2018, Rindan vatsapı

a.






dangalakça | Dangalağa yakışır. ahmakça, akılsızca, alıkça, avanakça, beyinsizce, budalaca, dangalakça, enayice , kafasızca , salakça , sersem- ce , şapşalca , şaşkınca. | Tezgâhtar mı, kapıcı mı olduğunu ayırt edemediğim dangalakça biri orada oturuyordu. Ona dönerek ne yapacaklarını sordum. O da bana saf saf: «Bizim Beyefendi Ankara'ya gidecek de ... O tarihin gazetesini alıp ilgili yerlere bizim oğlanlar diye gösterecek.» demez mi? , | M N Özdemir, Varolmak Kavgası, 1970, 239 | 2. | (dangala'kça) Dangalağa yakışır bir biçimde. | ...vapurun güvertesinden ne müthiş bir şair heyecanıyle Akdenize uçuruvermiştim ve arkalarından ne dangalakça bakmıştım. O günkü lisanımla bugün onlara neler söyliyebilirim: Ey benim aziz hâtıralarım... Engine bıraktığım ve Akdeniz'in dalgaları içinde eriyen hâtıralarım. Fakat eminim ki, onları atmasaydım, Georges'u bu ..., | Sait Faik, Bütün eserleri, 1965, C 1, 304 | dangalakça | Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz sert çıktı: CNNTÜRK'te birileri çıkmış dangalakça konuşmuş... | https://www.medyaradar.com/emekli-tumgeneral-ahmet-yavuz-sert-cikti-cnnturkte-birileri-cikmis-dangalakca-konusmus-haberi-2019678. 08.01.2020

s.z.






dangalakımtırak | dangalağımtırak | Yok şayet soruların yarınısına 'Evet' diyebiliyorsanız, sadece dangalakımtıraksınız. Politikada şansınız büyük olmayabilir., | Ç Altan, Zurnada Peşrev Olmaz 1978, 49

s.






dangalaklaştırmak | Meğer kalbimi alıp götüren, beni dangalaklaştıran âfet paşa kızı değil mi imiş., | KTahir, AşkÇetesi, 25

f.






Dangaloz | Hadi ordan Havuz ÇAKALI. Önce okuduğunu doğru anla dangaloz., | E Uslu, tivitır, 4.8.2019

s.






dangıl dungul

z.



"Türkçeyi bile dangıl dungul konuşan biri aklınca bana vatandaşlık dersi verecek!..", S Dölek, Kirpi, 65"



Dangıl dungul | Türkçeyi bile dangıl dungul konuşan biri aklınca bana vatand dersi verecek!..., | S Dölek, Kirpi, 65








dangoşluk -ğu | dangalaklık. | [G]örürsünüz sonrasında karşı cinsin sürekli yaptığı dangoşlukları bir daha yapıp yapmayacaklarını!, | F Uraz, T, 23.9.2011

a.argo






dangoz | argo. Aptal | Atatürk'e sövmek için padişah'ı övmeye çalışan dangoz aydın tayfası... Saltanat devam etseydi, o sarayda marangoz bile olamazdı!, YÖzdil, 17.11.2011 | Düşük belli kotla, kaslarını gösteren daracık tişörtle dolaşan dangoz, sarık takıp cübbe giyermiş havalarına bürünüp veriyor veriştiriyor kızlarımıza., | İKılıçarslan, YŞ, 19.7.2015

s.




GTS-



dangozluk -ğu | aptallık. | Yani açıkçası Kenan Evren'i, Kenan Evren'in sistemi içinde yargılamak gibi bir dangozluğa tüm Türkiye olarak imza atarsak tüm Dünya da bize mabadıyla güler mi ? , | Sarp Dirican, Barometre, 17.07.2009

a.argo






dangulluk –ğu | Çok özür dilerim dangulluğumdan dolayı: Günaydın., | T Bozkurt, 30.6.2019 rindan vatsapı | Hem de nasıl! Hayat ve meslek serüveni açısından | adanmışlık zirvelerinden ve en parlak kutup yıldızlarımızdan Adnan Özen ağabeyi unutmak gibi bir da dangulluk ta yapmışım ya! Veyl bana!, | T Bozkurt, 31.08.2023, Rindan

a.






danışan | Danışan psikiyatra hizmet almak için giden kimse. | Danışanın, psikiyatrın özel hayatı hakkında çok fazla bilgi sahibi olması aralarındaki profesyonel ilişkiye engel olurken onun terapide otorite figürü olmasını da engelliyor. | , | B Tansel, T, 4.8.2014

a.






danışan dağları aşar atasözü. | Kimi vardır elleri gül döşürür / Kimi vardır kül kömeç pişirir / Danışmayan düzde yolun şaşırır / Danışan dağları aşar demişler., Figânî








danışçı | müşavere eden. | Consulteur adj. et n.m. Danışçı, istişareci, konsültasiyoncu. Consulteur du saint office=akait vesaireye ait müşkilleri..., | R N Güntekin, Fransızca-türkçe: RBDK, 1935, 271

s.






Danışık –ğı | Demircioğlu: Obabaşı'ya haber edin. Danışık etmeye buyursun! (Bir ikisi gitmek için yönelir.), | Tecer, 1969, 82

a.






Danışıklı | Yoksulu ezip yetkiyi esirgeyen göreceli, danışıklı bir dünya bitimi olamaz gibime geliyor., | F Kayacan, SONY, 18

s.






danışıklı döğüş | Buralarda kaçma, kaçırma âdetleri hâlâ devam ediyor. Anladığıma göre kaçırılan kızlar daha makbul. Ama ekseriya kızların rızasıyla oluyor bu işler. Yani danışıklı döğüş. Mamafih, bazan facia halini alan vakalar da var., | FAtabek, DK, 1972, 31

a.






danışma alma | Ama bizim senaristlerin biraz çaba harcayarak gerçek bir psikiyatrdan danışma almaları ve ona göre daha gerçek ve profesyonel bir karakter ortaya çıkarmalarını beklemek çok da büyük bir istek olmasa gerek!, | B Tansel, T, 4.8.2014

a.






danışmak | Az T. konuşmak | Shànghai Hézuò Zuzhi Ya da Shankhayskaya Organizatsiya Sotrudnichestva. Evvelemirde bürokratlarımız hızlandırılmış Çince ve Rusça kurslarına... Zira Başbakanımızın 75 milyonun istikbali için belirlediği uluslararası teşkilatın resmî dilleri Çince ve Rusça! Türk addettiğimiz diğer dört üye Kazak, Kırgız, Özbek ve Tacikler güzel Türkçemizi üçüncü resmî dil yapmayı becerememiş. Zira kendileri de Türkçe değil Rusça danışırlar mâlum., | CAktar, T, 5.2.2013 | –i | Bir kimse hakkında bilgi istemek, sormak. | Hasta yakını numaramı bulmuş watsaptan hastasını danışıyor, hastayı çıkaramadım dedim! hocam sizi şikayet ettik ya o hasta dedi., K Beşirli, 1.7.2021, TÖL watsapı

f.






danışmanlı

s.
danışmanı olan.


"Doktora öğrencileri değişimi ve eş danışmanlı doktora tezi yazımı konusunda işbirliği", 27.3.2024, İÜ Uluslararası Akademik İlişkiler "



Danışmanlı | danışmanı olan. | İki danışmanlı, | , | Levent Şahin, 22.11.2019 Abant

s.






danışsal | istişari, danışma mahiyetinde. | U.A.D. bugüne kadar 1948 Sözleşmesini üç kez ele almıştır. Birincisinde Sözleşmeye konulan çekinceler konusunda 28 Mayıs 1951 tarihinde bir danışsal görüş vermiştir./ Uluslararası Adalet Divanından Ermeni soykırımı hakkında danışsal görüş istensin, PulatTacar, AVİM, 07.10.2010, nu. 515

s.






danışsız | Başbakan'ın Taksim dayatması, memleketteki danışsız, denetsiz, düzensiz ama kibir dolu kalkınmacılığın simgesi olmaya aday., | A Aktar, T, 5.10.2012

s.






danıştaylı | Danıştay mensubu. | Bütün Danıştaylılar, 27.01.2021?

a.






Danıştaylılar

a.
bütün Danıştay mensupları, çalışanları.


"Birikmiş işler yenildikten sonra, bütün Danıştaylılar artık, davaları peşinde koşup gelmiş olan dava sahiplerinin önünden başları yukarıda gelip-gidiyorlardı. Bekleme odasındaki bloknotlara, sümenlere ve hatta masaların tahtalarına yazılmış olan davacıların sürünmelerinden doğan tazallum ve ta'in yazıları, kendileri tarafından silinmiş ve yerlerine şükran kelimeleri yazılmıştı.", Mimaroğlu, 13, akt. L Duran, Atatürk Döneminde Danıştay, ?"



daniska | Futbolsa, orda da var, hem de daniskası! ., | OKemal, 1969, 33 | Saddam'ı kim sünnet etti? | Savaş senaryoları ve ipe sapa gelmez varsayımların daniskaları Siirtte üretiliyor. Bu palavraların sonuncusuna göre Saddam'ı bir Tillolu sünnet etmiş te o da bunun hatırına bize elleşmeyecekmiş., (Siirt) Mücadele G, 14.01.1991

a.






Dank etmek / Kafaya dank etmek| Atalar dininde sabit kalma konusunda kendimi kandıramadığım gibi dinleri araştırma , soruşturma ve derin derin düşünmeye meyyal buldum ruhumu . Birden kafama dank etti , gönlüme çöreklendi., Beydeba, Kelile ve Dimne, 1967, ?

dey.






dannga da dan dan | davul sesi. | Dannga da dan dan açık alana sokuldukça, karanlığın bağlarında yetiştirdiği üzümü kendi sayılı gecelerinden topluyordu da yediği hakikat hep genzini yakıyordu.,S Kaygusuz, P Barışta, T, 31.3.2012

a.






dans | sen kiminle dans ettiğini biliyor musun?

a.






dansetme | dance + tr. etme | Bir mecliste hikayeler anlatmayı, kadınlara üstü kapalı iymalı lakırdılar söylemeyi, oturup kalkmayı, piyano çalmayı, dansetmeyi, hülasa garplı salon adamının bütün gösterişlerini kendine tamamiyle mal etmiş, mevcudiyetine sindirmişti;- ., | YKK, KiralıkKonak, 15 | Sen kiminle dans ediyorsun? Kiminle dans ettiğini biliyor musun? Kalıp söz.

a.


fr.



danslı

s.
dansı olan.


"Bu gece sokakta bir erkek arkadaşımın danslı çayına davetliyim." Guguk, Hanımın bohçası, 17.5.1947"



danslı | Dans edilen. | Bu gece, Tokatlıyanda bir erkek arkadaşımın danslı çayına davetliyim., | GugukG, 17.5.1947, 4 | | Her ne kadar basın bu olaya büyük ilgi gösterse de danslı, eğlenceli cenaze törenleri Tayvan'da ve Çin'in kırsal kesimlerinde yaygınlaşıyor., | Hr., 07.01.2017

s.




GTS++



dansoloji

a.
dans bilgisi.


Dansoloji. 14.2.2023



dansör | erkek dansçı. | Eşsiz Bay Lulli'nin dansörlerin maharetine ve seslerin güzelliğine karışan havaları ve senfonileri şüphesiz ona kolay kolay vaz geçilmiyecek incelikler katmıştır, | Moliere, O Rifat, Sevda hekim, 1943, IX

a.






dantelâlı | Tabakasını uzattı. Bayan Hamlyn duraladı. Oda elbisesinden kıvırcıklığı kaybolmuş saçları üzerindeki dantelâlı başlığından utanıyordu biraz. Böyle mi olmalıydı şimdi başı? , | S Maugham, 1959, 5

s.






Dantellenmek | Geceleri belleğinin büyük ceviz sandığından anılarla dantellenmiş sayısız görüntüyü çıkaran, o bildik eli, sessizliğinin elini bekledi., | H Yavuz, Toarmina, 62

f.






dantelli | danteli olan. | Gel gör ki, dantelli ipek mendillerin uçuştuğu vapur güvertelerinde şimdi yalnız cankurtaran simitleri var..., | Ş Belli, Bir Yangının, 94 | Bu gece uyumadan önce üstüne dantelli örtü örtüp vazo koyduğumuz iç bilgisayarımızı açalım kendimize mesaj gönderelim ey azîzan, çevremizi saran ağulu gaasıkın delinmesi ve rahmet oksijeninin gönlümüze erişmesi için:-Yâ Huuu! yâ men lâ Huve illâ Huuu, salâvat şirin yuhular şev baş, | Hüseyin Hatemi @Elifhevav, 23.5.2022, twitter | Dantelli hpster külot. 15.2.2022

s.






dantelsiz

s.
danteli olmayan.


"nasıl yaşanırdı dantelsiz bir evrende", MG, 64"



dantelsiz | nasıl yaşanırdı dantelsiz bir evrende, | MG, 64

s.






danuva | Danua (Danois, Great Dane), domuz avında kullanılmak üzere en az 400 yıl önce Almanyada geliştirilen köpek soyu. Alman mastifi* olarak da bilinir. Bu soyun Danimarka ile olan ilişkisi bilinmemekle birlikte, adını Fransızca Danois (Danimarkalı) sözcüğünden almıştır. | Üstü kahverengi lekeli, beyaz danuvasının yüzünü avuçları içine alarak, ona sordu:, | CUçuk, CB, 69

a.




GTS-



Dapdar | Hava, ışık görmiyen, içerisinde bir insanın bir taraftan bir tarafa dönemiyeceği upuzun, dapdar höcrede yatan Bodi Bates bir hırsızdı. Gece saat on ikiyi çeyrek geçiyor..., | Ayın tarihi, 1935, S 19-21, 305

s.






Dapdaracık | Karanlık ve kaldırımları bozuk bu dapdaracık sokağa saptılar; ilerilediler. İzzetî Efendi, sıra ile evlerin üzerlerindeki numaralara baka baka yürüyordu. Nihayet 18i buldu. İzzetî arkadaşına: Sen azıcık şu kuytuda dur bekle!, | E E Talu, Papeloğlu, 1937, 207 | dar daracık | krş. dapdaracık | Dar daracık sokakları, ışıl ışıl meydanları varmış., | H Aycın, Esrarname, 76

s.






dapdarı

s.



"AYSIZ KAÇ GECE // Ben ki hüznü bir aşktan öğrendim / Sapsarı dapdarı saçları vardı / Kıpkısa upuzun kaşları vardı", Haydar Oğur, 1994, 98"



daphne | mit. Defne. | Ama o Nergis gibi, Daphne gibi derenin sularına saldı kendini., | Ş İşigüzel, EDK, 1996, 45

a.






dar | darlık, sıkıntı. | Dağlar kapandı kardan, / Haber gelmedi yardan, / Ya gel ya mektup gönder / Kurtar beni bu dardan., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 38 eli dar olmak deyim parası olmamak, yoksul olmak | Bizim oğlana düğün yaptığım sene, elim pek dardı., | MYağmur, 56

a.






Dar bağlanmak (ile) | Nogay dilinin Eski Türk anıtları ile ilişkisini inceleyen Nogay bilim folklorcusu | Seyhaliyev Nogay dilinin yazılı dil olduğunu ve kökenin V.-VII. yüzyıllarda arama gereğini çalışmalarında belirtiyor ve şöyle sonuca bağlıyor: 'V.-XIV. yüzyıllıklarda yaratılan eski Türk kültürü ve edebiyat anıtları, onların içinde Yusuf Balasagunlu'nun XI. yüzyılda yazdığı 'Kutlu Biligi' destanı da, Nogaylarda da ortak, ne için deseniz Nogay Dili, Kültürü ve Tarihi Kazak, Karakalpak, Özbek, Kırgız, Uygur ve diğer Türk halklarının tarihi, kültürü ile dar bağlanmıştır. (Seyhaliyev, 1975. | 32),

s.a.






dar daracık | krş. dapdaracık | Dar daracık sokakları, ışıl ışıl meydanları varmış., | H Aycın, Esrarname, 76

s.






dar etmek

dey.



"Akşamı dar etti. Kocası elindeki fileyi uzatırken: -Bamya aldım.", ? ? ? (9.03.2024+)"



Dar etmek –ı deyim | Akşamı dar etti. Kocası elindeki fileyi uzatırken: -Bamya aldım. Yediveren asması | Evlerinin ahçesinde yediveren asması da vardı., | Çalıkoparan, 49

a.






dar görüşlülük -ğü | Ömrünü Ergenekonculuk, ulusalcılık gibi dar görüşlülüklere itirazla, eski statükoyla mücadele ile geçirmiş biri olarak, bu ithamlar benim için büyük bir zul olmuştu., | NMert, C, 12.9.2016

a.




GTS-



dar kanal | Dar kanal [hastalığı], omurgayı oluşturan omur kemiklerinin ortasında yer alan omurilik kanalının ön-arka veya sağ-sol çaplarının daralarak, yukardan aşağı içinden geçen omuriliği bazı seviyelerde boğmasıdır. Omurilik kanalının yanlarında her seviyede birer çift sinir kökü kanalı yer alır. Dar kanal bazen de bu ince kemik kanallarının daralarak, sinir köklerini içinden geçtiği sırada gelişir..., | C. Topsakal. | Bel fıtığından söz ederken insanlardaki bazı yanlış kanaatleri ortadan kaldırmak için 'dar kanal' bahsine de değinmemiz gerekmektedir. (...) 'dar kanal' tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır., | Yıldızhan, Vakit, 26.08.2002

a.

tıp




daraba | darrâba derme çatma ahşap ev.? | Evlerinin önü de zello tahta da daraba / Zello zello tahta da daraba / Malı mülkü sattı da zello verdi de şaraba / Zello zello verdi şaraba / Şarap içinlerin zello sonu haraba., Mahsun Kırmızıgül, Zello, 2002

a.






darabân | Suların hışırtısı kulaklarıma git gide darabânı artan bir sesle çarpmaya başladı., Aren, 2013, 72

a.






darabulus


trablus.


"... başlarında darabulus kumaşından sarıkları dolalıydı, buraların eline benzemiyorlardı.", M Kızılca, 27.4.2016, http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018"



Darabulus | Trablus | ... başlarında darabulus kumaşından sarıkları dolalıydı, buraların eline benzemiyorlardı., | M Kızılca, 27.4.2016, | http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018 | Darabulus kuşağı | İnce bellerini saran darabulus kuşağın tuğları sağ ve sol yanlarını dövüyordu. Aynı kumaştan yapılmış işlemeli yeleği sinesindeki vücut hatlarını tamamen kapatmış vaziyetteydi. ., | M Kızılca, 27.4.2016, | http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018

a.






darabulus kuşağı

b.a.
trablus kuşağı.


"İnce bellerini saran darabulus kuşağın tuğları sağ ve sol yanlarını dövüyordu. Aynı kumaştan yapılmış işlemeli yeleği sinesindeki vücut hatlarını tamamen kapatmış vaziyetteydi. .", M Kızılca, 27.4.2016, http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018"



daracık | çok dar. | Drama köprüsü Hasan dardır daracık / Çok istemem Yanko Çorbacı bin beş yüz liracık / At martini de bre Hasan dağlar inlesin / Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin., Drama (Trakya) türküsü | Düzgün yüzlü, daracık omuzlu, tombul kalçalı, sağlıklı, güzel bir çocuktu Ali., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Bayan Ali, 34

s.






Daracıklık –ğı | Adımları odanın daracıklığına alışmıştı., | E Öz, Güvercin, 66

a.






daradar | Yemeği dahi daradar yiyordum (989) ... Her gece yarısından sonra Ankara'ya şifreli telgraf veriyoruz. Bizim yarınki konferansa hazırlık işleri ise ekseriya gece yarısı bitiyor. Bazan sabahlara kadar da sürüyor 1994)., | T Özakman, Dr. Rıza Nur Dosyası, 1995, 37

z.






darak

a.
ağaç.

kır.darak: terek: ağaç
"Kura çekimi sonucunda, oyunun yöneticisi olarak aksak kempir (topal kocakarı | cadı) seçilir.", Kırgız nariste oyunları, İstanbul 2014, 8 "



daralı | darası olan. | bir istismar üçgeni var ve mahkemeler bu üçgenin tepesinde konuşlanan öznenin yarattığı daralı ihtilaflarla canhıraş mücadele ediyor. hukukun istismarı alt etmesini önleyen fetret içtihatlardır. dolanla mücadele edecek agresif içtihatlara ihtiyaç var... Hilmi Şeker, 17.05.2025, X

s.






daralış

a.
daralma hali.

tr. daral-ış
İnsan aczi, yaradanın inikası olan tüm hasletler, güzellikler ve özelliklerle uyuşmazlık halidir. Acz, vasfın daralışıdır 12



daraltı | daralmak-tan yeni. | Alman filozof, Furcht ile Angst kelimelerini birbirinden ayırır. İkisi de en nihayet korkudur, ama ilki vahşi bir hayvandan korkmak gibi muayyen bir şeyden korku iken, ikincisinin muayyen bir sebebi yoktur. [Angst'ı Türkçe'de kaygı sözcüğüyle karşılıyorlar. Oysa kaygı, daha çok Farsça'dan geçen endişe'nin yanına yakışıyor. Ben ise 'daraltı' karşılığını önermiştim, biraz da iç-daralmasından mülhem olarak. Nitekim Angst kelimesi de 'Eng'den (dar) türer. Bu nedenle bir zamanlar England'ı -lâtife kabilinden- | Dar Ülke diye çevirmiştim.], | D Cündioğlu, YŞ, 15.5.2011

a.






daramak | Taramak. | Ala gözlerine sürmeler çeker / Daramış zülfünü gerdana döker., | Borlu Kemalî Baba, 18

f.






darantı | tarağın tarama sonrası ağzında kalan saç kalıkları. | ...içinde Resulallahın tarağı ve darantısı vardı., | M H Yazır, Hak Dini, 9, 6355

a.






dârât | şan. | Efendim, Sultanım. Cenab-ı Hak yuvanızı daha şen, daha şâd kılsın, debdebe (haşmet) ve dârâtınızı (şanınızı) artırsın. Ben hizmetkarınız saraya da giderim, lâkin orası bu kadar müzeyyen (süslü) ve muhteşem değil., | K D, E Ülgen, 43 | Her türlü servet, şöhret, debdebe, dârat ve her türlü güzellik... gibi dünya nimeti olarak ne varsa müreffeh hayatı içinde hepsine ermiş, hepsini bulmuş, hepsini almış, lazım olduğu gibi kullanmış ve kimsecikler farkına varmadan layık olduğu şekilde terkedivermişti., | Nazik Erik, 34

a.






darbecilik -ği | 2000'lerin ilk yarısında darbeciliğin büyük bir zaafı, uluslar arası destekten yoksunluğuydu., | H Berktay, T, 15.2.2012

a.






darbeleme | Türk Ordusunun ateşkesi bozacak şekilde bilinçli bir pusu ve darbeleme faaliyeti içerisinde olduğu açıktır., | M, 24.7.2014

a.






darbelemek | [1]325 [14 Mart 1909-13 Mart 1910] senesinden İtalya işgaline kadar adada kaimmakamlıkla bulunan Salih Beg ismindeki faal bir genç, adadaki taassub-ı Yunaniyeyi tamamiyle darbelemiş,-, | İlkul 42 | Vazifesi huzuru ve mutluluğu, uyumu ve dinginliği darbelemek olanın marifetinin, adeta suçüstü yakalanmasının –ki, bu suçüstü yakalama her daim geçerlidir; dünya lekesi büyüyüp genişlemekte zira– şiiridir bu şiir; | adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim diyen bir söz'e sahip bir şiir yolu bu. P Barışta, T, 18.3.2012

f.






darbelenmek

f.


ar. darbe tr. -len-
Darbelendikçe kuvvetlenen, yumruklandıkça şahlanan mânânın esrarı olan Tuz! Sonsuz maviliğinden dağıt, oluğundan fazileti boşalt 18



darbelenmek

f.


ar. darbe + tr. -len-
"Bu kömünist çetelerinin ve gönüllülerinin ağızlarına doladıkları itirazlardan biri, Birleşmiş Milletler Teşkilatının ruhuna Amerika ta- rafından riayet edilmediği ve bu teşki- lâtın darbelendiği iddiasıdır.", Ayın tarihi, 1947, C 160-164, 155"



darbelenmek | Bu komünist çetelerinin ve gönüllülerinin ağızlarına doladıkları itirazlardan biri, Birleşmiş Milletler Teşkilâtının ruhuna Amerika tarafından riayet edilmediği ve bu teşkilâtın darbelendiği iddiasıdır., | Ayın tarihi, 1947, C 160-164, 155 | Darbelenmek istenen Türkiye'nin demokratikleşme hamlesidir., | H Gülerce, Z, 24.8.2012 | Taraf, kendini kanıtlamış bir gazete. Ahmet Altan, Yasemin Çongar başta olmak üzere bu gazete çalışanları yakın tarihimizde militarizmin darbelenmesinde etkin bir rol oynadılar., | O Çalışlar, T, 1.2.2013

f.






darbeleşmek | Darbeleşen mafya-devlet ilişkisi ve asker-polis-hukuk üçgeni, bugün hala çözülemiyor., | A Yıldız, T, 14.4.2013

f.






darbesever | darbe+ Tr. -sever. | 1993'ten sonra CHP tabanı, korku iklimi içinde adım adım 'darbesever' oldu., | A Aktar, T, 18.4.2011




ar.



darboğazlı | Ayrıca simit, 'ekonomik darboğaz'lı günlerde birçok kişiye, simitliği dışında cansimidi de olmuştur. Halen de olmaktadır., | T Aral, SÖ, 79

s.






darbukatör | darbukacı. | Cazip bir kredi kartı portföyüne sahip olmak TV'nin | Darbukatör Baryamına kadar ulaşan bir özlem. Bu, hakkında başlıbaşına kitap yazılabilecek malzemeyi sunan bir konu. Ama American Express'in en itibarlı kredi kartı Gold Card'a ..., | H Kozanoğlu, Yuppiler, prensler ve bizim kuşak, 1993, 176 | Onları uzun yıllar çalıştığım sahne muhitinden ve babamın da mesleği olan müzisyenlikten dolayı yakından tanıma fırsatı buldum ve ne yalan söyleyeyim hepsini çok sevdim. Belki de | Darbukatör Baryam tipimin bu denli tutulmasının nedeni onu severek oynamamdan kaynaklandı., | N Alpman, Başka dünyanın insanları: Çingeneler, 1993, 5

a.






darca | Kusura bakamayın müdür bey, dedi, evimiz biraz darca., | M Gezen, 1982, 33

s.






Dardağan I | bitki bilimi Palmiye cinsinden bir ağaç (Celtis tournefortii). 2. | Bu ağacın çitlembik büyüklüğünde, sert çekirdekli tatlı yemişi. | Mersin'in yerlisi bilir. Palmiye ağacının meyvesi adı DARDAĞAN. 60lı yıllar. Okulun önünde bardağı 10 kuruş ve yanında 10 cm uzunluğunda bir kamış (kargı) verirdi amcalar. Dışını yer içindeki çekirdeği birbirimize kamışla üfler eğlenirdik. Yıllar henüz kirlenmemişti., | Gülây Açıkel @babaanne1 12 Kas 2020, twitter

a.






Dardağan II | darmadağın, karışık, karmakarışık. | Dilde hicrânım âh elinden el-amân olmuş / Gönlüm evi yağmaya gitmiş dardağan olmuş., | Celâlî Divanı, 19. yy

a.






dardağanlı dardağanlı II? | Yine 25. bölük mensubu KALYONCUOĞLU SÜLEYMAN BEŞE'nin 1224 tarihli fakat bu iki balık remizli dardağanlı taşı üzerinde balık remizli 7 ayrı taş tespit ettim. Hep balıklar değişik değişik şekilde idi. En güzeli 3lü idi., | Hayri Necdet İşli @HayriIsli 11.4.2022, twitter

s.






dardanlar | Kaç ölümle öldük, kaç acı ile yandık, / Kanlı bayraklarla bezendik, donandık. / Fakat dayanıyor Dardanlar ülkesi, S Batu, Güzel Helena, 1959, 9

çoğ.a.






Darı kavudu b.a.Malum olduğu gibi Halilullah İbrahim, Rabb'inden aldığı emir üzere Hacer ismindeki karısını oğlu İsmail ile beraber buraya getirmiş olup yanlarına bir miktar darı kavudu, bir tulum da su bırakmış., | M N Ak, Hac Yolunda, 49








darıcılı | Anadoluda Türkmen oymağı adı. | Darıcı, Darıcılı (Darıcılu), Darucılar, Darucılı (Darucılu), C Türkay, Başbakanlık Arşivi belgeleri'ne göre Osmanlı İmparatorluğu'nda oymak, aşiret, ve cemaâtlar, 1979, 311 | 2. | Soyadı

a.






darılmak

f.
sıkılmak.


"Ruh cesetten ceset ruhtan darılır.", San, Hicranî, 120"



Daribiler: yeni Gine'de bir halk. | ...halk, Daribiler (onlarla birlikte sekiz yıl çalıştım), özellikle tutucudurlar, yeni teknolojiyle hiç ilgilenmezler. Daribi bölgesine ilk kez bir helikopter indiğinde helikoptere şöyle bir bakıp yapmakta oldukları işlerine döndüler; Chimbular olsa onu kiralamak için hemen pazarlığa otururlardı., | Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik, 2022, ?








Darlamak | sıkmak, sıkıştırmak EkşiS'e 21.01.2005'de karubnac girmiş. Darlamak | Darlama beni!, | Otaman, 4.10.2021+ | şimdi eğer müsade edersen benim çay yapmam lazım tost yapmam ... Allah aşkına darlama beni iki dakika... görmüyomusun halimi çöle düşmüş ..., 29.8.2009, | https://forum.dizifilm.com/forum/es-es/90813-es-es-replikler-senaryolar-ve-mantik-hatalari-2.html, 26.11.2019g | Şahsî girişimlerim sonucunda başardım. İki gündür görevlileri darlıyorum. 'Çalışacak mı? Çalıştıracak mısınız? Uçakları duyduk, bir de bunu duyalım.' Sabahları gittim, döndüm dolaştım başına geldim sordum. Çok istedim. Kırmadılar. Altay'ı çalıştırdılar., | Yakup Burak Öksüz aka KwK, 19.9.2019, twitter

f.






darlaştırmak –i | Dar duruma getirmek. | Akşam gün batarken, kuyu yeri şöyle böyle belli olmuştu. Hiç olmazsa yarım metre kazmışlardı. Bayram, bir de dal parçasıyla derinliği ölçtü: | Var yarım metre, dedi. Ökkeş: | Yarın da bu kadar. | Yarın daha çok kazarız. Çünkü, gittikçe [kuyuyu] darlaştıracağız..., | M İzgü, ÖK, 74

f.






darlatmak | | İşte komşuluk bunun için kurulmuş. Komşunun komşu külüne ihtiyacı var, diye boşuna dememişler eskiler. | Öyle. Allah kimseyi darlatmaya. dedi Süleyman Çavuş., Timur Karabulut, Çepel Dünya, 1971, 163

f.






darling | sevgilim. | Hiçbir şeyin yok darling, home sick olmuşsun sen!, | Suna Aktaş, T, 26.11.2013

a.


ing.



darmadağınık etmek | –İyi hanım nine amma, uykumu darmadağınık etti. Hem de ne bed ses Yarabbim!... Manda sesi gibi..., | R N G, Tanrı Misafiri, 10








darmadağınıklık -ğı | Dostoyevski'nin yepyeni bir yapı kurmak için sancı çektiğini söylemiş Ataç, darmadağınıklıktan yakınıyor. | , | Sİleri, Z, 26.2.2012

a.






darmaduman etmekdarmadağın etmek, iyice dağıtmak, erenperen etmek. | 1968'de gerçekleşen benzer bir yürüyüş, polis tarafından aşırı güç kullanılarak dağıtılmış, yine eşit haklar talebindeki göstericiler darmaduman edilmişti., | SezinÖney, T, 3.2.2012

dey.






darpane / darphane | Ayağa kalkarak | Ben darpane miyim ula? Öküzü ölen, karısı kaçan her deyyus benden para istiyor., | MYağmur, 56

a.






darplanmak | darb edilmek. | 04.50 itibarı ile Taksim Ayaspaşa'da tehditkar ve siyasi ağır bir saldırı ile darplanmış durumdayım., | BarbarosŞansal, T, 29.12.2012

f.






dart | hemşirenin damarlarımda dart oynama vakti geldi diyelim., | ÇığlıkD, Y 2, S 5, 28

a.






Darth Vader | Tevekkeli değil Dich Cheney için insan değil Darth Vader diyorlar., | EvrimBunn, T, 31.8.2011

a.


ing.



dartlamak | ...diye soramadan Çelik ve Çıray pantolonlarına sakladıkları pipetlerle adamları dartladılar., | Mustafa Gedikli, Renkler Karışması I-II, 2022

f.






darülfünun

a.
üniversite


"Dokuz yüz altmış altı Birinci kâanûn / On iki Pazartesi olmuştur medfun / Özden kayıbettik bir darülfünun / Eseri tarihte mâzili kaldı.", San, Hicranî, 150"



darülfünun | Zaten bütün daireler darülfünuna devam eden memurları yakalarından atmak için bahane arıyorlar., | S Ali, İçimizdeki şeytan, 19

a.






darülharp | İslam | savaş ülkesi, düşman ülkesi | ...dur dur, Descartes'in bir lafı var, neyse, göstergebilimden girmek lazım, darülharbin son günlerindeyiz., | NGenç, isenç, 63

a.

huk.




Dârülmesai | Enstitü. | Hâkim, muhâmi, her gün yüzlerce erbâb-ı fazl ü irfân tedkikât ve tetebbuât ile meşgul. Beri tarafta günün mühim mesâil-i hukukiyesine dair müteaddid musâhabeler veriliyor. Hulâsa öyle bir dârülmesai ki müntesipleri arı gibi işliyor..., | A H Özkent, Muhami, 1924

a.






darülvilade | doğumevi | Kendileri bilmem nerelerden gelip milyonlarca akça döküp mektepler, medreseler, hastaneler, muayenehaneler, yetimhaneler, darülviladeler, huzurevleri* yapıyorlar..., | 30

a.






Darüssınâa | Yeni bir makineyi tecrübe ederken bir kol kopar. O kol çürümüştür değil mi? Zahiren öyle fakat; hakikatte o mucizekâr bir kuvvet-i kalb olur. Darüssınâadan memlekete, memleketten cihana intikal eder., | Reşat Nuri, Ümidin Güneşi, 1924, 3

a.






Darwincileşme | Kültürün Darwincileşmesi memetik bilimin değerlendirmesi, | Robert Aunger, Ayça Sağlam, İst 2012 (kitap adı)

a.






Darwinli | Tabiat ana'lı, Darwin'li, gizli komünizmli ve Saklı Tarihli mekteplerin yanı sıra; yarısı sinip yasaklanmış, diğer yarısı ise gürül gürül nebâtî hayat yaşayan alacalı bir 'toplum'!... Yardakçı, şerefsiz bir 'basın'!... Sesi kısık, yasaklı radyo! Ve ezansız, cemaatsiz boş cami; robot imam, güdümlü hatip ve papağan vaiz..., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.76

s.






dâsitanî | Muharebenin, genç kumandanının zaferi ile neticelenen bu dasitani safhası layıkı ile bilinmikte olduğundan..., | KH, MAM, 1998, 3

s.






dastar | Sabah başını iyice koca yağlıkla (dastar) saran Höranım; kocasını sorusu üzerine başım ağrıyor onun için sıkıca yağlıkla sardım diyerek olayı geçiştirir., | asicaldan, 3.3.2017

a.






daş -daş eki. | -daş eki türlü anlamlar, genellikle ortaklık, beraberlik, fikird, dayanışma durumu vb. bildiren isimler oluşturur. Bu ek genellikle cansız isimlere eklenerek canlı isimler türetir., | F Zeynalov / Y Gedikli, Türk lehçelerinin karşılaştırmalı dilbilgisi, 1993, 49








daş qala | daş qala | soytarı, geveze. 29.01.2016 ++

s.






daş qala etmekVan soytarılık etmek, gevezelik etmek, A A Yörük, 29.01.2016 kr. AzT. daş qalaq etmekrecm etmek, taşlamak.

dey.






daşana | taşhane. Taşlık. | Çocukluğumda bizim köylerde | Daşanalar olurdu. Yemin olsun onların bile kendi halince bir endamı vardı. Mahalli terim. Taşhane'nin halk dilinde telâffuzu. Tarlalardaki taşların toplanıp bir araya yığılması. Orada küçük bir tümsek oluşturması., | S Kuruçelik, Ah bu zamane çocukları, facebook, 4.5.2023

a.






daşlık -ğı -deşlik. İşteşlik eki -daş'a getirilen -lik ekiyle. | Kazan Tatarı buna fenâ içerler ve dırdıra başlar, Ben de siz kumandan değilsiniz desem ne kadar kırılırsınız. Benim Sorbon'da bile kürsüm var... kabilinden Tatarizma horozluğunu sürdürür!. Paşa susar; ve onca idealdaşlık ve türkçüdaşlık ve şarabdaşlık veee... ne kadar (daşlık ve insaniyetdaşlık varsa) bir anda hepsi de yakılıb kül edilir, biter; ve bir daha da görüşmezler..., Mehemmed Saffet, B.Vekil'in, Tatar Kazanı'nda Heykel Pereştişi!..., | http://www.turkcesi.biz/muharrirler/mehemmed-saffet/b-vekilin-tatar-kazaninda-heykel-perestisi.html, 07.12.2016/18.06.2018








data | veri. | data center | Veri merkezi. | [K]ocabaş, Global İletişim'i satın alarak üç veri merkezini bünyemize katıyoruz ve bu işbirliğinin, 2012 yılında açmayı planladığımız Gebzedeki 2 bin metrekarelik data center yatırımımıza güç katacağına inanıyoruz.' dedi,, | T, 14.08.2011 | data room | veri odası. | Şu an bizim cevabımız da 'data room'a girdikten sonra olmalı. / Bugünden sonra başka bir söylemin oluşabilmesi için 'data room'a girmem gerekiyor., | Alphan Manas, C, 27.1.2012

a.


ing.



datdaradat / dat dara dat | hikaye, boş şey, (Akçaabat) 31.3.2013 | Üstelik küme düşme. Sonra Nusret başkan taşın altına elini sokmuş da... datdaradat. Keşke sokmasaydı da. Bu borçlar olmasaydı., | 21.2.2010, | http://bolge.com.tr/KoseYazilari/YaziDetay.aspx? YaziID=390

a.






dating

a.
arkadaşlık | evlenme | tanışma.

ing.
"Tek nefes aldığı yer arkadaşlarının yanı. Onlarla birlikte bir online dating uygulaması geliştiriyorlar. Bu sayede yatırımcı Anıl (Mehmet Ozan Dolunay) ile tanışıyor.", Defne Akman, Oksijen Ekran, 9-15 haz 2023, 17 | "Soru: İlk kez bir dating uygulamasını deniyorum. Şöyle bir baktım da, benim bölgemdeki erkeklerin çoğunun dolgun, uzun sakalları var. Ama ben sakallı erkekleri öpmekten hoşlanmıyorum. Susan", P Galanes, Oksijen Ekran, 9-15 haz 2023, 6"



dattiri düttürü | Dattiri yavrum düttürü! Deyip esnemiş., | H Aycın, Esrarname, 75

a.






datura

a.
?

?
"Daturadan sağlanan hammaddelerden, antispasmatik niteliğiyle astımın, damar genişletici ve güçlendirici etkileriyle kalp hastalıklarının sağaltılmasında, göz incelemelerinde yararlanılan çok önemli ilaçlar üretmekteydi.", Güney Dinç, 76-77"



datura

a. bitk.



"Daturadan sağlanan hammaddelerden, antispasmatik niteliğiyle astımın, damar genişletici ve güçlendirici etkileriyle kalp hastalıklarının sağaltılmasında, göz incelemelerinde yararlanılan çok önemli ilaçlar üretmekteydi.", Güney dinç, 76-77 "



datura | Daturadan sağlanan hammaddelerden, antispasmatik niteliğiyle astımın, damar genişletici ve güçlendirici etkileriyle kalp hastalıklarının sağaltılmasında, göz incelemelerinde yararlanılan çok önemli ilaçlar üretmekteydi., | Güney Dinç, 76-77

a.






daülkelb | kuduz hastalığı. | Daülkelb ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi ve Telkihhane-i Osmaniye isimlerinin manalarını soracaktım..., | A M Saytekin, 13.4.2016 ileti

a.






daüssıla | Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla / Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o / yollar geliyor aklıma, A Behramoğlu, Bir gün mutlaka, 1965

a.






dâüssılalı | hasretli, özlemli. | Sinema bile fotoğraf değildir. Çünkü terkiptir. Nitekim muvaffak olanlarında bunu görüyoruz. Sait Faik hiç fotoğraf çekmiyor. Sait Faik'te insan yakalamanın sırrı var; hem en dâüssılalı ışıklar içinde... Onun kadar hasretle, azapla kendi benzerini arayan pek az muharrir tanıdım. Sanki çok mühim bir şeyi, yarı benliğini kaybetmiş..., Tanpınar, EK, 1953, 66

s.






dava

a.
kavga.


"Davadan geç, deva bul sen, / Ko nefsini, çekme elem, / Hüdaverdi, cümle âlem, / Resûlünden oldu ikram.", H Burkay, Hüdâverdi Divanı, 18"



dava mümeyyizi | ...müddeîaleyhimâ için cânib-i mahkemeden dava mümeyyizlerinden Kuyumciyan Rupen Efendi vekil-i musahhar nasb ve tayin olunarak gıyâben ikmâl-i muhâkemeye ibtidarla..., | Ceride-i Mehâkim, C 3, S 184, 6 Rebiülevvel 1300, 1469 / A Akdeniz, 202

a.






dava sürmekÇoktan belli (beri? ) uğraşırdık süremedik davamız, / Davamızı terk eyleyip ol divandan geliriz!, | Borlu Kemalî Baba, 57

dey.






davaname | İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 22 Aralık 2024 günü bir sosyal medya paylaşımı ile İstanbul Barosu'nu, terör propagandası yapmak ve bilgi kirliliği yaratmakla suçlayarak soruşturma başlattığını kamuoyuna duyurdu. Avukatlık Kanunu'na tümüyle aykırı bir biçimde başlattığı ve yürüttüğü soruşturma ile yetinmeyen savcılık, davaname adıyla Asliye Hukuk Mahkemesi'nden yöneticilerinin de görevlerine son vermesi istemiyle açıkça İstanbul Barosu tüzelkişiliğini hedef aldı., İ Kaboğlu, 11.02.2025 mektubu

a.

huk.




Davar | Akıl defterinde memleketimden, Sivas'tan bir hikmet çıktı karşıma... Onu dostlarımızla paylaşalım: Giden gider arkasından ağlayamam. / Yüreğim ahır değil malı, davarı bağlayamam., Bilal Kemikli, 23.02.2020, Twitter | Davarı saldım çayıra, gayrı Mevlam kayıra kalıp söz. | Açık gezmek evlenmemiş kızlara özgü. | Ben güzelim, beni al diyor. Ancak davar cinsinden ödenen başlık bedeli yüksek ve başta Dasanıç'lar birçok kabile davarsızlığa düştüğü için bu devirde koca bulmak kolay değil., S Nişanyan, Sansürlenen Etiyopya Resimleri, 21.03.2025, e-posta

a.






davara davaro, hırbo hıyarto filmde geçen sözler.








davarsızlık -ğı | Açık gezmek evlenmemiş kızlara özgü. | Ben güzelim, beni al diyor. Ancak davar cinsinden ödenen başlık bedeli yüksek ve başta Dasanıç'lar birçok kabile davarsızlığa düştüğü için bu devirde koca bulmak kolay değil., S Nişanyan, Sansürlenen Etiyopya Resimleri, 21.03.2025, e-posta

a.






davetiye | Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir., | 18/A 2 | davetiye çıkarmak b.f.

a.

huk.




davetkâr

s.
çağıran, davet eden.

ar. da'vet + Farsça -kâr
"Yine bahçemizde uçup durur mu kuşlar / Yine o beyaz bulut damın üstünde midir / Hâlâ öyle davetkâr mı uzandığımız sedir", İlhan Geçer, 1986, 77"



Davetkârâne

s.






davetlenmek | Belki zart ortaya zırt buraya davetlensem, bu kadar nefsime hâkim olmayı beceremeyecem., | PMağden, T, 25.12.2011 | Cevap: Raif Hoca'yı bir gece Erzurum'da Hacı İsa'ya davetlendim. Hoca Raif'i orada gördüm. | , | Şeyh Said Davası İstiklal Mahkemesi T, 222

f.






davetname | davetiye | Davetnameyi kime yazdın, melun! diyerek biçare kızın başı yanındaki duvara bir suretle çarptı ki ..., | N Kemal, İtibah, 179

a.






davetsiz | davetsiz girmiş / güneş odama / aynanın şavkı / vurup gözüme / zehir ekiyor uykuma, | K Aydemir, 1991, 33

s.






davlumbaz | kös. | Dadaloğlum bir gün kavga kurulur / Öter tüfek davlumbazlar vurulur, | Dadaloğlu, EGŞA, 60

a.






davlunbaz

a.
davlumbaz.


"davlunbaz a. "ya da davlunbazdı o / bodrumda bir şarap fıçısı / gömülü bir küp ağaç dibine", MG, 38"



davlunbaz | ya da davlunbazdı o / bodrumda bir şarap fıçısı / gömülü bir küp ağaç dibine, | MG, 38

a.






davranım | davranış | 1300 - toplumsal çevre [Fr. milieu social] [İng. social milieu] [es. t. içtimai muhit]: 1- Bireylerin ve insan topluluklarının yaşayış ve davranımları ile ulusların ve kültürlerin gelişimi üzerinde rol oynayan toplumsal koşulların ve etkilerin tümü; toplumsal ortam. 2- Çocuğun gelişmesini ve kişilik kazanmasını etkileyen ve aileyi, arkadaş kümesini, okulu ve yakın çevreyi kapsayan toplumsal ortam. 1301 - toplumsal davranım [Fr. comportement social] [İng. social behavior]: 1- Bireyin bir toplumun ..., | A F Oğuzkan, Eğitim terimleri Sözlüğü, 1974, 47 | A F Oğuzkan, Eğitim terimleri Sözlüğü, 1974, 171 | [Fr. comportement] [İng. behavior]: 1- Genel anlamda bir organizmanın görülen ve görülmeyen her türlü bedensel, ruhsal ve zihinsel etkinliğine verilen ad. 2- Bir organizmanın belli bir gereksemeyi karşılamak için çaba harcayarak gösterdiği etkinlik., | A F Oğuzkan, Eğitim terimleri Sözlüğü, 1974,47 | Bu yasaya göre, her türü değişiklik yani davranlık* (hareket) dengesizlikten ileri geliyordu. Sıcak su soğukla komşu olunca, birbirine karışıyor. Karışma bir davranım oluyor. Karışmadan sonra hasıl olan su hareket etmez durur. Bütün dengesizlikler denkleşince evren sükûnet ve sükûta varır, tam «calm», yani Nirvana, ölüm., | Yeni Ufuklar, 1965, C 14, 7 (Davranım). Bir organizmanın, hasıl olan bir ihtiyacı karşılamak için gösterdiği faaliyetlerdir Organizmanın enerji sarfını icabettirir. Bu enerji bir gayeye yönetilmiştir. Bu hareketler, bir müşahedeci tarafından veya deneycinin âletleriyle yahut da organizmanın kendisi tarafından müşahade ve ifade edilir. (davranışa bakınız). BİHEVİORİSTLER. (Objektivistler). Biheviyoristler insan davranışları konusunda daha ziyade mekanik bir görüşe sahiptirler. İnsan, «tabiatın bir parçasıdır» yahut..., | Aniklopedik terimler sözlüğü, B Canatan, 1966, 22 | ...düşünümsel (entellektüel), düşünümlemek (tefekkür etmek) düşünümlenmek (tefekküre dalmak), ekinim (kültür), davranım (attitude), sayıntı (assumption), yersel (mahalli), ettirgin (aktif), edilgin (passif), gerekircilik (determinizm), bözgerekircilik (endeternimizm), belircilik (determinancy), bözbelircilik (indeterminancy), belirtik (determinate), bözbelirtik (indeterminate), öncedenbelirlenmişlik (predeterminizm), bözoramsal (irrasyonel), bözettirgin (inaktif), cilinge (limit), cilinmeç (asemtot), ..., Erdem, 1996, S 26, 468 | Alkol bağımlılarının çocuklarında dikkat eksikliği - hiperaktivite bozukluğu ve davranım bozukluğu: ...Türkiye Bibliyoğrafyası, 2001, S XIII, | 1699 - tepi [İng. impulse] [es. t. ilca]: İstençli bir yöntem ya da uyaranın denetimi söz konusu olmadan birdenbire yapılan davranım. (Freudçularda ilkel benliğe bağlı içgüdüsel bir davranış.) 1700 - tepilenim [İng. impulsion]: Belirli bir davranışı yapma zorunluluğu duyma. (Tepkiyi ortaya çıkaran uyaranlara karşı kişinin özel bir duyarlığı olur.) 1701 - tepisel [İng. impulsive]: Düşünmeden, birdenbire yapılan (tepkiler). 1702 - tepi sunuşu [İng. impulse presentation]: (Freud) Tepi durumu ya ..., | M Enç, Ruhbilim Terimleri Sözlüğü, 1974, 155 | Konuşma organlarının, bazan birlikte, bazan da kendi başına hareket ederek en geniş anlamiyle ağızın belirli bir durumunda dilin seslerini meydana getirmesine boğumlanma (articulation) denir. Her sesin çıkarılışında, boğumlanma organları (dil, altçene, dudaklar, yumuşak damak v.b.), istenilen fonemi meydana getirmek için, çeşitli evrelerden geçer. İlk evre: Boğumlanma organlarının davranım ..., | M Tansu, Durgun genel ses bilgisi ve Türkçe, 1963, 34 | Organizmada yer alan veya organizmanın yaptığı her türlü eyleme davranış diyebilmek için, söz konusu eylemin herhangi bir yolla gözlenebilir, vardanabilir** veya ölçülebilir olması gerekir. Bazen, psikolojide davranış ve davranım birbirlerinin yerine kullanılabilen sözcüklerdir. Davranım davranışın küçük bir birimidir. Davranış ise birçok davranım dizisinden oluşmuş bir örüntüyü ifade eder. Neye davranım veya davranış denileceği yapılan araştırmanın analiz birimine göre değişir., | Davranış Bilimlerine Giriş, 1993, 159 davranım bozukluğu DB en az 12 ay süren; başkalarının temel haklarına veya yaşa uygun sosyal norm ve kurallara karşı şiddet veya suç işleme, S Dağlı, KPSS Eğitim bilimleri-Gelişim Psikolojisi, 2015

a.




GTS+



davranımcı | davranımcı (Fr. behavioriste] [İng. behaviorist]: Ruhsal olguların incelenmesinde davranımcılık kuramını göz önünde tutan, alışkanlıkları ve öğrenmeyi davranımcılık ilkeleriyle açıklama eğilimi gösteren ruhbilimci ya da ... A F Oğuzkan, Eğitim terimleri Sözlüğü, 1974, 47








davranımcılık -ğı | [Fr. bebaviorisme] [İng. behaviorism]: Ruhbilimin görevini, bilinçlilik durumunu araştırmak yerine, davranımları incelemek biçiminde düşünen, öğrenmenin ve alışkanlıkların yalnızca koşullu uyarımlar olduğunu ileri süren ve yalnız nesnel, ..., | A F Oğuzkan, Eğitim terimleri Sözlüğü, 1974, 47 Yüz ve yüzde bulunan organlar bu şekilde, insan yüzünün aynası olma özelliğini gösterir. Yukardaki atasözlerimize bu yönden baktığımızda, Amerikalı Psikolog Watson'un temsil ettiği Behaviorizm = davranımcılık ..., Milli Kültür, C 38-42, 25

a.






davranışbilimsel | Yazıda bu çocuğun davranışı politik açıdan çözümlenmiş. Ancak davranışbilimsel olarak şöyle bir çözümleme yapılabilir? Varoluşçu bakış açısı ile, çocuğun içinden geldiği gibi davrandığını ve otantik olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü mevcut, genel geçer belirli bir ahlak anlayışından etkilenmeden hepsini seçiyor., | 16.1.2022, ?

s.






davranışmak | Bıyıklı bir adama yakışacak davranış değildi ama bıyıklı adamlar davranışacakları zaman bize sormuyorlardı., | YErdoğan, 19

f.






davranışsal | davranışla ilgili. | Bu çerçevede ilk yaptığı şey, çeşitli bilimlerde uygulanan davranışsal, fenomenolojik, toplumsal, tarihsel gibi bellibaşlı tasvir biçimlerini belirlemek. Özellikle de, tasvirci davranışın ne kerte geniş tutulabileceği ..., | Felsefe Arkivi, 1963, S 14-16, 93 | Davranışsal yaklaşımlar da bu içgörü ve farkında olmayı farklı yönlerden ele alır., | W Strolz, Human exintence: Contradiction and Hope: Existential, 1967, 369 | İkinci ele alış biçimi ise, davranışsal'dır. Değerlendirme yönlerinden çok davranışsal yönleri önem taşıyan Sosyoloji ve Psikoloji gibi bilim dalları, kararları, daha çok davranışsal yönden ele alıp incelemektedirler., | R Keleş, Şehirciliğin kuramsal temelleri, 1972, 30 | Üniversitede geliştirilen çözümemeler, ampirik-davranışsal kapsamdan yoksun olduğundan, özenilmiş - empoze edilmiş toplumsal değiştirme stratejisinden esinlenen bir değişim kuramı geliştirilmiştir., | Amme İdaresi Bülteni, 1973, C 6, 55 | Zira hukuk, bir mesleki alanı ifade etmenin yanı sıra, donanımsal ve davranışsal anlamda bir kimliğe de işaret etmektedir., | MKılıç, TürkiyeG, 12.2.2015

s.






davranma / davranmayın/ız emir. Kıpırdamayın, hareket etmeyin, olduğunuz gibi kalın. | Çetecilerden biri elindeki tüfeği kendilerine uzatarak: -Davranmayın! diye bağırdı., | Oğuz Özdeş, DağBDA, 1964, 66








davranmak | 1. harekete geçmek. | Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur. Cana gelene de davranınız. O, Anadolu toprağından Hrant Dink'in payına bir metrekare toprak düştü; o da mezarıdır!, | Levent Yılmaz, 14.9.2011 | 2. | yerinden ayrılmak, hareket etmek | Ben ancak davranabildim., | Osman Akkuşak, 1.9.2011

f.






davudi | 1. Son plan: Davudi sesli biri arka ses olarak 'oyun bitti beyler, ortada ışid filan kalmadı ama bir kaç yeni devletimiz oldu' der., | MuammerSoytürk, rindan, 13.2.2016 2. | ...cebecibaşına (cebhanecibaşı) emir olundu ki, sandıklar açıp davudi zırhlar, derbendi* cebeler, altın kaftanlar, altın zırhlı at eyerleri, Mısırvari* kılıçlar, Dimşeki* (Şam) çomaklar, Frenk usulü nacaklar (balta), bunun örnekleri yat* ve yarak (silah) gerekli olanı çıkarıp kapu halkına yeniçeri ulaşdıra!, | Ş Kayaboğazı, 12-3

s.






davul | davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelmek atasözü | Kısa ve keskin cümlelerle hayat bilançosunu çiziverdi: 'Yavrum Mahmut Efendi, davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir. Dişimi kurcalıyorum da et mi yedi sanıyorsun beni? , | MYağmur, 68

a.






davulcu | Diyanet camiası dinin fedaisi olacağına siyasetin davulcusu görünümünü veriyor, | M Cengiz, Yeniurfa G, 11.6.2021, 3 | davulcu yellenmesi | etkisiz iş, davranış. | Türkiye nin bundan sonra yapacağı her iş ve söyleyeceği her söz davulcu yellenmesi mesabesindedir. Suriye ye askeri bir operasyon yaparsak bedeli çok ağır olur., | Adem Yakar, rindan, 14.2.2016 ASLI: Davulcu osuruğu gibi araya (güme) gitmek Söylenen şey gürültü patırtı arasında dikkati çekmemek. KubbealtıL

a.






davullu zurnalı | Olsa olsa kapısının önüne davullu zurnalı bir çalgıcı grubu gelmiş olmalıydı, davulcu tokmağa vurdukça kapı sallanıyor, zurnacı üfledikçe baca yıkılıyordu., | İzgü, Güldüren U, 1983, 68 | Vakit, akşam olurmuş. Ahali kıyıda toplanmış da batan güneşe karşı davullu zurnalı şenlik yaparmış., | H Aycın, Esrarname, 102 | Ben varmam oralıya / Orada duralıya / Allah nasip eylesin / Davullu zurnalıya, Burdur türküsü

s.






davulsuz

s.
davul olmaksızın.


"Bizim köyün kızları / Davulsuz gelin gitmez.", özay gönlüm, 31.3.2021+"



Davulsuz | Bizim köyün kızları / davulsuz gelin gitmez., | Özay Gönlüm, 31.3.2021+

s.






davut orucu


x


x



Davut yaprağı | 'Oni Davut yaprağına sarsalar heç bir şeyi kalmaz, pirüpak olur., | RahmiDede, 27

a.






day (da)?

a.
?

?
"Arbaletiyle daya ateş edince... ", Mustafa Gedikli, Renkler Karışması I-II, 2022"



Dayagram | 1 adet seyifti valf yayı, 1 adet sabit mengene, 1 adet sitim keys, 6 adet tesviye şişesi, 1 adet salinometre, 1 adet dayagram ahzine mahsus endikeytör aleti, 1 adet pafta ve kılavuz takımı, makinanın cesametine nazaran münasip ..., | Düstur, 1944, 16

a.






dayak -ğı

a.
tahammül.

tr. daya-k
"ben yarime neler neler alayım, /ben yarime ipek mendil alayım. /darılmışsa gidip hatrın sorayım,/ayrılığa yoktur benim dayağım.", Şanlıurfa türküsü"



dayak –ğı I | Dayak: merdiven. Taşkentte merdiven anlamında kullanılmaktadır., | H Onur, 2.7.2022 | Merdivenim kırk ayak / Kırkına vurdum dayak / Deseler yârin geliyor / Koşarım yalın ayak, | türkü sözü. | 2. | tahammül, katlanış. | Darılmışsa gidip hatrın sorayım, / Ayrılığa yoktur benim dayağım. / Evlerinin önü kahve dibeği, / Dibeğe vurdukça ağlar bebeği., | Şanlıurfa türküsü

a.






Dayak –ğı II | dayak yiyen porsuk deliğinden çıkmaz atasözü | İlkokul beşinci sınıfta kendine | Türk müsün ulan neden böyle bozuk Yunanca konuşuyorsun? ! diyerek tekme atan Daskalı (İlk Okul öğretmenini) okul basarak haşlayan babası Koço Yusufoğlu'na | Baba sen ne yaptın bu adam artık bana takar dediğinde babası Türkçe atasözü söylemiş | Dayak yiyen porsuk bir daha deliğinden çıkmaz. Hakikaten öyle oldu bana karşı Daskal daha yumuşak davranmaya başladı dedi., | Serdar, Ertan, Rindan Kültür-Sanat, 12.9.2022

a.






Dayaklanmak | Dayak I'den. | Armut ağacı o kadar meyveledi ki yükünü taşıyabilmesi için üç yandan dayaklandı! Dallarından bereket akıyoor..., | Fethi Gedikli, 31.08.2024, X

f.






Dayaksız | dayak I'den. desteksiz. | Denizleri yarattın sen kapaksız / Suları yürüttün elsiz ayaksız / Yerleri temelsiz göğü dayaksız / Durdurursun acap iskancı mısın? , | Azmi, ?

s.






dayalı döşeli | Zavallılar 'Başımıza neler gelecek? ' diye korkuyla bekleşirken onları dayalı döşeli bir odaya yerleştidiler., M Y Kandemir, 40 Hadis, 2014, 22

s.






dayalılıkla | Ufukları, daha önceki bir etüdümüzde yaptığımız böyle bir lejitimasyona dayalıkla belirteceğiz. Ancak, gene de burada, tümleyici nitelikte bir açıklama yapmayı gerekli görmekteyiz., | T Özbilgen, Hukukun fenomenolojisi, İÜHFM, Yıl 1981, C 45, S 1-4, 617

z.






Dayama | Bu sütuncelerin üstüne, bir külah oturtulmuş, tahta ulaşmak için de ya duvar içine yerleştirilen kâgir veya kıble duvarına paralel bir şekilde konulan dayama merdivenler kullanılmıştır (Şekil 1,2)., | Belleten, TTK, 1989, S 205, 1684

a.






dayan





"Söz geldi dayan oldu, kapılar üryân / Ses ederim uğrar gider / Yank'ederim hey hey hey / Soluk ermez kuşluğa", M Taner, Sunak, 14"



dayana dayana | Dayanarak | Bastonuna dayana dayana uzaklaşıp gitti., | VSevim, 170 dayanda durmak | Ayazmakapapısında dayanda durdum / Odunkapısında darlığın gördüm, | AşıkÖmer, EGŞA, 51

z.






dayanacak -ğı | Fayda yok coşsa da gelse de aşka / Dayanacağı yok Allahtan başka., | BKÇağlar, 1968

a.






dayanaklı | tr. Dayanmak'tan dayan+ -ak+ -lı | dayanağı olan. | +Karar veya hükmün ilgilisi olan kişinin yaptığı dayanaklı başvuru keyfi olarak reddedilmemelidir., | ErsanŞen, Kanun Yararına Bozma, 18.4.2017

s.




GTS+



dayanaksız

s.
desteksiz, dayanağı olmadan.


"Ama bak, Kaptan Paşa olmaktan bahsediyorsun, parasız, dostsuz, dayanaksız o mevkie nasıl gelebilirsin?Vedat beyin yardımı hiç de yabana atılmaz.", Kaptan Paşa, 1954, 140"



dayanaksız | Altları dayanaksız olduğundan zaman zaman kaya göçmeleri, kopmaları olur. Taban sularının yambaşında köyler büyük bir bağlılıkla yer almıştır. Çünkü taban suyunun ziraat yönünden önemi pek çoktur., | Köy Enstitüleri D, 1945, 406 | Ancak I. Ur hanedanının kurucusunun Meş-anne-padda olması ve kral mezarlarından birisinin, bununla ilişkisi kurulamayan Meş-kalam-dug'a ait bulunması bakımından iki devreyi ayırmak da pek dayanaksız değildir., | Türk Ans. 1946, C 33, 24 | Dayanaksız ve savunmasız kalan Ble-fuscu'ların sonu hakkında bir türlü tam bir anlaşmaya varamıyorlardı. İmparator düşmanı, köle alayı haline getirmek istiyordu. Gülliver ise serbest bırakılmalarını ileri sürüyordu., | A E Bergin, Büyük romanlar, 1970, 19 | Bu yolda yapılacak çalışmaların ilk sonucu dış politikayı hissi ve dayanaksız hedeflerden gerçek ve sağlam temellere dayanan ve milli menfaate en uygun amaçlara çevirmek olur., | Suat Bilge, Milletlerarası politika, 1966, 129

s.






Dayanaksızlık –ğı | Yine utanmıştım kendimden, yine kızmıştım dayanıksızlığıma. O, pamuk elleriyle bir süre saçlarımı okşadıktan sonra bana sıkı sıkı sarıldı, | Ş Y Karaman, Sevdalı Yürekler, 42

a.






dayanamamcılık BTS- | [Kişiler] ... talepkarcılık, dayanamamcılık, suçlayıcılık, sevgi, aşk, cinsellik, karşı cins, tatmin, tahrik etme, öfke, özlem, şehvet, romantizm, beklentileri karşılama vb. gibi nedenlerden dolayı kıskanırlar., | | http://www.nlphaber.com/nlphaber-yazarlar-144/kiskancligin-esiri-olmayin.html, 14.8.2013de girildi






bts-



Dayanca | Ayrıntı iyi değil, yeni okurun ayrıntıya dayancası yok! diyenlere aldırmadan, gerçeği, gerekli ayrıntılarıyla anlatmalıyım. Yurttaşlarımın durumu çok acı. Bunu gözden hiç uzak tutmadan çalışmalı, çalışmalıyız., | F Baykurt, Özyaşam: Kavacık köyünün öğretmeni, 1998, 145 | Dirliği, dayancası kalmamıştı. Yukarıya, Onbaşının odasına çıktılar hemen : «Tel fur Sayın Onbaşım, hemen tel fur! Doktora, Kaymakama tel fur! Karataşlı Bayram Kara öldü ölüyor! Senin gayret edip mapustan çıkardığın itler ..., | F Baykurt, Irazcanın dirliği, 1979, 205 | Büro'nun atanmış üyelerinin anlamakta güçlük çektikleri bir başka nokta, dil devriminin özü ve bu öz'ün dayancası olan temel ilkelerdir . Ali Dündar, dil ve bilinç, 1995, 130 | Ve nihayet bu bedeli mukabilinde alınacak | % 25lerle hükûmet bilhassa emniyet ve selâmetimizin dayancası olan ordumuzun iaşesini temin edecektir. Bu bahiste mahsulün azlığından, tohumluğun eksikliğinden söz açmağa aslâ yer yok ..., | Ayın tarihi, 1942, S 104-106, 110. | Bunun kaynağı hiçbir bilimsel dayancası olmayan bir yakıştırmadan başka bir şey değildir. Nikoliç adında bir gazeteci Belgrad'da çıkan Politika adlı gazetede 1934 yılında bir yazı yayınlamıştı.20 Burada en aşağı dört bin yıl önce ..., | Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, 1985, 18 | Bu gerekçenin dayancası da, sözleşme cezasinin | munzam bir tazminat niteliği taşıyışına karşılik, dönme akçasında böylesine katmerli bir sorumluluğun söz konusu olmaması biçimsel kanıtıdır., | MHAD, 1971, C 7-9, 267 | ... dinin dayancası ve adaletin direği olan yargı görevlilerinin (yani kadıların) halk arasındaki anlaşmazlıkları hak ve adalete uygun biçimde çözüme bağlamak, öteki memurları dahi bu yola çekmek kendilerinin kutsal görevleri olduğu ..., | Ahmet Rasim, H V Velidedeoğlu, Osmanlı İmparatorluğunun reform çabaları içinde batış evreleri, 1987, 20 | Toplumsal yaşam ve toplumsal derneşim açısından dil ve dilsel kurumlaşma düşüncesi, Türk aydınlanmacılığı içinde, Türk devriminin temel dayancası (istinatgâhı) olarak gündeme gelmiştir. Bunun asıl savaşımcısı ve önderi de kuşkusuz ..., | Ali Dündar, Yapay osmanlıcadan yaratıcı türkçeye, 1998, 155 | Ancak bir de gizli engeller, gizli cezalandırmalar var: Yasal hiçbir dayancası bulunmadan, gerekçe gösterilmeden, yazarın haberi bile olmadan okurdan kaçırılması; kitaplarının okullara, öğrenci yurtlarına, tutukevlerine..., | A Ağaoğlu, Karşılaşmalar (1984-1992), 1993, 30 | Ben, Allah'ın bizim kimin zavallı, yok-yoksul, hemi de ondan başka umudu, tutarı, arkası, dayancası olmayanları bağışlar. Ben güvenirim O'na. Hemi de çok güvenirim. Kitab'ın hökmünce güvenirim. Peygamber Efendimizin kavlince ..., | Yusuf Ateş, Kıram kıyım kıtlık, 1976, 146

a.






Dayanç -cı | 1. sabır. 2. dayanak. | Haksız bu hücumun bence Menelaos, / Yılmaz Ahilleus düşmanı önünde. / Odur dayancımız dün gibi bugün de., S Batu, Güzel Helena, 1959, 11

a.




GTS+



dayanda durmak | Ayazmakapısında dayanda durdum / Odunkapısında darlığın gördüm, | AşıkÖmer, EGŞA, 51








dayandırma | Kimse, Devletin sosyal, iktisadi, siyasî veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsî çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularım yahut dince kutsal ..., | Düstur, 1961, 2933

a.






dayandırmak

f.
yaslatmak.


"Yıldız (Mehmed) beyi uyandırın / Gül yastığa dayandırın /Küçükten nazlı büyümüş / Kahve fincan kullandırın. Dan dan da dan dan.İstanbul, 22.6.2015", Gürbüz Yılmaz, 11.3.2024, facebook"



dayangaç -cı

a.
dayanak.





dayangaç -cı | Kalınca, uzun sopa, baston, asa. | aynı m. Dayak.

a.




DS



dayanıklı tüketim malları | Dayanıklı tüketim mallarının gerçekte alabildiğine dayanıksız olduğunu, bunlara ismini veren dayanıklılığın tüketiciden beklendiğini söyleyenler vardı aralarında., | S Dölek, 9

a.






Dayanıklılık –ğı | Makro ihtiyati politikalar genel olarak, hızlı kredi büyümesi ve yükselen kaldıraç oranlarına karşı finansal sistemin dayanıklılığını artırmayı ve kredi ve varlık fiyatlarındaki aşırı büyümeyi sınırlamayı hedeflemektedir., | | https://tcmbblog.org/wps/wcm/connect/blog/tr/main+menu/analizler/makro_ihtiyati_politikalar 27.2.2018

a.






Dayanılırlık –ğı | İşte esansın varlığının ve kanıtlanımının etüvisyona dayanırlığının temelinde yatan -gerekçe- de budur., | T Özbilgen, Hukukun fenomenolojisi, İÜHFM, Yıl 1981, C 45, S 1-4, 619

a.






dayanılmaz | Cümleler hayal | alemimde uçuşarak, beynimdeki nöronlarda gerekli etkiyi yapmadan havada asılı kalıyor sanki... Bunun anlaşılırı ruh gibiyim olsa gerek. Televizyon ekranlarından evimin ortasına damlayan kan sinir sistemimi felce uğratıyor; katleden ve katledilenlerle aynı galakside yaşadığımı bilmek en dayanılmazı..., | N A Gökduman, 77

s.






Dayanılmazlaşmak | Bu soruyu yüksek sesle sormuş olmalıydı ki başındaki basınç dayanılmazlaştı; havluyu sıyırdı., | T Uyar, Fal, 1992, 96

f.






dayanım | dayanma gücü. | Boru parçalarının bağlantı noktalarında oluşacak yüksek gerilmeler borunun statik ve dinamik yükler altındaki dayanımını zayıflatacaktır., | 15.03.2010, A Arpacı/E Ayder/Aslan Kaya | 'Deprem ve binaların dayanıklılığı'' konusuna vurgu yapan [Erdoğan] Bayraktar, ''Ülkemizdeki mevcut yapı stokunun büyük bir bölümünün deprem dayanımının istenilen düzeyde olmadığı, kaçak, ruhsatsız ve mühendislik hizmeti almayan yapıların çoğunlukta olduğu bilinmektedir, | [dedi], | 25.11.2011, TRT | Yıkılan binalar dere kumuyla yapılmış. Beton dayanımı sıfır. Kum gibi dağılmışlar. Hiçbiri yönetmeliğe uygun değil, | K Zorlu, 27.01.2020, Twitter

a.






dayanımlı | dayanımlı akü, 10.11.2017den önce +

s.






dayanış | Uygurlar döneminde de 'kanun ve nizamları' (yani töreyi) bozmak isteyenler, hangi mevkide olursa olsun derhal cezalandırılır, manevi inanç, yardımlaşma, toplumsal dayanış ve milli davranış, asayiş ve düzen sağlanırdı., | HTanyu, 1978

a.






dayanışlaşma | Devam da ediyor: | Zevdamızı Taşlara Yazdım. Mahsun çeksin! Yukarsı kurtarmaz: Mahsun çeksin. Dizileşsin Star ekranlarında. Bu muhalif buram buram dayılaşma. Pardon, dayanışlaşma., | , | PMağden, T, 16.8.2011

a.






dayanışmak








dayanmak

f.
durmak.


"Son Saat'e yeniden roman yollıyacağım diye sana demek ki, kocaman bir yalan söylemişim. Malum, bir işi düşünmek başka, yapmak başka... Filhakika böyle bir emelim vardı. Lakin mübarek roman gelip 186ıncı sayfada dayandı. Artık ilerlemiyor. Mevzusuzluk, yani saçmalık onda, bu tembellik de bende iken bir kaç aya kadar biteceğini hiç zannetmiyorum. Halbuki topu topu 58 sayfalık canı kaldı.", K Tahir, C Yazoğlu, Notlar, 23.10.1947, s.236-237"



dayanmak

f.



"Hangi işe girmemiştir bu çocuk? Babasından kalan servetin çoğunu modern usulde tavukçulukta batırdıktan sonra pasta fırını, tıraş bıçağı atölyesi, Ticaret gazetesi, meyvalı gazoz fabrikası gibi çeşitli işlere atılmış, hiç birinde tamamiyle batmamış, zararı çok defa ortak edindiği adamlara yüklemiş, nihayet tuhafiye dükkanı açmıştır. Üç, beş senedir bu işte dayanıyor.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 65 "



dayanmak | | 1. yüklenmek, bir şeyi devamlı etmek. | Kulakkaya yaylasında kahvaltıyı yaptıktan sonra Ali yine sodaya dayandığı için mutfakta taze çıkmış sütlaçta gözü kalmasına rağmen midesinin istiap haddinden dolayı bundan sarf-ı nazar etti., | Küçükkılınç, 25.7.2012 eposta 2. S.kmek, cinsel münasebette bulunmak | ...bir de Mevlüd Dayı, akşamları çöplükte karılara dayanıyor derler, desinler, bu gözler görmüyor mu..., | NGenç, BuÇağınSoylusu, 26

f.






Dayayıvermek | Herhalde bundan sonra karışmazlar kızlarımızın flörtüne. Yoksa dayayıveririm suratlarına, Yargıtayın koca kararını. Zaten dün birine gösterdim. Adam, mosmor dönüp gitti., | N Tuncer, Trafalgar, 88

bf.






Dayaz | sığ, yufka, derin olmayan. | Elestiden beli dedim ne hoş kamaldı yüküm / Bir gözelin aşigiyem vesf-i camaldı yüküm / Hem derindi hem dayazdı hem acıdı hem şirin / Hemi dürdü hemi gövher hem şehd ü baldı yüküm., | Aşık Elesger, ? (Göğçeli Âşık Elesker, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983)

s.






dayfalmak | yokaraşşa ve aşşokarı: Almancadaki herab-, heraus- hinab- ve hinaus- ön eklerini çok iyi karşılıyor. bulunduğun yere göre önce yukarı ya da aşağıyı söylüyorsun. Karaman-Taşeli dolayları dayfalmak: sıcaktan bunalmak hırtibiği kesilmek de soluksuz kalmanın can çekişmesine vurgu, Deneysel Temiz Türkçe @dahatemizturkce, 13.03.2025, X

f.






Dayı | 1. Gelmez oldu bizim elin sağısı, / Avşören'de çökeleğin dayısı, / Burda, yakın Cırlavuk'un kuyusu, / Alır çıkar, bizi döker çökelek., | Borlu Kemalî Baba, 21 | 2. | samimi bir hitap sözü. | -Tamam abi daha başlamadı toplantı. Arkadaşlarla şöyle bir değerlendireceğim yani., | RecepÖzcan | -Tamam oldu dayı., | AdnanSezgin, 6.6.2007 [T, 25.8.2011] | dayı dayı bakmak Onun hızında giden bıçkın bir taksi şoförü yanına yaklaşarak siyah kaskından gözükmeyen yüzüne baktı, yüzünü görmeye çalıştı. Dayı dayı bakmakla bakmamak arasında bir karar verecekti, suratındaki ifadeye göre., | Sohtorik, 1995, 49

a.






dayıbaşı | Dayıbaşı E. K.nın sinsi planı, | | http://www.ensonhaber.com/iliskiyi-reddedince-dagin-basina-birakildi-2013-04-09.html,9.4.2013, 13.9.2015g

a.






dayıbaşılık -ğı | Mevsimlik işçilerin iş bulmasına aracılık etmek olarak bilinen 'dayıbaşılık' yapan evli 3 çocuk babası E.K.,-., | 8.4.2013, M, 13.9.2015g

a.






dayılık –ğı | 1. dayı olma durumu | Yoksa, akrabanın kötüsü mü olur? Yeğeni. Dayılığını yapaca tabii., | OKemal, HÇ, 29 2. Dayıya yakışan davranış 3. Kayırıcılık 4. Kabadayılık, külhanbeylik

a.






dayıoğlu / dayı oğlu | dayızade. dayıoğlu | bir kimsenin annesinin erkek kardeşinin oğlu, dayızade | Piç Yavuz'un Necil adında bir dayıoğlu vardı., | TAral, SÖ, 68

a.






ddt / d.d.t.

a. kıs.
sivrisinek öldürücü bir ilaç.


"D.D.T. sade yavruları değil, büyümüş sivrisinekleri de öldürmektedir. Bu sebeple bunların barındıkları çalılık, izbe yerlere havadan uçaklarla D. D. T. serpmek zamanımızın pek kullanışlı sıtma savaşı vasıtaları arasına girmiştir.", H Dilevurgun, Sıtma Savaşı, Ülkü, 1947, C 28, 20"



De (da) bağlaç | Birkaç gün önce, gözden çıkardığı, bir daha okumayacağına karar verdiği kitapları karton bir kutuya yerleştirmişti... de acaba? Çünkü kişi, bu eleme telaşında bazen belki bir daha okumayacağı ama geçmişin vazgeçilmez parçası saydığı kitapları sonradan bulamayınca kendine içerlerdi, biliyordu., | T Uyar, Akşam Alacası, 1997, 98-99








De Gaulle'cü | Bütün askerleri cahil ve dar kafalı sanırdım, bu işe herhangi bir olağan aydın gibi konuşuyor ve De Gaulle'cü değil. Daha çok Massu yanlısı., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 71 | de guaulleci | fr+tr | ABD, | Ortadoğu'da Sam Amcasız, öyle istediğin şekilde, bağımsız bir 'De Gaulleci' politika yapamazsınızmesajı veriyor olsa da bu meselede Türkiye'yi tek başına bırakmaz., | BayramBalcı, Bugün, 10.9.2012

s.






De haydi | Kuvvetlendirme ünlemi/edatı. | Ülen Çarpık diş, de haydi söyle bakalım iyi davrandınsa, ağrıdan sızıdan beni kurtardınsa ben bunun altında mıkaldım? Yanına yardımdan başka düşüncelerle mi yaklaştım ha, yardımdan başka... / Olmaz öyle şey. De hadi çağıracaksan çağır gelsin. Çağırmayacaksan ben yaşlı başlı demiyeceğim ve de seni yiyeceğim, başka çarem yok., | N Sökmen, Hayalonya, 17/39

ünl.






de I bağlaç | -A aaaa! Bundan kolay ne var? Haydi ahıra gidelim de bin eşeğe. Ben de sana yardım ederim, demişti., | ACılga, Sıpanın, 7 | Safinaz Teyze tüm bunları dinledi dinledi de, sonunda Marko Paşa gibi sordu., | NGüreli, SO, 98








de II ed. Kuvvetlendirme edatı. | Ömür adamdır. Ama akılcığı ticarete ermez. Meşru kâr diye bir şey tuturmuş, söyler de söyler., | O Hançerlioğlu, 1959, 73 | Çok şükür doktor, ateşinin, üşütmeden ileri geldiğini ve hastalığının mühim olmadığını da söylemişti de, biraz rahat nefes almıştı., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 50








De III pekiştirme görevinde görünüyor. | Bin kere pişman olmuştur, kıravatı taktığına da kahveye geldiğine de., | N Tuncer, Trafalgar, 113








de lexın diyavanın kürtçe vurun analarını... | En önde oturan DDKD lideri, Kürtçe '...de lexın diyavanın' dedi... (vurun analarını...) O anda insanlar birbirine girdi., | OMiroğlu, T, 24.5.2012








deadline | Dedlayn | 1. işin teslim tarihi 2. Son gün. | Deadline: İşin teslim tarihi., | P Özdemiroğlu, H, 31.1.2015

a.


ing.



deal halk dili değil. | -Deal, dedi, bacım deal a, kapı bir konşum..., | Orhan Kemal, Sarhoşlar, 22








dear | İng. sevgili, aziz. | Sen de repliğini ver geç dear okur., | Y M Eroğlu, T, 20.3.2012

s.


ing.



debdebe / Depdebe | Bir cumartesi günü şiddetli topların sesi duyulunca acaba ne var diye düşünürken ikindi namazından sonra kralın genç bir oğlu mühim bir askeri muhafız teşkilatıyla beraber eski Osmanlı padişahlarının halinden öğrenilmiş bir depdebe ile Kabe'ye girmiş ve bütün erkanlarıyla beraber Beytullah'ı tavaf edip geri döndüğünü gördük., | M N Ak, Hac Yolunda, 55

a.






debelenedurmak | devamlı debelenmek, çırpınmak | Biz Ortadoğu bataklığında debeleneduralım, çok uzaklarda bir yerlerde yeni bir dünya keşfedildi., | MKarakartal, Kelebek, 25.7.2015






GTS-



debelenmek | Sonra da Hurşit'in suyun içinde debelendiğini gördüler., | TAral, SÖ, 125

f.






debimetre | Lüzumlu materyel oksijen tüpü, detantör, debimetre, rutubetlendirme şişesi ve nazal bir sondadan ibarettir. Burna sokulan sonda bir kaç yerinden delinmeli ve üzerine yağsız bir jele sürmelidir. Bu sonda farenks veya larenkse kadar ..., | Hastane, 1961, C 15, 378

a.






debinmek | 1. kurumak. ++

f.






debîr: yazıcı








debreşmek | uyanmak | Bu nefis şiiri okuyunca dertlerim debreşti., | MYağmur, 71

f.






debretmek | depretmek, hareket ettirmek | Ra'nın mahreci dilin ucunun arkasından, yukarı dişlerin nihayetiyledir. Onu aşikare, ağzı açık surette ince ve debreterek okumalıdır., | Bir TecvidKitabından, 22.5.2017+

f.






Debris | yıkıntı. | Millet durmadan ortaya dökülenlere şaşırıyor sananlar var. Kimse şaşırmadığı gibi çakıl taşı yerinden oynamıyorsa bilin ki arkasındaki | debris öyle büyük ki her şey sıkışıp kalmış. Yani en büyük taş yuvarlandığında herkes altında kalacak demektir., | Cenk YALTIRAK @CYaltirak, 26.5.2021

a.






deccal deccal gibi | Üvey ana elinde büyüdüm. Çekmediğim kalmadı. Deccal gibi bir kadın olan üvey annem, babamı avucuna almış, onun yanında bize hoş muamele eder, o gittikten sonra yapmadığı kalmazdı., | FAtabek, DK, 157

s.






Deccaliyet | deccallik. | Sonra, bu ihtilâli, deccaliyetin bitim devresi olarak kabul ettiler. Öyle ya, deccaliyet dört devre sürmiyecek miydi? Yani Devlet Başkanı Gürsel de ..., | A A Yavuzer, Ben bir nurcu idim, 1967, 35

a.






Declare | 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Tanpınar'da siyaset aşkı yeniden alevleniyor ve sosyal demokrat bir partiye girmeyi düşünüyor: | Ben ne sağdanım, ne de komünist veya declare taraftarıyım. Sadece demokratım, mümkün olursa demokrat sosyalist bir teşekküle girerim ve memnun olurum. (Günlük, 27 Ağustos 1960), | @alisukrucoruk, 23.6.2026, twitter








decoder | bk. dekoder | Ancak gıkını çıkarmayan sessiz çoğunluk decoder almadığı takdirde bunların hiçbir hükmü kalmıyor., | BŞirin, T, 25.8.2011

a.


ing.



dedan | yapraklı meşe dalları yığını | Çalı çırpı arasında durmadan tahra sallayıp kesilen dalları demet yapar, akşama doğru, demetlerden dedan yığını oluştururdu., | RDede, 35

a.






Dede aşı | [etli bulgur pilavı] bir ahi geleneği olarak sürdürülen ve bir dileğin gerçekleşmesi durumunda pişirilen bulgur pilavı ki en belirgin özelliği mahallenin çocuklarına sunulmasıdır. diğer bir adı da dede aşıdır. çalakaşıkafiyetle, | minnoklokumcuk 11.04.2022 17:2 EkşiS

a.






dede baba | Meydanda inceden inceye bir mırıldanma meydana getiren bu mısralara en fazla hayret edenler, Merdivenköyünden gelen, Derviş Kâzımın mahiyetindeki dede babanın dervişleri idi., | R Yağız, Bektaşiliğin içyüzü dede baba: 26, | İkdam G, 14.4.1940, 4

a.






dede korkutluk -ğu | Oğuzların destan kahramanı Dede Korkut gibi olma. | Her birimiz Dede Korkutluğa soyunmalıyız., | OrhanÇakıroğlu, 5.7.2014, TrabzonÖYnda.

a.






Dedebar | yaşlı kadın. 25.02.2024+ ++

a.






Dedebört* | Mantarın memleketindeyim. #Bolu Dedebört, söbelen, kanlıca, cücekız, kayışkıran, ayı mantarı, içikızıl ve dağ çileği. Hepsi mevcut... #mantar #mushrooms, Arif Bilgin @Abdowski 13.7.2022, twitter ++

a.






dedelenmek

f.
babalanmak.


"Dedelenip babalanıp gitti.", Gül Gedikli, 12.06.2024"



Dedeli | Üstelik bu eve | dedeli ev diyorlardı. Söylentilere göre, burada bir yatır varmış., | G Dayıoğlu, Fadiş, 65 | Analı, babalı, dedeli... sağlıklı büyüsün..., | 19.07.2018

s.






dedeli nineli

s.
dedesi ve ninesi olan.


"Bahri, Paşa'mıza sağlıklı sihhatli dedeli nineli uzun ömürler versin | doğum günü kutlu olsun!", Songül Eroğlu, TÖL vatsapı, 29.4.2019"



dedeli nineli | dedesi ve ninesi olan kimse | Bahri, Paşa'mıza sağlıklı sıhhatli dedeli nineli uzun ömürler versin; doğum günü kutlu olsun!, | Songül Eroğlu, TÖL vatsapı, 29.4.2019

s.






dediğim dedik | O kadar adam bir olup Barkın'ı ikna edemiyordu, öyle inatçı bir adamdı ki. Zaten bu dediğim dedik havaları yüzünden ilişkisi mahvolmamış mıydı? , | Kazancıoğlu, 103-104

s.






dediğim dedik çaldığım düdük | dediğim dedikler | inatçı, nobran, nemrut; dediğim dedik diyen insanlar, inatçı insanlar | ...dediğim dedik çıktı, şimdi kocasının yanına varıp iki laf etmek geliyor içimden, ama ne yapacaksın, adam zaten gitmiş-, | NGenç, BuÇağınSoylusu, 24 | Vicdanı rahat olanlar genelde, her yerde sadece 'emir-komuta' zincirinin tepesindeki 'dediğim dedikler'..., | SÖney, T, 29.7.2011

a.






dediğim dedimcilik -ği | dediğim dedikçilik. | Sedat Selim Ay meselesinde de aynısı. Kibir ve dediğim dedimcilik. Hata yaptığını kabul edememe hastalığı., | MEsayan, T, 13.8.2012

a.






dedikoducu

s.
1. çok dedikodu eden. 2. dedikoduyu seven.


"Bir defacık olsun güle güle kullan demedi. Kıskançlığı yüzünden fışkırıyordu. -Bırak şu dedikoducu mahlûku. -Hem de ne dedikoducu. Yine seni dillerine dolamışlar. Derhal dersini verdim.". M Müeyyed Bekman, katibim, 1958, 98"



dedikoducu | Bir defacık olsun güle güle kullan demedi. Kıskançlığı yüzünden fışkırıyordu. -Bırak şu dedikoducu mahlûku. -Hem de ne dedikoducu. Yine seni dillerine dolamışlar. Derhal dersini verdim., | M Müeyyed Bekman, Katibim, 1958, 98








dedikodulaştırmak | Kadınlar diplomatik manevralarla Erol'un ağzından bir laf kapıp aralarında dedikodulaştırıp bir de kendileri üstüne bir laf katıp, sabah koşusunun muhabbetini tamamlayacaklar, ancak, entrikalarına kapı aralayacak bir tüyo bulamadılar., | NGenç, isenç, 129

f.






dedikodulu

s.
dedikodusu olan.


"Akçadağ ilerisinin bitmez tükenmez dedikodulu, dirliksiz geçen hayat çarkına nasılsa kendilerini kaptırmışlar.", Şerif Tekben, Canlandırılacak köy yolunda, 1947, 46"



dedikodulu | Dedikodusu olan. | Beni kurtardı şehrin riyâlı çehresinden, / Çirkin dedikodulu, hastalıklı sesinden, F Altaykan, Uludağdan Yankılar, 1946, 16 | Yaşlandıkça düzgüne merak salan, saçlarını acayip otlarla boyayan, kaşlarına çatma rastık çeken ve ahbaplarıyla dostluğu yavaş yavaş dedikodulu bir hal almaya başlayan bu kadın, hatta hiç eve gelmese daha iyi olacaktı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 148 | Akçadağ ilerisinin bitmez tükenmez dedikodulu, dirliksiz geçen hayat çarkına nasılsa kendilerini kaptırmışlar., | Şerif Tekben, Canlandırılacak köy yolunda, 1947, 46

s.






dedikodusuz | Eski usule göre bu yeni usul tekkelerin vakfiyelerinde tasrih edilmiş cihetleri, varidâtı yoktu ama sahiplerinin zengin gönülleri vardı, kaderin sevkiyle önlerine gelen kitapları ve evrakı himmetsiz, ziyaretçilerini çaysız, ikramsız, hediyesiz, sohbetsiz, sigarasız ve nihayet | caiz olan cinsinden dedikodusuz bırakmadılar., | İ Kara, Kuşların Beyoğlu'na, Kadıköy'e taşıdığı Sahaf tohumları beyanındadır, Dergâh, | 383, Ocak 2022, | 30-31

s.






dedikoduvari | Kişi inanmayabilir ve teolojik açıdan eleştirileri olabilir. Bu şekilde rafine bir müzakere ortamı değil de, daha çok şu şöyle dedi, o şöyle yaptı vs vs... gibi mahalle dedikodusuvari mevzular seviyesinde oluyor eleştiri ve müzakereler. Mesela... Modern tıbba eleştiri yap(a)mayanlar, şu Dr şöyle yaptı, bu hastane şöyle etti, falancı hekim şöyle dedi vs seviyesinde yaptığı dedikodular levelunda gidiyor herşey. Maalesef., | K Beşirli, 9.12.2022, Töl

s.






dedirmek | 1897 GTs+ örneksiz | 1. –e demek zorunda bırakmak 2. Denilmesini sağlamak. | Mehmed Galip kundağı içinde gazlar yanmaya başladığı zaman ufak bir tebessüm daha ederek dördünü birden: '-Maşallah, dedirmeye mecbur etti., | A Rasim, Asker oğlu, 35 | Dikkat et, sana elhamdülillah şükür dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir manevi lezzeti deşiyor ki; senin kalbin şükreder., | S Nursi, Hastalar risalesi, 15

f.




GTS+ GTS+



dedirtmek | Teessüfü dedirten, eski zamanın lezâizinin zeval ve firakından neşet eden manevi elemlerdir., | S Nursi, Hastalar risalesi, 77

f.






Dedirttirmek | Her şeyin galibi / Her yahlışa evet / Her doğruya hayır / Dedirttiren zamanda., | O Şimşek, 2000, 62

f.






dedişko

a.
dedeciğim anlamında.

dede-şko
"Panikle 'dedişkom, canımın taa içi, Ezgişkom' diye yazıp yolladım. Bu son şansımdı. Eğer beni engellerse, bir daha ona ulaşamazdım. "Sen dedemle birbirimize nasıl hitap ettiğimizi nereden biliyorsun? Aileden biri misin? Şaka mı bu?", Hanzade Servi, 2014, ? | "büyükbabam..canımın içi... nur göllerinde yatsın... keşke onun gibi insanlar çoğalsa dünya cennet olurdu... öyle özledim ki gülüşünü konuşmasını başımı okşayıp sarılıp öpmesini... yine yılbaşı geliyor ve ben yine eksik ve hüzünlü... çocukluğumda kışın dondurma değil sahlep yapardı dedişkom... tek istisnası yılbaşı olurdu... o gün ben ve halamlara dondurma yapar eve getirirdi... yeniyıla dondurma yiyerek giren tek çocuktum... o öldü yılbaşılar ve ben öksüz kaldım... Ugur Değirmenci, 14.12.2023"



dedolarizasyon

a.
dolarsızlaşma.


Bu çalışmada 1989:12–2010:12 dönemi ve 2001:02–2010:12 alt dönemi için Türkiye'dedolarizasyon ve döviz kuru belirsizliği arasındaki ilişki Granger nedensellik testiyle araştırılmıştır.Erşan Sever, Türkiye'de dolarizasyon süreci ve döviz kuru belirsizliği ilişkisi, Sosyoekonomi, Y 2012, C 17, S 17, 203



dedüktif | ++Bunların rasyonel yollarla ve mahiyetleri itibarile metafizik mefhumlarla uğraştıklarını, binaenaleyh | dar mânada hukuk felsefesinin ancak mücerret mefhumlarla ve münhasıran rasyonel ve dedüktif metodlarla elde edilmiş esaslara istinat eden nazarî ve felsefî bir ilim olduğunu söylüyor., | YA[badan], | Bibliyografya: Hukukun Umumî Esasları, İÜHFM, IV/16, 1938, | 777-781

s.


fr.



deee | uzaklığı işaret için kullanılır: tâ. | Kumruların kuşu gibi ağır yüküyle yokuş argın / Deeee suyun özüne / Ve ışığın közüne inmiş alçalmış, | Seyfi Karaca, | http://www.hikayeler.net

ünl.






deepfake

a.
derinkurgu. Derin öğrenme kullanan kurgu.

ing. derinkurgu
"Deepfake" kavramı, derin öğrenmenin (deep learning) derin kısmı ile sahte (fake) kelimesinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Deepfake kelimesini ilk kez 2017'de Reddit isimli paylaşım platformunda "deep-fakes" kullanıcı adına sahip pornografik içerikler paylaşan bir kişi ile ortaya çıkmıştır. (... ) Deepfake kavramının Türkçe karşılığı olarak doktrinde "derin taklit", "derin hile", "derin sahte", "derin sahtecilik", "dip düzmece", "sahte görüntü üretmek için kullanılan sistem" veya "derin öğrenme teknolojisini kullanarak sahte içerik üretme" kavramları kullanılmaktadır45 . Doktrinde bu kadar geniş bir kavram kullanımı olmasına karşın "derin kurgu" kullanılması daha yerindedir.", Kanan İbrahimli, İÜSBE, ylt, 2024, 11, 12"



deepfake bil. İng. Derinkurgu. | İlk olarak yerel haber kanalı ABC15'de yer alan ve Pelkey'nin | konuşan bir klonunu içeren söz konusu video, dünyada ilk kez bir kurbanın ifadesinde | deepfake kullanılması anlamına geliyor., Hr, 08.05.2025




ing.



def-i bela | Ben de okuyacak vaziyette değilim, işlerim çoktur. Meşgul olamam dedim. Def-i bela kabilinden de, 10 Suriye lirasını üzerlerine attım. | , | S Özcan/M Kara, Dergâh, | 351, Mayıs 2019, 27 (1967)

s.a.






defalarca

z.
birçok kez. çok.

ar. def7a + -lar-ca
"Çalan / Hüzündür kapıyı / Öyle defalarca", A Karatay, seni var saymak, 42"



defalarca kez | Son zamanlarda sıkça duyduğum | defalarca kez sözü bana yanlış geliyor. | Defalarca tek olarak kullanılmalı. Değil mi? , | 26.08.2024








defans | savunma. | Peki türkü söyleyenlere karşı bir defans var mı? , | Ali Pekaş, | ZCumartesi, 18.8.2012

a.


ing.



defaten








deffe | Yan, yüz. | Rasathane'de kullanılan aletlerden beşincisi Rub-ı mıstar'dır. Aletin şekli dörtte bir dairedir. Aletin tahta olduğunu anlatabilmek için Rub-u-deffe (tahta kuadrant) adı verilmiştir., | 24.12.2006, RaufDenizler, | https://msnteknikleri.wordpress.com/category/bilim, 31.3.2016g

a.






defibrine koyun kanı | Defibrine Koyun Kanı, laboratuvar çalışmalarında sıkça kullanılan hayvansal bir kaynaktan elde edilen değerli bir ürün. | ...Sanayi ve teknoloji Bakanlığı AR-GE projesi olarak desteklenen | Günlük tüketiciler için atıktan-lezzete kaliteli kahve ve | Biyoproses yöntemler ile defibrine kan üretimi başlıklı 2 adet proje kapsamında Proje yürütücüsü olarak asli görevlerini aksatmamak..., İÜ YK, 12.12.2024

b.a.

tıp




definci | defin, ölü gömme işleriyle meşgul olan kimse | Bu konuda muvaffak olduğunu fark ettiğinde, 'Definci' diye bir sanatkarın eserini sahici diye Kapalıçarşıda tam 200 liraya satmıştı., | İOAnar, GK, 151

a.






defineci | define arayan kimse | Defineciye dönerek: -Arkadaş, dedim. Adamlarım hak sahibidirler. Onlar da kazma kürek salladılar., | HDilibal, 17

a.






definecilik | definecinin yaptığı iş | +Arkeoloji dünyasında tarihi eser kaçakçılığı, definecilik, tahribat, restorasyon faciaları ve yıkımlarla geride bıraktığımız yılda sürdürülen bilimsel kazılarda birbirinden değerli keşifler de yapıldı. | , | 17.12.2015, | http://www.arkeolojisanat.com/shop/blog/2015-yilinda-turkiyeden-en-onemli-10-arkeolojik-kesif_3_131357.html, 24.1.2016g

a.




GTS+



definisyon | Tanım yahut de-finis-yon, anlamı sınırlandırmakdemekti., | İOAnar, GK, 133

a.


ing.



deflasyonist | Üçüncüsü, ülkeler sermayenin bol olduğu ve deflasyonist baskıların da arttığı bir yöne doğru gitmekte, | DGökçe, Akşam, 15.4.2015

s.


ing.



deflegmatör




fr.
"Bu cihazların tek kolonlu (resim 135) ve çift kolonlu (resim 136) olanları vardır. -Tek kolonlu olanlarda başlıca şu kısımlar bulunur: Kaynatma kolonu bunun üstünde yine aynı şekilde rektifikasyon kolonu, bunun üstünde de deflegmatör ve buna ..., | AÜ ZF Yayınları, 1955, S 64-65, 163



Deflemek | Amcam oğlanın nüfus kâğıdını koynuna koydu. Eşeğine binip gitti kasabaya... Laf anlamaz herifler. | Bre yahu, bunun nüfus kâğıdına bakın! dediyse de | Onun yaşını yalan yazdırmışsınız! demişler... Amcamı deflemişler... Uzatmayalım. Kuzuyu asker ettiler., | Güntekin, 97 | Çiftçi orada otu ona gösterip gitmiş. Yılansa söylenildiği gibi hareket etmiş ve ağrıyı deflemiş başından., | N Sökmen, Hayalonya, 10

f.






defnediliş | +Ölülerin yıkanışını, kefenleniş ve defnedilişini mezarlıkta hep görürdüm., | BTSalihoğlu, 2014, 117

a.




GTS+



Defnesiz | defnesi olmayan. | Palamudu görünce üzerine atladı. Defnesizdi. Onu ay sandı., | F Ulay, 1988, 65

s.






Defnetme | Biz de kurban vermiştik. Ama kimse buna aldırmıyor, kardeşimi defnetmemize yardımcı olmuyorlaardı., | M İleli, Muhacir, 34

a.






deforme etmek | biçimsizleştirmek, biçimini bozmak. | Zaman ve alan kaybına yol açan söz konusu arıza, her şeyden evvel eğer varsa bir kurgusal düzen veya sistem, önce onu 'deforme' eder. | , | AFIşık, 27.9.2011

b.f.






defosuz

s.



"RAHMET OLSUN Türk olmak bir takva işi. Bir kültür, bir aidiyet işi. Türkçenin içine indirilenlerin şansı. Akif'miz gibi Türk olmak ne güzel. O bir ahlak abidesi. Defosuz adam. Şimdiki derdimiz bir Akifimizin olmayışı | Akif olamayışımız. İdiamıza layık olamayışımız.", @CemalKurnaz10, 27.12.2023, X"



defrag yapmak | Defrag yapın çalıştırmadan önce. Çok yükleme varsa bi sersemliyor., | K. Sezyum, Radikal, 21.02.09, 8.

bf.






defter | banka zimmet defteri, demirbaş eşya defteri, emanet defteri, evrak kayıt defteri, gelen-giden evrak kayıt defteri, personel izin defteri, personel sicil defteri, menkul rehni sicil defteri, ölüme bağlı tasarruf defteri, teftiş defteri, tescil defteri, zimmet defteri, muvazene defteri, posta tebligat zimmet listesi bk. Kemal Matbaacılık ilanı, Nisan 2015 | defter olunmakYazılmak, kaydedilmek. | Mirza Şahruh Sultanın elçilerinden Şadi Hoca Gökçe'nin 220 ve Mirza Baysungur'un elçileri Sultan Ahmed ile bu öyküyü anlatan Hoca Gıyaseddin'in 150, Şah Melek'in elçisi Erdoğan'ın 50, Mirza Siyurgatmış'ın elçisi Ergadak'ın 60 ve Şah[-ı] Bedahşan'ın elçisi Hoca Taceddin'in 50 adamı olduğu yazıldı (metinde 'defter olundu' diye geçiyor.)., | H Yavuz, Toarmina, 74 | defteri kapamak -kapatmak / -kapanmak) | 1. söz konusu işi artık yapmaz olmak | 2. bir şeyle ilgiyi kesmek. | Saçmalama, ben o defteri kapatalı bir yılı geçti. -A. Kulin. | defterini kapatmaköldürmek, yok etmek. | O yıllarda, 'Kürtçülük'le uğraşan gençlerin ailelerine haber gönderilir ve 'oğlunuza dikkat edin, Kürtçülükle uğraşıyor, defterini kapatırız' yollu uyarılar yapılırdı. 'Defterini kapatmak' | bir tabirdi ve ortadan kaldırmak anlamına geliyordu., | O Miroğlu, T, 11.11.2010 ||

dey.argo






defter-i âmâl | ...büyüklerdeki keffâretü'z-zünub yerine, mânevî ve ileride veyahut âhirette terakkiyât-ı mâneviyesine medar şırıngalar nev'indeki hastalıklardan gelen sevap, peder ve validelerinin defter-i a'mâline, bilhassa sırr-ı şefkatle çocuğun sıhhatini kendi sıhhatine tercih eden validesinin sahife-i hasenâtına girdiği, ehl-i hakikatçe sabittir., | S Nursi, Hastalar risalesi, 55

a.






deftercik -ği | Çobanın İstihracı adlı şiiri 1986 yılında ölen, Osman Kocaoğlan'nın, kendi el yazısıyla yazdığı, şiir defterciğinden sağladım. Ayni cönkün içerisinde, Haşan Bulliler ve Mida destanları da bulunmaktadır., M Gökçeoğlu, İstihraç Şiirleri, Halkbilimi, 1989, S 14, 20

a.






defterhane | Üçüncüsü Vasıf Efendi isminde bir Defterhane katibiydi., | RNGüntekin, Damga, 51

a.






defterlenmek

f.
deftere yazılmak, defteri tutulmak.

ar. defter + tr. -len-
Eş'âruñı gûş eyleyen tahsîn ider ey 'İzzetî / Şi'rüñde sen Bâkî gibi defterlenenlerden misin 'İzzetî-i Adanavî, (Oğuz Ergeç Koleksiyonu Mecmû'ası. vr. 12a)



Deftersiz | Şimdiki çocuklar harika değil / Harika olan hayat / Yetiştiriyor onları kitapsız ve deftersiz / Oyun çağında daha, okulunda, | İ Uyaroğlu, 1981, 56

s.






degaj | dégagement | sp. | 1. Futbolda kalecinin topu sert bir ayak vuruşuyla uzağa atması, degajman. | O yaklaşık yedi küsur dönümlük yeşil sahalarda 'degajdan, kornerden, orta sahadan atılan golleri bırakın bir kenara, elindeki topu kendi oyuncusuna fırlatmak isterken kendi ağlarına yollayan kaleciler bile gördüğümüz için nasıl yenirse yensin böyle de gol olur mu demeyiz hiç; ama taçtan da gol yenmez ki!, | FUraz, T, 6.8.2011 | 2. Püskürme. | Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessesesi Müdürlüğü kömür ocağında 'ani metan gazı püskürmesi' (degaj) sonucu oluşan göçükte sekiz maden işçisi yaşamını yitirdi., | R, 8.1.2013 | Uzun degajların sonucunda topun düştüğü alan, kelimenin tam anlamıyla 'gergin kürt aşiret toplantısına' dönüşüyordu., | AFIşık, T, 13.9.2011

a.


fr.



degrade *ing. | (Color correction hususuna fazla mı yüklenilmiş; ya da çekim sırasında degrade renk filtreleri yanlış mı seçilmiş nedir; bazı sahnelerin renkleri hayli abartılı bir müdahaleden geçmiş gibi., | Telesiyej, T, 30.7.2012








değdirebilmek | Şimdi ise ellerimi o güzel bacaklara değdirebilecek, onlara hem krem sürecek hem de adeta okşayabilecektim., Garo Alagöz, 1979, 84

f.






Değdirtmek | nolur ey gümüşçüler / el değdirtmeyin ona., | A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 263

f.






değer | üst değer | Değerler kademelenmesinin en tepesinde yer alan değerler. | Dâr-ı dünya imtihan yeridir ağalar; bu zorlu imtihanda yiğide başını dik tutturacak şey de üst değerlerdir; nedir üst değerler? , | ATA, Z, 17.3.2012

b.a.






değerbilir




tr.
... kendini beğenmişleri, değerbilir olmıyanları, sonradan görmüşleri, softaların kaba kuvvetini, iki evliliği, sözün kısası | çağının bütün aykırı olaylarını yermiştir. 30-31



değerbilmezlik-ği | değer bilme olma hali | Alkışlarla donanmış bir sahne hayatının böylesine yapayalnız bitişinden keder duyuyor, toplumumuzdaki unutkanlığın, kayıtsızlığın, değerbilmezliğin sebeplerine açılıyordu., | Sileri, Z, 31.10.2015

a.






değerlemek

f.
kıymetlendirmek, değer vermek, değer belirtmek.


"Şu beş gün içinde, belki kolay ölçmediğimiz bir mesafede, bizden sonra geleceklerin doğru olarak değerleyecekleri kadar geniş ve uzun yol aldığımıza benim gibi sizler de inanınız.", H Â Yücel, Cm, 15.8.1942, 1"



değerlemek | Kıymetlendirmek, değer vermek, değer belirtmek | Şu beş gün içinde, belki kolay ölçemediğimiz bir mesafede, bizden sonra geleceklerin doğru olarak değerleyecekleri kadar geniş ve uzun bir yol aldığımıza benim gibi sizler de inanınız., | H Â Yücel, Cm, 15.8.1942, 1

f.






değerlendirici | İstanbul Kalkınma Ajansı [İKA] bağımsız değerlendirici görevlendirilmesine ilişkin ilan hakkında İKA sekreterliğinden alınan 21.01.2014 tarihli 72 sayılı yazı ve ekleri ilişikte gönderilmiştir., | Ş S Karamehmetoğlu | Çözümleyici, birleştirici, değerlendirici safhaları burada da görebiliriz. Örneğin sanatçının yaşama ortamı olarak bildiği yerleri romanına aktardığını düşünelim. Eleştirici, çözümleyici çalışmasının «ortam-çevre» bölümünde ..., | Yeni ufuklar, 1959, C 8, 157 | Güzel san'atların ahenkli bir elbirliği ile, birbirini tamamlayıcı, birbirini değerlendirici beraberliği ile başlı başına bir güzelik yarattığını görmek bize haz veriyor. Bu sergi, yalnız akademi şubelerinin koordinasyonunu göstermekle kalmayacak, bütün sanatkarlara hem kendi aralarında hem diğer meslektaşlarile anlaşıp birlikte çalışmak imkanını ve alışkanlığını da kazandırmış olacaktır., | Ayın tarihi, 1942, S 104-106, 25 | Gönüllü değerlendirici başvuruları devam ediyor! Son başvuru tarihi 20 Kasım [2022]!, | Tübitak Milli teknoloji Hamlesi,

s.






değerlendiriş | değerlendirme. | Ama Tahir Alangu'nun, Rauf Mutluay'ın da değerlendirişleri farklı değildir:, | Sİleri, ZC, 4.8.2012

a.






değerlendirmeye almak –iBugünün koşullarıyla kayıtlı dini, siyasi, entelektüel ayrışmalar üzerinden Necip Fazıl'ı değerlendirmeye almak her şeyden önce onun içine doğduğu verili dünyayı ve hiç de sevimli olmayan sosyo-psikolojik şartlarını ihmal etmek demektir., | NecdetSubaşı, AçıkGörüş, 13.1.2013

dey.






değersiz | Tarih acaip bir ihtiyardır. Bazılarına tam hakkını verir. Bazı değersizlerden çok bahseder. Bazı büyükleri hiç anmaz., | Atsız, Kür Şad D, C 1, S 1, 1

s.






değersizlendirilmek | İnsanlıkta tarih boyunca -bizde özellikle son yüzyıllarda- değersizlendirilmeye , saygınlıksızlaştırılmaya ( itibarsızlaştırılmaya ) uğraşılan bu kutsal varlığın gerçek önemini , değerini ve üstün yerini belirtmekte en büyük iki önderin , evrensel devrim önderlerinin girişimlerini Amerikalı ..., M R İnan, Atatürk ve Türk kadını: tarihte Türk kadını, 1991, 20

f.






değersizlendirmek | ... değersizlendirmeyi takip etmemişken tahakkuk ettirilmişti . Demek ki , bu , çiftçiler için sarih bir kârdı ve yalnız umumî kırizin başlangıcındanberi değil , 1926 danberi ilk yıldı . 1934 yılı , alışılmamış bir kuraklık ve kötü bir ..., Ayın tarihi, 1934, S 11-12, 399

f.






değersizleştirilmek | değersiz duruma getirilmek | ... Arap kültürünü Müslümanlık diye öğretirken, kendi değerlerimiz 'Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlana gibi düşünürler' değersizleştirilip yok sayılmaya başlanmış., | asicaldan, 3.3.2017

f.






Değgin ed. Bekleme süreci sona erince, Sekiz, düşkırıklığıyla yüzyüze geldi. Maymunların kanlarında da ışınlara değgin bir ize ya da değişikliğe rastlamadı. Kan hücreleri doğal yapılarını korumaktaydı., | Dayıoğlu, 1987, 74








değginlik -ği yeni | ilişki, münasebet. | Belediyelerle, vergi daireleriyle, SSK, Bağ-Kur ve diğer kamu kuruluşlarıyla tek değginlikleri... yaharç, | ya | tahsilât makbuzu, | ya da | ceza makbuzu düzeyindedir., R Tahiroğlu, T, 7.8.2010

a.






değil ki





"Artık teknolojik gelişmeler insanımıza eskiyi unutturdu. Dost dostu, evlat babayı, baba atayı unutuyor değil ki saza söze kalacak. Eski kültürümüz gün geçtikçe kayboluyor bununla birlikte de saz ve aşık geleneği eriyip gidiyor.", Aşık Bekir Doğan, Değer, Y 7, Mar 2021, S 87, 46 46"



değil ki | ne kaldı ki | Birçok cesur, işgüzar, temiz adamlar aç kalıyordu. Değil ki benim gibi himayesiz, korkak, fazla olarak damgalı bir genç., | Güntekin, Damga, 67








Değil mi ama | Yani biraz masraflı iş ama, herhalde karşılığı ödenecekti. Biz kimin için çalışıyoruz değil mi ama., | N Tuncer, Trafalgar, 132








Değildi ya | Herkes: | Elbette bir oyuncu kızı rahat döşekte ölecek değildi ya... Ya kurşunla ölecek ve yahut da işte böyle kama ile geberecekti. diyerek bu ölümü gayet tabiî buluvermişti., | Celal Sıtkı, | Hav Hav, | Ülkü, 1933, C 1, 321 | Semra ile eskiden yıldızı pek barışık değildi ya, uzun süren ayrılık ikisini de değiştirmiştir. Kalktı. Büfenin alt sürmesini çekti, bir telgraf çıkardı. Tekrar tekrar okudu. | Dönüyor ya, diye söylendi, | iyi ki dönüyor. Masayı topladı., | Y Bahadıroğlu, Yolbaşı, 1997, ? | İman-itikat bahsindeki yakinî | bilgilerde rüya hükümferma olacak değildi ya! Öyle mi acaba? , | İ Kara, Rüya delil olur mu? ..., Dergâh, | 372, Şubat 2021, | 29-31

s.ünl.






Değim | 1. liyakat. kişinin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu. 2. 16. yy.dan beri Çankırıda karye/yer adı. | 3. Erdem, fazilet; liyakat. | değim fazıl, erdem, fazilet, liyakat | değimler erdemler, fazail | değimli fâzıl, faziletli, faziletkar, erdemli, liyakatli | değimsiz faziletsiz, erdemsiz, liyakatsiz, | N Özön, Dil kılavuzu, 1985, 124

a.






Değim II | Gode gode göl olsun / Gode bahşışın bol olsun / Gökten rahmet yerden bereket / Bi değim un bi değim su [3] [1] Bu ne « go » ve ne de « gö » diye okunacaktır. İkisinin ortası goöl gibi okunması lâzım. «N»lar kâfi nuni olarak okunmalıdır. [2] «Bir dengim un bir dengim su ..., | Halkbilgisi haberleri, 1934, S 37-48, 28 | İşareti alan gurup, şu tekerlemeleri söyler: Gode gode göl olsun, Evin önü sel olsun, Arpa buğday çok olsun, Gökten rahmet yerden bereket, Bir değim un, bir değim su., | AÜ DTCFD, 1963, C 21-22, 32

a.






Değimli | liyakatli, layık. Yarışmaya gönderilen eserleri iki aşamada incelenir. a - Önce sergilenmeye değimli eserler ayrılır. b - Bunlar arasından birinci seçilir., | G.S.A. Sanat Ödülleri Yönetmeliği, Ocak 1967 Sanat Dünyası (İstanbul) | Teleme sisteminden sonra 96 yapıt sergilenmeye değimli görülmüştür., | 13. Şefik Bursalı -resim yarışması sergisi, Ankara 2013, ? | | Bu bağlamda Nejad Devrim, Picasso resimlerini inceleyip özümserken, sol üst köşesinde Stravinsky'e imzalandığı belgelenen 1927 tarihli portreyi de mutlaka görmüş olmalıdır. Hedefinde onun gibi ünlü olmayı düşlediği büyük ressam, kübizmin kuramcısı ve yaratıcısı Picasso'yu Stravinsky'nin resmini yapmaya değimli görmesi, hem de adına imzalaması kesinlikle ilgisini çekmiştir., | Kıymet Giray, | http://www.antikalar.com/nejad-melih-devrim, ART-SANAT 4/2015, 15

s.






Değimsiz | liyakatsiz, layık olmayan. | Yazdığım bütün bu edebî neviler içinde yalnız vecizeler yok. Vecizeler edebiyatın en güç ve en değerli çeşidlerindendir. Onun için otuz yıllık emekdar kalemim bu güç çeşid üzerinde denemeler yapmıya pek üzenemedi. Şu değimsiz eserin cılız göğsünde ise vecizeler değil, ancak kısa sözler ve kısık sesler nefes almaktadır... R N Kestelli, Süzme sözler, 1935, Önsöz

s.






Değimsizlik –ği | değimsizlik bk. yararsızlık, O Hançerlioğlu, Felsefe Ans., 1976, C 1, 280 | inadequacy yetersizlik, kifayetsizlik, elverişsizlik, eksiklik, noksanlık, değimsizlik, liyakatsizlik, yeteneksizlik., | İngilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlüğü, | 1. Özduyumun sesi duyunç yoksa: / Değerbilmezlik, değeretmez değimsizlik içinde, / Bohçası boş bocalayan aymaz üretir. / Depremde göçükte çığlıklar göğe yükselirken, / Sesleri duymazlığa gelen, / Bir işe yarar mıyım diye düşünmeyenlerin birikiminden / Yardımlar ulaşmakta gecikir., | Hani Astolin, Şiiryum, 2020, 101

a.






değin

z.
kadar, çok.

tr.
"İlk kez gördüğüm çeşit çeşit taşıtlar... Beni korkutmuştu. Köyüm[d]e ne değin mutlu olduğumu o zaman anlamıştım.", A Cılga, 1980, 63"



değin / değgin ed. Dair. Eş dosttan, yaşanmış hayvan öyküleri derlerken, çevremizde kuşlara değin birçok öykü dinledim., | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 67








değin kadar | İşte bu değin önemli kişi olan Müftü efendinin şehrimize ilk trenin gelişi günü yapılacak törende bir nutuk söylemesi gerekiyordu, | A Nesin 1960, 9








Değini | 1. değinme. 2. | belli bir konuda küçük gazete veya dergi yazısı. | Batı'da Baudelaire ve takipçilerinin şiirleri üzerinde belirleyici olan modern uygarlığın ya da modernitenin ürettiği yaşam deneyimi, 1950'lerin sonuna kadar –değini niteliğindeki birkaç örnek dışında- Türkiye'ye uğramamıştır., | Fırat Caner, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 44 | 1. değinme. 2. belli bir konuda küçük gazete veya dergi yazısı.

a.






değinim | not, kayıt. | Aynı şekilde Fen bilimleri disiplinindeki kimya ve fizik bilim alanlarının hemen hemen ortaklaşa girdikleri quantum fiziği konularıyla da teknik bilimciler sosyal bilimlere doğru değinimde bulunmaktadır. Bu bağlamda, su katıksız sosyal bilim içinde felsefenin konusu olan epistemoloji, metafizik değinimleriyle, su katıksız fen bilimleri veya teknik bilimlerin içinde fizik veya kimyanın konusu olan fizikoşimik sorgulamalarla quantum fiziği üzerinde toplanırlar., | Güneş G, Fatsa, 2.10.2009 | Değinim. Burada ancak küçük olarak verilebilen Türkiye Deprem Bölgelendirme ile Çekince yuruğunu (haritasını) satın almak isteyenler, ödemeli olarak 0212 227-7719'a telefon edip bulunaklarını (adreslerini) vererek sağlayabilirler., | A Ercan, 31.10.2006, www.ahmetercan.net/index.php? mod=HaberDetay&ID=588

a.






değinmek

f.
değmek, dokunmak, temas etmek.

tr. değ-in-
"Biz denizde | / Yeşilin en güzeli, / Yosunlu derinlikte | / Sana değinirken / Beyaz ellerimle, / Temiz ellerimle.", Latife Çelebi, 1966, 56"



Değinmek –e | Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle / Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil / Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk / Birleşiyoruz sessizce., | E Cansever, Yerçekimli Karanfil, 1956

f.






değinti | temas | 747-840 yılları arasındaki Uygurlar egemenliğinde, dış ilişkiler, özellikle dinsel değintiler, etkili olmaya başlamıştır., | RüştüErgun, 1973, 15

a.




GTS+



değirman taşı kadar | çok büyük, geniş ve yuvarlak. Değirmen taşı gibi. | Değirmen taşı kadar kalpak başda, Tataristan'ın KAZAN meydanlarında kâidesi üstünde bacak bacak üstüne atmış Türkçülük kılavuzu Kazan'lı Tatar Sadri Maksûdî HEYKELİ..., Mehemmed Saffet, B.Vekil'in, Tatar Kazanı'nda Heykel Pereştişi!..., | http://www.turkcesi.biz/muharrirler/mehemmed-saffet/b-vekilin-tatar-kazaninda-heykel-perestisi.html, 07.12.2016/18.06.2018

s.






Değirmek | Değdirmek. | Konyadan çıktın mı hiç kuşluk vakti / Merama yollandın mı vakitlice / Bir sonbahar günü / Başını kaldırdın mı gökyüzüne / Gördün mü bulutları / Elini değirdin (sic) mi göğün mavisine., | Kemal Or, O Mavi ne mavidir!

f.






Değirmen ayağı | Orada, kocaman bir çark vardı. Yüksekten hızla gelen bol su, bu çarkı döndürüyordu. Çark da değirmen taşlarını harekete geçiriyordu. Çarkı döndüren sular, işleri bitince 'değirmen ayağı' denilen dereye dökülüyordu., | G Dayıoğlu, Fadiş, 149

a.






değirmen taşı gibi | büyük, iri. ayn.m. değirmen taşı kadar. ayn. m. değirmantaşı gibi. | Parmaklarındaysa, değirmentaşı gibi geniş kaşlı altın yüzükler vardı. Acep nasıl taşırdı bu ağırlığı parmakları? ., Naciye Poyraz, 1979, 60 | Önünden gelip geçenlerin kimdir nedir niçin burada diye içine düştükleri merak hastalığı, Erol'un içinde bulunduğu durumdan daha kötüydü, değirmen taşı gibi iri götlerini inceltmeye hiç yaramıyordu., | NGenç, isenç, 129 |

s.






Değirmenci | Bir seferinde derin bir birikintiye batmışlar, değirmenciler gibi bembeyaz çıkmışlardı., | Wilde, Abamor, tsz, Mutlu Prens, 49

a.






değirmende söylenen şarkı gibi | Halil İbrahim; günaydınlar evvela nasılsınız diyeyim hepiniz iyisiniz inşallah ailece. Pamuk fiyatı için yapılan gösteriler maalesef değirmende söylenen şarkı gibidir, ne kimse duydu ne de anlaşıldı., | Casim Çiftçi, 29.8.2019, TÖL vatsapı








Değirmendere yer adı. Adana ilinde, Ceyhan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Afyon kenti, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Amasya kenti, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Antalya şehri, Alanya ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Balıkesir kenti, Danişment nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Çorum ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Diyarbakır şehrinde, Ergani ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Erzurum ilinde, Kırık nahiyesine bağlı bir bölge. İçel şehrinde, Gözne nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. İzmir iline bağlı bir yerleşim yeri. Kahramanmaraş şehrinde, Göksun ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Kars kenti, Kağızman belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer. Kocaeli şehrine bağlı bir yerleşim birimi. Kütahya kenti, Şaphane ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Osmaniye ilinde, Kadirli belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Sakarya kenti, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Kaynak: | https://nedir.ileilgili.org/%C3%B6rc%C3%BCn








değirmenlenmek | Bu Tebliğ'in amacı, paketli veya dökme olarak insan tüketimine sunulan kargo pirinç ya da kahverengi pirinç, değirmenlenmiş pirinç, az haşlanmış pirinç ve kırık pirincin tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretim, hazırlama, işleme, muhafaza, depolama, taşıma ve pazarlamasını sağlamak üzere bu ürünlerin özelliklerini belirlemektir. Türk Gıda Kodeksi Pirinç Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2002/12)Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığından

f.






değirmenlenmiş | Değirmenlenmiş uzun taneli Osmancık pirinci., | 8.8.2024+

s.






değirmenlik -ği | değirmende öğütülecek, değirmende yarma yapılacak | Cumhuriyetin ilanı ile; eşkıyalığın ve ağalığın kalkması üzerine herkes daha özgür çalışma ortamına kavuşup gelirlerini az da olsa artmış olması nedeni ile köylüler, (eskiden haftalık, birkaç aylık yetecek un öğütebilirlerdi) bir yıl süreyle yiyecekleri ekmeklik un yapılması için (genellikle 1/3 arpa, 2/3 buğday dan oluşan) değirmenlik hububat, son baharda hazırlanır., | asicaldan, 3.3.2017

a.






Değirmenönü | Kadın İbramcaköy üstünde, Değirmenönü denilen bir yerde oturuyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 42

a.






değirmentaşı | | Öyle bir çörek yapmışlar ki değirmentaşı yanında hiç kalır. İkisi bir olup güç bela, küsküleriyle ıkış mıkış çöreği ocağa gömmüşler., Naciye Poyraz, 1979, 21

a.






değirmi

s. / a.
1. s. yuvarlak. 2. a. daire, çember.

tr.
"Yüzünden karnına, bacaklarına inen kan lekeleri, karnının altında, apışlarına dek yayılan koca bir değirmi oluşturuyordu.", B Karasu, 111"



değirmi

s.
yuvarlak.

tr.
"Değirmi evler, tüten od ocağı çevrelemiş görünüyordu.", D Yıldırım, Zaman Yolcuları Kitaplar II, Türk Yurdu, S 327, Kas 2014, 14"



değirmi | yuvarlak | Orta boylu, geniş omuzlu, sağlam bünyeli, büyücek başla, değirmi çehreli, kalınca kara kaşlı, ela gözlü, irice kara bıyıklı, beyaz tenli, yüzü heybetli., | MNaci/OSevim, 14

s.




GTS++



Değiş | Bir gökyüzünün değişinin dallarıma / Her seferinde yeniden geliyorum dünyaya., | İlhan Berk, Ağacın her sabahki duyduğu, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 102

a.






değişik -ği

a.
bk. değuşuk, berdel.


"Olar değuşuktur (değişiktir) yani berdeldir.", S Üçüncü, 15.10.2018"



değişik bk. değuşuk berdel. | Olar değuşuktur yani berdeldir., | S Üçüncü, 15.10.2018








değişim | inkılap | Mesela 2 İkincikânun [Ocak]1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında Feyzullah Sacit Ülkü imzasıyla yayımlanan | Değişim Uzu: Uzun Minezi ve Yumuşları adlı uzun | koşuğ şöyle başlar:, | BAyvazoğlu, Z, 26.1.2012

a.






Değişim bölgesi | yüzme parkurunu tamamlayan yarışmacılar, değişim bölgesine gelerek kasklarını takıyor, ayakkabılarını giyiyor ve bisikletlerini alarak değişim bölgesinden çıkıyor., | Selin Akgün, Raillife, ekim 2019, S 133, 51

a.






değişimci | değişim taraftarı, değişim isteyen | Altaylı'nın ikinci kategoriye ait bir 'değişimci' olduğu hususunda benim hiçbir kuşkum yok., | AlperGörmüş, 14.10.2011

s.






değişiş | değişme işi | Gerçekten bitmez tükenmez bir değişiş içindeyiz., | OBurian, DeğişişÜzerine, Denemeler-Eleştiriler, İstanbul 1964, 20

a.




GTS++



değişişlik -ği | Kişi ve topluluk durmamacasına birbirini etkiliyor ve kendi çevreleri için az ya da çok ama aralıksız bir değişişliğe uğruyorlar., | O Burian, Değişiş Üzerine, Denemeler-Eleştiriler, İstanbul 1964, 22

a.






değişivermek | ansızın ve birden değişmek. | Sonra âlem değişiverdi / Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak., | C Külebi, İstanbul, 1939 | Tanrısal şölende değişiverir / Sülün muratlariyle efeler., | İZB, 1959, 11 | Becerikli ellerinde hemen değişivermişti bu pis ev., | S Maugham, 1959, 99 | Genç, güzel bir kadının vücudundan yayılan bayıltıcı bir koku... Herşey bir anda değişivermişti sanki., | O Hançerlioğlu, 1959, 83

bf.




TDK++



değişke | 1. Varyant. 2. biyoloji Her canlıda dış etkilerle ortaya çıkabilen, kalıtımla ilgili olmayan değişiklik, modifikasyon.++








Değişmek | 1. Değiştirmek. | –Acı acı tütün kokmalarına ne yapalım ya? dedi. –Acı acı tütün mü? Kim demiş? –Kim diyecek? Bilmiyor muyum? Sen bile... -Halt etmişsin. İnsan yıkanıp üstünü başına değişti mi bir şeyciği kalmıyor, | O Kemal, 1969, 29 | 2. Elbiselerini değiştirmek. | Fadime cumartesi gelırsa yıkarup değışıruk oni!, | S Üçüncü, 23.4.2018

f.






değişmezlik -ği | algıda değişmezlik | Bir kez algılanan nesnelerin şekilleri, renkleri, büyüklükleri değiştiği halde, organizma o nesneleri hep aynı biçimde algılaması | Nesneleri değişik ortam ve şartlarda yine aynı şekilde algılama eğilimine algıda değişmezlik denir. içim Değişmezliği: Felsefe öğretmenine hangi açıdan bakarsak bakalım hep Felsefe öğretmeni olarak algılarız. / Renk Değişmezliği: Güneş ışığının yansıdığı yerler daha parlak ve açık gözükür. Ama biz o nesneyi aynı rengi ile algılarız. Portakalın rengini aydınlıkta da karanlıkta da hep turuncu olarak algılarız. / Büyüklük Değişmezliği: nesneleri değişik uzaklıklarda yine aynı ebatta algılamamızdır. İnsanları TV ekranında ekran boyutunda değil gerçek boyutunda algılamamız gibi./ Not I: Algıda değişmezliğin gerçekleşebilmesi için o nesnenin daha önceden algılanması gerekir./ Not II: Algıda değişmezlik olmasaydı, algısal dünyamız karmakarışık olurdu. Çünkü nesnelerin gerçek halini asla bilemezdik., | 4.5.2010, | http://nenedir.com.tr/algida-degismezlik-nedir/, 21.10.2010g

a.






değiştirelemezlik -ği

a.
değişmesi mümkün olmama hali.

tr.
"... değiştirilemezliği yanında, konutun mekân üze- rinde meydana getirmiş olduğu bölünme ve temsil etmiş olduğu mimarî tarz veya üslûp da, değiştirilmesi hemen hemen mümkün olmayan diğer bir duruma işaret eder. Nitekim, bir mekân ... ", || "... değiştirilemezliği konusuyla toplumculuk uygulamalarında bireysel özgürlüklerin varlığı yokluğu arasındaki bağı saptaması, son derece ilginç. Hasılı yaman adam! Ama ben o tarafına değil de, Marks'ın yoksulluk kuramı üzerinde... " "
Konut ihtiyaç tahmini, konut talebi ve konut pazar analizi: ... , 1974, 1 | Attilâ İlhan, Hangi sol: anılar ve acılar, 1976, 111



Değiştirge | Bir değişiklik yapılması için verilen önerge, tadil teklifi. | Mevcut teklif ile on maddede değiştirgeler yapılmıştır. En çok ilgi çeken değiştirgeler arasında mevcut 7.8. 15. ve geçici 7. madde yer almaktadır. Bu yazımızda mevcut kanunun 8. maddesinde soydaşları ve Türkiye'ye göç eden göçmen kardeşlerimizi ilgilendirdiği için konuya detaylıca açıklık getirmeye gayret edeceğim., | Salih Murat | Beş bin değiştirge sunulacak., | EsraHasip, TRTTürk, 15.10.2012, 10.44

a.






değiştirgen | Dilbilgisi | Bu çalışmanın amacı, değiştirgen ayarlama yaklaşımının anadil ve ikinci dilin zihindeki temsiline nasıl etki ettiğini tartışarak dilin zihindeki durumu ve bu durumun başlangıçtaki konumuna ilişkin yaklaşımların bir özetini sunmaktır., | BilgeÖztürk, EvrenselDilbilgisiveDilbilgisiEşleştirmeModelleri:DilinZihindekiDurumunaYaklaşımlar, Dil Dergisi • Sayı: 144 • Nisan-Mayıs-Haziran 2009, | http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/27/1600/17270.pdf, 6.2.2015g

s.






değiştirilebilir








değiştirilebilir | Motorlu Araçların ve Değiştirilebilir Susturucu Sistemlerinin Ses Seviyeleri ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (AB/540/2014)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, | RG, 10.08.2019/30858 | Değiştirilebilir kapı açılış yönü, | 08.05.2019

a.






değiştiriş | değiştirme işi. | Eksiklik ve fakirlik dolu Brezilyada doğan Pele'nin geleneklere aykırı ve otantik oyun tarzı ve tüm olasılıklara karşı yenilmez duruşu ile bir ülkenin ününü ve ilhamını bulup onu sonsuza kadar değiştirişinin hikayesi., | HKeyf, 2.10.2016

a.






değiştirivermek | Keder, her zaman öylesine sakin, öylesine rahat olan bu yüzü değiştirivermişti., | S Maugham, 1959, 115 | Bir ara pencerenin demir parmaklığını konmayı başarınca, adamın içini sarıveren sevinç, çok geçmeden yerini bir hüzünle değiştirivermişti., | E Öz, Güvercin, 64 | Değiştirivermek | Bunu görünce 'aman bir lütuftur ettiniz, bari tamam olsun, şunu değiştiriverin' ricasını ettim., | İ Kara, Rüya delil olur mu? , Dergâh, | 372, Şubat 2021, 31

s.bf.






Değiştirtmek | Onun için bu değişikliği yapamazlar: belden aşağımıza belden yukarımıza (yatay bölünme) yer değiştirtemezler., | H Yavuz, Toarmina, 11

f.






değivermek | hemen değmek. | Sanki bakışları yekdiğerine değil, aşk perilerinin sevda değnekleri kalplerine deği değiverecek, ve sinelerinde toz pembe saadet kıvılcımları uçuşacaktı., | İOAnar, GK, 157

f.




GTS-



değme

s.
her


"Ne eskiler ne yeniler anlaşılmadığı için bu mevzuu lazım geldiği gibi idare etmek değme muharririn başa çıkacağı iş değildir.", Ulunay, Yeni Sabah G, 27.6.1941, 2"



Değme | Gerçi, karşısındaki erkekte gecekondunun değme kumarbazlarından biriydi., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 5

s.






Değme | Ne eskiler ne yeniler anlaşılmadığı için bu mevzuu lazım geldiği gibi idare etmek değme muharririn başa çıkacağı iş değildir., | Ulunay, Yeni sabah G, Yeni meslekdaşlarımızı takdim ederim, 27.6.1941, 2

s.






değme mani ata zoruna yiğit yaparsın

dey.



"Rahmetli annem hep güzel sözler söylerdi. Nerde bir haksızlık görse "Değme mani ata zoruna yiğit yaparsın" der dururdu.", C Yaltırak, 6.5.2019, Twitter"



Değme mani ata zoruna yiğit yaparsın | Rahmetli Annem hep güzel sözler söylerdi. Nerde bir haksızlık görse | Değme mani ata zoruna yiğit yaparsın der dururdu., | C Yaltırak, 6.5.2019, tivitir








değmedik | dokunulmamış, değilmemiş. | Yapıştırma bıyık tebessümleri kadar eğreti duran, üzerlerine baş numara büyük gelen, değil el, göz bile değmedik evde kalmış kızkurusu çıtkırıldımlığındaki buram buram riyâ kokan o itici ve tiksindirici nezâketleriyle..., | ANurko, DirilişP, 11.9.2015

s.






değmiş

s.
olgunlaşmış.


"-Afo!... Dayıgilin bostana gir de / Sen de iki üç tene değmiş garpuz seç!", Ş Belli, 1962, 91"



değnekçik –ği | penis, kamış. | Sen misin sırtını dönen, bu sefer arkamdan dayanır, sanki küçük bir müdahale ile canlanıp kanatlanacak değnekçiğini sürter dururdu içine göçmüş kaba etlerime., | H Meryem, 2002, 57

a.






Değşinci | mutatianniste | ve ad. değşinci, değşinimci., | T Saraç, Fransızca-Türkçe büyük S, C 2, 1976, 867

s.






Değşincilik –ği | mutationnisme er. değşincilik, değşinimcilik., | T Saraç, Fransızca-Türkçe büyük S, C 2, 1976, 867

a.






Değşinimci | Bk. Değşinci.

s.






Değşinimcilik –ği | mutationnisme er. değşincilik, değşinimcilik., | T Saraç, Fransızca-Türkçe büyük S, C 2, 1976, 867

a.






değuşuk halk. bk. Değişik. Berdel








Deh | Eşeğe yürü emri. | Topaçbaş öylece bir yere gelmiş ve de başını kaldırıp etrafı gözlemiş ki çiftçi ötede bir yerde işine bakıyor ve hem de önündekilere kamçı sallıyor deh deh diyerek. Topaçbaş anlamış ki o arada hem toprağını sürüyor, hem de hayvanlarını hareketlendiriyor böylece., | N Sökmen, Hayalonya, 11 | Bayram | Deh! diye bağırdı. Eşek, daire çizerek yürümeye başladı., | M İzgü, ÖK, 106-107

ünl.






dehakar

s.
dahi. dehâ sahibi.

ar. deha + Farsça -kâr
"Bu akşam SARAY sineması Zenginliği... Lüks ve ihtişamı... Büyük mizanseni... Mevzuunun mükemmeliyeti ve bilhassa baş rollerdeki FREDERIC MARCH ve KATHERlNE HEPBURN gibi iki dehakar artistin san'atlarının inzimamile bütün bütün seyircileri gaşyedecek olan MARiE STUART (Kraliçe Meri) Fransızca sözlü şaheseri göstenneğe başlıyor. Hayatın şayanı hayret bir surette sinema perdesine inikası... Aşk ve dram sahneleri... Kraliçe... Kadın... Maşuka ve muztarip olmuş bir kadının ihtirasları... İlaveten: FOX JURNAL. Yerlerinizi evvelden aldırınız.", Tan G, 11.3.1937, 4"



dehalı | ...doğruyu ve iyiyi tam bir şevkle aramak ve içini temiz tutmak yoliyle yarıtıcı kudretin büyüklüğünü çok yakından duydu, en yüksek ideallerin aksini kalbinde buldu, hassas ve dehalı ruhiyle ilhamlar topladı. A E Yalman, beraklığa doğru, istanbul 1957, 60

s.






dehdehlemek | | İptida bir sefer başlattı Bağdat'a doğru; at kafalı çırpıları dehdehleyerek şaha kalkan Asakir-i Tayyibe..., | STorun, TereyağındakiKıl, 4.3.2008

f.






dehe | 1. BTS: daha 2. işte, aha | Memişten herşeyi, çifti çubuğu, davarı, sürüyü teslim alın... Dehe yol görünüyor, gidebildiği kadar gitsin!, | İHınçer, 1946, 10

ünl.






dehey | atı yürütmek için seslenme ünlemi. | Geç kalmışçasına atladı, dizginleri toparlayıp kamçısını hayvanların yeleleri üzerinde şaklattı: -Deheeeey!, | O Kemal, 1966, 50

ünl.






dehidrasyon | [D]eniz suyu içerek hayatta kalmaya çalışsalar da yaz güneşinin altında dehidrasyondan hayatlarını kaybettiler., | M, 12.7.2012

a.






dehleme | kovma, işten çıkarma. | Partinin boylu boyunca yattığı gecenin sabahında üç Büyükbaş Müdür, büyük başlarını başbaşa vermişler, uykulu gözlerini oğuşturarak konuşuyorlardı. 'Olan bize oldu. Yeni hükümet bizi dehlemeden istifa etmeli en iyisi.' 'Ulan nene gerek senin parti içi muhalefete karışmak!., | NGüreli, 72

a.






dehlemek

f.
sepetlemek.*


"Nasıl olsa, icradan mal kaçırır gibi şehre dehledikleri karpuzlar kendi önlerine konmıyacağı için hiç aldırdıkları yoktu.", Çalıkoparan, 23"



dehlemek –i | 1. Hayvanı | deh diyerek yürütmek | Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi. - O. C. Kaygılı | Kendisi de yerine atlıyarak kalın nezleli sesi ile hayvanları dehledi., | PerideCelal, Yıldız Tepe, 1945, 12 2. işten çıkarmak, kovmak | Ben bu beyni yıkanmış kadını çoktan dehlemek istiyorum ama, bir türlü yapamıyorum., | YusufYıldırım, İnanmıştım, 1976, 316 | Atı dehlediler. Kamil beyle Hüseyin ağa, atın iki yanında yürüyorlardı. / Sonra Ali Kadir`in yaptığı gibi katırı dehledi., | G Dayıoğlu, Fadiş, 62/84 | Hemen evin kuytusundan ekmek torbasını alışı, kel eşeği dehleyip kıra varışı, gölgesi serin uykusu derin ahlatın altına uzanayım derken Safoğlan'ın çıkagelişi gelmiş gözlerinin önüne., | H Aycın, Esrarname, 6

f.






Dehlemek | Sepetlemek. | Nasıl olsa, icradan mal kaçırır gibi şehre dehledikleri karpuzlar kendi önlerine konmıyacağı için hiç aldırdıkları yoktu., | Çalıkoparan, 23

f.






dehletmek | Erkek arkadaşlarına bedava dehlet ama sıra evleneceğin adama gelince ev, araba, yüzük ve mehir iste Biz buna patlak yüzsüzlüğü diyoruz, Bekaret Savaşçısı @Bkaretsavascisi Parodi hesabı, 6 May 2025, X

f.






dehlizsiz | Dehlizsiz ve tabakasız / Kör bir hayvan gibi / Rızkına etiyle yanaşan / Karanlık birevDir gövdem, C Zarifoğlu, | Ayna, ? , ?

s.






dehr

a.



"Budur dehr[de] âdet ki her kâmile / Eder nâkıs olan hezâr iftirâ.", bir el yazmasından"



Dehre | tahra. | Lafıma kulak ver Mahmudo / Bu kavaklar bugün budanacak / İşte dehre / İşte nacak / Bu kavaklar bugün budanacak., | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 13

a.






dehşet | dehşete gelmekdehşete düşmek, dehşete kapılmak, çok korkmak. | Yanında bomba patladığını sanan Efendi Mansur dehşete geldi, cılası bozuldu., | Orhan Kemal, Sarhoşlar, 71

dey.a.






Dehşet verici | Dehşet verici olan, kadının bütün ailesini öldürüp, evini yakıp, her şeyi terk etmesi miydi, yoksa uzun yıllar evli kalmış, çok çocuklu, bütün ev kadınlarının aynı cinneti yaşamları boyunca en az bir kere düşlemiş olması mıydı? , | B Uzuner, Karayel Hüznü, 1993, 27

s.






dehşetlendirmek | Bihruz Beyin rahatsızlığı kadını vehle-i nazarda fena dehşetlendirdi., | R M Ekrem, Araba sevdası, 1898, ?

f.






dehşetlenmek | Nerede idin? sözünü tekrar ettikten ve kız tarafından korkakcasına bir şaşkınlıkla: Öyle kızma ki biraz aklım başıma gelsin de uğradığım belâyı hikâye edeyim, cevabını aldıktan sonra, tavırları dehşetlenerek, sesi gittikçe şiddet bularak: Başına gelen belâyı mı nakledeceksin? , | N Kemal, İntibah, 149

f.






Dehşetli | aşırı, pek ziyade | Evet. Dehşetli zengindi kendisi. Şimdi yeğenimin durumu bu. Doktora anlatmanı, sonunda da tavsiye etmeni rica ediyorum Bön'cüğüm. Belki beni kırar, fakat seni asla. Tamam mı? , | Ediskun / Dürder, Dostum Şey, 10

s.






deistik | Bu deistik inanca göre Tanrı, yeri ve göğü yaratmıştır, ondan sonra köşesine çekilmiştir. Dünya, bir saat gibi yapıcısından bağımsız olarak kendi kendine çalışmaktadır., K Canatan, 2005, 23

s.






Deja lu | Sanki bir deja lu sözkonusuydu burada; sanki burada okuduklarımı daha önceleri bir yerlerde okumuş gibiydim. / Genellikle, bunun kendini daha önceden görmüşlük duygusunda gösterdiği söylenir. Ben hiç dêja vu denilen bu duyguyu yaşamadım. Benimkisi, hep 'daha önceden okumuşluk' duygusudur., | H Yavuz, Toarmina, 77/78

a.






dejavu hali | Bitimsiz bir dejavu hali., | ETokgöz, R, 09.03.2009, 3

a.






dejenerasans


bk. dejeneresans: yozlaşma, soysuzlaşma.


"Kısa konuşmayı severim, var ol! İnsanlann bedbahtlığına zaten natika kuvveti ve üstünlüğü dedikleri zararlı kabiliyet sebep olmuştur. Bunu sair hayvanlara karşı yüksek bir imtiyaz sayarız, hatalı bir görüş! Natika bir nevi dejenerasanstır, hayvanlar öyle bir soysuzlaşmadan masun kalmışlardır | konuşmadan bazı ses, işaret ve hareketlerle pek âlâ anlaşırlar | konuşmadıklarından dolayı da daha rahat kafa ile yaşarlar.",R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 49"



dejenere a/s*. | Hakikaten düşkün, ruhen malul olanlara, dejenerelere, biraz başka türlü muamele edilmesini anlarım., | R N G, Acımak, 20








dek





"evlerinin önü yoldur yolaktır, / başımızda dönen dektir dolaptır. /ellerin huriyse benim melektir, / ben yarime neler neler alayım.", Şanlıurfa türküsü"



dek | oyun, hile, tuzak. | Evlerinin önü bulgur sokusu, / Yel estikçe gelir yarin kokusu. / Yarim küçüktür cilve kutusu, / Ben yarime neler neler alayım., | Şanlıurfa türküsü. | deke düşmek tuzağa yakalanmak. | Al kanını Hasan döke / Yiğitler seyrine baka / Ömründe böylesi deke / Düşüp de sustuğun var mı, | Köroğlu, EGŞA, 142

dey.a.






dek durmak / tek durmakDek dur küçükten evde oturmaklığa alış / Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol, | E Vasıf, EGŞA, 205

dey.






dek kadar, denli. | O dek içtendir ki / Düşünce ve davranışı insanın içini ısıtır, | NHoca, DostKitaplar, 1967, 5








dekadan

s.



"O görünüş hoşa gider, arzuyu o hayal-i fener, hülyalı ve ümitsiz çehreler tahrike yarardı. Edebiyat-ı cedide, dekadan ve zamanın roman tipi bunlardı | bunlara âsik olunur, bunlar için ağlanır, inlenir, menekşe kokulu kâğıtlara nameler yazılır, gözyaşiyle ıslanmıs mendiller atılır, göğüsler kabarır, ahlar, oflar çekilirdi.", R H Karay Sonuncu kadeh, 1965, 102"



dekanlık -ğı | 1. Dekanın makamının bulunduğu yer | Sayın ... Fakülte Kurulu toplantısı aşağıdaki gündemi görüşmek üzere 7 Haziran 2017 Çarşamba günü saat 12.00'da Dekanlık'da yapılacaktır., | 7.6.2017 2. Dekanın yaptığı işi

a.






Deklaratif x | beyan edici, bildirici. | ... Madde 4) müttehid cumhuriyetlerden herhangisi, istediği zaman, ittihaddan çıkmak hakkını hâiz ise de, komünist hukuk-ı esasiye mütehassıslarından Derayençin, bu hakkın 'teşriî değil, yalnız deklaratif bir ehemmiyeti hâiz olduğunu' beyan etmektedir ..., | Türk yılı, 1928, haz. A Tekin, A Z İzgöer – 2009, 561

s.


fr.



deklemek | halk. Kuruçam dehlemek: idrak etmek, bilmek. | Katı mağrur olma, kendini dekle / Hallac-ı Mansur'a kaldın mı bekle / Koltuğunda gizle, koynunda sakla / Çıkarsa serine yâr Hasan dağı., | Borlu Kemalî Baba, 20

f.






dekmancılık -ğı | çocuk oyunu trt'nin tek kanal olduğu dönemde her pazar yayınlanan kovboy filimlerinin etkisiyle icad edilmiş çocukluk oyunu. , armonipolisi 26.9.2001, atkuyruklukertenkele, EkşiS | Bizim çocukken oynadığımız dekmancılık oyunu ise dizinin sözde çatışma sahnelerinden daha özenliydi., | Y Aytuğ, SbhGünaydın, 19.8.2015

a.






dekoder

a.
şifre çözücü.





dekoder | decoder çözücü. V Özdemiroğlu, MlCadde, 20.10.2011

s.


ing.



dekolonizasyon | Dekolonizasyon olamadı bu; Boerlerin halefleri, siyah halkı tam anlamıyla bir 'iç sömürge' konumunda tutmak için apartheid rejimini kurdu., | H Berktay, T, 29.2.2012

a.






Dekolte | Karşıki kaldırımda küçük bir çocuk, smokinli bir erkek ve dekolte bir kadın kendisine gülüyorlardı., | Samet Ağaoğlu, Heykeller, Varlık, 128 M Reşit | Dekolte vermekDekolte vermekten bile çekinmiyorlar., | Hürriyet 19.10.2022

dey.s.






dekolte bölgesi

b.a.



"Pirdolin Su Bazlı Nemlendirici Krem 50 ml (... ) Temizlenmiş yüz, boyun, dekolte bölgesine ve ellere günlükolarak sabah, akşam uygulayın.", Pirdolin, 5.5.2024+"



Dekolte bölgesi | Güneş lekeleri genellikle yüzde, dekolte bölgesinde, sırtta ve el sırtında oluşur., | D Avşar, HrKlbk, 26.8.2019

a.






dekolte kremi | kadın vücudunun dekolte yerlerine sürülecek krem. | Bu dekolte kremi bildiğiniz gibi değil, tek kelimeyle muh-te-şem! Shiseido Body Creator Aromatic Bust Firming Complex, göğüs ve dekolte bölgesini güzelleştiren yoğun, ipeksi kremdir. Bu krem spesifik olarak ... 1.7.2020, | https://www.makyajtrendi.com/blog/bu-dekolte-kremi-bildiginiz-gibi-degil-tek-kelimeyle-muh-te-sem_b-2452, 24.1.2022

a.






dekolte sever | Mehmet Ali Erbil'in dekolte sever kızı Yasmin Erbil bir 'Survivor'a gönül verdi! Yasmin Erbil ile Survivor Yiğit Poyraz'dan aşk pozu!, | Sbh, 3.2.2023

s.






dekompresyon hastalığı | derinlik sarhoşluğu, vurgun. scspf'nin halk arasında vurgun diye bilinen balıkadam hastalığına verdiği ad. deride kızarıklıklar, kaşıntı, ellerde ve ayaklarda uyuşmalar ve karıncalanmalar, eklemlerde ağrılar, eğer beyinde kabarcık oluştuysa duyularda bozulma meydana getiren belirtiler gösterir. Crescendo, 24.2.2002, EkşiS

a.






dekopaj

a.
xxx

fr.
"Ahşap boyama bölümünde ise dekopaj, çatlatma, stensil ve serbest fırça tekniklerini farklı objelerle uyguladık.", 14-20 haz 2004, S 118"



Dekopaj | Ahşap boyama bölümünde ise dekopaj, çatlatma, stensil ve serbest fırça tekniklerini farklı objelerle uyguladık., | 14-20 haz 2004, S 118

a.






dekorlu | Gazinoların, kebapçıların ve oyun salonlarının tel örgüleri de moderen* dekorlu duvarlara dönüştü., | NGüreli, 53

s.






dekorsuz | dekoru bulunmayan | Soldan bir aktör, sağdan aktris, dekorsuz bir sahne baktılar, bakındılar..., | MSeyfi, YürüyüşD, Sayı9, Sene1, Mayıs 1931, Samsun, 5

s.




GTS-



dekota | Dakota. | Tuzlu dekota ay çekirdeği 7 TL, | Şanlıurfa, 17.8.2015?

a.






dekovilimsi | dekovili hatılatır. | Trenimsi, dekovilimsi şeyler, kömür yüklü olarak caddelerin ortasından limana gidiyorlardı., | Hacıhasanoğlu, 1954, 17

s.






Dekûkî | Mesnevide bir öykü kahramanı. | Ey Dekûkî, süratle git ve sus! Duyup anlayan kulak kıtlığı varken daha ne kadar söyleyeceksin? / Âşık, zeminde değil gönül yurdunda sefer eder., | A Akpınar, 2007, 143/144

a.






dekupaj / deküpaj / dekopaj | découpage. Dekupaj testere. | Çevresi boyunca kesme ve parçalara ayırma işlemi., | Büyük lügat ve ansiklopedi, 1985, 470 | Fabrikamızın girişini süsleyen beton dekupaj, dostluğundan onur duyduğum Bedri Rahmi'ye aittir. Büyük usta kendi elleriyle betona biçim verirken, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hulki Alisbah, Fabrikamızdaki Rotary..., | Vitali Hakko, Hayatım, Vakko, 1997, ? | dekupaj | Sabaha karşı Harem'deki otobüs 'gar'ında başlayacak, bir sonraki sabaha yaklaşırken Rumeli Feneri'nde bitecek bir filim için ayrıntılı dekupaj çalışması. Başoyuncu: Kent. Yardımcı oyuncular: Kalabalık, bulvar ve sokaklar, çatılar ve yeraltı boruları, yağmur, deniz, karanlık ve ağaçlar. Ayrıntılı, titiz bir ses dökümü eşliğinde. Filmin tek konusunu ..., Enis Batur, Bu kalem melûn: deneme, 1997, 66 | dekupaj testere bk. Dekopaj. | 1913 Griffith'in 'Bir Milletin Doğuşu' adlı filmiyle sinemada anlatım vücuda geldi (Dekupaj, montaj, değişik planlar vb) (ABD), Hürriyet ansiklopedik yıllığı, 1973, 559 | Tuval üzerine çizilmiş ışıkları, canlı tabloları, kesik akışı ile | Doktor Caligari, Méliés filmleri gibi fotoğrafla tesbit edilmiş bir tiyatro oyunu görünümüne bürünmüş ve filmde dekupaj; fotoğraf direktörü Hameister'in ..., | Tarık Dursun K, Ünlü sinema rejisörleri, 1963, 87 | Simetrik ya da mütenazır yerine denk durumlu, konkav ya da mukaar yerine içbükey, konvergen'e yakınsak, dekupaj'a kesi, perspektife görünü sözcüklerini öneriyordu. Yıllar yılı köşesinde unutulmuş bu yaşlı bilgini Talât Halman hatırladı., | Türk dili, Turan Erol, Yitirdiklerimiz, 1971, C 25, 301

a.


fr.



dekupe edilmek | Görüntü dilinin gerektirdiği gibi hikayenin dekupe edilmediği, planlanmadığı, bir reji anlatımı var ayrıca-., | Telesiyej, T, 9.2.2012

bf.






delânnı olmak-Teh, dedi, teh teh teh... Tüm delânnı olmuşsun bire herif., | ., | OrhanKemal, Sarhoşlar, 58

dey.






Deleme, Dönbaba, Fırıldak, Fırdöndü, Kaytan, Tutturamanço, Vızırdak, Yanardöner. Hüdavendigar Onur, 29.12.2019








deleveraging | hafifleme | Kısacası carry-trade pozisyonları kapatılıyor ve bir borç hafiflemesi (deleveraging) yaşanıyor., | HGüneş, Milliyet, 17.8.2007

a.


ing.



delgeç ci

a.



eylül 1. 19. yüzyıl ince marangoz maktabı. 2. Osmanlı ahşap saplı dülger delgeci. 3. Kuyumcu tipi iplik kemane matkap.



deli

s.
mec. sert.

tr.
"Balıkpazarında hep o yaygara / -Derya kuzusu torik sardalya pul pul- / Ilık lodos deli poyraz zengin fukara / Her şeyiyle gönüllerde sultan İstanbul", İlhan Geçer, 1986, 83"



deli


aşırı ölçüde.


"Alinazik deli acıymış!", Türkan Gedikli, 21.06.2024"



deli | Deli zır deli zırzır deli köpe sıçsın deli ++ | Deli | kaygı veren, endişe uyandıran. | İnanmaz ilkin anacık / Sorar sorar nerde. / Mumca yanar gözleri / Anacık deli düşüncelerde, | Dağlarca, Kuş Ayak, 1971, 216 | Deli velidir kalıp söz. | Deli velidir' (holy fool) anlayışı dünyada yaygınmış. Ama her aklını yitiren kişi velî mertebesinde görülmez. Akıl adamı terk ederse 'deli' derler. Adam, aklı terk ederse 'meczûb' derler. Yani hakiki cezbede de şuur var., | Türkan Alvan, 7.7.2021, twitter | yedi deliler dokuz oturaklılarBir grubun hepsinin, örneğin bir ev halkının üşütük ve deli olduğunu belirtmek için kullanılan deyim., hezarfen, 17.5.2005, EkşiS, KanalD, HayatNelereGebe, 23.12.2015 delinin zoruna bak ADS- | ... istiyor. Delinin zoruna bak!, | 10.5.2016, sokaktan deli gibi deyim | Eskiden gazeteye elimi bile sürmezdim. Şimdi deli gibi gazete okuyup gençlik sorunlarıyla ilgili yazıları özenle ayırıyorum., | İpşiroğlu, 106 deliye her gün bayramDeliye her gün bayram oluşu gibi, keşke her gün seçim yapılsa diyorduk., | NGüreli, SO, 8 | Deli alaca sever atasözü | Deli alaca sever yani, | A K Kandemir, vatsap, 30.9.2019 | Deli olmak–e birini çok sevmek, birine tutkun olmak. | Yağmur yağar akasyalar ıslanır / Bulutlar uçuşur geceleyin / Ben yağmura deli buluta deli / Bir büyük oyun yaşamak dediğin / Beni ya sevmeli ya öldürmeli., | Gülten Akın, Deli kızın türküsü, ? | deliye her gün bayram | Deliye hergün bayram, dahiye iki günde bir!, | İsmail Bayazıt, | https://www.star.com.tr/.../deliye-hergun-bayram-dahiye-iki-gunde-bir-yaz..., 08.08.2013 | deliyi ne s.k ne deliye s.kil 05.09.2011 Marangoz Mustafa, Hanefi Kayan komşusu

dey.s.






Deli bat bat otu ağu 28.04.2025








deli divane gibi





"Unutamıyorum, yemek boğazımdan geçmiyor, uyku uyuyamıyorum. Günlerdir deli divane gibi orada burada geziniyorum işte.", İ Kalkan, Onlardan Biri, 2018, 23"



deli dokunulmazlık -ğı

a.



"Sade taraftar değil. Onun ayni zamanda deli dokunulmazlığı var. Bu kendisi için bir emniyet vesilesidir.", Kaptan Paşa, 1954, 119"



deli edici | Sessiz, deli edici savaş devam ediyordu., S Maugham, 1959, 61

s.






deli lider hastalığı | siy. | Onda Prof. Dr. James Toole'un tarif ettiği 'mad leader disease' yani 'deli lider hastalığı' olabilir., Aytun Çıray, T, 7.8.2014

a.






Deli Musannif | 16. yüzyılın büyük şairi Baki, | Divanında çağdaşı Emri'ye iki defa fena takılır. İkisi de küfürlü. Birinde şöyle diyor: | Kaldı bucakda eskidi divanun Emriya / Söz yok egerçi bî-bedel ü bî-nazîrdür / Anı Deli Musannife bağışla sen heman / Varsun g.tüni silsün o da bir fakîrdür., | Ağaoğlu_Azad @azad_agaoglu, 7.11.2022, twitter

a.






deli saçmalığı

b.a.



"-Cemşit haklı çıktı | bunaklık benimki! Basbayağı bunaklık! Çocukluğumda okuduğum veya piyesini seyrettiğim "iki öksüz kız", "Fanfan ve Klodine" ayarı, deli saçması melodramlarda bile bu kadar hayal genişliği, dramatik vak'a hünerbazlığı yoktu.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 98"



deli tepek krş. Vkisözlük: deli depek (belirtme hâli deli depeği, çoğulu deli depekler). [1] (halk ağzı) (Sivas ağzı) Dengesiz insan. DS: depek Sapık anlamındadır ve deli kelimesiyle birlikte kullanılır: Çocuk sen deli misin depek misin, nesin? . DS: Bel denilen tarım aracının ayakla basılacak tahta kısmı. | Hele ablamın, annemin kullandığı şampuanlara; -Para tuzağı, der. Dünyanın parasını veriyorsunuz o deli tepek şeylere, sonra saçınızda nah kepek oluyor., M İzgü, AAG, 2007 (1994), 61








Deli zır deli zır zır deli küpe sıçsın deli

tekerleme*



"Deli zır deli zır zır deli küpe sıçsın deli."



delibal | Hani delibal diye bir şey vardır; arılar bunu vahşî ormanların zehirli çiçeklerinden toplarlar; şekil ve çeşnice ötekinden farklı olmadığı için, yiyen zavallılar zehirlenirler. İşte ben de Cemile'nin bir delibal olduğunu bilmeden onu tatmak hatasına..., | SâmihaAyverdi, Son Menzil, 1943, 196 | çalar dudaklara yay delibalı / sular rakılara devrilir elde, | Ymiraç, 1981, 20

a.






Deliboran | Bir akşamüstü alacasında / Çırpınsın Çobanyıldızı işlemeli mendil / Deliboran bir rüzgarda., | Ahmet Ada, Gün doğsun, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 256

s.






Deliboranoğlu | Arslan: Benim babam Deliboranoğlu Batur!, | Tecer, 1969, 78

a.






delice

s.
delininki gibi, deliye yakışır.

tr. deli+ce
"Yâr yatışı nicedir? / Nice ola ki Sultânım, uyku yok / -Kaç gündür kaç gecedir- / Her hâlim delicedir.", Ş Belli, 1962, 50 | "Taşra kızının deliceleri", Türkân İldeniz, 1966 (Kitap adı) || "Av ve avcı. Dikkatli bakarsınız Saz Delicesinin peşine düştüğü Kındıra Kamışçınını* görebilirsiniz Saz deliceleri sazlıkların üstünde ani sortiler ile kendisinden saklanan kuşların panikle kaçmasını sağlar. Kaçarken otların arasından çıkan küçük kuşlar da yırtıcının hedefi olur", @alpertuydes, 28 Eyl 2019, Twitter"



delice

s. / z.
1. Deli gibi, deliye benzer.


"Delice bir sevda, delice bir tutku bu / İçimde sancısı, yüreğimde korkusu / Öylesi sardı ki, bu hırçın sevda beni / Kaçamam susamam, kapalı kaçış yolu... ", Ege, Senden Uzak, 1995 | 2. z. "... delice sevdim , yal nız senin oldum . Halbuki sen hiç üzülmeden başka bir ka- dının fotoğrafını gösteriyorsun ve yine beni öpmiye çalışıyorsun. O zaman Bedri cüzdanının gizli gözünden aldığı resme baktı | bu, açık yakalı robu ..", Ahmet Cennetkaya, Acı Zafer (Aşk Hikâyeleri), 1952, 60"



delice | Akdarı fakat içinde buğday arasında olan muzır ot tohumlarından İrez (delice) var. Canım akdarıda hiç delice olur mu? dedi.Ha... Ekmeği yumuşak düşsün diye biraz arpa karıştırmıştım., | H M Selekler, Yarımasrın arkasından: Antalyada Kemer melli -İbradı Serik, 1960, 154 | Otların içinden yürüyüverdi yokuş aşağı, can alıcı kızıllıktaki gelinciklere, katırtırnaklarına, papatyalara, diz boyu delicelere sürüne sürüne indi., | DCeyhun, 31-2 | Metruk mezarlıklara sapmalıyım sonra... Ayrık otları, deliceler, çekirgeler, ısırganlar ve vahşi dikenler arasınnda yol almalıyım. Vakit ikindi, aylardan eylüldür..., | N A Gökduman, 103

a.






delice armudu | Bizim orda da delice armut vardı. Ama aşısız armuta mı deniyordu bilmiyorum. / Ben aşı işi yapıyorum. Aşısız armuda ahlat denir. Bazı yerlerde boz armut olarak da adlandırılır 25.7.2023, twitter | NOT; Aşılanmamış zeytin ağacına | delice denir. Marshall yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa'ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam(çıra) fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi.

a.






delicedoğan | bir cins yırtıcı doğan. | Sen ömrünün her anını, Allah Tealanın emir ve yasaklarına uygun davranmamakla heba ediyorsun. Böyle olunca da durumun delicedoğana benziyor. Bu kuş, leş arar; leşi bulduğu zaman da üzerine konarak ondan yer., | Gelin tacı, 22

a.






Delicesine | Adnan – (Ellerine sarılarak) Seni delicesine seviyorum., | Güntekin, SY, 141 | Ona İnciden söz açmayı, üç yıldır delicesine bir sevginin içinde yaşadığımı anlatmayı ne kadar isterdim., | O Hançerlioğlu, 1956, 12 | Yürüsem hepsi koşar ardımdan / Çocuklar gibi delicesine., | C Külebi, Yurt, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 123 | Yüzüne vuran rüzgarla birlikte delicesine koşuyordu., | Medine Turan, Yek se düm, Açık Pencere, 3 | -Evet, Muhittin Beyle evlenmek isteyişimin sebebi onun yalnız mevki sahibi, zengin, zeki bir adam olması değildir... Pek öyle delicesine diyemem ama, bu zâtı seviyorum da., şu halde onunla evlenmek isteyişim fena bir hareket addedilemez., | R N G, Tanrı Misafiri, 150 | Bülent benim ilk ve son sevgilimdi, onu derhal ve delicesine sevdim, benim için ondan başkasını artık sevmeğe imkan olamazdı., | Saliha Öz, 82 | Onun şu andaki mutluluğunu delicesine kıskanıyordum., | O Hançerlioğlu, 1959, 30 | Katırlar çifte atar delicesine / Çiftelerin ucu bir avuç çamur / Kutnu fistanlı gelinler siler alınlarınızı, | Ş Belli* | delicesine arzulanan kavuşmaların adamıyım., | Alişan Ata, 2000, 79| delicesine | Öyle aşık oldu ki, Mıçılanın sesini her nerede duysaydı, delicesine koşar onu dinlerdi., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsani, 265 | Dışarıda yağmur yağmaya devam ediyordu, gecenin en koyu deminde, pencerenin camında bir gölge boşluğa delicesine sarılıyor, duvarlar aynı ismin yankısını omuzluyordu., | Mehmet Kanat, Vaveyla, S 4, 16

z.






Delici | Adam ısrarlı, delici gözlerini doğrudan bana yöneltmişti., | T Polikar, 1997, 16

s.






delideşik | delifişek gibi. | Görseler, sezebilseler, konuşacak bir konu başlığı ortaya atmanın ve paylaşmanın delideşik sevincini..., | YErdoğan, 20

s.






deliğe tıkılmak

dey.
argo. hapse atılmak.


"Pandufla - Kalabalıkta ceplerden bir şey aşırmak, yankesicilik: Ne dersin anam, bugün pandufla falan olmadı, ekmeği suya banıp yatalım: Pandufla falan derken yakayı ele verip deliğe tıkılacaksın, ondan sanra artık ara çaresini. Panduflacı Kalabalıkta ötekini berikini çarpan, yankesici: Eminönünde pek dalgın yürümeğe gelmez, insan panduflacıya rast- larsa keyfi derhal tamamlanır | şu adam eskiden ... ", Halkbilgisi haberleri, S 37-38, 1934, 65 "



deliğe tıkmak

dey.
argo. tutuklamak, hapsetmek.


"... deliğe tıktı!. Dün Kadriden, şirket vapurunda itilâf zabitlerine mahsus yere oturdu diye, on lira ceza aldılar ... Geçen hafta bir işgal zabiti de Kadıköy vapurunda kendilerine tahsis edilen mevkide yer bulamadığı için ileride ... ", R N Kestelli, XX. asır, 1932, 276"



deliğe tıktırmak | tutuklatmak, hapsettirmek. | +-Yazık mı! Böylesini deliğe tıktırmak sevaptır., | Güntekin, Damga, 107

argo






delik | hapishane. | Dinim hakkı için her deliğe girişte gözüm seni arar., | Güntekin, Damga, 123

a.argo






delikanlıca | Adımlarını, karla kapanmaya yüz tutan yarı donmuş su birikintileri içinde onyedi yaşının delikanlıca hızıyla atıyordu., | O Hançerlioğlu, 1959, 4 | Öncelikli olarak karakterin | açık sözlü olduğu üzerinde ortaklaşılmış tanımlamalar mevcuttur. Örneğin katılımcılardan E3 (Memur, 35) | Bir kere çok açık sözlü bir karakter, aslında tamamen sansürsüz diyebilirim, kendisine hiç sansür..., | İ Ö Kılıç, Seyirci deneyiminde film tercihini etkileyen Motivasyonlar ve ..., ? ?

s.






deliklibayır y.a.








deliklitaş kaya adı | Trabzon | şimdi ötekiler / deliklitaşda / bir küçücük oyuğa / sinmiş beklemede, | YMiraç, 1981, 42

a.






deliksiz uyku | Yatağına girdi, deliksiz bir uykuya daldı hemen., | S Maugham, 1959, 33 | Aylar sonra dün gece ilk kez deliksiz bir uyku uyudum., | F Ulay, 1988, 72

a.






delil | kılavuz, rehber, mihmanda. | Limana çıktık, şehre girerken pasaportlarımız kontrolden sonra artık delillerin eline girmiş bulunuyoruz., | M N Ak, Hac Yolunda, 37 | Kaç senedir gittiğin hac yollarını biliyorsun, sağlam yolları. Bize delil olacaksın, bizi götüreceksin., | Türkmen/Cemiloğlu, Mevlütİhsani, 166

a.






delilendirmekf. TDK+ delilendirme işini yapmak; deli etmek | +Çıkar dedik lan! Delilendirme beni!, | ArapAbdo, 20








delilenivermek

b.f.
birden bire delilenmek, öfkelenmek.


"Gönlü Osman'a yatanlar | 'Hemi Osmancık ev, bark edindi | gücü artar, delilenivermeleri azalır' demekte, ötekiler de bu söze: 'Huy canın altındadır' diye karşılık vermektedirler.", T Buğra, Osmancık, 2014, ?"



Delilenivermek | Gönlü Osman'a yatanlar; 'Hemi Osmancık ev, bark edindi; gücü artar, delilenivermeleri azalır' demekte, ötekiler de bu söze: 'Huy canın altındadır' diye karşılık vermektedirler., | T Buğra, Osmancık, 2014, ?

bf.






delilenmek

f.



"O zamanlar gözlerim uykuda idi ama uyanıktım. Ne söylediğimi bilirdim de kalkıp oturamazdım, konuşamazdım. Tek başıma dolaşmayı severdim. Herkes beni delilenmiş sanırdı. Kimseyle konuşmazdım çünkü.", San, Hicranî, 237"



delillendirilmiş | delil ile donatılmış, delilleri sağlanmış 25.02.2024+

s.






Delillendirme | Hollanda'da müzayade evinde satışa sunulan ve Türkiye'den yasadışı yollarla çıkarıldığı belirlenen Şile Bozgoca Camii'ne ait tarihi kitabe, Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanlarının delillendirme çalışmasının ardından ana vatanına geri getirildi., | Cumhuriyet, 30.9.2022

a.






Delillendirmek | Delil ile doğruluğunu göstermek. | Fikrimizi daha fazla aydınlatmak ve delillendirmek için bu kanunnamelerin ne maksatla ve nasıl toplanmış olduklarını tetkik etmek lâzım gelir., | Türk Tarih Kongresi, 1943, S 3, 512

f.






delilli ispatlı | Sedat Peker, 10000 tane araştırmacı, karıştırmacı gazetecinin yapamadığını yapıyor! 25- Lan pambıkören, senin bile bilmediğin ailenle ilgili bende ne hikayeler var (hepsi gerçek delilli ispatlı). Sen namuslu olmadığın için seninle hesabım var. Lan namusu maaşı kadar olanlar, ölsem de benden kurtulamayacaksınız. BENDE SÖZ NAMUSTUR..., | Uyandırma Servisi @uyanhadi_, 2.7.2022, twitter

s.






delillik –ği | rehberlik. | Bu ziyaretleri de tamamen bitirdikten sonra yine otomobillere binerek Mescid-i Haram'a gelmiş ve bize delillik vazifesini yapan Hasan Anber ismindeki ata sonsuz hürmetlerimizi arzet(miş)tik., | M N Ak, Hac Yolunda, 90 | Efendim, ailesiyle Mehmet Efendi oğulları da gitmekte olsun, hacılara delillik yapıyorlar., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 168

a.






Delilo | Bahar kışkırttı mı dağları / Bir arzun mu kaldı uçarı / Başkaldıran davulları ara / Yaralı bir kuş gibi çırpınan mendilleri / Üçayakta horanda deliloda Ahmet Ada, Gün doğsun, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 256

a.






Delim | delme işi. | Kulak delimi yapılır., | 17.8.2015, camekandan

a.






Delimsek | Kimilerine göre de hızlı, delimsek Ali, dünür gönderip söz kesme, nişan, düğün, gibi zaman alıcı gelenekleri beklemekten, sabırsızca kaçırmıştı Gökçen'i. Olay olsun, erkekliğine ün katsın diye yapmıştı üstelik bunu., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Bayan Ali, 44

s.






delirgin | belirgin şekilde deli. | Çevirip delirgin bir ağ gibi beni kendimle / Çok yüksek bir yapıyı ansızın oynatır gibi, | RahmiAkseki/Rİmrahor, UŞA, 60

s.






delirme

a.



"Aşk ve delirme birbirine ne kadar da yakındır... ", K Gündüzalp, CumKitap, 6.7.2023, 8 "



delirmelik | Ufak bir kız çocuğu peşimden koşarak 50 TL uzattı 'abla paranı düşürmüşsün'. Düşürmedim dedikten sonra 'sosyal deney yapıyoruz da' dedi. (Ekibin yaşı 4-7) Tam delirmelik bir çağ bu., | @Tubaydemir, 24.10.2022, twitter

s.






delirtmek | İnerken kendinden aşağı / şehri delirt istiyorum. , ÇığlıkD, Y 2, S 5, 6

f.






deliryum | Yaygın durumlar, uyum bozuklukları yüzde 34, deliryum yüzde 17 ve major depresyon yüzde 14 biçiminde sıralanıyor., Murat Koç, B Pehlivan, MlCadde, 27.12.2020, 2

a.

tıp




deliryum GTs-a. | Akut organik beyin yetmezliği. Bellek ve algılama başta olmak üzere bilişsel global bozulma, bilinçte azalma ya da dalgalanmalar, dikkati sağlama ve yönlendirme kapasitesinde bozukluk, yönelim bozukluğu, küntleşme ve düzleşme dahil olmak üzere çeşitli afektif belirtiler, ilgisizlik, ajitasyon gibi davranış değişiklikleri, uykusuzluk ya da aşırı uyku gibi uyku ritmi bozuklukları ile seyreden bir bozukluktur. 22.05.2004, lanista, Ekşi S | Ama daha ziyade deliryum ile demans arasındaki sanatkarane sahada kol gezen bu şahıslar,-., | İOAnar, 2013, 30



tıp




delişmek | Çünkü düştü yollara. Vedalaştı eski kendisiyle ve yenisini yarattı. Değişti desem yetmiyor dönüştü desem kulağıma hoş gelmiyor. / Gittiğin yere, delişerek gidersen, geride bıraktığından çok daha fazlasını bulacaksın. DELİŞTİ bizim adam., | YılmazErdoğan, M, 28.8.2016

f.






delişmen | Geniş avlumuzda delişmen taylar oynaşır dururlardı., | VSevim, 109

s.






dellenme | Son yıllarda erkeklerdeki 'dellenme'ye benzeyen bir başka dellenme de 'kentli-laik-modern' orta sınıflar arasında yaşanıyor., | AGörmüş, T, 2.9.2011

a.




TDK-



dellenmek | deli olmak, çıldırmak, çileden çıkmak. | İnsan neden başkaldırır, insan neden dellenir, insanda neden öfke ve şiddet eğilimi oluşur? , | SSamancı, T, 15.4.2011

f.






delleşimsel

s.



"Tabii ki, hem herkesin bir psikiyatristi var | delleşimsel törpüşümlük", Turan Bozkurt, 26.1.2019, rindan vatsapı"



Delleşimsel | Tabii ki, hem herkesin bir psikiyatristi var; delleşimsel törpüşümlük, | Turan Bozkurt, 26.1.2019 vatsap








delloy ünl... bkz. delilo | yepyeni bir horon sarmalarcasına / delloy'u lorke'yle* kucaklar gibi / dadaloğlu* hırkasını sarıp bedenlerimize / buluruz nurhakların* bağrında başkalaşan çiçeği, | TekinSönmez, yansıma35/1974, 283 | DELLOY Erzurum'dan Kemahtan delloy delloy delloy can / Yar gelir oynamaktan delloy delloy delloy can / Kızın parmağı şişmiş delloy delloy delloy can / Def çalıp oynamaktan delloy delloy delloy can., | S Bulut, Erzurum çarşı pazar, 1997, 83








delüks | Oranın üstü açık etrafı kapalı, buranın da tamamı açık. Orası lüks, burası delüks., | BTSalihoğlu, 2014, 14

s.






delüzyonel | Bu rahatsızlıklara mani, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, delüzyonel bozukluk, epilepsi başta olmak üzere beyin hastalıkları gibi örnekler verilebilir., | EGöka/Küçükkılınç, 26.6.2012 eposta








dem

a.



"Yine bugün vardım dost seyrânına / Açılmış erenler demi bir yana / Gözleri Yasindir kaşları Rahman / Sure-i İmranın 'lâ'mı bir yana.", San, Hicranî, 195"



dem | dem çekmek| Hasretle anarım -şafak zamânı- / İstanbula vedâ ettiğim anı; / Kurcalar içimde derd-i hicrânı, / Uzakta bir kumru dem çekiyorken!, R T Bölükbaşı, Cunyada bir sabah şafak sökerken, ?

dey.a.






dem | elbette tevekkül edelim ve elbette | dem bu demdir diye kendi kendimize telkinde bulunalım ama bunların yanısıra yapabileceğimiz çok önemli bir şey daha var: zihnimizi müspet şeylerle sürekli meşgul etmek!, Yusuf Özaslan, H B Çiçek, 01.08.2020, Rindan

a.






dem far. | 1. nefes, soluk. 2. | 2. Herhangi bir nağmeye sürekli şekilde eşlik eden ses. 3. | zaman, an, çağ. 4. | içki. 5. | mus. Neyin en pest sekizlisinde kaba rast ile yegâh perdesi arasındaki sesler.| dem vurmak -den (Genellikle seviye ve imkânının üstünde olan şeyden) Bahsetmek, söz etmek, konu açmak.

dey.a.






dem I | (Ar. dem | kandan) [Renginden dolayı bu adı almış olmalıdır] | 1. Haşlanan çayın rengi ve kokusu bakımından aldığı tav. 2. Haşlanıp kıvâmını bulmuş çay: | Bana sâde dem koy. | Demini almak: (Çay için) Gereği gibi haşlanıp kıvâmını bulmak. | Ağlayacaktı. Eliyle çabuk çabuk | git git diye işaret edip sırtını döndü. Köpek handiyse kalkışacaktı. Geri geri gittim. Bölmeyi kıvrıldığımda garsonu demlikteki eskimiş çayı çöp tenekesine dökerken gördüm. Beni ayırdedince yarım dönerek: -Çay isteyeceğinizi ummuştum, dedi. Taze dem hazırlayacaktım., | A Özyalçıner, Sur, 59

a.






dem II | Ne güzel ölüm saati idi. Acaba bu mukaddes gafleti bir daha tadabilecek miyim? Çünkü o 'dem' hayatta hiçbir usancı ve acısı olmıyan bir gence, ölümün her türlü zeval, gurbet ve ayrılık tasalarından uzak, hayattan daha sevimli göründüğü bir şevk 'dem'i idi., | F R Atay, Yeşil, 85 M Reşit | İzninizle ben tâ en başa gitmek istiyorum: Hani Özcan'a: -Biz nereye gittik, o bizimle konuşan hanım kimdi? ' diye sorup da onun: -Samiha Ayverdi hanımefendiydi!' cevabını verdiği demlere!, Aren, 2013, 85

a.






demagandize olmak | Hamdü senâ= Şükran ve övgü. Bütün dinlerde övgü de var. Yaratıcının ikisi[ne] de ihtiyacı yok. Bizim demagandize olmamız için yararlı (Entmagandisierung), | @h_hatemi, 15.4.2023, twitter

bf.






demâl | gübre, fışkı, hayvan tersi, pislik. | Fen, uzun müddet tedkikat ve teftişatı neticesinde demâl-i hayvanî ve nebatî ve muhtelita arasında en münbit ve en müessir demalin demal-i beşerî olduğunu anlamıştır., | Avanzade, Sefiller, 1336

s.






demans BTS- a.Ta ki demans başlayana, ani öfkeler hortlayıncaya kadar. AyçaŞen, T, 18.3.2012






bts-



demarke | Demarké. spor sıyrılmış, boşta kalmış | Yine demarke vaziyette yakalandım., | FeryalPere, R, 18.9.2012

s.


fr.

GTS+



demci | demlenen. İçki içen. | ... Aydın Boysan , Deniz Kavukçuoğlu'nun da bulunduğu rakıcı teşkilatın Demciler Akademisi adıyla hitap ettikleri Seviç , bugün eskidikçe değerlenen , ancak daha çok turistik çerçevede hizmet veren bir meyhaneye dönüştü ., Tan Morgül, İstanbul Meyhaneler Rehberi: İstanbul Meyhaneler Rehberi, İstanbul ? , 76, 10.12.2024g

a.






deme

a.
söz, laf, konuşuk.


"Muammerin demesidir / Aşkta sakınmak olmaz / Olursa aşk olmaz", Haydar Oğur, 1994, 37"



deme | Ağzından duydum, yarın buralara gelecekmiş ve bent işini halledecekmiş, öyle dedi. Dedi ve benim 'Yok hayır olmaz öyle şey, etme eyleme.' demelerimi dinlemedi. Yani bilesin diye söylüyorum, o gelecek..., | N Sökmen, Hayalonya, 22

a.






deme gitsin kalıp söz. | Hele bu kızın öyle umacı gibi gidişi o kadar zıddıma dokunuyor ki deme gitsin. Anası da adam değil ki, kadın olsa biraz kızının çekisine düzenine bakardı. Hele kardeşim onu bir kere sokağa çıkarken görsen orta oyununda zenneye çıkmış yaşmaklı maskara zannedersin., | K D, E Ülgen, 246








demeç | mülakat. | ellerim başbakanın demeçlerinde dememeçlerinde her yerde, | NBüyüm, 1968, 55

a.






demeçlemek | Bana şöyle demeçlemişti o dönem durumu., | Onur Baştürk, HrKelebek, 2.1.2010 | Baksanıza: şimdi yıllardır televizyonda on yüz bin kanalda kafamızı ütülemekten yılmamış/ bezmemiş/ doymamış/ doyamamış | NTV erken yaz tatiline soktu benim ebedî muhalifliğimi, orijinal fikirlerimi! diye, | ennn solcuların gastesine demeçliyor. Sevin birbirinizi! | , | P Mağden, 24.6.2011 | Çok rica ederim, mantıklı bir açıklamaymış gibi bunu gazetelere demeçleme bari Cem!, | Şirin Sever, Posta, 6.4.2016

f.






demeçlendirme | Suriye faslında; ABD-Rusya görüşme/pazarlıkları ve ABD nezdinde Erdoğan'ın ağır sitemlerine yol açan atalet, ABD'nin Suriye'deki Türkiye destekli oluşumları terör örgütü sayması, Fransa-L. Fabius'un | Esad kalıcı görünmekte demeçlendirmeleri, Fransa'nın Suriye'ye askeri müdahale karşıtı tutumu, Mali önceliğiyle Suriye müdahalesini zeminsizleştirmesi-., | foveaoberaza, 30.1.2013

a.






demedik | söylenmemiş, denilmemiş. | Demedik söz bırakmadı., | 26.7.2015, Avşa

s.






demek ed. Yani. | ne demek | Sen asil bir milletsin her şeye katlanırsın / Yoklukmuş, fakirlikmiş senin için ne demek, | Millete Gazel, Ü Y Oğuzcan, ? | demek ki Netice şu ki! |

ünl.




GTS-de yok



Demesne | Tam anlamıyla, serflere ya da özgür çiftçiye ait olmayan Lord toprakları | Kendine kasteder gibi bedenine aldığı korku yüzünden vebadan kaçan acılı bir yüzyılın Avrupalısı gibi nereye gittiğini bilmeden efendilik çağının demesnelerine tortulanıyordu gözleri., | Ömer Say, 2010, 34

a.






demetlendirmek | Gül tanesi yalnızlığımı sen demetlendirdin / Ama ben gülü tane olarak severim..., Serkan Öztürk, 2003,55

f.






demhâne

a.
dem-evi


"Yetmiş bin bahçeli yüz bin bağbanlı / Doksan bin sunalı yüz bin mercanlı / Altmış bin bakire yüz bin nişanlı / Demhanede bir cıbıla kar olmaz.", San, Hicranî, 198"



demincek | Demincek onların grubunda bulunan yeni evlenmiş bir genç kadın dinlemek için ta yakına geldi ve bir murakebe vaziyeti aldı., | YKK, KiralıkKonak, 18

z.






demini sürmekHoş vakit geçirmek, zevkli günler yaşamak. | Alıverin kıratımın yemini / Üstüne binenler sürsün demini / On bin uşak gelse önüme / Vermem senin gibi gelini., Halk türküsü

dey.






demir | yer demir gök bakırArkadaşım daima bana cesaret vermeğe çalıştığı halde bazen ümitsizliğini gizleyemiyor: -Ne buhranlı zaman... Yer demir gök bakır, diye şikayet ediyordu., | Güntekin, Damga, 67 | Demir asa demir çarıkUzun ve zahmetli bir yolculuğu anlatmak için kullanılan tabir. | Eskilerin 'demir asâ, demir çarık' tabirine uygun olarak, yanıma küçük bir el çantası ve kalın yün hırkamdan başka bir ağırlık almadan, Sirkeci'den yola çıktım..., | İ E Şumnu, Hatıralar, 66 | Demir tava gelir köz biter akıl başa gelir ömür biter atasözü. | Eskiler ne güzel demiş: | Demir tava gelir köz biter. Akıl başa gelir ömür biter... | Demir tava geldi, kömür bitti. Akıl başa geldi ömür bitti. Tandır tava geldi hamur bitti hayat zevke geldi ömür bitti., | Bedirhan Gökçe, Facebook | https://www.facebook.com › photos 6 Nis 2012 | Demir tencere ile yola çıkan toprak tencerenin başına ne gelmiş, bilirsin. | Dinle beni, İnes. –Git canın istiyorsa. Ben dostça konuşacağım seninle.– Bir dost gibi değil; bir baba gibi de konuşabilirdim. Biz fukarayız, soyumuz da büyük değil... Senin gidip göreceğin adam ise hem zengin hem de çok büyük bir soydan. Demir tencere ile yola çıkan toprak tencerenin başına ne gelmiş, bilirsin., | P Merimée, Sabiha Yağızlar, 1944, 6 | demiri tavındayken dövmek| Demiri tavındayken dövmek daha iyiydi. Campion iki kere yola çıkmaktan bahsedecek oldu ama Hutchinson'la Izzart –onlar pek rahat hissediyorlardı kendilerini- aceleye lüzum olmadığını söylediler., | S Maugham, 1959, 75

dey.a.






demir at mec. Bisiklet. | Bisiklete bir zamanlar demir at dendiği, hatta böyle bir bisiklet markası –Iron Horse- olduğu bu köşede çok yazıldı., | AÇelik, T, 30.12.2010 | Demirden korksam tirene binmezdim 2014 atasözü. Bk. Kurttan korkan darı ekmez. | demir leblebi | Dervişlik sözünü ağzına alma, / Demir leblebidir, kişniş değildir., | RTevfik, Dinleİmanım, EGŞA, 229

s. mec.






Demir dökümcü | Telaffuzu şovanist çığlığı müslüman varlıkların sokağında salyangoz tezgahı açanların demir dökümcü ağalarıyız..., | E Elönü, 2009, 49








Demir gazık | Demir gazık yıldızını görüyon mu? ., | G Dayıoğlu, Fadiş, 82

a.






demir gibi





"Beni bırakma Allahım. Daha beş dakika önce demir gibiydim. Böyle yok yere ölecek miyim şimdi?", Kaptan Paşa, 1954, 203"



demir kır | İki kısrağımız vardı. Biri doru, biri de demir kır. İkisi de uzun zaman yaşadılar., | VSevim, 109

s.






Demir tava gelir köz biter. Akıl başa gelir ömür biter


herşey bir araya gelmez, birinden biri eksik kalır.


"Eskiler ne güzel demiş: "Demir tava gelir köz biter. Akıl başa gelir ömür biter..", "



Demiradam | ...Collins'in kendisi gibi maceraperest arkadaşlarıyla öne sürdüğü bu fikir, 'Ironman' yani Demiradam yarışması adı altında 15 sporcuyla hayata geçti./ Ironman versiyonunda ise yüzme 3.800 metre, bisiklet 180 km ve koşu ise 42 kilometre 195 metre., | Selin Akgün, Raillife, ekim 2019, S 133, 49/50

a.






demircik

a.



"Söyle nâzik, güzel demircik sen, / Acaba kaç nigâh-ı dikkatle / Ne kadar itinâ-yı san'atle / Şekl-i zîb aldın incecik telden?", Ali Ekrem Bolayır, Firkete, ?"



demirelleşmek | Ünlü siyasetçi ve devlet adamı Süleyman Demirel'in soyadından. Demirel'e benzemek | Başbakan Demirelleşiyor..., | MÇetin, T, 30.7.2012

f.






demirkıratlar | siy. Demokrat Partililer | -Doğru, dedi, şu Demirkıratların her tuttuğunu altın etsin Allah!, | OrhanKemal, Sarhoşlar, 58-9

a.






Demirlegü | Taraklı pazarında gezinirken şöyle bir âlet gördüm. Satıcı, bu bir fırın küreği, dedi. Bildiğim tahta fırın küreğinden farklı. Satıcı, buna bizim burada 'demirle' derler dedi. Son ünlü uzun olmalı 'demirl?' gibi. Kadim bir kelime: demirlegü'den geliyor olmalı., | Hayati Develi, 31.8.2019, twitter

a.






demirlenmek | Nasıl demirlendiğini / İsa'nın çarmıha / nasıl gerildiğini, / En iyi bizim ruhumuz resmeder? , | ÇığlıkD, Y 2, S 5, 13

f.






demirleşmek

f.
demirleşmek f. 1. nsz. Demir durumuna gelmek 2. nsz. mecaz Demir gibi sağlam duruma gelmek.

tr. Demir+leş-
"Bizim Trabzonun on iki çeşit gülü var. Evliya Çelebiye göre Trabzon kışın bile gül açan şehirdir. Fakat, gül yerine demirlere itibar var. Dileriz Trabzon yine eskisi gibi gül adamlar devri şehrine dönüşür. Demirleşmez. Cennetleşir.", "
Mustafa Yazıcı, Günebakış, 4.10.2023



demirletilmek | Çarpışan gemiler Ahırkapıda demirletildi., | TRT, 3.12.2022

f.






Demirli | Demir, çelik ve diğer demirli nesnelerle u alana girilmemelidir. Ciddi yarlanmalara ya da eşyalarda hasara neden olabilir, | Magnetom, Medicana Hastanesi, 27.2.2023+

s.






demirlik –ği | P. and O. demirliği issiz ve güzel bir koy içindedir., S Maugham, 1959, 5

a.






Demiryol arabası | tiren. | Ezcümle birile bizzat bendeniz mübahase etmiştim. Şu surette ki Belçikada Liege civarında olan köylerin birinden gelirken demiryol arabasında bir zata tesadüf ettim. Aramızda hiç aşinalık yok iken yalnız bulunduğu için söze başladık. Sevki kelâm bizi Türkistânın o zamanki halini muhakemeye kalkıştırdı. Mutasarrıf olduğum acz iktizasından mıdır nedir, ben bizim mehlekeye müteveccih olduğumuzdan bahseyledim. O zat şu cevabı verdi: | -Vakıa siz şimdi zahirde baka ve ihtiyacınızı temin edecek kudretlere malik değil görünüyorsunuz. Lâkin bir haminiz var ki başkalarının kendi kudretlerini size dair maksatlarını husule vasıta edebilmelerine mânidir o da ahlâkınızdır..., | Namık Kemal, | Ahlâk, | İbret gazetesi, N. 3- // Fındıkoğlu Z F, Türk Hukuk Tarihinde Namık Kemal, İÜHFM, 1941, C 7, S 1, 219

a.






demistifikasyon | [S]alı günü yayınlanan ilk programında inceden inceye bir Yeşilçam demistifikasyonu vardı.,Telesiyej,T, 11.10.2010

a.


ing.



demistifiye etmek | mistik olmaktan çıkarmak. | her şeyi bilmeyelim, böylelikle 'demistifiye' etmeyelim o bilinmezliği., Lİpekçi, TarafKitap, Ağu2011, 25 [İ]lle de okunacaksa Kış Günlüğü, yaratılmış olan bu mit demistifiye edilerek okunmalı derim ben., | PBarışta, T, 12.2.2012

b.f.






demişlik -ği | Müstehcenlik benim için toplumun genel kabul gördüğü ahlak değerlerine aykırı olan, cinsel istismara, suç işlemeye tahrike yol açan unsurlar ihtiva etmek demektir' demişliği de vardı., | EBereketli, T, 18.7.2012 | Umut hayatımda bolca var. Keşke olmasaydı demişliğim de hiç olmadı., | MYazıgan, | DarZamanlardaHayataTutunabilmek, | Mağaradakiler, Oca-Şub 2015, S.5,8

a.






demlenme | yavaş yavaş içip sarhoş olma 25.02.2024+

a.






demlenmek

f.
1. demleme işi yapılmak. 2. içki içmek. 3. daha iyi bir iş çıkarmak için yapılanı bir süre bekletip tekrar ele alıp işlemek





demlenmek | Gamına gamlanıp olma mahzun / Demine demlenip olma mağrur / Ne dem baki ne gam baki ya hu., | Yavuz Sultan Selim, Yakup Uçar, 28.4.2019, rindan vatsap | Mustafa'ya sorsam söylemez herhalde. Söyler de yazmaz. Yazmayı sevmiyor. Seviyor da erteliyor. Ertelemek de demez o buna. Ne der peki? Demlensin diye beklemek diyebilir. Mustafa demlenmek istiyor. Ona diyoruz ki: Demlendin be dostum. Tam kıvamını bulmuş ilme ve kelimelere sahipsin. Gel yaz bize. Yaz bizi. Anlattığın gibi yaz da. Yaz çünkü yazmak acı ilaçtır. Bazı şeylere devadır. Önce yazan sonra okuyana dokunur kelimeler., | M N Pesen, Barbar D, Mart 2019, S XXXII, 28

f.






demlice | demi ortadan fazla. ? | Kaymakam zile bastı, giren kapıcıya : -Çay söyle bize oğlum, dedi, demlice olsun şöyle... Sonra Ramazan'a döndü : -Demek böyle ha, Ramazan efendi? Yahu, sen mebus olacak adammışsın be!... Ne diye kendini çarçur ettin *buralarda,? ... Ramazan hiç bozmadı* : -Evet beğefendi, dedi, ben de düşünmüyor değelim. Lâkin., şu fıkaralığı* mebus yapmalı da önce, soğna beni... Kaymakam havaleli havaleli* gülmeğe başladı yine. Ötekiler de gülüyorlardı., | Hüseyin Korkmazgil, Öhhööö (mizah hikâyeleri), Mebus olacak adam, *1964, 16 | Jandarma emeklisinin yanına bir sandalya çekip oturdu, işini bitirince: «Nasılsınız? » diye sordu. «Çok şükür...» «Çoluk çocuk? » «Hepsi iyiler!...» «Bak oğlum, şöyle demlice bir çay... Bayılırım demli çaya... Hava çok soğuk... Balkanlardan soğuk dalgası geliyormuş...» Öğretmen emeklisi piç olan hikâyenin namusunu temizlemek için albaştan etti: «Adamın birini köye göndermişler...» «Hocanın birini demiştin...» «Evet. Hocanın birini köye göndermişler... Bir gün akşam namazından sonra..., | Rıfat Ilgaz, Meşrutiyet kıraathanesi, 1974, 20 | Hancı mey istemem semaverinden / Taze bir çay getir demlice olsun / Ben nefes alayım şöyle derinden / Bir de sigara ver Çamlıca olsun, | Âşık Fedai (Osman Aktaş), Olsun, Türk folkloru,1984, S 61-77, 26

s.






demo





"Uzun bir aranın ardından kendi bestemle dinleyiciyle buluşmayı planlıyordum. Hatta bu konuda da çok ısrarcıydım, o sırada menajerim Sinan Ufuk Nergis bana dinlemem için söz ve müziği Murat Güneş'e ait iki demo yolladı. Uzun zaman sonra ilk defa benim yazmadığım ama beni ifade eden bir şarkıyla karşılaştım. Şarkının genel yapısında hem 90'lar kokusu hem de günümüz sound'u hakim. Sözler de samimi olunca ortaya içime sinen, sıcak bir Demet şarkısı çıktı.", D Sağıroğlu, Hr, 8.4.2024"



demo | numune. | Tepki toplamak amacıyla demo ürün satışı yaptırdık. Bin 500 ürünü pazara arzettik, 4 günde malımız bitti, | http://www.kobiden.com/sahte-balikla-avlayacak-19667h.htm*, C C Korkunç, 30.3.2013

a.


ing.



democid demokrasiyi kırıma uğratma.++








Demodelik –ği | Marksçı sol-siyasal şiir nispeten çok satan edebiyat dergileri tarafından | demodeliği gerekçesiyle yayınlamayarak toplumun dikkatinden kaçırılsa da, Marksist söylem etnik kökenli şiir, hadi adını koyalım Kürt şiiri aracılığıyla gündeme gelebilmektedir., | Abdullah Şevki, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 60

a.






Demograf | nüfusçu, nüfusbilimci. | Ben kendi tarihçiliğimizi hiçbir şekilde yeterli bulmuyorum. Çok şeye ihtiyacımız var. Acil ihtiyacımız, bir kere disiplinlerarasılığın sağlanması. Yani yalnız tarih yaparak Osmanlı tarihi anlaşılmaz. Siyaset bilimci, sosyolog, psikolog, ekonomist, antropolog, demograf... Hepsinin bir araya gelmesi lazım. Bunların hepsini bir kişi bilemeyeceğine göre araştırma bilimleri oluşmalı. Bugün ilim artık esnaf usulü tek başına yapılan bir şey değil, bir grup çalışmasıdır. Kolektif bir çalışmadır, ama o çalışmaya henüz başlamadık, Mehmet Genç, 19.3.2022+

a.






demoklesin kılıcı | a.Dünyaya hukuk ve demokrasi dersi veren ABD ve Batı, Barzani bölgesindeki illegal PKK varlığını hala Türkiye'nin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallandırmaktan medet ummaktadır. Eğer IŞİD tehdidi ortaya çıkmasaydı, ABD, büyük bir olasılıkla Türkiye'nin Kandil'e hava harekâtı yapmasına izin vermeyecekti., | NTarakçı, TASAM, 30.12.20015, 3.1.2016g

dey.






demokrasi | Damofantos'un bir emirnâmesi 411 tarihinde demokrasi usûlünü hedm etmeye teşebbüs eyleyen kimseler aleyhine idam cezası vaz etdiği halde fürû'unu ilave eylemiyor ve bu suretle ceza suret-i kat'iyede şahsî oluyor. MahmudEsad, TİH.

a.






demokrasicilik oyunu | eleştiri | Ama demokrasiye geçiş de her zaman 'demokrasicilik oyunu' şeklinde sürdü gitti., | Turgay Olcayto, 5.12.2015, (basın)

a.




TDK-



Demokrasileştirmek | Demakratikleştirmek | Bizdeki şakulî (dikey) partilerin oligarşileri yerine ufkî (yatay) yayılı demokratik yapılar kurmak ne kadar lazımsa ekonomik yapılarımızı da demokrasileştirmek toplum menfaatine çevirmek o kadar mühim ve aceledir., | Taray, 90

f.






demokrat Fr. démocrate Demokrasi yanlısı (kimse): § | Başta demokrattı; sonra çok ateşli bir ihtilalci oldu. -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 146. § | Tabii bu düze çıkarmanın içinde öyle, ben toplumcuyum, sosyal demokratım, bilmem ki neyim, demelere bile izin yok. -AAğaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 77. § | Dünyanın en demokrat kavmi eski Türkler olduğu gibi... -Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 126. § | Bu nedenle demokrattı. -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 163. § | Bunlar koyu demokrat ve liberaldirler. -Peyami Safa, Türk İnkılabına Bakışlar, 63. § | Demokrat Parti döneminde tutuklanması... -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 24. § | İtalya'da nizamı kurdu demokratlığa teveccüh göstermekten ayrılmadı. -REÜnaydın, C. XII, 195. § | Muhti kabineyi bir ayak evvel reddetmeye kalkışan vefasız demokratlar da arkadaşlarını terke kadar ilerlediler. -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri III, 385. § | Onun, Yusuf'ta bir türlü hoş göremediği şeylerden biri de fazla demokratlığı idi. -RNGüntekin, Eski Hastalık, 23. § | ...demokrat hükûmet şeklinde çıkmalarından ötürü, serginin aradaki çalışma seviyesini ve ilerleme ölçüsünü göstereceği düşüncesiyle duygulanıyordum. -ARasim, Muharrir Bu Ya, 173. § | İslam demokrat partisi umumi reisi -NFKısakürek, Cinnet Mustatili, 147. § | Sabırlı ve yerine göre acayip hoşgörülü, demokrat insanımdır. -BUzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 178. § | Cumhuriyet hükümeti, Kiliseye savaş açan laik ve demokrat romancıdan kuşkulanmayacaktı. -CMeriç, Kırk Ambar, 312. § | Demokrat bile değilmiş bu adam. -OPamuk, Sessiz Ev, 239. § | Atatürk inkılâplarının gelişmekte olduğu, genç demokrat memleketimizde halkı asırların gerilik uykusundan ancak ve ancak okulların yanı sıra tiyatrolar uyandıracaktır. -NAtaç, Dergilerde Deneme, 41. § | Kuvay-ı Milliye devrimciliğiyle, demokrat sosyalizmi bağlayabilisek, mümkündür ki... -Aİlhan, Kurtlar Sofrası, 38 Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü Kendine demokrat Kendine müslümandan örneksenerek. Sadece kendisi için demokrasiyi isteyen kimse. Gerçek demkrat olmayan. | Ben de pekâlâ Ergenekon davasında yaşanan hukuk ihlallerinden, AKP'nin sık sık yüzünü gösteren homofobik, faydacı, kendine demokrat, kararsız, kurnaz hallerinden son derece rahatsızım., | MEsayan, T, 5.4.2010




fr.



Demokratçılık -ğı | İtalyadaki hükûmetin demokratçılık ve tam temsilcilik sıfatı üzerinde her nasılsa birleşen Dış Bakanları, İtalya'nın Yugoslavya ile sınırları ve bilhassa Trieste limanı meselesiyle, İtalyanın eski sömürgelerinin idaresinde anlaşamamışlar, bu işi de ..., | Ayın tarihi, 1945, C 141-143, 181

a.






demokratikleştirici | demokratik hale getiren kimse veya şey. | Buna göre AKP, 'ülkenin yegane demokratikleştirici aktörüydü'., | YTaşkın, T, 18.6.2013

s.






demokratiklik

a.
demokratik olma hali.

ing. democraticial + tr. -lik



demokratizm | Böyle bir demokrasi anlayışının | demokratizm olduğunu düşünenler çıkacaktır elbette., | EKatırcıoğlu, T, 8.5.2010

a.






Demokratlaştırmak | Atatürk, hemen başöğretmen sıfatını almış, okumayı tam millete mal ederek demokratlaştırmak için millet mekteplerinin çoğaltılmasına, oralardaki eğitimin kuvvetlendirilmesine çok ehemmiyet vermiş ve bizzat uğraşmıştı., | Taray, 109

f.






demokratlık | Bir seyahat dönüşünde sırf beni görmek için bu kasabaya uğrıyan arkadaşım bunları sırf lâkırdı, daha doğrusu demokratlık olsun diye sormuştu., | R N G, Tanrı Misafiri, 133 | Birden 80'ler moda oldu. Ben böyle diyorum. Siyaset de moda oldu. O yıllar kıyısından köşesinden geçmeyenlerin demokratlık damarına bastı 80'ler., | SKoloğlu, M, 19.8.2011

a.






Demonik | demonical | Siyah Kalem'in demonik organizmalarını çağrıştırıyor, belki Giacometti'nin eksilen iskeletlerini., | Lİpekçi, T, 16.4.2010

s.


ing.



demonize etmekAyrıca Türk kamuoyu açısından, yıllarca demonize edilmiş 'eli kanlı bir katil' olan Öcalanın yer aldığı müzakere-., | BoraBayraktar, R, 8.1.2013

dey.






demonoloji | Türk Masal ve Efsanelerinde Olağanüstü Güçler ve Varlıklar Türkiye Sahasının Demonoloji ve Diabolojisi, İrfan Polat, Diabolojisi Türk Masal ve Efsanelerinde Olağanüstü Güçler ve Varlıklar Türkiye Sahasının Demonoloji ve Diabolojisi, Dr. İrfan Polat, Selenge Y, ?

a.






demonstrasiyon | gösteri, görsel sunum. | Yüksek Ziraat Enstitüsünde / Ziraat Vekâleti tarafından tertip edilen Pamuk Kongresine iştirâk eden murahhaslar, dün öğleden sonra Ziraat Vekilinin öğle ziyafetini müteakip saat 14.30da Yüksek Ziraat Enstitüsünü ziyaret etmişlerdir. Ziraatçiler, muhtelif gruplara ayrılarak enstitünün idare ve lâboratuvar dairelerini gezmişler ve kendilerine muhtelif ziraî mevzular üzerinde izahat verilmiş ve demonstrasiyonlar yapılmıştır., x G, 11 İkincikanun 1941 | Birer demonstrasyon sahası olan bu bahçelerin, ayni zamanda damızlık edinme bakımından orta Anadolu'nun süs nebatları yetiştireceğine yardım edeceği muhakkaktır., | AÜ ZF D, 1948, S 1-8, 20 | 2. Nümayiş, gösteri/yürüyüşü. | ... talebeleri 1 Mayıs | Amele bayramı ,, münasebetiyle , 1 Mayıs 1900 ' de , kızıl bay- raklar taşımak ve | Kahrolsun Otokratya,, (Samoderjav'ye) yazılı levhalar taşımak suretiyle şehirde bir demonstrasyon (nümayiş) yaptılar., | A N kurat, Rusya tarihi: başlangıçtan 1917'ye kadar, 1987, 375

a.






Demontaj | sökme. | Hizmetlerimiz (...) Askılı tekstil taşımacılığı (...) Ambalaj, paket, montaj ve demontajı, | İstanbul Trans Evden Eve Nakliyat, Nisan 2022+

a.






demor | Yaz gelince açılır camlar / Demordan yakalar / Isınır tenden, balkonlar / O eski kambur bakar, Bünyamin K, Bak anne geliyor..., 2008, 9 | | Kaynanası ise zayıf, kireç yüzlü, kamburu çıkmış bir kadın. Yaz-kış siyah pardösüsü, siyah demordan başörtüsüyle gezer., Göksu, Eski evin kadınları, 2014, ?

a.






demoralizasyon

a.
moral bozukluğu.

fr.



demoralizasyon | moral bozukluğu.

a.






demoralize etmek | moralini bozmak. | Görev alan askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize ediyor., | LYılmaz, T, 28.12.2011 | Tuzun şişmanlatma gücü kalori yönünden hemen hemen hiçtir. Fakat, şişmanların bir kısmının vücudu büyük ölçüde su tutma eğiliminde olduğu için fazla tuz alındığı zaman vücut daha çok su tutmakta ve hastaya zayıflayamadığı hissini vererek demoralize etmektedir. | Toplumu moralize etmeleri gerekirken karşıt güçlerle beraber demoralize etmenin gayreti içerisine giriyor., | RTErdoğan/AAltan, T, 9.9.2012

f.






demosrasyon | Şimdi arkadaşlarımız Körfez'e gidiyor. Demosrasyonlar (sic), ikili görüşmeler yapılıyor., | R T Erdoğan, Star, 2.2.2013

a.






demotive olmak | Bizimki Zwolle camii olarak 24 Mayısta oynandı, Appingedam'da. İyi oynadık, sonra ikinci maçta Assen'a karşı oynarken büyük bir kavga çıktı, oyuncular demotive oldu., | Abu_Nidal. 03-06-2009, 18:55. | https://forums.hababam.nl/archive/index.php/t-76508.html, 21.2.2018g








demsiz | İçkisiz. | Günlerce demsiz kalan Bektaşi, nasılsa eline geçirdiği birkaç kuruşla, ufak bir şişe ve bir de ciğer almış., | İSincer, 46

s.






Demşek | Lüzumsuz konuşanlar hakkında kullanılır. Konya Taşkent yöresinde kullanılan bir ifade., | H Onur, 17.6.2022 Konya Taşkent

s.






den bu yana -den bu yana/ -den bu tarafa zf. –den beri, -den başlayarak, -den sonra, itibaren | Fransa'da hava sıcaklığı 1948'den bu yana ilk defa 40 dereceye ulaştı., | 2.7.2015, haber.stargundem.com › Dünya








dendene, Hasanali Kerimli, Ahlat taşı, 2019








dendrit | NEUROBIOTAXIS Kappers merkezî sinir sisteminde iletim yolunun inkişafını şu teoriye göre izah eder: «Bir sinir hücresinin cismi ve dendritleri cezbedici bir kuvvetin tesiriyle stimulusun geldiği tarafa doğru hareket eder., | AÜ Tıp Fak yayınlarından, 1957, C 59, 139

a.

tıp tıp




dene | dâne'den. Tane. | Her ülkenin kıralı bir dene olur, bu Amerikan ülkesinin bin deneden çok kıralı varmış da zenginliği de ondanmış., | ANesin, ŞAvrupa, 91

a.






denek taşı | mihenk taşı. | Memet Fuat'ın denek taşı 'şiir'di. Yazınsal her metni şiire yakınlığı ya da uzaklığıyla ölçüp biçerdi., | Sİleri, Z, 11.3.2012

a.






Denelemek | dane+ tr. –lemek taneli meyveleri, tahılların tanelerini tek tek toplayıp sofraya getirmek deneden çıkmakyere düşen daneleri tek tek toplayıp yığmak* A Savaş, 10.6.2019

dey.f.






Deneli | taneli salkımından kopup düşmüş üzüm | Deneli üzüm ver bana., | A Savaş, 10.6.2019

s.






Deneme testi | TDK'nin değişikliklerinin asıl muhatabı sınav sektörüdür çünkü onca bilgi kaydının ve basılı kâğıdın -yaprak test, soru bankası, deneme testi, konu anlatımı- kontrol edilmesi gerekecek., | H Öztürk, Türk Dili, Türk dil kurumu ve Türkçe kaygımız: | Cim karnında bir nokta, 20.8.2023, T24

a.






Denemek | Gö?ül var abdâl ol hırka biçin de / De?edi? tâli'in bir-'ki kaçında / Felek beni görmüş halkı? içinde / Gözini gözümden ırmak istemez., Kuloğlu, 17. yy. | Yetmezse ey Emine, / Beni yıllarca dene, / Kölen olur beklerim, / On sene, yirmi sene., | Otaman, 51, 1947 | deneyeni kurt kapmaz atasözü. ++

f.






denemeli | Bu sözleşme türü denemeli satışlardan farklı olmakla birlikte, alıcının deneme talebinde bulunmasına açıktır.,

s.






denenebilir | deneyle tespit edilebilir. | Önceden belirlenmiş bir amaca ulaşmak için izlenen yol, anlamına gelmektedir. Felsefede somut, algılanabilir ve denenebilir olay ve nesne demektir. Bir nesne, olay ya da sürecin nesnel gerçekliğini vurgulayan bir anlatımdır. (fenomen.nedir.com), | FAkçay, T, 14.2.2016

s.




GTS-



denenmemişlik -ği | İttihatçılar, belki İngiltere ve Fransa'nın dünyayı idare etme becerilerinin salt meşruti bir monarşiden, Rusya'nın da bilhassa 93 Harbi'nde Osmanlı'yı yenmesinin monarşiden kaynaklanmadığını biliyorlardı; ama en azından kısa bir dönem hariç denenmemişliği sabit olan meşruti monarşinin devleti ve ülkeyi parçalanmaktan koruyacağına inanıyorlardı., | İKüçükkılınç, 19.6.2012 eposta

a.






denet | Fethi Bey dedi ki: | Zaten iki fırkanın da yüksek idaresi ve deneti kendi ellerinde olacaktır dedi Fethi ... neden apıştın teres, sürki, görelim nolur., tr.scribd.com/doc/126884668/Kemal-Tahir-Yol-Ayrımı, 5.6.2013g

a.






denetici | Düşünce odalarındaki denetici bilgisayaralar, sürekli olarak, beş bilgini içeriye çağırıyordu., | Dayıoğlu, 1987, 58

s.






denetim | En kötüsü de öğretmenlerin sayıları yeterli olmadığından, lise sondan kimi öğrencilerin de denetimi sağlamaları için görevlendirilmiş olmaları., | İpşiroğlu, 109

a.






denetimci | Denetimcilerin biri Haydar'ın ağabeysi. 'Benimle şakaya gelinmez!' yüzüyle etrafta dolaşıp her şeye ve her yere burnunu sokuyor., | İpşiroğlu, 109

a.






denetimcilik -ği | Avusturyalı hiçbir zaman Britanyalı gibi okyanus denetimciliği filan yapmamış, elinde tutmaya devam etmek istediği simge-üsleri yok., | M Belge, T, 19.8.2012

a.






denetimsiz

s.



"kaybolmuş bir kimliğin adına şiirler yazılır / hüküm ağzındadır/denetimsiz sorgularla yüklü", Ö İskender Özturanlı, Geceden, Sözcükler, Eki 1983, S 3, 71"



Denetimsiz | 1. denetlenmiş olmayan. 2. | denetim altına alınmamış bulunan, başıboş. | Belirgin olarak gözlemlenebilen faktörler şunlardır: Kamu görevlileri sayısında görülen denetimsiz artış, düşük öğrenim düzeyi, kentleşme, katı (rigit) sosyal yapı, kamu hizmetlerinde gizli işsizlik ve silâhlı kuvvetlerin durumu., | Amme idaresi bülteni, 1971, C 4, 123 | Konyanın Balcılar beldesinde denetimsiz tarikat yurdunda gaz sıkışmasından patlama oldu, ortaçağ karanlığına teslim edilen 17 gariban köy çocuğu paramparça olarak hayatını kaybetti., | Sözcü G, 13.01.2022, 20 | Uyarıları, itirazları hiçe sayarak denetimsiz et ithaline izin verdirip şarbon hastalığını ülkeye göz göre göre sokuyor., Mine Söğüt, Cm, 05.09.2018

s.






denetimsizce | Beyine yeteri kadar gitmemesinden kaynaklanan en basit bilinç kaybı. İnsan bu halde denetimsizce düşer, bir dakika içinde beyine tekrar kangitmesiyle bilinç yeniden açılır., | 30.12.2001, golgi, EkşiS

z.






denetişim | yeni Karşılıklı olarak birbirini denetleme süreci | Bürokratik yapıda, otoriter yönetim anlayışı bu tarz bir liderliğe dönüştürülmedikçe, yönetişim ve denetişim geliştirilmedikçe, yönetilenlerin kapasitelerini ve zekâlarını kullanmaya gayret ettikleri bir yapının ve kültürün oluşması ve buna bağlı olarak da kalitenin ve mutluluğun üretilmesi mümkün olamamaktadır., | BünyaminÖzgür, Eylül 2011

a.






Denetleme | Denetim, kontrol, murakabe | 1963'ten beri muhtelif gazetelerimizde, meclislere bağlı bir denetleme organının teşkilini teklif ediyordum., | Taray, 79

a.






denetlenebilirlik –ği x | denetlen-ebilir-lik. | Geleneğin bir zemin ya da ilke sorunu olmaktan çıkıp, diğer nesneler ve olaylar gibi denetlenebilirlik boyutu üzerinde değerlendirilebilir bir 'şey'e dönüşmesi yakın tarihimizde izleyebileceğimiz bir süreçtir., | Toplum ve Bilim, 1984, s 24-27, 20

a.






denetleniş

a.
denetlenme işi.


"... denetleniş evreleri ile birlikte , seçim - parti - basın ( hattâ suikastler ) gibi insanla ilgili kurum ve araçların denetimi altındadır. Dinin denetleme ve etkilemesini geri getirme çabası olan 31 Mart önlenmiş ve ortadan ... ", Türk dili, 1964, C 14, 74"



denetmek

f.
birisine denemesini yaptırmak.


Fiber güçlü mobil şebekemize çok güveniyoruz, tam 2 ay ücretsiz denetiyoruz.



denetmek | ettirgen denemeyi başkasına yaptırmak. | Fiber güçlü mobil şebekemize çok güveniyoruz, tam 2 ay ücretsiz denetiyoruz., | 18.10.2016+l

f.






denetsiz | Başbakan'ın Taksim dayatması, memleketteki danışsız, denetsiz, düzensiz ama kibir dolu kalkınmacılığın simgesi olmaya aday., | A Aktar, T, 5.10.2012

s.






deney

a.
tecrübe.





deneyap atölyesi | Teknoloji yarışmasına katılacaklar / Geleceğin bilim insanları deneyap atölyesinde yetiştiriliyor., 12.6.2021, TRTHaber, 23.45 suları

a.






deneyci | felsefe Deneycilik yanlısı olan, görgücü, ampirist 2. Çok deney yapan ve deneye üstünlük veren kimse | Guardia-Yglesias, dünyanın önemli müzelerinde eserleri sergilenmiş, anıtsal projelerde de imzası olan Jose Sancho'yu 'Bitmeyen azmi sayesinde Kosta Rika sanatında kendine özgü bir yer edinmiş duyarlı, duygusal, cesur, isyankar, oyuncu ve deneyci bir sanatçı' olarak tanımlıyor., | FulyaBaran, HRKitapSanat, 26.5.2017

s.






deneyeni kurt kapmaz

atasözü.
deneyen tehlikelere karşı kendini korumayı, onlarla baş etmeyi bilir manasında bir söz.


"Deneyeni kurt kapmaz.", 25.02.2024+"



deneyimleme | Dünya savaşının ardından gelen soğuk savaşın bunalmış, hayatlarını deneyimlemeye ve eylemlerini inanca yaslayan ama hiçbir varoluşa ve inanca aidiyet hissetmeyen, yüzen bir kuşak., | MOnurDoğan, TKitap, Ocak2012

a.






deneyimlemek | Kimbilir belki de inişleri çıkışları çok iyi deneyimlemiş eşi Murat Birsel konuya el atmalı., | TTatari, Akşam, 4.10.2008. | Madde âlemini deneyimlemek ve insan ırkını meydana getirmek üzere birlikte yaratılan eşruhlar..., | Ramtha Eşruhlar, Akaşa, İstanbul 1990 | Nasıl ki | denetimlemek diye bir fiil yoksa | deneyimlemek diye de bir fiil yok. Oradaki anlam | denemek kelimesinde mündemiçtir. Tecrübe etmenin yerine konulmaya çalışılan mezkûr kelime yanlış türetilmiştir. Zira buradaki ekler Türkçenin ek sıralama mantığına uygun değil., | @dil_hekimi, 29.01.2022

f.






deneyimlenme | Bambaşka ve deneyimlenmesi gereken bir dünya., | O Baştürk, HürKelebek, 23.10.2015

a.




TDK-



Deneyimletmek | oldurgan | Gelenlere başı sonu olan bir hikayeyi 30 dakika içinde deneyimleteceğiz., | Refik Anadol, Raillife, ekim 2019, S 133, 60

f.






deneyimleyici | Sergide yer alan mimari çizimlerden yola çıkılarak gerçekleştirilen yer çizimleri ise davetkâr yapısı ile ziyaretçileri kendine çekiyor; obje ile deneyimleyici arasındaki etkileşim ise kapalı devre kameralarda kaydedilip ekrana yansıtılıyor., | M Ş Çoban, T, 14.9.2011

s.






deneyimsel | empirical kuramsal nedenini aramadan, denemeyle kimi incelikler arasında bağıntılar bulmaya ilişkin BSTS/Fiziksel Kimya Terimleri Sözlüğü deneyimsel pazarlama | Experiential Marketing Deneyimsel pazarlama tüketicilerin; etkinliklere, doğrudan gözlem ve/veya katılımı sonucunda harekete geçen deneyimlerini ifade etmektedir (Müşteri İlişkilerinden Müşteri Deneyimine; Starbucks Fal da Bakar mı? , Sabah Business, 22, 12-13, | http://yavuzodabasi.wordpress.com, Erişim: 13.03.2012den ETKabadayı/AKAlan, DeneyimselPazarlama: PazarlamadakiArtanÖnemi, | http://isarder.org/isardercom/2014vol6issue1/vol.6_issue.1_article013.full.text.pdf, 1.1.2016g). 27.2.2015 ilandan Torlak, Ö., Altunışık, R. (2007). Deneyimsel Pazarlama ve Tüketici Deneyimi, Yeni Müşteri, Editörler: Torlak, Ö. , Altunışık, R ve Özdemir, Ş.; Pazarlama Dizisi: 08, Hayat Yayınları, Ankara, 45-66.

a.


ing.



deneyimsiz BTS+ | +...ve deneyimsiz öğrenci denek gruplarının bu düzeyleri kullanma yoğunluklarının ortalamaları Çizelge 3'te görülmektedir., | Onuncu Dil Kurultayı Bildirileri, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1996, 134

s.




bts+



deneyimsizlik -ği

a.
tecrübesizlik.


"Çıkarılacak sonuç açıktır: Feride, gençliğinin verdiği deneyimsizlik dolayısıyla büyük bir evecenliğe düşmüştür. Bir gülme nöbetine tutulan Feride ( s . 151-152 ), bilincinde olmadan belki de kendi yanlışına gülmektedir.", Türk halkbilim araştırmaları Y, 1977, C 4, 124 "



Deneyimsizlik –i | O yeni fotoğraflara bir bakıyorsunuz; bir üniversite öğrencisisiniz, kemikleriniz sayılıyor, göbekten eser yok, saçlarınız kabarık, hevesiniz ve deneyimsizliğiniz gözlerinizden fışkırıyor., | Yenal Bilgici, Hr, 19.8.2018

a.






deneylemek

f.
1. deney yapmak. 2. tecrübe etmek.

tr. dene-y-le-
"Asla yorumlama, deneyle!", 18.04.2018 | "Tavuk suvlaki bizde nasıl tutmaz ya? İmkansız gibi geliyor. 400bin liram olsa sırf bunu deneylemek için çankaya'da suvlaki mekanı açıcam! Porsiyon, dürüm, tavuk, hindi suvlaki", @XilourisEfe, 18 Tem 2023, X"



deneylenmek | Tuğlalar mayolar daha neyimiz varsa / Kadınlık uzaklığı deneylenmiş evleri, | MustafaÖneş/Rİmrahor, UŞA, 58

f.






deneyli | tecrübeli. | Var canım adamın mutlaka bir düşündüğü var, görmüş geçirmiş, bunca işlere girmiş çıkmış, deneyli adam... | , | Muzaffer İzgü, İlyas Efendi, 1989, 308 | Macit Gökberk'in ortaya attığı | yaşantı sözcüğü, son zamanlarda | yaşam anlamında kullanılıyor; | tecrübeli adam yerine | deneyli adam deniliyor. Belli bir işkolunda deneyler edinmiş biri için belki işe yarar bir sözdür bu ama görüp geçirdiklerinden yararlanmak istediğimiz bir kişi için ne desek! Şunu da ekleyebiliriz: Çok görmüş geçirmiş olan, yepyeni olaylar karşısında da çevresine yardımcı olabilir, yol gösterebilir mi? , | MCAnday, Akan zaman, duran zaman, 2009, 188

s.






deneyselleşmek

f.


tr. den-ey-sel-leş-
"Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası Yıldız Ecevit. deneyselleyen modernist bir yazar olur. Atay'ın biçim düzleminde oluşturduğu farklı bir hibrid/melez tonlama da kültürlerarası boyutta ortaya çıkar. Ben Buradayım,,,: Y Ecevit, Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca, 2013"



deneysizlik -ği

a.
tecrübesizlik, deneysiz olma hali.


"Genç gitarist hayat karşısındaki deneysizliğini parmaklarını gitarının tellerini vurarak aşıyordu sanki.", A Özakın, KB, 14"



deneysizlik -ği








deneysizlik | tecrübesizlik, deneysiz olma hali | Genç gitarist hayat karşısındaki deneysizliğini parmaklarını gitarının tellerini vurarak aşıyordu sanki., | A Özakın, KB, 14

a.






deng





"Karanfil bed renk olur / Aşka düşen deng olur / Umarım başına gele / Bilesen ne renk olur.", Oğlan gider oduna, ", Darülelhan Anadolu Şarkıları, 6. Defter, 1"



deng humması | Ani yükselen ateş, şiddetli kas, eklem ve baş ağrısıyla seyreden, bir iki haftada iyileşen bir virüs hastalığı. | Her yıl 50 milyon kişiyi hasta eden deng humması dişi sivrisineklerle bulaşıyor., | M, 24.10.2011

b.a.






dengbej | Kürtçe. | Dengbejler ve aşıklar bize böyle yüzlerce masalı, hikayeyi, yaşanmış olayı anlatıyor., | BülentAras, Sabah, 30.6.2010

a.






dengelaksi


denge
a.
tr. denge + -laksi (?)
Fusetea Turkey Doğru denge fusetea lezzeti Anlık bi’ dikkatsizlik, hızlı mesaj alışkanlığı, hoş geldin dengelaksi… Hayatın dengesi kaçtığında fusetea yanında
04.06.2025, https://www.facebook.com/FuseteaTurkey/videos/1221251406204920/



dengeleştirmek | Üstünden düşecek gibi olsak, gövdesini dengeleştirir, düşmemizi önlerdi., | VSevim, 112

f.






dengesek | dengesini kaybeder. | Dengesek oldu adam çayı alırken!, | Ayşe Dilsiz, 3.3.2022

s.






dengesizce | Yorgun argın bir balıkçı teknesi / yoksun kalmış gibi / hergünki nafakadan / bir sağa bir sola / dengesizce mor dalgalarda., | N Kavukçuoğlu, 1967, 46

z.






Dengiz camii | Halep. Şam'da Fethü'l-İslamî Medresesi, bugün üniversitesi olan bir medrese; fakat bu üniversite Ezher'e bağlı özel üniversite statüsünde. 1957'nin sonu 1958'e girerken okulun bitişiğindeki Dengiz Camii imamı olan Muhammed Derhabani, kendi yerine görev yapmak üzere beni o camiye vekil imam tayin etti., | M Savaş, A Esen, İlme adanan bir ömür, Konya Yenigün G, 10.4.2023

a.






Dengücek | İsyancılar Diyarbakır'ı boşalttıktan sonra Dengücek, Cabar, Hacı Leylek, Gavzelan ve Karakilise köylerine gittiler., | Halim Demir, Milli mücadele: Kuvayı Milliye: ittihatçılar ve muhalifler, 2008, 168

a.






Dengüceklenmek* | (Sivas Yıldızeli Yağlıdere köyü) şımarmak; alay etmek

f.






denim dok. | denim: kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş. | Bu model, rengi sebebiyle dar denim pantolonlarla çok yakışacak. / İster beyaz ister mavi denim pantolonlarla eşleştirin., | N Şatıroğlu, Hr Ctesi, 5.6.2021, 8 (22.3.2014+)

a.


ing.



deniz | Denizi boylamak | Yahu ben direkle birlikte inerim sanıyordum denize, direk yelken hep birden denizi boylarız sanmıştım, öyle düşünmediysem ne olayım..., | Conrad/Çakmak, Gençlik, 45 | denize düşen yılana sarılır atasözü. | Filvaki size karşı da mahcubum. Ne yapalım bir darbımesel vardır. Lâ teşebbüh* sözüm size değil, | Denize düşen yılana sarılır, | derler. Nihayet bugün yüzümü kızdırıp bir kere daha lütuf ve atıfetinize müracaat edecek, bir miktar paranın daha ikraz edilmesi lütfunda bulunmanızı istirham eyleyecektim. / Gayri onun fikri bir noktaya saplanmış kalmış idi. Bir güneş güzelliğine, bir melek hüsnüne (güzelliğine) mâlik (sahip) olan bu kız kim? Müteehhil (evli) midir? Değilse acaba onu zevceliğe (eşliğe) alınmak (sic) mümkün müdür? 'Denize düşen yılana sarılır'., | K D, E Ülgen, 59/216 | Türkler savaşa Almanların safında katılmışlardı. Ama asıl düşmanlıkları Fransızlara karşı değil. Çaresizlikten, Rusların ezişinden kurtulmak içindir ki, sevmedikleri bir memleketin kolları arasına atılmışlardı. Eski bir Türk atasözünün dediği gibi 'Denize düşen yılana bile sarılır'., | Loti, CCT, 185 | deniz dalgasız olmaz güzel sevdasız olmaz kalıp söz ve halk türküsü | deniz gözlü a./a. deniz mavisi rengindeki göz. Bkz. hülya gözlü | Deniz gözlüm, | 25.7.2015, Avşa | Deniz renkli | Gözleri deniz renklim, ah seni arıyorum / Artık kavuştur ruhum; beni serinliğine., | Köstekçi, 34, 9.11.1935

s.a.






deniz çayırı

ba.
deniz ortamında büyüyen çiçek veren bitkilerin genel adı.


"... Deniz Çayırı Bölgesi'dir. Birinci bölgede rastlanan başlıca algler şunlardır: Cystosira, Dictyota, Laurencia, Cladophora, Ulva, Padina v.s. İkinci bölge vegetasyonu, zemini gibi, daha çok monotondur . Burada sadece < Deniz ... ", Türk biyoloji D, 1956, C 5-7, 12"



deniz çayırı | Birinci Bölge, taşlık ve çakıllık kısımlara inhisar eden Alg bölgesi; ikinci bölge, ince kumla sahayı karakterize eden Deniz Çayırı Bölgesi'dir. Birinci bölgede rastlanan başlıca algler şunlardır : Cystosira , Dictyota , Laurencia , Cladophora , Ulva , Padina v.s. İkinci bölge vegetasyonu, zemini gibi, daha çok monotondur., Türk biyoloji D, 1956, C 5-7, 12

b.a.






deniz eri | tayfa. | Deniz eri al demiri vira vira vay / Dolaşalım limanları sıra sıra vay., S Kaynak şarkısı

b.a.






deniz gasbı | sea-grabbing. | Dünyada yeni bir kavram var; az eskimiş ancak fevkalade tedirgin edici land-grabbing, yani toprak gaspından hareketle isimlendirilen sea-grabbing, yani deniz gaspı., | Defne Koryürek, T, 10.11.2013

a.


ing.



Deniz kestaneleri | Ayaklarıma deniz kestaneleri batmıştı. Eğri bıçağının ucunu ateşte kızdırmış, dikenleri çıkarıp kanayan yaralarıma tütün basmıştım., | F Ulay, 1988, 72

a.






deniz pinası

ba.
midyenin büyüğü.


"Şehiradasının kıyı suları pina yatağıdır. Mavi yolcuların en iyi yüzenlerini bol pina çıkarmakla görevlendirdik. İstanbul pina bekliyordu. Tablo, meze tabağı, meyva tepsisi, duvara aplik diye kullanacakmış dostlar.", E Alova, Türk yazınından seçilmiş gezi yazıları, 1993, 145 | "... pina süslerinden gelin kuşağı örer. Aliş oturur ve onu seyreder. Aradan yıllar geçer Aliş büyür, küçük kayığıyla denizde pina avlar. Daha sonra annesi ölür, Aliş yalnız kalır.", İ H Önal, Halirkarnas Balıkçısı, Cevat Şakir Kabaağaçlı: hayatı, 1997, 187"



deniz uçağı | Bu kez deniz uçağını kullanıyoruz., | UKAltın, MCadde, 12.6.2013

a.






deniz yıldızı mantarı | Benzer bir tür de Deniz Yıldızı Mantarı (Starfish Fungus). Bu mantar da Clathrus Ruber gibi Clathraceae familyasından. Zaten şekli, rengi ve kokusu bakımından da benzer özelliklere sahip..., | 29.10.2014, | http://www.mantar.pro/kirmizi-kafes-mantari/, 22.9.2018

a.






denizaltı

a.
deniz altında seyreden askeri gemi.


"Berthier anlatıyor: - Kırım savaşı sırasında John Russel adında biri, bir tecrübe denizaltısı yapmıştı. O zaman bir faica oldu bu. Karadenizin sularına gömüldü kaldı. Bu yüzden İngiltere amirallik dairesi de uzun müddet bu gemilerden bahsetmedi. 1860 ile 1865 arasında Amerika Birleşik Devletlerinde iç harp patladı, işte o sıralarda denizaltı gemileri kullanmaya başladılar.", Kaptan Paşa, 1954, 111"



denizanalı | –Lutfen sülükten söz etme bugün. Zaten yosunlu, denizanalı, yılanlı bir konuşma tutturdun, sülüğü de sokma işin içine. –Yılanlı değil, yılan balıklı., | F Ulay, 1998, 43

s.






denizce | deniz kadar. | Bu göl denizce büyük, sanki dağların elinde aynaca küçüktü ya, kıyısını dolaşsam bitip tükenecek gibi görünmüyordu. Ben yürüdükçe o genişliyordu., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 30

s.






denizci ask. | Dikkatimi çeken bir başka husus da, Silivri tutuklularının arasında azımsanmayacak sayıdaki | denizci ve havacının varlığıdır. Oysa TSK, gerek askerlik mesleği, gerekse ülkenin siyasal yapısını kuşatan vesayet ilişkileri bakımlarından, su götürmez bir | karacı hegemonyası altındadır ve bu, tarihsel olarak da böyledir., | NÇınar,T, 13.4.2012 denizci belgesi | Arkadaşlarıyla birlikte paylaştığımız o akşamlarda –beni hiç yalnız konuk etmedi- garip şeyler dinledim; mesela, denizci belgesi vardı ve her an, istese, uzak yol gemilerine binip gidebilirdi hercai limanların koynuna..., | RehaMaden, 2005, 72

a.






denizcil

s.



"piano çalar kendi kendini/alkollerse bulanık tamamlar resmi / tuşlara iner denizcil sevdam / yargılarını yükler sırtıma ... "T.V. dizileriyle büyüyen çocuklarımız ve dandy gençlerimiz yalnız, videolu köylerimiz ücradır | kendikendilerinin sılası olduklarından habersizlerdir | ... ", Ö İskender Özturanlı, Geceden, Sözcükler, Eki 1983, S 3, 72"



Denizcileşmek | Ve inşallah Abdülhamid'in donanmayı kasıtlı çürütmediğinin kabul gördüğü ve ülkemizin daha da denizcileştiği bir yıl olsun., | A F Örenç, 1.1.2020, twitter

f.






denizel

s.



"Denizel ekosistemlerde, iklim ve trofik koşullara bağlı olarak farklı mikroorganizmalar tarafından üretilen organik madde birikimi olarak tanımlanan müsilaj yapı, son dönemlerde ülkemizde Marmara ve Kuzey Ege'de deniz ekosistemi için önemli bir tehdit haline gelmiştir.", 13.07.2021"



denizel | bahrî | Denizel Miosenin bilhassa kalkerden yapılmış ilk tabakalanna hem öjeosenklinal* alçaltılannda, hem de miojeosenklinalin Jura tipi rölyefinin enginlerinde raslanır., | TürkiyeJeolojiHaritası, 1:500000 ölçekli: Erzurum, 1963, 27

s.






denizhıyarı | -Suyu soğuktu dedim ya... Garip şey, burayı yosunsuz sanıyordum, bileğime yeşillikler yapışmaya başladı. –Denizhıyarıdır. –Yapışkan bir şey dedim., | F Ulay, 1998, 42

a.






denizistan | deniz. | Dilimiz dinimiz kirlendi pisten / Ankara İstanbul karardı isten / Emanetin ülke bir denizistan / Yiyenler yemekten yoruldu ATAM.İbrahim Çelikli, Atam, köyden Sözcükler, 10.11.2024, Facebook

a.






Denizkabuğu | Gün ışıdığında kurumuş bir denizkabuğu gibiydi, hâlâ bir duman bulutunun altında yavaş yavaş yol alıyordu ve kucağında köz haline gelmiş bir kömür yığını vardı., | Conrad/Çakmak, Gençlik, 54

a.






Denizkestanesi | Müze müdürü Mehmet Alkan, | Bulunan fosillerin yaklaşık 85 milyon yıl öncesine ait denizkestanesi fosili olduğunu düşünüyoruz. Kretase dönemine ait olduğunu düşündüğümüz fosiller üzerindeki incelemelerimiz devam ediyor dedi. Hürr, 24.5.2019

a.






Denizkızı | Belki Krisjten buz prensinden önce uçanbalığı öpmüştü ve daha çok öpmek istiyordu, belki buz prensinin öpücükleri yeteri kadar ıslak değildi, o yüzden denizkızı artık sevmiyordu arkadaşını, | F Ulay, 1998, 46

a.






denizkızı | Ne yapalım denizkızı girmiş düşünceme ben iflah olmam. | , | MAltınok, T, 25.5.2012

a.






denizleşmek | 1. Deniz halini almak | Denizleşen gözlerimin kıyısında / bir ova görmüştün ya;- | , | BGocul, Mevlananın, 9 2. Deniz Gezmiş'in adından | Denizleşen Gençlik ODTÜ'de Buluşuyor!, | 28.3.2015den önce el ilanı

f.






denizli

s.
denizi olan.

tr.deniz+li
"Balık yuvaları ve nesilleri yok edildi. Hamsi ağıyla istavrit tutuluyor. Hamsi kadar istavrit... Kilosu yüz lira. Belediyecilik bu mudur? Ey Trabzon artık iptalleri durdur. Yepyeni denizli bir Trabzon kur.", "
Mustafa Yazıcı, Günebakış, 4.10.2023



denizli

s.
denizi olan.


"İlkbaharca // ... Elleri çok denizli bir kız / Morlu giysiler içinde / Saçlarında çam kokusu", A Karatay, seni var saymak, 22"



denizli | denizi olan. | güneşli denizli bir el / Fidel'in sözleri gibi bereketli topraklarda şekerkamışı hızıyla fışkırıp yeşerip ballanan umutların eli, | Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 90 | Elleri çok denizli bir kız / Morlu giysiler içinde, | Atâ Karatay, 1964, 22 | Sonrası ıslak sesli denizdi / Bana garip özlemler getiren deniz / Geceyi süsleyen yüzüne / Denizli ışıklar vuruyordu, | İlhan Geçer, 1986, 56

s.






denizlik -ği I

a.
deniz olma hali.


"birşeyler anlattın bize / denizliğin kaderinden / biraz daha umutluyuz", Nazım Hikmet, Bİ KSŞ, 18 | Göklerin ağlamaklı bir hâli var / Denizler unuttu denizliğini.", Ümit yaşar, 65"



denizlik -ği II | Bir kuşun kafatası, / Büyük coğrafyalar işte / Boşaltır sularını / Pencerelerin çatlak denizliğine., | Ted Hughes, Meriçelli, 2002, 33 | Rahmetli annem Suna, son yıllarında özlediği bir yerlere gitme isteğini anlatırken bazen pencerenin denizliklerine konan yusuf kuşlarından söz ederdi., | CAktaş, T, 1.8.2011

a.






denizlik II Denize girmek için mayodan önce giyilen giysi.








denizsiz | Ufuksuz bahçelerde, denizsiz bahçelerde., | F N Çamlıbel, Canavar, 35 | bu şiirde çatanalar denizsiz, | , | Ayten Mutlu, Külİzi, 9 | Denizi sevmekle deniz tutkusu, denizsiz olamamak başka şeyler., | HAToptaş, TarafKitap, GYeltan, Ekim2014, 11

s.






deniztarağı

b.a.



"Denizkestanesi, bodrum yengeci, istiridye, ahtapot, deniztarağı gibi lezzetler sizi bekliyor.", Hr seyahat, 24.6.2018, 7"



deniztarağı | Denizkestanesi, bodrum yengeci, istiridye, ahtapot, deniztarağı gibi lezzetler sizi bekliyor., | HrSeyahat, 24.06.2018, 7

a.






deniztarağı | Denizkestanesi, bodrum yengeci, istiridye, ahtapot, deniztarağı gibi lezzetler sizi bekliyor., | HrSeyahat, 24.6.2018, 7

a.






denk –gi | eş, yarı, buçuk. denk | eşit kişi/şey. | Bazen iki denk arasındaki sohbetin dayanılmaz mücadeleci ruhuna tanık oluyorsunuz, bazen de yönetmenin muhabiri dişlerinin arasında sıkıştırmasına., | SarphanUzunoğlu, TKitap Ocak2012 | Mağaranın üst katlarına yılan eğrisi yumrular, boğumlar halinde kök salmış burç çalılarının dalına uzunca bir ip atıp çektiler aşağı. İpin toprağa gelen alt dengine de, kıştan kalma ne kadar kar artığı varsa, toplayarak üstüste insan boyunda yığdılar., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Selam Ateşleri, 29 | Eline aldığı demir parçasını burnuna uzatıp tutarak, bir süre koklar, herkesin, demirin cinsini, kokusundan anladığını sandığı bir anda, kokladığı demir parçasını burnunun denginden aşağı, sert zeminin üstüne usulca düşürüverirdi., | O Şahin, 1999, 65 | Kimisi ağır yuvak taşlarını dizlerine kadar kaldırarak bir tür güç gösterisi yapardı, kimisi fistanını göbeğinin dengine kadar kaldırıp sıyırarak, dam çelenlerinden aşağı işeyerek sidik yarışı yapardı., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Bayan Ali, 35 | [Bahar selleri] bütün kış ağır dona ve buza kesen toprakları yün gibi kabartıp atarak, gürültülü çağlayanlar halinde sürdürürler akışlarını. Cebel köyünün dengine gelince, dönümlerce büyüklükte bir alana yayılarak, yunmuş, arınmış, humuslu topraklar, milli, geniş kumluklar, çökeltiler bırakırlar düzlüğe., | O Şahin, Bütün Öyküleri II, Güvercin artık dönmeyecek, 73

s.a.






denk kayığı | Kastamonunun İnebolu İlçesinde Milli Mücadele yıllarında, cephaneyi gemilerden alarak karaya çıkarmada kullanılan ve ?Denk Kayığı? adı verilen tarihi kayıkların sonuncusu, İstanbuldaki Deniz Müzesine gönderilince yenisinin yapımına başlandı., | Z, 4.4.20105, 10.9.2015g






GTS-



denkçi | tütün dengi yapan kimse. | Tütün basımında Sakine, ablalarıyla birlikte, dizilerin sandığa göre kesilmesi, ip uçlarının düğümlemesi ve denkçiye yetiştirilmesi için çırpınıyordu. Denk yapma işi on gün içinde bitmişti., Naciye Poyraz, 1979, 57

a.






denklem | Çok bilinmeyenli denklem | Son tahlilde Öcalan'a uygulanan yalnızlaştırma, karmaşık olduğu kadar çok bilinmeyenli bir denklemi andırıyor., | Hüseyin Yayman, R, 11.3.2012 | İşte ben bunu, ulaşmaya çalıştığım ve sona doğru yaklaşırken bulduğum bir farkındalık olarak görüyor ve o zamana kadar saydığım bütün adımların sayısı çok bilinmeyenli bir denklem haline gelebiliyor., | İ Okutan, Halkın Düşmanları S 1, 4 ( Barbar D, Mart 2019, S XXXII eki) | iki bilinmeyenli denklem | Bu iki bilinmeyenli denklemi çözmeyi aklıma koymuştum . Çözüm bana kendimi getirecekti . Korkularım bitecek , herkes gibi kaygılı bir adam olacaktım. Evlenecektim. Sabah dokuzdan akşam beşe kadar çalışacaktım., | F Ulay, 1998, 12

b.a.a.






denklemek | TDK+ | 1. Denk durumuna getirmek 2+. Ayarlamak, dengelemek | Kamadı ne fasl-ı şahane, ne heyecan, ne de insanı denkliyen rüzgar..., | M A Öner, 27.12.2019, twitter

f.






Denkleştirmek | Bütün açmazlar onun başının altından çıkıyor. Üç yüz yirmi lirayı nereden denkleştirdi, bilemedim, gitti? , | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 74

f.






denklik | görevsel denklik, işlevsel denklik, | Funktionalitat, Ösunay, arzu oğuz

a.


alm.



denktaşlaşmak | Rauf Denktaş gibi olmak. | [AKP hükümeti] Denktaş'ı Denktaşlaşarak uğurladı., | HalilBerktay, T, 15.2.2012

f.






Denleme | Bu terimin Türkçeye denleme gergisi şeklinde çevirilenmesi düşünülebilir. ... Fakat gergi'nin anlamı çerçeve'ye kıyasla çok daha az sarih ve çok daha az kesindir; bu sebeple yeni bir uygulanışa sokulup uyarlanmaya çok daha ..., | Aydın Sayılı, Bilim kültür ve öğretim dili olarak Türkçe, 1978, 438

a.






Denlik –ği | Hasanali Kerimli, Ahlat taşı, 2019

a.






denlü | Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su / Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su., | Fuzuli

z.






densizce | Bu toplantıların birinde çakır keyfi olduklarında, Bekir çavuş, İstanbulluya 'Senin baldızın kızını oğluma alacağım.' der. Sevdiği biri olmasına karşın böyle bir ortamda ciddi bir konunun, densizce söylenmesi[ne] kızan İstanbullu 'Sen o kızı alamazsın.' diye cevap verir., | asicaldan, 3.3.2017

z.






dent

a.
*

ing. dent:*
"Dentin üzerinde küçük delikler olabilir.", Sensodyne GSK, 2020"



dentist

a.
diş hekimi.

ing. dent-ist: diş-çi
"ne yazılı Saffet'imin levhasında? Diş hekimi Saffet İnce -Dentist yazılı. dentist ingilizcede dişçi demekmiş. kırmızıyla yazılı Dentist.", A Cılga, 1980, 87"



denyo Çince denilo'dan | 1. Dengesiz, delibozuk. 2. Sersem, budala. 3. | Emanet, rehin, tutu. GTS. (Ortaoyunu) : Ortaoyunu'nda aptal tipi. Denilo da denir. Yaygaracı, acıma duygusuyla şımartılmış, küstah, arsız, küfürbaz, yüzsüz ve sırnaşıktır. (Ort. O.) | Deli anlamına gelen özel terim. | Gördün mü denyo, koyun bayramı ne lan? ... LDemirci, Hürriyet Pazar, 12.10.2008? , 4.

s.a.argo






denyoluk –ğu | Zaten millet olarak futbol konusunda bir denyoluğumuz var. Belki de futbol bizim milli denyoluğumuzdur ha? , | KSezyum, R,14.06.08 | Onun denyoluğu vardır, arada bir tutar, | KemalDoğulu, 19.7.2011

a.






depar atmak –eöbür yandan daha ilk çalışında / kapıya depar atacaksın / on saniye altında / zilin sesine endeksli / aklın hep dışarda olacak öte yandan, Uğur Koçlu, 31

dey.






depar atmak –eöbür yandan daha ilk çalışında / kapıya depar atacaksın / on saniye altında / zilin sesine endeksli / aklın hep dışarda olacak öte yandan, Uğur Koçlu, 31

dey.






depdeğişik

s.



"Vardık ki işte böyle depdeğişik bir tarih kalmış", Haydar Oğur, 1994, 72"



depderin

s.



"Bütün kadınların ten şehrinde her zaman / Depderin bir çağlayan akar / Seninkinde zaplar taşar / Zambak açardı / nasıl unuttuk", Haydar Oğur, 1994, 33"



depdevrik | Devrik depdevrik yazılar yazmalıyım... Harflerim yas tutar gibi sağa sola eğrilmeli, tümleçlerim can hıraş öteye beriye savrulmalı, sözcüklerim bir cenin saflığında tutunmalı satıra; ünlemlerim özgürlüğü ünlemeli, yüklemlerim en kutsalı yüklenmeli, zamirlerim mıh gibi hatırda kalmalı, çivi çakılmalı yazıya., | N A Gökduman, 99

s.






depinmek | bk. tepinmek | Hepsi de yerlerinde depinip silkeleniyor, enselerine, popolarına kıskaçlarını geçirmiş yengeçleri üzerlerinden atmaya çalışıyorlardı., | TAral, SÖ, 62

f.






Deplase | Altyapı deplasesi yapılacak, | Modyo TV, 27.8.2019 | deplase etmek | başka yere aktarmak. Mustafa Saracoğlu, 08.07.2011 | deplase olmak | Sonra bu mantık Avrupa'nın batısından ortasına, oradan doğusuna deplase oldu ve asıl hayat alanını, Çarlık otokrasisi altında inleyen, geri, günlük hayatı (bizim gibi) şiddet dolu bir toplumda buldu., | HBerktay, T, 18.2.2012 | Aynı gün doğduğu başucu şairi Turgut Uyar'a ve hız yaşıtı James Dean'e sözü vardı; Geyikli Gece ters perende atacak, yine kolunu bacağını kırmış gibi hayata deplase olacaktır., | HAlemdar, Cazkedisi3, 2015

a.b.f. b.f.






deplasman | 1. futb. dış saha. | 2. | Dışarı, taşra. | Ellerinde çantalar, torbalar o dükkandan bu dükkana koşuşturup duruyorlar. Dükkanlardan çıkıp aldıklarını otele bırakıyorlar... Sonra yeniden çıkıyorlar deplasmana., | T Aral, Fırt, S 434, 3.7.1984 | 3. | denizcilik Belirli bir durumda yüzen geminin teknesinin taşırdığı suyun ton olarak hacmi.

a.


fr.



depo hastalıkları | Tarama yapılmayan depo hastalıklarından biri ve dünyada en sık rastlanan Gaucher Hastalığı için Karadeniz bölgesinde yenidoğanlarda bir pilot çalışma olarak tarama yaptık., | Aydınlık G, 14.11.2022

a.






depolanabilirleşmek | Kredi kartları, dijital izler ve diğer elekronik zımbırtılar üzerinden insan ve anlamı 'kodlanıp depolanabilir'leştikçe üzerinde mikro işlemler de dahil olmak üzere her türlü merkezî operasyonları yapmaya uygun hâle geldi., | Mevlanaİdris, KararG, 18.2.2017

f.






depolaştırmak | bir yeri veya bir kişiyi depo haline getirmek | sıkıştırıp tıkıştırma beni depolaştırma / duygularım yok oldu, yüreğimi nasırlaştırma / beni demoralize etme, depolitize etme / her işten kaçar oldum, illegalize etme., | BOrtaçgil/SAksu, 31.3.1990 (ilk yayın)

f.






depolu | Bunun için soğuk hava depolu vagonlar ve gemiler işi en mühim mevzulardan biri olduğundan üzerinde ehemmiyetle durulmaktadır. Ayakta hayvan nakli devri artık geçmiştir. Balık nakliyatı için de ayni vasıtaların kullanılması daima mümkün olabilecektir., | Ayın tarihi, 1948, S 175-178, 37

s.






deportlu | İng. deport etmekten. Sınırdışı edilmiş kimse. | Deportlu olanların getirtilmesi., | ilandan, 26.4.2014

s.


ing.



deprem etkisi | Bugün Çin ekonomisindeki sarsıntının yanı sıra Fed'in Eylül ayında dolarfaizini artırması olasılığı ve AB ekonomilerindeki sorunlar küresel piyasalarda deprem etkisi yaratıyor., | MPaçal, T, 27.8.2015

a.






deprem fırtınası | Deprem Fırtınası özelliğinde ağustos ayının sonuna kadar devam etmiştir. Bununla beraber bu çalışmada 1976 yılının son dört ayına ait gerek aylık ve gerekse dört aylık episantr haritalarından, Emet deprem fırtınasının aralık ayı ..., Deprem Araştırma Enstitüsü bülteni, 1979, S 26-33, 33

b.a.






Depremcik –ği | küçük deprem, önemsiz deprem. | İstanbul Kartalda M3,9 büyüklüğünde gelip geçici bir depremcik oluştu. Deprem büyük deprem beklediğimiz ana kırık üzerinde gelişmedi. Yerel bir gerginlik boşalması. Büyük depremin ayak sesleri falan değil. Ardından büyük deprem beklemiyorum. Öşürtmeli haberlere kulak asmayınız., övgün ahmet ercan, 19.6.2021, Twitter | deprem(cik) oğullaşması | jeofizik | Meydana gelen depremin İstanbul ya da Manyas depremi ile bir alakası yok. Mudanya, Armutlu ve İmralı üçgeninde depremcik oğullaşması var., Ahmet Ercan, arsiv.sabah.com.tr/2006/10/25/gun103.html, 25 Eki 2006

a.






depremli | Deniz ülkesinde depremli yangı çıktı., | O Tansel, Konuşan balıkla yalnız kız, 22 | Eğitimde Depremli Yıllar, | Ahmet Ersöz, 1993 (kitap adı)

s.






depremsellik –ği a.Depremsellik etütleri, Star, 15.9.2008 | Bunun yanında diri fay ve depremsellik etütleri kapsamında deprem potansiyeli taşıyan diri faylarının haritalanması, paleosismolojisi, deprem tehlike analizleri ile bölgenin neotektonik amaçlı haritalamaları da yapılmaktadır., | www.mta.gov.tr








depremsi | Türk deprem+si | Yön değiştiren okyanus dibi akıntıları, toprak kaymaları, yerin dibindeki depremsi çatırdamaları andıran sosyolojik, politik, kültürel değişimler, bu eksende 'kaymaya' yol açıyor., | SÖney, T, 8.9.2011

s.






Deprenik –ği | 1 - Eski dil hazinesinden gelen kelimeler alarak eski manalarında yahut eskiye yakın manalarında kullanmak. Misaller: lltima yerine Yalalabımak (Âşık paşa 257) İnfial yerine küsü (Süheyl Nevbahar), Ahir, yerine bitirim (Velet Çelebi) (Türk dili). Biat yerine elalmak (Velet Çelebi) (Türk dili). Mahlukat yerine deprenik (Kodatkopüblik) Nispet yerine oran (Zenker 116) Gaflet yerine usanlık (Velet Çelebi) (Türk dili), Civar yerine yöre (Sureimelik tefsiri). Aksiseda yerine Yanin (Zenker). Muhtasar yerine ölümcil (Zenker 130)., | H Z Koşay, 1932

a.






Deprenme | O yavaşlıkla söylenilen sözler onun ruhunda denizde görülen vapurun serptiği hafif deprenmeler gbi değil, yükseldikçe beyaz köpükler saçan arslan iniltileriyle gürleyen fırtınalar saçmışlardı., | Kırımer, 1967, 110

a.






depresif | depressive | Bizi depresifler uçuruyor! Uçağınızın kokpitinde bir depresif oturuyor olabilir., | KararG, 18.12.2016, 16

s.


ing.

GTS-



depresiflik -ği | depresif olma hali. | Geçmiş kötü , agresiflik , depresiflik ... ilk reglin siniri , sinirden sinire koşturmuş dama kadar ... Ordan topluma bağırmış çağırmış ... inmiş sonra..., L-Manyak, 1998, C 6, 30

a.






depresion / depresyon


inhitat, ruhsal çökünlük.

fr.
"Hakikatteki benzerlerine bakılarak uydurulmuş masallar, adetâ tıp edebiyatından ciddi örnekler, bu masallardaki iki tipe göre iki şekilde âşık vardır: Biri Ferhad gibi — Frenkçe "agitation", Osmanlıca "teheyyüc", Türkçe "heyecanlanma — coşma — halindeki azgın deli. Öbürü Kerem misali "depresion - inhitat" halindeki çökkün deli! / Niko'nun gazinosunda Fırat, sevgilisi Lale ve kızın anası Perran ile geçirdiği hoş geceden sonra Cemşit kırk yıl süren bir melânkoli "depresyonu"ndan kurtuluvermişçesine -o hastalıkta silkinmeler görülmüştür- sabahleyin büyük bir ruh değişikliği içinde uyanmıştır", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 66/103"



depression | Depresyon. | Gelgelelim sanki yeni 'great depression'dan çıkış yolu arayan Obama İan ile kanlı bir hesaplaşma gerçekleşmeden önünü kesen krizi aşamayacağına inandırılmış., | CAktaş, T, 10.9.2011

a.






Depresyon | Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın., | S Ali, İçimizdeki şeytan, 16 | Burdur, Acıgöl depresyonları ve Tefenni ovasının fizikı^ ..., | Korkut Ata Sungur, 1978 (kitap adı)

a.






depresyonlaşmak | Ne kadar yalnızım Tanrım. Herkesin ruh sağlığı yerinde, depresyonlaşacak tek bir arkadaşım bile yok., | RErer, Leman, 10.3.2010

f.






depresyonluk -ğu | Kış geliyor... Yavaştan depresyonluklarımı çıkartmaya başlayayım. 20.12.2022, karikatürden, imzasız

a.






depresyonsal | Bu sabah depresyonsal durumlardayım, çok fenasalım, yine de sizin mutlusal bir gün yaşamanızı dilerim., | @ofamandenis, 30.10.2021, twitter

s.






depreşivermek

b.f.
birden bire depreşmek.


"Lise biri bitirip yaz tatiline girdiklerinde, üçünün de birbirlerini görme arzusu depreşiverdi.", İ Kalkan, Onlardan Biri, 2018, 13"



Depreşmek | Odaya girdiğimde anam daha canlı idi. Debeleniyordu. Hemen eşkıyanın üzerine atıldım, azıcık boğuştuk, ama anacağızım depreşmez oldu, ben de yakasını bıraktım., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 16

f.






depreştirivermek | | ...bir iki seneye inhisar eden bu (büyük!) ihtilafı zaman zaman kasd-ı mahsusla depreştirivermekten de hoşlanırız., | İ Kara, Dergâh, S 340, Haz 2018, | 28

s.bf.






der gibi | söyler gibi | Güneş yanığı esmer yüzü, bakımsız saçları ile dükkan aralarında dolaşır 'Taşıyıcı lazımsa ben varım.' der gibi sürekli göz önünde bulunurdu., | BTSalihoğlu, 2014, 70

z.






der-çanta etmek





der-çanta etmek O gün onlar arasından almak üzere ayırdıklarımı ve sonra der-çanta ettiklerimi görmek ister misiniz, hem de ilâve bilgiler ve açıklama notlarıyla? câr ve civar O Allah, o Muhammed sesleri esrarengiz bir esinti ile İngiliz Sefarethanesi'nin duvarlarını ve bütün câr u civarı yokladıktan, okşadıktan sonra Kasımpaşa koylarına doğru dalgalanıyordu.



der-top etmek | Ali yeni bir tabak, ya da bir çataldan korunmak için önündeki peçeteyi der-top edip yüzüne tuttu., | O Hançerlioğlu, 1959, 93








deratizasyon | deratization* | Deratizasyon: Gemilerde fareleri ve diğer kemiricileri öldürmeye ve yok etmeye yönelik işlemleri-., | RG, 13 Mayıs 2005 | Toplumun başhekiminin lügatçesindeki çapulcu ve marjinallerin deratizasyonu, bulundukları alanın da dezenfeksiyonu., | CAktar, T, 18.6.2013

a.






deray | raydan çıkma | Neyse benim bugün duyduğum 2 deray hadisesi oldu ve birinde de olay yerindeydim..., | 27.2.2008, | http://www.demiryolcuyuz.biz/forum/deray-ve-kaza-nedenleri-t165.0.html, 26.2.2017g deray etmek deyim raydan çıkmak

a.




GTS-



deraylı | raydan çıkmış olan vagon | Bir yük treni istasyona yakın bir noktada sabah 06.30'da deray etti ve imdat ekibi gelerek kısa sürede deraylı vagon[u] yol dışına atarak 4 saatlik kapalı kalan yol tekrar seyrüsefere açıldı..., | 27.2.2008, | http://www.demiryolcuyuz.biz/forum/deray-ve-kaza-nedenleri-t165.0.html, 26.2.2017g

s.




GTS-



derban | Hacı Bekdaş tekkesinin / Derbanıdır Yunus Emre / Gerçek yol İslam dininin / Kurbanıdır Yunus Emre., | G A Gülhani, 35








dere | Dere kenarına ev yapan sel için yapar kırkında kız alan el için alır. Atasözü. ++ | dere tenha olunca tilki 'bey' olur Veysel Ayhan, Z, 19.8.2012 | Derenin harlamazından insanın söylemezinden kork atasözü. | Bugün güzel bir atasözü duydum. | Derenin harlamazından insanın söylemezinden kork., @ErsenErsoy6, 17.8.2022, twitter | Bizim öz l?hc?miz: Suwun şarşarından, adamın yer? baxanından qorx!, | @emir_pesereklu, 17.8.2022, twitter | dereye koyunca sel almak, tepeye koyunca yel almakBu yorucu ama zevkli iş, üç ay sonra son buldu. Çünkü dayısı damadı ile barıştı. Karısından gelen ve babasından Hasana düşen tarlalarla çiftçilik yapmak, ancak kıt kanaat karınlarını doyuracaktı. Gündüz ve gece karısı ile gelecekleri hakkında sık sık durum değerlendirilmesi yapıyorlar, dereye koyuyorlar sel alıyor, tepeye koyuyorlar yel alıyordu., | asicaldan, 3.3.2017 | dereye koyup sele, tepeye koyup yele aldırmakHer ikisi de hayal ve düşüncelerini; dereye koyup sele, tepeye koyup yele aldırırlar., | asicaldan, 3.3.2017

dey.a.






derece | bu derecede bu kadar | Siz, arkadaşlarınıza karşı bu derecede mi alakalısınız? , | OğuzÖzdeş, DağBDA, 1964, 147 | derece almak I | başarı göstererek ödül almak.

a.




GTS+



derece almak II deyim hasta ateşi ölçülmek. | Derecelerimiz alındıktan sonra nöbetçi doktor gelerek bana ve karşımda yatan hastaya birçok sorular sordu., | Z Mısırlı, Dilenci, 40








derece-i kusvâ | son derece. | Artık Ahmet mes'ut idi. Hem de saadetin derece-i kusvâsına (son derecesine) varmış idi. Allaha şükürler ediyor, Derviş'i de daima hüsn-i sûretle (iyi bir suretle) zikrediyordu., | K D, E Ülgen, 26

a.






derecelendirme kuruluşu | Bu minyatür ülke aynı zamanda örnek niteliğinde ekonomik, sosyal ve mali istikrara sahip. Öyle ki her büyük derecelendirme kuruluşundan AAA derecesi ile dünyadaki birkaç ülkeden biri., | S Tosunoğlu, Cum, 26.7.2020, 10

a.






derecelendirmek BTS+ | seviye tespiti yapıp bir sıraya koymak. Dereceleme işini yaptırmak | +[Dünya] Banka[sı] derecelendirdiği 150'den fazla yatırım ajansı arasında Türkiye'yi 15'inci sıraya koydu. 12.3.2011 eposta

f.




bts+



dereceli | Eskiden beri bazı üniversiteler için | ... Dukalığı... ifadesi kullanılırdı... Son yıllarda bunun nedeni daha iyi anlaşıldı; YÖK sistemini hem doğru dürüst uygulamayan hem de dereceli olarak savunan bir yönetici kadrosu sayesinde..., | | http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx? m=26, 7.5.2021

s.






derecelik

s.
x

ar. derece + tr. -lik
"Atinon 10-30 x 60 | sabit 10'dan, 30 defaya kadar zoom yaparak büyütüp 60 derecelik görüş açısı sağlar.", Güneş G, 10.10.2000, 3 | "Şimdi hava tabancası ile kavururken forumda bir arkadaşın profiline benzer bir kavurum yapmayı planlıyorum. İlk 5-6 dk 1. kademe sonra 2. kademeye geçeceğim. (forumdaki arkadaştaki ısı tabancası digital ve 10'ar derecelik ... ", 11.12.2017, http://www.kahveler.net/kahve/2681-turkish-coffee-roaster-prototip-1.html/page-3, | "İnsanların kılık kıyafetleriyle uğraşan bu sistemin bana verdiği iki derecelik kademeyle maaşımda kaç kuruşluk artış olacak?", N A Gökduman, 18"



Derecik –ği | İşte ordularının peşinden kanlı çamurlar ve kızıl derecikler içinden Hz. İsa namına ilerleyen dört serseri şövalye!. ., | Loti, CCT, 91

a.






Dereli | Bu şehir dereli ve tepeli, büyük güzel (bir) şehirdir., | M N Ak, Hac Yolunda, 106

s.






Dereli tepeli | Bu şehir dereli ve tepeli, büyük güzel (bir) şehirdir., | M N Ak, Hac Yolunda, 106*

s.






dergici | Kitapta, Mustafa Kemal'in 7. Ordu Komutanı olduğu 1917'de Güney Cephesi'nde anlaşmazlığa düştüğü Alman mareşalle ilgili, dönemin iki önemli ismi Enver ve Cemal paşalarla karşılıklı telgrafları; 'komünist dergici' Arif Oruç'la mektuplaşması; Anadolu'ya geçmek istediğini söyleyen ama bir yandan da '10 bin lira isteyen' Osmanlı şehzadesiyle yazışmaları gibi çok ilginç belgeler, orijinallerinin yanı sıra günümüz Türkçesiyle de yer alıyor., | HakkıÖzdal, HrKitapSanat, 26.5.2017g

a.






dergilik -ği

a.
dergilerin bulunduğu mecra.

dergi-lik
lux aeterna, 12.01.2012 20:10, EkşiS | turkcell'in az önce paketime ücretsiz ekledigi özellik, kendisinde gecerli 5gb internet paketi ile. rockinside, 08.09.2016 15:20, EkşiS |



Deri prick testi | Deri 'prick' testi uzun yıllardır bütün dünya ülkelerinde uygulanmakta olup sistemik reaksiyon (anaflaksi, deri döküntüsü, nefes darlığı, şok vb.) gelişen olgu sayısı çok azdır., | Dermatoloji Deri Prick testi için aydınlatılmış hasta (Onam) Rıza belgesi, Medicana Hastanesi, 5.8.2019

a.






deriat | Yeni bir antibiotik Leocillin Penicillin Diethylaminoethyl esterinin hidriodidi / Kuvvetli ve uzun antibakteriyel tesiri ile akciğer nesiçleri için yüksek affinite kabiliyetini birleştiren yeni bir penicillin deriatıdır, Ş N Berker, Matbuat Hazretleri, 1953 (Sonundaki reklamlarda)

a.






Derili | Derili aksesuar, | 11.4.2023 | Aklıma binlerce yıl önce / İnsanların giydiği ayakkabılar geldi. / Kimi ceylan, kimi kaplan derili / Kuşlar uçuştu çocuk yüreğime., | B Tarıman, 2020, 45 | Kente geldiğinden beri ilk kez ardına döndün, tütün dudaklı bir iskeletin altın sigorta telleriyle birbirine tutturulmuş kaburga telleri arasına sıkışmış soluk derili akciğerin, mezar soyguncularının içine düşeceğini anladığında nefesini içinde tutarak mumyalanmış beyine bakması gibi baktın adama., | F Ulay, 1988, 67

s.






Derilmek | (< der-i-l-mek) (-e, -de, -den) Toplanmak: Nice âşık bu meydanda derildi (Pir Sultan Abdal). Kavim kardaş bir araya derildi / Sevdiğim ben öldüm deyü yerindi (Karacaoğlan). Bir goncadır, Muhammed'in gül bağından derildi (Mehmet E. Yurdakul) KubbealtıL

f.






derin | Sığ olmayan. | derin sulara açılmamakBiz bunları romanlarda okur, filmlerini seyrederiz. Verne'in eserinden uyarlama 1964 yapımı Türk filmi | İki Sene Mektep Tatilini seyrederiz mesela; o bize yeter, derin sulara daha fazla açılmamalıdır. | , | Mahmut Şenol, Cum, 26.7.2020, 10

dey.s.






Derin ağ | genel ağ, internet | Ayrıca Derin Ağ'da en çok kullanılan para birimidir., | Vikipedi, 4.8.2019g

a.






derin devlet | krş. derin orman, derin ağ, derin dondurucu. görünür devlet yapısının içinde başka bir iç devlet* derin Anadolu | Hrant'ı öldürdüklerinde hemen toplanıp dar bir örgüt kurduk. Amaçlarımızı şöyle tanımladık: | 1. Hükümete ve cemaate bişey olmasın, 2. Derin Anadolu Hrant'a dokunamasın, 3. Sonra da psikolojik harekat yapalım., | ÜKıvanç, T, 11.2.2012

a.






derin orman | Burası derin orman görünmeyelim aman / Senin gibi güzelin canım yoluna kurban / Kadırganın başına dolu yağıyor dolu / Seni gavurun kızı dursak bile ne olur? , Atmacayı vurdular, Giresun

b.a.






derin öğrenme

b.a. bilgi.



"... önceden eğitilmiş derin öğrenme tabanlı anomali ve nesne tespit modelleriyle çelik yüzey uygunsuzluk kontrol sisteminin geliştirilmesi... ", İÜ YK 29.2.2024"



derin öğrenme

b.a.



"Bir kavram olarak 2006 yılında Hinton tarafından yapay sinir ağlarının daha iyi eğitilebileceğini iddia etmesiyle literatüre girmiştir.", Kanan İbrahimli, İÜSBE, ylt, 2024, 10"



derince





"Bunları düşünürken derince bir iç çektim sanırım.", S Dölek, 14**"



derinlemesine

z.



"Kamuoyunun dış politikadaki rolünü daha iyi anlayabilmek için bazı noktalarda ayrıntılara inmek ve derinlemesine incelemeler yapmak gerekir.", M Gönlübol, Dış politika: Iç etkenler açısından bir dış politika incelemesi, 1969, 95"



derinlenmek | Oturur duvarı dibine kışlanın / Düşünür hayal ederim' Bu düşünce bazan değişiyor. Derinleniyor!, | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 45

f.






derinliğine | Derinlemesine. | Bu suretledir ki , o zamana kadar bana hep tek plân üzerine kurulmuş bir satıhtan ibaret gözüken dış alemin derinliğine bir buudu olduğunu ve yanımdan gelip geçen her insanın yüzü arkasında bir başka yüzün gizlendiğini sezmeğe başlamıştım . Ne yazık ki bu genç mentor'umla münasebetim pek az sürdü., YKK, EK, 1953, 21

z.






derinlikli | bilgili, meselelere vukufu olan; geniş, sayısı çok. | Demba ba, mevlüt erdinç, fernandes, yusuf erdoğan, gökhan töre, mehmet ekici, stoch, ömer toprak, hakan çinemre alınmalı. webo, cristian , meireles, holmen, kadlec, yobo, krasic, serdar, esimal gönderilmeli. Mert, Gökhan, alves, ömer toprak, caner, topal alper, fernandes, emenike, demba ba, sow, volkan, bekir, hakan cinemre, egemen, topuz, hasan ali, salih uçan, selçuk şahin, emre, mehmet ekici, stoch, kuyt, gökhan töre, mevlüt erdinç, yusuf erdoğan şeklinde derinlikli bir kadro oluşturulmalı., | BÇakmak, 21.3.2014, | http://forum.antu.com/ziyaretci/KonuOkuZiyaretci.aspx? gID=48&fID=114&kID=12225&sayfa=15, 03.07.2015g | Lösemili kızın okul duvarına çizdiği basit bir desen derinlikli, çok yönlü bir iletişimin başlangıcı olur., | ÖmürKurt, RKitap, 03.07.2015 | Vücutlarımız bizim sandığımızdan daha kompleks, katmanlı ve derinlikli., | Neil deGrasse Tyson/Ali Tufan Koç, Hr, 19.8.2018

s.






derinliksiz | düşük, pespaye, niteliksiz, ucuz, derinliksiz, gövdenin kışkırtmalarına ayarlı, sözleri bile seri imalat yazılmış yoz bir müzik kültürüne bağımlılık., | S Demirci, Y Ö Özburun, 2006, 129

s.






derisi kalın olmak

dey.



"Derin kalın olmalı, etkisiz elemandım. Odada olduğumun farkına varmazlardı.", HrKlbk, 12.5.2019, 7"



derisi kalın olmak| Derin kalın olmalı, etkisiz elemandım. Odada olduğumun farkına varmazlardı., | HrKlbk, 12.5.2019, 7

dey.






derişim | Topraktaki bor derişimi 4 ppm'e* ulaştığında, artık hiçbir bitki yetişemez olmaktadır., | Güney Dinç, 39

a.






derişmek

f.
toplanmak, birikmek.

tr. der-iş-
"Aradığım tek doygunluk sen olmak / Ne uçmaklar isterim ne uçmak gibi dünyalar / Derip darmadağın özeklerimi yeni baştan / Bir damlada derişip yoluna baş koyan / Olmalıyım, ben oldukça işim bu benim // Öğret bana sevgine varabilmeyi / Bir damla bende derişmiş sevgini getirmeyi", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 26/30"



derivasyon | ... Derebucak barajı ve gembos derivasyonu tüneli için yaklaşık 40 trilyon liralık bir ödeneğe ihtiyaç duyulduğu belirtildi., | Bizim Anadolu G, 29.10.2003, 14

a.






derk etmek | Anlamak, idrak etmek. | Eğer senin gözün görseydi ve kulağın da işitseydi gayet basit bir hesapla bu tehlikeyi derk eder (fark eder, anlar) ve ona karşı vaziyet (pozisyon) alırdın., | İ Arvas, TH, 84

bf.






Derkenarcı s.








Derlence | Paula Burnett'in Karayip şiirleri (Penguin Anthology of Caribbean Poetry) derlencesinde de, haberler, siyasi çözümlemeler, propaganda ve genellikle o bölgedeki toplumu ilgilendiren kültürel özellikleri içeren reggae ve calypso tarzı şarkılara benzeyen, yeni sömürgeciliği, adaletsizlikleri protesto eden politik içerikli şiirler yer almaktadır., | Abdullah Şevki, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 57

a.






derli | derlenmiş; toplanmış. | Türk donanması İstanbul sularına geldi. Nakliye ve erzak gemileri hariç, 350 parça küçük harb gemisinden derli idi., | M Nalbantoğlu, 48

s.






Derman otu | Deyip yürümüş. Yılan da peşinden. Şura senin bura benim derken epeyce yol gitmişler ve sonunda da derman otunun yanına gelmişler., | N Sökmen, Hayalonya, 9-10

a.






dermande | ...şu ifadeye nazaran en aciz ve dermande olan protoplazmalar kendilerinden çok ???? haliki muktedir ve çok ali olan insanların oluyorlar demektir., A Korunan, Basair, 1941, 83++








dermânde | Fakr ü fâkanın (yoksulluğun) dereke-i süfelâsına (sefiller topluluğuna) düşmüş âciz, dermânde (zayıf) bir kadıncağız ile Yusufcuk isminde on yedi on sekiz çağlarında bir evlâdı var idi., | K D, E Ülgen, 269

s.






Dermansız | Miriam kan ter içinde dermansız kalana kadar acımasızca sürdü gitti., | T Polikar, 1997, 79 | Yenilmişti, umarsız kalmış, dermansız düşmüştü., | R Bach, Martı, 17

s.






dermansız kalmak| Durumunu öğrenen Sultan Murat bir gün huzuruna çağırdı. Bu durumunu görünce de güle güle dermansız kaldı. 'Abaza asiyi tutar mıyım? 'Revan'ı alır mıyım? Bağdatı alır mıyım? gibisinden yedi şey sordu. Hepsine kendi dilince 'feth' diye yanıt verdi. / Fakat sandal içinde kavuklarımızla su dökmekten, kışın şiddetinden kuvvetsiz ve dermansız kaldık., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 19/56

dey.






dermansızlık -ğı | Bu dermansızlık ve kırıklıkla bayram namazını kılamadım., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 20

a.






dermason | bk. dermison. Bir fasulye türü. | Battal fasulyeden küçük olmasına rağmen yine de kocaman olan lezzetli bir fasulye türü. 14.10.2004, Ekşi S

a.






dermatit | deri iltihabı. Prof. Dr. Hüseyin Çetin, bu akarların özellikle alerjik bünyelerde semptomları tetikleyebileceğini, kırmızı akarlar tarafından ısırılan bir kişide acı, döküntü, irritasyon ve dermatit şikayetleri oluştuğunu, ayrıca tavuk kümes hayvancılığında akarların değişik hastalıkları taşıdığıyla ilgili bulgular olduğunu, bu türdeki mikropları insanlara da bulaştırma riski bulunduğunu belirtti., Hr, 03.05.2025

a.

tıp




Dermatofit | Özellikle 'dermatofit' türü mantarların üremesini kınanın durdurduğu tıpça kanıtlanımş durumda. Tabii, saça yakılan kınayla, saç rengi görüntüsünün dışında yine bit gibi deri parazitlerinin yok edilmesinin amaçlandığını halk hekimleri denen 'şifacılar' söylüyorlar., | Y Ural, Temel Reis, 14

a.

tıp




derme | toplama, koleksiyon Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Nadir Eserler Dermesi, | 20.3.2016g

a.






dermek


toplamak


Moskof askerini başına derdi / Osman Paşa ile kavgaya durdu 28



Dermek | Seher vakti sen tarlaya giden[d]e / Ses yayılır dört bir yana Süreyya / Elimdeki gonca gülü derende / Gelmeyesin bizim eve Süreyya, | Halk türküsü, 17.7.2021+

f.






dermelikçatmalık -ğı | Bir 'Atatürk maskı'nın yanına 'adalet mülkün temelidir' yazmakla mahkeme olunmuyormuş demek ki, öyle dermeliklerle çatmalıklara, | N Çınar, T, 10.1.2011

a.






dermison | bk. dermason. | Hınıs dermison/dermason fasulye, | www.esengida.com/Hinis-Dermison-Fasulye-1KG,PR-30.html, 22.3.2016g

a.






Dermokozmetik | deri kozmetiğine ait | Geçen esprisine dermokozmetik bir serum için yardım parası toplama şeysi yayınladım, (link: | http://iki.ki) iki.kişi rtlemiş hemen. İçim kan ağlayarak sildim ya., Layd Zaza, tivitır, 18.7.2019

s.






dernek | Tolgalar, zırhlar üzerine inen kılıçlar, kargılar demirden daha sert olan düşmanı vurup ezmek için daha keyifli dernek olamaz!, | CEmiroğlu, Gökbayrak, 148

a.






dernekleşmek dernek/ler kurmak | Bu tip mesleki dernekleşmeler dernekler hukuku alanında bir yasalaştırma hareketinin gerekliliğini de su yüzüne çıkarıyordu., | E. Kayabaş, tez, 2008, 234








dernekli | 1. (D. D.) § Kunt : Cesim, kavi, muhkem, mukavim. (T. D.) Kemişti anın ol darbına Sırhan İki eliyle bir kunt çini kalkan (Hur;.) § Basımda* kunt ışıklar saklar idim seninçün. (Dede.) § Et-tadbir [Ar.] : Vücudun kemikleri pek dernekli ve eti kunt ve sımsıkı ve kurumu kavi olmak manasına (Kam.), | ÖAAksoy, GaziantepAğzı, 1946, 366 2. bir derneğe mensup olan, üye olan kimse | Çünkü o da sizin gibi dernekliymiş. Eski hademeler öğretmenin karşısında hazırol dururlardı., | HKıyafet, 1984, 10**

s.






derneşik talep: Kaya ardıç








ders | dersini vermek -e| Hem ücretlerin milli gelire göre olması için yürüyeceğiz, hem de demokrasi için erken seçim diyeceğiz. Her alanda hiç durmadan dinamik bir mücadeleyi devam ettirirsek, bunlara derslerini verebiliriz. Bunları gönderebiliriz. İktidar ehline yani halka devredilmelidir., Emekçi Hareket Partisi EHP, Mart 2025, bildiri

dey.a.






Ders başı | Hatırlarsın bir Pakize hanım vardı; beni her ders başı sözlüye kaldıran., | N A Gökduman, 39








ders okutmak | Babıalide herkesin esrarını aramak adet midir? Leylâ'nın şakirtlerinden kibar nazlısı* bir hanım ile görüştüm (biçare kadıncağız ne mürüvvetli idi, benim gibi kalın kafalı* bir deli kıza uğraşa uğraşa dersler de okuturdu) ondan işittim., | N Kemal, İntibah, 74








dersimci | İşte o yüzden de Kılıçdaroğlu gibi Dersimci ve Kürtçü birinin Genel Başkanlığa getirilmesi gerekiyormuş./ Diğer taraftan Dersimci olup da Kürtçü olmamak, ya da en azından Kürtçülüğe sempati duymamakta imkansız gibi bir şeydir. | , | EÖzaltındere, TürkSolu, 2012

s.






dersimcilik | CHP'nin bu durumu, kendi partisini Uludere olayının kölesi yapan Kılıçdaroğlu'nun Dersimciliğinin yanında Kürtçülüğünün de en güzel göstergesidir. EÖzaltındere, TürkSolu, 2012

a.






dersini almak





"Kısacası şu: Sana o kızı yakıştıramadık, aşiftenin biridir. Bütün kış Ali'nin yakasını bırakmadı, yukarıdaki Bektaşi Tekkesine kadar çıkıp gezdikleri olurdu, daha neler yapmadı ki! Bakkal Kerim'in oğlu kanca takmak istedi, dersini aldı. Hisar delikanlılarını oynatıyor.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 82"



derslik | 1. Biyoloji dünyasında yaşamanın değişmesiyle bir olduğunu derslik sayıp belletiriz., | OBurian, DeğişişÜzerine, Denemeler-Eleştiriler, İstanbul 1964, 21 2. | Pazartesi günü, ikinci dersin bitiminde, öğrenciler derslikten çıkarken, Elif'e yavaşça, beni beklemesini söyledim., | ÖFToprak, 1979, 15

a.






derslikli | dersliği olan. | Yönetim Kurulumuz, tahmini bedeli 734,8 Milyar TL (1.100.000 USD) tutan 32 derslikli bu okulun yapılmasına ve bu husustaki harcamanın Şirketimizin Gider Bütçesi Bağış ve Yardımlar Kaleminden kurum kazancı tespitinde gider yazılmasına karar vermiştir., | 31.1.2001, | http://www.bloomberght.com/imkb-haberleri/haber/858511-petkim-petrokimya-holding-asnin-31012001-tarihli-yazisi-asagiya-cikarilmistir, 26.7.2016g

s.




GTS++



dert | Derd bir değil ki, ona ağlayayım. Bin tanedir hangisine ağlayayım atasözü. | Acemin dediği gibi (Derd bir değil ki, ona ağlayayım. Bin tanedir hangisine ağlayayım) sabık başvekilin ettikleri onbinleri aşıyor, hepsini yazmak imkansızdır., | İ Arvas, TH, 91 | Derde devadan gayrı | Bu mağazalarda derde devadan gayrı herşey bulunur., | G Alagöz, 1979, 38 | derde düş olmak | Derman ararken derde düş oldum, | Turan Engin | derdi-gücüişi gücü, bütün istediği. | Baktım, bizim Fakülte'nin hemen bütün hocalarını tanıyor, hatırlarını soruyor. Fakat asıl derdi, gücü kitap olduğu anlaşılıyor., | Orhan Okay, İflah olmaz kitap hastaları, Yedi İklim D, Nisan 2002S 145 (1999) | derdini söylemeyen dermanını bulamaz atasözü. | Arkadaş, dedi, görüyorum ki, kalbinde büyük bir dert var. | Derdini söylemeyen dermanını bulamaz derler. Sen de derdini saklama, söyle. Belki bir çare bulabilirim., | K D, E Ülgen, 174 | derk küpü | mec. Sorunları, sıkıntıları çok olan kimse. | Çoban Ahmet dayı, dert küpüydü. Korkunç savaş yıllarında çok şeyini yitirmişti. Karısı ölmüş, oğlu da kaybolmuştu. Şehirdeki işini de kaybedince bir köyde çobanlık yapmaya başlamıştı., M Y Kandemir, 40 Hadis, 2014, 13. ayr. akıl küpü, sır küpü.

dey.a. mec.






dert | derdi veren devasını/dermanını da verir kalıp söz | Gayri, 'Derdi veren devasını da verir' diyerek çökü çöküveririz duvarların dibine., | MYağmur, 1957, 50 derdini açmak deyim | Bir gün karım: 'Derdini Hacı Ağa'ya açsan iyi edersin' dedi., | MYağmur, 1957, 55

a.






dert anası

b.a.
herkesin derdini, sıkıntısını açtığı kimse.


"Günü gecesi birbirine karışmış, içi dışı hafiflemiş, kadınların ana bacı deyip eteğine, dizi dibine sığındıkları bir dert anası... ","
Çokum, R Ana, 50-51



dert ortağı

b.a.






dert ortağı





"Nice günler dert ortağımdın benim. Omuzlarına dayayıp yorgun başımı. Az mı ağladım hıçkıra hıçkıra. Az mı sildin seven ellerinle gözyaşımı.", Ümit yaşar, 73"



Dert ortağı | Çocukluğumda bir kedim vardı. Annemle babam ayrıldığı sıralarda, onu dert ortağı edinmiş, olanca sevgimi kedime vermiştim., | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 39

a.






dertdaş bk. ayrıca derttaş | / Ağlar gezen ağlamadın / Derdime derddaş olmadın / Sen bene gardaş olmadın yar dıloy yar | , | BurhanÇaçan, Allandı yar allandı yanakları allandı'nın nakaratı, 1977








dertlendirmek BTS- | Üzmek. | Ayşe, yorgun babasını, daha fazla dertlendirmemek düşüncesile hemen koştu, ocağı yaktı, bir lahan çorbası pişirdi., | İHınçer, 1946, 11 dertleri günleri işleri güçleri

f.




bts-



dertleniş

a.
dertlenme işi.


... dertlenişe de . Hakikaten ikindi vakti , Semûd Kavminin tek top- landıkları yer olan su başında halk birikmişti . Hazreti Sâlih ( A.S. ) oraya yürüdü . Diğer kabile halkı gelişine önem vermez göründü- ler .A C Akıncı, Peygamberimizin hayat hikayesi: hazreti Sâlih, 1968, 110



dertleri günleri | Dertleri günleri, söylemesi ayıp, oranın da terbiyesini bozmak!, | A Ağaoğlu, Üç oyun: bir kahramanın ölümü, çıkış, kozalar, 1973, 73

a.






dertletmek

f.
derde uğratmak, dert vermek

Farsça derd + tr. -le-t-
"Diler ağlat, diler güldür, / Diler derdlet, diler öldür, / Âşık Yunus sana kuldur, / Lutfun da hoş, kahrın da hoş", ?"



dertli dertli | Dertlice. | Bu sırada en küçük torunlarından Buğutekin yanına geldi: -Büyük baba niçin böyle dertli dertli düşünüyorsun? dedi., | HakkıErcan, BeşKardeş, RafetZaimler, İstanbul, 2. b., ts., 14

z.






dertlice | Bir meri keklik öter dertlice / Yanına doğru varsam olmaz mı? / Karlar eriyip de bahar gelince / Ece bağlarına girsem olmaz mı? , | Ekmel İzdem, Tarih boyunca Türk kültürü ve sanatı [Ansiklopedik sözlük], 1972, 314 | Gurbet kuşu çok dertlice ötermiş / Ötüşleri aşıklara yetermiş /Izdırap ile ömür mü bitermiş /Gönül taze çiçek arayıp durma, | K Çaltekin, | http://www.kirklarelihaber.com/siir/gurbet-kusu-6/, 5.12.2014g

z.






dertlilik

a.
dertli olma hali.


"Himmeti bu imiş bize pirlerin / Hizmetini ettim nice mirlerin / Hayli müsellimin, çok vezirlerin / Sayesinde bir dertlilik kazandım.", Dertli, Yelken D, S 141, kas 1968, 27"



dertlilik -ği | Himmeti bu imiş bize pîrlerin / Hizmetin ettim nice mîrlerin / Hayli mütesellimin, çok vezirlerin, / Sayesinde bir Dertli'lik kazandım., | Dertli, EGŞA, 314

a.






dertsiz | Gün oldu ki kimseye vefa etmeyen dünyada Lütfi Bey de, ömrünü hayatını dünyayı bekleten hayatını bırakıp geçti gitti yani. Dünyayı dertsizlere bıraktı., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 240 | Dertsiz insan yok dayı!, | Mehmet Akyıldız ++

s.






derttaş | Ağlama Uygur anam, ağlama, tut göz yaşını./ Bilmiş ol, yavruların millet için vermiş can. / Doğu Türkistan için daimâ dik tut başını, / Sana derttaşdı şu an, Türkiye, Azerbaycan., | GGencalp, 10.7.2009 derttaşlık | Bu bildiride dile getirilen derttaşlık ve muhasebe ihtiyacı marjinal bir hissiyatı yansıtmıyor., | CAktaş, T, 19.3.2012

a.






derûn | iç. | Aşkın dolusunu içip kandı ya, / Bildi âşık derûnundan yandı ya, / Şikayet edeyim Hac' Efendiye, / Allah şerrinizden emin eylesin!, | Borlu Kemalî Baba, 33

a.






derunî | Asker mektupları gezerdi elden ele / Deruni dilden diye başlardı hepsi / En uzak komşuya selam olurdu, | NTektaş, 1999, 81

s.






derügülasyon | Hızla düşen kâr oranlarını yükseltmek amacıyla şirketlerin önündeki setler kaldırıldı. Deregülasyon politikaları bütün dünyaya yayıldı., | GKarabulut, T, 19.1.2012

a.






dervişlenmek

f.
1. derviş olmak. 2. derviş gibi hareket etmek.


"Dergeh-i vasla sebep ermeğe dervişlendim.", Hengamî, 52"



dervişlenmek | 1. derviş olmak 2. derviş gibi hareket etmek | Dergeh-i vasla sebep ermeğe dervişlenelim., | Hengami, 52

f.






dervişlik -ği | Dervişlik olsa idi tac ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka.

a.






derya gibi


kum gibi, kalabalık, çok.


"Dövüşüyorduk Üç Şehitlerimizde / Zorluyordu derya gibi düşman. / Attığın boşa gitmiyordu, / Lüzumsuzdu nişan." Dağlarca, ÜŞD, 33"



derya kuzusu

a.
balığın tazeliğini ifade etmek için genelde balık satıcılarının, balıkçıların sık kullandıkları bir deyim

Farsça deryâ + tr. kuzu-su
"Balıkpazarında hep o yaygara / -Derya kuzusu torik sardalya pul pul- / Ilık lodos deli poyraz zengin fukara / Her şeyiyle gönüllerde sultan İstanbul", İlhan Geçer, 1986, 83"



deryadil | [N]adide kitapları (...), makul fiyatlarla ehline devrederek ilim dünyasına kazandırmayı tercih eden deryadil kültür ve ahlak adamlarının sahhaflık ettiği, kapısından girer girmez sizi tarihin ve kültürün derinliklerine çeken harika bir çarşı..., | BAyvazoğlu, Z, 16.2.2012

s.






deryadillik | İnce hüzünler vardır, deryadillik de. Hayata dair ne varsa şiirinin içinde olmalıdır., | DHızlan, Hür, 15.12.2015

a.






Deryalık –ğı | Deryada deryalıklar / Suda oynar balıklar, | Azerbaycan mahnısı

a.






derzleme | 3/1 sistemindeki duvarlar geçirdikleri onarım sonunda derzleme ile ilgili bütün niteliklerini yitirmişlerdir., | Anadolu sanatı araştırmaları, 1968, S 1-6, 175

a.






derzlemek I | Çabalamak, uğraşmak Hasta çok devcindi (Bak: Derzlemek] kalan boşluğa konulan harç (Tokat):** (Çerkeş Çankırı, ) (Bak: Devin Destangele [ 1s . ) ..., | Türkiyede Halk Ağzından SDD, 1939, C 1, 421| | Örneğin, sırlı tuğla kullanmak, tuğlayı derzlemek gibi ... Ve yine Edirne'de ilk devir Minarelerinde olduğu gibi tuğla hem bir dekorasyon malzemesi hem ..., | O Onur, Edirne minareleri, 1974, 14 | Derzlemek (derz vurmak) Point flat the joint (to). Derz ~ masdarı (ayarlı gönye) Jointing rule. oluğu yuvası (harç payı) (Duv.) Abrevoir., | N Özbalkan, Türkçe-İngilizce teknik terimler S, 1984, 247

f.






derzlemek II | Türkçesi demetlemek, demet yapmak

a.






derzlenmek | Derzle kapatılmak. | Bu türbede ilgi çeken husus, taşların küçük ebadlarda kare, dikdörtgen veya poligonlar halinde kesilip araları derzlenmek suretiyle tuğla gibi ..., | Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu türbeleri, 1996, 141 | Müftü Acar, '665 yıllık caminin ilk olarak dış cephe duvarlar derzlendi. Minarenin dış cephesi elden geçirildi.', | 15.7.2004, ?

f.






derzli | Derzlenmiş, derz uygulanmış. | ... harâb oldığından kaba tarak tesviyeli derz mahalleri yedirme ve lökün derzli bîrûnı hâlis harcla derzli üzeri cedîd taş hâlis harcla rıhtım ve tarafeyni ..., | A Kal'a, İstanbul su külliyatı: vakıf su defterleri. Su keşif defteri, 1997, 304

s.






desakralizasyon | adem-i merkeziyet, merkezsizleş(tir)me | Yeni anayasa hazırlanırken yönetimin desantralizasyonu ve özerk yerel yönetimler konusunda, ispanya deneyiminden öğreneceğimiz çok şeyler olduğuna inanıyorum., | HÜnlü, T, 29.2.2012 | Demek, ciddi bir desakralizasyon adımı atıp azizlikten çıkarmanın; kişisel hayatları da dahil her şeylerine, baştan ve tarafsız, eleştirel bir seküler tarihçilik açısından bakmanın zamanı çoktan geldi ve geçiyor bile-., | HBerktay, T, 30.3.2i13

a.


ing.



desantralizasyon adem-i merkeziyet, merkezsizleş(tir)me | Yeni anayasa hazırlanırken yönetimin desantralizasyonu ve özerk yerel yönetimler konusunda, ispanya deneyiminden öğreneceğimiz çok şeyler olduğuna inanıyorum., | HÜnlü, T, 29.2.2012








desantralize | Her zaman, her şey, | desantralize bir bütün içinde biçimleniyor, belirleniyor., | MBelge, T, 10.2.2013

s.






desenlemek

f.



"Camları desenliyorum / Bitirip basınca duvara / Bakmaya doyamıyorum.", N Ö Arpacı, 2006, 38"



Desenlemek | Camları desenliyorum / Bitirip asınca duvara / Bakmaya doyamıyorum., | N Ö Arpacı, 2006, 38

f.






desifraj | Prof. Cana Gürmen Piyano, Deşifraj, Oda Müziği, | İÜ 2015-2016 müfredatı, 6.2.2016g

a.






designer | Tasarımcı. | O da Paris'in en pahalı butiklerinin, designerlarının adını verecek, amanın Mies van der Rohe falan diye insanlar butik butik gezip o totemden arayacaklar, o da hınzır hınzır gülecek. LeventYılmaz, T, 17.8.2011




ing.



desimal sistem | ondalık kodlama sistemi. | Şunu da söylemek lâzımdır ki en ehemmiyetli zirai kütübhaneler, ekseriyetle desimal sistemi değil müstakil sistemler kullanırlar., | Tekel enstitüleri raporları, 1943, C 3-5, 52 | Desimal sisteme göre dosya usulü ve tatbikatına dair yönetmelik, Maarif Vekâleti, 1954

b.a.






desinatörlük | 1881 yılında , Normandiya'nın Argentan kasabasında doğmuş olan Fernard Léger, önceleri hayatını mimarlara desinatörlük yapmak, yahut fotoğraf rötuşlamak suretiyle kazanıyordu. Mimarlara desinatörlük yapmak demek, titiz bir dikkatle, geometrik düzen içinde çalışmak demektir. Rötuşçuluk ise , ince elemenin ta kendisi..., Varlık, 1955, S 414-425, 30

a.






desinler





"Dediler, derler, desinler, diyecekler kaydını atmadıkça hep hayat kin ü kudûretdir sana."



deskıritif / deskriptif | tasviri. | Aşağı yukarı hepsinin müşterek vasfı, sadece şekilci, deskriptif bir izah metodu takip eylemek, milli müesseselerimizin tarihi ve hukuki tahliliyle layıkı veçhile alakalanmamak olmuştur., | Hüseyin Nail, Cm, 8.9.1942, 2 | Deskıritif (tasvir) deyimleri, | S Emir, Türk Halk Deyimleri, 1968, 4

s.


ing.



Deskuamasyon | Bunlar: soyucu vasıtalar (Peeling yapan) x ışınları ve estetik cerrahi usulleridir. Bilindiği gibi soyucu maddelerin tek genel bir karakteri vardır ki, tümü irritandırlar. Bunların uyandırdıkları deskuamasyon, keratinolizis delili değil, sadece ..., | Ankara Üniversitesi 1974, C 313, 37

a.






desneme | şal hırka. | Hatta arkasının desnemesi (şal hırkası), başının Mevlevi külahı bile çürümemiş., | İAlanka, 9

a.






desperado | Bunun için uğraşırsanız büyük bir 'desperado ordusu' yaratırsınız, ideolojiden, idealden, akıldan, amaçtan iyice koparlar ve sadece 'intikam' için dövüşen nefret dolu bir örgüt haline gelirler., | AAltan, T, 28.9.2011 | Veya başlarına mezhebî simge kızıl bez bağladıktan ve yine Şiiliğin | martirizasyon dövünücülüğüyle ölüm orucuna yattıktan sonra | materyalizmden yahut | marksizmden (!), dem vuran | desperados solculara övgü ve ağıt yakarak laik bir özgürleşmeye ulaşılamaz! | , | Uluengin, T, 8.8.2012 | Ayrıca 'desperado' karakterinde, çünkü güçlü bir 'şehadet' inancına oturuyor., | MBelge, T, 10.8.2014

a.






dessas | Düzenci, hileci, entrikacı.

s.






dessasça | Hemen bizden bir önceki neslin yaşamış olduğu bu gibi dessasça hücumlar, ânî ve tesirli darbelerle, İslamî hassasiyet mayamızı ekşitip bozmuştur., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.29

s.






dest

a.
el.


"Kurban olam gözlerinin mestine / Kalk gidah çayır çimen üstüne / Tut elimi al destim(i) destine / Ölmüş iken cesedime can gelsin.", Şanlıurfa türküsü, 26.5.2024"



dest | el. | dest vurun* | Koç yiğitler melemeli dev gibi / Düşman kanı devrilmeli dağ gibi/ Dest vurun avını almış bey gibi / Haykırı haykırı çalar kılıncı, | Köroğlu, EGŞA, 139 dest-i izdivacınıza talibim Evlenme ilanında bulunmak | Dest-i izdivacınıza talibim., | T, 4.9.2011

a.






dest-i izdivâc | evlenme isteği. | Şehzade, bu nokta için kendisinden fevkalâde emin idi. O nasıl olursa olsun herhalde Sultan Hanımı memnun etmeye ve kendisinin dest-i izdivâcını (evlilik iznini) kabul ettirmeye muvaffak olacaktı., | K D, E Ülgen, 205 | dest-i izdivacınıza talibim Evlenme ilanında bulunmak | Dest-i izdivacınıza talibim., | T, 4.9.2011

a.






destabil | İstikrarsız. | Endekste bu yıl en fazla düşüşü Libya, Suriye ve Mısır kaydettiler. Her 3 ülkede de diktatörlerin devrilmesi ve benzeri durumladan ötürü ülkede destabil durum hakim., | 19.6.2012, AİM

s.


ing.



destan | destan eylemek | destan eyle / destan eyle / gir düşüme destan eyle / destan eyle / destan eyle/ vur döşüme destan eyle, // yetmişiki dile birden / destan eyle, | O Telli, Şahince, 42/43 | destan olmak | Mızrabın ahengine uyarak zaman zaman / Türkünün arasında benim de ismimi an / Mest olsun bizim gibi, güzel sesini duyan / Yayılsın Giresun'a adımız destan olsun., | Otaman, 25 (1924)

a.






destan düzmek1. | bir olayı anlatan uzun şiir yazmak. 2. abartarak ballandıra ballandıra anlatmak. | Sultanım bu sırrı yaymayınız. Bütün dünyada (Osmanlı illerinde avratlar fil doğururmuş) diye destan düzerler. Hemen bu davada göz yummak gerekti.' dedim., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 38

dey.






destancılık -ğı | destan söyleme işi | Ahbabın reyine eylerim hizmet / Alsın eş'arımdan dinleyen lezzet / Desinler bir tanedir elbet BEHCET / Şairler içinde destancılıkta., | Doğan Kaya / Behcet, âşık edebiyatında esnaf ve iş destanları, Sıvas 2019, | 43-44. yudurmak | etken yıkatmak | Nalband olsam nalla derler katırı / Kasap olsam salla derler satırı / Hamamcı olsam yudururlar natırı / Ben bu kârın hiçbirini bilemem., | Kaygusuz Abdal

s.a.f.






destanımsı | Büyük bir halk taşlaması olan bu destanımsı roman, dünyanın çoğu dillerinde sahnelenmiştir de. Y Haşek/ ÇHA, 23

s.






destankari | ...daha on yıl önce Omiros'un kahramanlarından daha destankâri, altın saçlı, çevik ve kıvrak, o 43 yaşındaki gencin hatırası, bir asırlık eski ve uzak bir hayale dönmüştü., | FRAtay, MütarekeD, 99

s.






destanlık -ğı | destan olabilecek nitelikte olan. | İhtilâli müteakip, dahilî harbin destanlık sahnelerini inikâs ettiren belli başlı eserler şunlardır: Serafimoviç'in Demir çağlayan'ı; Babel'in Kızıl atlılar'ı; Fédin'in Şehirler ve yıllar'ı; Tliniak'ın Çıplak yıl'ı;..., | KadroD, 1934, C 25-36, 33 | destanlık | Umulur ki; bir gün türk edebiyatı, bu eseri, yeni zamanların İslami tahassüste ilk temel kitabı saysın... Ve destanlık çapta cehd sarfetmenin ne demek olduğu bu vesileyle görülsün..., | Kısakürek, esselam, 5.b., İstanbul 1996, | 8-9

s.




GTS++



Deste | Kemalî'yem, bu destanın ustası, / Ulukışla güzellerin destesi, / Avşören'de belli durur bestesi, / Ul'ören devede kulak değil mi? , | Borlu Kemalî Baba, 26

a.






deste güllü b.s. Eli karanfilli gelin / Ah eli karanfilli gelin / Başı deste güllü yarim., Halk türküsü








destecik

s.
*


"Oğlan, destecik oğlan / Boyları gostacık oğlan / Sana nazar değmesin / Tak bir nazarlık oğlan", Çorabını ördüğüm, Emirdağ Türküsü"



destecik

s.


Farsça deste- tr. -cik
"Oğlan, destecik oğlan / Boyları gostacık oğlan / Sana nazar değmesin / Tak bir nazarlık oğlan", Emirdağ türküsü"



destecik –ği | kısa* | Oğlan destecik oğlan boyları gostacık oğlan / Sana nazar değmesin tak bir nazarlık oğlan., | Afyon Emirdağ türküsü

s.






destegir

s.
Elden tutan (kimse), yardımcı, muin.

Farsça destgîr'den destegir.
"Hem fikirdir, hem zikir / Tevbe estağfirullah / Mücrimlere destegir / Şükür elhamdülillah.", H Burkay, Hüdâverdi Divanı, 48"



Destek atmakYeni Yüzyıl, yeni düzenlemenin, Atatürk aleyhine suç işleyenlerin, öğretim elemanlarının meslekten çıkarılacağını söyleyerek, yönetmeliğin baskıcı yönünden uzak durmayı tercih etti ve yönetmeliğe destek attı., | Haftaya Bakış, 1998, C 7, S 19-31, 43 | Büyük destek attı skece!, | Çok Güzel Hareketler bunlar, 10.1.2022

dey.






destek cihazı | assist device | Sol kalp destek cihazı (assist device) kalp yetmezliği olan hastaları yaşama bağlıyor., | CErenoğlu, HT, 10.6.2012



tıp
ing.



destekçi | yardımcı, destek veren, destek olan kimse. | Ben mevcut sorunların giderilmesi için destekçi olacağım., | T, 2.7.2011

s.






destekleşmek | Bu çirkin ve zalim metoda karşı biz, Kuranın emrine dönmeli, tüm müslümanlar, kardeş olarak yaşamalı, birbirimize asla silah çekmemeli, kışkırtıcı ajanları susturup bertaraf etmeli, hem yurt içinde, hem yurt dışındaki dindaş, ırkdaş ve gönüldaşlarımızla birleşip bütünleşmeye, destekleşip yardımlaşmaya çok büyük önem vermeli, bu uğurda çok gayret gösterip çok para ve mesâi harcamalıyız., | M E Coşan, Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri: Başmakaleler -2, 2008, ?

f.






Destekleyiş | Özellikle, Hilafet müessesesinin Türkiye'de bulunuşu, bu destekleyişte büyük rol oynamıştır., | F Şahoğlu/Loti, CCT, F Şahoğlu/29

a.






Destekleyivermek | Kamber adı geçmeyegörsün, birbirini destekleyiverir orada bulunanlar. Ki sohbet tatlı olsun., | N Tuncer, Trafalgar, 153

bf.






Destekli | Onlar, sarsıntıyla yerlere yuvarlandılar. Ama, destekli giysileri vücutlarının zararara uğramasını engelledi., | Dayıoğlu, 1987, 51

s.






desteklik | Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Tekeli Köyü kırsalında hava desteklik operasyonda ölen 3'ü kadın 7 PKK'lının cenazesi, bugün Şemdinli Devlet Hastanesi morguna getirildi., | M, 9.9.2015

a.






Destekten yoksun kalma tazminatı | MADDE 18 – 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan | Kanun ibareleri | Kanunda şeklinde değiştirilmiş, fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

a.






Desteleme | destelemek işi. | Desteleme işi bitince, kolunu çemirleyip küçük gölün içine daldırdı., | Necati Güngör, 1980, 7

a.






destelemek

f.
deste haline getirmek.


"Ne âlem dururmuş ne kervan gitmiş / Ne haber alınmış ne gözler görmüş / Ne el destelemiş ne parmak dizmiş / Elmas diye kutlu dür vardır bende.", San, Hicranî, 104"



destelemek BTS+ | far. –I deste durumuna getirmek, deste yapmak 2. Deste+lemek destelemek | +Nerde her gördüğü yerden bana naz desteleyen? , | S Bumin, Vuslat Şarkıları, 32 | Menekşe yaraşır ezel* bahara, / Yaprakları mordur, göğsü de kara, / Derdim desteledim gönderdim yara, / Sorun kokladı mı yar menekşeyi., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 229 | Dağılan saçlarını destelerken elimle; / Özlemimi dindirdim alev dudaklarında, | Tevfik Baykara, 1987, 13

f.




bts+



Destelenmek | Esra'yı herkes zorzoraki (sic) destelenmiş bir yaramazlık bohçası gibi tarif etse de, ben onun zekâ terletici isyanında içe gömük derin bir hüzün okuyorum. O | babasıyla aynı yaşata bir kız çocuğu gibi geliyor bana..., | Sibel Eraslan, Hayy Aksi'ye sunu, 2009

f.






desteleşmek | Zülfü bir ân ile pejmürdeleşir, desteleşir, / Gül açar, renk ile sevdâ dil olur besteleşir..; SBumin, VuslatŞarkıları, 5

f.




TDK-



desterelenmek | Testerelenmek. | Mezarlıkta desterelenen kerestenin acayip bir sesi vardır: Tabut kapağını kesen destere, kalbinizin üstünde, vahşi bir musikinin gizli, keskin ve tırtıllı yayı gibi gidip gelir!, Naci Sadullah, Tan, Yıl 5, S 1366, 21.05.1939

f.






destimal-i şerif | Destimal-i şerif ise Topkapı Sarayı'nda, kutsal emanetlerden Hazreti Muhammed'e ait Hırka-i Saadet ziyaretlerinde dağıtılan ince tülbentleri ifade ediyor., | 2.7.2015

a.






destinasyon | destination varılacak yer, menzil | Mahmut Suner'in kitabı dalış emniyeti, mevsimlere göre dalış takvimi, en iyi 10 dalış destinasyonu, geliştirilmiş sualtı işaretlerini anlatan pratik bilgileri içeriyor., | NaideDuymaz, Tarafkitap, Ağu2011, 30

a.


ing.



destur | desturun. | Çatlayacağım. Çatlamaya da razıyım da, ya arabanın içinde ve rehber kadının yanında şarrr diye desturun... Şoföre, 'Aman stop oğlum, van moment...' dedim., | ANesin, ŞAvrupa, 129

a.






destursuz

s.
izinsiz, izin almadan.


"... destursuz sakız ağacı dibine siğdiğinden , cin ve peri tayfasından " Yavedud " hazret- lerinin gazabına uğrayıp , Allah korusun , böyle garip bir biçim- de çarpılmış!", | "Al yanaktan emdiğim azıktır / Tarama zülfünü gönlüm bozuktur / Öksüzüm garibim bana yazıktır / Destursuz yanına varamıyorum."



Deşarj | ne ömürsüz pilim ben, boşaldım yine / sürekli ters taktınız beni dünyaya / yine deşarj / artık şu fişimi çekin biraz, | Sezgin Öndersever, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 15








deşdevan | bk. Deştavan, beşdevanlık | Laf sırasını bir türlü yakalamayan deşdevan Eyüp, arkadaşını sözü daha bitmeden şu anısını anlatır: // İkinci cinayeti, Kasapların Süleyman; kırda Baklanlı deşdevanların haksız tacizleri sonucunda işlemek zorunda kalır ve uzun yıllar hapis de yatar., | asicaldan, 3.3.2017

a.






deşifrasyon | faş etme. Deşifreleme. | Sanıyorlar ki bu elden düşme dekadans söylem, bu | loser özel hayat deşifrasyonları, onları büyük yazar yapacak., | SYusuf, Star, 20.06.2010 | Düzenin körlük yakıştırdığı gerçekliğin, manalı bir deşifrasyonu bu karikatürler., | PBarışta, T, 5.9.2010

a.






Deşiricilik –ği | Bir gün ağabeyine şöyle dedi: | Bugün de ben deşireyim, sen taşı. Küçük Neşet deşiriciliği becerememişti. Mecburen torbayı yeniden boynuna taktı, yeniden gözleri feldirdemeye, bacakları titremeye başladı., | Alper Aksoy, 25.9.2022, facebook

a.






deşirmek | Devşirmek, toplamak. | Öte yandan kızı da anasının soğan tarlasından deşirdiği töymekenlerden cacık yapmakla meşguldü., | M Kızılca, 27.4.2016, | http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018 | Muharrem Usta oğullarını | deşirmek için köylere gönderirdi. Ortası delik boyun torbasını küçük Neşet'in boynuna takan ağabeyi ile hane hane gezerek öndeki torbaya un, arkadakine bulgur doldururdu. Boyun torbasının ağırlığı ile küçük Neşet'in bacakları titrerdi ama dayanması lazımdı ve ses etmezdi., | Alper Aksoy, 25.9.2022, facebook

f.






deştavan | bk. Deşdevan, beşdevanlık. | Sık sık minareye çıkıp otobüsün gelip gelmediğini kontrol eden deştavan Eyüp dayı heyecanla, kahve hanedeki köylüye müjdeyi verir., | asicaldan, 3.3.2017

a.






detant | Kısmen bu nedenle de, (detantın izole ettiği sanılan | tekelci burjuvaziye karşı) herkes taarruzî havalardaydı., | HBerktay, T, 11.2.2012

a.






Detay | Buraya, mevzuunu tasarladığım bir romanımın detaylarını tesbit için gelmiştim... Romanlarımı ilk önce yaşarım: sonra kaleme alırım..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 97

a.






detaycı | Yakınlarım benim için detaycı, çok zor adam diyor., | Alperen, Tanpınara Mektup, 01.02.2018 | Kendim gibi böyle detaycı insanları görünce mutlu oluyorum., | @maral_askarova, 19.8.2023, X

s.






detaylamak

f.
ayrıntılamak.


"Bu aşamada ÇAKMAK, SABUCUPINAR, GÖKÇEKISIK ve son olarak Selami beyin İHSANİYE ist. fotolarını 'diğer sitelerden' indirip, detayladım. Çiğli de aynı inşaat gurubunda, fakat restore bayaca farklı. Köşe kaplama taşları ve sıva, badana, kapı tadilatı, sizinde belirttiğiniz gibi sonraki çalışmalar. Ben resim yollayamıyorum malesef ama ihsaniye tipik bir örnek. Görüşmek üzere, iyi çalışmalar.", cafer,3.6.2007, https://modeltrenciler.com/forum/index.php?topic=1130.40"



detaylamak | Ayrıntılamak. | Siz teknik şartnameyi detayladınız ama daha nitelikliyi alabilirsiniz., | Sadettin Doğanyiğit, 9.11.2022 | Ki Venediği yarın detaylayacağım., Murat, 10.10.2024 (Milano)

f.






detaylandırılma | Açık dili, duyarlı eleştirisi, atmosfer yaratmadaki olağanüstü dehası, karakterlerindeki iç ve dış dünyaların ustaca detaylandırılmaları, bu kısa romanın ruhunun biçimlendirilmesinde yaratılan edebi bir başarıdır bence., | PBarışta, T, 1.1.2012

a.






detaylandırmak | 1966 yılında araştırmalarını detaylandırmak için Başbakanlık Arşivi'nde çalışmaya başladı ve bu çalışma hiçbir zaman bitmedi.

f.






detaylıca | Ayrıntılı bir biçimde. | İlk olarak piyasaya çıkan daha parlatıcı olan Chubby stick rujları inceledik daha sonra yoğun veren (sic) Chubby Stick İntense rujları detaylıca gördük, | 29.5.2013, | http://www.ojemrujumrimelim.com/clinique-taksim-magaza-turu-1-bolum-chunlibeautyle/, 18.7.2015g

z.






detaysız | Ayrıntısı olmayan, ayrıntısız. | Nalcık'ın Kurgan I inden olan en eski Kafkas insan figürleri, biraz öne doğru düşük başının tamamiyle yassı küre şeklindeki detaysız tasvirinden, taazzuv...,Türk Tarih Kongresi, 1937, C 2, 54 | Çizgi tasvirleri, derin, detaysız ve beceriksiz yapılmışlardır., | Ş A Kansu, İnsanlığın kaynakları ve ilk medeniyetler, 1946, C 1, 207

s.






detaysızlaşmak | Detaysızlaşan hatıraların çöpe gitmesine gönlü elvermiyordu. En önemsiz, pahasız hatıraları bile hatırlamak, yeniden oynatmak ve yönetmek istiyordu., | Kalben, Tuhaf D, S 6, Eyl 2017, 51

f.






Determinatio | İmgelemde bile, insanı sınırlayan, durduran bir şey vardır: Omne determinatio est negatio!, | H Yavuz, Toarmina, 51

a.






determinin determinin | On birinci fasılda beşerî idarenin hürriyetine müteallik determinin ve hürriyet nazariyeleri incelenmiştir. KFikretArık, | Bibliyografya: Sadri Maksudi Arsal: Hukukun Umumi Esasları (hukukun pozitif felsefesi), Adliye Ceridesi, S 5, 1943, | 60-61

s.






deterministik | Ekonomik yapılar öyle deterministik yapılar değil. Tam tersi kaotik yapılar..., | GKarabulut, T, 2.1.2012

s.






detlayn | dateline kesin süre | Bu konuda bir yol haritası ortaya konulmalı ve özellikle altyapı hocalarına detlaynlar verilmeli., | HayriBeşer, Z, 2.1.2012

a.


ing.



detoks | 1. sinek öldürme markası* 2. | Kızımı detoks öldürdü./Aşırı alkol kullandı ve aşırı detoks yaptı., | T, 13.9.2011

a.






detokslamak | Levi's'ı detokslamak için sen de kampanyaya katıl., | YiğitErçevik, 5.12.2012, eposta

f.






detokssuz | detoks uygulaması olmaladan. | Biz, kuşak icabı belki de umut çocuklarıyız. Kendimiz yaşlansak bile umudumuz, bize bile inat, taze kalabiliyor. Hem de botokssuz, detokssuz, sadece kendi kendini tarihle, bilgiyle, muhakeme ve vicdanla, elbette insanlarla besleyerek., Umur Talu, T24, 07.01.2025

s.






Detone olmak | Ve sonra Ezgi geldi. Ritmi ve makamı bozulmuş, detone olmuş hayatın şarkısına uygun bir takviye oldu Ezgi., | Onur Çalı, 37








dettirmek

f.
birisine söyletmek.





deuculus | Buna hakkı ve kudreti vardı; çünkü bütün kainat, aslında bu tür okuyucunun yani 'deuculus'un çevresinde dönerdi., | İOAnar, GK,160

a.






deus ex machina | Şimdi bir şekilde sahneye bir 'deus ex machina'nın inmesi ve 'durun siz kardeşsiniz!' demesi gerekiyor., | MEsayan, T, 10.11.2011 | Hatta ideolojilerin Deus ex machina gibi sunulmasına da aynı şekilde itiraz ediyoruz. | , | MUtkucu, T, 5.11.2013








Dev ekonomik boy 25.02.2024+








dev kuvveti | Sanat insanları uyandırır, onlara dünyalarını tanıtır ve sevdirir. Dünyayı seven, dünyaya bağlı insanda dev kuvveti vardır. Sanat, insan gücünü arttıran bir unsurdur., B S Kunt, EK, 1953, 76

b.a.






dev yılancığı | Çocukluğumda sekiz, on yaşımdayken Dev Yılancığı dedikleri hastalığa uğramıştım. Yüzüm, kafam kâmilen şiş idi., | Musahipzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı, ? ? | K Steuerwald, Almanca-Türkçe Sözlük, 1974, 254

a.






deva-na-pezir | ilacı olmayan. | Allah'ın inayetiyle (yardımıyla) şurasını arz edeyim ki, Allah o devâ-nâ-pezîr (ilacı olmayan) zannettiğiniz derdin de çaresini ihya buyurmuştur., | K D, E Ülgen, 111

s.






devam edegelmek | Yüzyıllardan beri tasmim ve tatbik olunan ifnâ hareketi işte böylece devam edegeliyordu., | KH, MAM, 1998, 5

b.f.






devam filmi | Şimdiden devam filminin hazırlıklarına başlanan Cruella, kadın izleyiciye, özellikle de moda meraklılarına bol keyif vaat ediyor., | Oksijen G, 2-8.07.2021, 15 | devam filmleri | Bir filmin çok tutulması sonrasında çekilen, kimi zaman ilkinden de güzel olan filmler. 07.04.2000 20:15 mikado, EkşiS | İlk çekilen Batman filmini Tim Burton yönetti. Devam filmi Batman Dönüyor'u da yöneten Burton, Batman Daima'da yerini Joel Schumacher'e bıraktı., | wikipedia, 18.2.2014g

b.a.a.






devamcı


müdavim, sürdürücü.


"Devamcı kim olacak? Herkes ve bir arada hepimiz... ve lafla değil aksiyonla.", Hasan Cemil Çambel | "Ayrılık sahnesi müthiştir... Roman bu imkansız aşkın husranları ve yarı bir vuslatın hüzünleriyle bitmektedir. Eugene Fromentin realist hareketin devamcıları arasında sayılır. Psikolojik görüşünün inceliğini, romandan aldığım şu ufak parça çok eyi göstermektedir. Ayrılığın neticeleri "Ayrılığın garip neticeleri vardır. Beni Dominique'den ayıran şu ilk ayrılık yılında ... ", Yücel, 1938, C 6, S 40, C 10, S 59, 195 "



Devamlı | Zaten ortalık o kadar karanlıktı ki kimin ne yaptığı belli olmuyordu. Müzik devamlı çalıyor, çalıyordu..., | G Alagöz, 1979, 121

z.






devamsız | Hususan meşru olmazsa; hem devamsız, hem elemli, hem günahlı oluyor., | S Nursi, Hastalar risalesi, 17 | Sizi ben yoklama defterinden öğrenmedim / Haylaz çocuklarım / Sınıfın en devamsızını..., | R Ilgaz, Çocuklarım, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 70

s.






Devamsızlık -ğı | Çocuğunuz 15 gün devamsızlık yapmış. Daha ders yılının başında sayılırız., | 29

a.






devamsızlık –ğı

a.
Devam etmeme durumu, süreksizlik.


"Çocuğunuz 15 gün devamsızlık yapmış. Daha ders yılının başında sayılırız.", 29.12.2019"



devanası | Masaya devanası gibi çöker. Akşama değin kıpırdamaz yerinden., | S Dölek, Tıpkı anlattığım gibi oldu, 77

a.






devasalık -ğı | Yüzbinlerce insan... Devasa bir alana yayılmış... Ama devasalık öyle böyle değil., | OnurBaştürk, HrKlbk, 8.7.2017

a.






devasız 1922 | 1. İyileştirilemeyen. | Bilirim ki, öteden beri gılzet ve süfliyete doğru kalbinde bir devasız meyil vardır., | YKKaraosmanoğlu, EB, 54 | 2. Çaresiz. | Bu şerli kesimlerin Erdoğan düşmanlıklarının altında farklı anlayışlar yatıyormuş gibi görünse de esasen onları birleştiren temel sorun, içine düştükleri derin ve devasız ihanet çukurudur., | Saim Tut, Diriliş P, 11.9.2015, 7 | Dünyada devasız dert var mı? , | F N Çamlıbel, Canavar, 20

s.




GTS+



devce

s.
dev kadar.

ar. dîv* + tr. -ce
"Uçsa uçamaz devce / Sekse sekemez serçe / Haşlanıp gidiyorum / Pınarım hangi elde", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 49"



devce





"Susmak zamanlarda devce nefes alış", A Karatay, seni var saymak,"



devce

s.
devasa, dev gibi.


"Susmak dünyalara sığmayan bunalış / Susmak zamanlarda devce nefes alış", Atâ Karatay, 1964, 11 | z. "Gecenin ve halkın sonsuzluğunda, / Doruk doruk söktü devce bir şafak.", Dağlarca, DA19MD, (1969), 1998, 24 |"Başlarına geleceklerin korkusu boğazını düğümlüyor, devce bir kıskaç göğsünü ve gözlerini sıkıyor, sıkıyordu. 95"



devce

z.



"Gecenin ve halkın sonsuzluğunda, / Doruk doruk söktü devce bir şafak.", Dağlarca, DA19MD, (1969), 1998, 24"



Devce | Devasa, dev gibi. | Başlarına geleceklerin korkusu boğazını düğümlüyor, devce bir kıskaç göğsünü ve gözlerini sıkıyor, sıkıyordu., | Arnost Lustig / O Akbal, Stepan ile Anna, ÇHA, 95

z.






devcileyin

s.
dev gibi, devinki gibi.


"... Devcileyin arkalar, koskoca bankalardan / Yanında yardakçılar, yaşıyor. / Sessiz dilsiz kimseleri kestiriyor gözüne, / Dişlilerden kaçıyor. / Fabrika duvarları sağır kale kapıları / Yılgın yorgun adamlar , bezgin ürkek kadınlar ... / Çullanıyor ... ", B Necatigil, Divance: şiirler, 1965, 12 | "Bir sabah tedirgin düşlerden uyanan Gregor Samsa, devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu kendini." | Bu kelimenin bilinen bir diğer kullanımına da Hermann Hesse'nin Bozkırkurdu kitabının Türkçe çevirisinde rastlıyoruz. ''Çağımızın o devcileyin tapon malından ve mevsim sonu kültür satışından küçük ve hoş bir örnekti bu.''(sayfa:155), EkişiS | Devcileyin kavramları ayaklarıyla iteleye iteleye varır: insan, bu aşamada, ötesini pek düşünmek istemiyor ki, bu da savunmanın bilinen türevidir.", N Pakdil, Arap saati, 51 | "İnsanlık için küçük, benim için devcileyin bir adım. Mutluyum.", @dagcadurgun, 31.1.2024, X"



devcileyin | Oysa içimde devcileyin ırmaklar çağıldıyordu., | N A Gökduman, 155

s.






deve | Gevişgetiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir ya da iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan, attan iri hayvan. Deve | Duran otomobilin penceresinden sarı bıyıklı bir parlak baş çıktı: | Deve! diye bağırdı, | yolun ortasında durulur mu böyle? , | T Yücel, BS, 44 | Deve yapmakToptancı kasap Merkez Valisi / ortağının deve yaptığı alın teri papelleri / geri getirmeye çabalıyor / başı kesik tavuk gibi / Konya, Erzurum, Ankara / dolaşıyordu., | H N Erer, HM, 1962, 81 | deveye kırıt demişler dokuz çadır devirmişDeveye kırıt demenin saçmalığı mı yoksa kıvırtınca çadır deviren devenin adrenalininin mi araştırılması gerektiği büyük bir sorunsaldır., onedio, 12.8.2015g | sen gelene kadar devenin kuyruğu yere değer ŞSahibli, 4.11.2015 çok geç geliyorsun anlamında | deve oynayanda kar yağar ŞSahibli, 4.11.2015 | deveden büyük fil varAğalar sevinc icindeydiler: -Ulan bu müfettişi buraya Allah mı gönderdi dersiniz? -Tabi yahu. -Ona ne şüphe? -Deveden büyük fil var oğlum..., | O Kemal, 1966, 31 | deve büyük ot yer şahin küçük et yer/ atasözü. iş cüssede değildir. | -Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın şekerim. –O belli olmaz. Deve büyük ot yer şahin küçük et yer., | HKıyafet, 1984, 11 | Deveye hendek atlatmakO zamanda öyle, şu zamanda şöyle, bu zamanda böyle delerdi. Velakin ağaları ağa, paşaları paşa, sultanları gene aynı sultandı. 'Eşek bizim eşek ama bemerini değiştirmiş diyemezlerdi. Bilirlerdi ki, 'eşeğe hendek atlatmak, deveye gerçek atlatmaktan zordur. Zor onlar içindi., | T Bahar, 1977, 9 | deveyi hendekten atlatmak / deveye hendek atlatmak deyim | Kimseden değil birşey istemek, kendiliğinden verileni dahi kabul ettirmek, deveyi hendekten atlatmaktan çok daha zordu., Aren, 2013, 96 | Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur atasözü. 25.02.2024+ | Devede kulakKemalî'yem, bu destanın ustası, / Ulukışla güzellerin destesi, / Avşören'de belli durur bestesi, / Ul'ören devede kulak değil mi? , | Borlu Kemalî Baba, 26 | develer dama çıkmak -e kadarDolandırıldıklarını anlayana kadar develer dama çıkıyor..., | M Soysal, Hr, 5.6.2021, 15

dey.a.ünl.






deve dabanı / devetabanı | çocukların yediği bir ot. | Şubat tatilinde köye gelen Mesut, arkadaşı Hüseyin Yücedağ ile kırlara deve dabanı (yeni sürülmüş tarlalarda bulunan çocuk yiyeceği) toplamaya gider, hava güneşli ama soğuktur., | asicaldan, 3.3.2017

a.






deve deveden dövüş öğrenir kız kızdan nakış öğrenir





"Hani "Deve deveden dövüş öğrenir kız kızdan nakış öğrenir." dedikleri gibi şu Aşık Bekirden bir aşıklık öğrenelim diyen yok.", Aşık Bekir Doğan, Değer, Y 7, Mar 2021, S 87, 46 46"



deve dişi gibi | güç, çetin. | Sorduğumuz sorular da deve dişi idi!, | A Sözüer, 01.6.2015

s.






deve yükü | mec. Aşırı ölçüde, çok fazla.

s. mec.






deve yüküyle | mec. Aşırı ölçüde, çok fazla. | Neden dersiniz şu an dünyanın en güçlü takımlarından Manchester United, 20 yaşındaki David de Gea'ya deve yüküyle bonservis bedeli ödemeyi kabullenirken bizden kimseye güçlü takımlar talip olmuyor? , | FUraz, T, 6.8.2011

mec. z.






Deveboncuğu | denizden çıkan ve böbrek taşını düşürmede kullanılan bir tür deniz salyangozu. Bir bardak suyun içine atılan deveboncuğu üç günde eridikten sonra içilir; böbrek taşını eritir. Mehmet Gönüller, Saçıkara Yörüğü, Osmaniye | Kervanlara nazardan korumak, göz belasından uzaklaştırmak için cıncık, boncuk (deve boncuğu) denilen, denizlerden, tatlı sulardan çıkarılan balık kulağı da denilen midye kabuklarıyla süslenirdi., | Ali Özdemir, Anamın Hikayesi, 2017, 9

a.






devece | deve kadar büyük. | Atası Gazan beye Uruz deyir: A beg baba. Devece böyümüşsen, köşekçe ağlun yog., | Dede Korkut Hikayeleri | Dek duranın devece assısı vardır. Elin iyisine, kötüsüne karışmayıp kendi işiyle meşgul olan ve herkesle hoş geçinen kimse daima kazanır. 1) Urulması mukarrerdir uranın. Devece assısı var dek duranın., | V İzbudak, Atalar sözü, 1936, 18 2. Deve bakımından, deve söz konusu olduğunda. | Deve mevcudu ve intişar sahası hakkında bir fikir vermek üzere 1927 istatistiği esasına göre devece zengin olan vilâyetler cetvel halinde aşağı kaydedilmiştir:, | Ankara YZE çalışmalar, 1935, S 1-3, 165

s.






deveci | 1. Deve sahibi, deve kiralayan kimse. 2. Deve kervanını güden kimse, sarban (serban). 3. sp. mec. Çok sert ve kaba oynayan kimse. 4. Elinden hiçbir iş gelmeyen kimse. | Köle tüccarı Kara Han'ı burada kendisine deveci etti., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 101 | Arçi ve arkadaşları deveciyi görünce koşarak yanına gelirler, su ve yiyeceklerini paylaşırlar. İhtiyar | Nereye böyle diye sorar gençlere., H Çetinkaya, 2010, 47 | Hz. Ömer zamanında bir devecinin develeri birisinin tarlasına girer ve zarar verir., | HBurkay, HF, 1984? , 27

a. mec.




GTS+



devedikeni / eşekdikeni dikenleri olan çiçek açan bir metre boyunda bir yıllık bir bitki. eşeklerin bitkiyi yemesinden ötürü eşek dikeni diye adlandırılmıştır.








develeme





"Bizim yörede de "develeme" derler. Çocukken çok oynardık. Mahallede beyblade'i olan çocuklar bizle hep dalga geçerdi. Hey gidi günler hey.", @SelcukDlsz, 21.4.2024, X // @SedatBalyemez1 ·55d Bizim köyde "deleme" derler buna. Özellikle bahara doğru, evlerin toprak damlarında ya da sekilerde çok döndürmüşlüğümüz vardır. Hâlen de bir tane var evde. x.com/unalkaraman42/... "



Develik –ği a | Buranın tavanı çok yüksekmiş. Köylüler buraya develik diyorlarmış., | N Tuncer, Trafalgar, 9








devetabanı BTS+ | bit b | +O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı / Hepten hüzünlü bugünlerde, | CSüreya, Onüç Günün, 73 (21.7.1972) | Her an müşterilere kabine gösterip su taşımakta olan Taci sürekli müdür Haşmet'le karşılaşıyor, her defasında da ensesine herifin o devetabanı eliyle vurduğu şaplağı yiyordu., | TAral, SÖ, 9

a.




bts+



devim | hareket | ...birtakım adamların, törensel devimlerle, silahlarını kaldırıp doğrulttuğunu, karşılarındakilere çevirip ateşlediğini gördüm., | BKarasu, 89

a.






devim bilimi | dinamik

a.




GTS+



devimek

f.
kaşımak.


"Ninem torununa sırtını kaşı anlamında 'devi devi' diyordu.", A A Yörük, Mersin merkez köyleri, 30.5.2019"



Devimek | Kaşımak. | Ninem torununa sırtımı kaşı anlamında 'devi devi' diyordu., | A A Yörük, Mersin merkez köyleri ağzı, 30.5.2019

f.






devindiri | deprem | Bu bilgiler, kullanılarak depremin devindiri (moment) büyüklüğü, işleyişi, buna göre yapı etkilenmeleri belirlenir., | ADedeoğlu, 23.10.2011, | http://www.potaforum.net/vanda-7-2-buyuklugunde-deprem-t43839.html, 25.11.2015g

a.




TDK-



devindirici | Halbuki ırklar ve milletler arasındaki mücadele, tarihin belki en muharrik (devindirici) kuvvetidir., Fındıkoğlu, Emre Kongar, Türk toplumbilimcileri, 1982, C 2, 132

s.






Devindirim | varlık'ın kendini gerçek olarak ortaya koyması devinimi/devindirimi (ki devindirimi ifadesi daha özne içerir) ya da özdışavurumunda gerçeğevurumunda (bu yapma içerir ya da yaptırma-oldurma /içinde sınırlanmış irade var-bölünmüş bu kavramanın), | | https://www.felsefe.net/konu/yaklasimcilik-adi-altinda-olusturdugum-gorus.75838/, 18.1.2017

a.






devindirmek

f.


tr. devin-dir-



devinek | 1. hareket, devinme 2. Büyük akıntı | Devinek, | Teoman Aktürel (Kitap adı, şiirler, çeviri şiirler, 1960) | Yusuf Atılgan'ın Bodur Minareden Öte'sini, Teo'nun, Teoman Aktürel'in Devinek'ini yayınladık. Kitabı çıkacağı sırada Teo geldi. | Teo, dedik, | felaket bir şey oldu./ | Ne oldu? , dedi Teo. / | Matbaacı Devinek'ten bir şey anlamamış. Yanlıştır diye düşünmüş. Senin kitabı Dev İnek olarak basmış. / Teo'yu nasıl yatıştırdık, şimdi hatırlamıyorum., | Ülkü Tamer, Yaşam Hatırlamaktır - Anılar Kitabı, 153

a.






devinimlenmek | Biliyorum ki; yeniden devinimlenen bu yurdun, ekonomik anlamda ne zaman birazcık | biti kanlansa, | maddi enerjisini territorial bir tutkuyla, ya kum-çakıl-çimento'dan mamul bir inşaat mezarlığına gömer, ya da emperyal genlerinin dürtüklediği bir yekinmeyle, hinterlandındaki eski defterleri karıştırarak, | nerede kalmıştık der gibi yapmaya başlar., | NÇınar, T, 16.9.2011

f.






Devinimsiz | Devinimsiz ve kör, kara cüppenin, gecenin kara dehşetlerinin altında boğuluyorum. Gündüz kalabalığından boşalmış alanda binlerce böcek kaynaşıyor., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 18 | | Hızı saatte elli mile varıncaya değin kanatlarını çırpmak, daha yüksek hızlarda ise onları devinimsiz tutmak., | R Bach, Martı, 15-17 | İkimizin de ona dikilen bakışları altında devinimsiz kaldı., | T Polikar, 1997, 17

a.






devinimsizlik | Duymuyoruz ya / devinimsizliğinden, eylem dışı kalışından,/ besbelli, bu anlatılmaz sessizlik., | VK, 95

a.






devinirlik -ği

a.
taharrükiyyet. momentum devinirlik. [1] (fizik, kimya) Devinim çokluğunu ölçen temek düzenek niceliği bkz açısal devinirlik, doğrusal devinirlik


"Türkçede felsefe terimlerinin dil bakımından açıklanması", Mehmet Ali Ağakay, 1943, 45 | "Maddenin kitlesi değişmezdi. Madde, sürekli bir devinirlik (momentum) durumundaydı. Devinirlik, devinen cismin kitlesiyle hızının çarpımına eşit olan ve zamana bağlı değişim hızına sürücü gücü veren vektörel bir niceliktir . Bu buluşma , kuyruklu yıldızların gizleri de ... ", V Timuroğlu, Türk-İslam sentezi, 1991, 22"



devinirlik -ği | Devinirlik, M A Ağakay, Türkçede felsefe terimlerinin dil bakımından açıklanması ..., 1943, 45 | devingenlik. (Os. muharrikiyet, | mobilite) Devim halinde olmak... Bk. Devingen, Devinirlik., O Hançerlioğlu, Felsefe Ans., 1976, 304 | Bu görevlerle ilgili bilgiler | birim işlemler, | birim süreçler adları altında toplanır. Isı, erke, devinirlik, kütle aktarımları, akışkanlar düzeneği; akışlı ya da akışsız kimyasal tepkilerin tasarlanması kurumları, damıtma dikeçleri; sıvı, gaz, katıların ayrılması, akım çizgelerinin hesaplanması; kıvılkesim süreçleri..., O Sinanoğlu, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ve Türkçe: matematik + bilim + gönül, Sinanoğlu, ?M T Tüfekçioğlu, 1998, 78

a.


fr.



devinişsel | devinişsel, bilişsel-zihinsel süreç, devinişsel alan Aralık 2011

s.






devir | devir tutmak / tutmamak 16.4.2014 M Canatar, Gaziantep




ar.



devir vekili | eski bk. vekil-i devr | Malını mülkünü satmaya yetkili vekil | Hacı Aysu kış günü bile takım elbiseyle meydanlarda dolaşınca sanki Haymananın devir vekili sanırlar bir dönem başkanlık yaptı ve bitti, gitti., | Kemal, 21.11.2014, | http://www.haymanagazetesi.org/index.php? sayfa=haberler_icerik&id=2202#.XU7-RN4zbcs, 10.8.2019g

a.

huk.




devirdaş | dönemdaş. | Devirdaş olarak vicdan azabı çekme durumunda kalmayın!, | Zeynure İsa, 24.10.2009, www.turansam.org/makale.php? id=787, 18.7.2015g | Bunu kaynakları kullanırken dikkat ve titizlikle diğer devirdaş eserleri mukayese ederek kullanıldığı zaman daha da yararlı olacağı¬ nın kanaatindeyiz., | | Yine, Hâfız Sâmi ile devir-daş olan bir başka musikîşinâsımız Tanburî Cemil Bey'in vefâtı da beni derinden etkiler., | NHEkrem, Bilge, Güz/6, 1995, | 35, 29.8.2010, | http://www.edebiyatturkiye.com/forum/index.php? topic=5164.0, 31.3.2016g

s.






devirici

s.



"Burası balkesdi ve burda devirici bir çalışma yok tek bacım koymadan mücadele ediyorum nacik secidbile maletifin çalışma yok olmayı çok isterdim ama gerçek bütün halkların bilmelidir sol partiler tabla partisidir orkduluk sıfır ayarında Yok böyle bir toplum onurlu olmaz", @Ik1Kbal, 29.02.2024, X"



devirici | Kapudanlar altı yedi ayda bin dürlü tehlikelere göğüs vermek suretiyle mühlik [tehlikeli] ve devirici dalgalar, uçurucu furtunalar arasında avlayabildikleri süngeri adaya muvasalatdan bir iki ay sonra o muhtekir [vurguncu] ellere teslim ederler., İlkul26








devirli

s.



"Türkiye'de taş plak olarak adlandırılan 78 devirli plaklardan Sahaflar Çarşısı'ndan ve Topkapı Bit Pazarı'ndan almışlığımız vardır.", Ayhan Yüksel, facebook, 11.3.2024"



devirli





Devreden oyun var mı? Sayısal devirli.



devirtmek | Kurban etmekten seleflerini / Lakin kırdırıp devirterek / Hep diğerlerini., | Reddy/İslam, 2000, 8

f.






devleştirmek | Dev duruma getirmek, aşırı ölçüde geliştirmek. | Oynaklığı hiç sevmem / Kâh önüne kâh arkana geçip de / Seni gölgende devleştirmem / Tepeden bakıp da cüceleştirmem., | M Oruçoğlu, 1995, 51

f.






devlet | Saadet, mutluluk, taih. | Zengin olan konar devlete vara / Her taraftan bulur derdine çare, | Âşık Zülali (1874-1856) | devlet kuşu | talih kuşu | Bunların bir devlet kuşu gibi bir manası vardı. Devlet kuşunu uçururlardı. Bu kimin başına konarsa bunu bir de imtihana tutarlardı. İmtihanı verdi mi* (verdiğinde*) padişah olurdu., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 102

a.






devlet aklı

b.a.



"Oysa Devlet Aklı doktrincilerinin, Botero ve Meinecke'nin, ya da pratik alanda Colbert'in merkantilizm geleneğinin ön plana koydukları düşünce ise oldukça önemli bir "dinsel skandal" yaratıyordu. (... ) Leibniz'in devlet aklı doktrininden ... ", Sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ans. C MÖ, 1988, 2670 | "Bitirirken Tanıl Bora ile Yalçın Alpay'a önemli bir uyarım var: Sosyal bilimlerde 'Devlet Aklı' diye bir kavram yoktur. Varsa, Fransızca, Almanca, İngilizce karşılığını söylesinler. 'Raison d'Etat', 'Devlet Aklı' anlamına gelmez | Türkçe karşılığı 'Hikmet-i hükümet'tir, yani 'Devletin yararı gereği': Fali meçhul cinayetler(!) gibi yani... ", Ö İnce, Cm, 19.5.2019"



devlet aklı | Bitirirken Tanıl Bora ile Yalçın Alpay'a önemli bir uyarım var: Sosyal bilimlerde 'Devlet Aklı' diye bir kavram yoktur. Varsa, Fransızca, Almanca, İngilizce karşılığını söylesinler. 'Raison d'Etat', 'Devlet Aklı' anlamına gelmez; Türkçe karşılığı 'Hikmet-i Hükümet'tir, yani 'Devletin yararı gereği': Faili meçhul cinayetler (!) gibi yani..., | Ö İnce, Cum, 19.5.2019

a.






devlet babacılık -ğı | devleti baba gibi müşfik ve yardımcı görme zihniyeti. | Bu kötü gelenek kısmen devlet babacılık, törecilik ve örf-i sultânîcilikle, kısmen de İran/Acem devlet geleneği ve Bizans müesseselerinden etkilenmişlikle ilgili olabilir., | MustafaÖztürk, KararG, 30.7.2016

b.a.






devlet kuşu

b.a.
talih, baht.

ar. + devlet +tr. kuş-u
"İnsanın başına devlet kuşu üç kere konar, hiç değilse birini tut derdi annem", "
Ziya x, Üsküp doğumlu, 80+ yaşında halk müziği sanatkarı., 18.11.2023, TRT Radyo Müzik



devlet olma | Sembolik bir örnek verecek olursam, AK Parti | türbana özgürlük mü, devlet olmak mı gibi bir ikilemle karşı karşıya kalsa dünden farklı olarak bugün büyük olasılıkla türbana özgürlüğü değil devlet olma imkânını seçer. AKP şeriat getirecek diye yeri göğü inletenler bile bunu görmeye başladılar artık., | NYağcı, T, 3.9.2011

a.






devlet sevmezlik | Eğer Kızılbaşlardan biri veya bir grup | devlet sevmezlik ederse ona karşı tahkir edici sözler söylemekten kaçınmaz, | TufanGündüz, Münşî İskender Bey'e Göre XVII. Yüzyılda İran Sahasında Türkler, Türkmenler ve Kızılbaşlar, | http://www.turkiyat.hacettepe.edu.tr/dergi/22sayi.pdf, 12.7.2016g/sayı22, bahar2015HacettepÜTürkiyatDergisi

a.






Devletaşırı alan | Devletaşırı alan: Almanya ve Türkiye arasında siyaset, ticaret ve kültür, Thomas Faist, 2003 (kitap adı)

a.






Devletçik | -cik küçültme eki kullanılarak devlete benzeyen, büyük devletlerden sayılmayan. | Bu yeni devletçiğin başına getirilen başlar, Tanzimat'tan beri artarak süren, Jön Türkler hareketiyle iyice ağırlaşan ve nihayet Cihan Harbi, Balkan Harbi ve Kurtuluş Savaşının tahrîbâtının doğurduğu had 'anemi' sebebiyle iyice azan 'Batı hayranlığı' vebâsıyla meflûç..., | İ E Şumnu, Hatıralar, s.27

a.






Devletçikler | İngiltere, Hindistan'daki büyük imparatorluğu karşısında, bağımlı devletçikler ve köle haline getirilmiş bir Halifeden başka şey istemiyor., | Loti, CCT, 187

a.






devletdaş | Görülüyor ki Türk kavmi, 'ben varım' dedikten sonra mesuliyetini daha iyi takdir ediyor ve bugün milliyet duygularından feragat etmeleri mümkün olmayan dindaş ve devletdaşlarıyla daha güzel anlaşmak yollarını bulabiliyor., | ZGökalp, | Türklüğün Başına Gelenler, | TİM, 52

s.






devletdışılık/devlet dışılık -ğı | Ama teorik olarak cemaat devletdışılık, kendi ayakları üzerinde durabilirlik kriterini yerine getirmesi anlamında gerçek bir sivil toplum oluşumu[dur]., | YOğur, T, 17.6.2012

a.






devlethane | ev. | Bir iş için evvelki gün devlethaneye uğramışım. Kapıyı bir Hafız açtı..., | R N G, Tanrı Misafiri, 21| | Devlethanelerindeki ziyaretlerimizde bunlardan bahseder, bazılarını da kısmen gösterirdi. | , | İ Kara, Dost bir göze âşinalık dedikleri, Dergâh, | 348, Şubat 2019

s.a.






devletimsi | devlete benzer, devleti andırır, devlet gibi. | İtalyan kamu güçleri bunun üzerine güneyin sanayileştirilmesi için devlete veya devletimsi topluluklara günden güne çoğalan bir rol vermek gerektiğini anladılar ve Güney bankasının etkisi genişledi., | Büyük lûgat ve ansiklopedi, 1985, C 6, 581 | Devletimsi devletlerin de meşruiyet sorunu yok!..., | 21.5.2000, www.yenisafak.com/arsiv/2000/mayis/21/mbarlas.html

s.




GTS-



devletleşme

a.
devlet vasfını kazanma.

ar. devlet + tr. -leş-me
"Uluslaşma - Devletleşme / Milletleşme ve devletleşme konusu üstünde fikirlerimi toplarken günün hayat ufkuna geniş bir bakış yapmaktan kendimi alamadım. Yukarıki yazılarım bu bakışın ifadeleridir. Benim telakkime göre uluslaşma ve devletleşme konusu, bütün yeryüzündeki devletlerin iç durumlarının ve rejimlerinin eyi, doğru ve sağlam olması bakımından bu günün en büyük ehemiyeti haiz meselesidir.", Recep Peker'den çeviri, Ülkü, 1936, C 7, 320"



devletleşmek

f.


ar. devlet + tr. leş-
"DEVLETLEŞEN VAKIFLAR 1982 yılının nisan ayında "Vakıf Enflasyonu ve Sebepleri" başlıklı yazı ile 903 sayılı kanuna göre teşkil edilen vakıflar hakkında bazı endişeli düşüncelerimi ya ... Devletleşen Vakıflar (1984)", A A Bolak, Söylediklerim ve yazdıklarım, 1987, 257 | "Mâbed Harîminde Kalan Din Terakkîyi Destekler Mâbed harîminden taşarak devletleşen dînin terakkîye mâni olmasına mukābil | politikadan, kürk ve koltuk ... ", A F Başgil, Din ve Laiklik, 1998, ? | "Ama bu sefer başka. Hükümet de bunlardan yana. ve hükümet yargıdan orduya her yere sızmış devletleşmiş durumda.", atarligenc34, 1.1.2024, X"



devletleşmek | 1. devlet olmayan bir yapı devlet haline gelmek. 2. Bir yapı veya kimse devletin ideolojisini benimseyip devlet gibi hareket etmek. | Bilhassa AKP'nin süratle devletleşip yan bakana yan çakarım edasıyla hareket etmesinden beri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Çetelesini Tutma Servisi'nin faaliyetlerini askıya almıştım., | D Oral, T, 16.1.2012 | Şimdi, devletleşerek otoriterleşmeyi amaçlayan, yolunu Avrupa'dan ve gelişmiş dünyadan ayırarak askerîleşmeyi seçen, bu yolda da | eski devletle ittifak kuran bir parti oldu., | A Altan, T, 19.1.2012 | Bu ekibin şimdi rektör olan bir Karabağ uzmanı da vardı.Ermeni tedhişini anlatırken | o gün güneş karardı diye epikle başlar bitirirdi.Bekle ki Karabağdan söhbet danışılacak..., | İlyasTopsakal, 30.7.2013 e-posta

f.




GTS-



devletleştirme | Devletin resmi söylemi dışında hiçbir yaklaşıma hayat hakkı tanımadığı gibi, Türk Tarih Kurumu üzerinden geçmişi devletleştirmeye yeltendi., | EMahçupyan, 25.1.2012

a.






devletleştirmek | 1. kamulaştırmak 2. devlet haline getirmek | Kendisini devletleştirdiğini düşünen Ak Parti iktidarıdır., | CSolgun, T, 16.1.2014

f.






devletli | Devleti olan. | Kerry, BMGK'da İsrail ile ilgili verilen kararın ABD'nin değerlerine uygun olduğunu belirterek 'BM'deki oylama, iki-devletli çözümün korunmasıyla ilgiliydi ve biz de bundan dolayı destek verdik' dedi., | Hr, 29.12.2016g

s.






devletlik a devlet olma kabiliyeti ve iktidarı | Suç, devletliğini yapamayan devletindir., | AliNesin, T, 23.2.2011








devletsel | Netice olarak KCK, (...) inisiyatif alıp 'durumdan vazife çıkararak' çalışılan, mutlakçı ve kendine özgü, devletsel bir organizasyondur., | NÇınar, T, 14.10.2011

s.






devletsiz | 1. mutsuz, talihsiz. | Ama bedeninde kıldan eser kalmadığından paluze gibi titrer, devletsiz başı kabak gibi parlardı., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 18-19

s.






devletsiz | Ama bedeninde kıldan eser kalmadığından paluze gibi titrer, devletsiz başı kabak gibi parlardı. Ne konuştuğu hiç anlaşılmazdı. Sinek gibi vızlar, kedi gibi mırlardıBorda kapısı | iki kanatlı büyük kapı, sokak kapısı | Kocasının kapı sesini anca duyabildi, iki katın arasındaki merdivenleri inerek borda kapısına geldi, kapıyı açtı, Molla Ahmet selam verdi, içeriye girip beraberce yukarıya çıktılar., | M Kızılca, 27.4.2016, | http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018

s.a.






devletsiz | Devlet olmaksızın | Dahası biz buralara konup göçmedik, halâ devletli veya devletsiz yaşamaya devam ediyoruz. | , | Macit Şayin, dibace.net, 11.7.2021

s.






devletsizlik | devletsiz olma. | Allah, her emre karşı gelen zalim, cahil, nankör, kadir kıymet bilmez bu insanları; açlık, fakirlik ve sefalet ve ilelebet devletsizlikle cezalandırmış., | BTSalihoğlu, 2014, 78

a.






devletvâr | devlet + far. –vâr eki Devletli, talihli, bahtlı, mutlu. | Ben bu hâlime yanarım, / Nerde kaldın artık yârim, / Küçük yavrum devletvârım / Sana dağlar sana dağlar., | Türkmen/Cemiloğlu, M İhsanî, 201




ar.fr.



devlik –ği | Tutmasına tuttu ama, serde devlik vardı, pek sert tuttu kızın omuzunu, tutmaktan çok vurdu., | T Yücel, AM, 1964, 40

a.






devran etmek | deyim | İlk kez bir vesileyle gittiğimde, içeride devran eden dervişleri gördüm., | MuratTüter, T, 25.9.2013






GTS-



devre | Fıstık getireyim mi devrem? ' diye sordu Yusuf Ağbi, neyin devresiysek artık... 'Yok ağbi, iyiyim böyle. (...) | Renkli bunlar devrem, yeşile, mora falan dönüyor arada. Ondan koydum., | Ömür İklim Demir, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 41

a.






Devre atmakSon ayrılığınızdan sonra birden isimler vererek geçmişle hesaplaşmaya başladınız. Orada mı devreler attı? , | Hakan Gence, Tele1.com.tr, 7.3.2020

dey.






devre dışı

a.



"Uzun yıllar Kadıköyün havagazı ihtiyacını karşılayan emektar Gazhanenin, doğalgaza geçilmesinden sonra nasıl vefasızca devre dışı bırakıldığı, kaderine terkedildiği anlatılıyor.", Erdal çetin, Sbhİstanbul, 7.8.2000, 3 "



devre II zf. hlk. Ters, yanlış bir biçimde: | Sarıldı boynuma ağlama deyi / Hotozumu devre bağlama deyi -Karacaoğlan. GTS ayakkabıyı devre giymek ayakkabıyı ters giymek, tekeş giymek? . | Devre merhem vurdun gene yaraya / Onun için yaralarım azgındır., | Karacaoğlan








devrecilik –ği | Devrecilik yalnız kışlada değil, bizdede var., | Z, 3.12.2012 Asistan hekimlerin sözü

a.






devredaş | billy shears izmir frp zirvesinde tanıştığım devredaş yazar. ilk zirvesine katılmanın biraz çegingenliği üzerinde olsa da daha sonra ortama ısınmıştır. bol bol bulmaca çözüp ekibin hayır dualarını kazanmıştır., | kunculu akit 30.06.2003, EkşiS | Bizde de bir doçent vardı Erzurumda. Devredaşı profesürdü., | S Nas

a.






devredilemezlik -ği

a.
devri, aktarılması, geçirilmesi mümkün olmama hali.

ar. devr + tr. ed-il-emez-lik
"Oysa, yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine, İttihat ve Terakki iktidarı, tüm öteki fırkalardan daha çok sahip çıkmalıydı.", A N Ölçen, 25 (1982, 2000)"



Devrediliş | insanlık adına sanayi hamlelerinin / barış hayvanlarının ve bitkilerinin / ve sevgilerin / ve büyük binaların tasarımında ve yapımında / emeği geçen tüm insanlar adına birazdan / bu görevin makinelere devredilişinin / görüntülerini gelecekten günümüze aktaracağız., | Kadir Yanaç, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 5

a.






Devreleme | Gelmiş yeni heves-inen, / Garip garip öter gukguk. Besleyelim kafes-inen / Devreleme yeter gukguk!, | Borlu Kemalî Baba, 29

a.






devreleri yanmakKafayı sıyırmak, delirmek, usunu yitirmek. | Devrelerim yandı beyin yakıcı bir çalışma tablosu!, | ? , 25.11.2020

dey.






devreli | Okulların tatil imtihanları Vilayet merkez mektepleri, 30 Mayısta derslerini keseceklerdir. Tam devreli mektepler her yerde 8 Hazirandan 20 Hazirana kadar | ilk tahsili bitirme imtihanları yapmış olacaklardır., Türk Sözü, 22 Mayıs 1936, 2

s.






devreye alma | Kurulum ve devreye alma -Ekipman kurulumu eğitimli kişiler tarafından yapılmalıdır. Kurulumda ve çalıştırmada beraber kullanılacağı diğer ekipmanlar (mapa, zincir v.b) CE belgeli olmalıdır - Ekipman kurulumunda kullanılan (mapa, zincir v.b) yardımcı malzemelerin kullanım talimatlarına uyulmalıdır., | Sürer Çelik-Talip Gültekin, 24.9.2022+

a.






Devrik | M. Mermi böyle her satırında devrik bir cümlesi ile laubalilik duyulan yazısının sonunda: 'Loti, Talat'ın cevabını aldı mı? Çünkü çok geçmeden İlk Dünya Savaşına girmiştik. Gönüllüler arasında bir alev duvarı vardı şimdi' demekle iktifa ediyor., | A Ş Hisar/Loti, CCT, 158 | Oysa bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir., | E Geçtan, İnsan olmak, 1989, 64

s.






Devrikleşme | Duygusal deyişler ve işlevler, önceleme ve devrikleşmeye neden olur., | Ü Özünlü, Edebiyatta dil kullanımları, 1997, 26

a.






devrile devrile boyun devrile 25.02.2024+








devrilgen | Sınırlı ve devrilgen iktidar gücünü elinde bulunduran Türk siyasi tarihi, sınırsız ve devrilmez medeniyet ve dil iktidarını Araplara, Farslara bırakmıştır., | GGençalp*

s.






Devrilik –ği | Savan çok bariz devrilik gösteren bir formasyondur. Yağmurlar başlayınca zeminden âdeta fışkıran otlar, kurak mevsimin teessüsü ile birlikte süratle kururlar. Bu bitki topluluğu kurakcıldır ve hattâ yağmur zamanında bile higrofil bir ..., | S Erinç, Vejetasyon coğrafyası, 1977, 155

a.






Devrilircesine | Devrilircesine açılan kanattan yarı karanlık sofaya bir vücut ılıklığı, bir nefes, bir koku süzüldü., | O Hançerlioğlu, 1956, 12

z.






devriliş | devrilmek eylemi ya da biçimi. | Başakların kırılıp devrilişi... Toprağa düşen göğde – Hışırtılar ... Soluşan burun kanatları ... Damarlı kolların kucaklaşışı Çatırdaşan göğüs kemik ... Dudaklarında bere ... Emik Aşi! ... Ahırda nefes alan gübre... Havada pırıl pırıl tekerlenen sinekler., | Ercümend Behzad, S.O.S, 1931, 32** | 2. | batış, dönüş | Bir gün devrilişi değil / Bir ömür tükenişi bu sonbahar., | N Kavukçuoğlu, 1967, 17

a.






devrilivermek | Bakır tas elinden düştü, kendisi de kocaman bir çınar gibi devriliverdi., | T Yücel, AM, 1964, 31

bf.






devrilivermek | nsz birden veya hemencecik devrilmek | Nasıl olur Allahım! Kırılmanın ucunda titrek bacaklarla yürürken biri devriliveriyor. | , | NGüngörmüş, 1999, 63

f.




GTS+



devrim | Bir tür raf. | Taraçada, sokağa açılan bir parmaklıklı yer var. Bir devrimle birkaç sandalye konarak bir köşe yapılmış., | ŞNihal, Domaniç Dağlarının Yolcusu, 46. (1946)

a.






devrimbaz | t. devirim+ | baz: oynayan canbaz, kumarbaz, ateşbaz, hokkabaz, madrabaz gibi Peyami Safanın cahil solcuları tanımlamak için türettiği söz. | Onları yendiğim zaman yerlerini başka düşmanlar aldı: iftiracılar, mahutlar, devrimbazlar..., | PSafa, Tercüman, 3.11.1959

s.f.






devrimcileşme | Bir bilimi devrimcileştirme yolundaki bilimsel çabalar hiçbir zaman tam anlamıyla popüler olamaz diyordu; ama somut tarihî ve ampirik ayrıntılarla sıkı sıkıya doldurularak, yeterince kararlı bir akademik olmayan okur kitlesi için belki gene de anlaşılır kılınabilirlerdi., | Sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ans., 1988, C, 240

a.






devrimcileştirmek | Kafa açan ve yoldaki pürüzleri ortadan kaldıran, Ekonomi Politiğin devrimcileştirilmesi yönlerine işaret eden bir yanı var; bazı sayfalarını bu kitabın girişlerinden birisi olarak yeniden yayınlıyorum., | Y Küçük, Türkiye üzerine tezler, 1908-1978, 1978, C 4, 9 | ... hareketin süreci içinde kendilerini aşan, eski toplum düzenini daha da fazla çiğnemeyi gerektiren ve üretim biçimini tümüyle devrimcileştirmek açısından kaçınılmaz olan bazı önlemler alınmaksızın bunu gerçekleştirmek olanaksızdır., | H Gökçearslan, Türkiye İşçi Köylü Partisi iddianame ve sorgu, 1981, 60 | Kapitalizmin üretim araçlarını sürekli devrimcileştirmeden varolamaması da, aşırı üretim sorunu da günümüzde doğrulanıyor., | H Kozanoğlu, Küreselleşme heyulası, 2003, 16

f.






Devrimleştirme | Yeni Devrimci YZ Modeli | MindCraft, | Sanal Oyunları Devrimleştirmeyi Vadeder, | 29 has 2024, | https://elblog.pl/tr/2024/06/29/kucaklayarak-gelecege-iste-insan-ve-teknolojinin-ortakligi/, 25.08.2024g

a.






devrimleştirmek | İş Dinamiklerini Devrimleştirmek Dünya ileri teknoloji çağına geçiş yaparken, birçok organizasyon insanlarla yapay zeka teknolojisi arasında işbirliğini teşvik etmek için iş süreçlerini yeniden şekillendiriyor. Bu işbirliği genel iş verimliliğini artırmayı amaçlıyor ve çalışanların teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek için sürekli olarak becerilerini geliştirmelerini gerektiriyor., | 29 has 2024, | https://elblog.pl/tr/2024/06/29/kucaklayarak-gelecege-iste-insan-ve-teknolojinin-ortakligi/, 25.08.2024g

f.






devrimlik

s.
devrime uygun, devrime yakışır.

tr. devir-im
"Yolculuğunu da şaka niyetine sürdüren / Devrimlik bedenler sürgünündeydi.", M S Celayir, Vaveyla, S 4, 33"



Devrimlik | devrime uygun, yakışır. | Yolculuğunu da şaka niyetine sürdüren / Devrimlik bedenler sürgünündeydi., | M S Celayir, Vaveyla, S 4, 33

s.






devrimsel | devrim gibi önemli; devrimle ilgili. | Ona göre devrimsel yönelimlere yüz tutmus, etkinliklerini sürdürmüstür. Tito devrimsel süregenliğinin temel özellikleri de bu yönde yoğunlaşmıştır., | ÇevrenD, 1988, S 65, 6 | Oysa çağımızın bu en önemli sorununa artık devrimsel bir bakış açısı gerekli..., | PCengiz, T, 29.4.2015

s.




TDK-



devrimseverlik | Ama herhalde (3) hep devrim hayaliyle yaşama, devrimcilik ile devrimseverliği ayırdedememe, devrimseverliği devrimcilik gibi gösterme, hiçbir devrimci pratikle ilgisi kalmamışken devrimciliği bir süs, bir paye olarak kullanma halini (sendromunu), o kadar kısa zamanda anlatamam., | HBerktay, T, 30.10.2010 | Kanımca işçi sınıfı, bilim, sosyalizm [= tarihin yönü] ve başka her şey, bu devrimseverlik etrafında örülüyor., | HBerktay, T, 29.9.2011

a.






devrimsi durum | Devrime benzer, devrim gibi. | [S]on YAŞ toplantısını devrimsi durum olarak ifade etmedim yazımda, genel devrimsi değişimin bir sonucu ve işareti olarak gördüğümü söylüyorum., | NYağcı, T, 30.8.2010

b.a.






devrisi BTS+ | Bir sonraki, ertesi (gün, hafta, ay, yıl). | Ulan bu ne iş, hafta oldu, ay oldu, devrisi ay..., | A Nesin, Gözüne Gözlük, İstanbul 1974, 60: Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış. -S. | Abasıyanık. | Fenerleri yaktık, meret yürümez. Gavur leşi gibi bıraktık yol üstüne döküldük yollara. Devrisi gün oğlan şehire gitti., | A Nesin, Medeniyetin yedek parçası, 14 | Senenin ilk 'gerçek' günü ise devrisi gün, yani şu an bu gazeteyi elinizde tuttuğunuz gündür., | D Oral, T, 2.1.2012

s.f.




bts+



devriş | bkz. derviş Geldi selam verdi üç tek devrişan., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 134

a.






devriye | [D]evraldığı mirası da Anadolu'yu yıllarca gezip türküler, nefesler, baraklar, deyişler, devriyeler, duvaz-ı imamlar derleyerek zenginleştirmiş., | H. Ergülen, StarPazar, 4.4.2010

a.






devşiri | Siğil taş olsa: şiir, taşlama, devşiri, | Nüvit Özdoğru, 1966, 35

a.






devşirilmiş | [Kemal Kerinçsiz]'Bizim bizden başka dostumuz yoktur, devşirilmiş hainimiz çoktur, üç tarafımız deniz ama dört tarafımız düşmanla çevrilidir' ağızlarıyla içe kapanmacılığı savunuyordu., | Akif Beki, Hr, 8.7.2017

s.






devşirme

a.
derleme, toplama.


"Duran kendini bekleyen işini, Güldalı portakal devşirmesini unutmuşlardı. Kolunu kızın beline dolamış anlatmağa başlamıştı:.", C Uçuk, DŞ, 1971?, 19"



devşirme taşı | Müzecilerin yaptığı ilk incelemede steller arasından bir tanesinin sağlam durumda olduğu ve bir duvarın devşirme taşı olarak kullanıldığı anlaşıldı., | Hr, 8.2.2017

a.






devşirmek





"Akıllısın, kurnazsın | / İmân zayıf haylazsın. / Aklını îmânına, / Devşirmezsen, olmazsın.", H Burkay, Hüdâverdi Divanı, 43"



Devşirmek | Toplamak. | Fakat yemek biter bitmez –işçi kızlara burada yemek veriliyordu- derhal, bir iki hareketle peçetesini devşirdi, şapkasını başına geçirdi, herkese allahaısmarladık dedi ve bir kırlangıç gibi süzülerek Bülend'in bir çeyrek saatten beri beklediği köşeye koştu., | Saliha Öz, 40 | Bağda bahçede sebze filan devşirirken hep tedirginim. Dut kuşlarının üç dört günde ağaçları soyup soğana çevirerek, çekip gideceklerini biliyorum., | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 74

f.






dewlet bi ker be jî xwe lê meke kalıpsöz. Kürtçe devlet eşek de olsa binme! | Dewlet bi ker be jî xwe lê meke' sözünün derin gerçeği burada yatar. Devlet eşek de olsa binme!, | RMargulies, T, 16.11. 2011








Deyha | Deh ha! | İteriz gitmez, su görmüş eşek gibi gıpırdamaz yerinden... Nasıl aramazsın gara öküzü... Deyha yavrum, dedin mi, dağ daş olsa söker atar., | A Nesin, Medeniyetin yedek parçası, 15

ünl.






deyi ed. Diye. | Al gül olsam al gerdana takılsam / Kemer olsam ince bele sarılsam / Köle olsam pazarlarda satılsam / Yarim deyi al sinene sar beni., | P S Abdal | Siz Yalvaçlı mısınız yoksa? demiş. Kadın, | Hayır! demiş. | Peki nereden aklınıza geldi böyle bir isim koymak? diye sorunca da, | Şu meşhur bir çocuk yazarı var ya, Yalvaç Ural deyi... İşte onun için koyduk demiş kadın., | Y Ural, Temel Reis, 50 | Kul Himmet Üstadım gelse otursa / Hâkk'ın kelâm'ını dile getirse / Dünya benim deyi zapta geçirse / Karun kadar malın olsa ne fayda., | Kul Himmet Üstadım, ? | İlki bu, bir yandan saklı utanır / Ve bir yandan korkar / Ölürüm deyi., | Ahed Arif, Diyarbekir Kalesinden Notlar | Sen varsın deyi bu gadar kişi elimizi bi şeye deymiyecek miyiz? , | Hacıhasanoğlu, 1954, 40 | Bu çarhın elinden el-aman deyi / Gedâ ağlar sultan ağlar kul ağlar., | Gevheri, EGŞA, 46








deyici | söyleyen, konuşan kimse. | Sürekli 'siz, biz /siz, biz' diye haykırıcı, aniden ve ansızın 'biz' deyiciye dönüşmek zorunda kalmıştı., | AHCoşkun, Hr, 2.10.2016

a.






deyim | Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği; tabir.

a.






deyimimsi | Ha Hasan kel, ha Kel Hasan sözüne mana olarak çok benzeyen atasözü, deyimimsi gibi bir cümlecik. Ee ikisi de aynı şey. (of anam nalan, 13.05.2009) UludağS

s.






deyimleyiş | Bu bakımdandır ki biz, fenomenolojinin hukuk bilimi yönünde açtığı Cermen patentli bu düşün akımının Fransız temsilcisi Merleau Ponty, bu konuya ilişkinlikle, | fenomenolojinin birliğini ve gerçekanlammı, ancak bizzat kendimizde bulabiliriz demektedir. Açıklık ve kesinlikten yoksun bu deyimleyişin, bir sübjektivizmi ve negasyonu içerdiği ortadadır. Bunun açık anlamı, herkesin fenomenolojiye değgin görüşünün, kendisine ait olduğu ve dolayısıyla da fenomenolojinin objektiflikle belirlenemeyeceğidir., | T Özbilgen, Hukukun fenomenolojisi, İÜHFM, Yıl 1981, C 45, S 1-4, 618

a.






deyin ki | Deyin ki, Kuzey Irak, deyin ki bütün beceriksizliklerine rağmen-., | YÇongar, T, 19.5.2010

z.






deyinme

a.
şikayet, sitem yollu söylenme.


"Telaşlı konuşmalar, deyinmeler, "Güvercin'im hâlâ dönmedi!" gibisinden ağıtımsı sesler geldi kulağına. Ölgün ışığın altında Güvercin'in anası Teslime, düşünceli, kederli gözlerle önüne bakıyor, bir köşede, siyah benekli kedileri kıvrılmış uyuyordu.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 86"



deyip çıkmak

dey.
konuşmayı bitirmek.


"Kimi tarihçiye göre Ceyar Yuing İtalyan asıllıdır. Kimi Alman kökenli olduğunu söyler. Kimisi İngiliz kanı taşıdığını ileri sürer. Kimi de Fransızdır der, çıkar.", G Aylan, DCD, 17"



deyip dökmek

f. nsz.
GTS++ 11. çok söylemek | sayıp dökmek, bir bir söylemek


"Şikayet edeceğim, Tarım Bakanlığına rapor yazacağım deyip döküyordu.", H Kıyafet, 1981, 20"



deyivermek / diyivermek GTS | çabucak ve ansızın demek. | Nasıl oldu bilmem, birdenbire: -Hayır... deyiverdim., | O Hançerlioğlu, 1956, 9 | Telli Döne: (Yüzlerine bakarak, soruşturarak.) Ne yaptılar Ayvaz'ı? Astılar mı? Satırla mı uçurdular başını? Deyiverin, ne olur? , | Tecer, 1969, 74 | Sana bi şey daha diyiverecem emme kızma biyol da, dedi., | FAtabek, DK, 1972, 21 | Müdür Bey bişi deyiver de gitsin şunlar., | HKıyafet, 1984, 6

bf.






Deylemli | Nasıl ki sarayda iki bin Deylemli ve Horâsanlının mukîm bulunması ve bir mevcudun muhafaza edilmesi lazımsa, ordu da öyle tanzim edilmelidir., | Kafesoğlu, 246-247

a.






deyyos | bk. deyyus. | Damdan dama ip gerdim / İpekli mendil serdim / Şu deyyosun oğlunu / Candan ciğerden sevdim., | Ş Temiz ? Ş peynirci, Erbaa, 1996, 239

a.






deyyus / deyyüs | Deyyûs | 1. Karısının veya çok yakını olan bir kadının nâmussuzluğuna bile bile göz yuman kimse, boynuzlu, kerata. | Ulan deyyüs, aklın ermez ne diye fakirin, fukaranın hayvanlarını sakat edip durursun. Yediğin bok bini geçti. (...) İnan yeğenim, deyyüs hayvanın kalçasına kocaman bir kuyu açtı., | M Yağmur, 64 | Değil böyle senin gibi, çiçek gibi gezdirirdim deyusun oğlunu. Harçlığı da caba. –Sonra? –Sonra, benden alır götürür sevdiği postala yedirirmiş!..., | O Kemal, 1969, 10 | Gelinleri Remziye kötü yola düştüğü ve oğulları da deyyus olduğu için, utançtan konu komşuya görünmemek için dayısı ve pederi bir taksi şoförü ile anlaşmışlardı., | İ O Anar, GK, 77 | 2. Küfür ve sövme sözü | Beriki: 'Haklıymışsın len deyyus' dedi., | N Güreli, 26




ar.



dezavantajlı | dezavantajı olan | Böylece zannediyorum kapıcıların istihdamı bakımından kapıcılar aleyhine yeni, fakat onlar bakımından dezavantajlı bir sonuç doğurur., | Yargıtayın 1975 yılı iş hukukuna ilişkin kararlarının..., 1976, 76 | Doğal açıdan dezavantajlı konumda olan kişilerin her zaman yaptıkları gibi, tevazua davet etmesine bu yüzden karşı çıkıyordu. Bunu şöyle açıklıyordu: | Sadece özelliği olmayan kimseler mütevazı olur. Thomas Mann, Doktor Faustus, 2013, ?

s.






dezenfektanlamak | O zaman dezenfektanlıyorduk her şeyi., Gül Gedikli, 14.10.24

f.






dezenformasyoncu | kirli bilgi yayıcı. | Çıkarsama: Burada G. Kıbrıs, kültürel anlayışıyla Merkez'in bir parçası olduğu için, Merkez'in tıpkı ilerici yönünü temsil eden şeffaf, doğru ve hızlı bilgilendirme özelliği gibi, itici olan dezenformasyoncu özelliği de onları bağlar., | Kıbrıs ve geleceği: ekonomi-politik bir tartışma, 2004, 22 | Dezenformasyoncu, | Işık Kansu, Cumhuriyet, 18.2.2023 (yazı başlığı)

s.






dezenformatik | kirli bilgi ile ilgili. | Korkarım yarın rindandaki kişilerin isimleri de böyle dezenformatik paylaşımlara konu olacaktır. Bence rindanın kapatılmasının günü geldi., | ŞAbak, 21.3.2014rindan

s.






dezensektizasyon | Dezensektizasyon: Gemilerde, hastalıklara neden olan etkenlerin nakledilmesine aracılık eden vektörleri öldürmeye ve yok etmeye yönelik işlemleri,, | RG, 13.5.2005

a.






DGMlik –ği | Kılıçdaroğlu, HDP'yi ziyaretinde Kürtçe'nin Meclis tutanaklarına | bilinmeyen dil olarak geçtiğini iddia edince... Leyla Zana ve arkadaşları Meclis'te Kürtçe yemin ettiklerinde de DEP'liler Ankara Emniyeti'nin beyaz minübüsüne doldurulup Meclis'ten götürüldüklerinde de oradaydım. O zamanlar Meclis'te Kürtçe konuşulduğunda bırakın bilinmeyen dil yazılmasını DGM'lik oluyordunuz. O zamanlar Kılıçdaroğlu'nun partisi iktidar ortağıydı. Erdoğan Kürtçe yasağını kaldırdı., | A Selvi? , 22.3.2023

a.






DHKP-Cli | Benim | Ama onların avukatları da DHKP-C'li olduklarına dair hiçbir mahkeme kararı olmadığını söylüyor demem üzerine görüşmemiz gerginleşti., | LütfiOflaz, StarG, 22.6.2017

a.






dıbık -ğı | yapma zeker. | Bir gün hareminde denetime çıkan Firavun, bir de bakmış ki bir hadım, cariyelerden birini yatırmış, üzerinde gidip geliyor. Boynunun vurulmasını emreden Firavuna cariye seslenmiş: | -Onun günahı yok! Ben emir verdim! | -Peki, ama onun şeyi yok ki! | -Efendim elinde dıbık var, ben kullandırıyorum. Firavun daha beter köpürür: | -Sen delirdin mi be kadın! Aldığı yanıt şu olur: | -Evet delirdim. Bir yıldır sıram gelmedi., | R Şardağ, Bir şeyini kesmek, Ml, 17.02.1994, 17

a.






dıbık dıbık | Yapış yapış. | Elim dıbık dıbık oldu., A Batuhan Baytaz, 08.03.2025 (Kilis)

z.






dıbık dıbık tıbık/dıbık ökse otu. | Yapış yapış. | Elim dıbık dıbık!, Batuhan Baytaz, 11.11.2021

z.






dıdısının dıdısı

b.a.
çok uzaktan akraba.





dıdısının dıdısı Tavşanın suyunun suyu. Çok uzak bir kimseden/şeyden. | Bana bişey söylemez, dıdısının dıdısından öğrendim. O kadar uzak!








dıgıdık dıgıdık | sen tekrarı. | Gül gününde güzel olur / Günü geçer gazel olur / Kokusundan aş olmaz / Dikeninden baş olmaz / Dıgıdık dıgıdık dıgıdık, | H Aycın, Esrarname, 92 | Oğlan atladı atına dıgıdık gitti, dönmedi..., | AKilimci, S, 7.4.2013

a.z.






dıgıl

a.



O yılların çizgi roman ağırlıklı dergilerinden biri olan büyük usta Oğuz Aral'ın Dıgıl dergisinde haftada iki sayfa olmak üzere yayınlanmıştı Fısıltı'nın maceraları.



Dıgıl dıgıl | habersizdim varlığından / sokakların avaresi / dıgıl dıgıl bir ayniydim / şimdi can parçamsın, | Koçlu, 52

s.






dığa | Haranı. | Ablası birkaç gündür biriktirdiği koyun sütünden yoğurt yapmak için süt haranısını (dığanı) boşaltır ve kardeşinin süt dığanı dibini sıyırıp yemeği sevdiğini bildiği için uyarır., | asicaldan, 3.3.2017

a.






Dığan | yayvan pilav tenceresi. | Erdemli'de yerli halk ile konuştukça daha birçok bizim orada | mahalli bilinen kelimelerle karşılaştım. Birkaç örnek vermek isterim: Yekinmek(1), dığan(2), yağlık(3), örüm(4), tezmek(5), sökün etmek(6), tepelik(7), kalın(8), horanta(9), helke(10). Küçük Sözlük (1) Yekinmek: Kalkmaya çalışmak, kalkmak için doğrulmak. (2) Dığan: Yayvan pilav tenceresi. (3) Yağlık: Büyük mendil. (4) Örüm: Koyunları/hayvanları gece otlatmaya çıkarmak. (5) Tezmek: Yolunu şaşırıp bulamaz hale gelmek; sürüden ayrılıp, kaybolmak. (6) Sökün etmek: Bir yerden hareketle aynı yöne doğru sürü halinde gitmek veya gelmek. (7) Tepelik: Kadınların feslerinin üstündeki gümüş levha halindeki süs eşyası. (8) Kalın: Başlık parası veya başlık parası karşılığı mal. (9) Horanta: Hane halkı, ailedeki kişilerin hepsi. (10) Helke: Bir çeşit kova., | Arif Bilgin, Çıkla, dibace.net, 1.5.2025

a.






dıkşın

a.
kurşun sesi.*

tr. yans.
DIKŞIN: Büyük Şans (Big Shoot) 16-17-18 Şubat biletleri satışa çıktı, Moda Sahnesi konserleri, 22.01.2024



dılav suyu





"Çırtık ki kurumuş Kepir sanki yasta Bılges yine doruktaydı / Vardık Dılav suyunundan içtik / Bir gelinin gözyaşları gibi akıyordu / Doyasıya içtik", Haydar Oğur, 1994, 97 "



dılcık –ğı | Onaltıncı bab hunnak, ağız, diş ve ağızcık ve dılcık devalarını bildirir., | Ş Sabuncuoğlu / İ Uzel, Mücerreb-nâme: ilk türkçe deneysel | eseri, 1468, 1999, 49

a.

tıp




dıllo | Erzurum ağzında en çok sevdiğim kelimelerden biri | dıllodur. Dıllo, zamanımızda çok ihtiyaç duyduğumuz kullanışlı bir kelimedir :) (Dıllo: Bir tür, boş konuşan, lüzumsuz, boş gezen, serseri, işe yaramaz kişi), @LokmanTurann, 21.02.2025, X








dıloy loy | Bk. Diloy. | Köprüden geçti gelin / Saç bağın düştü gelin diloy loy / Haldan bilmez diloy loy / Laf anlamaz ne çare., | 29.8.2013



müz.




dım dım | 1. yansıma. | Entarisi dım dım yar / Gelir diye umdum yar., | Ahmet Kural, | http://www.akormerkezi.com/ahmet-kural-entarisi-dim-dim-yar-sarki-sozu_sarki-hdlhvn.html, 16.9.2016g | 2. | telli çalgılarda tele mızrabı vurunca çıkan ses. | Ben bir gitar isterim / Dım dım dım dım yaparım / Ben de tüfeğimi bom bom bom yaparım / Ben bir hırsızım her şeyi çalarım / Ben bir polisim seni yakalarım., | | http://www.ogretmenlerforumu.com/cocuk-sarkilari/okul-oncesi-bazi-cocuk-sarkilari-sozleri-t43008.0.html, 16.9.2016g | istersen seni elime alıp dım dım çalarım? ? ? , şarkı sözü, 16.9.2016, Radyo Mega

s.a.






dımbıl dımbıl salak salak | Ah ki ne ah, şu hukuk fakültelerinde bir türlü hukuk başlangıcı, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi derslerine önem vermezler; sonunda kitap okuyan çocuklar bile böyle dımbıl dımbıl konuşurlar., | İKüçükkılınç, 12.6.2012 eposta








dımbırıt

a. Eynesil.
işe yaramaz şey, zımbırtı.


"Nerde bir dımbırıt onu biliyom ama bi' yazıyı anlamıyom.", Rabia Ayhan, 25.1.2018, Töl vatsapı"



Dımbırıt (Eynesil) | işe yaramaz şey, zımbırtı | Nerde bir dımbırıt onu biliyom ama bi' yazıyı anlamıyom., | Rabia Ayhan, 25.1.2018 vatsap

a.






Dımdızlak | Çok şükür yangında, iki yatak ve yorgan, birkaç sandalye, ufak bir masa, bir-iki kap kacak kurtulmuştu da, dımdızlak kalmamışlardı, | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 50 | Tabiatın sesli duaları olan börtü-böcüyü yok edip toprağı dımdızlak bıraktıklarının hatasını üzerine alan yok..., | BTSalihoğlu, 2014, 117-8

s.






dımıli | Zazaca. | Bölgede ağırlıklı olarak Kurmanci ve kısmi olarak da Dımıli konuşulmaktadır., | | http://www.kurmesliler.com/index.php/medya-polemk/medyann-guencel-tartmalarndan-secmeler/3476-kocgiri-klamlar-hakan-aday, 12.7.2016g

a.






dıngıl | 1. Aptal kimse | Bizim dil bilmez dıngıllar, | AÜstel, Star, 3.1.2010 2. Konya dıngır. Dıngırında: umurunda. İlgi, gündem | Aysun ideolojik bilgi dünyasının dışındaydı, bu yüzden sözle, dille kandırılması ve ikna edilmesi mümkün değildi, ideolojik kitaplar Aysun'un hiç dıngılında olmayan şeylerdi., | NGenç, isenç, 80 dıngılında olmamak deyim Konya dıngırında olmamak. umurunda da olmamak, iş edinmemek, onunla hiç ilgilenmemek, aldırmamak, ilgi göstermemek

a.






dıngıltı

a.
"dıngıltı elazığ yöresi halk ağzında sıklıkla kullanılan | "boş söz, gereksiz gevezelik" manasına gelen yansıtmadan türetilmiş olması muhtemel bir kelimedir.ne mutlagim ne de muglak, 20.10.2008 11:46 ~ 11:49, EkşiS "


"Yengen, dıngıltı", Kınalıada, Vapur İskelesindeki menüden, 3.5.2024"



dır

ek.
ek kesinlik ve yargı ifade eder.

tr.
"Verilen bilgi ve hükümler tektiptir, katıdır, kesindir, hepsi "dır"la biter.", İ Kara, 24"



Dır ek kesinlik ve yargı ifade eder. Bildirme eki.Verilen bilgi ve hükümler tektiptir, katıdır, kesindir, hepsi | dırla biter., | İ Kara, 24








dırahşan | Sonra altın nesil diyordun, dırahşan çehreliler diyordun., Serkan Öztürk, 2003, 47

a.






Dırdırcı | Zaten Şahinde kadar manasız, dırdırcı, ne yaptığını bilmez bir kadına peygamberce bir sabır ile tahammül eden bu adam, Yusuf'u ilk günden beri hayrete düşürüyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 88

s.






dırıltı

a.
dır dır etme işi.

tr.
"Önce şimşek / Sonra gökgürültüsü / Önce aşk /Sonra dırıltısı!.", C Tümerkan, 1985, 100"



Dırıltı | | Bir müddet işi oluruna bırakmaya karar verdi. Şahinde de bütün dırıltısına rağmen bu işten pek şikayetçi değildi: Muazzez'i her zaman Yusuf'a bırakıp istediği gibi gezebiliyor, kızı her yere götürüp başına dert etmek veya evde bırakıp gözü arkada kalmak gibi sıkıntılardan kurtuluyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 24 | Sanki gecekondunun bu tatlı havasını ciğerlerine doldurmak isteyen bir hali vardı. Evdeki bütün dırıltılara ve cebinde metelik olmamasına rağmen, yaşamak yine de güzel şeydi., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 13 |boş şey. | Vatanperverlik hisleri böyle telkin edilir. Yoksa ey mukaddes yurt senin için öldüm, ölüyorum, öleceğim gibi dırıltılarla bir toprak sevilmez., | SüleymanNazif/Skarakılıç, TürkDili, Ağustos 2015 | Yoksa, dırıltı zırıltı başlayacak, ağzının tadı kaçacaktı., | OKemal, HÇ, 20

a.




GTS++



dırlamak | Yırlamak, türkü okumak, türkü mırıldanmak? . | Burda bir kalb çarpıyorun içinde çok güzel, bakir duygulu, temiz şiirler vadır; bir türküyü dırlarken geveliyen bir çoban acemilikleri de var., Kazım Nami, Bir kitap ve bir mülahaza, Ülkü, Eylül 1933, 149

f.






Dırlanmak | ...Benim babam bir şeycikler bilmezdi ama, evinde sözü senden çok geçerdi, dedi ve usulca, mahrem bir tavırla ilave etti: | Şu Şahinde anam sabahacak encek* gibi dırlanır durur da bir yolunu bulup onu bile susturamazsın; ne edeyim ben senin okumanı? , | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 24

f.






dırn yansıma | ... gaza bastı. Dırn! Dırn! Dırn! Son duraktan başlayarak sokak sbaşlarında bekleyen kadın işçilerini birer birer toplamaya başladı., | BTSalihoğlu, 2014, 16








dış ad | exonym Bir topluluğa başkalarının verdiği ad. | Üstelik, Saha (Sakha) sözcüğü bir endonym, yani | iç ad, kendi kendilerine verdikleri ad ama Yakut sözcüğü öyle değil. Bir exonym, yani | dış ad, başkalarının verdiği ad., | HBerktay, T, 27.8.2011 | dışbakan | hariciye nazırı/vekili; dışişleri bakanı | Hitler Romanya heyetine reislik eden dışbakanını verdiği işi iyi yapmayan bir hususi kalem müdürü gibi paylıyordu., | FRAtay, MütarekeD, 79 | dış kapının mandalı zuranın son deliği, önemsiz, kayda değmez | Türkiye'de sosyoloji bir defa Dingo'nun ahırı. Mevcut sosyal bilimler hiyerarşisi içinde dış kapının mandalı. Bu hiyerarşide bazı disiplinler daha ön planda, diğerleri ise çeperde., | LÜnsaldı, 12.2.2016

a.


ing.



dış bakanlık | dışişleri bakanlığı, hariciye.

a.






Dış gebelik | kimyasal gebelik | Gebelik oluşmaya başladıktan sonra embriyo (bebek) ya da gebelik kesesi oluşamadan gebeliğin çok erken dönemde kendi kendine düşükle sonuçlanmasına kimyasal düşük veya kimyasal gebelik denir. Bu gebelik kaybı çok erken dönemde olduğu için diğer düşükler gibi fark edilemezler sadece tahlillerde B-HCG hormonunun kanda yükselmesi ile şüphelenilebilir. Tahlil yapmadan fark edilemeyecek kadar küçük ve belirtisiz bir düşük olduğu için buna sessiz düşük de denir. Kadınların çoğunluğu bu tür bir | sessiz düşük geçirir fakat bunun farkında olmaz ve adet gördüğünü zanneder, çünkü büyük bir parça düşmesi vb. gerçekleşmez. Dinçer Yıldırım, | http://www.jinekolojivegebelik.com/2007/09/bo-gebelik-blighted-ovum.htm, 12.9.2018

a.

tıp




dış ses | Ayak sesi. Kapının açılması ve kapanması. Dış sesler. Araba sesleri. Biriken damlaları birden bırakıveren musluğun sesi. Gerisin geri giden araba. Konuşmalar zor seçilen konuşmalar. Orta Anadolu ağzıyla konuşma. Süzülmesi için bulaşık teline bırakılan tabağın ..., | Oktay Rifat, Bay Lear, 1982, 89 | Dış sesler: Bizler yirminci yüzyılın son çeyreğinde yaşıyoruz. Sağda, solda dağınık bir biçimde sıra sıra insanlar yürümekte. Ağızlar açılmakta, sonra kapanıvermekte. Sesler derinliklere gömülmekte... Yüzler öfkeden havuç ..., | Varlık, 1993, S 1030-1035, 46 | Dış ses uyumu için kendimi zorladığımı da hatırlamıyorum.' Alkollü iken bir tek dize yazdığını hatırlamadığını söyleyen Edip Cansever kendini sağlıklı, küçük bir mutluluk içinde hissettiği an kalemini eline alıyor., | Nesin vakfı edebiyat yıllığı, 1983, 320 | Müsait olmuyor. Dış ses oluyor., 3.3.2022, AUZEF toplantısı

a.






dışarıdanlık -ğı | İslam demokrasiyle bağdaşır mı sorusu yıllarca soruldu ve Müslümanlar ile demokrasi ilişkisi bugüne kadar hep bir dışarıdanlık ilişkisi olarak anlaşılıp tartışılageldi., | MBilici, T, 13.11.2013

a.






dışarık -ğı | Önemli olan içerik midir, dışarık mıdır' konulu yazımıza hoş geldiniz dönergeç okur!, | AŞen, Radikal, 12.02.09

a.






dışarılanmak | Dışarıya itilmek, dışarda bırakılmak | Gerçi bu okuma doğru olmakla birlikte resmin bütününü bize sunmamakta; ayrıca böyle yapınca sorunlar ve bu sorunların kaynakları hep dışarılanmakta; içeride ve gelenekte olması mümkün ve muhtemel problem kaynaklarının üstü örtülmektedir. S Eryiğit, 21

f.






dışarılaşma | Herhangi bir düşüncenin soyut halden çıkıp ses ve soluk olarak dışarılaşması gerçekten ideolojiyi ideoloji yapan özeliiklerin başında gelir., Sabri F Ülgener, Bilim, İdeoloji ve Marksizm, İÜİF M, 1977, C 36, S 1-4, 6








dışarışerli | Değnek Hüseyin'in korkudan dili tutulmuştu. Bu düpedüz mağaranın dışarışerlisi idi. Ve gerçekten de kapana kısılmıştı., | M H Alşan, 15








dışarıya çıkma | dışkılama. | Sıkı güvenlik tedbirleri altında bir hafta daha olaysız ve bekleyiş içinde geçti. Bu bir hafta içinde eşekte en küçük bir 'dışarı çıkma' belirtisi görülmedi. Olay haliyle şirketin dışına taşmış, en azından şirket mensuplarının aileleri bu konuyla yakından ilgilenir olmuşlardı., | M Gezen, 1982, 55

a.






dışarlık -ğı | Mutlaka yine kapalı bir dışarlık çarşafına bürünmüştü. Gardiyanı takip ederek Vedia'nın o gün yer yer kırmızı güneş yanıklariyle lekelenmiş solgun, ince yüzü gözümün önünden gitmiyordu., | RNGüntekin, Damga, 54

a.






Dışarlık çocuğu | Nihayet bir gün (Hiçbir dışarlık çocuğu benim kadar şeytan bir mahlûkla baş koşabilir mi? ) Hüseyin, sokakta paşayı beklerken kapıdan ben çıkıyordum: -Paşaya ayrıca bir araba gelecek Hüseyin... Sen beni götüreceksin dedim. Bir şey söylemedi. Fakat fena halde tutulduğunu hissetim. Aman ya Rabbi! Bugün ne aksilikler yaptı... Beni otomobil ile bir yere çarpıp parçalamadığına teşekkür etmeli... / Ben, bu sözleri söylerken birdenbire bileklerimi bıraktı: -Demek kocanızın şoförüyle... Ah, ne fena... Bembeyaz kesilmişti. Ellerini tutmak istedim. Son bir buseyi bile reddetti. Süratle yerine atladı. Ah, bu dışarlık çocukları ne kadar mahdut oluyorlar... Sabihacığım, dediğim gibi tafsilâtı bekle. Allahaısmarladık. Nevin, | Güntekin, SY, 45/48

a.






dışarlıklı/dışarılıklı | Biri seni ansızın öperse –hazırlıksız- anneannemin deyişiyle dışarlıklıdır., | MGürpınar, 1981/1994, 30 | dışarılıklı yabancı, taşralı | Anladık sonra, dedi, herif İstanbullu değilmiş kardeş... O da bizim gibi dışarılıklı., | ANesin, GözüneGözlük, İstanbul1974, 63 | Karşımda Vediayı buldum. Arkasında dışarılıklılara mahsus bol siyah bir çarşaf vardı. / İhtiyar Karamanlı istanbulda çapkınlık etmek isteyip de beceremeyen dışarlıklıları zahmetsiz ve tehlikesiz bir surette eğlendirirdi. / Fakat, Fazıl Bey İstanbul diyince aklına en evvel eğlence ve sefahet gelen dışarlıklılardandı., | RNGüntekin, Damga, 41/112/121

s.






dışavurum | Naz/lı, sessiz, yağmurlu gündüzde. / Deli dışavurum. Oysa düş-/tü!, S Erözçelik, 1991, 16

a.






dışındalık -ğı | Queer/simulacrum bu modelleri alır, mim eder; Kadın veya Erkek olmaya çalışmaz, tam da tersine bu modellerin durağanlıklarıyla, hayatın dışındalıklarıyla dalga geçer, kendi değişirken onları da değiştirir. | , | ÖzgürÖzakın, 27.3.2006, | http://www.kaosgl.com/sayfa.phpid=21, 13.2.2015g

a.






dışkıcı | Dışkıcı' Profesör Celal Şengör yine inciledi!: 'Ezan sesinden rahatsızsan...' - haberi.devrimci,güncel,makale,siyaset,internethaber ..., | 29 Oca 2016 - Haber

s.






dışkılamak | Sıçmak. | maus: ?Mahgüdük bir köpek. Ama bildiğiniz köpeklerden değil. Eli kalem tutuyor. Hatta maus da tutuyor olabilir. Hayatı öyle mama tabağıyla köşe minderi arasında gidip gelmekle geçmiyor, masaya oturup yazı da yazıyor. Evden sırf dışkılamak için çıkmıyor, akıl fikir saçmak için gazeteye de gidiyor. Çok iyi tavla oynadığını da duydum., | P Suda, Hr, 20.11.2003, | 4 | Luwak kedileri kahve ağaçlarındaki en kaliteli meyveleri yiyip, protein kısımlarını sindirdikten sonra çekirdek kısımlarını dışkılıyorlar., | M M Kılıç/İ Sarı, HrSeyahat, 24.6.2018, 3

s.f.






dışlak | dışlanmış kişi.toplumca hoşlanılmayan grup dışına itilen kişilere verilen genel ad.dışlak asla ezik değildir.dışarda kalmayı tercih etmiş bile olabilir.örn: dışlayan-bak böyle edepsiz, ahlaksızca davranırsan toplum seni dışlar. dışlak -benim ahlaksızlığım senin bekaretini bozmaz., | yanilgi, 17.10.2001, EkşiS

s.






dışlamacı | Ekslusivist. | Hıristiyan inklusivistlerin* kurtuluşu ve hakikati yalnızca belirli bir dine hasreden ve diğerlerini kurtuluş dışı sayan ekslusivist teoriye ve bu teorinin Hıristiyanlık bünyesindeki savunucuları H. Kraemer, R. Nash ve | Neill gibi ilahiyatçılara karşı en önemli eleştirileri, bu dışlamacı teorinin Hıristiyan öğretilerinin temelini oluşturan kurtarıcı rahmetin evrenselliği ve Tanrının herkesin (bütün yeryüzünün) kurtulmasını arzuluyor olması inancına karşıt olmasıdır. | http://dinler-tarihi.blogspot.com.tr/2008/12/inklusivist-teorinin-dier-nerilere.html, 5.2.2016g

s.


ing.



dışlamacılık -ğı | BTS- | Bu nedenle, Mevlânâ'nın gayrimüslimlere yaklaşımını Batılı dışlamacılık, kapsayıcılık, çoğulculuk, diyalogculuk ve işbirlikçilik kavramları bağlamında anlamaya çalışmak yanlış olacaktır., | | http://www.marife.org/sayilar.php? dmid=401, kış 2007

a.




bts-



dışlanan | / | Dışlananın, yaşam heyecanını, sevgisini ve coşkusunu, kültürünü canlı canlı, doya doya, neredeyse inadına yaşadığı festivaller, kutlamalar giderek büyüyor, çoğalıyor., | SÖney, T, 29.8.2013

s.a.






dışlanmışlık -ğı | dışlanmış olma hali. | Sürecin artık İmralı tarafından yönetildiği ortadayken, bu kadar şüphe beyan etmek, umarım sadece Selahattin Demirtaş'ın kişisel bir dışlanmışlık gocunması olsun., | M Esayan, T, 10.1.2013 | etnik dışlanmışlık -ğı | ... etnik dışlanmışlık giderek belirleyici olmaya başlarsa, Almanya'da da Fransa benzeri olayların yaşanmayacağını kimse garanti edemez. Almanya'daki Türklerin parçalan- mış ve bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmak ve kendi kimliklerini daha ..., O Gökçe, ?U Demiray, ?E Sözen, Türkiye'nin ABD ve AB denklemi, 2006, 336

b.a.a.






dışlatmak | Niye, 'Kendinizi bölgeden ve dünyadan dışlatıyorsunuz' diye onlara sormak lazım., | AGül, T, 14.1.2010

f.






dışlayıcı | Bu iltica dalgası, Avrupa Birliği fikrinin dışlayıcı vizyonunu da gözler önüne sermiştir., | M Kılıç, TürkiyeG, 3.9.2015

s.




GTS-



dışlayıcılık -ğı | BTS- | Yılların tekçi politikaları yüzünden, anadili Türkçe olanlarımızdan çoğunun söylemine bir dışlayıcılık yerleşti., | N Alpay, R, 11.3.2005

a.




bts-



dışlık -ğı | Bu şöhret ne acayip, ne dışlık, ne ötelik bir maskedir ve en kötü mharririn bile şöhreti ne caziptir.Tez, TTE, 58

a.






dışsal | dışla ilgili, dışa ilişkin, harici | +Zehirlenme, trafik kazaları dışsal yaralanma sayısı: 1676., | KDUçar, Diyarbakır, YenigünG, 22.11.2015, 13

s.




GTS+



dışsalcılık -ğı

a.
xx


"Hilary W. Putnam Anlamsal Dışsalcılık Teorisi", Erdoğan Boz, 2o.5.2024, X"



dışsallamak | darbeye hayır derdim ama şimdi hayır demiyorum ama bakın hayır demedim, evet dedim anlamına gelmez, evet derken hayırı dışsallayan bir., | 28.2.2010, EkşiS | Bir şirket dışsallayan bir makinadır köpekbalığının bir öldürme makinası olduğu gibi. | , | 9.12.2010, | https://duneca.wordpress.com/2010/12/09/the-corporation/, 16.10.2016g

f.






dışsallaştırma | Sonuçları hemen alması için baskı şirket üzerindedir ve bu aymaz ve aldırmaz toplumun izin verdiği kadar her maliyeti dışsallaştırması için. [Şirket – Örnek Olaylar]/ Şirketi bir dışsallaştırma makinası gibi yöneten kişiliğin türünü saptamak için onu bir psikiyatristin hastasını incelediği gibi analiz edebiliriz., | 9.12.2010, | https://duneca.wordpress.com/2010/12/09/the-corporation/, 16.10.2016g

a.






dışsallaştırmak

f.


tr. dış-sal-laş-tır-
"Azami derecede özgür olduğumuzu hissederken (her şeyin mevcut olduğu webde gezinirken) aslında tamamen 'dışsallaştırılmış' ve ustaca manipüle edilmiş durumdayız. Dijital ağ, eskinin "kişisel olan politiktir" sloganına yeni bir mana katıyor.", http:/www.haberdurus.com, 16.5.2019g"



dışsallaştırmak | Azami derecede özgür olduğumuzu hissederken (her şeyin mevcut olduğu web´de gezinirken) aslında tamamen 'dışsallaştırılmış' ve ustaca manipüle edilmiş durumdayız. Dijital ağ, eskinin | kişisel olan politiktir sloganına yeni bir mana katıyor., | | http://www.haberdurus.com, 16.5.2019g

f.






dışsallık -ğı | T | İşe yabancılaşma eğilimi yüksek olan, sürekli dış uyarılar bekleyen, denetim gevşediğinde hiç iş yapmayan dışsalların üretim ve performans standartları düşüktür./ Dışsallığın iyileştirilemeyen hastalıklarından birisi de kurtarma bekleme eğilimidir., | SelamiSargut, KültürlerarasıFarklılaşmaveYönetim'den alıntı MYYılmaz, M, 23.11.2001 | [İ]çte dışsallık yaratacak yatırımlara ağırlık verecekler ve istihdamı artıracaklar., | CErtem, T, 18.8.2010

a.






dıştalanmak | [S]istemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sisteminde yer tutmaya,-., | AÖcalan, T, 22.3.2013

f.






dıştalayıcı | Seyahat ettiğimiz toplu taşıma araçlarında, hastanelerde, engelli insanlara karşı davranış biçimlerimiz çok farklı ve dıştalayıcı olabiliyor., | OMiroğlu, T, 10.9.2011

s.






dıt dıt | yansıma. | Nabız, tansiyon, kap atım hızı. Dııt-dıt-dıııt. Düzensiz kalp atışları..., | Kazancıoğlu, 141

a.






dıtlamak f yeni? | 1. Bileti internet üzerinden almak | Deniz ulaşımıyla dıtlayıp gidin!, | reklam cümlesi, 14.11.2010 2. yansıma dıt dıt etmek. | Metro firmasını da çok severler binerseniz kendinizi suçlu hissedersiniz o ayrı konu. Buyrun bol bol gülümseyin ... yerleri mahsus yaptım Ekşiden yorum alıp burda dıtlamak huyum değil., | www.bmwteam.net, 4.12.2009. 3. korna çalmak. | Çok ilginç değil mi? İstanbul şartlarında kırmızı yeşile dönme eğilimi göstermeden arkadan dıtlayan şoförlerin olduğu bir şehirde bunu yapabilmek., | www.ntvmsnbc.com








dızıkmak

f.


tr. diz kırmak'tan bitişme.
"Hocam merhaba Ali beyle oturuyorduk da "dızıkmak" diye bir kelime kullandı, dizi kırmak, diz çökmek, dizüstü oturmak anlamlarında imiş. Unutmadan yazalım dedik iyi günler iyi çalışmalar, Ali Bey'in de selamı var.", A Savaş, 13.01.2024"



dızo

s.
argo.

kr. dızo: hırsız



di buyurun haydi dimek/demekten di emir | Yiyin Allahaşkına... Di buyrun..., | ANesin, ŞAvrupa, 139








Di'li geçmiş zaman | fiilin sonuna –di çekim eki gelen geçmiş zaman kipi | Allahım seninle aramızda di'li geçmiş zaman. / İyelik ekleri ve sıfatlar! / Ve aramızda bir gurbet! ., | Rabia Boran, Seninle aramızda, Vaveyla, S 4, 11

a.






diafon | Konuşma bitince diafon kendiliğinden kapanacaktır., | Metro, Acil durum diafonu kullanma talimatı, 24.12.2021+

a.






diak -ğı | Hutchinson geceyi evinde geçirecekleri genel valiydi. Geleceklerini ona haber vermek için bir Diak önceden gitmişti., | S Maugham, 1959, 67

a.






diaklık –ğı | Malezyalılıkta, Diaklıkta Izzart yerlilere taş çıkartırdı., | S Maugham, 1959, 68

a.






diane | Ben dedi sizin anladığınız kahramanlığa misal olarak Erostrate'ı gösterebilirim dedi. Siz öylesinden hoşlanırsınız ancak. Meşhur olmak için Efesteki Diane mabedini yaktı: Yedi dünya harikasından biri., | Erostrate J P Sartre/ E Keymen, Sanatlar, C1, S 1, 27

a.






diasporalaştırma

a.
diaspora haline getirme.


"Türkiye Ermenilerini diasporalaştırma çalışmaları / Bu bağlamda Agos'un ve benzer yayınlar yapan yayın orgnlarının, Türkiye Ermenilerine yönelik diasporalaştırma çabaları konusunda yakından takip edilmesinde fayda vardır. AVİM, 16.1.2019"



diasporalaştırma | Türkiye Ermenilerini diasporalaştirma çabaları / Bu bağlamda Agos'un ve benzer yayınlar yapan yayın organlarının, Türkiye Ermenilerine yönelik diasporalaştırma çabaları konusunda yakından takip edilmesinde fayda vardır., | AVİM, 16.1.2019

a.






diasporalaştırmak

f.
diaspora haline getirmek.


"Diaspora Ermenileri ve onların çizgisinde yayın yapan gazeteler, Türkiye Ermenilerini kendi taraflarına çekmek ('diasporalaştırmak') amacıyla kararlı bir şekilde faaliyet yürütmektedirler. Bunun son örneklerinden bir tanesi hâlâ tamamlanamamış olan Türkiye Ermeni Patriği... ", AVİM, 16.1.2019"



diasporalaştırmak | Diaspora Ermenileri ve onların çizgisinde yayın yapan gazeteler, Türkiye Ermenilerini kendi taraflarına çekmek ('diasporalaştırmak') amacıyla kararlı bir şekilde faaliyet yürütmektedirler. Bunun son örneklerinden bir tanesi hâlâ tamamlanamamış olan Türkiye Ermenileri Patriği ..., | AVİM, 16.1.2019

a.






Diasporik | Diasporik Bir Topluluk Olarak Çerkesler, | ALANKUŞ-KURAL Sevda, Çerkeslerin Sürgünü, Kafkas Derneği Yayınları, Ankara 2001, 259–266

s.






Dibe vurma | Özellikle din, dinî düşünce ve pratikte süreç dibe vurma süreci gibi işliyor., | Mustafa Öztürk, KararG, 2.12.2017

a.






Dibe vuruş | Dibe vuruş / Bir müslüman olarak içim acıyor; çünkü bütün bir İslam dünyası son birkaç asırdır alçak sürünme halinde isbat-ı vücut ediyor., | Mustafa Öztürk, KararG, 2.12.2017

a.






dibekli

s.
dibeği olan.


Dibekli Cami Sokağı, beyazıt, İstanbul



Dibine kadar | Deniz bütün güzelliğiyle yükseldi... Cumalı! Dibine kadar şair..., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 46

s.






dibine vurmak | sövgü | Senin diil, seni mezun eden fakültenin tee dibine vurayım ben..., | CBarslan, Leman, 10.3.2010,

argo






dibiniz kurusun beddua | Deniz dedik, suçlu olduk. Dibiniz kurusun. Bütün acılar sizin için. Allah yazımızı kötü yazmış., | Şİşigüzel, EDK, 1996, 35








dible/diple/ dibleğ | mutfak. | 1. Düğün günü, kız erkek evine gittikten sonra arkasından götürülen kızartılmış tavuk, tatlı gibi yemekler. | 2. | İnce ince doğranmış kara pancara pirinç ve kıyma konularak yapılan yemek. | 3. | İnce ince doğranan taze fasulyeyi pirinçle pişirerek yapılan yemek. | Bu çorba değil. Haklısın dibleğ fasulyedende yapılır. Unnama dibleğ gibi ince doğranır ama sulu çorba kıvamında yapılır. Dible pirinçle olur. Karalahanadan fasulyeden patlıcandan çok da lezzetlidir., | Ali Aydın, 26.03.2020, TÖL vatsapı. | Malzemeler 6 kişi için şunlardır: 4 demet ince doğranmış karalâhana, 4 adet ince doğranmış soğan, 1 çay bardağı tere yağ, 100 gr pirinç, 200 gr haşlanmış barbunya, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı pul biber. YAPILIŞI: Lahanayı haşlayıp süzün. Pirinci sıcak suda 30 dakika bekletin, yıkayın. Yemeği yapacağınız kaba yağı koyun; pembeleşene kadar kavurun. Lahanayı ekleyin. 3 dakika kavurun. Pirinci ve barbunyayı ekleyin. 3 dakika daha kavurun. Tuzu ve biberleri ekleyin. 1 bardak sıcak suyu koyun, karıştırın. kısık ateşte 10 dakika pişirin. Lahana yığması? Madımaktan da yapılır.

a.






did

ünl.
köpeği kovma komutu.

tr.
Did! did! (Köpeğe), 16.1.2019+



did | köpeği kovalama sözü.++

a.






didar

a.



"On sekiz bin alem ey sırr-ı Sübhan / Amelim yok ama kesmezem güman / Sekiz cennette de yok ise Hicran / Cemal'da Didar'da arasın beni.", San, Hicranî, 189"



dide | Göz. | Dedim: Dilber, didelerin ıslanmış / Dedi: Çok ağladım, sel yarasıdır. / Dedim: Dilber, yanakların dişlenmiş! / Dedi: Zülfüm değdi, tel yarasıdır., | Erzurumlu Emrah | Bana mesken oldu sahralar dağlar / Dilim eyvah eder didem kan ağlar / Söylesin halimi arkamdan sağlar / Bari sen halimi bil Leyla Leyla., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 148

a.






dîde | göz. | Oysa; | Müşteriyi dîdesinden keşfeder tâcir olan. Yani aklıselim olunca, insanı tanımak çok zor değildir., İ Müftüoğlu, Milli G, 28.04.2025

a.






Dideral | Migerene iyi gelen bir ilaç. | metabolizmayı yavaşlatarak kilo kaybını oldukça zorlaştıran ilaçtır. migrendeki etkisi ise muazzam. ancak metabolizmayı yavaşlatması ise can sıkıcı., | kapsonsuz kapsonlu, 23.03.2022 11:23, EkşiS



tıp




Didik edilmek –iYazdıkları Yahudilerin çok hoşuna gitmedi. Saldıranlar oldu, özel hayatı didik edildi. O ise fikirlerinden hiç vazgeçmedi. Üstüne üstlük Avrupa'da bulunduğu süre zarfında Heidegger ile hep görüştü, uzaktayken de mektup yazdı. Hannah 1975'te öldü. Bir sene sonra da Martin onu takip etti., | M Kızılkaya, HaberTürk, 29.1.2023

dey.






didikasyon | Didikleme. | İşte memleketin son bi'şeyleri üzerine geniş bir didikasyon..., | OBaştürk, HürPazar, 13.1.2013

a.






didikletmek





"Hareketliliğini bir çökkünlük takip etti, arkasından kerevetin örtüsünü ve yastıklarını dişleriyle didikleten isterik bir buhran!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 104"



Didilenmek | İçi dışı soğuk olsun / Didilenmiş kavuk olsun / Eğribük'e tavuk olsun / Bize taş atıp ürenler., | Teslim Abdal, Bize Taş Atıp Ürenler

f.






Didinme | Bütün meydan, telaşları ve didinmeleriyle ölümsüz bir muharebeye tutuşmuşa benzeyen kargalarındı., | E B Koryürek, | Gurub vakti kargalar, | Özelden köşeler, 112 MReşit

a.






Didişken | Koru; bağrında yalnız kendinin binbir sesi coşup bütün dışındaki sesleri didişken hayatın geçip gidici uğultuları halinde duyuran koru!, | R E Ünaydın, | Koru, | Boğaziçi Yakından, 77 M Reşit

s.






didon | dis donc Kırım savaşından sonra istanbulda Frenkleri ve onların bazı davranış ve giyinişlerini anlatmada kullanılmaya başlanmıştır. | Kırım muharebesini müteakip 'didon'luğu tecessüm ettirdiği için,-, AhmedRasim, Özön, 46 | Müslüman Arapları aşağılıyor ama, Suriye'yi işgal eden Fransız kumandanına, Miralay Celâl'in ağzından; | Türk milleti Fransızları çok sever, en geri Türk köylerinde bile Fransızlara karşı candan bir sevgi vardır. (s. 184) gibi iltifatlar etmekten geri durmuyor. Bu da yetmiyor, Türk komutanına | Ben kendi hesabıma cenup hudutlarımızda Şam hacıları yerine Paris didonlarile komşu olmağı tercih ederim. (s. 200) dedirtiyor. Tam da istedikleri oluyor işte. Paris didonları değil de Amerikan ve Rus didonlarıyla komşuyuz artık!... Bir de bu didonların uşakları var tabi., | AlaatinKaraca, KararG, 5.12.2016 BCMorkaya, YüzbaşıCelal, 1933 | Bir Fransız / Frenk tarafından imal edildiği için | didon olarak adlandırılan ilk tulumbalar çok hantaldı ve 120 kilodan ağırdı., | YükselÇelik, Tulumbacı, DİA

a.


fr.



didonluk -ğu | Kırım muharebesini müteakip 'didon'luğu tecessüm ettirdiği için,-AhmedRasim/Özön, 46

a.






die hardist | ['İ]flah olmaz' (die hardist) bir odağın varlığı netlik kazandı., | HBerktay, T, 15.2.2012

a.


ing.



difenbahya | Dieffenbachia Maculata. Bitkibilimi. Ağlayan çiçek, tropikçiçeği. Vatanı Güney Amerika, Brezilya, Kolombiya olan çiçeksiz süs bitkisi. EkşiS Türkçe Adı: Difenbahya Vatanı: Tanımı: Yaprakları iri, sert derimsi TDK: Yapraklarının güzelliği nedeniyle sera ve salonlarda yetiştirilen bir süs bitkisi. Kapalı ortamda büyütmesi basit geniş uzun yapraklı, hızlı büyür, çiçeksiz süs bitkisi. | Koyu yeşil yapraklarının damar kısımları daha açık bir yeşil renktedir. Boyu 20 cm ila 200 cm.dir. Zaman zaman yapraklarının üst kısmında biriken su damlaları yaprağın ucuna gelip şıp şıp diye damladığı için halk arasında 'ağlayan çiçek' olarak da bilinir., | 22.9.2001, yasinko, EkşiS | Difenbahya | taburcu olur kar hep daha az hep daha az yağacaktır / derken bir manifesto gibi geldi difenbahyamız, | S Koçak 2001, 72

a.


alm.



diffusionist | Yayılmacı. | Bu fikirler dönemin yaygın antropolojik kuramları (bilhassa Alman yayılmacı –diffusionist- antropoloji ve diğer fizikî antropoloji teorileri) ile Freud'un psikolojik analizlerinden esinlenerek seslerin sembolizmini vurgulayan popüler Alman dil teorileri çerçevesinde üretilmişlerdi., | ŞHanioğlu, S, 8.8.2011

s.


ing.



diftonlaşmak | Dilb. | Halaçça Ana Türkçenin kısa ünlü basit uzun ünlü, diftonlaşmış uzun ünlü şeklindeki üçlü nicelik karşıtlığını korumuş olan tek Türk dilidir (Örn. a : a: : a:a). Buna göre örneğin Kaşgarî'nin uzun ünlü, buna karşılık Türkmence (ve Yakutça)nın kısa ünlü olarak gösterdiği | istisna, @SelcukDlsz, 19.02.2025, X

f.






difüzör








Difüzör | Propolair Propolina Propolis Difüzörü - ahşap, iyonlaştırıcılı/iyonlaştırıcısız özellikle çocuklar için., | | https://propolair.at/tr/propolair-propolina-propolis-difuezoerue-ahsap-iyonlastiricili/iyonlastiricisiz-oezellikle-cocuklar-icin, 19.7.2019g

a.


ing.



Difüzyon | Radyodifüzyon idaresi halka bu tamir meselesinde kolaylık göstermelidir., | Halkın Sesi, 13 İkinci kanun 1942, 1

a.






digi-solcu | [D]igi-solcular varken bu müzeyi gezmeye gerek yok diyerek kapısından geri döndüm., | AhmetUysal, 17.7.2013 eposta








digiage 20 mayıs








diğerkamca | İyi niyet sınırını feragat, fedakarlık, sevgi, şefkat, merhamet ve müsamaha gibi diğerkamca hareketler ve ilahi yolda yürüyüşe ait kararlar teşkil eder. Dünya hayatı geçirilmesi gerekli bir vazife alemidir., | Akademik Araştırmalar D, 2006, C 7, S 27, 150

s.






diğersiz diğeri olmadan | Biri diğersiz olmaz ' ilkesi geçerlidir., | CÇandar, R, 8.1.2013








dihaploid | [G]eçen yıl 'dihaploid' soğanın üretildiği, Pamukkale Üniversitesi bünyesinde kurulan Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinde (BİYOM) 'dihaploid' yönetimiyle yeri ürünler üretilmeye çalışılıyor., | T, 13.9.2011

s.






diji-kız/dijikız | Tele-kız değil diji-kız. ... Kendi fotoğraflarını kendisi çekiyor. Gözde T. dijital çağın tele-kızı, | HrPazar, 23.9.2012 | Telekız devri kapandı artık 'dijikız'lar var., | Ml, 23.9.2012








dijital

a.
1. yüksük otu. 2. bir ilaç adı.


"digitale n. f. yüksük otu, dijital. digitaline n. f. dijitalin. (Aynı bilgiler Reşat Nuri adı ile 1935 baskısında da var)", İ H Danişmend, Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu, C 1, 1959, 375 "



dijital | Saat yedi sıfır sıfır. | Dijital saat! diye düşündü., | B Uzuner, Karayel Hüznü, 1993, 20-21 | dijital okur | Kütüphane haftası kapsamında dijital okurun geleceği, | 26.3.2018 tanıtmalık | dijital seyirci | NBA yönetimi maçları seyredilebilir hale getirmek için elinden gelen her tür zekâyı kullanıyor. Çünkü çok iyi biliyorlar ki, televizyonda, boş tribünlere oynayan takımları seyretmek zevksiz. Onun için iki yol bulmuşlar. Tribünlerin üst kısmını göstermiyorlar. Alt kısmında ise koltuklara bazı insanların fotoğraflarını koymuşlar. Yani bir tür dijital seyirci yaratmışlar. İşte o dijital seyircilerden biri de Obama'ydı., | Hr, E Özkök, 4.10.2020 | dijital varlık sözlüğü, Buğra ayan, sahi kitap, 208 s.

s.a.






Dijital farkındalık –ğı | İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, 'Dijital farkındalık' çağrısında bulundu. Fahrettin Altun, 'Dijital farkındalık' etiketiyle yaptığı paylaşımda, 'dünyada ve Türkiye'de sosyal medya kullanımı', 'dijital farkındalık ve siber vatan', 'dijital vatandaş', 'dijital diplomasi', 'dijital algı yönetimi', 'siber güvenlik' ve 'yapay zeka' konularından bilgi kartlarına yer verdi. Fahrettin Altun, paylaşımında yaptığı açıklamada ise | Teknolojinin hayatımızın her alanında var olduğu, bireysel ve kurumsal iletişim ağlarının dijital mecralardan sürdürüldüğü günümüz dünyasında kara, deniz ve hava sınır sahalarımıza siber sınırlarımızı da ekliyoruz. Vatandaşlarımıza dijital dünyayı tanıtıyoruz. Dijital dünya da 5'ten büyüktür diyoruz. Dijital dünyada uluslararası oyunun içeriğini ve yönünü değiştirmek bizim elimizde. Dijital mecralarda yaptığımız paylaşımlardan hukuki, vicdani ve insani açılardan sorumluyuz. Dijital dünyadaki de 'gerçekten' biziz. Günümüzde diplomasi kanalları ve devlet yönetimleri de hızla değişiyor. Değişen dünyada devlet-vatandaş ve devlet-devlet ilişkileri de dijitalleşiyor. Dijital Diplomasi Çağı! Dijital dünyada ne yazık ki her şey göründüğü gibi olmuyor. Dijital dünya gerçeklerin kolay bir şekilde erozyona uğratılıp değiştirilebildiği bir dünya. Hakikate ulaşmak için dikkatli olmalıyız.

a.






dijitali | sayısal ile ilgili. | Bu durum belki iyi bir gelişmeye vesile olacak ve dijital medya, dijitali habercilikte atılım yapacak., | HGeviş, T, 21.6.2013

s.






dijitalize etmek yeni | sayısallaştırma | Elbetteki tüm Osmanlı Arşivi dijitalize edilmiş değildir, | RAdemi, 9.5.2011 eposta.

b.f.






dijitalleşme | Sabit Fikir dergisi, şubat sayısını, edebiyatı, sanatı ve sinemayı da içine alan dijitalleşme dosyası ile açıyor., | T, 5.2.2012

a.






dijitalleşmek | Sayısallaşmak | Dijitalleşen sanatın hikayesidir bu., | T, 5.2.2012

f.






dijitizasyon | Sayısallaşma, sayısallaştırma. | Dijitizasyon, herkesin kendisini bir yayıncı olarak tanıtabileceği ve herkesin yazar olduğunu iddia edebileceği bir dünyayı mümkün kılıyor. | Kâğıda, mürekkebe bunca tutkunken | dijitizasyon denen telaffuzu bile zor o süreçten de heyecan duyabilen bir adamın, yeni devrimin kuracağı elektronik düzende, başta yayıncının marifeti olmak üzere, okurla yazar arasındaki bütün engellerin ortadan kalkacağını hatırlatması, benim gibi sizi de rahatlatabilir o zaman., | YÇongar, T, 27.3.2010

a.


ing.



dijitopya

a.
1. şirket markası. 2. ütopya, distopya gibi dijitopya: sayılaşmanın dünyası.

ing. digitopia
Halil Aksu, Dijitopya: Dijital Dönüşüm Yolculuk Rehberi, 2019, 19 || digitopia birbirine karıştırılabilecek iki şirketin kullandığı marka. birisi dijitalleşme danışmanlığı verir, diğeri ise büyüme odaklı dijital marketing ajansıdır. bunlardan digitopia.co domainine sahip olan şirket halil aksu ve kağan şahin tarafından 2019 yılında kurulmuştur. şirketlerin dijitalleşmede bulundukları pozisyonu ölçümler, raporlar ve çeşitli tavsiyeler sunar. digitopia.agency ise frank cowell tarafından yönetilen müşteri kazanımı ve büyüme konularında dijital marketing hizmetleri sunan bir ajanstır.", reumann 08.06.2021 10:00, EkşiS



dijwar kürd zor, zorlu, çetin. | Dijwar, Musa Anter'i öldüren ve beni de yaralayan kişinin kod adıdır., | OMiroğlu, T, 5.3.2012








Dik | Mahalle, sabah karanlığında, onun sıtma görmemiş, dik sesiyle uyanıyordu. Hacı Ali Efendi, buna kızıyordu. Fakat, kelâmullaha karşı bir şey söylemeye dili varmıyordu., | R N G, Tanrı Misafiri, 11

s.






dik âlâsı | Genellikle hoş karşılanmayan bir durumun aşırılığını anlatan bir söz

a.






Dikaçı | Döşemenin duvarla buluştuğu dik açıda kırılıyor insan gölgeleri., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 34

a.






dikdik Eyer ve oyan gibi bir at eşyası. Tereke defterlerinde geçiyor. | Yaz aylarında havanın sıcak ve nemli olmasından ötürü bitkinin toprağının kolay kuruyacağından difenbahyaya haftada bulunduğu ortama göre 1 ya da 2 kez su verilmelidir., | | http://www.bitkibakimi.com/cicek/183-difenbahya-bitkisi-bakimi-ve-yetistirilmesi-hakkinda-genel-bilgiler.aspx, 9.6.2015g








Dikeç | Ağacdan yapılan destek. B A Yanıkoğlu, Trabzon ve havalisinde toplanmı? folklor malzemesi, 1943, 267

a.






diken çiçeği [Thorn-flower.], The Cyprus Gazette, 1939, 119 Gökmen, Muzaffer, (Hikmet Afif Mapolar'ın takma adı), Diken Çiçeği, (Roman), Birlik Basımevi, Lefkoşa, 26.4.1938, Basan ve yayan: M. | Vasıf ve yazarın kendisi, 92 s.

a.






dikendutu | böğürtlen. | Üstelik, eskiçağlarda | dikendutu olarak bilinen böğürtlen çitleri yerine, günümüzde dikenli telörgüler kullanılması da çocuklarımızı hiç mutlu etmiyormuş., B Güvenç, Kültür ve Demokrasi, 1995, 86

b.a.






dikenlenmek | Narinim nasıl unuttuk? diye tiz bir çığlık attı kadın. | Hendeğe göz kulak olun dediydi baban, köpek möpek kapatmasın. Narin'in tüyleri dikenlendi., | Arzu Anlar Saraç, Hilkat garibesinin boşboğaz kulak cinleri, Parşömen Edebiyat, 9.5.2023

f.






dikenleşmek | Köylümün saçları dikenleşti ve sinirli sinirli, 'İşten başımızı kaşımağa zamanımız mı var? ' dedi., | MYağmur, 1957, 37

f.






dikenli | Dört aydan beri burada, dikenli yazının göbeğinde yaşıyorlardı. Çok mesuttu., | S Maugham, 1959, 95

s.






dikenli tel | İlk üretim patenti 1874 yılında alınmış. Amerikalı mucit, madeni tele diken takmanın teknik kolayını (aletini) bulmuş. Erkeksi görüntüsünü vurgulamak için, bu yeni icada | sakallı tel adı verilmiş. Çoğu sakallı olan yiğitlerimiz, Birinci Dünya Savaşı sırasında Mısır'da tanıştıkları yeni silaha | dikenli tel adını koymuşlar., Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, 2016

b.a.






dikenli telli b.s. | Güney Amerika'da 1985'te yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, dikenli telli şehirlerde yetişen çocukların, küçüklerini sevmediği, büyüklerini saymadığı, vatandaşlık görevlerini yerine getirmediği görülmüş., Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, 2016








dikenlidüz | Yer adı. | Dikenlidüz'ün adını duymuştu, ama hiç görmemişti., | VSevim, 63

a.






dikenlik -ği | dikenlerle dolu yer. | Kaç saat dikenlik içinde dolandı durdu, bilmiyordu., | VSevim, 63

a.






dikensiz (tel) eksiltme. Dikeni teli olmayan. dikensiz Belki hayal denecek ama dikenli tel örgülerimizin kaldırılabileceğini ve şehir merkezlerinin dikensiz, toplu-taşıma raylar ile örülebileceğini sanıyorum. Dikensiz şehir merkezlerinde yetişen kuşakların güllere karşı daha duyarlı ve saygılı olacaklarını da hayal ediyorum., Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, 2016








dikensiz | Yok dikensiz bir gül ammâ var gülsüz çok diken / Bâğ-bân bilmem neden vermez su hâr-istânın., | Mehmet Fatin Baki

s.






Dikeyleşme | Roma mimarisinin ağır yapısı, giderek yerçekimine meydan okurcasına dikeyleşen yüksek sivri kemerli, uçan payandalı, bol pencereli bir mimari biçimine dönüştü., | E D Akarlı, Osmanlılarda ve Avrupa'da çağdaş kültürün oluşumu, 16-18..., 1986, ? | ... eşzamanlı ilişkilendiriyor Bataille: ancak dikildiği an görüyor insan, gördüğü an ise yataylaşıyor; boşalırken, onu derinden sarsan bir yaşantıyla hıçkırırken, düş görürken ve ölürken dikeyleşmeyle yataylaşma arası gidip geliyor:, | DefterD, 2000, S 41, 76

a.






Dikeyleştirmek | ettirgen dikey hale getirmek | Hayata dair bir konuda derinleşmek, bir sözcüğünün dikey boyutuna giderek daha derininden vakıf olmak, hayatı, o sözcüğün hayatını dikeyleştirmektir. Hayatla ilişkimizi sözcüklerle ilişkimizin belirlemesinin, aynı şekilde sözcüklerle ilişkimizi de hayatla ilişkimizin belirlemesinin nedeni budur., | Nihan Kaya, Dedemden dinlediğim masallar, nisan 2018-45 fiyatı 8 tl|kktc fiyatı 10 tl lacıvertdergı.com, 20.5.2018, | https://i.tmgrup.com.tr/fikriyat/ebooks/lacivert-1571237209538.pdf

f.






dikicilik –ği | +Ayten'in Tahmis'teki tuzculardan birinde çuval dikiciliği yapan, kalın bacakları parmak parmak varisli teyzesi maltız başına çömelmiş, cızırdayıp duran tencereyi karıştırıyordu., | OKemal, 1969, 6






GTS+



dikik | dikilmek fiilinden. dikilmiş vaziyette, dik halde, dikilmiş. | ölümler ne acıydı tanrım / feryatlar müzikti / siyasi haritalar okul atlaslarında / ortadan dikik, | M Eryılmaz, 1986, 7 | Dikik memelerle, pembe meme uçlarıyla-., | pipisiolmayangil, EkşiS, 9.4.2015

s.






Dikilekalmak | Odanın eşikliğinde dikile kalan komşu, sessizce onları dinliyor, kavgalarına gülümsüyor., | G Dayıoğlu, Fadiş, 134

b.f.






dikili | Beni sırt üstü serin gözüm aya dikili / İstemem, ne bir kadın ne de genç bir kız eli / Bu yıldızlı gecede gezmesin dizlerimde!., Nazım Kemal, 11

s.






Dikili | Camille'nin burnuzla karaağaç fidanları ile dikili yolda dolaşması..., | Colette, Dişi kedi, 1954, 40

s.






Dikili taş | Memleketin belli başlı kalemlerinden çıkmış, birçok dekor, ışık vesaire hileleriyle allanıp pullanmış eserler Darülbedayi sahnesinde bir hafta güçbela dayanır ve ancak vatan ve hamiyet adına kendini dinletirken bunların basit görünüşlü bir dikili taş gibi senelerce dayanmalarında elbette bir hikmet vardır., | R N Güntekin, Tulûat tiyatroları, 83 MReşit

a.






dikiliş | dikilme işi. | Hele, baş kamarotun telaşlı bir tavırla bu çemberi yararak 'Biletiniz, efendi!' diye adeta üstüne yürür gibi karşısında dikilişi onu büsbütün şaşırttı., | YKK, 1945, 12

a.






dikilitaş Hotel de Russie: Roma'daki en yüksek dikilitaşın bulunduğu Poppolo Meydanı'ndaki, şehrin en eski ve şık otellerinden biri. Çay için mutlaka uğranmalı., MlCadde, İdil Yazar, 01.01.2019, 22








Dikilivermek | Bir çıkmazla bitti koşum. Önüme birdenbire dikiliveren duvara toslamamak için güç durdum., | A Özyalçıner, Sur, 58 | Yalnızım, zira, elinde tabancasıyla karşıma dikiliveren bir adama karşı Çalâk beni nasıl korur? 1954, 11

bf.






dikine söylemek -i| Efendim, dedi, o benim marifetsizliğimden... Edebiyatı bilmediğimden... Bilsem, öyle düpe düz yazar mıyım hiç? Köylü, bir şeyi söylerken dikine, olduğu gibi söyler... Neden? Süslemesini bilmez, benzetmesini bilmez, anlatmasını bilmez de ondan..., Ensendal, S Arısoy, EK, 1953, 11

dey.






dikinmek | İki karı bir araya gelince ne konuşurlar. Kısa etek, uzun etek, bigudi, şu bu değil mi? ... daha ne olsun... Laf lafı açıyor: Ben nerde dikinirim ... Derken , Emniyet , Suat Derviş'e bir terzi tavsiye ediyor., Ş N Berker, Matbuat hazretleri, 1966, 39

f.






dikiş makinası | ...ve yine iştira ettiği bir dikiş makinesinin bedeli olan dört buçuk liradan bir lirasını ben kendi malımdan... Bafra ŞZC, ?

a.






dikiş tutturamamakHergele meydanında dikiş tutturamayan / kafası törpülü oğlan / tezgahladığı yeni bir iş peşinden 'ay em söri' deyip / törpülendiği yere döndü. / Hacıyı talan etti evlat hatırı / Hergele meydanı / unutmadı bu kafası törpülü katırı... ., | H N Erer, HM, 1962, 76 | o gün bugün boşta geziyor / hayatta dikiş tutturamamış / sonunda aradığı yeri buldu / oracığa sıkıştı kıçüstü, | V Çiçekli, 1991, 40

dey.






Dikişci | Pek o kadar güzel olmayan, bu dikişci kızla fazla meşgul oldun! Hakikaten seni bu kadar zevksiz zannetmezdim!, | Saliha Öz, 46

a.






dikişli | dikişi olan. | ... kavukcu hirfeti matekaddemden beru ehli islâma mahsus olan kavuğu hey'eti kadimesi üzre dikmeyüb üslûbu kadiminden ihrac ve maazallahü tealâ Yehudi taifesi şabkasına müşabih küçük dikişli tapla depeli kavuklar ihdas ve ihtira' idüb ..., | Ahmet Refik, Hicri on birinci asırda istanbul hayatı (1000-1100), 1931, 103 | Bu işbölümüne göre, yapılan pabuçlar, bir asır evveline kadar şu çeşitleri arzederdi: 1-Dikişli kara pabuç (Postal). 2-Dikişli kırmızı pabuç. 3-Kopçalı lapçın mest (Gıcırlı mestler sonradan icadolunmuştur). 4-Erkek terliği (mercan terliği) 5- Zenne terliği., | İbrahim Gökcen, XVI. ve XVII. yüzyıl vesikalarına göre..., 1945, 34 | Demir veya çelikten ince ve kalın borular (Yarım ilà 2,5 parmak dikişli borular hariç) Boru teferruatı (Feetings) Nal çivisi Yalnız kabara ..., | Düstur, 1961, 244 | Dillerin en[i] 6 boyu 29 cmdir. Diller kalın naylon iple çift el dikişlidir., | Kemal Matbaacılık Cilbent/Kırtasiye Evrak Basımı ilanı, Nisan 2015

s.






dikişsiz | Dikişsiz burun / Dikişsiz burun bölgesi sayesinde parmak ve tırnak bölgesinde sürtünmeden kaynaklanan yaralanmaları önler., | W Warmen çorapları, 31.8.2022+ | Dikişsiz giyim rahatlığı doğal liflerden gelen sağlık, | Mudomay, 2022 yazı. | dikişsiz gömlek | Zeytini çok severim. İsa'yı bilirsin? Dikişsizdi onun gömlekleri, ne güzel adamdı. Dibindeydim bir zeytinin. Cennete yakın bir yer., | Onur Çalı, 61 | dikişsiz konuşma | durmaksızın irtibatlı irtibatsız sürekli akıcı konuşma. | Kesintisiz konuşma çok zordur. Buna dikişsiz konuşma derler. Şizofrenler böyle konuşur., İ Ş Çarsancaklı, 26.04.2025

s.b.a.a.






dikit | Köpeklerin hasat vermeyen tarlalara gömerek senden kaçırdıkları sonsuzluğun kıvılcımı, yeraltındaki çakmaktaşlarının yüreklerinde yanarken yediğin bol sarmısaklı patlıcan kızartmasının uyandırdığı ikinci sınıf lokanta geğirtileri arasında, püskülleri yerde sürünen atkını çıkarıp çıkarmamayı düşünerek, Damlataş mağarasının sarkıtlarını andıran ince uzun tabeleların yüreklerinde yatan elektrikli çakmaktaşlarının yanmamaya direnişlerinden çıkan teknolojik vızıltının eşliğinde, kendine bir yol bulmaya çalışarak aynı mağaranın tüm dikitlerini içine yerleştirmiş yürüyordun., | F Ulay, 1988, 63 | Fakat İstanbul'da her gün yüzlerce çirkinlik abidesi yükseltilirken seslerini çıkarmayanların Ataşehir'deki şeddadî dikitler arasında bir nilüfer gibi açan, proportion ve işçilik bakımından kusursuz,-., | BAyvazoğlu, Z, 26.7.2012

a.






dikivermek | Biri şöyle biraz sevecek, ya da bir şey soracak olsa, kaşlarını çatıp dikiverirdi gözlerini düşman düşmün-., | DCeyyhun, 28

bf.






Dikiz aynası | sevgilim! ikimize aynı serum yeter / aynı kan verilsin damarlarımıza / aynı dikiz aynasından bakalım / geride bıraktıklarımıza / hız mekanı daraltıyor/ nasılsa..., | İlyas Tunç, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 29

a.






Dikizlemek | -Zeyrek yokuşunda bir bakkal dükkanı var. Bir haftadır dikizliyoruz., | O Hançerlioğlu, 1959, 12

f.






dikkat çekici

s.






dikkat çekmezlik -ği

b.a.



"Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, "kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik" prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir | ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.", Yargıtay 12 CD, E 2019/2121 K. 2019/5170 T. 17.4.2019"



dikkat çekmezlik | Özel hayat kavramının irdelendiği kararda, bu kavramın, kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmadığı vurgulandı. Özel hayat kavramının, ''herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken istenildiğinde başka kişilerce açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerdiği'' tespiti yapılan kararda, kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, ''kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik'' prensibinin geçerli olduğu ve kamuya açık alana çıkan her kişinin bu alandaki her görüntü veya sesinin kaydedilip, sürekli, izinsiz elde bulundurulmasına rıza gösterdiğinin kabul edilemeyeceği vurgulandı., | https://www.sabah.com.tr/gundem/2012/07/24/yargitayin-ozel-hayat-kriteri, 24.7.2012

a.






Dikkat dağınıklığı hafıza güçlendirme 15.11.2022 dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu DEHB








dikkat sürtüğü | attention whore'dan çeviri | Yalnız karakter olarak biraz 'attention whore' olduğum için, (Türkçesini de yazayım da Anadolu'nun her yerine ulaşsın. Dikkat sürtüğü diye kibarca çevirelim) kendimi biraz geri planda kalmış hissediyorum., | YKaraahmet, T, 14.12.2013

a.


ing.



dikkatlice | Dikkatli biçimde | Etrafınıza dikkatlice baktığınızda sadece karın bölgesi şişman, diğer bölgeleri normaleyakın bir sürü insan grebilirsiniz., | GündemSaros, 1.4.2016, 11

z.




GTS++



Dikkuyruk –ğu | 6.7.2023 Bir tür ördek (Oxyura leucocephala). | Hersek Lagününde yapılan son çalışmada soyu tükenme tehlikesi altında olan türler kategorisinde olan Dikkuyruk Ördeği gözlemlendi., | 26.10.2021, manset.com.tr

a.






Diklemek | Onun kara atı beyaz köpük bağlayıp, ince kulaklarını dikleyip, kişneye kişneye geldiği zaman çalgıcılar dama çıkarak onu karşılardılar., | Kırımer, 1967, 103 | İnci, göğüslerini büsbütün dikleyen bir hızla nefes almaya başlamıştı., | O Hançerlioğlu, 1956, 36

f.






diklemesine | Duvar boyunca yürüdüm. İkinci ama, dar bir duvarla, bıçak gibi, orta yerden, diklemesine kesiliyordu orada sokak., | A Özyalçıner, Sur, 58 | Diğer gurup ise Velioğlu karyesi, Guduna mahallesi ve Zorasa mahallesi üzerinden Ali Rıza Aganın ırmağından da geçerek Zobin'in tütün damına ulaştılar ve oradan da diklemesine ve hoyratça Kireç kuyusuna doğru saldırıyormuşçasına inmeye başladılar., | M H Alşan, 19

z.






Dikleşivermek | Fadiş: -Hııı! Deyip, döndü. Sırtüstü geldi. Sonra birden, yerinde dikleşiverdi. Odadakilerin yüzlerine şöyle bir göz attı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 90

bf.






diklik | dik olma hali. | +Gündüzün baktığınızda gece kuşlarında gördüğünüz ürkütücü bakışlardaki boşluk da, yırtıcı kuşların bakışlarındaki diklik de bulunsa gerek bu sözlerde..., | BKarasu, 126 başı diklik | ++

a.






dikmek -i

f.



"Mevlüdiye hemen seğirtti, sedirliğe vardı. Köylü halkın bacıt dediği testiden bir alüminyum bardağa su doldurdu. Kocasının yanına vardı, su dolu bardağı verdi. İbrahim karısından aldığı suyu bir yudumda dikti. Bardağı yine geriye verdi.", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 65"



dikmelik –ği | 1. Fidanlık. 2. | (matematik) Trigonometrik bir çember üzerine taşınmış bir yayın ucunun ve bu yaya karşılık olan merkez açısının ordinatı. | 3. sepetin iskeletini oluşturan olgun çırpılar. | Sepet yapmak için çırpılar dehre (tahta sic.) (şek. 28,29; res. 21) ile kesilir, dikmelik, ağız çırpısı ve örmelik olarak üçe ayrılır. Sepet, henüz ıslak olan bu çırpılardan taze taze örülür. Sepet bittikten ve kuruduktan sonra daha dayanıklı olması için bir hafta kadar suda bırakılır., | H Z Koşay, Pulur (Sakyol), 1977, 48 | 4. | Dikmeli: Yöremiz zeytin diyarıdır. Genç fidanların insan eliyle dikildiği alanlara Dikmelik denir. Karaosmanoğullarının çiftliğini dikmelik yapmış ve buraya Dikmeli Çiftlik adı verilmiştir., | E Eriş, Dikilinin mişli geçmişi, 1998, 48

a.






dikmetaş

yer a.



"Dinle nasihatim hacer sıdk ile / Bu esrarı kimse bilmez Dikmetaş / Bir kararda duran Gani Mevladır / Masiva kimseye kalmaz Dikmetaş.", San, Hicranî, 117"



dikmişlik –ği | dikme tecrübesini yaşamış olma hali. | Kendime de çok elbise dikmişliğim vardır, terziliğimin üzerine yaratıcılığımı da koyarak bu işi bizzat ele aldım artık., | NazanÖncel, HKlbk, 2.10.2016

a.






Dikotomi | ikilik | İlk başta kulağa hoş gelen her indirgemeci dikotomi gibi bu da tarihi kompleksiteyi kavramaktan uzak, basit bir anakromizimdir., | E S Gürkan, Sultanın Korsanları, 374

s.






dikotomik








dikotomik | Sabri Ülgener'in meslek ahlakı ve ahilik kurumu hakkındaki değerlendirmelerinde, | dikotomik çözümlemeci yaklaşımı kullandığı görülmektedir., | MustafaArslan, ÜlgenerinDikotomikYöntemindeMeslekAhlakıveAhilik, İÜİlahiyatFD, 2010/1/1, 55

s.






Diksinmek | Korkmak, ürkmek. | Hamaylı boynundayım / Orda değil burdayım / Diksinme yanındayım / Aç gözün karşındayım., | Halk türküsü | Trabzon irkilmek. | yılan gördüm diksindim.

f.






diksiyoner | sözlük | Bir cemiyet-i edebiye teşkiliyle, Osmanlı lisanına mensup addolunacak bilcümle kelimatı cami bir mükemmel diksiyoner meydana getirmektir., M Naci/ Levend, 1934, 341 (İnkitadat)

a.






Diksüleyman | De ki: Hayat sultan Süleymansa, ölüm diksüleymandır., H Çetinkaya, 2010, 45








Dikta olmak deyim diktatör olmak, dediği dedik astık astığı olmak | O zaman da beyler biraz de dikta olurlarmış., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 57








diktacı

s.



"... ek dezavantajı, kapitalist ve diktacı erkek egemen toplumda bir erkek olarak doğmuş, erkek olarak yetiştirilmiş olmasıydı bence. Kadın hassasiyetinden, zekâsından, kadın olmanın erdemlerinden yoksun olmasıydı... ", ?, ?, ? 2019+"



diktacı | yönetimde dikta yanlısı olan kimse/şey | Müslüman dünyada ve Üçüncü Dünya denilen ülkelerin çoğunda yine şu veya bu Batılı gücün desteğini almış diktacı rejimler iktidarda., | Aydemir/Türkoğlu/Karaşahan, Sirayet, Mart2015, 9

s.




GTS-



Diktafon | Arkamda makineleşmiş işim, eski kağıtlar, dosyalar, damgalar, pullar, günümüzün hokkaları elektrikli yazı makineleri ve diktafonlar., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 21

a.






diktatoryal / diktatöryal | Halbuki şimdi ters yönde, Erdoğanın otokratik ve tedricen diktatoryal bir yönetim kurma çabaları-., | Uluengin, 17.12.2014 | Topyekun ideolojik, hiçbir toplum bilimciye danışmadan, toplumsal psikolojiye katiyen kulak asmadan, arkasında durduğu söylemin doğuracağı sosyal sonuçlar hakkında zerre [kadar] endişe taşımadan, diktatöryal bir 'kararlılıkla' gündelik yaşam sosyolojisini yeniden düzenlemeye koyuldu..., | TSerttaş, T, 15.6.2012

s.


ing.



diktatöra/diktatura | diktatörlük | Diğeri fertlerin haklarını camia mülahazalarına feda eden, demokrasi yerine proletaryat diktatörasını ikame etmek istiyen Rus bolşeviklerinin telâkkisi., | SMArsal, | Dünyada İki Türlü Hayat Telâkkisi Karşı Karşıya, | Tasvir, sy. 201, 21 Ekim 1945, | 3, 7

s.a.






diktatörleşme | diktatör hali gösterme, gitgide diktatörün özelliklerini kazanma Menderes'e aşık da o yüzden mi? Hayır. Geçmişte Menderes'e atfedilen | yolsuzluk ve | diktatörleşme bahanesiyle kendi geleceğinin nasıl gasp edildiğini biliyor da o yüzden., | BÖzipek, Serbestiyet.com, 1.3.2014

a.






diktatörsel | Cumhurbaşkanı ve Başbakan hâlâ ülkenin en güçlü insanları olarak karşımızda. 12 Eylül'ün sağladığı diktatörsel güçten kimse vazgeçmek istemiyor., | EKürkçü, T, 27.3.10








diktirmek | S.ktirmek'in örtmece biçimi. | Örneğin Rus askeri birlikleri Sibir'de görev icra ediyorlar. Siz 100 yıldır donuyorsunuz onlar donmaz. Donmamak için bilimsel bilgi gerekir subhaneke değil. Diktirin gidin sizi ucuz edebiyatçılar lafla şerbet edebiyatı ile kabahatinizi örteceksiniz. D..t ağızlı ehali de peşinde., | K Üçüncü, 28.10.2018 tivitır

f.






diktirtmek | ettirgen çatı. | Çünkü kopyacı olduğundan, kendisine Hristiyan Diyor'un tasarladığı trençkotunun aynısını diktirtmiş, hatta üşenmeyip markasını bile kopya etmiş, daha sonra çoğaltarak Mahmutpaşada satmıştı., | İOAnar, GK, 151

f.






dil

a.
bazı aletlerin içindeki nesne: kilidin dili 15.4.2024





Dil | 1. Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma organı. | Sonra kuruyan, keçeleşen dilimi, soğuk ağzımın içinde güçlükle çevirerek, sordum; (...)., | T Polikar, 1997, 100 | coğ. Kıstak. | Elini genç adamın omzuna koydu: -İnayet, dedi, hadi seninle | Dile doğru gezmeye gidelim. / Rasim, devam etti: -Pakize Hanıma yaklaşabilmek için, evvela kocasiyle ahbap olman lazım. Onlar, biraz evvel | Dile gittiler... Biz de gideriz... Seni de orada takdim ederim., | R N G, Tanrı Misafiri, 28-29 | 3. cilbendde ? ? ? | Dillerin en[i] 6 boyu 29 cmdir. Diller kalın naylon iple çift el dikişlidir., | KemalMatbaacılıkCilbent/KırtasiyeEvrakBasımı ilanı, Nisan 2015 | dil ağız vermemek deyim konuşmamak, suskun kalmak | Bir hafta dil ağız vermeden hasta yattı., | Güntekin, Damga, 102 | dil etmekmutlu olmak* | Gazi Paşa emir eder, el eder / Halkım susar ama güler, dil eder / Özlemli iki can yurdu yol eder / Adımlar hey heyle bir çözülünce / Büyürüz Türkiye büyüklüğünce, | İZB, 1959, 12 | Dil kırmakşivesini değiştirmek, kibar konuşmaya çalışmak. | Şehirden köye dönünce komşular çok dil kırıyorsunuz diyorlardı bize., | Ali Koca, 04.08.2019 | dil çıkarmak| Bize çok kızdığı zamanlar, oturma odasındaki dedemin resminin yanına gider, sesli sesli konuşur onunla: -Bak Bahri bak, der, çocuklar bana dil çıkarıyorlar. Oysaki anneanneme dil falan çıkarmayız. Ama ders çalışırken, bir şey düşünürken dilimiz birazcık dışarı çıksa; -Hıh, niye dilini çıkardın bana? diye söylenir., M İzgü, AAG, 2007 (1994), 8

dey.a.






dil | Bilindiği gibi, telgraf dilinde müjüskül yoktur... Hep minüskül yazılır..., Ş N Berker, Matbuat Hazretleri, 1953, 67

a.






dil basacağı

b.a.
1. hekimlerin dili aşağı bastırmak için kullandıkları aygıt. dilbasar. 2. Ecza karıştırmakta kullanılan yassı araç | abeslang.

tr.
"Dil basacağı tedarik olunmalıdır. Muhât ve ağşiye-i muhâtiyye, mantarda merbût sap ucundaki pamuğun üzerine alınmalı ve derhal işbu parmak enbûbe içerisine konup mantar sıkıca kapanmalı ve enbûbe tekrar bir tahta kutu içerisine ... ", O N Ergin, Mecelle-i umûr-ı belediyye, 1995, C 6, 3213 | "Tahta dil basacağı", (11.02.2028de kaydedildi)"
(11.02.2028de kaydedildi)



Dil basacağı | Tahta dil basacağı, 15.10.2018

a.






dil bilmez

b.s.
bir dili bilmeyen.

tr. dil bil-mez-lik
"Saç baş karışık, üst baş yırtık pırtık, dil bilmez, vahşi tabiatlı, inatçı ve hırçın çocuklar, okula gidiyorlar.", S Avar / Z Türkyılmaz, Kürt Tarihi, Kas_Ara 2015, 35"



dil bilmezlik -ği

b.a.
dil bilmeme hali.

tr. dil bil-mez
"Dersim'in isyankar halini 'dil bilmezlik' olarak tespit ettiğini, köylerde Türkçenin tek dil olarak tesis edilmesi gerektiği, bunun da ancak 'analar' yoluyla olacağını işaret ettiğini iddia eder.", Z Türkyılmaz, Kürt Tarihi, Kas_Ara 2015, 35"



dil çıkarmak








dil çöreği | [D]il çöreğine benzeyen kapı tokmağına yetişebilmek için topuklarını kaldırdı., | Tez, TTE, 30

a.






dil kırma | Dil değiştirme, şive değiştirme, başka bir şiveye uygun konuşma. Gazi Altun. Yozgat ağzı H Onur, 5.5.2023,

a.






dil onarımı | Türk dili onarımı bugün bir devlet ve millet meselesi olmuştur. Onu başarmak ı'r'ın bu··tucartlar m tt MedenA 'nk' af J 'f d l dI elbette beraber yürüyecektir., | H Z Koşay, 1932

a.






dil tikir anlamaz | Kolay şem miydi bu? Bir de gün boyu dil tikir anlamaz hastalarla uğraşıyordu üstelik., | N A Gökduman, 66

s.






dil-tarih | Ankara Üniversitesine bağlı Dil Tarih Coğrafya Fakültesi | Dil-tarih farabi'de bir şair düşünüyor, | AlperÖzbek, 104

kıs.a.






dilaltı | 1. Genellikle kalp hastalıklarında hızlı ve kesin etki sağlamak için dilin altına konularak emilen ilaç 2. Tansiyonu düşürmek için dil altına konularak emilen ilaç/hap 19.8.2016 3. hayvan bilimi Tavuklarda görülen bir hastalık

a.

tıp




dilaver | far. | Oğlum sen dilaversin. Sen dillisin. Belki sen bunları sükut ettirirsin., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 199

s.






dilbaz güzel söz söyleyen, gönül eğlendiren | Girdin â dilbâz artık on üçüncü yaşına / Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol, | EVasıf, EGŞA, 204








dilberlenmek

f.



"Hengâmî! Bir katra yarsız içemem / Candan geçer, cananımdan geçemem / Ben sana bir aziz kıymet biçemem / Günden güne gayet dilberlenirsin.", Hengamî | "Heves etme beyaza / Haftasında kirlenir / Seversen esmeri sev / Sevdikçe dilberlenir.", Molulu Aşık Revai | "Kendi on altı yaşında sarılacak can gibi / Duruşu tavus misali sekişi ceylan gibi / Güzelliği vasfa gelmez Yusuf-ı Ken'an gibi / Bir acaib gözleri var baktıkça dilberlenir.", D Kaya, Sivasta aşıklık geleneği, 1994, 475 | "Beyaza meyil etme / Üç günde bir kirlenir / Seversen esmeri sev / Öptükçe dilberlenir.", (D.Y. 1934a: 65 / M Özdemir, Karadeniz SBD, Yıl 6, Karadeniz özel Sayısı, 2014, 64 | Gönlümde dilberlenmiş tüm anılar târumar artık. Aklımın gücü yetmiyor yaşanmışlıkların sırasını yapmaya. Zira yüreğim ve zihnim eşkıya otağı gibi. H Y Ocak, Efem veya sonsuz dua, 15.10.2021, haberajandanet.com"



dilberlenmek | Hengami bir katra yarsız içemem / Candan geçer cananımdan geçemem / Ben sana bir aziz kıymet biçemem / Günden güne gayet dilberlenirsin., | Hengamî, 21 | Heves etme beyaza / Haftasında kirlenir / Seversen esmeri sev / Sevdikçe dilberlenir., | Molulu Aşık Revai | Kendi on altı yaşında sarılacak can gibi / Duruşu tavus misali sekişi ceylan gibi / Güzelliği vasfa gelmez / Yusuf-ı Ken'an gibi / Bir acaib gözleri var baktıkça dilberlenir., | D Kaya, Sivasta aşıklık geleneği, 1994, 475 | Beyaza meyil etme / Üç günde bir kirlenir / Seversen esmeri sev / Öptükçe dilberlenir (D.Y. 1934a: 65) / M Özdemir, Kadareniz SBD, Yıl 6, Karadeniz Özel sayısı, 2014, 64 | öptü çöpteki bekasız prenslerini! dilberlenmiş. 'zihnin evrimdışı'. evrim hali daha şık. ''iki jargon kelime işte'. şiirin dağarcığını yükseltmiş. seviyorum ulan işte ..., | S Akdeniz, | https://www.edebiyatla.com/siirler/seviyorum-susu-verilmis-mesguliyet-116780, 24.5.2019g

f.






dilberlik –ği | Bu köyün güzelliğine gömülerek yaşayanları, sevgilerinin dilberlikleriyle sarhoşlanarak onların dizlerinde yatanlara benzetiyor ve bu köyün kuşlarının cıvıltılarında, kuzularının melemelerinde atlarının kişnemelerinde, kızlarının ince titrek seslerinde ancak saadet, ancak sevinç yaşayacağını kabul ediyordu., | Kırımer, 1967, 94

a.






dilbilgiselleşme | Grammaticalisation eş anlamda gramerleşme Eskiden bağımsız olan bir kelimenin dilbilgisel bir karakter yüklenmesi. Gramerleşme, terim olarak dilin evrim sürecinde bir sözlükbirimin biçimbirime dönüşmesi anlamına gelmektedir (Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, 2002: 72). | Bu yazının amacı, bir anlamda dilin ihtiyaç giderme yöntemi sayabileceğimiz | dilbilgiselleşmeyi içeriği, bazı türleri ve nedenleri bakımından ele alıp genel hatlarıyla incelemektir., | KerimDemirci, www.ayk.gov.tr/.../DEMİRCİ-Kerim-DİLBİLGİSELLEŞME-TERİMİ-ÜZERİNE.pdf, 4.7.2016g Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, Gramerleşme Süreçleri Bakımından Nevadirü'ş-Şebab'da Tasvirî Fiiller, Ezgi Demirel

a.


ing.



Dilbilim sec?kisi: günümüz dilbilimiyle ilgili yazılardan ... - Sayfa 235books.google.com.tr › books Doğan Aksan · 1982 · ?Snippet görünümü İçinde bulundu – 235. sayfa ... örüntü- südür ( pattern ) . Bu örüntü ( kalıplaşma ) düşüncesi çok önem taşır . Anlamlı sözü ya da müziği yalın gürültüden ayıran , konuşmayı bir bi- çimden bir başka biçime çevirme ya da yazılamayı ( transcription ) ola- naklı kılan ...








dilce


dil gibi, dile uygun.


"Özel'in şiirlerindeki bir başka ana tema, çağa, çağın kirli ilişkilerine yönelik sert eleştirilerdir. Ona göre bu | "Dilce susup / bedence konuşulan bir çağ... "dır. / Bu kuru, dilce susulan edebiyat ortamında ismet özel'in şiiri hâlâ gür bir kaynak. "Mazot" başlıklı şiirinde "tez kızaran güllerden sakın" der. Tüm yeni şairlere söylenmiş bir dize olarak okudum ben bunu.", Alaatin karaca, 26.11.2018, Karar G"



Dilce | Dilce | dil gibi, dile uygun. | Guley Ana'm silah kullanmasını bilir / Dua etmesini bilir / İmam Hüseyin'i / Seyyit Rıza'yı / Kurşun yarasını yağla dağlamasını / Oğlunun ardı sıra / Ağlamasını / Bilir Guley Ana. / Türkçe bilmez, dilce bilmez... / | Kopsun bu dağlardan / kurtulsun / Okuma yazma öğrensin Ali Haydar / dilce / öğrensin / Devlet kapısına girsin., | Ş Belli, Ağa kapısı, 42 | Özel'in şiirlerindeki bir başka ana tema, çağa, çağın kirli ilişkilerine yönelik sert eleştirilerdir. Ona göre bu; | Dilce susup / bedence konuşulan bir çağ...dır. / Bu kuru, dilce susulan edebiyat ortamında İsmet Özel'in şiiri hâlâ gür bir kaynak. | Mazot blı şiirinde | tez kızaran güllerden sakın der. Tüm yeni şairlere söylenmiş bir dize olarak okudum ben bunu., | Alaattin Karaca, 26.11.2018, KararG

s.z.






dilcek | Dili varsa dilceği de var: Övünmeye hakkı var., AAYörük, Aralık 2011

a.






dildade | Ve dildadesini karşısına oturttuktan sonra, sedefli tanburunu kucakladı., | ZŞakir, Sadullah Ağa, 69

a.






dildar | gönlü kendine bağlamış kimse, sevgili | Hafifce bir söz söyledi dildâr, / Aklım divâneleşti oldu perişan., | BGocul, Mevlananın, 11

a.






dildaş | 1. Far. Dil: gönül +-deş/-daş gönüldaş, gönüldeş. | Aşkına yoldaş olmağa / Derdine dildaş olmağa / Sırrına haldaş olmağa / Al gönlümü senden yana., | Ümmi Sinan Divanı, Y S Ümmi/AA Bilgin, 2000, 10 | Gönüllerdeki sırlar meydana dökülmüş, temkinli davranmak ve herkesin suyuna gitmek kapısı kapanmıştı. Rum diyarının birkaç zarifi bana arkadaş ve dildaş olmuşlardı., | Ayın tarihi, 1937, S 38-39, 597








dildaş II Tr. Til>dil +-deş, -daş. aynı dili konuşan, aynı dilli kimse veya halk. dildeş. | ...dildaş = dildeş yeni sözcük mü? YUSUF ÇOTUKSÖKEN Muhammet Şengöz ile söyleşi. Resmi Türk Dil Kurumu'na atamayla gelmiş üyelerden kimileri resmi TDK'nin | İlmî bir hüviyete kavuştuğunu, | artık dil konusunda tek sözcü ve yetkili ..., | 1991 Y Çotuksöken, VarlıkD, S 1000-1011 | T.T'de: anlamdaş, aşıkdaş, büzüktaş 'kafadengi', çağdaş çalımdaş, dildaş, düşündeş, gönüldaş ... emeldaş, ölkedaş, partrondaş (silâh koymak için yuvacıkları olan kemer), silâhdaş, yaddaş, T.mT'de: araçâkdeş | sınırdaş arzuvdaş, babadaş | amca, teyze, dayı, hala oğlu bahadaş,..., | Himmet Biray, Batı grubu Türk yazı dillerinde isim, 1999, 46 | ...adaş dadaş kafadaş arkadaş bağdaş çağdaş kadehdaş kıyıdaş dildaş şekildaş koldaş yoldaş okuldaş gönüldaş anlamdaş toplumdaş kandaş..., | B T Aksu, A Tariktaroğlu, E Gemalmaz, 2004, Türkçe Sözlükün Terz Dizimi | Dilleri birbirine benzeyen milletler kendilerini | Dildaşlarından tefrik için pek çok sarf-ı gayret ediyorlar., | M Tekinalp / Y Akpolat, Tekin Alp ve Türkleştirme, 2005, 41 | ... onunla [Nevai ile] dildaş ve gönüldaş olmuşlardır., | TürkAns., 1983, C 32, 98 | | ... gözlerimde yaş / Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş / Dolaşırım Paris caddelerini., | Buğra Alpgiray, A Kabaklı, (Paris akşamları), Türk Edebiyatı D, 1972, S 1-12, 32








dildaşlık –ğı a.aynı dili konuşma hali. | Qaşqay soyumuz olmayacaq bizd?n uzaq / Dildaşlığımız birliy? bir yol açacaq /Biz doğruluğun vurğunuyuz, doğruluğun / T?k doğru olan Türklüyümüzdür, ancaq., | GGencalp, 09.10.2011








dildeş | bk. Dildaş II. aynı dili konuşan kimse. | Kalbe has dil var, bilmez Şah ve Beğ / Dildeş olmaktan, gönüldeş olmak yeğ, Mevlânâ/Sezgin Kaymaz, Lucky, 2018

a.






dildo | yapma/sanal penis. | osmanlı döneminde dildo'ya (diğer adı vibratör) verilen ad. ustaları varmış. hatta denir ki, bir hanım ustaya zıbık sipariş edince, usta nasıl olsun diye sormuş. hanım, eni kürdî, boyu arabi, lâtafeti türkî olsun diyince usta, hanım demiş öylesini bulsam kendi g.tüme sokarım. yani zıbığın da standartları varmış., | anzaar, 1.11.2001, EkşiS | Sicimle ortasından bağlanmış bir yastığa benziyordu annesi. Kemere kocaman, lateks bir dildo tutturulmuştu ve dildonun çoğu Boab'ın makatının içindeydi., | Irvine Welsh, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 38

a.






dile getirim | (Ancak, bu çok negatif bir dile getirim olduğundan, ilgili soruları da sormalıyız; kötü ama kimin tanımına göre? Kimi korkutuyor? ) Kocakarı'nın üçüncü eski tanımı 'kabus' diyor., R P Tong, Feminist düşünce, 2006, 175

a.






dilediklerince

z.
istedikleri gibi, arzu ettikleri şekilde.


"Kimseyi uçursunlar demiyorum ancak söz formatı işletilseydi bugün bu arkadaşlar dilediklerince terör örgütü propagandası yapamayacaklardı.", canseven, EkşiS, 6.7.2015g"



dilediklerince | istedikleri gibi, arzu ettikleri şekilde | kimseyi uçursunlar demiyorum ancak sözk formatı işletilseydi bugün bu arkadaşlar dilediklerince terör örgütü propagandası yapamayacaklardı. | , | canseven, EkşiS, 6.7.2015g

z.




GTS-



dilek balonu | bkz. dilek feneri | Ne diyordum, dilek balonu. Ozan anlattı; elemana demişler ki; hocam, rüzgar da yok, atma parkın içinde. Ama dana dinlememiş, parkın içinden dilek balonu göndermiş. O da ağaca takılmış, yakmış ağacın dallarını, | Can, | http://arsivlemesemolmazdi.blogspot.com/2013/06/gezi-parknda-neler-oluyor-can.html#more

a.






dilek feneri | bk. dilek balonu. | Dilek fenerleri organ bağışı için uçtu / Organ Nakli Koordinatörleri Derneğinin (ONKOD) organ bağışına dikkat çektiği etkinlikler kapsamında 8 ilde 'Dileğim Bir Yaşam' mesajıyla dilek fenerleri uçuruldu., | Hr, 11.11.2021, 9 | Dilek feneri uçurmak davalık oldu./ Tutuklu bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın da aralarında yer aldığı açlık grevindeki 5 avukatla dayanışmak amacıyla Beşiktaş'da dilek feneri uçuran aralarında ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Gökmen Yeşil'in de olduğu 7 avukat hakkında ifadeleri dahi alınmadan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı., | Cm, 6.10.2019

a.






dilekçeci | Dilekçe veren, dilekçe ile bir makama başvuran kimse. | Bu olumlu gelişmeler, dilekçeci öğrencilerin aklanmalarına yetmedi., | Güney Dinç, 48

a.






dilekçi | İmdi kulluk ne akçe ile ve dilekçi ile verilmemek gerekir., | Akgündüz, OK, 9/I. Kitap, İstanbul 1996, 218

a.






dilenci | Dilenciyi saraya gelin yapsan gece kaçar dilenir anne, bunu sen derdin., | SerkanTorun, | http://www.saityakut.com/? m=200803, 18.3.2008 7.6.2014g

a.






dilenci taşı | Masallarda dilencilerin evin kapısında bulunan ve dilencilerin üzerine oturduğu taş. krş. elçi veya dünürcü taşı. | Bir pedişahın ğapısına oturur. Bahır bir elçi taşı, bir dilenci taşı. Gız bilmeden elçi taşının üzerine oturur. Onunla pedişahın gızı gelir deyir ki bacı, d?yı orda otu mu, ora ?lçi taşıdı dilenci taşında gine, neyse bunu içeri alır, buna yemeh falan verirler bir gün ..., Olcay, Ercilâsun, Aslan, Arpaçay köylerinden derlemeler, 1976, 365

b.a.






dilenci vapuru

a.
tüm iskelelere uğrayarak sefer yapan vapur. bk. posta tireni.

tr. dilenci + fr. vapur
"... dilenci vapuru " (3) ile inmeyi düşünerek yola çıktı. Çok dalgındı... Nerelerden geçip nasıl geldiğinin hiç farkında olmıyarak kendisini Çamlıca'da buldu. Göya aradaki mesafe ortadan kalkmış ve yürüdüğü yollar uykuda geçmişti... ", "
Namık Kemal, İntibah: Ali Beyin sergüzeşti, 1969, 19



dilenci vapuru | Boğaziçinin Rumeli ve Anadolu kıyısı iskelelerine karşılıklı uğrayıp giden vapur seferine halkça takılmış ad | Kaleme Beylerbeyi tariki ve Şirketin mahut 'dilenci vapuru' ile inmeyi düşünerek yola girdi., | N Kemal, İntibah, 51

a.






dilencivari | dilengi gibi. | Senin gibi can ciğer, elinden iş gelir sanatkar bir dostumu dilencivari gezdiremem ya., | KTahir, AşkÇetesi, 44

s.






dileyiş TDK-da yok.Hızlı çeper çekmişti düşman dikenli telden. / Türklerden barış için dileyiş bekliyordu., | NZöhrabi, 2008








dilfiribâne | Bu sözleri söylerken kız salına salına şûhâne ve dilfiribâne (cazibeli) bir endâm ile kapıdan içeriye girdi., | K D, E Ülgen, 238

s.






dilgen | Harmanda sapları yaymaya yarayan demir ya da tahtadan yapılmış ucu çatallı tarım aygıtı. | Orağı atkısında / Dilgeni dudağında / Gemi göğsünde / Cânı firez kız / Avuçları burcu bahçe / Dili hicaz hurma / Sızma haz, | BünyaminK, 51

a.






dilgir | Dilgirdi biri / Dudaklarında iri dut gördüm / Kalabalıksa nem, | BünyaminK, 46








dili dualı | Yönü kıblede, alnı secdede, eli mushaflı, dili dualı insan sahtekâr olur muydu hiç? ... Bu doğruydu ama herif öyle değildi ki ... Bir gün bir otobüs terminalinde karşılaşmıştık. Bir kaç genç vecd içinde O'nu dinlemek için huzurunda ..., | H Üzmez, Şu bizimkiler, 1991, 287

s.






dili düşmek: (Hayretten) gördüğü şeyden büyük bir şaşkınlık ve hayret duymak. Büyük şaşkınlığa uğramak. | Görsen dilin düşer! 30.5.2010 Bakırköy'de bir vatandaştan işittim.








dili geçmiş zaman

b.a.
fiilin sonuna -di çekim eki gelen geçmiş zaman kipi.


"Allahım seninle aramızda di'li geçmiş zaman. / İyelik ekleri ve sıfatlar! / ve aramızda bir gurbet!", Rabia Boran, Seninle aramızda, Vaveyla, S 4, 11"



Dilik dilik etmek| Koca şapkalı adamın elinde bir bıçak vardı, ama öbür elindeki? evet evet, çocuğun al topuydu. Koca şapkalı adam al topu dilik dilik etmiş, karpuz dilimler gibi her yanını kesmişti. | , | M İzgü, Güldüren u, 1983, 15-16 | dilik dilik dilmekdilim dilim dilmek. | Komazlar kim gidem doğru yoluma / Yâr geçerken dokundular telime / Yâr[im] girmiş iken [şimdi] elime / Dilik dilik diler deyi korkarım., | Y Karasoy- O Yavuz, Aşık Ömer divanına katkılar –I, TÜBAR XLI / 2017-Bahar, 165

dey.






Dilikli sahan | süzgeç | ...dilikli sahanda yıkadıktan sonra kürede kızarttığı tereyağının üzerine döktü., | M Kızılca, 27.4.2016, | http://rasyonelhaber.com/makale/431/gargara-abduellatif-camii, 11.8.2018

b.a.






dilili | yansıma. aynı m. gılıli, tilili. zılgıt çekme sesi. | Onlar da kadın-erkek, çoluk-çocuk, gılili, zıl­gıt, def çalaraktan hep bir ağızdan koşma, kaside söyleyerekten karşıladılar., | www.bilalnadir.com, 11.6.2011 | Gelinle damat sümbül gibi olunca / Davulla zurna Leylim leyi vurunca / Cazgır avratlar gılili çekince  / Ne güzel yakılır kınamız bizim , | | http://www.antoloji.com/aktepe-hassa-hatay-siiri/, HüseyinKurt, AktepeHassaHatay, 1.1.2016g

a.






dilim dilim dilmekSu çekmek için eğilmiş ki, ipin taşı dilim dilim dilmiş olduğunu fark etmiş., | H Aycın, Esrarname, 113

dey.






dilimlettirin

f.






dilimleyici | Peynir dilimleyici, | Diyarbakır, 21.11.2015

a.






dilimleyici s.

s.
dilimleyen.

tr. dil-im-le-y-i-ci
"... parçanın ileri gelmesine mani olan muco-periostu geniş olarak serbestleştirmek ve bu manevra kafi gelmediği takdirde periosta dilimleyici vertikal şaklar yapmak icabedecektir. POST-OF IL (Resim: 28) İkinci zorluk diminütif bir alt-çeneyi örten mucosanın, çene kırılıp içeri çekilmek istendiği zaman, kâfi esneklik göstermemesi.", Türk Tıp Cemiyeti M, 1965, C 31, 139| "Ananas soyucu ve dilimleyici", 2019+"



dilimli

s.
dilim dilim olan.

tr. dil-im-li
"Yapraklar orta damara kadar tüy gibi dilimli, dilimlerin hiç olmazsa bir kısmı geniş / Yapraklar sarmal dizilişli basit tüysü dilimli... / ... dilimli, üçüzlü. 4 zählig: 4 dilimli, dördüzlü. Doppelt 3 zählig: Bileşik üç dilimli yaprakcıklı. Yaprak kenarı Ganzrandig: Düz kenarlı Knorpelrandig: Seyrek çıkıntılı kenarlı, katıca kenarlı. Gevimpert: Kirpikli. Gezähnt ... ", Ankara YZE D, 1947, S 17-18, 152?/153-252"



Dilimli | Gelir Vergisi Dilimli bordro hesaplaması ve maliyet hesabı nasıl yapılır? , | YTÜ SEM yazısı, 18.2.2020 | dilimli | dilimli tost peyniri ++

s.






dilivermek | ...önümüze aşılmaz gibi görünen yasaklarla dikiliveren bir bürokrat gölgesinden bile korkan küçük bir şaşkın, sizi irkilten iş adamı ense kulak* bir oğlan değiller mi aynı zamanda? , | İpşiroğlu, 9-10

bf.






Dillek | dedikoducu. | Gıydıvanın gızları (Huriyem) / Birer salkım leylaktır (Huriyem) / Usul usul bas da gel (Huriyem) / Bizim mehle dillektir (Huriyem)., | Kay. Orhan Dağlı, İnebolu türküsü

s.






Dilleniş | usulca giriyordun / habersizce / nefessizdi bekleyişlerim / ve dokunuşlarında eriyişlerim / tutundu laciverdine yürek / harına vuruldu / yangınının / sıcağına seriliyordu dillenişlerim., | Atilla Güler, 6

a.






dillenmek

f.
"1. çocuk konuşmağa başlamak. 2. dile gelmek, konuşmak, sözünü söylemek. Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak | dile gelmek: "Elini uzatıp tam koparacağı sırada mor menekşe dillendi. -Koparma beni." - Tarık Dursun K 3. nesnesiz Onaylanmayan bazı davranışlar yüzünden hakkında dedikodu yapılmak | dile düşmek."

tr. dil-len-
"Tarih Sakaryada bak destanlarla inledi, / Gönülden gelen sesle Türk milleti dillendi | / Altın yapraklar eşsiz zaferi selâlarken!..", Latife Çelebi, 1966, 29"



dilleşmek

f.
konuşmak, tatlı tatlı söyleşmek. 2. halk. dırlaşmak.


"GTS+ "Ali ağabeyim çok güzel dilleşir.", H Kıyafet, 1981, 17"
2. Halk dırlaşmak



dilleşmek | 1. ötmek, okumak. | Aliye gidip de kızsam, bağırsam, / Halimi gösterip yüzüne vursam... / Onun da derdi var, yarasın sarsam / Karşısında bülbül gibi dilleşem!, | İHınçer, 1946, 11 | 2. –le karşılıklı tatlı tatlı söyleşmek. | 3. nsz hlk. dırlaşmak. | 4. Kavga etmek, ağız kavgası yapmak. | 5. Konuşmak, söyleşmek | | Ali ağabeyim çok güzel dilleşir., | HKıyafet, 1981,17

f.




GTS+



dilleştirme


1. dil haline getirme. 2. ifade etme, dile getirme. 3. dil ile ifade etme yetisi.
a.

Tüm (yapay zeka da dahil) otomatik çevirilere baz olan Google Translate bu işi yıllarca kullanıcılara yaptırdı. Zor işti. Ama dilleştirmede online içerikler oturdu. şimdi iyi. Yazılımlarda dilleştirmeler çok zor. Mesela bir muhasebe programında karşılaşmıştım. Türkçede -> "Cari" dediğimiz müthiş çözüm (hem müşterileri, hem tedarikçileri hatta ortak ve çalışanları; 'cari' işlem yapan herkesi tanımlayan bir şey iken) mesela ingilizcede yok. "Müşteriler" yetmiyor. "Tedarikçiler" yetmiyor. "En sonunda "paydaşlar" demişler. "Stackholders". Hukuk terimlerinde ise konu hepten karışıyor.|| Modern toplumlarda bunun gerçekleştiği yer şüphesiz ki sosyalizasyon kurumlarıdır. Bunlardan ilk sıradaki yerini alan okul, öğrenmeyi tek tipleştirdiği gibi, ulusların benimsedikleri dil politikalarını da bir eğitsel modele dönüştürerek öğrencileri tek dilleştirme yoluna gitmektedir (Gogolin 2008:14). Aşağıda bu sürecin okulda ne şekilde işletildiğine bakılmıştır. "2. dil ile ifade etme yetisi.
Ertuğrul Fındık, 05.06.2025, Rindan Whatsapp || İ Karaca, "'Türkçe Artı İki' Mümkün mü? Almanyada Türk Gençlerinin Çok Dilliliği, Dil Araştırmaları, 2023, S 32, 123-124



dilleştirmek


1. dil haline getirmek. 2. ifade etmek, dile getirmek.
f.
dil-leş-tir-mek
1. Som Türklük ülkelerini ayrı cumhuriyetlere bölerek her birinin halkına başka bir toplum sanılışı verilmiştir. Her lehçeyi bir dile çevirerek Türkleri birbiriyle anlaşmaz kılmak istemiştir. Figaro yazarının söylediğine göre bu lehçeleri dilleştiren yazı önce lâtin alfabesiydi, fakat biz Türklerin (Türkiye Türklerinin) yazısı da aynı olduğu için, (daha doğrusu aynı olunca), ileride bir dil birliği çabasını önlemek üzere sonradan bu alfabeyi de rusçanın Cyrille ...", Türk Kültürü, 1966, ?, 781 | 2. "Unamuno, yoksulluğu zihinsel kansızlıkta katkıda bulunan bir unsur olduğunu belirterek, İspanyolların içinde bulundukları dağınık ruh durumunun umutsuz ekonomik koşullarla bağlantılı olduğunu dilleştirmeye çalışmıştır.", Zeynep Kayacık, "Miguel de Unamuno'nun Sis'i ile Sabahattin Ali'nin ...", AÜSBE, Ankara 2016, 48



dilletante. | Tehlikeli boyutlara erişmeye müsait amatörlük diye çevrilebilecek bir kavram var Batı dilinde: | Dilletante., | ATA, Z, 10.9.2012

a.






dilli | 1. dilsiz zıddı. | İki hekim geldi üstüme / Biri dilli birisi lal / Dilliye cevap veremedim / bilmem ki lala ne deyim? , | Nesimi 2. | dili olan. | Michelin* yıldızlı ve kısa pembe saçlı şef, İtalyan pişisi ve köftesi de yaptı ama dilli sandviçi, memleketinden getirdiği özel 'Senapata' hardalıyla, bir numaraydı, Rahmi Koç Müzesi'ndeki Restoran Haftası etkinliğinin de pek çoğumuzun dilinde en iz bırakanıydı..., | Nur Çintay, S, 9.4.2016 | Küçükken pek dilli ve zeki bir çocuk olacak gibi görünmüştü. Hastalandığı zaman ancak iki yaşında olduğu halde büyük insan gibi konuşuyordu. Bu hal hastalıktan sonra da sekiz, on ay devam etmişti., | R N G, Tanrı Misafiri, 168 | Atatürkçü idin de beni karşı devrimci mi sanıyordun? Aranırsa bende o kadar çok | kabahat bulabilirsin ki...Hangisini mesele ettin dilli bacım? , AHCoşkun, Hr, 19.1.2017 | 2. İçinde dil kelimesi geçen/olan tabir/deyim. | Derdimizi anlatmamıza yarayan iletişim aracımız da aynı zamanda. Sürüyle 'dilli' tabir, deyim, dile pelesenk olmuş söz var Türkçe'de., | Nur Çintay, S, 9.4.2016

s.a.




GTS+



dilli dilince

z.
kendi diliyle.

tr.
Her ağaç zikr eder dilli dilince / Debrenür yaprağı dallar hû deyu 60



Dilli kaşarlı b.s. | Sıcak sadviçler Dilli kaşarlı 20.00 [TL], | Etiler marmaris, Merter, haziran, 2021+








dillidüdük / dilli düdük b.s. | 1. çok konuşan kimse | ...Sosyete Şaziment'ten Dillidüdük Raziye'ye, bakkal Cingöz Rıza'dan güzel Makbule'ye varıncaya dek herkes gürül gürül su kullandıkça Safinaz Teyze kendine pay çıkarmaktan geri kalmıyordu., | NGüreli, 34 2+. | akıcı, hızlı konuşan kimse | +Ruşen Eşref'e bir öğüt: Soyadını (ş)siz seçsin. Bir (ş) daha katarsa değil pepemeler, dilli düdükler bile kolayca şırıldatmadan okuyamazlar., | RHKaray, BirAvuçSaçma, 97

s.






Dillirga | 1. Yeradı. Dillirga (Tillirya, Tillira, Tillirga) Kıbrıs'ın kuzey Trodos'un eteklerine yayılmış düz alanlarında Khrysokhou ve Güzelyurt Boğazının arasındaki bölgede bir yer. 2. | Haluk Levent'in bir şarkısının adı. | Bay Ümit Özdağ... Yanlışın var, Barış Burcu dönerci değil, köfteciydi... Bilmezsen bir sır daha verelim... Mustafa Akıncı da gitarist... Köfteye gel köfteye... Dillirga'yı da çalarız sana bu gece!, | 8.8.2015, afrikagazetesi.net, 6.5.2023g | Dillirgadan gece geçtim / Suyundan içtim / Badem gözlü bir yar sevdim / Kendimden geçtim., | Haluk Levent, Dillirga, 2015+

a.






dilme | Düğün biter aradan bir iki gün geçmiştir, koyunları süreye götürüp, dönen Höranım; eşeğe hazırlanmış tahta ve dilmeleri yükleyen Kuyrukçu Hüseyin'e, 'Abi sabah sabah kime gidiyorsun? diye sorar. Size merdiven yapmaya geliyorum yanıtı üzerine, soluğu kocasının yanında alır., | asicaldan, 3.3.2017

a.






diloy | Dil oy? : gönül oy? | Gitme turnam gitme / Yollar ıraktır / Şu hâlime şu gönlüme / Bak benim diloy diloy, Turnam türküsü, Sivas



müz.




Dilsever | ... olmasın ki insan varlığının baş ayırmacı olan dilde öz varlığa dönüş, öz varlığı buluş hareketinin ulusça başlangıcı bu kutlu gün olmuştur. Bütün dilseverler bayramınız kutlu olsun ..., | TDK Yıllık, 1944, 60

s.






dilsiz | 1. Sesi olmayan, sessiz. | İşte Malumat, Serveti Fünun, işte Şehbal, Resimli Kitap çitleri... Şimdi onlar gençlik için hiyeroglif veya saray dilsizi gibi içlerini dökmiyen, ebedî sükûta mahkûm birer eski zaman hatırasıdır. Bazan içi sıkılan bir genç kızın, resim meraklısı bir delikanlının o ciltlerden birini eline alıp karıştırdığı da olur., | S E Siyavuşgil, Eski Mecmualar, Salon, 123 MReşit | Pencereden dışarıyı, uzak ve dilsiz karanlıkları seyrettim dakikalarca..., | Ş Belli, Bir Yangının, 86 | En mesut anındayız gecenin / Mehtaba karşı şarkı söylenebilir, / Ürkek gölgeler geçebilir sokaktan; / Ve bu dilsiz güzellik içinde anneciğim / İnsan Allaha inanabilir., | Ş E Regü, Yağmur, 36 | 2. Lisanı olmayan. | Ben Guley Anamın oğlu Ali Haydar / Ben anamın dilini unutmuşum / anam benim dilimi bilmez. / İki dilsiz gibi / pel pel bakarız birbirimize., | Ş Belli, Ağa kapısı, 45 | 1. dilli yani konuşur zıddı 2. | Suskun | Westword'ün final sezonu sonrası dilsiz ve Dolore'siz kaldığım için çok ama çok sıkılıyorum., | Onur Baştürk, HrKlbk, 11.12.2016

s.a.






Dilsizleşmek | | Hiçbir kasabada olmaz. Diz boyu çamur, ince çadır, yüreği buyduran soğuk, keyfe yetmez. Ayaklar çekilir, kasabalılar kendi üstlerine kapanır, sağır dünyaları dilsizleşir., | Ayla Kutlu, Gülperi, 77 | İşte aniden dilsizleşen bir kâhinin / Umudunu yeniden kazanıp / Dünya üzerindeki zaferlerinden sonra., | Nezval, T Fişekçi, 112 | Kuşlar tespih oldular göğü çektiler berrak secdelerinin içine. Seccademin yanına öfkesiz bir iğneyle tutturuldu gecenin güneşliği teravihler. Hep bir ağızdan dilsizleşiyoruz, yağmurunu erken döken ramazan muhabbetlerinin içinde. Susuyoruz., | E Elönü, 2009, 76 | Dile getirdikçe, konuştukça dilsizleşiyoruz., | İhsanBilgin, T, 19.9.2012

f.






dilsizleştirmek | Hoş bulduk kalıp bir ifadedir. | Hoş buldum diye kalıp bir ifade yok. Ayrıca sözlüğümüzde | hoş geldin değil | hoş geldiniz kalıbı var. Bazı kalıpları yıkmak gerekebilir lakin dil kalıplarını yıkmak bizi | dilsizleştirir, nezaketsizlik ve bencillik kokan ifadelere sevk eder., | Fuat Dağtekin, @dil_hekimi, 11.11.2022, twitter

f.






dilsizlik -ği | 1. dilsiz olma hali, konuşamama hali. 2. dil bilmeme hali. | Dil kirlenmesinin ucu : dilsizlik Bir yabancı dil öğrenmenin, bilmenin yararını vurgulamak üzere kullanılan | İki lisan iki insan... dilsizlik. Dergi yöneticileri , | yazım - noktalama- dilbilgisi çerçevesini 87., | F Akatlı, Zamansız yazılar: deneme, 1993, 87 | Çocuğun dilsizliği düğümleniyor kalbime, benim anlatmak isteyip de bir türlü çatamadığım sözleri tek tek sayfalarında barındıran kitap., | Ömer Say, 2010, 21

a.






dimağsız | Şimdi ruhumdan taşan serseri bir feyezan ile dimağsız hüviyetim zulmete, meçhuliyete doğru sürüklediyordu..(sic), | R N Kestelli, XX. asır, 1932, 172

s.






Dimdirek x | apaçık, gizlemeden, dolandırmadan; dosdoğru. | ... daki mühim tepede görevlendirdiği okçuların reîsi Abdullah b. Cübeyr (ra.) ve berâberindeki sâbit-kadem olan birkaç nefer hakkında Cenâb-ı İsmâil Hakkî (ks.) Hazretleri buyurur: Yerlerini beklemede dimdirek oldular Şahım kişi sâbit-kadem ..., | İsmail Hakkı (Bursalı), ?Mustafa Utku, Ferahu'r-rûh: Muhammediye şerhi, 2003, C 4, 13 |Hâlâ da indirmiş sayılmayız. Mustafa Kemal Paşa Torosların ötesinde dimdik duruyor! Tek başına kalan Medine dimdik! Tek başına kalan Yemen, Aden dimdik! Tek başına kalan Şark ordusu Bakûde! Edirne dimdik ve Çanakkale dimdirek!, | Aka Gündüz, Bebek, 1941, 59 | Anasından doğmuştan doğmuşa döndürdüm. Uzattım ve seyrettim. Çifte yuvarlak göğsü kabarıyor, göz kapakları kıpırdanıyor, dudakları kuru kuru, kolları yanlarına gergin, dizleri dimdirek, rengi balmumu sarısile kızıl karışık, gözlerinin altı ..., | Aka Gündüz, Bir şoförün gizli defteri, 1943, 127 | Jürisinde de bir şey var, dimdirek söylüyorum., H Göktaş, 14.2.2020

z.






Dimi | Bazen kıvraklarını (siyah dimiden bir nevi yeldirme) başlarına atıp boşlukta sallanan yenlerini rüzgârda uçurarak birkaç yetişkin kız gelir ve pamukaki ile tel yaldız seçerdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 31

a.






dimorondiya / dimurundia / d/temurundia / dimoyerondiya | ihtiyar heyeti. | Bilakis temurundia dehşetli bir buhran-ı maliyeye dûçâr oldu./ Çünkü ahali tahrir-i nüfus esnasında mahalli heyet-i ihtiyarisinin -ya'ni dimurundiasının- teşvikiyle Yunanistana ve mahall-i saireye firar ederler., | AKİlkul, İsporad, 36

a.






Dimyat | dimyata gider iken evdeki pirinçten olmak deyim. | Böyle divaneliklerle 'Dimyata gider iken evdeki pirinçten olmak' yani ayıyı öldüreyim der iken insanın kendisi ölmek tehlikeleri pek karîb ise de tali bu iki miskini sairlere ibret olmak için kurtarmış demek olur., | Ahmet Midhat E/E Ülgen, KH, 1296/1879, 91

a.






DİN | fot. | Fotoğraf çekmeden önce makinanızı iyi ayar edin resim çekmek zorunda kalırsanız, iki tane 300 vatlık ampulle ... Alacağınız filimlerin hızını üzerin deki DİN, ASA, Şayner sayılarına bakarak anlıyabilirsiniz., | Ş Rado, Hayat aile ansiklopedisi: kadın, ev, sağlık, 1964, C 1, 445

a.






din dışılık -ğı | Dinle ilişiği olmamak, ladinîlik | Diğer dünya milletleri de bu kıtayı örnek alınca, oradaki din dışılık dünyayı sardı., | MNÖzdemir, Z, 11.8.2014

a.






din direk | Din direk; cavır (gavur) icadı makinenin tekerlekleri altında kalıyor, kenarlarda birçok mahsul heba oluyor gibi gerekçelerle., | asicaldan, 3.3.2017

a.






din kabak -ğı

b.a.
salatalık.


"din kabak Ktühyada salatalık demektir.", M E Kalıpçı, 31.05.2024"



dinamik kitap | Kitabın arka kapağında yer alan kazınabilir alanı kazıyarak elinizdeki nüshaya özel Lexpera Dinamik Kitap etkinleştirme koduna erişiniz., | www.lexpera.com.tr, 3.10.2019g

a.






Dinamikleştirme | Ekonomik hayatı dinamikleştirme, merkantilistlerin zanınca, ancak hükûmetin teşvik ve mürakabesile kabil olabilirdi; bu itibarladır ki, Gonnard ve Oncken gibi bazı muharirler Merkantilizme bir 'Devlet sosyalizmi' veya 'Monarşi sosyalizmi' ..., | İÜİFM, 1943, S 19, 74 | Input - Output tekniğini dinamikleştirme gayretleri literatürde önemli bir yer tutmakla beraber konu aydınlığa kavuşmuş olmaktan uzaktır., | V F Savaş, Yatırım kriterlerinden doğrusal programlamaya, 1965, ?








dinamikleştirmek | Dinamik hale getirmek, devingen kılmak. | [Atatürk] Milleti frenleyen bağları çözdü. Onu dinamikleştirdi ve motörleştirdi. Topluma kudret ve enerji sağladı., | C H Taray, 1971, 11

f.






dinamiklik -ği BTS- | dinamism büyük canlılık ve hareketlilik, devingenlik. | Meaning'de, her verici istasyonda görülen dinamiklik niteliği vardır; o, 'dinamik yorumlanan' yani anlatılmak istenilen şeydir., | TürkA, 1949, C 3, 72 | Dinamikliğini her zaman muhafaza eden sağlık ve tıbbi cihaz sektörü, büyümesini birlikte sürdürüyor., | www.medikalplus.com/.../519-salk-sektoeruende-yaanan-yenilikler-ve-se..., 12.1.2016g

a.


ing.

bts-



dinamize etmek | Bu çok ciddi şekilde, sadece inşaat sektörünü değil, iş hayatını, özel sektörümüzü dinamize edecek., | T, 10.11.2013

f.






Dinamizma | Bunun ağzında şimdiden birçok kahramanlık menkıbeleri, ruhu bir deniz gibi coşturan dinamizmasiyle biribirlerini takibetmekle ve muhayyelemizde keskin profili, otuz ikilik topların fasılalı ateşinde parlayıp sönen, sönüp parlayan bir genç kahramanın yalın endamı çizgilenmekte idi., | Y K K, | Çanakkaledeki kahraman, | Atatürk, 55 MReşit

a.






dinbaz | din+ | baz: oynayan dini istismar eden | Devrimbazın psikolojisi, anlamadığı meçhulün gizli gizli imkânlarını istismar eden dinbazın taassubundan ve ruh yapısından farksızdır., | PSafa, Tercüman** | ATEYİST BAŞGANI's Twitter pic (@insanlikdusmani) [FOLLOW] dalavereciyi, hırsızı, ahlaksızı, dinbazı çok seviyor ve hep baş tacı ediyorsun çoğunluk. neden? çünkü sen de öylesin., | 13.9.2012

f.


ar.



dinbazlık -ğı | dincilik; din tüccarlığı, din sömürücülüğü. | Dinbazlılığıyla maruf gazetenin; artı, koçbaşı olarak kullandığı internet sitesinin pespaye ve kepaze bir provokatörlükle saldırması salt hükümet yandaşlığıyla açıklanabilir mi? , | Uluengin, T, 8.9.2012

a.






dinbilimsel

s.
ilahiyatla ilgili.


"Dikkat: Rodin'in bakışında dinbilimselden ruhbilimsele kayış olmuştur.", Oğuz Demiralp, CmKitap, 23.5.2019, 3"



Dinbilimsel | Dikkat: Rodin'in bakışında dinbilimselden ruhbilimsele kayış olmuştur., | Oğuz Demiralp, CumKitap, 23.5.2019, 3

s.






dince din yönünden. | Burada müzaraa hususunun dince bir mahsuru olmadığı fakat bunun hassas noktalarına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekilir., | V A Tok, Alış veriş kitabı, 43








dincelmek | dinlenmek, istirahat etmek | Köleler, atlısı, yayası, birkaç saat yürüdükten sonra epey yol gittiler. Eğlendiler, dinceldiler., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 93

f.






dinci | kökten dinci / köktendinci b.s.

s.






dincileşme

a.
dinci haline gelme işi.


"Yeni müfredat ile birlikte en tartışılan konu "integral"in kaldırılması oldu fakat aslında ortaöğretimde artan bir dincileşme ve Avrupa standartlarından uzaklaşma yaşanıyor.", Murat Ağırel, Cm, 4.5.2024"



dincilik | kökten dincilik. | Dincilik-i edebiyata ben soktum. YNÖztürk, 13.1.2012 TV

a.






dinç | Dinç ormanlarda sak suk sesi / Bindim tepeye, baktım her yana / İki çocuğu boşuna kargadım., | AErgenekon, 93

s.






dinçleşmek

f.



"Cemşit'in verdiği hüküm budur | iläve eder: — Spordan başka zenci dansları ve musikisi de dincleşmemize çok faydalı olmuştur | "çarliston" bir dönüm noktasıdır | gençlik ve aşk şekli onunla silkinmiş, miskinlikten kurtulmuştur..", R H Karay Sonuncu kadeh, 1965, 102"



dinçleşmek | Dinçleşmek için soğuk duş alın., | S Fowler/S Yedig, HrSeyahat, 24.6.2018, 11

f.






dinçleştirici | Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız., | İsaDemir'den ep, 3.11.2012

s.






Dindarane | Balkanlarda bizim galibiyet ihmalimiz mevcutken, (istitako) düsturuna dindarane ittiba edileceği ihtar olundu., | S Nazif/Loti, CCT, 234

z.






Dindarca | Ama, koltuk olsun, karyola olsun, bunlar atalarından kalmıştı; o da dindarca saklamış ve onlara karşı geçmişin, inandığı zamanların, yaşamaktan mutlu küçük bir çocuk olduğu zamanların ateşli özlemini duymuştu., | Loti, CCT, 226

z.






dindarlaştırma | Rejimi ve resmi ideolojiyi dindarlaştırma politikasını 1946'da devletle ve laiklikle özdeşleşen CHP mütavazi adımlarla başlatmıştı; sonrasında bu politika Türk merkez sağında popülizmin temel malzemelerinden biri oldu., | Haftaya bakış, 1998, C 7, S 6-18, 173 | Dindarlaştırmanın sonu, | Y Bayer, H, 25.9.2014

a.






dindarsızlık -ğı

a.



Bizim dindarsızlığımız başka birşey..



dindaş | Fakat onlar bu evi ziyaret için gelmemişler, bir vazife-i diniyye (dini vazifeyi) ifa eylemek (yerine getirmek), bir zavallı dindaşlarının son hizmetinde bulunmak için buraya girmişlerdi., | K D, E Ülgen, 167 | Ne haybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip taş taş, / Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!, | M Akif, Bülbül, EGŞA, 249 | -Anam, babam, kardeşim, gurbet ilde dindaşım. Yalan söyleyenin yarın cennette bir yudum şarap nasibi olmasın. Hilafım varsa kızkardeşim senin olsun..; AdnanVeli, MapusaneÇeşmesi, İstanbul 1952, 40

a.






dindaşlık -ğı | Ama zammın ne önemi var. Önemli olan 'dindaş'lık değil mi? , | Arslan Bulut, Yeniçağ, 18.10.2011

a.






dindışı | Aslında din eğitimi aldığım okullar ve tercüme-telif yeni ve sesi yüksek dinî muhtevalı eserler halkın dini anlama ve yaşama biçimlerini pek önemsemiyor, hatta derece farkı değil kategorik ayrımlar yaparak onları biraz dindışı görüyor; hurafe, bâtıl inanç, bidat merkezli değerlendirmelerle aşağıya çekiyordu., | İ Kara, Müslümanlar arasında zimmiler, Derin Tarih, 19.8.2022, 2-6

a.






dindirici

s.


tr. dindir-i-ci
"Bence bu duyuşve biliş, konak yerlerinde uğryacağımız ayrılığın ağır yükünü en iyi dindirici sağaltıcı gibi görünmektedir.", D Yıldırım, Zaman Yolcuları Kitaplar II, Türk Yurdu, S 327, Kas 2014, 12 "



dindirivermek | Bittim, yetişir, dindiriver göz yaşımı, / Koy dizlerinin üstüne bir an başımı., | SBumin, VuslatŞarkıları, 53

f.






dine | dinner: akşam yemeği. | -Serjent Arnold'un plastik dine yemek odası takımı... Var mı bu eşsiz Amerikan takımına talip olan? , | ANesin, ŞAvrupa, 58

a.


ing.



dineyri papazı | karo papazı. | Ne semt adı, nûruaynim muazzez Selim Bey birâderim, 'dineyri' iskambilde bir kart cinsidir ve [yine Atsız kardaşımdan iktibâs ederek arz edersem] | daha ziyâde 'karo' diye geçen cinsdir. / Selim Bey, Meselâ, Oktay Rifat üstâdımızın | Düşsel Bir Gezintideki şu mısralarını da mı derhaatır etmeyor? :'Neden yüzünüzü güldürür, kırmızı, / Ne var dineri kızında? Bir yasemin / Kokusu gelir, duymamıştınız demin', | İ Külyutmaz, KitapZamanı, | 81, [Kasım? 2012]

s.a.






ding dong | yansıma. kapı zilinin çalma sesi. | Mehmet'siz hayata alışamadım hâlâ, ne zaman telefon çalsa o arıyo (sic) sanıyorum. Ne zaman kapı çalsa o geldi sanıyorum. Diing doong. Hiii!... Mehmet geldi., | R Erer, Tehlikeli ilişkiler, 2000

a.






dingala

a.
"DS: 1. en geri. 2. en geriden gelen. 3. N Damcıoğlu'nun albümünün adı. Burada "mangala" sözcüğüne kafiye olmak için doldurma sözcük olarak kullanılmışa benziyor."


"Oh dingala dingala / Kömürü de koydum mangala / Ayşe de Fatma dostum var / Çalkala yavrum çalkala.", Nurhan Damcıoğlu, 1976 (Albüm adı)"



dingildek | İşkilli büzük zıngırdar lafına bile konu olan dingildek, hafif meşrep, disko barların sevgilisi erkekler için söylenir., onedio, 12.8.2015g

s.






Dingilik –ği krş. Dinginlik. Belki hatadır. | Uzayın görkemli dingiliği içinde yol alırken, birden, garip sesler doldu kulaklarıma., | Dayıoğlu, 1987, 87








Dinginleştirici | İstemiyorum artık! Bittim ben! Dinginleştirici özdeşlikler arayamam, artık piyano, keman, insan sesi, saksafon, tam-tam, davul, zil arasında., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 37

s.






Dinginsiz | O, 23 yaşlarında iken, kendisini keyiften, zevkten ayıran sert tabiatlı babasını gömdükten sonra hayatta dizginsiz kalmıştı., | Kırımer, 1967, 99

s.






Dingoluk –ğu | Dingoluğunu bilir , öyle yaşamaya çalışırdı . Dingo ahırını temizlemeye ilk kez uçan balonları gördüğü gün karar vermişti. Nedense uçan balonlar ona temizliği anımsatmıştı., | F Ulay, 1998, 18

a.






Dini terör | Fakat İslamlık, eline ateşin imanlı yığınlarını geçirir geçirmez her şeyi yakıp yıktı. Dini terör ve riya revaç buldu., | Loti, CCT, 19-20

a.






dinilemek

f.
dinlemek.

tr. din(i)lemek
Kafirler dediler geçti zamanı / Evvelden dinilerim ben yalanı / Zor ile zapettim ben bu cihanı / Size yetişecek üryanımız var 41



Dinîleştirilmek | Fakat bu hep hassas bir nokta olagelmiştir, çünkü uyum hattını ihmal ederseniz geleneksel dindarlık kodlarıyla yaşayan büyük kalabalıkların yeni sürece, modernleşmeye katılımını sağlamakta zorlanıyorsunuz. | Modernleşmenin dinîleş(tiril)mesi dediğimiz hadise budur ve birçok problemi vardır., | İ Kara, Yaşar Nuri Hocanın ardından, DergâhD, | 345, 22, Kas 2018

s.f.






dinîleştirme | [H]em de aynı mezunların formasyonu itibariyle bu eğitim aynı 'dinîleştirme' projesinden soyutlanarak düşünülemez., | Uluengin, , T, 13.12.2014

a.






dinîleştirmek | Osmanlıcayı zorunlu eğitim dersi kılma girişimi (...) hem Türkiyeyi 'dinileştirmek', hem de Müslüman coğrafyayla bütünleştirmek tasavvuruyla atbaşı gidiyor., | Uluengin, , T, 13.12.2014

f.






dinilik -ği | Hatta Cevdet Paşa'ya göre Mecelle'nin diğer tüm kanunlardan üstün olmasının sebebi onun dinilik yönüdür. Kendi ifadesi ile Mecelle, | ...beş altı fakih zatın marifetiyle vaz'ı ilâhi olan şeriat-ı garrâdan ahz ve iltikat edilmiştir., | 87Velidedeoğlu, KHT, | 190*

s.a.






dinim hakkı için | Yusuf'un zaten yabancı olmadığını ve kendisinin bu nikaha muhalif bulunmadığını, 'şart olsun', 'dinim hakkı için' gibi büyük yeminlerle anlattı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 144








Dinin yarısı. Peygamberimizin evlendiği hanımlar yetimli dul yetimsiz dul. Caduk. Rızaniye. 14.5.2022








diniyat | Sözlü diniyat: inançlar, itikadlar, ayinler, törenler, dini örgütler, ilahiler, yakarışlar, dualar, menkıbeler, ustureler (mitolojiler) kozmogoniler., | HTanyu, 1978

a.






Dinlek I | istirahat mahalli, Tarama dergisi: Osmanlıcadan Türkçeden söz karşılıkları, 1934, C 2, 977 | Aramgah, | âramsaray. ( - Lieu de — ). Dinlenme yeri, dinlek, | C E Arseven, sanat Ans. 1943, C 4, 2603 | dinlek (see) dinlenek, | Ahmet Vahit, Türkçe -İngilizce S, 1945, 280 | ...sırasında dinlekte le geçeri- Bienol, 1997, C 1, ? * | 1. Dinlenmiş. | Adam çocuğuna otur evlat dinlek olmamız gerek yapacak çok işimiz var dedi!, | 15.7.20221+ | diğnek (Değnek de böyle telaffuz olunur.) (K) = Dinlek, istirahat, dinlenmek., | B A Yanıkoğlu, Trabzon ve havalisinde toplanmi? folklor malzemesi, 1943, 267 | Günün ilk saatlerinde daha kıvançlı güçlü oluyoruz. Günaydınlardan sonra, dinlek usumuzun ilk çabalar başlar... Bu sabah hiç de öyle olmadı., | Yeni Ufuklar, 1957, C 6, 6 | 2. Mola | Yolcular oraya vardımı bir dinlek verirler yani oturup dinlenirler. Orada otururken uzakda tepede bir kartal yuvasında kâğıt görür, kâğıdı görünce muskalar hatırına gelir., | H Z Koşay, Ankara budun bilgisi, 1935, C 1, 158 | ...-tiyle kurtarma işine girişen hünerbazın daha ne bozuk düzen kelimelerle zavallı Homer'i mahv-ü perişan ettiğini biraz daha açıkalayalım. Tansık güzel yazınsal, tinlik, tutkusel ... Geçmişbilim... Esinleşmiş... Ílinti, tin, gizemli, destansel şarkılar, kuram dinlek... Sağu... Toplum imgelemi, toplum | belleki... Bitiksaray, erke, illiyankaş, onutaklamak... Bundan başka satırlar, cümleler, fikirler ve gayet tabii ki güzelim Türkçe ve gayet tabii ki o ..., | N Muallimoğlu, Türkçe bilen aranıyor, 1999, 440 | 4. Eskişehirde sokak adı. | 1980-92 yılında önceki dönemdekilere ek olarak yeni faaliyete geçen pazarlar Gültepe ve Yıldıztepe mahallesinde Halk caddesi, Ömerağa mahallesinde Dinlek sokak, Fevzi Çakmak mahallesinde Muttalip caddesi, Emek mahallesinde Ziya ..., | Eskişehir kentinde yerleşmenin evrimi, G Ertin, 1994, 87 | 5. Dinlenme vakti | Geceyi yarıp, gündüzü çıkaran, geceyi dinlek, güneş ile ayı da ölçek yapan Allah'tır. Bütün bunlar erkli, bilici olanın yasamasıdır. (En'am sûresi, belge 96)., | İ H Baltacıoğlu, İlahiyat FD, 1954, C 3-5, 8

s.a.






Dinlek II | 1. dikkat. | Ama onlar, bu, bizim dilde yazılı değildir deyerek onları almazlar, tüm tersine, bütün bir dinlek (dikkat) ve önemle okutup ezberletirler bile., Arın Engin, Atatürkçülük ve Moskofluk-Türklük savaşları. Yeniden düzenlenmiştir. 2 bs., 1953, 141 | 2. | stetoskop. | stétoscope: dinlek, | Türk Dili, 1945, 252 | 3. | İtiraz etmeyen, söz dinleyen, dinleyici, dinleyen. | Bu kişiliğin zenginliğini onu enayi, iyi veya kötü kalpli dinlek ve yaramaz olması yansıtmaktadır., | Çevren, 1988, S 64, 119 | Küçük, dinlek olduğumdan çok severlerdi beni. Hele içkiyi aşırdılar mı, elden ele gezdirirlerdi. Bir iş bitirdim mi, hele Hilmi, Hüseyin, Mehmet Bey sık sık ufaklık para verirlerdi., Yugoslavya Türk hikâyeleri antolojisi, 1990, 96 | Her ikisi de son derece dinlek ve korkak kimselerdi. Onlar için Partinin söz vazgeçilmez bir yasa idi. Balkan ülkelerinde Türkçe eğitim ve yayın hayatı bilgi ... 1999, 29

s.a.






dinlemeci | Dinleyici. | Geceye Azeriler ve Özbek öğrenciler Türk öğrenciler ve Uygur Türkleri yanı sıra daha birçok yabancı öğrenci ve dinlemeci katıldı., | SBalaban, 24.2.10 t.li bir epostadan.

s.






Dinlemelik | Ders çalışırken dinlemelik sakin toz kokusu buram buram! Direk devrilmiş Diyarbakır yolunda. Mardinkapı Göğsüme vura vura çürüdü sol yanım hey /yanıyom/ Bir Sivaslı yoluna da ölüyom/ zaten bahtım karadı/ Aldın yari elimden de boynumu büke koydun 15.5.2022

s.






dinlemeye aldırmak –ı | Buket babasının yakın dostu, çok yakından tanıdığı bir savcı arkadaşı aracılığıyla Alpay ve Yosun'un telefonlarını dinlemeye aldırdı., | ŞDüdek, mayıs 2005, 19








Dinlemez | Hey gücüne kurban olduğum / Dağ taş dinlemezim hey aman / Göster o gül yüzünü göster / Önce yeşil bak tohum / Sonra sarı sarı gülüver., | M C Anday, Tohum, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 92

s.






Dinlence | (< dinlen-ce) yeni. Tâtil: TS | 1. Dinlendiren, huzur veren şey. | Ahşapla çalışmak benim en büyük dinlencem (Yelken Dünyası) (Kubbealtı). 2. Dinlenme. ?Aşı?larıñ eglencesi ism-i ?atıñ ya Rabbena / Canlarınıñ diñlencesi ?ikr-i ?atıñ ya Rabbena. // Re?s-i malımdan ?orarsañ kim bela-yı derd-i ?aş? / Canımıñ diñlencesi derd-ile devrandur benüm., | Ümmi Sinan, TEBDİZ | Gönlümün eğlencesisin, canımın dinlencesi / Ey cihanı kendüye kul eyleyen sultan yiğit. Yahya Bey, XVI. 124 TS | mihen fa. ev bark ve dinlence yeri, | Şamil, XVI, 514 | âram fa. Dinlence, | Şamil, XVI, 380 TS 3. Tatil. | Sanat, dinlence, eğlence metalaşırken, bireyin bunlar karşısındaki eylemleri de, doğallıkla, tüketim eylemi oluyor (Hilmi Yavuz). (Kubbealtı)

a.

|




Dinlenç | halk. | 1. Rahat, dinlence 2. Kadıköyde bir cadde adı: Dinlenç caddesi.

a.






dinlendiren (otu) | canavarotu. | Öğrenciliğimin lisans döneminde, merhum babam İstanbul'a geldiğinde, Hatay tarihine özel ilgisi olan MEB İslam Ansiklopedisi Müdürü Vahid Çabuk ile yaptıkları bir sohbet sırasında, Merhum Vahid Çabuk, çiftlik işlerinden iyi anlayan babama | bu yıl mahsul nasıl? diye sormuştu. Babamın | bu yıl tütünleri dinlendiren mahvetti cevabına şaşırmış ve | dinlendiren nedir? diye sormuştu. | Tütün, domates ve sairenin köklerine yapışarak yaşayan, görünüşü güzel, ancak yapıştığı bitkiyi, ne öldüren ne büyüten bizim tabirimizle tütünleri dinlendiren(parazit bir bitki/canavarotu) bir bitkidir cevabını alan Vahit Çabuk, kahkahalarla gülmüş, piposunu kenara bırakarak, masasının üzerinde 13 yıldır beklemekten kapağı solan Doktora tezini eline alarak, mealen | üniversitedeki 'dinlendirenler' bana da yapıyorlar, tezimin jürinin önünü gitmesine müsaade etmiyorlar, üniversitedeki dinlendirenler daha tehlikeli, geleceğimizin köküne yapışmışlar demişti. Hakikaten ilmi çalışma ve fikir üzerinde büyüyebilen üniversitelere | canavarotu/dinlendiren gibi yapışın, akademik üretim yapma yerine üniversitelerden beslenerek onların büyümesini engelleyen, tabiri caizse üniversitenin beynini yiyen akademisyen-i resmiyenin oranı oldukça fazladır., Ali Arslan, | Üniversitelerin gelişimini engelleyen akademisyen-i resmiye anlayışı, 12.02.2025, | https://www.yeniarayis.com/yazi/universitelerin-gelisimini-engelleyen-akademisyen-i-resmiye-anlayisi-10421,

a.






Dinlendirici | S: 16 -En ziyade yorgunluk dinlendirici uyku hangi saatlerdeki uykudur? C: 16 -Uykunun ilk iki; üç saatidir., | Genelkurmay Başkanlığı, Er ders kitabı, 1951, 52 | Görünce | Tuhaf şey, demişti, şu genç kadının yüzü ne kadar dinlendirici... Bakarken kendimi uzun bir hastalıktan sonra nekahatin tadı içinde sanıyorum; bana, taze bir hastabakıcım vardı da onun tatlı, sevecen yüzünü ..., | R H Karay, Anahtar, 1994, 13 | Bir yandan elektirik ışığı, öbür yandan masör Lambonun güçlü elleri altında uyumamamaya çalışıyordu. Uyusaydı keşke... Ne tatlı, ne dinlendirici, ne kaygusuz bir uyku olurdu o., | O Hançerlioğlu, 1959, 92 | -O'na da. Deniz de o erinci veriyor bana, sizin Tanrınızın verdiği erinci, suskunluğu, enginliği, ıssızlığı, sonra o dinlendirici aydınlığı., | A Özyalçıner, Sur, 55

s.






dinlendirivermek | Olivares'in pençesinden kurtulmuş olduğunu bilmek, beni birdenbire dinlendiriverdi. 73

bf.






dinlendirmek | etleri belli bir süre bekletip ondan sonra pişirmek. | dinlendirilmiş et | Dinlendirilmiş et çeşitlerimizle her türlü sağlık ve hijyen şartlarıyla hizmet vermekten gurur duyarız., | 29.09.2016, bir lokanta camekanından benzer: dinlendirilmiş hamur.

a.f.






dinlenebilirlik | Daha önceki kritiklerimin öfkeli bir tereddiyle (sic) karşılanmasından muzdarip idim, ama sayenizde ''anlaşılıp'' tekrar ''dinlenebilir''liğime dair bir hüsn-ü zanna kapıldım..., | Mülteci, 26.6.2013

a.






dinlenek –ği | ...dinleneğine yürüyor. Karşımızda elbet başka bir Oidipus var. Thebai kenti üç tragedyayı yer olarak birleştiriyor. Oyun kişileri de o aynı kişiler., | Sofokles/ Güngör Dilmen, Kral Oidipus, ? ? | Ölüm gerçeği, dünya gerçeğiyle aşılanarak, Tanrı ağacının gölgesinde bir gönül dinleneği olur. Ölümden önce ölmenin anlamı: Ölümü, yaşamanın gerçeğinde yenmek. Gerçek ölümden önce kendimiz ölümü yaşamayla eşitleştirirsek ..., | Türk Dili, 1971, C 24, 422 | Hikâye olunur ki önceden adı yazılan Şah Tahmasb'ın hareminde hizmet gören gençler arasında beğenip rağbet ettiği Hoca Kabahat oğlu Mirza Muhammed adlı, şahın can ve gönlünün dinleneği olan, güzelliğe sahip bir sevdiği vardır., | Mustafa bin Âlî, M Cunbur, Hattatların ve kitap sanatçılarının destanları: Menakıb-ı hüneveran 1982, 114

a.






dinlenilmedik | Dinlenilmemiş | Savcı Çimen, Selam-Tevhid soruşturması ile alakalı, iktidar medyasınca bir algı operasyonu yapıldığını ve toplumda dinlenilmedik kimse kalmamış algısı oluşturulmak istendiğini belirtti., | Z, 9.8.2014

s.






dinleniş | 1940 | dinlenme işi | Bir kesim, bir tail, yani kesik bir uyku, bir kestirme, bir rahat ve dinleniş-., | Yazır, 8, 5533

a.




GTS+



dinlenivermek | Çoluk çocuk bu zıkkıma kul olduk. Bari emeklerimiz boşa gitmese!' diye söylendi. Hacer'e dönerek, 'Sen de dinleniver azıcık' dedi., Naciye Poyraz, 1979, 31

b.f.






dinlenme tesisi / yeri | istirahatgah. Şehirlerarası otobüslerin mola verip yemek yenilen, ayakyolu ihtiyaçlarının giderildiği yer.

a.






dinlenme tesisleri | çoğ. | Etrafına sıralanan Batman Petrolleri kampı, Elâzığ Beden Terbiyesi Bölge kampı, Kızılay kampı, Demiryolları kampı, Şeker Fabrikası kamp ve dinlenme tesisleri , Altınova Çimento Fabrikası kampı , Özel İda- re Dinlenme evleri , Sivrice Belediyesi tesisi , Askeri kamp , Elâzığ Belediyesi dinlenme ve kamp tesisleri , Orman Baş Müdürlüğü kampı , YSE kampı , Defterdarlık kampı ..., Elâzığ 1973 il yıllığı, 1973, 115

b.a.






dinlenti yeri (Dinlen-ti) Dinlenmek, yorgunluğunu gidermek yeri. (Gazi Eğitim Enstitüsü, Gazi Eğitim Enstitüsü araştırma ve incelemeleri bülteni, 1961, 16








dinleşmek | Karşılıklı birbirini dinlemek. | Muharrirler arasında en beğendiklerimiz böyle müphem bir takım | afinitélerle en çok birleştiklerimiz, dinleştiklerimizdir., A Ş Hisar, EK, 1953, 30

f.






dinleştirilmek BTS- | İşte bu savaş, dinleştirilen kültürlerin savaşıdır., | BBayraklı, KararG, 28.6.2016

f.




bts-



Dinlettirici | Ama durmadın. Adam peşindeydi hâlâ. Dinlettirici konuşmasını sürdürüyordu. İlk ayın hemen ardından çıktı ikinci ay. Önce kolay olacağını sandım –öldürmenin- ama ondan kurtulmam gerekiyordu. Orada olduğunu ayrımsamamıştım., | F Ulay, 1988, 64








dinlettirilmek

f.



"Ben Tokata, Nevşehire, Hacıbektaşa kadar gittim, radyolarda dinlettirildim.", Aşık Bekir Doğan, Değer, Y 7, Mar 2021, S 87, 45"



Dinlettirmek | Duymak istemediğin sözcükleri tane tane söylüyor, dinlettirmesini bilerek konuşuyordu., | F Ulay, 1988, 63

f.






Dinleyedurmak | ...ruhsal çöküntümden mi desem aralıksız dinleye durduğum bulgar halk ezgisi... ilk defa dinleyecekler için; yasemin göksu - ayletme beni | http://www.youtube.com/watch? v=qmbtekw__we adile yadırgı – ayletme, | http://www.youtube.com/watch? v=qy-py9ojyjy, 10.10.2011 15:48 ~ 15:51 symphonic, EkşiS

bf.






dinli

s.
dine inanan kimse.


"İyi ya, madem müslümansınız, o halde dinlisiniz, mesele yok.", Başgil, 9 |"1960 Diyanet bütçe görüşmelerinde CHP meclis grubu adına konuşan Fuat Börekçi, hükümetin Diyanet İşleri Teşkilatı'na karşı ilgisizliği ve denetim eksikliğinin Diyaneti ülkede yayın adı altında gerçekleşen gerici faaliyetleri adeta onaylar duruma getirdiğini, vatandaşları siyasi amaçlarla dinli dinsiz şeklinde ayırmakta sakınca görmeyen bir siyaset güdüldüğünü dile getirmişti.", ?, Türkiye'de Laiklik İlkesinin Kabul Süreci ve Çok Partili Döneme Geçişle Değişen Laiklik Anlayışı, Adalet D, 22.10.2023*"



dinli | dini inancı olan. dine inanan kimse dinsiz karşıtı. İyi ya, madem müslümansınız, o halde dinlisiniz, mesele yok., | Başgil, GBB, 9 | Ağzının lisana açıldığı yok / Dinli mi, dinsiz mi belli değil / Oruç tuttuğu, namaz kıldığı yok, | NazımTektaş, 1999, 42 | Bunun dinlisi, dinsizi fark etmez yönetenler için, yeter ki boyun eğsin, kısaca 'efendi olsun'., | TKöseoğlu, , T, 3.2.2012

s.






dinperest | Veya Ukrayna mı karıştı mı? Bizde de kendisine katılan dinperest- laikperest ulusalcı koroyla birlikte Rusya yine hiçbir ispat ortaya koymaksızın Batı'yı hedef gösterecektir., | Uluengin, T, 21.3.2014

s.






dinsel | İmparator kültü ile ilgili tapınaklar, o eyalet içindeki çeşitli halkları ortak bir dinsel - politik düşünce çevresinde topluyordu., | IX. Türk Tarih Kongresi, 1932, 4201930

s.






dinselleşme | dinselleşmek işi | Dinin gelenek içinde yer edinmesi, belirleyici olması ile geleneğin dinselleşmesi ayrı şeylerdir., | İKüçükkılınç, 2.10.2011

a.






dinselleşmek f.Ancak bu kalıp dinselleşirse tehlike arz eder. / Biz de toplumda bazı hurafelerin dinselleştiği inancındayız., | İKüçükkılınç, 2.10.2011








Dinselleştirilmek | Ayrıca 'Türk usûlü' İslâm hukuku, saf hukukî özünden de koparılmış, dinselleştirilmiş bir hukuktur., | K Gözler, İslâm Hukukunun Değeri: İslâm Hukuku, Batı Hukukuna Alternatif Olabilir mi? , | http://www.anayasa.gen.tr/islam-hukuku.htm, 18.12.2019

f.






dinselleştirme | Üstelik bu dinselleştirme politikaları ve söylemleri her türlü adaletsizliğe, zulme ve zorbalığa zemin oluşturmaktadır., | Eğitim-SenBildirisi, 12.2.2015

a.






dinselleştirmek | Bir yandan 'evrensel' olduğunu iddia ederken, diğer yandan 'ulusal kimlik' dayatan, bu kurgusal ve varsayımsal kimliği dinselleştirerek ezberleten bir eğitim sistemi var., | FKentel, T, 17.12.2011

f.






dinsellik –ği | O nedenle, milliyetçiliklerin, militarizmlerin ve dinselliklerin amaçlayacakları tek şey, merkeziyetçi denetimlerle | munis ve birörnek bir toplum yaratmaktır., | NÇınar, T, 10.2.2012 | Eserlerinde derin bir hüzün ve karamsarlık, ateşli bir dinsellikle iç içe işlenmiştir., | Meriçelli, 2002, 82

a.






dinsiz donsuz

s.



"İktidarın İsrail politikası ve ticari ilişkiler kamuoyunda tartışılırken Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de bu politikalara ilişkin konuştu. "Yahudilerle uğraşılmaz" diyen Ünlü, "Gazze için bizi batırdınız diyecek dünya kadar dinsiz donsuz var" dedi.Cumhuriyet, 23.12.2023"



dinsizleşmek | Ne kadar dinsizleşmiş yapılar var olmuşsa altında anarşi, üstünde istibdat türemiştir., | AzizKutluay, | http://kurttarihi.blogcu.com/kurt-sorununu-urfa-modeli-cozer/4780354, 22.8.2016g

f.






dinzai | bonzai'den örnekseme yoluyla olumsuzlama için kullanılır din anlayışının kafasını uyuşturduğu kimse | Dinzai insanı insanlığa kör eder. Çok tehlikeli bir uyuşturucu. Satıcıları çok mühim yerlerde..., | noisy, 7.8.2014, EkşiS

a.






dinzirmek

f.
oyalamak, eğlemek.


"Dedeye sordular ne yapıyorsun diye "torunları dinziriyorum" diye cevap verdi.", A Savaş, 24.02.2004"



dionisos | mit. Bkz. Baküs | Hâlbuki bu topraklardaki üzümün ve şarabın Baküs yahut Dionisos diye hususi Tanrısı vardı., | NamıkÇınar, T, 3.6.2013

a.






Dionysosça

s.
Dionysosça

*
"... Türkçe Eğitimi tezli yüksek lisans programımızda "Türkçe Öğretiminde Yaratıcı Drama Yönteminin Anlatma Becerilerinde Apollonca ve Dionysosça Gelişimine ve Alımlamaya Etkisi" başlıklı tezini başarıyla savunarak bilim uzmanı oldular.", @ozgurksmaydemir, 28.12.2023, X"



diorama | belli ölçeğe sahip modelleri kullanarak tarihe veya insanın kendi hayaline dayanarak oluşturduğu bir sahne. modemi olmayan baris 12.05.2001 18:39, Ekşi S | ...gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin ışık oyunlarının da yardımıyla üç boyutlu olarak modellenmesi. | Dioramayla toprak evler yaşatılıyor., |

a.






diotima

a.



"kağıtlar dellenir, istemler diotimayı kazırlar / Hölderlin yatağına uzanır/delidir ben farksız ... "piano çalar kendi kendini/alkollerse bulanık tamamlar resmi / tuşlara iner denizcil sevdam / yargılarını yükler sırtıma ... ", Ö İskender Özturanlı, Geceden, Sözcükler, Eki 1983, S 3, 73"



dip | Konya'ya varışımla, uzaklardayken biraz düzelmeye başlayan moralim, yine dip yaptı., | Murat Öz, Sirke, 2016, 551 | dibine vurmak | sövgü. | Senin diil, seni mezun eden fakültenin tee dibine vurayım ben..., | CBarslan, Leman, 10.3.2010,

a.argo






dip ambar | Bir gemim var boydan boşta (helessa yalessa) / Dip ambara kurduk posta (helessa yalessa) / Selam söylen eşe dosta (helessa yalessa), | Heyamol I

a.






dip boya kuaf. A.m. Dip boyası. Saçın sadece diplerini boyama.








dip boyası | Dip boyası gelen hobitler de saçlarını boyatabilirler, diye yazdı Tolkien., | Onur Çalı, 48

a.






Dip dalgası | Sosyal medya politik elitlere karşı bir dip dalgası muhalefeti görünür kılarak, izole bir olayın ulusal bir harekete dönüşmesini sağlayabilir., | A hemida, Herkese söyle: Sosyal medyada neden paylaşımda bulunuruz, 2000, ? | Yani diyeceğim, 'siyaset'ten çok 'toplum'a bakan bir dergi yapacağımız için yayından aylar önce toplumun altındaki dip dalgalarına dair kafa patlatmada hiçbir tuhaflık yoktu., | A Görmüş, T, 2.9.2011

a.






dip köşe | köşe bucak. | Birkaç gün sonra bayramdı. Çevresinde hummalı bir bayram telaşı... Dip köşe temizlik derdine düşmüştü herkes..., | N A Gökduman, 57

s.






dip yapmak b.f.Diplemek, en alta düşmek. | O gün galibiyetin sarhoşlaması ile dip yapan Sinan Engin'in, bugün çete soruşturmasına takılan 'ayarlamaları ve ağabeye yaranma durumları', acınacak olanın kim olduğu sorusuna tarihî ve acınası bir tebessümdür artık., | STunalı, T, 30.7.2011

dey.






dipçiksiz

s.
dipçik olmadan.


"Süngüsüz, mermisiz, dipçiksiz, / Hücum bir kuvvetle, bin kuvvet üzre!" Dağlarca, ÜŞD, 55"



dipdibelik -ği | Her yere beraber gitmeler. Bir dakika bile ayrılmak istememeler. Yetmeyen gündüzler, dipdibeliği gecelere de taşımak için anneye yalvarmalar: ''Anne n'olur bu gece onlarda kalayım.'', Pakize Suda, Hr, 20.06.2002

a.






dipfriz

b.a.
derin dondurucu.

ing. deep freeze
"Uzun süreli muhafaza için dondurucu veya dipfrize koyunuz.", Kara mehmet oğulları Afyon Cumhuriyet Sucukları, 22.02.2024+"



Diplemek | | Dipledi, bir şeye dip yaptı, dip kodu, 37, | A Caferoğlu, Kitab al-idrak li-lisan al-atrak, 1931, 102

f.






Diplenmek | -Hadin, dedi, günahtır yemek artırmak. Birer kaşık daha daha alın da hoşaf diplensin., | G Dayıoğlu, Fadiş, 116

f.






dipli

s.
1. iyice. 2. dibi olan.


"Dipli Han, Sivas |... dipli ve ortasından yukarı doğru tekrar darlaşan ondan sonra hafifçe kalınlaşarak dışarı kıvrılan bir kenarla biten bardaklar da bulunmuştur . H Z Koşay, TTK tarafından yapılan Alaca Höyük hafriyatı, 1938, 30 | "Tabakçık. Basit ağız kenarlı , düz dipli , kırmızı , kaba hamurlu , onarılmış , Hitit , Yük : 1.5 cm . Ağız Gen : 5.5 ... H Z Koşay, M Akok, Alaca Höyük Kazısı, 1973, 9 | "... en cenabet iş. Ağır! Ağırlığı bir yana, dipli tehlike! Hafif dalıversen, haydi ağaç üstüne. Çineli Ecir'in boynu böyle kırıldı. Ölümün ucundan döndü... Söyle madem! Söyle de düşünelim... " "Gelip gidiyorsun | iki seferin var günde.", F Baykurt, Kalekale, 1978, 50 | "Bir sorunum daha var Kenan efendi. Ama bu sorunum dipli. Oğlum Adem'i alıp getirdim Alman okulları iyidir diye. Yurttaki okullarda ziyan olmasın. Yedi yaşında Kuran'ı hatim etti. Motoru ver eline söküp taksın ... ", F Baykurt, Koca ren, 1986, 7"



dipli | 1. dibi olan. ayn m. götlü. | Orta Anadolu tipi mal gruplarında da tek kulplu maşrapalar (lev. 73,5-6), yatay tutamaklı, yuvarlak gövdeli, derin kâse ya da tencereler (lev. 73,3), fincanlar (lev. 73,4) düz dipli, tutamaklı kapaklar bu mal gruplarına özgüdürler (lev. 73,14)., Keban Projesi, 1974, 90 | Ağa, Mart ayı başından itibaren köylere, kasabalara ve tanınmış kişilerle ünlü pehlivanlara, 'Kırmızı Dipli Mum' göndererek, panayırın hangi gün başlıyacağını bildirir. ... sözü halinde de gelmiş olan Kırmızı dipli - götlü - mum ile seni ..., Âtıf Kahraman, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi (1924-1951) Kırkpınar güreşleri, 1997, 22 | Kızının gizlemeye çalıştığı, özenle süslediği sözcüklerle anlattığı sürgün yemiş anılarını dinleyince, Nazif efendi gülümsemesiyle gizliyordu içindeki, geçmişindeki uçurum dipli, kâbus dolu hatalarını., Uygar Yeni, Gece Lacivert Renkteydi, 2015, ? | 2. | mec. köklü, soylu, esaslı, temelli.

s. mec.






dipliner | deepliner? , 6.7.2017 Enez

a.


ing.



diplomalık -ğı





"Doğu batı", H İnalcık, 2005, C 2, ?"



diplomasız | Heyeti Umumiyeye Diplomasız cerrah ve eczacılardan tahtı silaha davet olunanların sureti istihdamlarıyla maaşlarına dair mukaddema hükümetçe tanzim ve muvakkaten mevkii icraya vaz olunan kararnamenin Heyeti Umumiyei Mebusanca ..., | Meclisi Ayan Zabıt Ceridesi, 1990, S 3, C 1, 417 | Maznun — (Şaşkın bir tavırla) Aman efendim... Bendeniz... Nasıl olur da diplomasız doktorluk ederim? ... Bu işte bir yanlışlık olsa gerek... İhtimal bir isim iltibası filân..., | R N G, Tanrı Misafiri, 162 | Yerli piyasaya sunduğu yetmez. Brezilya'ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri gönderir. Bu usta, Mennan Aksoy'dur. Diplomasız dahi! Uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi yasaklanmıştır., | Sıradışı Bilgiler @siradisibilgini 6.11.2022, tiwitter

s.






Diplomatça | ...Fatma hanım diplomatça bir ihtiyatkârlık göstererek ve kendisine büyük bir adam süsü vererek eski konak kapıcıları gibi bir iki söz söylemekle kalmaz, gevezeliği ve hassasiyeti ile bu haberin acı intibalarını giderir., | Saliha Öz, 65-66








dipnotlamak | bir metne dipnot veya taban notu şeklinde açıklamalar koymak | Bu makale, Z Magazine'de Şubat 1990'da yayınlanan | Amerika Birleşik Devletleri ve Körfez Savaşı adlı makalenin dipnotlandırılmış versiyonudur. | , | SRShalom/OzanAksoy, BilimveToplum, | http://eski.bgst.org/keab/ss20051222.asp, 4.7.2016g

f.






dipnotlu | dipnotları olan. | Velhasıl hem okullarda hem akademik çalışmalarda var olan bilgiler tekrarlanıyor. Üretken bir kafa için sıra dışı düşünme teknikleri öğretilmiyor. Dipnotlu eserler bilimsel eser sanılıyor, Bilgi üretmek değil yansıtmak marifet olarak algılanıyor., | Durdu Güneş, | http://www.dibace.net/fikir-yorum/sablon-icinde-akademik-oyun/, 05.08.2023 | Hem üniversite düzeyinde talebelere hitap etsin hem de belli seviyedeki okuyucuya. Çok az dipnotlu, dili akıcı, nisbeten kolay anlaşılır..., | İ Kara, OkurD, Haz-Ağu 2019, S 10, 41

s.






Dipnotsuz | Dipnotsuz yazı yazma alışkanlığı yok adamın, ne yapsın., | İ Kara, OkurD, Haz-Ağu 2019, S 10, 41

s.






dipsavak -ğı | Gerekli hallerde barajı tamamen boşaltmak, dolu savak kapasitesini azaltmak, akarsu mansabına bırakılacak suyu salmak amacıyla yapılan yapı. | Derivasyon, Dipsavak, Dolusavak,, Turkish DSI Publications, | Şakir Beken, 1970

a.






dipsiz

s.
sahte.


"[Yozgatlı] Deli Kasım ölünce zarfı açan çocuklar bir kıta şiir görmüşler: "Şair ve derbederdi, / Günleri hep kederdi,/ Dipsiz dava peşinde / Yeldi yeldi keperdi. (b)", Alper Aksoy, 10.3.2024, facebook"



dipsiz





"Gözlerin gecemde dipsiz bir deniz / Gözlerinde belirir o İlahî iz / Nasıl da buluştuk gönlümüzle biz / Hayalimde buldum ansızın seni", Yasin Şen, Bir Sevda türküsü, 28"



dipsiz | Toy, cahil delikanlılarsınız. Bunların hepsini söylemek, kulağınıza küpe etmek farzı ayındır... Biz bu yollarda pala çalıp yuvarlandık; her şeyi gördük geçirdik; kurdun daniskası olduk... Neticede anladık ki alayı dipsiz kile boş ambar; akıntıya kürek çekmek; topal eşekle kervana karışmak..., | Sermet Muhtar, Sülün Beyin Hatıraları, Akşam G, 26.8.1933den sonra | Derviş olmama sebep de bu dipsiz iç sıkıntılarımdır. Derviş olunca geçer sandım, geçmedi., | Tarık Tufan, Tuhaf D, Eyl 2017, 18

s.






Dipsiz kile boş ambar: Yine herkes memnun! | Toplumsal genetiğimizde var! «Dipsiz kile boş ambar: Yine herkes memnun!», Sinan Çuluk, 24.8.2023, facebook (Osmanlı devrinden eski bir söz)








dipsiz sapsız konuşmak





"Ben bu fıkrayı çocukken dinlemiştim | sonra sonra zevkine vardım. Eskiden köylülerin boş oturduğu zamanlarda nasıl dipsiz, sapsız konuştuklarını, görgüsüzlük yüzünden bir şakayı nasıl bir facia haline getirdiklerini ne güzel anlatıyor.", A K Tecer, Halk ve Cumhuruluk, Ülkü, C 6, S 67, 1 tem 1944 || dipli anlatmak dey. Bir konuyu en başından başlayarak en ince ayrıntısına varıncaya dek anlatmak (Akçaabat ) , FG YG, AKÇ 193"



dipsizlik | beni dipsizlik kapkara dipsizlik öldürecek beni, | NÇelik, 43

a.






direk dansı | Tanrıça-kıraliçe-seksi kadın-vamp-direk dansı bu boktan çizimlerin sadece hijyenik devamı., | NGenç, isenç, 50

a.






direk I | | direkten dönmek fut.1. | Futbolda vurulan topun kale direklerine çarpıp oyun alanına geri dönmesi. 2. mec. Kaza yapıp ölümden dönen insanlar içinde kullanılır. | Direkten dönmek, bahtsızlığın güzel adlarından biri; futboldan sivil hayata armağan., | TBora, R, 9.12.08 | Havaalanına Çağrı bırakmıştı Simge'yi. Bir ara işleri bozulur gibi olsa da direkten dönülmüş sayılırlardı (sic). Hemen gidip, fırsattan istifade, yeni bir araba almıştı., | Kazancıoğlu, 62

dey.a. mec.






direk II | ing*. direct doğrudan, vasıtasız. | Halka direkt bilgi vermek, medyayı iyi kullanmak gerekiyor., | EErgüder, 23.0.2011 eposta | O dönemde Kurul özel hayata müdahale eden bir ahlak polisi gibi hareket etmiş, hakkımda açılan ilk soruşturmada kınama dahi verilmeden direk ihraç kararı verilmişti., | AÖzpınar, T, 22.6.2011 | direk dansı | Direk Dansı Şampiyonası video izle. ... Sarhoş direk dansı bu kadar olur 4160 izleme. 4:31. Çıldırtan Direk, | 8.4.2015, www.videoizle.co/video/.../biri-direk-dansi-mi-dedi, 28.4.2015g | direk direk feryat etmek/haykırmakAşağıda pansiyoncu karı direk direk feryat ediyordu. / | Hem ister misin teyzem kapıya dayansın 'Oğlumuzu baştan çıkaran aşifte çıksın karşımıza ' diye direk direk haykırsın., | K Tahir, Aşk Çetesi, 48/102

dey.a.






direklerarası tiyatrosu | Kılıçdaroğlu hakkındaki fezlekeye de değinen Çelik, CHP'nin tam bir tuluat tiyatrosu, direklerarası tiyatrosu manzarası sergiledeğini belirterek-., | T, 13.1.2012

a.






direkman | directement. | tereddüt etmeden, hemen. | Unutma ki eskiden istediğin şarkıyı çalmayınca direkman soliste ateş edilirdi., | A Atalay, Dup dup çedene, ts. | Kahvede anlattım, içerdekilerin yarısı direkman inandı, öbür yarısından itirazlar yükseldi., | Ü. Kıvanç, T, 4.12.2010

z.


fr.



Direksiz | Ev direksiz, temelsiz olur muydu? Bir evin erkeği demek, gücü kuvveti demektir. Köy güçsüz olur muydu? Artık evler direksiz, köyse güçsüz, kuvvetsiz kalmıştı., | Sümeyye Şentürk, Elif, 68 | Evin en öksüzü babalardır, en yalnız, en kimsesizi, herkese kimse olurken. Evin direği olurken kendisi direksizdir, dayanacağı kimsesi pek yoktur., | R Karakuş, Evin en öksüzü babalardır, 16.6.2019 Messenger

s.






direkt

s.
doğrudan, vasıtasız.

ing. direct
"Halka direkt bilgi vermek, medyayı iyi kullanmak gerekiyor.", E Ergüder, 23.0.2011 eposta"



direktuvar | Şöyle demiş Moreau, Dambreuse gibiler için: | Hepsi oradalardı: Cumhuriyetçilere, Kralcılara, İmparatora, Direktuvara bağlılık yeminleri edenler. Özel çıkarlarını korumak için, değil Fransa'yı, tüm insanlığı satışa çıkarır bunlar..., | HYavuz? OAkbal, 1966/1968, Günlerde, Z, 9.9.2015

a.






Direlmek | Arslan: (Direlir.) Babamın nışanı o. Canımı vermeden bu kolcağı kimseye vermem., | Tecer, 1969, 77

f.






dirençlenmek | İncinme yürek incinme / Bitmez bu gurbet iç çekme / Denizin direnci tuzdan / Kan dirençlenir sevmeyle, | 1979, Y Pazarkaya, İncindiğin yerdir gurbet, A Eryılmaz, M Jamin, Fremde Heimat / Yaban, Sılan olur, Essen (Almanya) 1998, 329

f.






dirençlilik –ği | dirençli olma hali. | Usulüne uygun şekilde yapılan medikal tedaviye rağmen hastalığın kontrol altına alınamadağı vak'alar (tedaviye dirençlilik), sendromundaki ülserler (diğer cerrahi Yukarıda sayılan cerrahi endikasyonlarda operatör olsun dahiliyeci..., | AÜ Tıp Fakültesi M Supplementum, 1965, 38 | Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) öncülüğünde | İklim Değişikliği & Yerel Dirençlilik teması ile 5-7 Ekim arasında karma olarak gerçekleştirilecektir., | 17.8.2021, idRc 2021 Uluslararası Afet ve Dirençlilik Kongresi

a.

tıp tıp




Direnek –ği | Direnek noktalarını işaretler! O Gazi Kandemir, 04.03.2022, HaberGlobalTV

a.






direngeç | Duvarların yıkılmaması, ağaç dallarının kırılmaması için konulan ağaç destek, payanda. Dayak, destek | Mezar' yerine: Basaga, gömgen, komva, kurgan, sin, tüke, tünerik; kom; söki... hattâ 'destek' gibi destekli, desteksiz, desteklemek diye tasrifini yapıp durduğumuz bir kelimeye bile acayib acayib karşılıklar: bağam, taban, direngeç, bagana, ..., | İ H Sevük, Dil davası, 1949, 27 | Gerçi her buyurulanı yerine getiriyordu ya, bu o direngeç kapalılığını evdekilere unutturmaya yetmiyordu., | Füruzan, Kırkyedililer, 1974, 554 | Öyle ki, 'destekli,' 'desteksiz,' 'kendinden destekli' gibi kelimeler ürettiğimiz destek kelimemiz için bile ucube karşılıklar bulunmuştu: 'baga, bağam, bağana, direngeç, tayak, öçek' gibi., | N Muallimoğlu, Türkçe bilen aranıyor, 1999, 287

s.






direngen | inatçı | +Mehmet Ali direngen davranıyordu: -Sen; hangi hayvanın iyi, hangi hayvanın kötü olduğunu bizim kadar bilemezsin., | ACılga, Sıpanın, 18 | Devasa bir yükün altında ezildiği belliydi, fakat direngen ve devingen bir umuda sarmalamıştı yüreğini., | N A Gökduman, 31

s.




GTS+



direngenlik -ği | 1. inatçılık. | Mahkemenin gerekçesi, direngenliğini sürdüren yöneticilerin, hukuksallık ile birlikte, bilimsel ölçülerin de çok uzağında kaldıklarını belgeliyor., | Güney Dinç, 61 | Sanki birileri beni tıpkı bu köpükler gibi eritip sindirmek; direngenliğimi, güzelliğimi söndürmek istiyor... İçimde binlerce tafra ağlaşıyor yetim çocuk kimsesizliğinde... / | Şimdi, ben senin yüreğine aşık olmuştum, desem anlar mı beni! Direngenliğine, tavizsizliğine, havaya savrulan yumruğuna, işaret parmağına, ruhunun güzelliğine diye sıralasam., | N A Gökduman, 16/71 | 2. ısrarcılık.

a.






direnişçilik BTS- | direnişçi olma hali | 14 Temmuz, devrimci çizgi direnişçiliğinin bayrağıdır!, | | http://eski.mehmetcanyuece.com/, 14.1.2016g

a.




bts-



Direnmesiz | Arkadaşlar, burada, tüm koşullara boyun eğerek, direnmesiz, savaşımsız, yok olup gitmek, beni çok üzüyordu. Bizim gibi dâhilerin hiçliğe böylesine kolaylıkla teslim olması, insanlık onuruna kara çalacak., | Dayıoğlu, 1987, 104

s.






direnti

a.
ısrar.

tr. diren-ti
Bütün benliğimde: derin katmanlarında direntimin: Hilâfet'i yeniden bulacağım azmi: aşkımı bir kırbaçladım ki, boynuna yatıyorum artık. / O kadar çok kırık çizgi... eğri izler... çatışan anılar... bize kaldı. Dümdüz bir çizgiydi çekilmesi gereken. Açığı kapatmak için, zihnimi yeniden direntilerle güçlendirmeliyim | bunu kavrıyorum 24/83



direşkenlik -ği

a.
sebatlılık.

dire-ş-ken-lik
Direşkenliği vareden de düş yıkımları değil midir? (... ) İnsan, öyle hemen de, gül koklarmışçasına soyunuyor değildir Direşkenliğe. (... ) Direşkenlik, önce, hassas bir teraziyle tartmaya başlar: ilk damgayı yememek lazım. (İş yok sende!) dedi mi Direşkenlik, yapacak birşey kalmıyor: şansımıza küselim 61



diretmesiz | Diretmesiz direnç mi bu? (Bu, hâl.), | nural @nuralkilic, 16.6.2022, twitter

s.






diretnavt / diritnavt | dreadnought: korkusuz. | +A10243Bu gün bizim için muasırlaşmak demek, Avrupalılar gibi diritnavtlar(7), otomobiller, tayyareler yapıp kullanabilmek demektir; muasırlaşmak, şekilce ve maişetce Avrupalılara benzemek değildir., | Z Gökalp/H Tanyu, Türkçülük ve Ziya Gökalp, 1962, 22 ++

a.


ing.



direysel | Bir bakıma birbirini izleyen öykünmeler, gebelik süreci için sürekli bir mecazdır; herhalde (flogonez= soyun evrimsel tarihi) özetler. –yani joyce'un genelde direysel evrim dönemleri dediği şey (letters_Mektuplar, 2.140), böylece embriyonik sanatçının düzyazı biçiminin gelişimi, yazınsal tarihteki düzyazı biçeminin gelişimini özetler., | NErkmen, UlyssesSözlüğü, 385'den Cinozoğlu, CazKedisi, 2015, Sayı 2, 37

s.






dirgen | Dirgen: Yirmi otuz santim uzunluğunda çatal, bir buçuk iki metre sapı olan, harman kenarlarını toplamakta kullanılan bir alettir., | asicaldan, 3.3.2017

a.






dirgenlik -ği | Kaya başı dirgenlik / Ne hoş olur ergenlik / Ergenlikte yâr sevmek / O da bir bezirgenlik., Çelebi Oyunu (Türkmen halayı), Naci Kum, TFA, Mayıs 1950, S 10,

a.






dirgenmek | Ben, huy fıtrat tabiat bende dirgenmiş ne varsa yeni baştan yaratmak, tamamen değiştirmek istiyorum., Mustafa Gazi, Kent Vaizi, 2024

f.






dirhem | iki dirhem bir çekirdekKadıncağız yine bir gün cumbada otururken bir de bakmış ki, bizim küçük hanım, iki dirhem bir çekirdek peçesini açmış, bir arabada yapyalnız Şişliye doğru gidiyor., | YKK, KiralıkKonak, 26 | Bu bir dirhem iki çekirdek bey, başını içeri uzatarak bütün yolcuları soğuk bakışlarla süzdü., | MYağmur, 69 | Dirhem merhemdir arap atasözü. para ilaç etkisi verir manasında bir söz.

dey.a.






diri | Yine bir gün evvelki gibi onu kucaklayıp kapıya indirdiler. Orada bana ve beni bekleyen elçilik kâtibine baktı. Bizi bu sıfatlarımız için çok genç bulmuş olacak ki: 'Yaşasın diri Türkiye!' dedi., | Müfide Ferid/Loti, CCT, 173 (Yeni İstanbul G, 14.1.1950)

s.






dirice | Ufak değirmi yüzlü, basma entari içinde diriceydi., | RehaMaden, 2005, 66

z.






dirifil | Tavşan yiyeceği olan bir ot. Demet halinde satılan, maydanoza benzeyen, ama daha uzun, yeşil bir ottu dirifil veya tirifil. | Bandabuliyanın kapısında köfününden tavşanlar için dirifil satan bir adam dikkatimi çekti., | MMünir, Ml, 19.8.2007

a.






dirije | güdümlü. | Kapalı ve dirije iktisad sistemile idare edilen Almanyada, istihsal kabiliyetile mübadele vesaiti arasında müvazene temini imkânı bırakmayacak derecede fazla miktarda nakit karşılığı ihdası, memleketi 1923teki ve onu takip eden senelerdeki içtimai tehlikelere doğru süratle götürebilir., | Germain Martin, Cm, 14.08.1939, 3

s.


fr.



dirijizm | yönetme, yönlendirme, güdümleme. | Edebiyat hocası, eskiyi, antikayı ve müstehaseyi korumakla ödevli olan memurdur. Bir siyasi ve sosyal inkılap rejiminin edebiyat ve sanata da uzayan dirijizmi? Ancak her yerde devletin sanattan ne isteyebileceği malum... Mümkün olsa da keşke gölge etmese..., R N Güntekin, 1953, 40-41

a.


fr.



dirik | mahluk, hayvan. | Vay, meğerse bu, iki başlı dört ayaklı aykırı dirik sanılan o korkunç yağının, altı Türk ordusunun Hakanı imiş., | Şükrü, Goethe (Göte) ve Faust, Ülkü, 1933, C 1, 391

s.






dirilbilim / diril bilim

a.
dirimbilim, biyoloji.

yeni. Tr.
"Dirilbilim (Biyoloji) terimleri, TDK, 1948 ‎(kitap adı) | "... dirilbilim (biyoloji) sözlerinde sağlanmıştır: On yıl önce kullanılan 1090 dirilbilim sözü içerisinde yalnız 26 sı yani % 2 si Türkçe iken bugün bunların 1022 si yani % 93 ü Türkçeleşmiştir.", "
Altıncı Türk Dil Kurultayı, 1949: birleṣimler, tutanaklar, 1950, 173



Dirilbilim | biyoloji, dirimbilim | Dirilbilim (Biyoloji) terimleri, | Türk Dil Kurumu · 1948, 22

a.






dirilim | dirilme, diriliş. Basübadelmevt. | Cummings'in bütün amacı Baptism de, Çarmıha Gerilim de, Yeniden Dirilim'deki devinime (hareket) varmaktır. Bizdeki ilk serbest ölçü denemelerine dönersek, «iniyor ka» , «çıkıyor ka» , «in» , «çık» misrağlarında da tıpkı ..., | Yeni Ufuklar, 1955, C 4, 459 | Bütün eski dinlerde - başka başka şekilde de olsa ölüm ve yeniden dirilim dramı vardır. Yani Dionysos, Adonis, Osiris, hatta İsa'nın ölüm ve dirilimi. Hero ve kutsal krallar tanrının kutsallığından pay alıyorlardı., | H Balıkçısı, Düşün yazıları, 1981, 200 | Memurun Dirilimi adlı öyküsüyle Cemal Şakar, #postöykü Eylül - Ekim sayısında!, | @postoyku, 5.9.2020, twitter

a.






Diriltivermek | Bilmesinler Fuzuli'nin gazellerini. Bir gün gelir, belki kendi kendilerine bulurlar o gazelleri, bir Batılı görüşile okurlar onları, bizim bugün iyice sezemediğimiz güzelliklerini görürler de yeniden diriltiverirler. Şimdilik biz o divanlardan uzaklaşalım., | N Ataç, Fuzuli'yi okurken, 101 MReşit

bf.






Dirim | hayat, canlılık. | Bu amaç bir dirimdir başka şeye benzemez, / Bundan özge ne varsa tümünü sök, çiğne ez. | , | V C Aşkun, 104 | Pansiyon önündeki sandalların kıpırtısı, çiçeklerin çekingen dirimi, günbatımıyla gölgelenmiş alanların rengi kalmış aklımda., | M Mungan, Yaz geçer, 1992, 30

a.






Dirimlik –ği | Dünyanın üzerinde, gövdem boyuncu, yalıtkanmış bir çığlık, dirimlik organlarıma takılıyor, nasıl sökmeli onu... / Düş, insan denen varlık için dirimlik bir şeyse, eh, kendisi pek yoksun değildi bundan! Onda bulunmayan alyuvarlardı., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 51/55

a.






dirimsel | ... dirimsel olana bunca uzak mıydılar? Bir bakıma öyle. Düşünürsek, yalnızca kendi olanaklarıyla yetinen ozan çok azdır bizde. Daha çok deneyler vardır; katkısız bir yaşamdan gelen sahihlik (authenticite) ve bu sahinliğin pekiştirilmesi yerine, ..., | Memet Fuat, Türk edebiyatı, 1965, C 3-4, 142

s.






dirimselcilik -ği | felsefe Hayat olaylarını fiziksel, kimyasal güçlerle değil de özel bir yaşama ilkesi, yaşam gücü ile açıklayan öğreti. | Ayrıca, dirimselciliğin yaratıcıları ve okurlarının aralarından derlendiği emperyalist asalaksal aydın sınıfı bu görevi sürdürmeye fazlasıyla ..., | G Lukacs/Adnan Tekşen, Aklın Yıkımı, 7.8.2014

a.




GTS+



dirimsellik -ği

a.



"O sırada, böyle açıklamaların bir yeri olabilirdi belki | bugünse, boşaltılıp çıkılmış, kapısı özenle kilitlenip anahtarları bahçeye atılıvermiş, bir daha dönülmemek üzere son bir kez bakılıp uzaklaşılmış evler gibi görüyorum o sözleri. Sürüp giden yaşamda anılar olmaktan öte herhangi bir dirimselliği kalmamış evlerdir, geride bıraktığımız | bir zamanlar, içlerinde ağladığımız, güldüğümüz, öfkelenip kudurduğumuz, sevişip uyuduğumuz evler... ", Bilge Karasu, Üç Tanımlık Ara Söz'den, Gergedan, 1987, S 7, 29 | "... dirimsellik, iç erekselliktir, ama öyle bir yolda ki yaşamın her bir türü, her bir cinsi çok dar bir alan, çok sınırlı bir doğadır. Zweckmäßigkeit, daß diese Welt ein saltık, Asıl evrensel ilerleme erekselliğe, şimdi bu bu sonlu evrenin ... ", Tanrının Varoluşunun Tanıtları Üzerine Dersler, Hegel, Georg Wilhelm Friedrich, ‎Aziz Yardımlı, 2023, 187"



Diringa | Gülsefa Hanım'ın oğlu, sonra Doga, Remzi, bir de ben; diringa oynuyorduk bahçede, babam geldi. / Doga üç diringamı almıştı. / Ver diringalarımı dedim. | Üç diringamı aldı, benimdi onlar. / İstemeye istemeye | evet dedim. Önlüğümün cebinden bütün diringalarımı aldı. / | Artık büyüdün dedi. | Kocaman adamsın artık sen.Mahalle çocuklarıyla döğüşmeyi, diringa oynamayı bırak. Derslerine çalış onların yerlerine. Okursan adam olursun. Anladın mı? Tarık Dursun K, Eski babam, 39/40/42

a.






dirlik –ği | dirilik, canlılık. | Ayten'den paraları sızdırır da dükkânı açarsa, annesini kurtaracaktı bu dirlikten*., | O Kemal, 1969, 73 | dirlik vermemek –e rahat bırakmamak. | Ama Korkunç Dev, yanı tekir kedi onlara hiç dirlik vermiyordu., | VSevim, 179 | Üçünün de içinde, çevrelerine yararlı olmaktan doğan bir dirlik vardı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 111

dey.a.






dirlikli | her bir eşyası ve geçimliği olan adam veya ev | Dirlikli adam!

s.






Dirliksiz | 1. Dirliği olmayan 2. Geçimsiz 3. Huzursuz. | Zira orada yatan zenci esasen hâl-i hayâtında gayet haşin, dirliksiz bir kadın idi. Kimseciklerle geçinmezdi., | K D, E Ülgen, 259 | Aya gitsek içimizden çıkmaz / Bizi dirliksiz eden, mutsuz eden, | Çınarlı, 40 | 4. Yaşamaya yarar her türlü eşyası tam olmayan kimse veya ev | dirliksiz ev.

s.






dirliksizlik | Her zaman hayatından memnundu. 'Her şeyim yerinde. Allah bir de erkek evlat verseydi, dört başı mamur olacaktım. Ama buna da şükür,' derdi. Hakikaten küçük ailemiz, saadet denen huzura sahipti. Ev dirliksizliğinden hiç hoşlanmazdı., | F Atabek, DK, 156-7 | Ne hantalım ne dirliksizim burada. Hâlâ buradayım. / Hâlâ eşyalar taşıyorum. Kimlerle, kimlerle, | B ÜnyaminK, 33

a.






dirsek çevirmekdirsekle vurma tavrı takınmak, öfkelenme, hiddetlenmeyi ifade eder. dirsek çevirmek | Her yeni fikre, dini kalkan yapan bu insanlar, her çeşit temizliğe de, işimiz çok diye, dirsek çeviriyorlar. Bu gidişle nereye varacak halimiz? , | MYağmur, 1957, 37 | Nazlı yare fiske ile taş attım / Geri döndü bana delisin dedi / Bir buse istedim al yanağından / Çevirdi dirseğin alırsın dedi., | Fahri Kayahan türküsü, Malatya | eşin, sevdiğin; arkadaşım, can dostum dediğin (özellikle sevdiğim dediğin) kim varsa bir bakarsın sana dirsek çevirmiş..., | S Demirci, Y Ö Özburun, 2006, 45

dey.f.






dirsek payı | Neden anlatacağını on adım geriden anlatmıyormuş da, araya bir dirsek payı mesafe koyuyormuş! Ya mausa ellerimiz aynı anda uzanıp birbirine değseymiş. Orada herkes meseleyi kavramış da bir ben mi anlayamamışım ki? , | N A Gökduman, 69

s.






dirsekaltı / dirs?kaltı | uçakta veya otobüslerde kolun yaslanacağı uzun kol* | T?yyar? qalxdıqdan sonra bu xanım dirs?kaltını n? q?d?r çalışdısa da aça bilm?di., | FarizYunisli, 8.2.2012, 525.q

a.






dirseklemek | Biz olsak, dirseklesek de, dirseklensek de aldırmayız, tepki göstermeyiz., | ANesin, ŞAvrupa, 131 | Orta yaşlı kadınlar birbirlerini dirsekleyip dudaklarını ısırarak bakıyorlardı Othello'ya., | TKiremitçi, 2005, 192 | Mustafa Gedikli, Renkler Karışması I-II, 2022

f.






dirseklenmek | bkz. dirseklemek

f.






dirseklik -ği

a.
1. a. Koltuk, kanepe vb.nde dirsekleri dayamaya elverişli bölüm. 2. s. Dirsek olarak kullanılmaya uygun olan (ağaç, boru vb.). 3. s. Ceket kolunun dirsek bölümünü korumak veya yamamak için kullanılan (kumaş vb.). 4. a. dirseği darbelerden korumak için kullanılan techizat.

tr.
"Dizlik-dirseklik koruyucu set 4'lü koruyucu set (2 adet dizlik ve 2 adet dirseklik) *ayarlanabilir ölçü 9, 95", ilan panosu, 7.8.2017"



dirseklik –ği | Dizlik-dirseklik koruyucu set 4'lü koruyucu set (2 adet dizlik ve 2 adet dirseklik) *ayarlanabilir ölçü 9, 95, | ilan panosu, 7.8.2017

a.






dirsizlik -ği | Günlerdir onu bu işten vaz geçirmeğe uğraştım. Obada dirsizlik çıkmasın diye olan bitenleri yüce kişilerden hep sakladım., Muazzez Köksal, Çinli Şanka, 28.07.1942

a.






dirvana | Mevsimine göre bıldırcın, ördek, dirvana gibi çeşitli kuşlarıyla; koyun, keçi, büyükbaş hayvanlarıyla; tavukları, kedileri, köpekleriyle; tütün tarlaları, geniş arazileriyle adeta bir film platosunu andıran Yıldızlı köyü önümüzde uzanıyordu., Cum, 21.04.2025

a.






diseksiyon | bölümlerine ayırma. Diseksiyon, (ayrıca anatomizasyon* adı da kullanılır.) Seçici fonksiyonların ve bileşenlerin ilişkilerinin gözlemlenmesi için sökme ve iç yapının belirlenmesi amacıyla yapılan yardımcı bir işlem. Bu terim aynı zamanda mekanizmalar, bilgisayar programları, yazılı malzemeler ve benzerleri ile ilgili olarak tersine mühendislik* ya da edebi yapısızlaştırma* gibi terimler ile eş anlamlı olarak kullanılır. Wikipedia, 6.2.2016g | Kurbağa Diseksiyonu Müellifi Efgan Bakara, | İOAnar, GK, 131

a.






disharmoni | ... kurtulmanın oluşturduğu disharmoni ve daha çekirdekli kıvrımların sunduğu disharmoni. Her iki halde de farklı mekanik özellikli komşu tabakalar birbirlerinden özgür kıvrımlanmışlardır. Billings (1954, p. 57-58) şöyle yazmıştır: | ... çoğu kıvrımlanmalar disharmoniktirler; yani kıvrım şekli stratigrafi sütunu boyunca bitevil değildir., (...) sünek olarak sınıflanmışlardır. Kırılgan cisimlerde plastik akmanın tutarı hiçtir veya azıcıktır; sünek cisimlerde ise pek büyüktür» (Hills, 1963 , p . 92). İlişikli terimler: Akma, plastiklik, kırılma. 263. SÜRÜKLENİM ..., MTAE Yayınlarından, 1958, S 149, 42/149

a.






disharmonik | ... kurtulmanın oluşturduğu disharmoni ve daha çekirdekli kıvrımların sunduğu disharmoni. Her iki halde de farklı mekanik özellikli komşu tabakalar birbirlerinden özgür kıvrımlanmışlardır. Billings (1954, p. 57-58) şöyle yazmıştır: | ... çoğu kıvrımlanmalar disharmoniktirler; yani kıvrım şekli stratigrafi sütunu boyunca bitevil değildir., (...) sünek olarak sınıflanmışlardır. Kırılgan cisimlerde plastik akmanın tutarı hiçtir veya azıcıktır; sünek cisimlerde ise pek büyüktür» (Hills, 1963 , p . 92). İlişikli terimler: Akma, plastiklik, kırılma. 263. SÜRÜKLENİM ..., MTAE Yayınlarından, 1958, S 149, 42/149

s.






disiplincilik | Resmî toplantılardaki disiplinciliği ve sertliği bu yüzden asla zayıflamazdı., | Fındıkoğlu, Ordinaryüs profesör dr. Cemil Bilsel merhumu anma merasimi, 20

a.






disipliner | Disiplinary. | disipliner yaptırım içeren yapı (...) 113* ++

s.


ing.



disiplinlerarasılık –ğı | Ben kendi tarihçiliğimizi hiçbir şekilde yeterli bulmuyorum. Çok şeye ihtiyacımız var. Acil ihtiyacımız, bir kere disiplinlerarasılığın sağlanması. Yani yalnız tarih yaparak Osmanlı tarihi anlaşılmaz. Siyaset bilimci, sosyolog, psikolog, ekonomist, antropolog, demograf... Hepsinin bir araya gelmesi lazım. Bunların hepsini bir kişi bilemeyeceğine göre araştırma bilimleri oluşmalı. Bugün ilim artık esnaf usulü tek başına yapılan bir şey değil, bir grup çalışmasıdır. Kolektif bir çalışmadır, ama o çalışmaya henüz başlamadık, Mehmet Genç, 19.3.2022+

a.






disiplinlik olmak

b.f.



"Lisede disiplinlik olmuştum. Babamı çağırdılar. Müdürün odasında karşılıklı otururken iki avucunu açtı. ve iki kelime söyledi: ŞUNLARDAN UTAN Avuçları kararmış, çatlamış ve nasır içindeydi. Ellerinin arasından mahcubiyetten birbirinin arkasına saklanmış çamurlu siyah lastik... ", @hinavibimiz, 3.5.2024, X "



disiplinlilik –ği | ...olarak daima kısır kalmasına karşılık, nazariye ile beslenen rüyanın aktiflik, iradîlik ve disiplinlilik vasfı yükselticilik ve kurtarıcılığın müeyyidesidir. Bu yaratıcılık rüyanın ilmî, hukukî, ahlâkî, estetik tarzda nazarî, yahut siyasî, askerî konularda olduğu gibi, amelî keyfiyetlerini müşterek bir temele, faydalılık prensibine irca eder. Öyleyse felsefenin aksiyon değerini faydalılık mihengine vurarak tayin etmekliğimiz gerekmez mi? , | DTCF D, 1946, 546

a.






Disk | Ateşle oynayan pervasız bir pehlivanın kolundan fırlamış kızgın bir disk gibi boşlukta dönerek harelenmekte, yaklaştığı yerleri muhteşem bir pembeliğe bulamaktaydı., | E B Koryürek, | Gurub vakti kargalar, | Özelden köşeler, 112-113 MReşit

a.






Diskaro | Makinalı alan hazırlığı yapılan yerlerde, sıra aralıklarının bakım diskarosuyla eş yükselti eğrilerine paralel yönde bakım yapılacak şekilde olması (3.00 m ..., | İÜ Orman Fakültesi D, 1996, 46

a.






Diskçalar | Bu arada akşamdan beri yumuşak melodiler çalan diskçalar da susmuştu., | T Polikar, 1997, 89

a.






disko | ask. disiplin koğuşu'ndan kısaltma ve diskotek'e göndermeyle. | 1. Diskotek 2. argo. Askerde disiplin koğuşu, nezarethane | E. P. bu nedenle yedi gün süresince, kışla içerisindeki 'disko'da alıkonuldu., | T, 14.8.2011

a.






diskografi

a.
"1. DISKOGRAFI i. Radyol. Omurlararası disklerin emebileceği X ışınlarına saydamsız bir sıvının şırınga edilmesini gerektiren ve bel ağrılarının teşhisine yarayan radyografi yöntemi . Büyük lûgat ve ansiklopedi: ek cilt - 1. cilt, 1985, 233 | 2. "diskografi " ok.). Plak bilgisi. Musikinin yeni teşekkül etmiş ilim dalcıklarından biri.", Y Öztuna, Türk musikisi Ans., 1969, S 1, 168"


"... diskografi ile birlikteki araştırmalarında intervertebral diskin en az % 40 nisbetinde musab olduğu gösterilmiştir. Keza bu müelifler bu değişikliklerin nonspesifik olmayıp bizzat hastalık patolojisi ile alakalı olduğunu iddia ... ", Türk Tıp Cemiyeti mecmuası, 1964, C 30, 375 |"... diskografi veya myelografi yapılır. Dislografi daha kolay olup , ameliyat masasında da yapılabilir . ( Şekil - 4 ) Dislog- rafinin yapılış tekniğini göstermektedir.", Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi M, 1968, 908 "



diskografi | herhangi bir müzik sanatçısının çıkardığı bütün albümleri ve şarkılarının kronolojik listesi. | Altıncı kişisel albümü, Düzağaç diskografisinde en uzun zamanda pişeni., | 26.02.2088, | https://www.40ikindi.com/muzik/oku.php? id=2660, 18.08.2024g

a.


ing.



Diskoryum | Baba, diskoryuma götürüp arkadaşlarıma tanıştıracağım diyor. Sizin yeni danslar demiş, atalarımızın kılıç sallaması kadar zor demiş. Hatta bir iki figür bile öğretmiş., | N Tuncer, Trafalgar, 66

a.






diskotek –ği | 1. Plak, ses bandı koleksiyonu | Arşivin halk müziği repertuarını da yayınlaması, halk müziğinin bilinen bilinmeyen eserlerini diskoteğimize kazandırmamızı sağlar., | DHızlan, Hr, 2.10.2016 2. Çalınan plak, bant vb. eşliğinde dans edilen kulüp, disko.

a.






diskredite etmek | discredit: itibardan düşürmek, kötülemek, itibarsızlaştırmak | Torosyan'ı eleştirenleri bu suçlamalarla diskredite etersek mesele hallolur zannediyorlar., | HBerktay, T, 29.12.2012

f.


ing.



diskur çalıştırmaksöylem geliştirmek, söylem kurmak, söylem inşa etmek | Mesela Fatih Terim çıkıp diyemez ki, 'Biz iyi futbol oynamıyoruz, Avrupa'nın alt seviyesinden bir futbol ülkesiyiz.' Tam tersi istikamette bir diskur çalıştırmak zorunda. Aslında Freud'çu bir taraf var bu hikayede. Hani kendinin ne olduğunu bilirsin ama inkar eder ve tam tersi düzeyde tanımlarsın ya, öyle bir şey belki., | LÜnsaldı, 12.2.2016

dey.






disleksi | Ya bu ülkenin sağı solu ayırt edemeyen ciddi bir disleksi, öğrenme bozukluğu var ya da çok ciddi kişilik bozukluğu., | AyçaŞen, T, 19.10.2011

a.






disleksik | disleksik | Grigely, yazının tuhaflıklanına karşı da dikkatlidir ömeğin disleksik ya da okuma-yazması olmayan birinin yazmakta zorlandığı durumlar gibi İKSV Bienal, 1997, C 5, ? | Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı', okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik', hüzünlüyse 'depresif', aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler!, | Gülse Birsel, 11.3.2010'dan önce

s.






disleksili | disleksi hastalığı olan. | Üniversitelerimizde eğitim ve akademik araştırmaların yanı sıra topluma yarar sağlayan projeler de ön planda. ? @MEFuniversitesi ? öğrencilerimizin geliştirdiği proje, disleksili bireyler için eğitim erişimini daha kapsayıcı ve ulaşılabilir hale getiriyor., | Erol Özvar @erolozvar, 20.08.2024, X

s.






dislike etmek X | 'Dislike' ne peki? Hani artık hepimiz sosyal medya ile haşır neşiriz ama en yalın haliyle 'beğenmiyorum' demek. / Değerlerimizi korumayı bırakın değerlerimiz üzerinde gölge etmesinler yeter! Bugün gençlerin deizme ve ateizme yönelmelerinin en önemli sebebi her gün hamasi ve sloganik düzeyde dindarlık yapanların sergiledikleri örnekliklerdir. / Koltuklarını korumak adına araçsallaştırmadıkları, yıpratmadıkları, toplum nezdinde itibarsızlaştırmadıkları değerimiz kalmadı. KararG. 29.6.2020

bf.






dispozitif | Giorgio Agamben'in zamane dispozitiflerinden dem vururken öne sürdüğü başdöndürücü bağlam ve etkenler arasında özneleşme çabasını kim nasıl isterse öyle yorumlasın.../ Dispozitifi Agamben şöyle tanımlıyor: | ... yaşayan varlıkları yakalama, yönlendirme, belirleme, önleme, modelleme, denetleme; bu varlıkların vücut diline, davranışlarına, fikir ve söylemlerine dayanak teşkil etme yetisi olan her şey. (Dispozitif Nedir? Dost, Monokl; 2012), | CAktaş, T, 22.10.2012

a.






distopik BTS- | Distopik ama eğlenceli, | (başlık) T, 10.06.2010 | Distopik bir roman, yani iyi-güzel-hoş değil, kötü ve karamsar bir gelecek tasavvuru var romanda., | HGeviş, T, 26.7.2013 | Distopik, yani karanlık, mutsuz, hastalıklı bir geleceği tarif eden, bilimkurgu filimlerini pek severim., | M Karakartal, Kelebek, 25.9.2014 | Yapay zeka doğalın önüne geçecek, distopik öngörüler hayatın gerçeği olarak karşımıza çıkacak., | Mensur Akgün, KararG, 9.12.2018

s.




bts-



distopya

a.



"Bu anlamda Yaşar Kemalin yapıtları, ütopyaya koşmak isteyen bir distopya ağırlığı da duyurur alttan alta kendiliğinden.", M S Aslankara, 5 eki 2024, Cum Kitap, 6"



distopya | disütopya* | Kötü bir yer | Kıyamet sonrası bir distopya, | AliErden, T. 23.3.2012 | Distopyanın kendisinde yaşamak, | MKarakartal, Kelebek, 25.9.2014 | M.R.Carey'in Türkiyede 'Tüm Sırların Sahibi Kız' adlı romanından uyarlanan senaryosunu da kendisi yazdığı film distopyaya yeni bir bakış getiriyor, izleyenlerin soluksuz kalacağı bambaşka bir zombi hikayesi sunuyor., | HKeyf, 2.10.2016 | Kaddafinin bu ileri demokrasi ütopyası, halkın disütopyası çünkü., | YOğur, T, 25.2.2011

a.


yun.



Diş | Bazı aletlerin incecik ucu. Çatalın yemeğe batırılan uçcuklarından her biri. | Bizanslılar, zaten kullanıyorlardı ama çatalları iki dişli idi. Sonra Avrupadan dört dişli olanlar gelmiş., | E Afyoncu, | , | S Günaydın, 10.3. Nevzine a 2019, 4++ | dişimi kurcalıyorum da et mi yedi sanıyorsun beni| Yavrum Mahmut Efendi, davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir. Dişimi kurcalıyorum da et mi yedi sanıyorsun beni? , | M Yağmur, 68 | | Bademcik dişi ++ | dişini saydırmakBizim orada kimseye/birine dişini saydırmayacaksın derler., | F Gedikli, 29.5.2023 | Dişini sıkmakO da, dört yanında olup biten bütün bu gürültüyü yalanlamamak için kafayı vurmuş, dişini sıkıp kalbur üstü sanatçıların anket sorularına verdikleri karşılıkları iyice ezberlemişti., | O Hançerlioğlu, 1959, 47

dey.a.






diş buğdayı | her evde loğusa şerbeti içerdi / diş buğdayı yerdi / ramazanda hatim indirirdi, | MG, 32

a.






diş çıkarma | çene kemikleri içinde bulunan diş, diş etini deldikten sonra ağız boşluğuna doğru sivrilme | Yeni diş çıkarma tekniğini geliştiren üniversitedeki araştırmacıların uygulamayı ticarileştirebilmek için maddi destek aradığı belirtiliyor., | Sabah, 8.9.2015

a.






Diş dirgiti | aynı m. Diş göllesi. | Antalya yöresinde diş dirgiti ya da diş göllesi adı da verilen kutlama etkinliğinde ilk dişi çıkan çocuğun önüne konulan eşya arasında bir adet maşa da bulunur. Maşayı seçen çocuğun büyüdüğünde demirci olacağına inanılır., | @AletIsler, 15.8.2023, X

a.






diş ehleti | bkz. dişehli; kadın. | Derken efendim kocası öldü... Ne kadar olsa diş ehleti... İşlerine bakmağa başladım., | RNGüntekin, Damga, 52

a.






diş fırçalık -ğı | Diş fırçası konulacak şey | diş fırçalık, | 30.4.2014, Tedi, Merter

a.






diş göllesi bk. Diş dirgiti. | Antalya yöresinde diş dirgiti ya da diş göllesi adı da verilen kutlama etkinliğinde ilk dişi çıkan çocuğun önüne konulan eşya arasında bir adet maşa da bulunur. Maşayı seçen çocuğun büyüdüğünde demirci olacağına inanılır., | @AletIsler, 15.8.2023, X








diş kaşıyıcısı | Ufo diş kaşıyıcısı ve çıngırak, | LC Let's be Child, 15.1.2023+

a.






Diş kirası | Bu, Osmanlıdan günümüze gelen bir gelenek; diş kirası..., | D Sabancı Çetindoğan, | , | SGünaydın, 10.3.2019, 5

a.






diş pastası | diş macunu. | Ve şimdi de Rumcuklar, diş pastası yahut Good Year lâstikleri ilânı gibi bir mevzuu durumuna soktukları Kıbrıs işini, Amerikada, ilân ve pülisite* yolundan halletmek istiyorlar., Ayın tarihi, | 280-282, 285

s.a.






Diş suyu | Ağzı ve dişleri temiz tutmak için özel üretilmiş sıvı. | Dokuzkol, Avsallısuyu, Diş suyu, Koç boynuzu, Dörtgöz üzümlü, Göbek kolu ve Eğri su diğer kullanılan motiflerdir. SECCE (NAMAZLAĞ): Cicim tekniğinde yapılan bu dokumanın 246 Antalya Yöresi Kilimleri. I. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu ..., 1996, 246 | 1912'de İzmir'de Şifa Eczanesi'nde çalışmalarını sürdüren Süleyman Ferit, aynı yıl küçük bir laboratuvarda diş macunu, diş suyu, kuvvet şurubu ve | Ferit marka kolonya üretmiştir., | İstanbul, 1983, 3950 | NECATİ DİŞ SUYU Dişler, ağzın taharet, sıhhatini temin eder. Çürük dişlerden mütevellid taafünâtı izale eder. Dişleri temizler. Beyazlatır. Diş meraklılarına şayan-ı tavsiye olan bu mühim müstahzarın şişesi otuz kuruşdur. Bir tecrübe kâfidir. Her yerde bulunur., | Yarın, Aralık 1921, S 21

a.






Diş tabibi | Dişler terakkiyât-ı fenniye ve usûl-i cedideye tatbikan ve elektrik ile tedavi olunur DİŞ TABİBİ MUHAMMED RİFAT Paris Darülfünunundan mezun Babıali Caddesinde Kapalı Fırın Karşısında, | Yarın D, S 21, *

a.






Dişbudak tepesi | Hem de aynı anda biraz önce ikiye ayrılmış olan birinci 10 kişilik guruba rehberlik yaparak; onları, Dişbudak tepesi ile Gulluğun bayırı arasında kalan ve Bekirin Mustafanın ırmağı olarak bilinen hat üzerinden yürüterek Sele boğazına ulaştırmağa çalışıyordu., | M H Alşan, 19

a.






dişeğ [dişeğü, dişek, dişo, dişüğü] : Değirmen taşının yüzünde ufak dişcikler yapan iki ağızlı çekiç. (Dereyazıcı *Alaca -Çorum) [dişeğü] ( Amasya) [dişek] : (Beyceli *Fatsa -Ordu) [dişo]: (Kuzköy *Akkuş -Ordu) [dişüğü]: (Çökek *Akkuş -Ordu) | Dişeği | Ayn. m. dişengi. | Değirmenin dişeğisi kör oldu, / Her hafta da işim gücüm Bor oldu, / Şu seneler un öğütmek zor oldu, / Allah şerrinizden emin eylesin!, | Borlu Kemalî Baba, 30

a.






Dişengilemek | ey kalbimizi dişengileyen umut / ey aşk / yaşamı zorlaştıran akşam söyleşileri / ey, | Nedim Ali, Akşam mektupları, İkindiyazıları D, ? , 3 | Kalbimizi dişengileyen umut Kahramanmaraştan!, | @fethigedikli, 19.2.2023, Twitter

f.






dişın/dikşın | ses yansıması. | [D]işın (dikşın) diye ateş etmişliğim vardı tabii., | CemYılmaz, StarPazar, 3.1.2010

a.






dişi kuş | 1. Erkek kuşun zıddı 2. zevce, karı, kadın eş | Bunda senin rolün büyük. Sen ki dişi kuşsun., | CSüreya, Onüç Günün, 55 (15.7.1972) | Yuvayı yapan dişi kuştur., | atasözü.

a.




GTS-



Dişice | Ve... / O gece... / Anayasa / Soludu, inledi sabaha değin / Atılıp kollarına dişice / Filan oğlu Feşmekan Bey'in..., | Ş Belli, Ağa kapısı, 102

z.






dişil | Zil yeşil çimenlerinde, zencefil kokularını sevdim senin ey hayat! Çocuk resimlerini, gökkuşağının aşı boyalarını, hanımellerini, kız saçlarını sevdim. En yaramaz çocuğunum ben senin. Dişil yanardağlarını sevdim, H Çetinkaya, 2010, 7

s.






dişisel | şuh; dişiyle ilgili, dişiye ait. | Güzel arlarda ve başka dişisel sevdalarda bu özleme kavuşmak isterse de, bununla da yetinemez., | Arın Engin, Atatürkçülük ve Moskofluk-Türklük savaşları, 1953, 44 | Dişisel gelişim, | Yasemin Özçelik, 2017 (kitap adı)

s.




GTS++



Dişleklik –ği | dişiliği dişlekliğinde / başkalığı başkalarında / ayıp sırlar saklı /yarım kalan aşklarında / gonca güller açar / yanağının gamzelerinde, | Uğur Koçlu, Aşkın karşılıksız çıktı arkasını yazdırdım, Ekim 1998, 10

a.






dişlemek | ısırmak | Mendilim işle yolla / İşle gümüşle yolla / İçine beş elma koy / Birini dişle yolla., | Halk türküsü | Ama şimdi karşısında ilahiyattan partiye etrafı çevrilmiş tek bir emirle hareket eden dişleyip boğan dev bir organizma ağzına bu mahrem rüyayı almış gizli gizli konuşuyor., | NGenç, isenç, 111

f.






dişlemelik

s.
dişleme isteği uyandıran nitelikte olan.


"... güzel durur endişesindeydim, ceplerinden dolayıymış sanırım. sosis bacak da tepesinde kurdelesiyle acayip sevimli yaaa, tam dişlemelik!", Laçin Tenel, Leopar Pantolon, 6.7.2011, http://www.lacintenel.com/2011/07/leopar-pantolon.html"



dişlemelik | ... güzel durur endişesindeydim, ceplerinden dolayıymış sanırım. sosis bacak da tepesinde kurdelesiyle acayip sevimli yaaa, tam dişlemelik! | http://www.lacintenel.com/2011/07/leopar-pantolon.html, 6.7.2011 | Tam dişlemelik yanaklar... :)))., | https://www.youtube.com/watch? v=icLy6WeGGng, 31.5.2017 | Tam dişlemelik.) Bizim pederden söz ediyorduk. Alıyor beni tın tın dolanıyor, uyutmaya çalışıyor, çevreden gelen bir sürü insan da ilgi gösteriyor ..., | | http://nilsezen.blogspot.com/2012/08/, 4.8.2012 | Bu tam dişlemelik bir oğlan!, | Sabahat Öztürk, Töl vatsap, 5.5.2019

s.






dişli

s.
1. dişi olan.

tr. diş-li
"Olur efendim, diye yanıtladı altın dişli abla", 19"



Dişli | 1. dişi olan. | Garanti belgesi... Adama garanti belgeli gideceğim ya, dişli, çocuk doğurur, hiç bozulmaz hep çalışır diye..., | M İzgü, 77 | Bu umutla esmer, sarışın, kızıl saçlı, çilli ya da duru tenli, eğri ya da düzgün dişli, uzun ya da kısa boylu, yüzlerce genç arasında el sıkarak dolanıp duruyordu., | Dayıoğlu, 1987, 24 | Kurumdan adamını getirdik. | Dişlisi kırılmış. Demez mi. | Verin dişlisini. Dedik..., | A Nesin, Medeniyetin yedek parçası, 15 | Sürücü hışımla boşa geçirdi dişliyi. Kalktı yerinden. 'Vay! Şimdi de bana mantıksız mı diyorsun? Yolcular, yepiniz (sic) tanıksınız! Bu adam bana görev başında hakaret etti.', S Dölek, Çözüm, 102 | güçlü kimse. | Bunların ikisi de hem moruk, hem de küfelik... Hımhımla burunsuz, birbirinden uğursuz... Mutlaka ya Kaymak'ta ya da Hürmüz'de soyulup soğana döndüler. Dişli müşteriler bastırınca kapı dışarı edildiler. Delikanlı bu hükmü verir..., | A S M Alus, Onikiler, 1999, 61

a.






dişlik –ği | On yılda ne oldu ki ağzına uymuyor; gevşemiş, engelliyor konuşmasını, ansızın fırlıyor. Yeni bir dişliği eskitebileceğini -azıcık eskitebileceğini- bilse yaptıracak ama yaş 80, değmez artık., | Tomris Uyar, Ödeşmeler, 1973, 26

a.






dişlikli | Bebek Dişlikli Sayılar Hışırtılı Kitap - Kaan Oyuncak 2,5 aylık bebekler için kitap önerisi olan? Bebek Dişlikli Sayılar Hışırtılı Kitap. 69,00 TL. Kategori. 0-12 Ay Oyuncaklar , 1-2 ...?69,00, | | https://www.kaanoyuncak.com › urun › bebek-dislikli..., 23.6.2026g

s.






dişo bk. dişeğ. Türetilmiş Kelimeler (bis) dişotu, dişotugiller, diş, diş abanığı, diş açma, diş açma bıçağı, diş açma tezgahı, dişotu, dişotugiller, alt diş








Dişsiz tırnaksız | Denizin bu halsizliği karşısında şehrin beyaz etli zebunküş insanı ne cesur ve ne küstahtı! Sarkık etli, iri karınlı kadınlar, saçı dökülmüş erkeklerle, bu dişsiz tırnaksız sular içinde boğuşuyor, taklak atıyor, batıyor, çıkıyor ve bir aslan leşiyle oynayan sineklerin neş'esiyle zıplıyordu., | Ahmet Haşim, Bize göre, 42 MReşit

s.






dişsizlik –ği | dişleri olmama hali. | Dişsizlik / Fatih bir gün, devrinin şairlerinden Melihî'ye –Sen o kadar ihtiyar değilsin. Bu yaşta dişlerine ne oldu? diye sorar. Melihî bu müşkil suâle şu beyitle cevap verir: Mâhrûlar leblerine diş bilerdim dem-be-dem / Ol kadar taş urdular ağzımda dendân kalmadı., | İ Pala, 4

a.






ditmek II BTS- | çocuk dili gitmek. | Babam gelmezse denize ditmiyorum, dedi., | CSüreya, Onüç Günün, 39 (15.7.1972)

f.




bts-



diva

a.



"Diva işkembe", Esenler, dükkan adı, 25.9.2022+"



Diva | Diva işkembe, | Esenlerde dükkân adı, 25.9.2022+

a.






divan durmak

dey.
huzurda saygıyla ayakta beklemek.


"Kazanır divan duran / Vakit zay etme bir an. / Paydos çanı çalmadan, / Uyan ey yolcu, uyan!", H Burkay, Hüdâverdi Divanı, 25"



divan I | Bu dünyada adaleti var idi / Deryada balıktan haraç alırdı / Cemi kuşlar divanına gelirdi / Davut oğlu Süleyman'a kalmadı., | Türkmen/CemiloğluŞenlik*, Mİhsanî, 142 | Çoktan belli (beri? ) uğraşırdık süremedik davamız, / Davamızı terk eyleyip ol divandan geliriz!, | Borlu Kemalî Baba, 57 | divan açmak deyim | Merd dayanır namerd kaçar / Meydan gümbür gümbürlenir / Şahlar şahı divan açar / Divan gümbür gümberlenir, | Köroğlu, EGŞA, 136 | divan durmakAyakta büyük bir saygı ile beklemek. Elleri karnında saygıyla beklemek. | Hemen karşısında beyaz sakallı bir derviş gördü ki, kendisine kemâl-i ihtirâm ile (son derece saygı göstererek) selâm vermiş ve | -Emr ü fermânınız (buyruk ve fermanınız) Şehzadem! diyerek elleri bağlı divan duruyordu., | K D, E Ülgen, 45 | Keşke başkasının güzelliklerine takılıp kaldığın gözlerin kör olsa. Allahtan başkasının kapılarında divan durmaktan ne kadar bayağılaştın!, | Gelin Tacı, 41 | divan açmakMerd dayanır namerd kaçar / Meydan gümbür gümbürlenir / Şahlar şahı divan açar / Divan gümbür gümberlenir, | Köroğlu, EGŞA, 136




ar.



Divan II | İlk Dört Divan ovasına girdik / İlk Dört Divan ovası kurtuldu., | İlhan Berk, Köroğlu Destanı, Sanatlar, S 1, 15.2.1955, 4

a.






Divan romancılığı | Divan romancılığı ile Tanzimat romancılığı arasında bir geçiş teşkil eden ilk roman, Hasan Tevfik efendinin 1868 yılında yayınlanan 'Hayâlât-ı Dil' adındaki eseridir., | F H Tökin, Tanzimatın ilk romanı, Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 8

a.






divana / divane | deli deli. | küçük yaşta gurbet elde / gezer divana divana / defteri kalemi elde / yazar divana, | ? *

z.






divanecesine | Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekva edip sabırsızlık gösterir., | S Nursi, Hastalar risalesi, 79

z.






divanelik -ği

a.
delilik.


"Getir kendin vusûle meşreb-i dîvânelikten geç.", Hengamî, 35"



Dîvânelik | Getir kendin vusûle meşreb-i dîvânelikten geç., | Hengamî, 35

a.






divanelük eylemekOl ki aşk ehlidür olur kûy-ı dilberde mukîm / Eyleyüp divânelük dağ u beyâbân istemez, | Muhibbî, EGŞA, 160

dey.






divaneşleşmek | deli halini almak, delirmek | Hafifce bir söz söyledi dildâr, / Aklım divâneleşti oldu perişan., | B Gocul, Mevlananın, 11

f.






divanhane

a.



"İçindekilerini hatırladığım her yalı divanhanesinde yan yana tabutlar görüyorum. Bir çeşit morg şu yalılar!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 9"



divanhane | Şu beyaz sütunlu divanhaneler çepçevre / Ve içiçe elli oda cilâlı mermerden / Balkırdı neşeyle, çınlardı sevinçten, S Batu, Güzel Helena, 1959, 57 | Kaymakamlık makamına ... sayılı ilan metninin divanhanenizde ... ilan edilmesi-., Uğur Seçgin, Cumhuriyet başsavcıvekili, 08.01.2016 | Köyde demesinler, koskoca cumhurbaşkanının affettiği adamın pantolonu ütüsüzdür!... Oturacağım divanhanede, ayağımda bir pantolon!, | Y Erdoğan, 70

a.






divert | yönlendirme. | Mesela divert yapılan havalimanının trafiğe kapalı olması nedeniyle yaşanan sıkıntılar, uçaktaki yolcuların bağlantılı uçuşları kaçırması, toplantı veya işe geç kalması gibi hesaplanması zor meblağı da unutmamak gerekir., | HaberTürk, 21.11.2015

a.


ing.



Divil divil etmekvapur kurtlanmış kurtlar divil divil ediyor gibi görünüyor, | @alaratuna07 14 Haz 2022, twitter | anneannem de başındaki karıncalanmayı anlatmak için | divil divil ediyor demişti :), | @mervemulity, 4.7.2022, twitter

dey.






division | takım | Üç 'division' var: Open divisionda kadın da olabiliyor ama genelde takımdaki herkes erkek., | GArslan, MCumartesi, 14.7.2012

a.


ing.



divit -di | Pamuk içinde çiğit / Elinde altın divit / Hem sararmış hem solmuş / Bir kız için bir yiğit, | Adana Halk türküsü | Dividin belinde kalemin mi yok / Sılaya gelmeye meramın mı yok / Hakkın buyruğuna uyanın mı yok / Kitli kalsın gurbet elin kapısı, Halk türküsü

a.






divitsiz | diviti olmaksızın. | güneşin göğe sürüldüğü, uçsuz / kıyıda, esrik ikindiler, eyağ- / eyağsız, divitsiz, kâğıtsız, çiçeklerin / koparılmadığı, kuşların, / o yerde. Öp-/ öptüğün an. O yerde, o yerdeyiz., S Erözçelik, 1991, 84

s.






divizyon | division bölüm. | Şu anda Soğutucu Divizyonu Üretim Sistemi Uzmanı olarak çalışıyorum., | AhmetSarıalioğlu, 25.5.2012 eposta

a.


ing.



Divlit | Baştan yazmasa da destanını / Boyayamasa da rengarenk gülistanını, / Bulamasa da eski komşularını, / Divlit kaplı kesme taşlı sokağını meydanını, / Yazamasak ta Yunus'un mısralarını, / Tarihe göstereceğiz Kulanın saygınlığını., | A Açıkdil, | https://www.45haber.com/gundem/kula-destani.html, 15.3.2020

a.






divrek -ği

s.
çevik.


"divrek çapkun kari.", A H Gedikli, 2018+"



Divrek | Divrek çapkun kari.








Diyabetli | şeker hastası. | Nikrisli, diyabetli, astmalı ve yarım baş ağrılı kimselerde de keza tansiyon yüksektir. Bir de asıl en ziyade tesadüf edilen ve bir hastalığa bağlı olmıyan yüksek tansiyonlar vardır. Bunlar genç yaşlarda da görülür., | Ayın tarihi, 1934, S 7-8, 402 | Bir kaç dakika önce bitişiğindeki hücrede ziyaret ettiğim elçi Ali Bey, delik deşik olmuş diyabetli ve yaralı vücudune rağmen ne kadar sakin, ne kadar huzur ve hattâ neşe içinde ise aziz Doktor, zıddına, nefes alamamaktan mustarib ..., | H E Adıvar, Doktor Adnan Adıvar, 1956, 224 | Kırkdört Diyabetli hastamızdan on ikisi muntazam tedavi görmüş, kendisine tavsiye edilen rejimi dikkatle takip etmişti. Bunlardan dördü yalnız rejimle, üçü antidiyabetik tabletlerle, beşi de 10-20 U. N.P.H. ensülinle açlık ..., | Tıp Fakültesi M, 1962, C 25, 148

s.

tıp tıp




diyafon | diafonİş yerlerinde, apartmanlarda, taksi duraklarında kısa süreli karşılıklı konuşmayı sağlayan araç.

a.


ing.



diyafram bileziği | fotoraf makinesinde diyaframı | Diyafram objektiflerin üzerinde bulunan diyafram halkası(diyafram bileziği) vasıtası ile veya fotoğraf makinelerinin menülerinden ayarlanır ve diyafram açıklıkları değerleri | f ile gösterilirler. Standart diyafram açıklıkları değerleri aşağıdaki gibidir:, | 11.12.2010, | https://ferdidemircan.wordpress.com/2010/12/11/fotografcilik-dersleri-7-enstantane-ve-diyafram/, 28.8.2023g

a.






diyagonal | HD çözünürlüklü 39,6 cm (15,6 inç) diyagonal boyutlu, canlı ekran ile fotoğrafları, videoları ve daha fazlasını yeni bir açıdan görün., | bimeksreklamı, Akşam, 15.4.2015

s.






diyakritik | Brahmi yazısı, diyakritik işaretleriyle uzun ünlüleri gösterebilmektedir. Bu yazıyla yazılmış Türkçe metinlerdeki ünlü uzunluklarının gösterimleri bir araya getirilirse, etimolojik olarak Türkçe uzunluğun belirsiz olduğu net bir biçimde ortaya çıkacaktır. Örneğin beş 'beş', Mustafa Selçuk DİLSİZ @SelcukDlsz · 8 Şub 2025, X

s.






diyal | konuşma dili diyalektik (materyalizm)? | Diyal ekenler hep hüzün mü biçecekler? , | STunalı, T, 21.4.2012

a.






diyalektik | Bizde, büyük çapta bir edebî tenkit ve diyalektik devri açıldığı gün -ki bunu dört gözle bekliyorum- bu kanaatim daha çok kuvvet bulacaktır., YKK, EK, 1953, 23

a.


fr.



diyalog | İşin doğrusu her gün biraz daha vazgeçiyordu çevresindeki diyalogdan. Her gün biraz daha içine gömülüyordu., | N A Gökduman, 56

a.






diyalog açmakdiyalog başlatmak, diyalog kurmak | Bu yüzden haksız duruma düştüm ve bırakın konuşmayı, diyalog açmayı, şu anda Sonerin yüzüne bakabilecek durumda bile değilim., | STurgut, HT, 3.1.2013

dey.






diyalogcu | 1. diyalog yazarı. | ... - teren ayrı bir | Diyalogcu tarafından yazılır. Yukarıki örneklerde bol bol diyaloga rastlanacağı için, ayrıca örnek vermiyeceğiz., Orhan Kemal, Senaryo tekniği ve senaryoculuğumuzla ilgili notlar, 1963, 72 | 2. | ... yaratılması amacıyla etrafında ...rmuştu. Plüralist ve diyalogcu olmayan bir ...ak temel atılmıştı. Bugün, hoca aramızda de...rlerde ondan çok şey var., Prof. Dr. Yavuz Abadan'a armagan, AÜSBF, 1969, 61

s.a.






diyalogculuk -ğu | Bu nedenle, Mevlânâ'nın gayrimüslimlere yaklaşımını Batılı dışlamacılık, kapsayıcılık, çoğulculuk, diyalogculuk ve işbirlikçilik kavramları bağlamında anlamaya çalışmak yanlış olacaktır., | | http://www.marife.org/sayilar.php? dmid=401, kış 2007

a.






diyalogsuz | 1. edebi eserler ve gösteri sanatlarında karşılıklı konuşma olmaksızın | Zaten iyi bir senaryo, önce, diyalogsuz, fotoğraf olarak düşünülür. Diyalog, çeşitli sesler, müzik... bu, fotoğrafla anlatımı güçlendirmelidir., | OKemal, Senaryo tekniği ve senaryoculuğumuzla ilgili notlar, 1963, 72, 2. | Sırtını hükümet otoritesine yaslayan sorumsuz ve umursamaz memurların, halkı her zaman hor gören bir yüksek zümre gururunun, karakol ve tutanak korkusunun, halkına ters düşen bir tek parti egemenliğinin diyalogsuz haksızlığıdır yaşanan., | Irgatların Öfkesi, 1971, 7 | On yedinci yüzyıl sonuna kadar Avrupalıyla Türk, dünyanın farklı alanlarında yaşadılar ve aralarındaki ilişki, savaşı sürdürmek, barış yapmak ve ticaretle sınırlıydı. Bu aslında basit bir diyalogsuz | bir aradalık meselesiydi, çünkü her iki taraf da-., | MArmağan, İstanbulArmağanı, C 4, 42

s.






diyaloji





"Atılgan'ın Aylak Adam Romanına Bahtinin Diyaloji Kuramı Eksenli Bir Yaklaşımı", https://www.yusufatilgan.com/bahtinin-diyaloji-kurami, 13.9.2018 "



diyaloji | söyleşimcilik | Bahtin'in roman kuramı ile ilgili olan diyaloji, heteroglossia ve polifoni kavramları özgün bir kullanıma sahip olduğu için Türkçe'ye farklı şekillerde çevrilmiştir. Örneğin diyaloji kavramı | söyleşimcilik olarak çevrilirken,heteroglossia kavramı ise genellikle | çok dillilik olarak çevrilmiştir. Bahtin roman kuramını oluştururken bir müzik terimi olan | çok seslilikten yararlanmış ve bu kavramı bir metafor olarak kullanmıştır. Bahtin için | ses dünyaya dair bir bakış açısını yansıttığı ve anlamsal bir konum belirttiği için çoğu kavramların ortak özelliği olarak karşımıza çıkar. Biz de bu ortak özellikten hareketle onun roman kavramlarından olan diyalojiye | çift seslilik heteroglossiaya ise | farklı seslilik gibi alternatif Türkçe karşılıklar sunduk., | Hasan Cuşa, (Tanıtım Bülteninden) Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam Romanına Bahtin'in Diyaloji Kuramı Eksenli Bir Yaklaşımı | https://www.yusufatilgan.com/bahtinin-diyaloji-kurami, 13.9.2018, Hasan Cuşa

a.






Diyaloji | söyleşimcilik. | Morin bu sürece diyaloji adını veriyor. / Dolayısıyla, karşımızda başrolü almanyanın üstlendiği, İngiltere ve Fransanın iki ayrı kutupta karakter oyunculuğu ile yetindikleri bir diyaloji oyunu var., | Hakan Arslan, Karar G, 28.6.2016 |Bahtin'in roman kuramı ile ilgili olan diyaloji, heteroglossia ve polifoni kavramları özgün bir kullanıma sahip olduğu için Türkçe'ye farklı şekillerde çevrilmiştir. Örneğin diyaloji kavramı | söyleşimcilik olarak çevrilirken,heteroglossia kavramı ise genellikle | çok dillilik olarak çevrilmiştir. Bahtin roman kuramını oluştururken bir müzik terimi olan | çok seslilikten yararlanmış ve bu kavramı bir metafor olarak kullanmıştır. Bahtin için | ses dünyaya dair bir bakış açısını yansıttığı ve anlamsal bir konum belirttiği için çoğu kavramların ortak özelliği olarak karşımıza çıkar. Biz de bu ortak özellikten hareketle onun roman kavramlarından olan diyalojiye | çift seslilik heteroglossiaya ise | farklı seslilik gibi alternatif Türkçe karşılıklar sunduk., | Hasan Cuşa, (Tanıtım Bülteninden) Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam Romanına Bahtin'in Diyaloji Kuramı Eksenli Bir Yaklaşımı | https://www.yusufatilgan.com/bahtinin-diyaloji-kurami, 13.09.2018, Hasan Cuşa

a.






Diyalojik | Her yazınsal metin, kendini kuşatan daha önceki metinlerin ortamına doğuyor., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, O metinlerle sürdürdüğü diyalojik ilişkilerle biçimleniyor, güdüm kurgusu da (text strategy) içerik, biçim ve biçem düzeylerinde sürüp giden bu gerilimli ilişkiler çerçevesinde netlik kazanıyor., | Sabahattin Ali/Ahmet Oktay, Kuyucaklı Yusuf, 5 | Köşem için seçtiğim 'Agora' isminin de ima ettiği gibi, hep diyalojik olmaya, diyalogu teşvik etmeye çalıştım., | YTaşkın, T, 17.11.2015

s.






diyaman sultan | Nakşibendilerin tekkesine / ve Diyaman Sultanın konağına gider / iki sıra akasyalar arasından / aşık yolunu şaşırdı gibi kıvrılan dik yokuş, | MG, İstanbulun gözleri mahmur, İstanbul 1994, 11(1. Bs 1990, 2. Bs. 1994), 127 |

s.






diyânet-perestâne | dine düşkünlük, dine bağlılık. | Sultan Hanımın arzû-yı diyânet-perestânesi (dine düşkünlüğü, bağlılığı) birçokları tarafından takdir ve tahsin edildi (güzel bulundu)., | K D, E Ülgen, 136

a.






Diyarbekirliler | Diyarbekirliler hakkında beslediğin güzel fikirlere hayran oldum. Bütün Diyarbekirliler namına teşekkürler..., | Cahit Sıtkı / A E Özyıldırım, 50 (1933)

a.






diyebilemez diyemez. | Kürşat Bey, öte yandan stoacı da olamaz; hele Seneca falan gibi, 'acı mı çekiyorsunuz, çekmediğinizi düşünün, tefekküre yatın, çekmezsiniz' diyebilemez., | LeventYılmaz, T, 14.12.2011








diyecek | söz | Ben de iyiyim. Bir diyeceğin var mı? , | CUçuk, CB, 39 | Diyecek yok | Monsieur Alain'in genç madamı pek sıhhatli bir hal aldı, maşallah. Sesi de pek yerinde hani! Öyle iyi konuşuyor ki, sesi komşulardan duyuluyormuş. Hiç diyecek yok sözüne..., | Colette, Dişi kedi, 1954, 39

a.




GTS-



diyegörmek /deyegörmek

b.f.



"Hak ehlini bulagör / Hayır dua alagör / Hüdaverdi diyegör / Akıbetin hayrola.", H Burkay, Hüdaverdi Divanı, 13"



diyem sandi. | Âlât-i harb ile üzerine yürüyüp hak nahak biat ettirdiler. Bu ahval Sultan Osman merhuma münakis olıcak Dilâver Paşa ile Darñssaade ağasını gönderdi. Bab-ı Hümayun'a geldiklerin kul gördüğü gibi kılıç üşürüp pare pare ettiler., | V M Kocatürk, Türk nesri antolojisi: Başlangıçtan bugüne kadar Türk edebiyatının nesir alanında yazılmış en güzel eserleri, 1962, 202








diyetisyen | Fr. diététicien. Diyet uzmanı, beslenme uzmanı, besibilimci. | ... İngilizcedeki | dietician sözcüğü Fransızca bir okunuşla (yanlış olarak) | diyetisyen söylemiyle yaygınlık kazanmıştır. Beslenme uzmanı anlamında yanlış bir söylemle dilimizde kullanılan | diyetisyen sözcüğüne karşılık olarak da besibilimci karşılığı önerilmektedir. Örnek: Aşırı ölçüde ..., S Sinanoğlu, ?T Saraç, ?E Özdemir, Batı kaynaklı sözcüklere karşılık bulma denemesi, 1972, C 2, 39

a.


fr.



diyetkolik | diyet müptelası, diyeti alışkanlık haline getiren kimse | [V]e kendilerine diyetlerden diyet beğenerek yaşarken işin içine kocalarını da sokan diyetkolikler var..., | TMeriç, RKitap, 3.7.2015 (18.8.2013, miii, EkşiS)

s.






Diyetsel | 200 arteriosklerozlu* hastanın 1 yıl aradan sonraki muayenesinin klinik sonuçları da diyetsel işlem gören her iki grup arasında hem kan serumunun lipid miktarı bakımından, hem de hastalığın gidişinin yönü ve ölüm oranı bakımından önemli hiç ..., | AtatürkÜ Ziraat Fakb ZiraatD, 1981, C 10, S 1-2, 298

s.






diyi | Halk ağzı diye. | -Babana da, sana da ulan gaç kere didim, şu tezekleri bu tarafa istifle diyi., | Hacıhasanoğlu, 1954, 107

z.






diyici | Pay-ı sultanum efendüm diyene yüz virme / katı çokdur diyici şimdi saña sultanum., | Vardarlı Râzî, 40, Sâdıkî'nin Osmanlı Şairleri Tezkiresi (İnceleme- Metin-Transkripsiyon), Ahmet Rauf Karhan

s.






diyine | halk ağzı diye. | Ve gene bilinir ki GÖTZEN dilimize TEKZEN diyine tercüme edilmiştir., | MSamiAdalı, 10.2.2013

z.






diyivermek | Seyit'imin derdi büyüktü ama, neydi? Bana neden diyivermiyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 46

bf.






diylem

a.
dinlenme.


"Geç Kırıkkele'den Elmedağı'ndan / Kayseri'den Erciyas'ın sağından / Bir diylem var gec Sivas'ın bağından / Orda da durmayın kalkın turnalar.", San, Hicranî, 143"



diyonize | İçindekiler: > %5 IPA, >%5 anyonik yüzey aktif madde, koruyucu esans ve diyonize su içerir., | Arden Kozmetik, Konya

s.






diyonizos | mit | Ne gürültücü Zevs, ne sarhoş Diyonizos, ne korkunç Moloh, ne suratsız ve intikamcı Yehova bize yar değildirler., | YKKaraosmanoğlu, EB, 32

a.






diyor ki tamam, bunlar benim diye bana sitem ediyorsunuz... Ben de diyorum ki tamam, alın gidin, ya da diyorum ki, | beytambal kalsın... Yani bana da kimseye de yaramasın... Beytambal, demek ki, miras kalıp hiçbir işe yaramayan mal mülk demek... Ama aynı zamanda her şeyimizin üstüne çöreklenebilecek olan bir lanet...Ulus Baker,








diz | dizini kırıp oturmak / dizini kırıp beklemekDizini kır otur sakin ol, bağırıp çağırma, itaat et anlamında öğüt sözü. | Kırıp dizini, kendisine ve çocuklarına şiddet uygulayan adamı beklemiyor artık kadın., | T Köseoğlu, T, 14.10.2011 | Mevcut sistemin yok saydığı, ötekileştirdiği hatta | kır dizini otur denen bir coğrafyada büyümüştü Başbakan., | T Köseoğlu, T, 10.2.2012 | diz verip kalkmakParkeleri bozuk, tenha caddede çamurlara bata çıka, arada diz verip kalkarak koşarlarken, arkalarındaki kalabalık kahkahalarla gülüyor, ehey çalıyorlardı., | Orhan Kemal, Sarhoşlar, 12 | Dize almakYani yorgunluktan büsbütün gevşemiş olan Veli'yi, meydanın bir köşesinde öyle bir dize aldı ki, zavallı Veli birkaç saniye içinde upuzun yere seriliverdi. ..., | Kırımer, 1967, 86

dey.a.






Dizaltı İnce dizaltı çorap. 15.2.2022








Dizayncı | dizayn yapan, tasarımcı. 31.7.203, tabeladan

a.






dizboyu

s.



"Nereye çevirsek başımızı / Alabildiğine hüzün / dizboyu karanlık", Ümit Yaşar, 66"



dizdirtmek | O pahalı gelirse cam kırığı dizdirtilsin., | HKıyafet, 1984, 8

f.




GTS-



dize getirilmişlik | Çok da | dize getirilmişik hissiyatı ortada görünmemektedir, her ne kadar o taraf da kendi ilüzyonun uygun korografiyi oynamakla cebelleşmekteyse de., | DGürpınar/İDalkuç, T, 24.1.2013

a.






dizeleştirmek

f.
mısralaştırmak.


"Herkesin yalnızlığı kendine, diyerek kendi yalnızlığını kendince dizeleştirse de, herkes kendi yalnızlığından bir şeyler bulabilir bu dizelerde... ", J Basse, C Çapan, CmKitap, 23.5.2019, 15 "



Dizeleştirmek | mısralaştırmak | Herkesin yalnızlığı kendine, diyerek kendi yalnızlığını kendince dizeleştirse de, herkes kendi yalnızlığından bir şeyler bulabilir bu dizelerde... | , | J Basse / C Çapan, CumKitap, 23.5.2019, 15

f.






dizemli

s.
ritmik. tartımlı, ritimli. 2. uyumlu, ahenkli.


"rythme, e. s. dizemli, *ritmli | uyumlu, *ahenkli", T Saraç, Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük: L-Z, 1976, 1165 | "ritmik: tartımlı, dizemli, tartımsal, dizemsel", TDK, Özleştirme Kılavuzu, 1978, 75 | "Du Bellay'nin yontusunun açılışında yaptığı konuşmada, bir düşünceyi olabildiğince az ve seçilmiş sözcüklerle, zor ve seçkin uyaklarla, dizemli olarak vermenin ince bir beğeni ve usta işi olduğunu söyler. Dizem: Dizem, eşit aralarla yinelenen vurgulamaların oluşturduğu uyumdur. Kitap yüksek sesle okunmak için yazılmaz gerekçesiyle özellikle görsel dizem yanlısı ... ", Türk dili, 1981, C 42, 91"



dizemli

s.
ritmik. ritimli.





dizey | matrix bkz. ayarlanmış ilgileşim dizeyi.

a.






dizgeci | sistemci. | Kürt edebiyatı/şiiri, bir söz ustasını, bir dil emekçisini, bir mısra dizgecisini kaybetti., | SYurtdaş, R, 19.8.2013

a.






dizgecikleme

a.
tokenleştirme, kilitleme.

tr. diz-ge-cik-le-me
"ayrıştırma işlemi için tokenize() (dizgecikle) yöntemi kullanılır: tokens= tokenizer.tokenize( text) Bir başka almaşık da kurallı dışavurumlar (regular expressions) ile ayrıştırma yapan RegexpTokenizer (Regular Expressions Tokenizer - Kurallı Dışavurumlar Dizgecikleyici) biçimindedir.", Önder teker, Derinlemesine Python AI Natural Language Processing, 2021, 17"



dizgeciklemek

f.
tokenleştirmek, kilitlemek.

tr. diz-ge-le-



dizgecikleyici

s.
dizgecikleyen, kilitleyen.

tr. diz-ge-cik-ye-y-i-ci
"ayrıştırma işlemi için tokenize() (dizgecikle) yöntemi kullanılır: tokens= tokenizer.tokenize( text) Bir başka almaşık da kurallı dışavurumlar (regular expressions) ile ayrıştırma yapan RegexpTokenizer (Regular Expressions Tokenizer - Kurallı Dışavurumlar Dizgecikleyici) biçimindedir.", Önder teker, Derinlemesine Python AI Natural Language Processing, 2021, 17"



dizgin etmek

dey.
saldırmak | at sürmek.


"Asala alçağı kudurdu azgın / İnsanlık üstüne ediyor dizgin.", Develili, 80"



dizgin etmek | Asala alçağı kudurdu azgın / İnsanlık üstüne ediyor dizgin., | Develili, 80








dizginsizce | ... sanayiini teşkilâtlandırmaya geniş mikyasta inkişaf etmesine sebep olması; bunların Step gövenlik geleneğine dayanan Mogol kredi ve kâğıt ve kumaş para sistemini Mogol feodalları ile birlikte suiistimal etmekte dizginsizce hareketleri; ..., | A Z V Togan, Umumi türk tarihine giriş, 1946, C 1, 431 | Kapitalistler daha ucuz olarak gördükleri 'kadın ve çocuk emeğini' dizginsizce sömürmeye başlamıştır., | Üniversitenin Sesi, 5.3.2019 ilan

z.






dizi I | dize, satır. | Bir şarkısının bir dizisi geçti aklımdan: 'Severim her güzeli senden eserdir diyerek'. // Oysa... 'Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler' dizisindeki kadar yakınsın bana... Nah şurada... Şuracıkta... Sol göğsümün ortasındasın sımsıcak..., Ş Belli, Bir Yangının, 63//70 | serial dizi filmin kısalmışı. sezon finali | Bir dizinin bir yayın dönemindeki gösterilen son bölümü. 1.9.2011

a.


ing.



dizici | 1. dizgici, mürettip. | 2. | dizi film yapıcısı. | Diziciler, kafaya göre takıl anlayışından ne zaman vazgeçecekler? , | Telesiyej, T, 15.9.2011

a.






diziciler

a.
dizi film yapımcıları

tr. diz-i-ci-ler
"Bu durum da ayrı dehşet eşler bir tarafa çocuğa allah yardım etsin. Bu arada Selen görgüzele Batmandan aylar sonra vahiy gelmiş:) ah Dilan vah Dilan durumunda, Umarım bunu ısrarla yapmaz. Neymiş bu Dilan diziciler bile kolları sıvamış.", @DilekAyta, 12.12.2023, X"



dizikolik | televizyon dizisi müptelası kimse | Dizikolik 28 Mayıs 2011 izle izle., | | http://www.diziizle.gen.tr/not/D

s.






dizileme | Türk dilini incelerken insan zekasının dilde başardığı büyük mucizeyi görürüz. Türkçe bir dilbilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile gerçek bir zevktir. Türlü dilbilgisel biçimlerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve eylem çekimi sistemindeki düzenlilik, bütün dil yapısındaki saydamlık ve de kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır. Türk dilindeki duygu ve düşüncenin en ince ayrımlarını belirtebilme, ses ve biçim öğelerini baştan sona dek düzenli bir sisteme göre birbiriyle bağdaştırıp dizileme gücü bize, insan zekâsının dilde yarattığı mucizeyi gösterir. Birçok dillerde bu gibi olaylar gözden perdelenmiştir; onlar çözülmez kayalar gibi karşımızda durur ve ancak dilcinin mikroskopuyla dil yapısındaki organik öğeler ortaya çıkarılır. Türk dilinde ise, her şey saydamdır, apaçıktır. Dilin iç ve dış yapısı, berrak kristal bir arı kovanı yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır, Ünlü Alman Filolog Friedrich Max Müller

a.






dizileşmek | Devam da ediyor: | Zevdamızı Taşlara Yazdım. Mahsun çeksin! Yukarsı kurtarmaz: Mahsun çeksin. Dizileşsin Star ekranlarında. Bu muhalif buram buram dayılaşma. Pardon, dayanışlaşma., | , | PMağden, T, 16.8.2011

f.






Dizili | kapısında / renk renk boncuklar dizili, / iki başında / kırmızı, beyaz hareli yuvarlak iki babafingo dikili / şirin bir dükkanı vardı. ., | H N Erer, HM, 1962, 59

s.






dizilim | Ve işte o zaman dejenere olmuş kuru referanslar dünyasında mesela diyelim ki Merkür, Mars ve Satürn bir daha sekiz yüz sene bu dizilimde olmayacakmış diye hem gidip bir şükür mumu yakar, üstüne mozoleye çelenk koyar, ardından da maksimum üç seçenekten oluşan arabesk menümüzden gönül kebabını seçer, yemek sonrası da birer bardak buz gibi kımız içer, yürek soğuturduk., | AyçaŞen, T, 31.8.2011 | Önce bir tesbit; egemenlik alanının bir tür paylaşımı olarak karşımıza çıkan alan dizilimi ile bu egemenlik alanlarının anayasası gibi, alan dizilimine hayat ve ruh veren sistem aynı şey değil., | AFIşık, T, 1.9.2011

a.






dizilimsel | ...sözcüklerin dizilimsel ilişkileri..., | AÜAÖFGenelbilimAraSınavı, 7.12.2014

s.






dizilişli

s.



"Yapraklar orta damara kadar tüy gibi dilimli, dilimlerin hiç olmazsa bir kısmı geniş / Yapraklar sarmal dizilişli basit tüysü dilimli... / ... dilimli, üçüzlü. 4 zählig: 4 dilimli, dördüzlü. Doppelt 3 zählig: Bileşik üç dilimli yaprakcıklı. Yaprak kenarı Ganzrandig: Düz kenarlı Knorpelrandig: Seyrek çıkıntılı kenarlı, katıca kenarlı. Gevimpert: Kirpikli. Gezähnt ... ", Ankara YZE D, 1947, S 17-18, 152?/153-252"



dizim dizim

s.
sıra sıra, saf saf.

tr.
"Altındağın küskün kalabalığı / Mamak yollarında dizim dizim işçiler", İlhan Geçer, 1986, 80"



dizin

a.
endeks.

tr. diz-i-n
"Bu kahırlı yolun deneyimler dizininde, ilk kez, 27 Mayıs 1960 devriminin kazanımlarından belki de en önemlisi olan 61 Anayasasında demokrasinin özüne ulaşıldığını ve kuvvetler ayırımına kuramsal ve kurumsal olarak yer verildiğini görmekteyiz.", A N Ölçen, 10 (1982, 2000)"



dizin | 1. dizi, dizim. | Hayat, / Bir ışık dizini, / Zamana asılıveren / Doğum-ölüm arası, / Doğum: cazip bir sır, / Ölüm: müthiş, anlaşılmaz, / Bir hikmet, / Hayat;-., | Reddy/İslam, 2000, 29 | 2. | İffet [tv dizisi] saymakla bitmez bir saçmalıklar dizini., | Telesiyej, T, 27.12.2011 | 3. | şiir | Öyle bir ülkede dünyaya geldin, / Koşunlar derliyen, dizinler yazan, / Padişahı ozan, çobanı ozan., | SBirkan, 5

a.






dizin dizin | Vatanlar vatanlar ille vatanlar / Yâre selam söylen ağaç satanlar / Ölmesin de dizin dizin sürünsün / Nazlı yârim seni ele satanlar., | Ö F Yaldızkaya, Her Yönüyle Emirdağ, [1986], 83 | O, bir tike ekmek için seni tüm ömrün boyu / Dizin dizin süründürür, dalga geçer, oynatır., | H Kerimli, Bu dünya bir değirmendir, Ahlat Taşı, 2019, */?

z.






Dizinlenmek | İndekslenmek, (kitabın) dizini yapılmak. | Yazık oldu Süleyman Efendiye başlıklı pırlantadan başlayarak | serbest vezin denilen Bolşevik ölçülü ve tabii söğüşlü, küfürlü şiirlere(!), devrik cümle denilen palikarya ağzıyla yazılmış nesir şaheserlerine(? ) kadar sıra sıra dizinlenen sanat harikaları, estetik seviyenin deniz seviyesinden kaç kilometre aşağıda olduğunu göstermektedir., | Atsız, 72 | Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi ilk sayısından (Mart 2012) itibaren ASOS Index, Index Copernicus ve NewJour Electronic Journals & Newsletters tarafından dizinlenmeye başlamıştır., | ErhanDurukan, 30.4.2012 eposta

f.






Dizlemek | 1. -i, halk ağzında Dize kadar batmak. 2. -i, halk ağzında Dizini kullanarak bastırmak. | Dizledi ayakladı hem ol taşı, | Firdevs-i Rumi, B Noyan, Manzum Hacıbektaş Veli Vilayetnamesi, 1986, 125 | Çıktım Kozan'ın dağına / Karı dizleyi dizleyi / Yarelerim göz göz oldu / Cerrah gözleyi gözleyi, Karacaoğlan

f.






dizlik –ği | Cepte yüzlük yok, kıçta dizlik yok., T F Erdun, 14 | Bahçelerindeki ağaçların altında kuru otlarla örttükleri elmaları sepetlere doldururlarken son bir defa dizlikleri ile parlatıyorlardı., | BTSalihoğlu, 2014, 104

a.






dizme (tütün dizme) | Parmaklarını tütünün çevresinde dolaştırarak, ermiş yaprakları bir bir kırmaya başladılar. Her kökte dört-beş olgun yaprak buluyorlardı. Sağ elleriyle topladıkları yaprakları sol ellerine aktarıp düzgün bir demet olarak biriktiriyorlardı. Bu demet ne denli düzgün olursa evde dizme işi de o denli kolay olurdu., Naciye Poyraz, 1979, 11

a.






Dizüstü bilgisayarı | Dizüstü bilgisayarından sevdiği bir diziyi açıp, yaz bahçesinde kahvesini yudumlarken, uzun zamandır ilk kez kendisiyle baş başa olmanın tadını çıkardı., | Kazancıoğlu, 31

a.






dj | Kısaltma oku. dijey | Uzun tartışmalardan sonra genç subaylardan birinin vatan için özveride bulunup dj olmaya ikna edilmesine karar veriliyor., | YOğur, T, 22.3.10

a.


ing.



djli | Luccanın arada bir cumartesi yaptığı, djli akşamüstü partilerine uğra., | OBaştürk, Hr, 7.1.2018

s.






DM | İng. Direct message: doğrudan ileti. | Ama işte ukala ben, beni geri takip etmediğinden DM'den yürüyemedim kendime. Onay Durgun, T.Etraf, 19.4.2014

a.


ing.



DNA | İng. DNA testi | Madde 4 – (1) Bu Tebliğde geçen; a) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, b) DNA testi: Sperma üretimi yapılacak / yapılan damızlık hayvanın Bakanlığın yetkili kıldığı laboratuvarda DNA profilinin belirlendiği işlemi,, | Dondurulmuş Spermadan Numune Alma Esasları Hk Tebliğ, 18.12.2013 DNAsında olmak genlerinde olmak | Laiklik DNAmızda var!, | | http://hafif.org/yazi/laiklik-dna-mizda-var/, 23.9.2007, 1.5.2014de g

kıs.a.


ing.



DNS | bilg. İng. | DNS'ler, VPN'ler, modem restart'ları, botlar, tunnel'lar, shield'ler..., | OnayDurgun, T.Etraf, 19.4.2014

kıs.a.


ing.



dobak –ğı | 1. başında tüy olmayan kuş; Başı açık, çıplak; saçsız baş. 2. kesik: dobak minare yıkıldı. Dalları kesilmiş ağaç, direk, tomruk, kütük, kök. Kısa boylu, tıknaz (kimse). | 20. domalan Anadolu Türkçesinde domalan 'toprak içinde yetişen bir çeşit mantar' olarak kullanılır. Bu bakımdan domalana yer ... Bu türev 'boynuzsuz' anlamına da gelir: dobak keçi 'boynuzsuz keçi'. Bu türevin dombak biçimi de ..., | Türk dili araştırmaları belleten, 1978, 14 | 3. Tamam, bütün: Sizin hesap dobak onbeş lira tuttu. 4. İşte, orada anlamında kullanılır. | Dobak Pehlivan, | Hasan Yılmaz, 2020 (kitap adı)

s.






doberman | Köpeğinin yüzü dobermana dönüşüyor., | NGenç, isenç, 123

a.






Dobi I | ağaçlardan erik çalan çocukların biraz büyükçe olan eriklere verdikleri isim... kabaca sırtaran *, dediğim dedik, kavgaya gürültüye meyilli anlamına gelen sıfat. bir rivayete göre | topunun karadeniz aksanıyla söylenişi olmakla dobi hasan'a lakap olmuş kelime. 2. Gayri müslim olan çocuklara verilen ad. 3. Şişman, kilolu 4. Karlı yerlerde bulunan, başında sivri bir tüyü olan, kül renkli bir kuş. | Orada her 'dobi'nin kendi taşı bulunur. İlk defasında cehalet bu ya, adam bohçayı bağlayınca bir kalıp sabun verdim. Hakaretle sabunu attı. Bunlara saplı süpürge gelmediği gibi sabun da gelmemiş. Bana merak oldu., | N Berkes, Asya mektupları, 1976, 48

a.






Dobi II | Az. Tr. Çizgili ceket.

a.






Dobişko | şişman. | ... dev anası gibi, koltuklara sığmayan, şişko, dobişko bir yaratık olduğunu düşünebiliyor musunuz? ... Sülün Hanım diye ona seslenmek, ne ayıp... Salon komünisti bir arkadaşım var. Her şeyi özenti olduğu için, oğluna | Eylem ismini koymuştu... Eylem şimdi büyüdü , kazık ..., Rauf Tamer, Pazar kahvesi: bir kaç resim bir kaç isim, 1988, 236

a.






docka | Bir tür ağır silah? doçka. İlk prototip 1930' da Degtyarev adlı tasarımcıca yapılmış Sovyet yapımı uçaksavar makineli tüfek. Aynı anlamda Dshk da kullanılır. | Bir gün sonra uçakların iki sorti yaparak susturduğu dockalar ifadesinden çatışmanın ertesi günü öğlen saatlerine kadar devam ettiği sonucunu mu çıkarmalıyız? , | T, 22.08.2010

a.






dockalı/doçkalı | doçka taşıyan kimse | Son dakika haberi: Çatışma çıktı... Doçkalı PKK'lı vuruldu!, | hürriyet, 31.8.2016

s.






Doç | it. Bk. Duçe.

a.






doççu | Doççu Zafer, | Eski Edirne asfaltında tabela, 19.11.2018

s.






doçka

a.
kanka: kan kardeşinden örneksenerek doçentlik kardeşi: doç-ka. Aynı günde doçentlik payesini alanlar.


"Ömür hoca benim doçkamdır kanka vezninde aynı ğün doçent olduk.", M F Köksal, 24.04.2024"



Dodah | dudak. | Seni yaradan Allaha gurban olam / Yanah alma gibi, dodohlar giraz / Kuluncum duttu Gülocan / Ovsana biraz., | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 10

a.






dodo | (Latince Didus cucullatus) Yağmurkuşları takımının Dodogiller familyasından kuş türü. Kuğudan biraz büyük, hantal gövdesi koyu gri renkte tüylerle kaplı, kuyruğu ise kıvrımlı ve püsküllü tüylerden oluşmaktadır. Küçük, sarımsı beyaz renkteki kanatları uçmaya elverişli değildir. Büyük, boynuz biçimindeki gagasının ucu kıvrık olup başında tüy bulunmazdı. Yere yaptığı yuvasına tek yumurta bırakırdı, insanlardan kaçmadığı ve çok yavaş hareket ettiği için denizcilerin taze et kaynağıydı. Hızla avlanılmaları ve adalara getirilen domuzların yumurtalarına zarar vermesi sonucu suyu tükendi. 17. yüzyıla kadar Moritius ve Réunion adalarında yaşayan dodoların günümüzde Avrupada birkaç müzede iskeleti ya da yapma modelleri vardır. | Müjde Ar NTV'deki 'Dört Dodo Kadın' programında filan, yalnızca belden aşağı mevzulara sardırarak hem manşetletti habire kendini, hem de inanılmaz ölçüde ona ithaf ettiğimiz değerlerden / sevgiden / sempatiden eksiltti., | PMağden, T, 27.11.2011

a.






doğa

a.
1. tabiat. 2. tabiat, huy.

tr. doğ-a
"Doğaldır ki, bu yaptıklarıyla sahibini ele verebileceğinin bilincinde değildi | hayvan olarak kendi doğasına düşeni yapıyordu o.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 90"



doğa | yeni. | doğayla özdeş | Doğayla özdeş hükümet lazım / Doğayla Özdeş / Ana başlık niyetine kullandığımız bu iki kelime 'milli meslek' haline getirdiğimiz ticari haydutluğun sihirli sözcükleridir. Bir ürün için 'doğayla özdeş' dendimi akan sular durur. SDuman, Hür, 20.8.2015

a.






doğabilimci

a.



"... doğabilimci Carl Vogt (1817-1895), Fransız doktoru ve düşünürü Pierre Cabanis (1757-1808), Alman fizyoloji bilgini ve düşünürü Jacob Moleschott (1822-1893) ve Büchner'dir. Yanlış ve zararlı bir özdekçilik anlayışıdır ... ", O Hançerlioğu, Felsefe ansiklopedisi: kavramlar ve akımlar, 1977, C 3, 182"



Doğaca | doğa gibi. | Gelin siz de bir şey ekleyin bu işe / Ölçülmüş biçilmiş düzene doğaca / Zorlayıverin usunuzu yokuşa / Bir tuğla koyun bu yapıya insanca., | S K Aksal, Doğa dedi ki, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 140

s.






doğacı | doğacılık yanlısı olan, natürist | +Öneri: Doğacıyız Gourmet-Cihangir/İstanbul, | RTartıcı, T, 14.2.2016

s.




GTS+



doğaçlamak | ben bir hüznü doğaçlıyorum kuytuda bir yerde, | HasanTemiz, Cazkedisi3,

f.






doğal | türk doğ- +a+l tabii, fıtri. | T?bi?tin doğal odu / Ür?yimd? yanan odu / ?hrim?ni yaxan odu / Paylaşmağa h?v?sim var., | ŞükürMemmedov, 6.7.2011 facebook ile. doğal ki tabii ki | Annem benimle aynı görüşte değil doğal ki, anneme göre arkadaşlarımın içinde en zekisi ve sevimlisi Mıstık./Tembel tembel kumsalda yatan ya da çay içen turistler ayaklarına gelen telefondan bol bol yararlanmışlar doğal ki..., | İpşiroğlu, 115/116

s.






Doğal seçilim | Bakın bu doğal seçilimdir. bu salgın tam twitter'in dişine göre bir krizdir. twitter bireyi bu akılla hepsinden uzun yaşar, rip instagirl rip facebooker, | Abdulhamit Kırmızı, 16.3.2020, twitter

a.






doğalcı | doğalcılık yanlısı olan, natüralist | +...ve 'Doğalcı Okul' yazarlarının yapıtlarını büyük bir zevkle okumuş, filozof G. V. Hegel'in (1770-1831) ve L. | Feuerbach'ın (1804-1872) sosyalist ütopist öğretisi ile tanışmıştır., | PTuran, İzafi, Aralık-Ocak 2012-2013, 87

s.a.




GTS+



doğalcılık -ğı | [B]ahçelerde ve kiliselerde uygulamaya çalıştığı ana konsept hep organik doğalcılık olmuş., | Telesiyej, T, 9.7.2012

a.






doğallaşıvermek | Birden bire tabii birr hal almak | İlginçtir, böyle gündüz gündüz açık bir pencerenin önünde bir kadına sarılan adamı Türk sanmış, dehşetli öfkelenmişti, ama adamın Amerikalı olduğunu anlayınca da, her şey birden doğallaşıvermişti., | DCeyhun, 86

bf.






doğallaşmak | doğal hale gelmek, tabiileşmek | Bir şeyin | gelenek haline gelmesi, | onun doğallaşmasıdır, | ezelden beri böyle olduğunun sanılması ve hattâ, daha kötüsü, bundan başka türlü olamayacağı inancının yerleşmesidir. | , | MBelge, T, 3.2.2012

f.






doğallaştırma | Dediğimiz gibi, bir çok mitosta insanı doğallaştırma, insanları birbirlerine yaklaştırma işlevi var. Mitologyalara çağdaş yaklaşım ise, ilkel toplumların sanıldığınca ilkel olmadığını göstermektedir., | Nesin vakfı edebiyat yıllığı, 1980, 265

a.






doğallaştırmak | Uykusu Kaçan Kral' tam da bu noktalarda yardıma koşarak özür dilemeyi külfet olmaktan çıkarıp doğallaştırıyor., | DYılmaz, HRKitapSanat, 26.5.2017

f.






Doğallıkla | Doğallıkla, bütün bu olanların hep uzaktan olduğunu yinelememe gerek yok elbette., | H Yavuz, Toarmina, 9

z.






doğan güne sen doğma ben doğayım | Güzel de söz mü... Genç kız sanki doğan güne, 'Sen doğma da ben doğayım. diyordu, öylesine güzeldi., | T Yücel, AM, 1964, 42








doğan I | Türkmence kardeş. | [G]ül, | Kadirli doğanım devlet başkanı olarak selamladığı Türkmen lidere ilişkin şöyle konuştu., | Takvim, 2.3.2012

a.






Doğan II | yerel. Akçaabat. | Rivayete göre bel doğanını, çağın icadı olarak Akçaabatlı Ahmetcan ağa keşfetmişti... benım bilduğum yamka idi o... bel doğanı, belin elle tutulan yeri:), | S Kuruçelik, facebook, 10.4.2023

a.






doğanlık –ğı | doğan olma, doğana has nitelik burada kahramanlık; yırtıcılık. | Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık., | Atsız, | Kahramanlık, ?

a.






doğasever | doğayı seven, onun kirlenmesina, doğal güzelliklerin yok edilmesine karşı çıkan (kimse). | ... doğasever Ceyhun Atuf gerçek bir yurt ozanı, yazarıdır. Artık neden bizimle değil o? Çok yakın bir uğraş arkadaşının dediği gibi, | alışkanlığından dolayı. Evet, çok çalışma alışkanlığından kurtulamadığı için., | Türk dili, 1978, C 37, 291 | ... doğasever ahbapla, pazar günü bir Kanlıca gezisi yapmayı düşünmüşler. Belki bilirsiniz, Kanlıca'nın yoğurdu eskiden beri pek ünlüydü. Oraya yoğurt yemeğe gidecek, sonra, yöredeki doğa güzellikleri içinde gezecektik., | H İ Dinamo, İkinci Dünya Savaşı'ndan edebiyat anıları, 1984, 67 | Dağın bazı bölümlerinde yoğun bir şekilde bulunan ıhlamur ağaçlarının koyu gölgesinde ve rengarenk bahar çiçekleri arasında yürüyen doğaseverler zirvedeki Kartalkaya noktasından Marmara adasını ve civar yerleşim yerlerini görmenin keyfini çıkarıp, akşamüstü saatlerinde Uçmakdere köyüne indiler., | 3.5.2016, GündemSaros, 8

s.






doğasızlaştırma | Bu yasa, doğasızlaştırma, nehirsizleştirme, ormansızlaştırma ve insansızlaştırma politikasının –şimdilik- son halkasını oluşturuyor., | PCengiz, T, 20.5.2012

a.






doğaüstü | Sanki olağanüstü, ya da doğaüstü bir olayla karşı karşıyaydı., | DCeyhun, 84 | +Öykünün en önemli vurgusu ise, 'Frankenstein'da hayat bulan, insanoğlunun en eski rüyalarından, bilimsel ya da doğaüstü güçler yardımıyla kimi bedenlere ruh katmak meselesi., | UğurVardan, HürCmrts, 3.9.2016

a.




GTS+



doğdurmak | Tanrının devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm., | Atsız, Türk edebiyatı tarihi, 1943, ?

f.






doğma | Onlar yaşatılmayı hak ederler onların yaşamalarının destekçisi olmak benim doğma değerim kadar boynumun borcudur., | YKalafat, 8.7.2013 e-posta | Kurban olduğum allahım bu bizim yeğene öyle bir akıl vermiş, hem de sonradan sokma değil, anadan doğma bir akıl..., | ANesin, ŞAvrupa, 132

a.






doğma büyüme | 1. Doğduğundan beri. | Padişahın kızı değil de doğma büyüme cambazdı sanki, sanki anasından cambaz doğmuştu. Öyle candan, öyle güzel takla atıyordu!, | T Yücel, AM, 1964, 54 | 2. | Başlangıçtan beri. | Doğma büyüme Caddebostanlı bir insana bunu nasıl anlatmalı ki şimdi? , Necdet Şen, 02.09.2009

z.






Doğmalık –ğı | Arterio-venöz şantlar doğmalık ve edinsel olurlar. Doğmalık olanlar nadirdir ve en çok 4 şekilde görülürler., AÜ 1975, C 318, 669

a.






doğmamış | Okuyunca göreceksiniz, Cemal Süreya sürekli bir kız çocuğu özlemindedir. bu doğmamış kızının adını da koymuştur: Elif Zeyno., E Öz / Cemal Süreya, Onüç günün mektupları, 2.bs., 2000 (ilk bs. 1990), 11

s.






doğrama tahtası | mutfak tahtası | Soğan veya sebzeyi doğrama tabağına ya da doğrama tahtasının üzerine koyun., | Evoks doğrayıcı bilgisi, 15.7.2021+

a.






doğramaç -cı | Oturduk bir gerpelidin dibine / Sıcağında Haziranın / Yanında suvan erkeği / çaldık kaşığı ayran doğramacına., | Orhun Oğuzkan, Çağrı, Yelken D, S 141, kas 1968, 29

a.






Doğratmak | Yarine ağlayan yar dinlemedin / Yari de doğrattın deli süngüne., | Otaman, 12 1919

f.






doğrayıcı | meyve ve sebze doğrayacağı. | Pratik doğrayıcı, | Tedi, 30.4.2013 | Beş-altı dal fesleğeni mutfak doğrayıcısında iki tur çekin., | R Birgül, HrCmrts, 8.7.2017, 12 | EVOKS soğan/sebze doğrayıcı / Soğan veya sebzeyi doğrama tabağına ya da doğrama tahtasının üzerine koyun. Üstteki düğmeye avucunuzla aşağıya doğru bastırın. Kuvvetli bastıkça daha ince kıyılacaktır. / Aleti temizlemek için doğrayıcının alt kısmını ve bıçağın koruyucusunu çıkarın. / Aşındırıcı temizleyici kullanmayın., | Evoks doğrayıcı bilgisi, 15.7.2021+

a.






doğru | doğruca, hiçbir yere sapmadan | Atlanıp doğru Maksut Bey'in elliğine geldiler., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 77/80

z.






doğruca





"Ha! Efendilerimiz bazı varakalar matbaaya gönderilmeyip öteye beriye bırakılıyor. Sonra elimize geçmediğinden ve isimleri risaleye yazılamadığından tekdir olunuyoruz. Bir daha bu tekdire müstahak olmamaklığımız için varakaların doğruca matbaaya gönderilmesini suret-i mahsusada rica ve istirham ederiz.", Çocuklara Kıraat, 1882 Sinan Çuluk, Biz kaba Türkçe severiz, 6.3.2024, facebook"



doğruca | 1. Z.1. Hiçbir yöne sapmadan, dolaylı olmayarak, dolaşmayarak... | Hemen evine gelmiş. Akülke hükümdarının sarayı bile yokmuş. Doğruca evin ambarına inmiş., | H Dilibal, 12 | Âşıkların ahı deler mermeri / Eğer gözlerinden yaş indirirse / O zaman titrer çarkın çemberi / Doğruca Allaha baş indirirse., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 165 | 2. | doğrudan doğruya. | Paketlerle doğruca benim odama çıktık., | G Alagöz, 1979, 115 | Bütün şiirimizi, Shakespeare'i, Goethe'yi, Homeros'u / Yitirmeyi bırakalım bir yana / Bunun kastı doğruca cana, H İ Dinamo, Yelken D, S 141, kas 1968, 8

z.






doğrucası | doğrusu. | Kendi de bağlamazdı atın yerine eşşeği doğrucası., | O Kemal, HÇ, 28 | (... Hurufilerin tabirince Fadl'ın, 'zuhur ve buruzundan', tevil bilgisine sahip olup o bilgiyi yayacağından haber verdiğini, doğrucası Fadl'ı bu yola sevkettiğini alamaktayız., | A Gölpınarlı, 6

z.






doğrucasına | Her zaman ve her yerde böyle doğrucasına şahadet ederim. | , | SErişen, Şinasi, 25

z.






Doğruculuk –ğu | Bütün doğruculuğumla, felsefeci olmayı denediğimi, ama felsefeciliği başaramayınca romancı olmaya karar verdiğimi anlatacağım ona., | H Yavuz, Toarmina, 83

a.






doğrudan doğruyalık -ğı | doğrudan olma hali. | Duruşmanın doğrudan doğruyalığı ve sözlülük ilkesi bunun gereğidir., | S Ceylan, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanıklık Bağlamında Çapraz Sorgu, ?

a.






doğrudanlık –ğı | Söyleyişte doğrudanlık, iletişimin ana ilkesi olduğu gibi, her türlü yazınsal yaratıyı da değerli kılan bir erdemdir. Bunu, W. Shakespeare, Hamlet'te ne güzel belirler:, | E Özdemir, Dil ve yazar, 1973, 137 | Bu öyküsünde yazar, sorunu büyük bir doğrudanlık ve saflıkla ortaya koyuyor. Louvre'da yangın çıkmıştır; acaba neyi kurtarmalı? Jacond'u mu, yoksa o sırada orada bulunan bir zenci çocuğu mu? , | Sovyet türkologlarının Türk edebiyatı incelemeleri, 1980, 102 | doğrudanlık | Sosyal medya dehşet bir | doğrudanlık ve iletişim özgürlüğü sağlıyor., | ŞÇarşancaklı, 21.6.2013 | Tayyip Bey'in söylemleri haklı, doğru da olsa üslubundaki sertlik ve doğrudanlık bu algıya malzeme sağlıyor olabilir diye düşünüyorum; daha önce (2003'lerden bu yana) değişik vesilelerle buna dikkat çekmiştim., | EAyyıldız, 28.9.2016 rindan | | Buyrukçu, kuşağı edebiyatçıları arasında | mareşalliğini ilan ettikten sonra kalanları kabiliyetlerine ve ortaya koydukları eserlerin niteliğine göre terfi ettirir. Yine de, bu nüktedan tutumda tatlı bir rekabetin kaçınılmazlığı ölçüsünde centilmenlik ve yüz yüze ilişkinin olmazsa olmazlarından doğrudanlıktan taviz verilmez., | E H Karaduman, Kuzgun'un Yeri'nde Bir Gece: Muzaffer Buyrukçu'nun Dilindeki Dünya, Parşömen, 19.08.2024

a.




GTS-



Doğrulamak | Söylediklerinin doğruluğunu ispat için de almış olduğu 100.000 frankı Komiteye teslim etmişti. Temsilci Basire de, onun ifadesini doğruladı., P Gaxotte, Fransız İhtilali Tarihi, 1961, 278

f.






Doğrulanabilirlik –ği | Sınırlı doğrulanabilirlik ya da yanıltılabilirlik içinde bulunan bu tür söylevlere örnekler iktisat ve siyaset bilimlerinde bulunabilir., | TDOAİE Amme İdaresi D, 1972, C 5, 9

a.






doğrulaştırma | doğrulama; teyid etme | Şu anda duyduğum his nedir, adlandırmadan sadece bakmak, dinlemek; onu değiştirmeye, doğrulaştırmaya çalışmadan., | AyçaŞen, T, 23.11.2011

a.






doğrulatmak | Rahmetli Durmuş Hocaoğlu'nun antik Mısır kitabelerinden aktardığı | şeytan konuşmaya başlayınca dua, niyaz ve müzakere kâr etmez, onunla artık sadece taş ve kılıçla konuşulmalı hikmeti kendini bir defa daha doğrulatmıştır., | H Saygılı, Afrin Harekatının Gösterdikleri, Ordaf, 5.2.2018

f.






doğrulayıcı

s.
doğrulayan.


"... Faruk Turhan, Zap suyu çevrelerindeki köylülerin çilelerini 'Anayaso' şiirini doğrulayıcı bir şekilde aksettiriyordu.", Ş Belli/Yalçınkaya, 4 | "İki faktörlü kimlik doğrulaması üçüncü taraf kimlik doğrulayıcıyla ayarla", Gmail, 23.1.2022"



Doğrulmak | Böyle zamanlarda Naci, bir-iki şişe şarap içti mi, kendisine biraz gelirdi. Hemen, meyhaneci Kasım'a doğruldu., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 27

f.






doğrultmak | Tam bu sırada, duvarın köşesinden bir kikirdeme, gülüşme duyuldu. Başlarını doğrultup baktılar: Mehmet Çavuşun kızlarıydı kikirdeyenler., Naciye Poyraz, 1979, 40

f.






Doğrultulu | Burası askeri bir garnizon bölgesi. Bozdağ Milli Parkı, Altınekin ilçesinden Karatay sınırlarına kadar devam eden kuzey-güney doğrultulu bir saha. Biz burada 6 yıl boyunca bir yüzey araştırması yürüttük. Bu çalışmalar sırasında bizim için en önemli göstergelerden birisi buranın bir askeri garnizon hattının olması. ilker ışık, | https://haber.gdh.digital/konyada-turk-adinin-gectigi-yazit-bulundu, 3.9.2022

s.






doğrulu | doğrusu olan. | Sağlamca olan ise Doğruluk / Doğrulu adına söylenmelidir. / Ve riya sadece riyadır., | Reddy/İslam, 2000, 55 | Tek doğrulu zorunluluktan değil esneklikten söz ediyorum., | MUtkucu, T, 5.11.2013 | | Newton fiziğinin etkisi ile yerleşen ortak algı, deneyci ve pozitivist gerçeklik anlayışı modernizmin temellerini oluşturur (Tek 4), ama modernizmin nedensellik ve pozitivist anlayışı Quantum fiziği ile sarsılmış, sonrasında ise Einstein'ın Görecelik Kuramı ve Heisenberg'in Belirsizlik Kuramı ile tek doğrulu bilginin yanlışlığı ispat edilmiştir. Böylelikle modern bilgi anlayışı yerini postmodern bilgiye bırakmıştır., | B Sinem Atılgan, Postmodernist bir anlatı: Taormina, 13.1.2017, | https://bsinematilgan.wordpress.com/2017/01/13/merhaba-dunya/, 20.6.2019

s.






doğruluş | doğrulma işi. | İşte gene ezan gene ikindi / Nasıl olsa bitmiyor yazdan kalma savruluşu bu çatı katının / Bir doğruluş arifesi / fareler ve toynaklarla / eşlik ediyor bana bu külçe., | Dilara Ayşe Akdeniz, Mavi Yeşil, S 116, Mart-Nisan 2019,13

a.






doğruluvermek | Bir an, yalnız bir an, bu kelimeler bir şey ifade etmedi Warburton için. Sonra birden doğruluverdi. Uşağa baktı, dikkat kesilmişti., S Maugham, 1959, 58 | Birden doğruluverdi. 23k. | Ben az önce köpeği görmüştüm dedi. göründüğü bir kemiği çıkarmaya çalışıyordu. Nah şu yanındaydı. | , | İzgü, Güldüren u, 1983, 27

bf.






doğruluvermek | Haydıyın, öğleyin eve dönünce çok uyursunuz. Hele doğruluverin bir. Açıverin gözlerinizi bakayım... / Çevrede de kimsecikler yoktu. Ot yolaraktan kıyıladım şöyle. Ondan epeyce uzaklaştığımı sanıp da çuvalı sırtlamak için doğruluverdiğimde, Emin pat diye önüme dikilmesin mi? , Naciye Poyraz, 1979, 2/38

b.f.






doğrusallık -ğı | Buna aykırı düşen hususlar da olabilir. Burada doğrusallık temel olarak ele alındığı için , işlemlerin bu kavramlar içinde yürütülmesi zorunludur . Metodların kullanılmasına ait teamül genellikle doğrusallık üzerinedir ( bazen doğrusal olarak kabul ediliyor - zimmen ) ., Ormancılık Araştırma Enstitüsü D, 1966, S 23-32, 58

a.






doğu perinçekvari | Ancak hakkını teslim etmeliyim ki, teröre karşı kelle koltukta savaşmanın gerginliği içinde olmasına rağmen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Doğu Perinçek vari (sic) bir zihniyet sergilemedi., | Lütfü Oflaz, StarG, 22.6.2017

s.






Doğugil | doğu usulü, doğu tarzı. | Batıgil demokrasinin ve hukukun Doğugil serüveninden kesitler: adıyla siyasallaşan bir dava : Ergenekon, | Sami Selçuk, Truva, 2009

s.






doğulmak | Dünyaya gelmek. | 6 Mayısta doğulup 25 Mayısta ölünür mü? , | M Altan, S, 29.5.2011

f.






doğulu | Türkiyenin doğu bölgesine ait. | Doğulu bir köy alev alev yanıyordu / Mum ışığı gaz lambası ve ceviz ağacının çırası, | Alper Özbek, 116

s.






doğululaştırmak | Yine de Edward Said'in Batı'nın doğuyu | Doğululaştırırken onu incelenmesi ve keşfedilmesi gereken bir nesneye çevirmiş olması tespiti hâlâ pek çok alanda açıklayıcı. Özellikle de Türkiye'deki entelektüel ortamı anlamaya çalışırken.,YOğur, TürkiyeG, 20.7.2015

f.






doğum borçlanması | huk.Doğum borçlanması yapabilir miyim? , | KorkusuzG, 5.8.2015

b.a.






doğum günü | bir insanın doğduğu gün doğum günü partisi/kutlaması | doğum günü münasebetiyle yapılan pastalı kutlama | Öğretmen tahtaya, 'Doğum günün kutlu olsun, Fındık!' yazdı, | Fare Fındık'ın Doğum Günü, J/JGuion, çev. GÖzkök, İstanbul 2010, 9

a.






doğumcu | ayn m. kadın doğumcu. Kadın hastalıkları ve doğum ihtisası uzmanı, hekimi. | Bernard da doğumcu olmak zorunda kaldı. Müşterek sosyal hizmetimizin iyi sonuçlar vermesi de bilhassa benim fitiziyolog olmam ve onun doğumcu olması sayesinde mümkünleşti., H Dilevurgun, Sosyal Ijiyen, 1947, 516






GTS-



doğumhane | doğumevi | +Başta da zikredildiği gibi mutad olanın aksine hayatı mezarlıkta başlamış, doğumhanede sona ermiştir., | Cafcaf, Bahar2013/54, 16

a.




GTS+



doğumlu | 1953 doğumlu / Arif oğlu / Hacı Bayram / Yine böyle bir bayram günü / Gelmişti dünyaya. / Gelmez olaydı., | Ş Belli, Ağa kapısı, 76

s.






doğumsal | Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri., | AvrupaŞafakHastanesi, 20.4.2012

s.






doğuracak | bebek, uşak, çocuk. | Rüya öyle ciddi bir şeydir ki, tabir ilmi öyle büyük bir ilimdir ki, ehli bulunduğu takdirde yanına alacağın adamdan, evleneceğin kadından, doğuracağından bütün hayatınla ilgili her konuyu çözebilirsin., | AMÜnlü, VahdetG, 29.1.2015, | http://t24.com.tr/haber/cubbeli-ahmet-hoca-ruya-tabiri-islama-uygun-ancak-yorumu-sessiz-okuyun-tabirlerden-en-iyisini-secin,285370, 11.7.2016g

a.






doğurgu | ortaya çıkan sonuç. | doğurgu. ortaya çıkan sonuç, zubdeialem 14.03.2014 00:55, EkşiS | İngilizce ya da eski karşılıklariyle burada veriyoruz. Denence (hipotez) - dirik (dinamik) - doğurgu (implication) - duruk (static) - etkileşim (interaction) - iletişim (communication) - işe - vuruk (operational) - kubaşma (cooperation) ön-kanı (presumption) örüntü (pattern) - sayıltı (assumption) - yedmek ..., S Ertürk, Diktacı tutum ve demokrasi, 1969, 6 | ... doğurgusu olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin yapısına ilişkin açıklamalarını sürdürelim. Fındıkoğlu, üçlü bir sınıf kuramı oluşturmuştur. Fındıkoğlu, II . Dünya Savaşı'ndan sonra bütün dünyanın yeni bir ' toplum ehramı ' ile ..., Emre Kongar, Türk toplumbilimcileri, 1982, C 2, 132

a.






Doğurma | Herhangi bir kaide veyahut âdet bir ihtiyacın doğurmasıdır., | Ağaoğlu A, | Tarihte sosyal inkişaf, Kültür haftası, 1933*, ? , 337

a.






doğurmak –i | Nsz. | 1. Yavru dünyaya getirmek; vermek, doğum yapmak. 2. Nsz. Mec. Ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak. | Seni kim (kimler) doğurdu kalıp söz. Çok güzel bir kıza/kadına hayranlık ifade eden bir kalıp söz. | Kıraathanede, yerlerinden kalkıp şuh İris Amir'e eliyle öpücük gönderenlerin, 'Ohu yavrum! Ohu pilicim! Seni kim doğurdu! diye nida edenlerin, iki parmaklarını ağızlarına götürüp hayranlık ıslıkları çalanların sebebiyet verdiği hercümerci fırsat bilen Efendimiz derhal oradan sıvıştı., | İ O Anar, GK, 146 | Silifkenin yoğurdu / Seni kimler doğurdu? /Seni doğuran ana / Bal ilen mi yoğurdu? , | halk türküsü

f. mec.






doğurucu | yeni fikirler ortaya koyan, üretken, yaratıcı; doğurgan, çok doğuran | Deniz uzaktan deniz / yakından doğurucu / çıtırçıtır açılır / uzanır yüz bin ağız, | NBüyüm, 1968, 21

s.




GTS++



doğurur | Garanti belgesi... Adama garanti belgeli gideceğim ya, dişli, çocuk doğurur, hiç bozulmaz hep çalışır diye..., | Mİzgü, 77








doğuşkan | chopin - nocturne for violin and piano... kemandaki tutku içiniz[i] sarsar. Pi[y]anonun her vuruşunun doğuşkanları sanki kalbinize saplanır., | fearofthedark, 3.9.2004, EkşiS

a.






doğuştan | 1. yaradılıştan. | Piyanonun başında bir kedi gibi: Hızlı ama zarif, enerjik ama doğuştan olgun., | HrKlbk, 03.09.2016, 10 | 2. | felsefe Kişinin doğduğu andan beri var olan, doğuşla birlikte gelen; fitrî.

s.z.






doğuştanlık -ğı | 1. tabiilik. | Doğuştanlık insanın kendisine yakışanı giymesidir., | dicopardus, 03.08.2010, EkşiS | 2. fitrîlik. | Eric Heinz Lenneberg (d. 1921 - ö. 1975) özelikle doğuştanlık kavramıyla dil edinimi ve bilişsel ruh bilimi alanında öncü düşünceleri olan bir dil bilimci ve sinir bilimcidir., | wikipedia, 26.1.2013g

a.






doğuverme | ba. | güneşin doğuvermesi gibi geceyarısında, | MG, 60

a.






doğuvermek





"çocuklar için şiirler yazmaya başladığı o yıllarda "Dünya çocukları şiir atlası" hayali doğuveriyor.", Y Bekir Yurdakul, CumKitap, 5.10.2023, 14 "



Doğuvermek | | İşçilerin uyguladıkları işlem, ossaatt gönüllerine doğuvermiş bir doğaçlamanın bütün tazeliğini, usta işi acemiliğini taşıyordu çünkü., | B Karasu, 45 | Ay gibi doğuverdin yalnızlığıma, | Kemal Or, Adressiz mektup | Ben Tebriz'le Trabzon arasında hep güzel otellerde konakladım. Bayburt, Gümüşhane ve Beyazıt'tan geçerken yol kenarında öyle zarif oteller gördüm ki, doğrusu bu hal benim için çok mesut bir sürpriz oldu. Sizi temin ederim ki, bunu takip edecek on yıl içinde bu otellerden her birinin bulunduğu yerde mutlaka küçük bir kasaba doğuverecektir., | Şekip Gündüz, Haber G, 16.8.1937, 2

bf.






doha

emir
(öküz için) dur.


"Dürtmüş olduğu öküzleri "doha" diyerek durdurdu. Öküzler bu ani karara kızmış gibi huysuzlanarak başlarını iki yana öfkeyle homurdanarak salladılar, ayaklarıyla yerleri eşelediler.", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 68"



DOI numarası X | DOI: Digital Object Identifier (Sayısal Nesne Tanımlayıcısı)'ın kısaltması + tr. numarası. | Üniversitemiz DOI numarası almak için gerekli girişimleri yapmış ve DOI prefix numarasını almıştır. (10.1501) Açık arşive girilen tüm yayınlar otomatik olarak DOI numarası alacak ve tarama bu numaradan da yapılacaktır., | Balkan ülkeleri kütüphaneler arası bilgi-belge yönetimi ve ..., 2008, 98 | DOI Numaranız Artık LookUs'ta. DOI kısaltması ile anılan Digital Object Identifier (Dijital Nesne Tanımlayıcı), internet üzerinde yayınlanan içeriğe kolay erişimi sağlayan benzersiz numaralandırma ve erişim sistemidir., | (EkşiS, 19.12.2004) 10.2.2017g

a.


ing.



Dojazlanmak

f.
doj verilmek.

fr. x + tr. -la-
"Günde 3x1 den 3x3 e kadar geniş bir marjda dozajlanabilen bir ilaç.", K Beşirli, 23.7.2018, TÖL Whatsappı"



dojazlanmak | Günde 3x1'den 3x3'e kadar geniş bir marjda dozajlanabilen bir ilaç. K Beşirli, 23.7.2018

f.






dojo | Funakoshi'nin Öğretisinden Örnekler: 20 Karate İlkesi (Niju Kun): Karate'nin temel felsefesini oluşturur. Bunlar arasında: | Karate yalnızca dojonun içinde değil, hayatın her alanında uygulanır. | Önce kendini tanı, sonra başkalarını., | Mehmet Akif Tiryaki, 31.05.2025, Facebook

a.


jap.



dokanmak

f.
dokunmak.

tr. dokan-
"Tad almayı dokanmayı koklamayı / Bilmeyeyim çekim nedir, albeni ne istem ne / Olmasın ağırlığım ivmem devinmem / Senden başka itkim güdüm duyum duygum / Yeğnikliğim yitiyor elini çekiyorsun", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 28"



doklu





Doklu çıkarma gemisi, 30.5.2023



doklu | içinde, bünyesinde doku bulunan şey | Fransa daha önce Rusya için inşa ettiği (1.2 milyar euro bedelle) iki adet doklu çıkartma gemisini Kırımın ilhakı nedeni ile Rusyaya satmaktan vazgeçmişti., | AÇetiner, 4.6.2016 rindan

s.






doksan derecelik | Tuvalet alışkanlığı her geçen gün biraz daha düzenli. Ona mongol demeyi bir şey biliyorum zannedenlere cevap verir gibi, sağ kolunu doksan derecelik açıyla yukarı kıvırıp, parmaklarını kavisli bir açılımla dimdik tutup, sağa sola çevirerek muzip muzip bir gülümsemesi var ki, bu sanki bizim şifremiz..., | N A Gökduman, 119

s.






Doksan dokuzluk | Kalben isyan eden İsmet hanım bu esnada büyük bir doksan dokuzluk tesbihi bir şeyler okuyarak çekiyordu., | Saliha Öz, 63

s.






doksancıl kuşu

b.a.
kışın başlayıp bititğini yuvasına alıp her gün attığı doksan taş ile haber veren bir masal kuşu.

tr. doksan-cıl kuşu
"Doksancıl kuşu gibi yatmak. (Gündüzbey , * Yeşilyurt -MI.) TDK, Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler, C 1, 292 | 90 Hesaba Göre: Doksan hesaba göre, kış 90 gün sürer, ondan sonraki günler hükmen yaz günleridir. Bu hesaba göre miladi 14 Mart günü yaz gelir. "Doksancıl Kuşu" adı verilen bir kuş, yanına 90 taş alarak karakışın 1. günü deliğine girer, her gün dışarı bir taş atar, 90. taşı dışarı attığı gün "Yaz geldi!" diyerek yuvasından çıkarmış."



doktora | Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak. | doktora tezi | doktora derecesi almak için hazırlanan ve beş kişilik bir ilim kurulu önünde savunulduktan sonra kabulüne karar verilen ilmi çalışma

a.




GTS++ GTS-



doktora üstü | Doktora sonrası | Fakülte Yönetim Kurulunun kararı ile doktora üstü çalışmalar yapmak amacıyla, 1975-1977 yılları arasında İngilterenin East Anglia Üniversitesine gönderildi., | Güney Dinç, 10

a.






doktoralı

s./a.
doktora yapmış kimse.


"Abdülvehap : Lil Edebiyat Fakültesinden doktoralı", Birinci Türk dili kurultayi: tezler, müzakere zabitlari, 1933, XI"



doktoralı | doktora derecesi almış. Doktorası olan. | Yurt dişinda çalışan doktoralı Türkler Türkiye'den başka ülkelere yüksek seviyede eleman göçü üzerinde bir araştırma, Turhan Oğuzkan, 1971 (kitap adı)

s.






doktorant | 1. doktora öğrencisi 2. Doktorasını tamamlamış olan kimse. 28.01.2024+

a.






doktorhane | hastane, muayenehane. | benim doktorlara hıncım önceden başlar / ben doktorhaneye mecburum ya işte ordan başlar, | NBüyüm, 1968, 43

a.






doktorluk -ğu | doktor olma yetisi. | CUMHURBAŞKANI Kenan Evren'e Türkiye'deki tüm üniversiteler adına İstanbul Üniversitesi tarafından bugün Fahrî Hukuk Doktorluğu ve Fahrî Profesörlük unvanlarının verilmesi nedeniyle düzenlen, | Ml, 14.01.1983

a.






doktorsuz | doktoru, hekimi olmayan. | Ah, benim doktorsuz memleketim,, | C A Kansu, Bağımsızlık Gülü 1965, 12

s.






doktorsuzluk -ğu | Sanki bir uçurumun kenarında ve intihardan önce, sanki bir sıtmanın bunaltıcı alevinde yahut doktorsuzluktan üç dört çocuğunu birden gömen kızamıkzedenin döğünme halinde söylenmiş., | A Kabaklı, 8.4.1968

a.






doktorvater | doktor+vater=baba. Doktorayı yürüten profesör. Doktora danışmanı, doktora adayı olan lisansüstü öğrencilerine rehberlik etmek, ders seçmelerine yardımcı olmak; ayrıca öğrencilerin üzerinde inceleneceği ya da konusunda tezlerini yazacağı alt alan seçimlerini biçimlendirmek, düzeltmek ve yönlendirmek olan üniversite öğretim üyesi. | Zira süreç boyunca bana olan desteği ile | Doktorvater teriminin bütün olarak verdiği anlamın yanı sıra terimin içerdiği | Vater ifadesinin de hakkını vermiştir. Buket Gün, | Hamiline Yazılan Pay, dr tezi, İÜ SBE, 2024, III

a.


alm.



doktrinlemek | Kendini | Kral olarak isimlendiren/ taçlandıran Arapgirli (yazılarından öğreniyoruz) megalo-aymaz şahsiyet tuvalet olarak işlettiği bu yeri, aynı zamanda hükümranlığı altında (dilediğince doktrinleyebileceği) bir kara parçası olarak konumluyor., | PMağden, T, 29.12.2011

f.






doktrinsel | 1. doktrine ait, öğretiye ilişkin | Doktrinsel sorun yoktur ve kutsanma sürecinin hemen başlatılması önemlidir., | T, 20.8.2014 2. Hukuk öğretisel, hukuk bilimsel yazına ilişkin | Marka hakkının korunması ile yakından ilgisi olması nedeniyle, haksız rekabet hükümleri, marka suçları, marka hakkına tecavüz şekilleri, tecavüze karşı hukuki ve cezai meyyideler, çalışmamızda yargıtay kararları ve doktrinsel tartışmalarla birlikte geniş bir bakış açısıyla incelenmiştir., | | http://ulusaltezmerkezi.com/marka-hakkina-tecavuz-ve-hukuki-sorumlulugu/136/, 5.2.2017g

s.






doktur | halk bk. Doktor. | ...bana kalsa şu hastanenin önünde bütün dokturları, hemşireleri asarım-., | NGenç, BuÇağınSoylusu, 30

a.






doku tiplendirme

b.a.



Doku tiplendirme a. 8.3.2021+



doku tiplendirme | Önümüzdeki dönem gerekli yasal desteği de almış olacağımızı yesinde bir doku tiplendirme laboratuvarı kurulacak ve bu laboratuvar referans laboratuvar görevini yapacak., | Nokta, 1990, 31

a.






dokum

a.
dokuma, dokuyuş.

tr. doku-m
"İlmekleri bilgiden, / Atkıları sadakat, / Motifleri sevgiden | / Bir halı dokurum ben / Gergeftir geçtiğim yol / Geçer mekik atarım, / Hayatımdır dokumdur benim / Başka nasıl yaşarım.", S Seyidanlı, 23S"



dokuman | döküman. belge.

a.






dokumanlı / dokümanlı | belgeli, belgesel. | İşte bu dokümanlı roman, onun kahramanı ve Büyük Harbin Çocukları adlı bir başka romanın muharriri olan Hasan'ın şimdi X arkadaşın yazdıklarıyla enstantaneman zabtedilmiş olan hakikate yakın notlarından ibarettir., | İlhami Bekir Tez, Taşlı Tarladaki Ev (Tez, TTE), 11 (1944)

s.






dokumante etmek / dokümente etmek | belgelemek, belgelendirmek. | Belki eski adların incelenmesi, dokümente edilmesi, kaynaklarının araştırılması, okulda çocuklara öğretilmesi gibi konularda bir dizi sivil toplum ya da kültürel inisiyatif teşvik edilir., | S Nişanyan, T, 17.7.2011

bf.






dokumentasyon | belgeleme

a.






dokunak -ğı | daktilo tuşu, düğme. | ... yazı makinesine benzer bir klavyesi olan özel bir makine kullanılır; bununla birlikte klavyede bir dokunağa basıldığında, karta ya da kâğıt kuşağa, istenen damgayı gösteren bir örüntü delinir. Bilgisayar, denetim biriminden gelen bir im üzerine, delikler dizesini duyup örüntüyü karşılayan damgayı, düğümlü bir biçimde, belirtilmiş bir çokluya gön-, D Aksan, Dilbilim sec?kisi: günümüz dilbilimiyle ilgili yazılardan ..., 1982, 127 | Belki, çöldeki tuzlu ve iletken kayaç ile San Andreas ve Garlock faylarının her ikisi ile birlikte kristalen (sic) kayaçla dokunağa gelen bu yöre, gözlenen küçük yönbağımlılığı (sic) oluşturmaktadır., Deprem Araştırma Enstitüsü bülteni, 1982, S 39-40, 13 | Birbirleriyle uyumsuz dokunağa sahip olan bu birimler şu şekildedir: Pekişmemiş genç oluşumlar Kuvaterner Mut Formasyonu Orta - Ust Miyosen Yenimahalle Formasyonu Alt Miyosen Tepebaşı Formasyonu Eosen Serpantinitler Üst Kretase Çakozdağı Formasyonu Jura ..., Türkiye ... Petrol Kongresi: bildiriler, C 9, Bölüm 1992, 199 | | ... dokunağa sahiptir. Migmatitleşme sonucunda hornblendce zengin melanozom, kuvars ve feldispatca zengin neozomlar gelişebilmektedir. Petrografik olarak nematoblastik dokuya sahip olan amfibolitler, albit ikizlenmenin yaygın olarak ..., Türkiye jeoloji bülteni, 2006, C 49, 9

a.






dokunaklı | harfendaz (fa. s.) Söz atan, rümuzatla dokunaklı söz söyiyen, takılan. harfendazlık (t. s.) harfatmak, dokunaklı söz, takılma., Ali Seydi, Mihran, 1929, 425 | Sanki kutsal kitapların en dokunaklı bölümleri bir araya gelmiş, asıl anlamlarını fısıldıyorlardı kulağına., | T Kiremitçi, 2005, 173 | Kızlarım ve oğlum uykunun en tatlı yerinde masumluklarını haykırır gibi dokunaklılar... Kaçıncı veda öpücüğü bu. Oğlum minik bir adamı andıran çehresiyle tıpkı babasının bir kopyası., | N A Gökduman, 72

s.






dokunca | zarar, hasar. | Tehlikesizlerin bütün dokuncası kendilerinedir., | Salah Birsel, Bitliler, Nisan Kitap Dört, 10 | dokunca bildirgesi | Average statement | Déclaration d'avaries hasar beyannamesi: | Dokunca sayışımlarını tanıtlayıcı nitelikte olan belge., | www.nedirnedemek.com/dokunca_bildirgesi_nedir, 2.12.2011de erişildi. | Deprem bölgelerinde bu gibi yerlerde yıkım görülmüşse, bu gibi yerlerin yeniden yapılaşmasına, ya da orta, ağır dokunca gören yerlerin kısmen ya da tamamen onarılarak kullanımına izin verilmemelidir. AErcan, 31.10.2006, www.ahmetercan.net/index.php? mod=HaberDetay&ID=588

a.


fr.ing.



dokunmatik | dokunmalı: dokunmalı: parmakla dokunularak çalıştırılan (makine vb.) | Yok, telefonum dokunmatik olsun. Bir de bluetooth kulaklık alırım., | SedaŞengül, Rüzgargülü, Sayı10, Tem2013, 1

s.




GTS+



dokunsal | dokunsal=lemsî=tactile / Lemsî=tactile=dokunsal, İlk ve orta öğretim ... terimleri, 1937, 5/17 | dokunsal: lemsî, | Y N Nayır, Kılavuz Sözlük, 1961, 109 | Sinemaskop filmlerde dokunsal ve görsel hazlar alınır: Savaşçıların üstünde ya da çadırlarında o güzelim hayvan derileri vardır. Flaubert bu görsel ve dokunsal hazza bütün sanatını bağlamıştır., | Türk dili, 1963, C 13, 687 | taktil: Dokunsal, | Kocaeli Ü Tıp Fak. Türkçe Tıp Dili Kurulu, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, 14 Mart 2006, Kocaeli, 77 | Mükemmel bir eğitim sicili olan ve bana da fahri diploma vermiş Carleton Üniversitesi'nin dergisinde, bilgisayar monitörü ve farenin | okuma deneyiminin tüm dokunsal ve uzamsal duyularını alıp götürdüğü şeklinde bir şikayet mektubu vardı., | RFisk, Star, 1.5.2011

s.

tıp tıp




dokunulabilir | Benim için elle dokunulabilir olmayan, doğrudan doğruya elimin altında olmayan her şeyden uzak durdum. Bu nedenle de romanlarımı sonradan düzeltmek gerekmedi, | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 11

s.






dokunulmadık | dokunulmamış. | Tarihteki boş, korkulan alanlara girenlere hayranım. Herkesin bildiğini yazarak kendini emanete alan korkaklarla benzemezler. Biraz da kendimi bulurum onlarda. Roma'ya dair ilk romanından sonra yeni eserinde Hun tarihinin en dokunulmadık kısmını yazan Oğuz Pekgöz Bey'i kutluyoruz., | O Karatay, twitter | Vanlı olmamasına rağmen Van'da dokunulmdık yürek bırakmayan Çetin Kotan hocam, en çok da senin #14MartTıpBayramı'ın kutlu olsun..., | Vanlı Nihat Hoca @vanlinihathoca 14.3.2023

s.






dokunulur | Madde 5: Matba‘a açmak isteyenlerin istid‘ânâmeleri Der-Sa‘âdetde Zabtiyye Nezâreti ile Şehremânetine ve vilâyâtda zâbıta-i mahalliyyeye havâle olunarak ve müsted‘înin ahvâli tahkîk etdirildikden ve hukûk-ı mukaddese-i cenâb-ı Pâdişâhîye ve menâfi‘i Devlet-i ‘Aliyyeye dokunur âsâr tab‘ından mücânebet edeceğine dâir yedinden sened ahz olundukdan sonra Der-Sa‘âdet'de Dâhiliyye Nezâretinden ve taşralarda Nezâret-i müşârünileyhâdan alınacak mezûniyyet-i resmiyye üzerine vâlîler cânibinden kendilerine ruhsatnâme i‘tâ olunur ancak teba‘a-i ecnebiyyeden hiç biri matba‘acılıkda ecnebîlere müte‘allik imtiyâzât ve mu‘âfiyâtdan istifâde edemeyeceğini ya‘ni lede'l-hâce kendi hakkında teba‘a-i Osmâniyye ve matba‘ası içün dahi teba‘a-i Osmâniyyenin güşâd etdikleri matba‘a gibi mu‘âmele olunmasını kabûl eylediğini mutazammın devleti matbû‘asının sefâreti cânibinden musaddak bir sened i‘tâ etmedikçe matba‘a güşâdına mezûn olamaz., | Matbaalar Nizamnamesi, 28.1.1885 | Halbuki yazarlar için böyle bir şey söz konusu olmamalı. Yazarların kutsal kişileri olmamalı. Dokunulmaz kişileri olmamalı. Onlara bir şekilde dokunulmalıdır. Dokunulur olmalıdırlar., | Yaman ADAM, Komik Yürüyüş, Konya Hakimiyet Gazetesi, 2.7.2012, | http://www.hakimiyet.com › Yazarlar › Yaman ADAM

s.






dokunum | dokunma. | Basıra, görüm. Şamme, koklam. Samia, işidim. Zaika, tadım. Lâmise, dokunum., | Ahmed Vefik Paşa, Zor nikâhı, 1950, xv | Dokunmakla, dokunumlara alışmak arasında bir seste kalmak isterdim., | YErdoğan, 35

a.






dokunuş | Dokunma işi, temas | Klasik parçaya modern dokunuş // ...sokaklarında karşımıza... klasik model bir düğmeli yeleğiyle çıktı. Görünümüne klasik bir dokunuş daha ekleyen Jenner, yeleğini bol paçalı bir kumaş pantolonla eşleştirmişti., | N Şatıroğlu, Hr Ctesi, 5.6.2021, 8

a.






dokunuşlu | Sessiz dokunuşlu tuşlar, | 22.9.2016, reklam | 2021 Sonbahar/Kış erkek moda haftaları dijital ortamda gerçekleşti. Louis Vuitton'da Virgil Abloh'un etnik dokunuşlu koleksiyonu, Prada'da renk ve dokuların sıcaklık hissi, Dior'da ise moda ve sanat buluşması öne çıktı, Gazete Oksijen, 29.1.2021

s.






dokunuvermek | -Ne bileyim? ... İşte bu gece sinirlerime dokunuverdi..., | R N G, Tanrı Misafiri, 37

bf.






dokuz beş çalışma 9/5 | Sabah 9 ile öğleden sonra 5 arası çalışma, çalışma düzeni, iş rejimi.

a.






dokuz doğurmakKız yılışkan bir tarzda: -Deminden beri bağıra bağıra dokuz doğurdun. Ne istiyorsun? Neden böyle cıyak cıyak çaylak gibi bağırıyordun., | K D, E Ülgen, 244 | Ya neden uslandı? | Korkudan!... Hilmi Bey'le Şakir'in sen bugünlerde nasıl dokuz doğurduklarını bir bilsen! Ben bir şeyler olduğunu seziyordum ama, pek içinden çıkamıyordum., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 64

dey.






dokuz kumalak | Dokuz taş oyunu. | Çekya'nın başkenti Prag şehrinde yapılan 8. Orta Avrupa Zeka Oyunları Olimpiyatında Dokuz Kumalak (Dokuz Taş) oyunu dalında da yarışmalar yapıldı. Türklerde dört bin yıllık geçmişe sahip Dokuz Kumalak oyunu, 30 dalda yarışmaların yapıldığı Zeka Oyunları Olimpiyatında iki yıldır yer almaktadır. AKara

a.






dokuz sütuna manşet | Düşünebiliyor musun, dokuz sütuna manşet atmış hepsi: 'Flört üzerine olumsuz şeyler söyleyen bakana karşı, elli aile boşanarak eylem yapıyor!' Güzel olmaz mı? , | N Tuncer, Trafalgar, 73

a.






dokuzgen | İlk şehirdeki geometrik sistem hayli katı, ancak kendi içinde sürprizlere açık. Merkezin altıgen planının şehrin genel biçiminde dokuzgene dönüşmesi; şehir merkezinden çıkan yolların üçünün yapı adalarının içinden geçerken üçünün yapı adalarının aralarındaki yolları oluşturması; bu yolların bazılarının, sonlarında vista oluşturan kamusal olması beklenen yapılarla sonlanması. | , | Aİnceoğlu, 2.6.2017, | http://manifold.press/ipucu-ideal, 13.6.2017g

a.






dokuztaş | Dokuz taşla oynanan ve taşların yerleri ile yürütme yolları çizgilerle gösterilen oyun, dokurcun | Bizimkilerin türkü, ilahi faslı bitti. Dokuztaşa başladılar., | BTSalihoğlu, 2014, 63

a.






doküman | belge, vesika. | Benim yaptığım resimlere bakılmaz. Ben sanat eseri yapmıyorum ki, doküman hazırlıyorum 155 | G. Sayar, | Süheyl Ünver'le Sohbetler, | 197, 201 İsmail Kara, Fâni Üsküdar'ı Ebedîleştirmek... Süheyl Ünver'in Resimlerinde Tarihî Bir Semtin Temsili Üsküdar Kültür, sanat ve medeniyet D, S 14, [Eylül] 2022, 15

s.a.






Dokümantasyon | belgeleme. | Hemen bütün müdafaa silahlarımızı ihmal etmediğimiz zamanlarda yapmadığımız hata kalmadığı gibi, Pierre Loti'den daha fazla istifade edemeyişimizin sebebi, yine bir beceriksizliğimiz mahsülüydü. Onun 'dökümantasyonu' bir hayli zayıftı., | A Ş Hisar/Loti, CCT, 144-145

a.






dokümante etmek | belgelemek, belgelendirmek

b.f.






dolaba sokmakKandırmak, aldatmak. | Dolandırıcı memnun, vazifesini hüsni suretle ifa eylediğinden dünyanın en üstad bir yalancısını bile dolaba soktuğundan müftehir olarak arkadaşından ayrılır., | K D, E Ülgen, 58

dey.






dolak –ğı | Seyit Efe kızını bir daha, bir daha bağrına basmış, sonra dolaklarını sarmış, duvardan martinini almış, gözlerini çevresine kurulayıp yürümüş gitmiş., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 46

a.






dolalı

s.
dolduğundan beri.

tr. dol-alı
"Dünya oldu olalı, / Testi suyla dolalı, / Elim sende iş görür / Bedenim sana dolalı | / Dert sende, keder bende / Kültür bende, kül sende / ve ey kutsal toprak... / Ayağımı çekemem senden / Rızkımla gıdam sende", S Seyidanlı, 25"



dolalı | dolanmış. | Ayşe'nin kolları babasının boynuna dolalıydı. | -Etmez işte... Belki sen, onları sermayesiz bile aldın? Satıcı külhanbey, irkilmişti: -Yaniya, nasıl ki sermayesiz? , | CUçuk, CB, 137

s.






dolam | dolanım. | Bu süreçte, dilimize yerleşmiş yabancı terimlerin yerine önerilmiş ve dilin dolamına girmiş Türkçe terimlerin maddebaşı olmasına özen gösterilmiştir., | TUBAdanHaberler, 18.6.2015g

a.






dolama TTAS+örneksiz | 1. Asma yaprağından yapılan sarma. 2. Oklavaya sararak yuvarlatılmış yufkayı, tepsiye iç içe halkalar şeklinde döşedikten sonra pişirilen börek. 3. Yufkanın içine ceviz koyup, tepsinin içine çörekleme dizerek yapılan bir çeşit tatlı; tepsi böreği; cevizli tatlı türü. | Baklava, sarma, cevizli muska, dolama gibi tatlılar, MADO'nun eşsiz dondurmasının yanında yerlerini alarak, lezzetin tarih içindeki yolculuğuna yeni renkler katmakta ve özel tatlar yaratmamıza imkan tanımaktadır., | MADO tanıtmalığı; Ramazan/Temmuz2013

a.






dolambaçlamak

f.
dolambaçlı hale getirmek.

dolambaç-la-
"... dolambaçlayan gazetelerdeki izahatından açıkça anlaşılıyordu. Muhterem Vekilin dolayısıyla millet murakabesine arz ettiği ( ! ) hesapları, sahtekârlıkla tavsif etmek ağır görülürse, gözboyacılık- taki maharetine haml etmek ... ", Arif Oruç, ‎Mete Tunçay, Arif Oruç'un Yarın'ı (1933), 1991, 49"



dolambaçlamak | Lafı dolambaçlamadan direkt söyleyip özenti felsefelerle kenar süsleri yapmıyorlar. Hiç değilse. ('Mınçıka' filan gibi çocukluğumuza ait o lafları ediyorlar filan.) | , | AyçaŞen, T, 25.3.2012

f.






dolambaçlanmak

f.
dolambaçlı hale getirilmek.

dolambaç-lan-
Çünkü çoklaşıp karmaşıklaşan, dolambaçlanıp uğuldayan insan ilişkileri bir mayın geriliminde yumaklanıp öylece pusuya yatmıştır anlatı evrenlerinde.



dolambaçlı | ...terk eden elinden geldiğince dolambaçlı yollara sapar, bin dereden su getirir, durmadan konuşup ortalığı sözcüklere boğar., | TKiremitçi, 2005, 182

s.






Dolambaçsız | Kalemi arasından çıkardı. ... Dolambaçsız, inişsiz, çıkışsız yol yok muydu hiç? ... İğdenin altında oturdu., | S Kaplan, İğde dalı, ? ?

s.






Dolan | yalan dolan. | Bütün dilleri bilinçli bir dolan'a dayalı., | P Mağden, 24.06.2011 | Gün gelir, hadsizlik özgüven, saygı yalan, sevgi dolan olur. Gün gelir çivisi çıkar dünyanın., | Nilgün Bodur, instagram, 02.03.2018

a.






dolancı | yalan dolan ile birlikte geçer. dolan+cı. | Bu kalın kaşlarla, bu sevimsiz ve yalan dolancı yüzü ile hiç de bir Hatti'ye benzemiyordu., | Atsız, Dalkavuklar Gecesi, 21.

s.






Dolandırılma | Ticaret yapmaya kalkmıştı. Bir takım dolandırılmalara uğramış, ekonomik düzenin gereği yani. Çok sıkışmış. Mustafa Ağbi de onun için eş dost kapısı çalıyormuş. Dediğim gibi, ona durumu söyledim. Yani yat aldığımı filan., | N Tuncer, Trafalgar, 58

a.






dolandırmak | gezdirmek | Evladım, götürünNecib'i köyleri dolandırın., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 206

f.






dolanı dolanı

z.
dolanarak. dolana dolana.


"Örümceğin ağı bakın hile mi / Dolanı dolanı tül örüşüne.", 18 */"



dolanı dolanı | Dolanarak. | Örümceğin ağı bakın hile mi / Dolanı dolanı tül örüşüne., | Develili, 18

z.






dolanıklık -ğı

a.
dolanmışlık.

tr. dolan-ık-lık
"kuantum dolanıklığı"



dolanıklık –ğı | Haluk Berkmen Nerden baksanız bir dolanıklık. | Çözmek istedikçe bir düğüm daha atıyorsunuz kendiniz. 'Anlamı' anlamak üzere giriştiğiniz her deneyişte yine anlamı işin içine katmak zorundasınız., | Nermi Uygur, Denemeler, 1962, 46 | Her varlıksal aşamamızla, kat kat, boğum boğum, oylum oylum içiçe bir dolanıklık evreniyiz biz insanlar. Gen sarmallarından organlara, fizyolojik işleyişlerden kimyasal etkileşmelere, elektriksel iletişimlerden sinirsel algı ..., | Nermi Uygur, Bunalımdan yaşam kültürü: deneme, 1989, 241 2. Kuantum fiziği. Yaratılan tüm eşyanın birbiriyle irtibatlı ve birbirine bağlı olduğu ve en küçük atom altı düzeyde, her şeyin aslında tek ve bir olma hali. | Kedi ve atom iki dolanık parçacığı simgeler. Dolanıklık derken kastedilen, her ikisinin de belli bir davranış ya da karakteristiği paylaşıyor olmasıdır. Bu durumda onların kutunun içerisindeki kaderi, atom bozunursa kedi ölür ve atom bozunmazsa kedi yaşar şeklindedir. İki, birmiş gibi davranır. Kutuda birlikte duran dolanık atom / kedi, gözlemcinin, hımmm... mesela sizin ölçtüğünüz kuantum sisteminin parçasıdır., | Ruth Ozeki, Benim balığım yaşayacak, 2015, 590 | S Nişanyan, 2009, | tricae dolanıklık, hile, aldatma

a.






dolanım | 1. TDK+ ikt. Mal veya paranın elden ele dolaşması; dolaşım, sirkülasyon, para dolaşımı. 2. | Alışveriş ve hizmet karşılığının ödenmesini sağlamak üzere paranın el değiştirmesi; dolaşım, tedavül, sirkülasyon. 3. | Para ve para yerine geçen bono, senet vb.nin geçerli olması; dolaşım, sürüm, sirkülasyon. 4. | gezegenlerin yörüngede seyretmeleri.

a.






dolanmadık | Onları besleyebilmek için durmadan koşturuyorlar, büyük evin dolanmadık yanını bırakmıyorlardı., | VSevim, 179

s.






dolanmak

f.



"Vardım dost bağına el çekmiş bağban / Dolanmış bülbülün dert ortakları / Ah çeker sünbüller çiçekler virân / Hâr ile horlanmış gül budakları.", San, Hicranî, 231"



dolanmak | kalkışmak | Ülen edepsiz. Harcın olmayan, kendinden büyük işlere ne dolanırsın? , | İHınçer, 1946, 22

f.






Dolantı | entrika. | Bir yapı , eylem (action) ve dolantı (intrigue) ile belirlendiğine göre, tiyatro eserlerini de bu ikisinden hangisinin daha ağır bastığına göre türleri ayırt edebiliriz. Bir yerde dolantı, olaylar dizisi, eylemi, olağan ..., | Metin And, Ataç tiyatroda, 1963, 34 | ...birtakım dolaplar, dolantılar, gizli kalmış..., | Türk dili, 1970, C 23, S, 762

a.






dolanuk | TDK 1934 hile | dolanuk, hile, | Tarama dergisi: Osmanlıcadan Türkçeden söz karşılıkları, 1934, C 2, 981 2. | Bugün hava bolanuk / gene başum dolanuk. / O zalimin kızına / yanuk yüreğum yanuk., | Kabahordanİtiraflar, | https://tr-tr.facebook.com/pages/Kabahordan-itiraflar/468015556636981, 20.7.2017g | Bu dere bolanuktur / Taşlara dolanuktur., | mani 3. bulanık | Gormezmisen gozleri dolanuk gorurmiş: D Resimleri bile seçemez, | | http://www.hemsinliyiz.biz/index.php/Thread/2735-Badaral%C4%B1-n%C4%B1n-Objektifinden/? pageNo=2, 26.1.2007 | Bu gün kafam bulanuk. / Türki demez cundalı. / Hohol olmiş dolanuk, | 26.06.2009, | http://www.hemsinliyiz.biz/index.php/Thread/11588-Atma-T%C3%BCrk%C3%BCler/? pageNo=55, 20.7.2017g | Suyi bulanuk dere. / Taşa dolanuk dere. / Çağlarsın deli deli / Yani kayaluk dere., | ZekiUçkan, | http://insharee.com/un/zekiuckan? max_id=1269161317271114409_483396827, 20.7.2017g

s.






dolap | far. dolâb. kirli iş. | Çeşitli dolaplar (kirli işler) çevirip zengin olan adamın biri Nasrettin Hocaya uğrar., | Nasreddin Hoca, 1967, 50-1 | dolap çevirmekEşekte o akıl olsa, ömrünü su dolabı çevirmekle mi geçirir? Başka türlü dolaplar çevirip zengin olurdu!, | Nasreddin Hoca, 1967, 51 | dolâb düzmek| KULOĞLI dünyâya kıldı? mı nazar / Herkese hâlince bir dolâb düzer / Ecel ökçemizi çeyne[y]üp gezer / Fırsat arar amân v?rmek istemez., Kuloğlu

dey.a.






dolap | far. dolâb. kirli iş.| dolap çevirmek| Kimlerdi burda zevke dalıp saltanat süren? / Kimlerdi bin dolap çeviren, insan öldüren? ., M Çınarlı, 1969, 55 | Çeşitli dolaplar (kirli işler) çevirip zengin olan adamın biri Nasrettin Hocaya uğrar., | Nasreddin Hoca, 1967, 50-1 | Eşekte o akıl olsa, ömrünü su dolabı çevirmekle mi geçirir? Başka türlü dolaplar çevirip zengin olurdu!, | Nasreddin Hoca, 1967, 51 | dolâb düzmek| KULOĞLI dünyâya kıldı? mı nazar / Herkese hâlince bir dolâb düzer / Ecel ökçemizi çeyne[y]üp gezer / Fırsat arar amân v?rmek istemez., Kuloğlu

dey.a.






Dolapçılık –ğı | İnsanlıklarına köstek olan, saçma saplantıları, önyargıları yok. Birbirlerini kıskanmıyor, birbirlerinin canına, malına göz dikmiyor. Kini, nefreti, düşmanlığı, bencilliği, yalancılığı, dolapçılığı, acımasızlığı, sevgisizilği tanımıyorlar., | Dayıoğlu, 1987, 124

a.






dolaplık

s.



"Harika dolaplık bezelye", Tozkoparan pazarı, 25.5.2024"



Dolaplık | buzdolabında saklamalık. | Dolaplık taze fasülye, | 25.05.2024, Tozkoparan Pazarı

s.






dolarizasyon

a.
dolarlaşma.


Ekonomideki belli başlı sektörlerin bilançolarının büyük bir bölümünün yabancı para cinsinden varlık ve yükümlülüklerden meydana gelmesi olarak tanımlanan finansal dolarizasyon, gelişmekte olan ülkelerde özellikle de Latin Amerika ve Türkiye'de çok yaygın bir olgudur. Finansal kırılganlığa yol açtığı ve para politikasının etkinliğini sınırlandırdığı için finansal dolarizasyonun neden ve sonuçları ve dedolarizasyon politikaları özellikle gelişmekte olan ülkelerde politika tartışmalarının ön sıralarında yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı, 1990-2001 dönemi itibariyle on Latin Amerika ülkesi (Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Meksika, Peru, Urugay, Venezuela) ve Türkiye'deki şirketler kesimi varlık ve yükümlülük dolarizasyonunun belirleyicilerini araştırmaktır. Bu amaçla, çalışmada para politikası tutumunun (döviz kuru esnekliği ve enflasyon hedeflemesi), kurumsal yapının (yönetişim) ve makroekonomik göstergelerin (enflasyon oynaklığı ve reel döviz kuru değişmeleri) finansal dolarizasyon üzerindeki etkisi incelenmektedir. Panel veri tahminlerine dayanan sonuçlar, yüksek ve oynak enflasyon oranlarının ve yerel paranın değer kaybetmesinin firma varlık ve yükümlülüklerinin yabancı paraya kaymasına sebep olduğunu göstermektedir. Ayrıca, döviz kuru esnekliğinin, yükümlülük dolarizasyonunu azaltırken varlık dolarizasyonu teşvik ettiği görülmektedir. Son olarak da, yapılan ampirik çalışma finansal dolarizasyonun azaltılmasında enflasyon vı hedeflemesi uygulanmasının ve kurumsal yapının güçlendirilmesinin.önemli olduğu yönündeki hipotezi desteklemektedir. Anahtar Kelimeler: Finansal Dolarizasyon, Firma-Bazı Varlık ve Yükümlülük Dolarizasyonu, Döviz Kuru Rejimleri, Enflasyon Hedeflemesi, Latin America ve Türkiye. Finansal dolarizasyon, para politikası tutumu ve kurumsal yapı: Latin Amerika ve Türkiye deneyimi ARZU UZUN oz FİNANSAL POLARİZASYON, PARA POLİTİKASI TUTUMU ve KURUMSAL YAPI: LATİN AMERİKA ve TÜRKİYE DENEYİMİ Uzun, Arzu Yüksek Lisans, iktisat Bölümü Tez Yöneticisi: Doç. Dr. Erdal Özmen Kasım 2005, 78 sayfavıı, 2005 s.



Dolarizasyon | dolarlaşma, dolarlaştırma. | Dolarizasyonda zirveye yakınız | Türkiyede dolarizasyonun uzun vadeli seyri, | Oksijen G, 2-8 tem 2021, 13

a.






Dolarize olmak | Grubun ekonomistleri ne düşünüyor acaba? Negatif faize resmen geçme zamanı gelmedi mi? Yoksa ülke kaynakları hangi noktada yüzde yüz dolarize olur o mu deneniyor? , | S Soytürk, rindan:

bf.






dolarlamak | Aydın Beyin gözlerimi dolarlayan ifadeleri: 1) seçimlerden sonra yeni bir siyasal ortama, yeni siyasi parti vs. hazır olalım., | AKanca, 26.3.2014, rindan

f.






dolarlık





"Zaaflarımız üzerine kurulmuş koca milyar dolarlık şirketler.", N Karaibrahimgil, HrKlbk, 15.4.2019"



dolarlık | Zaaflarımız üzerine kurulmuş koca milyar dolarlık şirketler., | N Karaibrahimgil, HrKlbk, 15.4.2019








dolarsever | Dünya markası Türk Hava Yolları'nı lekeleyecek denli büyük bir skandal. Bu aklıevvel dolarseverler memleketi savaş suçuyla itham ettirmezlerse iyidir!, | CKaran, T, 21.3.2014

s.






dolaşadurmak

bf.
devamlı dolaşmak

tr.
"Subaylar, ellerinde tabanca, duvara iri gölgeler çizerek odada dolaşadursunlar, ben, mektubuma devam etmek için masama döndüm.", Kaptan Paşa, 1954, 28"



dolaşık | mec. Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık. | Yüce dağ başında yanar bir ışık / Düşmüşüm derdine olmuşum âşık / Ağ buğday benizli zülfü dolaşık / Dividim kalemim yazarım / Böyle bir yavrunun derdi var bende, | Halk türküsü | Şu karşıki dağda yanar bir ışık / Aldırmış sevdiğin ağlar bir âşık / Bir ceylan bakışlı zülfü dolaşık / Sende gümanım kaldı Çiçekdağı, | Dadaloğlu | O mu? ... bir âşık! / Sanırım işleri hayli dolaşık!, | Ortaç, BRE, Binnaz, 100-101 (1918) | 2. Çetrefilli. | İşlerimiz dolaşık!, | Osman Tosun, 20.7.2021 | Sarılı | yanyana iki aşık / birbirine hayli dolaşık / merdivenleri iniyorlar, | V Çiçekli, 1991, 62

s. mec.






dolaşıksız | O zaman, bu biçim, elbette, en sadesi oluyordu, en dolaşıksız kelimeler, en içten gelen kelimeler, çok kullanılan, bütün gün ve her gün düşünmeden kullandığımız kelimelerle anlatıyordu., | Loti, CCT, 189

s.






dolaşımlı | dolaşımı olan. | 7.K ö r ü l (çevre): asıl ekten körülmény (zarf ve şart), körülményes (etraflı, mufassal), | yazmaktan körülirâs (dolaşımlı tabir, perifraz), | bakmaktan körülmézet (etrafa nezaret)., | Ragıp Özdem, Terimler meselesi münasebetile dilimizin ıslahı üzerine muhtıra, 1941, 59 |Böylece S çevresi bir daireye ve potansiyel, bir daire etrafında dolaşımlı akım potansiyeline (bk. AERODİNAMİK. Misal 5) indirgenir., Türk ans., 1946, C 1, 339 | Gutenberg (1955, p. 19), dolaşımlı olarak, litosfere karşıt astenosferi, 109 ±din X cm2 den düşük dayanımlı bulunan derinlikler bölgesi olarak tanımlamıştır: '... litosferden astenosfere geçiş derecelidir, arada belirli sınır yoktur., | Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Yayınlarından 149, 1973, 12

s.






dolaşış | Dolaşış tutarını bu işe bağışlayıp armağan edeceğim, beni sevenler de bunu benim en saygılı kutlaşmam saysınlar., | Akagündüz, KurunG, 2.3.1935

a.






dolaşkan | çok dolaşan, gezen kimse veya şey. | Ne dolaşkan adam yahu!, | 27.3.2020+ | erratique | 1. hlk. Sabit olmayan, | dolaşkan, yeri ya da zamanı belli olmayan (Une douleur erratique)., | Fransızca-Türkçe büyük sözlük: A-k, T Saraç, 1976, 498 | Ankara Üniversitesi genel mikrobiyoloji ve immunoloji D, AÜ, 1965, C 153, 394'de var*++

s.






dolaştırılma | ... para gibi elden ele dolaştırılma imkânını ortadan kaldırmak, gayrimenkul kiralarına müdahaleler kullanılabilecek politikaların bir kısmını oluşturur. Şüphesiz, bu tür tedbirlere çok daha başka amaçlarla da başvurulabilir ve genellikle ileri..., | Özhan Uluatam, Enflasyon ve devlet gelirleri (1963-1978), 1981, 36

a.






dolaştırıvermek | KARANLIK. Elimi uzatıyorum. İçersini görmeden şöyle bir dolaştırıveriyorum elimi. Hemen çekiyorum. Elime bulaşıyor., Nilüfer Güngörmüş, Büyük A, 2000, 11 | ayaklarını dolaştırıvermek(kötü bir iş üzerinde++) yakalanmak. | Ahmet bey Kardemirdeki olaylar artık mızrak çuvala sığmaz halde, bir gün nihayet geldi Allah ayaklarını dolaştırıverdi, bence bunlar iyi günleri, çok insanların bedduasını aldılar ne yuvaları yıktılar,, Cevdet, 05.10.2020, | https://bolgeninsesigazetesi.com/yazilar/her-telden-5-ekim-2020

dey.bf.






Dolaştırma | Diğeri yer yüzünde dolaştırma kitabıdır. Birincisi 88, ikincisi 89-106 varaktır. 68 kadar da haritası mevcuttur. Deissmann bu yazmanın 824 (1421) de Ayasofya kilisesine hediye edilmesi ihtimalinden bahseder., | A S Ünver, Istanbul Üniversitesi tarihine başlangıç: Fatih, külliyesi ve zamanı ..., 1946, ?

a.






dolaştırtmak

f.



"Efendisi Ümeyye, kölesi olan Bilali Habeşi müslümanlığı kabul ettiği için onu boynuna ip bağlattırıp, para verdiği çocuklara sokak sokak dolaştırttı", Hz. Musanın Güvercinleri, Meydan'ın okurlarına armağanıdır, 13.03.2024+, arka kapak"



dolayı | 1. ed. Ötürü. 2. | Çevrede, etrafta bulunan; çevre. | Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar. - Memduh Şevket Esendal

s.






Dolayı | Evimiz bizden dolayı / Kaldır kalbinden hileyi / Alnındaki al valeyi / Çöz Muhammed'i seversen. , Erzurumlu Emrah, ?

a.






dolayı dolayı | Bizim alayımız leylek alayı / Havada uçarız dolayı dolayı / Çekeriz Allah'tan gelen belâyı / Uçuramadım yavrum kalındı / Ben gideyim sen arkamdan gelindi., Halk türküsü

z.






dolayımlamak | Hatta Afrikada kuraklıktan dolayı açlık vardır... Gerçekle en ufak bir ilgisi yok. Dünyanın en büyük akarsuları en verimli toprakları Afrikada başkaca bir filim dönüyor, beyaz insan onu dolayımlayarak bambaşka bir biçimde sonuyor., | KÜçüncü, 26.1.2013 | Bu bölüm cinselliğe dair betimlemelerle birlikte, edebi mecaz olarak da edebiyat tarihi geleneği, edebi eserinin inkişafı, birbirini kopyalayan, tekrar eden, zihinde bir döllenme sonucu zuhur etmesini de dolayımlamaktadır. (sic), | NErkmen, Ulysses, 431-2 not 20-30'dan Cinozoğlu, CazKedisi, 2015, Sayı 2, 38

f.






dolayımsız | Geniş bir kumsal kimliksizliğinde, tutkulu bir çağrı olarak yükselen, dolayımsız, çıplak gençliklerini..., | RehaMağden, 2005, 13

s.






dolayıvermek BTS- | Hızlıca dolamak, sarmak | Bir ara, sakalına sıçrayan kıvılcımlardan korumak için başına karısının baş örtüsünü dolayıvermiş., | NHoca, 1967, 30

bf.




bts-



dolaylama | -yı olayım olayim / peştemal dolayina / epeyim seni e gız / Gelusa kolayina İ Z Eyupoğlu, 187 | Çizgilerin bu dolaylama çekişilini kalçınlarda, kaynatlarda*, Anadoluda çokluk 'uzun boğaz' denen dizkapağına değin çıkan çoraplarda buluruz., | İ Z Eyuboğlu, Anadolu Uygarlığı, 1981, 358 | 2. | YAZIN TERİMİ | 1. belli bir duyguyu, düşünceyi ya da kavramı doğrudan doğruya anlatacak yerde, onu süslü, bezekli sözcüklerle anlatma yolu; örneğin Tanrı diyecek yerde yerlerin ve göklerin yaratıcısı demek gibi. | 2. DİLBİLGİSİ TERİMİ bir tek sözcükle belirtilebilecek bir kavramı birçok sözcükle anlatma. | 3. Bilgisayar biliminde dolaylama, bir değişkene onun kendi değeri ile ulaşmak yerine; bir ad, içerici veya referans ile ulaşmaya denir. Dolaylamanın en yaygın biçimi bir değerin bellek adresleri kullanılarak değiştirilmesidir. Bir değişkene işaretçi ile ulaşmak dolaylamaya örnek gösterilebilir. Vikipedi, 10.10.2021

a.






Dolaylık –ğı | Sadece arada kullanılan malzeme renk, pullama (süsleme) ve ad bakımından fark vardır. Peştemalde başa örtülene keşan, öne sarılana dolaylık adı verilir. Feretikoda çözgü pamuk, atkı kendir; ketan bezinde çözgü ve atkı kendir ..., | Erdem, 1989, C 10, S 29, 384

a.






Dolaylılıkla | Gerçekten ve samimiyetle soruyorum: | 1. Aynı adaylarla İmamoğlu kazanırsa hırsızlık iddialarına ne olacak? 2. HDP aday çıkarırsa yahut sandığa boykot vs ile CHP'ye dolaylı destek vermezse aynı dolaylılıkla Ak Parti ile HDP ittifak yapmış olmayacak mı? Cemal İstanbullu @cistanbull 7 May 2019 7.5.2022, twitter

z.






dolaysız | Özellikle son dönem şiirlerinde somut, dolaysız imgeleri yalın bir dille yansıttı., | Salvatore Quasimodo, Meriçelli, 2002, 92

s.






dolca

a.



"Taliim kuvvetli ama dolcasından dolan yok.", San, Hicranî, 208"



dolça

a.
sürahi.

tr.*
"Birgün Kamber adındaki vergi memuru pazara gelmiş. Cırttandan bir dolça süt alıp içmiş. Sütün tadı damağında kalmış: -A yetim bu camış sütü müdür nedir? Ne kadar lezzetlidir?", Y Feyzioğlu, Cırttan ile Sihirli Topuz, 11"



dolçe vita it. | tatlı hayat | İstanbul'un lüks otelleri ya da 'dolçe vita'dan yeterli payın alınması için girilmesi zorunlu olan kılıklardan başarılı bir işadamı portresi çıkarmak mümkündür, ancak bu portrenin Trabzonspor Başkanlığı makamını temsil etmesi maalesef mümkün değildir. STuna, T, 18.6.2011








Doldur boşalt | İstifa ediyor gardaş, bilader oluyor. Böylece yeni siyaset kurulmuş oluyor. Kafa aynı kafa, ezberler, aynı doldur boşaltlar. Üstelik niye dediğinizde sert şekilde kızıyorlar. Öksüz oğlan dili acı olur hanım hey der Oguzname, | K Üçüncü, 4.12.2018

a.






Doldurma | Pembe ya da krem rengi satenden yapılma papucun ucuna balerinin zarif ayağını incitmeyecek şekilde sertleştirilmiş alçıdan doldurma yaparım., | T Polikar, 1997, 20

a.






doldurmaca | Doldurma, gereksiz söz ve benzetmelerle dolu anlatım. | Camille omuzlarını silkip, ağzının içinden üzgün bir sesle 'Hayır' dedi. Alain, başı kalkık, sesini idare edip, kendi kendine cesaret veriyordu. 'Haydi, haydi... doldurmaca kabilinden daha birkaç boş laf, sonra da bir netice alınır... Taşması için iyice doldurulması gereken bir fıçı gibidir... Haydi, haydi..., | Colette, Dişi kedi, 1954, 89 | Gelelim senin şiirine... Ne yalan söyleyeyim heyet-i umumiye itibariyle hoşuma gitmedi. Müsaadenle bazı mısralarının çok kötü ve hele bazı kelimelerin doldurmaca kabilinden olduğunu söyleyeceğim... Azizim biliyorsun ki şiir kelimeler dinidir... His, hayal, fikir sonra gelir... Hele Nurullah Atâ'nın dediği gibi | edâ fevkalade mühimdir., | Cahit Sıtkı / A E Özyıldırım, 50 | ...büyük acısını anlatır, başiyle gönlünün konuşmasıdır, şudur budur fakat, baştan başa som mısrâlardan kurulmuş ta değildir; tekrarlar, can sıkacak kadar çoktur. Çoğu yeri doldurmaca ve tatsızdır, şuraları gibi: a) Şair, çocuklarını avutuyor, | Tanrının buyruğuna ne denir? Anneleri öldü, fakat onlara bakmak için Tanrı kendisini bıraktı; bu yüzden, onlar şimdi dünyayı dertsiz görüyorlar .../ ...bir söyleyiş yok; bundan başka, vezin ve kafiye yüzünden mısrâlarda doldurmaaca kelimeler eksik değil:, | G Akıncı, Abdülhak Hâmit Tarhan, hayatı: eserleri ve sanatı, 1954, 144/162 | Sarıçizmeli, kendi aklınca, İhtiyar Tarih'le alay ederek çevresinde döndü: Bulmaca, buldurmaca, mesele, oturduğun koltuğu doldurmaca, Bil bakalım ben kimim? - Sen denizde damla, rakamlar dünyasında solda sıfır ..., | Recep Bilginer, Politikada bir sarı çizmeli, 1980, 83 | Buna karşılık, doldurmaca vagon (pool car) taşımasında malları değişik istasyonlardaki müşterilerine yollayacak kimse belli bir yere kadar tam vagon tarifesinden faydalanacak biçimde tam vagon kiralar; o yerden sonra ..., | Pazarlamada fiziksel dağıtım ve Türkiye'deki uygulama, B Tenekecioğlu, 1974, 51

a.






doldurmacı | Politikacı olacaklarına kebapçı, minibüs muavini, çakmaklara gaz doldurmacı, alüminyum doğramacı ya da soğuk demirci de olabilirlerdi., | EArdıç Star, 25.12.2002








doldurmak | GTs+ 10+. Atını mahmuzlamak | Yetiştiler, dedi atını doldurdu., | YKemal, KarıncaAdası, İzafi, Aralık-Ocak 2012-2013, 37

f.




GTS+ GTS+



doldurucu | Yeni, özel yapım Ruger toplu tabanca, horoz tetik, topun icra kolu kırk micran altın kaplama, 359 magnum, kabzalar fildişi, Afrika gül ağacı 2 adet çabuk doldurucu iki saniyede, vesikalı tel 0212 483 07 02 16.00-18.00 arası teşekkürler., | G Akarçay, 14.6.2015g | İng. 1- charging machine; 2- charger kimya: Yeryağı ürünlerini, taşınacak kaplara doldurma işini yapan özişler aygıt. 2. atışbilim: Özdevimli silahlarda, kurşunları birden ya da arka arkaya sürmeye yarayan düzenek. BSTS / Uygulayım Terimleri Sözlüğü 1980

a.


ing.



doldurulabilir | Çakmak Tokai 2'li doldurulabilir 2, 25TL, | Hür, 24.6.2018

s.






Doldurum | Akbilime 15 liralık doldurum yaptı., | G Gedikli, 28.09.2019+

a.






dolduruş | Yani öyle yarışma kazanması falan olacak iş değildi. Ama dolduruşa gelmişti bir kez. Ayrıca bayağı da heveslenmişti., | TAral, SÖ, 149

a.






Dolduruvermek | Birdenbire evin içini saadetiyle dolduruveren, ince vücudu ve pembe yüzüyle babasını kapıdan karşılayarak onu bu yaşlı demlerinde bir gençlik havası içine atan kızını daha münasip bir yaşayış içinde bırakıp gitmek emelinde idi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 154

bf.






dolgu topuklar | Rahat mı rahat sandaletler, şıklığınızı gündüzden geceye taşıyacak dolgu topuklar, yaz aylarının vazgeçilmezi parmak arası terlikler ve rengarenk espadriller..., | MCadde, 12.6.2013 | Bu gözler bikinide püskül savaşlarını, mayokini atağını, dolgu topuk delirmesini, çiçek kız pozlarını görmedi mi, gördü., | AÖzyılmazel, Sbh, 19.8.2015

a.






dolgu yaprak: Desenin üzerinden makine dikişi gidilir. Yaprağın boy yönünde alt dolgusu yapılır. Üstü enine, düz ya da verev sarılır 13








dolgulu | içinde dolgu maddesi olan, doldurulmuş. | çikololata dolgulu kornet, | 18.9.2016, reklam | Dolgulu çubuk kurabiye, | 25.1.2020, Keşan Hancı süpermarketi

s.






Dolguluk –ğu | Halat İpi Üreticilerine Dolguluk (İçlik-katlama) İpliği / %100 Polyester Beyaz İplik aylık 40 Ton Üretiyoruz / 300 Denye Puntalı Kırçıllı Kiremit 400 Kg / 150 Denye Puntalı Kiremit 517 Kg / 150 Denye Puntalı Portakal 110 Kg, Nursam Tekstil, Nursam Tekstil'de başarılı hissediyor., | 28.3.2019 Bursa, | https://www.facebook.com/nursamtekstiliplik3600807/posts/1009548875906810, 2.4.2022g

a.






dolgun





Ücret dolgun



dolgunca

s.



"Müşterilerin dolgunca bahşiş verdiklerini söylüyor.", S Şengil, 1983, 48"



dolgunca | Müşterilerin dolgunca bahşiş verdiklerini söylüyor., | S Şengil, 1983, 48

s.






dolgunlaştırıcı | Dolgun görünüm kazandıran şey | Yüzü dolgunlaştırıcı maske: Zayıf yüz hatları çoğu zaman bayanların moralini bozar, bu nedenle botoks gibi yönelinir, | 15.5.2014, | http://www.cilt.net/yuz-dolgunlastirici-maske/, 26.12.2016g

s.






dolikosefal | uzun kafa. | Yani insanın hayvan dünyasındaki yerini inceleyen antropoloji bilimine göre Muazzam Azzam Beyin kafası 'dolikosefal' idi., | NGüreli, SO, 881

a.






dolma | Dolma yapı | Hocam kerpiç değil gibime geldi. Çünkü kerpiç evlerin kolay yıkıldığını, kum gibi dağaldığını duymuştum. Bu dolma ev. Eskiden çok vardı bizim buralarda. Ana iskelet ahşap, soğuktan ve sıcaktan korunmak için ahşap bölmeler arasına tuğla veya taş dolduruluyor., | Yusuf Ziya, 22.03.2023, Rindan, whatsapp | dolma (dolmayı) yutmakargo bk. zokayı yutmak. kanıp aldanmak. | Yalanlar hep bize bu dört kapıdan girerdi. Fakat el... Fakat lâmise [dokunma duyusu], hiç dolma yutmazdı. Bütün hurafeler, bâtıl itikatlar dimağımıza hücum için gözle kulağa koşardı., | Ö Seyfeddin, Perili Köşk, 22.4.1919, ZamanG | Sen bir aydan önce mektubun yerine vardığını gördün mü hiç? Hadi söyle adaşım, yutma bu dolmayı!, | NGüreli, SO, 114

dey.a.






dolma yutturmak| Hürriyet düşmanları her alanda kötüdür, okullar da büsbütün kötüdür, çocukları yalancı ederler, çaşıt, yani casus ederler, çocukların kendi kendilerine düşünmelerine engel olurlar, onlara birtakım | hakikatleri dolma gibi yutturmağa kalkarlar., N Ataç, EK, 1953, 49

dey.






dolmalık | dolma yapılmaya uygun. | Sonra, dolmalık biberleri atıyorsun tazelediğin yağa; sonra, kalan yağda domatesleri çeviriyorsun; yanlış hatırlamıyorum değil mi abi? , | RehaMağden, 2005, 150

s.






dolmasamak

f.
canı dolma istemek.


"Dolmasadım.", F Gedikli, 3.6.2019"



Dolmasamak | canı dolma istemek FG, 03.06.2019

f.






dolmuş | aşırı yüklü, sinirli, asabi | Onların sağlığı açısından dışarı çıkmaları daha mı normaldi? Benim oradaki arkadaşlara söylediğim tek kelime var; hakem arkadaşların hiçbirine hiçbir fiziki müdahalede bulunulmaması, hiçbir söz söylenmemesi, çaylarının kahvelerinin verilmesi, yemeklerinin verilmesi, güvenlik sağlandıktan sonra da oradan çıkmaları diye bir talimatım olabilir. Orada insanlar dolmuş. Oradan o şekilde dışarıya çıkmanız sağlıklı mı? , | İHacıosmanoğlu, M, 29.10.2015

s.






dolomit | Boksit, dolomit, alçı, kiselgar, magnezit, kuvarzit ve şamot gibi maddelerin pişirildiği ve/veya ergitildiği tesisler., | Eki 1 Sulak Alan Koruma Bölgelerinde Yapılması Yasak Olan Faaliyetler, RG, 4.4.2014

a.






dolu

s.



"Bellidir bu aşkın meyin[i] içen, / Yâr içün cân ile cihandan geçen. / El verüp, el alup hep gelüp giden. / Bilmezem ki boş mu, dolu musun sen? 19"



dolu

a.
1. bade. 2. bir çeşit yağış,


"Gelmişine geçmişine / Pirden dolu içmişine / Hakikatı seçmişine / Dev Ali'ye selam olsun.", ?, 17* | "Biliyorsun bizim kayınvalide yeni öldü, yirmi dolu ıskatlık buğdayı var, kimlere dağıtalım diye soracaktım". Hoca, bakkaldan kâğıt kalem ister listeyi yazmaya başlar. Ramazan hoca: dört dolu- Kara İbiram (bu adam ücretsiz müezzinlik yapmakta | eleştirilmesine rağmen genellikle sabah ve yatsı ezanlarını okur, caminin temizliğini Cuma günleri mahallelerden kadınları toplayarak yaptırır, lüks lambaların bakımını ve yakılma işi onundur. Bahçenin temizliği ve ağaçların sulanması ona aittir. Tuvaleti temizler vs. bu işleri bir kuruş geliri olmamasına karşın sadece Allah için yapar) adını gören Mesut kafasından sekiz dolu geçirir. Yarım doluyu görünce hayal kırıklığı ile hemen dükkândan ayrılır. // O sene yaz yaklaştığında yiyecek kıtlığı son safhaya yaklaşmıştı. Teyzesi Dudu'dan gelen bir haber Höranım'ı umutlandırdı. Kuyudaki yüz dolu civarındaki arpa elenip, savrulacaktı. Hemen teyzesine gitti. Kuyudan çıkarılan arpayı tek başına eledi, savurdu. İş bitiminde harman kalkıncaya kadar üç-dört dolu arpayı ödünç alabileceğini hayal ediyordu.", asicaldan, 3.3.2017"



dolu

s.
pek çok.


"Şempanze Kuzi: -Aaa! Sizin yuvanızın yakınındaki ağaçta dolu muz var. Sen git onları ye.", İsmihan Arslan, Kopkop, 15"



dolu | bade. | Gelmişine geçmişine / Pirden dolu içmişine / Hakikatı seçmişine / Dev Ali'ye selam olsun., | Develili, 17

a.






dolu | Biliyorsun bizim kayınvalide yeni öldü, yirmi dolu ıskatlık buğdayı var, kimlere dağıtalım diye soracaktım. Hoca, bakkaldan kâğıt kalem ister listeyi yazmaya başlar. Ramazan hoca: dört dolu- Kara İbiram (bu adam ücretsiz müezzinlik yapmakta; eleştirilmesine rağmen genellikle sabah ve yatsı ezanlarını okur, caminin temizliğini Cuma günleri mahallelerden kadınları toplayarak yaptırır, lüks lambaların bakımını ve yakılma işi onundur. Bahçenin temizliği ve ağaçların sulanması ona aittir. Tuvaleti temizler vs. bu işleri bir kuruş geliri olmamasına karşın sadece Allah için yapar) adını gören Mesut kafasından sekiz dolu geçirir. Yarım doluyu görünce hayal kırıklığı ile hemen dükkândan ayrılır. // O sene yaz yaklaştığında yiyecek kıtlığı son safhaya yaklaşmıştı. Teyzesi Dudu'dan gelen bir haber Höranım'ı umutlandırdı. Kuyudaki yüz dolu civarındaki arpa elenip, savrulacaktı. Hemen teyzesine gitti. Kuyudan çıkarılan arpayı tek başına eledi, savurdu. İş bitiminde harman kalkıncaya kadar üç-dört dolu arpayı ödünç alabileceğini hayal ediyordu., | asicaldan, 3.3.2017

a.






dolu depocu | Büyükler dolu depocu. // Türkiyede faaliyet gösteren birçok şirket, özellikle de kurumsal ve büyük olanlar internet sitelerinden açıkça dolu depo teslim edip-aldıklarını beyan ediyorlar., | SeferLevent, Hr, 8.7.2017








dolu savar / dolusavar | Dolu savar efsane mi gerçek mi? , | Tvler, 19.12.2022

s.






doluca | dolu gibi. | Kötülükleri yeryüzünden kaldırmak için tezlerin tezinde büyümeli Güvercin Kızlar, Kartal Oğullar. Savaşınıza katılmak için, temmuz gecelerinin tüm yıldızları karca eleklenip, karca, doluca yağacak yeryüzüne. O zaman, herkes en iyi bildiği işi yapmak için ustalık yarışına girişecek., O Tansel, Konuşan Balıkla..., 2001, 32-33

z.






dolukmak | Hala inat ediyor gözlerimdeki acıyı anlamamakta. (...) Dolukan gözlerimle pencerenin önüne sığınıyorum. Az önce sayılan meslek grupları değil gururumu inciten; bir kariyer avcısı olarak değerlendirilmek!., | N A Gökduman, 71

f.






dolum | 1. doldurma işi. | Hollow fibre/delikli silikonize elyaf yastık. Her türlü yatış pozisyonunda kullanılabilir. % 1000 Pamuk dış kılıf yüksek dolum Mevsim Lux Silikonize Yastık, | 9.9.2019+ | Çinden çıkan mürekkeple 18.000 sayfaya kadar siyah-beyaz veya 8.000 sayfaya kadar renkli baskı alın; kartuş bitti derdi olmadan 3 yıla kadar kullanın. Mürekkep bittiğinde uygun maliyetli yedek dolum şişeleriyle kendiniz doldurun, rahatça kullanın., | @HP, 2.2.2022, twitter 2. Yükleme. | kart dolum bayii | Toplu taşımada kullanılan kartlara seyahat bedeli yükleme noktası. 01.02.2025 | dolum cihazı | doldurma işini yapan araç. 19.08.2016 | Dolum tesisi | Benim tabirimle iman dolum tesisleri olan camiler ne acıdır ki, beşeri siyaset dolum tesisleri haline gelmiş, mihraba, mimbere, vaaz kürsüsüne beyaz fes ve cübbeye korona mikrobu, siyaset mikrobu bulaşmış, | M Cengiz, Yeniurfa G, 11.6.2021, 3

b.a.a.






dolumluk | Kaldırıp deryâyı aktarsan eğer / Bir dolumluktan çok almaz destiler., A Ö Hacıtahiroğlu, Mesnevi Mevlana Kendi Vezni ile Manzum Tercüme, 1972, ?

a.






dolunaylı | O dolunaylı gecede, fırtına çıkmadan önce, gökyüzünde yıldızların düğünü vardı. Üç kardeşleri, civciv yuvasını, kuzeyin ayılar koşulmuş gelin arabasını, çobanların mavi püskül saçlı sevgilisini, deli poyrazı...' Lodos sellicesini ballandıra ballandıra anlattı . Orfos balığının pullarıyla mühürlenmiş pulsuz turuncu zarftan mektubu çıkardı . San- ki güneşler saçıldı odaya . Balık dilince yazılmış mektubu okumaya başladı .O tansel, Allı ile fırfırı, 1985, C 2, 58

s.






dolunmak bk. Dulunmak. Batmak, uful etmek. | Kaç gün doğup battı, kaç ay dolundu... / Zaman gelip çattı ve emrolundu; / Kuvveden fille hicret vaktidir., | N Y Gençosmanoğlu, Hicret, 1992+








dolusavak –ğı | bk. Dolu savak. | Daha büyük taşkın vukuunda gelecek fazla suları boşaltmak üzere sağ sahilde bir dolu savak inşa edilecektir. Dolu savak sayesinde saniyede 7000 metreküp akımı baraja zarar vermeden boşaltmak kaabil olacaktır., | Bayındırlık İşleri D, 1949, C 15, 160

a.






Doluşma | Önce ilındım*, yağmur sonrasının tünekliğine vardım; sonra yine doluşma başladı, köpürdü. Dışardan bir yerden bağlı bir atın soluklanması duyuluyordu; kır bir attı, belliydi.,Tarık Dursun K, Sevmek diye bir şey... 1965, 27 | Kapalı Çarşıya doluşmamızda davulcunun kıl kadar rolü olmadığı açıkça bilinmelidir., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 13

a.






doluşmak | Birdenbire kapalı çarşının karanlığına doluştuk. (Kapılı çarşıya doluşmamızda davulcunun kıl kadar rolü olmadığı açıkça bilinmelidir., | A Özyalçıner, Sanatlar, C1, S 1, 13 |Kilit kırılmış, yerinden fırlamıştı. Hepsi içeri doluştular., | VSevim, 53

f.






doluvermek

b.f.
birdnbire dolmak.


"Bir deniz boşluğa doluverdi.", 97* |"Birden arkamdan bir kalabalık geliyor, baştan aşağı doluveriyor merdiven. Sırtımdan itildiğimi, geçildiğimi, sendelediğimi hissediyorum.", E Triolet, Gün doğarken, 1982, 36 | "Göğsü, kolları, çıplak bacakları soğuktan yanmaya başlamıştı. Gözlerini kapadı. Isınmak umuduyla kendini ayışığının altına çekti. Tütünle, afyonla yüklü ciğerlerine doluveren soğuk hava başını döndürmüştü.", O Hançerlioğlu, 1959, 10 | "Bir anda iki kadın yazarın çevresi kitaplarını almak isteyen meraklılarla doluvermişti.", T Polikar, 1997, 66 | "bir o kadar da hatıra, kan, ter, tuz, aşk / doluverdi nymph'min gözkapaklarına", Onur Caymaz, Pervaneyle Yaren, 2015, 81 | "Birden doluverir içime bakışların", İlhan Geçer, 1986, 60"



doluvermek | 1. birdenbire dolmak. | Göğsü, kolları, çıplak bacakları soğuktan yanmaya başlamıştı. Gözlerini kapadı. Isınmak umuduyla kendini ayışığının altına çekti. Tütünle, afyonla yüklü ciğerlerine doluveren soğuk hava başını döndürmüştü., | O Hançerlioğlu, 1959, 10 | Bir deniz boşluğa doluverdi., | Arnost Lustig / O Akbal, Stepan ile Anna, ÇHA, 97 | Kitapla içim öyle doluvermişti ki, suale hiç yer kalmamıştı., | N Erik, 14 | 2. | mec. çabucak ağlayacak hale gelmek. | Gözleri dolu doluvermişti küçük Barış'ın., | DCeyhun, 133

bf.b.f. mec.






dom | Kuzey Afrika ve Ortadoğu 'da yaşayan Çingenelere verilen ad. karaçi ve mırtıp da eş anlamlıdır. Domari dilinde konuşurlar. Mardin ve civarlarında yaşayan Domların Kürtçe ve Türkçe de konuştuğu bilinmektedir. 12.08.2012 13:42 gosdex, EkşiS Mardin'de yaşayan bir halk | Mardinli yönetmen Halil Aygün, Güneydoğu'da | Dom, | Karaçi ve | Mırtıp olarak adlandırılan vatandaşların hayatlarından etkilenerek hazırladığı | Dom isimli belgesel filmi ile UNESCO'ya başvurdu., | T, 10.12.2013

a.






dom dom/domdom | (Hindistan'daki Dumdum yer adından) | Ah dedim ağladım / Yaremi bağladım / Eğdi yar boynun eğdi / Allah kerimsin dedi / Hançer yarası değil / Dom dom kurşunu değdi, | İ Tatlıses türküsü, ? | domdom kurşunu | Baş tarafı haç biçimi çentilmiş, çarptığı yerde tehlikeli yaralar açan bir tür tüfek kurşunu; domdom. GTS

a.






domalganlık -ğı

a.



"Mesele Fener GS mevzusu mu, yorumlara bak domalganlığın en üst seviyesi.", @sahibiseyfkalem·21 Kas 2023, X | Domalganlığın sebebi kehanet mi?", @bicareditor, 14.02.2024, X"



domari | Domların (Çingenelerin) konuştuğu dil.

a.






domat | domates. | Domates dediğin domat işte, | YÖzdil, H, 11.8.2012

a.






domatesli | Önümüze gelen balık yarı çorba. Domatesli ve bayağı acılı bir sosu ya da suyu var., | V Milör, Hr, 19.8.2018, 11

s.






domatessiz | domatesi olmayan. | Sen de domatessiz yumurtasız menemen istiyorsunuz!, Ş Abak, 13.01.2025, Rindan Sohbet

s.






dombadüdük etmekArgo. | ...dombadüdük ederler. Fakat size... Siz benim velinimetimsiniz, babamsınız. Ve madem ki sordunuz., | S Erol, Kadıköyün romanı, kurun, 18.6.1935, 6

dey.






Dombili | Şişman, şişmanca, tombul, tombulca Türkçe tombul kelimesinden yazılı kaynaklara 2004 geçmiş bir yeni kelime bk. Etimoloji Türkçe, 12.11.2018 | Dombili bir figür... Kurumsal şeyler şeytmiş..., | H B Çiçek, 15.3.2018 vatsap

s.






dombra/dombura | Kıpçakların milli sazı | Dombramı alaram/ Yürek sazın çalaram. 22.1.2012

a.






domestik | domestic | 1. Eve dair; ev işlerine dair 2. yurda ait 3. İç, içe ait | ...domestik gündem..., | StarTV, KiralıkAşk, 29.1.2016 gecesi | Camları kırılmış bir otobüs durağının domestik bir ev içine dönüştürülmesi, iş makinelerinin pembeye boyanması, farklı hatta birbirine karşıt görüş ve pratikteki Taksim dayanışması bileşenlerinin AKMnin cephesindeki çoklu ve çoğulcu kolaj ifadeleri, bazı duvar ve yer yazıları ve resimleri vs., | FulyaErdemci/AyşegülSönmez, M, 12.6.2013 | İkincisi, hem global ortamda hem de domestik siyasete aslında orta sınıf önemlidir, bu nedenle elit kesimin taleplerine ve de fakirlerin sorunlarına eğilirken, orta kesimdekilir için bir şey yapmamak büyük bir hatadırda deniyor., | DGökçe, Akşam, 15.4.2015

s.


ing.



dometik | Bu senedât kısmen Dometik yazısıyla Mısır lisanında, kısmen de Yunan lisanında yazılmış olup parça parça Avrupalılara satıldı; kısm-ı azamı Pariste, Turende [Torino], Londrada, Berlin ve Viyanada umumi kütüphane ve müzelere dağıldı., | MEsad, TİH.

s.






dominant | İng. Baskın, başat | Bu minvalde ülkece kazançlarımızı, 'devrim' veya 'rejim değişikliği' olarak değil de, 'müspet demokratik değişimler, vatandaşlık kazanımları' olarak takdim etmek, kapsayıcı ve katılımcı dile özen göstererek, kıvancı her kesimle paylaşmak, sevinci ve sinerjiyi yaygınlaştırmak... Dominant bloklaşmaya dair hissiyatın, pansumanı olabilir mi diye düşünüyorum., | SEraslan, Star, 21.8.2015

s.


ing.



domine etmek | hakim olmak. | Bölgede bugün birçok casus olduğunu hükümet yetkilileri de gazetecilere söylüyor. Peki bunların kendi aralarındaki ilişki nasıl? Kim domine ediyor? - Eğer Türkiye'de olmasa CIA domine eder. Ama Türkiye'de koordinasyona MİT liderlik eder., | Hr, 16.9.2012 | Öyle ki, kadını domine edebilsinler, kadın ona tabi olmaya devam etsin, yetersizlik duygusuyla yüzleşmesinler., | MEsayan, T, 21.10.2012

dey.f.






domur domur | Gözler kara, kirpik kara, kaş kara. / Domur domur dökülüyor yaş kara / Mevlut İhsan sesleniyor dağlara, / Uzaktan uzağa akşam bulutu., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 228

z.






domuz | bir domuzu eksikçok zengin, her şeyi var. M Canatar, 16.4.2014 | domuz gibi | Elbet biliyordu. Hem de domuz gibi biliyordu., | NGüreli, 444 | domuzdan bir kıl koparsanız kârdır atasözü. | Siz gidin bu eşek oğlu eşşekten elli milyonu alın. Domuzdan bir kıl koparsanız kârdır., | NGüreli, SO, 93

dey.a.z.






domuz ağırşağı | bk. domuz lahanası. Osman Baş 13 | tomalan: Keme, Arap mantarı, domalan, domuz elması, 29b.5 tonuz başı: Domuz çıbanı, 36b.6, bkz. donuz başı, tonuz çıbanı tonuz çıbanı: Boyunda oluşan çıban, domuz çıbanı, 7a.3, bkz. donuz başı, tonuz başı topalak: Topalak, domuz ağırşağı, 14a.7, bkz. dopalak, | S Özçelik, Kitâbü'l-mühimmât: XV. yüzyılda yazılmış bir | eseri, 2001, 147

a.

tıp




domuz damı yöntemi | 1. Osmanlı askerlerinin, kuşatılan bir kalede yer alan üstü örtülü siperlere verdikleri ad. vicious rumor 26.01.2006 00:28 ~ 00:31, EkşiS. 2 | Domuzdamı veya domuztamı, maden ocaklarında çökme tehlikesi olan yerlerde tavanı dikdörtgen veya kare prizma şeklinde destekleyen ve ayak arkasından tavanın muntazam kırılmasını sağlayan özel bir tahkimat biçimi. | Kahramanmaraş merkezli büyük depremin 9. gününde 198. saatte 18 yaşındaki Muhammed Cafer Çetin, Adıyaman'da enkaz altından 'Domuz damı' yöntemiyle sağ olarak kurtarıldı. 198'inci saatte enkazdan çıkartılan 18 yaşındaki Muhammed Cafer Çetin, kurtarma ekiplerinden et yemeği ve su istedi..., | basın, 14.2.2023

a.






domuz lahanası | Açlıkla, soğukla ve hastalıklarla mücadele ediyorduk. Hayatta kalmak için her yolu deniyorduk. Kazayağı, kuzukulağı ve domuz lahanası denilen otları yediğimiz çok olmuştur., | M İleli, Muhacir, 31

a.






domuz soğanı | Akçaabat karga soğanı Yoksulluk, bilhassa Rus işgali esnasında kökleri pişirilip yenilen bir yabani bitki.

a.






Domuzluk –ğu | 1. hainlik, haincesine inatçılık. | 2. Pislik, kötülük. | Bana bak İnayet... Ağız yapma... Senin bu gece bir domuzluğun var... Yoksa boş yere av bekliyen örümcek gibi buraya yapışıp kalmazsın!, | R N G, Tanrı Misafiri, 26 | Nasıl bilmiyorsun? Biliyorsun ama, domuzluğundan söylemiyorsun!... Ona bir fenalık yapmamdan korkuyorsun!..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 83 | Bu nesneyi daha önce hiç içmemiştim, hep votka içerim, votka hem saftır, hem pahalı değildir, öteki içkilerde domuzluğun her türlüsü var..., Ladislav Mnacko / O Akbal, Cumartesi akşamı, ÇHA, 138

a.






domuzsuz | domuz olmaksızın. | Oysa, atlar tavuktan hoşlanırlar. Onun için nalbant dükkanları tavuksuz, değirmenler domuzsuz olmaz., R Durbaş, Şaka-nâme, 1983, 36

s.






don gömlek dışarı fırlamakkorku vs. aceleyle, giyinmeye fırsat bulamadan evden dışarı koşmak | Bir çığlığı basacağım ki, evinde yangın çıktı da karısı ünlüyor sanacak, don gömlek dışarı fırlayacak., | İzgü, Güldüren U, 1983, 61

dey.






don I | donmak-tan zirai don sebze ve meyve bahçelerinin donması 17.1.2012 televizyonlar

a.






don II | elbise. | Kanlı gömleğimi verip yellere / Yaralar üstüne giydim bu donu, | Asral, 12| | aynı gazlı içeceği içip, aynı bayat köfteyi yeyip, aynı dar donu giyip, senin kalabalıklar içinde sıradanlaştırılmış biri olarak salınman birilerinin hoşuna gidiyor. sıradanlaştırma bir tür zombileştirme çabası olarak kendini gösteriyor., | S Demirci, Y Ö Özburun, 2006, 128

a.






don kişot | limanda kefaletini ödedi gemi / lutfen don kişotu seviniz / ya da beni, | CanerOcak, KültürlüKüfür, 59 | Kendimi savunmaya kalksam, Donkişot'un akıbetine uğruyorum. Üstelik Sanşo gibi iyi kalpli bir arkadaşım bile yok., | MYağmur, 60

a.






don kişotça | Bütün ömrün tasavvurlar, hayaller, Don Kişotça emeller peşinde koşup kendini aldatmak ve aleladeliklerden başka hiçbir şey yapılmayan bu dünyada kendinin ve başkalarının fekaadelikler yapacağını vehmetmekle mi geçecek? ., | S Ali, İçimizdeki şeytan, 20








don paça dışarı uğramaktelaşla ve korkuyla kendini dışarı atmak. herkes / donpaça odalarından dıarı uğradı, / genç irisi ayılıp bayılıyor, / kendisinden sonra kenefe giren kahveci çırağını arıyordu., | H N Erer, HM, 1962, 43

dey.






don tezahürü | küfür. | Muhtemelen bir şekilde benden | ayar yemiş zavallılardan biri olan bu çamur esnafı, aslında Trabzon camiasında çokça bulunan bir insan tipinin don tezahürüdür., | STunalı, T, 29.9.2011

b.a.






donakalıvermek | derhal olduğu yerde kıpırtısız kalmak | Gergedanla burun buruna gelen kız korkudan donakalıverdi!, | RKitap, 3.7.2015, 17

f.




GTS-



donakalmak

f.
şaşıp bir süre devinimsiz mkalmak.


"Kabus İbnisina'nın başarımından donakaldı. Kendisine son derece büyük ikramlarda bulundu. Havarizme Gaznelinin yolladığı ilçi geri dönmüş, olup biteni anlatmıştır.", H F Turgal, İbnisina, Ülkü, 1936, C 7, 29"



donakalmak | Aniden şaşıp kalmak | Donakaldım. Şaşırdım, hiç beklemediğim bir cevap almıştım., | BTSalihoğlu, 2014, 76

bf.






donalı s yeni donanmış. | Sovyetik şehirleri 1960'larda kuşatan ve adlarını SSCB lideri Kruşçev'den alan birkaç katlı toplu konutlar, | Kruşçovkaların boğucu yeknesaklığı ve daha yapılır yapılmaz köhneyen çehreleriyle, İsveç'te 1960'larda, | iyi demokratik vatandaşların beşikten mezara tüm sosyal hizmetlerle donalı yaşaması için | Milyon Programı çerçevesinde inşa edilen konutların iyimser sıkıcılığı hem nasıl benzer, hem nasıl da uzaktı., | SÖney, T, 23.9.2010








donandırmak

f.



Ashab-ı Kehf uykusundan uyandır bizi /Ölümsüz sevdalarla donandır bizi 18



donanık | Yeni Küllük Grubu daha önce size mahiyeti izah edilmiş olup mümtaz şahsiyetlerle donanık ve özellikle | lavukların giremeyeceği bir gruptur., | ŞÇarşsancaklı, 16.03.08 genel ağ iletisi.

s.






donanımlı | Küresel medya iktidarının üretmiş olduğu bu söylem diline karşı, daha donanımlı ve etkin bir söylem stratejisi geliştirmenin gerekliliği ortadadır., | MKılıç, TürkiyeG, 25.6.2015

s.




GTS-



donanımsal | Elektronik ile ilgili donanımsal ve yazılımsal proje ve tezleriniz ücretsiz olarak yapılır veya yardımcı olunur. 15.02.08, www.elektronikhobi.com-dan | Bu yöntemlerin, insanlığın içindeki ve dışavurduğu (beyinine/nefsine yazılımsal ve donanımsal olarak kodlanmış) kötülüklerin asla engellenememesi gibi, yapay zekanın muhtemel kötülüklerini de önleyemeyeceği aşikardır., | K Beşirli, 19.6.2018 vatsap.

s.






Donanımsız | | Donanımsız girdiğimiz her savaşı yitirmeye mahkûmuz. İşte bu yüzden, kültürümüzün bütün öğelerini tanımak; köklerini, nerden gelip nereye gittiğini bilmek; bildiklerimizi hatırlamak / canlı tutmak zorundayız., | Trabzon kültür-sanat yıllığı, 1987, 8 | Antalya'da askerlik yapan Barzani'nin yüzbaşısı Mehmet Kılıç'ı kaçırıp, Irak'a teslim etti. ...ratına karşın devletin başaramadığını, eğitimsiz ve donanımsız insanlar nasıl yapacaktı? Tuğgeneral Başsoy'un yanıtı kesindi: | Devletten yana olmayan pkkcıdır., | 2000'e doğru, 1989, C 3, S 40-50, 9 | Madde adı soğuk tutkal vinil klorür polimerlerinden diğer boru - hortumlar diğer plastiklerden enine kesitinden uzun boru hortumlar polivinil klorürden boru, hortum, takviyesiz donanımsız plastikten diğer bağlantı elemanları pvc yer..., | İ Uludağ, V Serin, S.S.C.B.'ndeki Türk cumhuriyetlerinin sosyo-ekonomik analizleri ve Türkiye ile ilişkileri, 1990, 385

s.






Donanımsızlık –ğı | Zira bu okullardan mezun olanların çalıştıkları devletin tarımla ilgili kuruluşlarında, kendilerine ayrılmış yeterli alanlar, araç ve gereçler yoktur. Bu donanımsızlık içerisinde bile üreticilere örnek olacak girişimlerde bulunan tarım uzmanları yok değildir., | E Tokdemir, Türkiyede tarımsal yapı, 1923-1933, 1988, 23 | Bağlamında her türlü gaf ve donanımsızlığın ayyuka çıktığı bu yeni dönem, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 'cinsel ilişki biçimlerine' ilişkin yeni kararıyla ZİRVE yaşadı., | TSerttaş, T, 15.6.2012

a.






Donanma | Deniz istediği gibi dalgalansın, / Dilediği kadar sarhoş kalsın ırmak; / Kurulsun donanma, şenlik / Kırk gün kırk gece sürsün düğün., | Ş E Regü, Yağmur, 42 | Sonra, her gün şehirde bayram varmış hissini vermek maksadıyla, en mahrem çamaşırlarına kadar eşyalarını, tahtaboşlarına asarak bir nevi donanma manzarası yaratıyorlar., | GugukG, 24.5.1949, 3

a.






donanmak | 1. techiz olunmak. | Balyozlar, kalın kürek-kazma sapları, kazmalar, baltalar, büyük çekiçler, demir çubuklarla bir anda donanıyorlar., | Aktar, 22.11.2010 | 2. yeşillenmek. | Bitkiler donandı sevincinden / Bir sevi ısıttı içimi / Kişiden kişiye geçen., | N U Akgün, Güne övgü, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 125

a.f.






donanmalı

s.
ask. den. donanması olan.


"Savaş yaklaşıyor. III. Dünya Savaşı dünyamızı bitirecek savaş. Askeri, silahlı, donanmalı savaşlar yerine günümüz teknolojisi artık nükleer savaş taktiğini benimsemiş durumda.", Zombi Günlükleri, Alper Arslan, 2014,?"



Donanmış | bezeli. | Bahçeye açılan pencereden çiçeklerle donanmış şeftali ağaçları görünüyordu., | O Hançerlioğlu, 1959, 25

s.






donatanlık -ğı | donatanın hali. | Ben donatanlık sıfatımı kaybederim., Ecehan Aras, 07.02.2025

a.






donatım

a.



"Yemekten sonra nöbetçileri değiştirecek birkaç er ötede donatım kuşanıyor.", S şengil, 1983, 53"



Donatım | Yemekten sonra nöbetçileri değiştirecek birkaç er ötede donatım kuşanıyor., | S Şengil, 1983, 53

a.






donatıvermek | Şarkı söyleyen motorların efendisi / Işıkla donatıverir bütün uykuları., | C A Kansu, Bağımsızlık Gülü 1965,

bf.






donbalan


bir çeşit mantar.


"İran'da evlerde pişirilen koç yumurtasına beyaz etli bir mantar olan Donbalan mantarının adını vermişler.", Oğul Türkkan, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 8"



Doncak | üstünde sadece don olduğu halde. | Bir silkindim, kendimi dışarı attım. Şakir Bey yataktan çıkıp doncak arkamdan koştu ama, tutamadi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 68

z.






doncu | Peker'in paylaşımları şöyle: 1- süslü sülüman, doncu sülüman; ben dünyanın en kötü insanıyım demişsin ya, evet gerçekten öylesin. Senin gerçek yüzünü insanlara tam olarak gösterdiğimde, o zaman dünyanın en büyük şeytanı olduğunu herkes görecek., | 4.3.2023, sosyal medya

a.






dondurma | 1. Dondurma işi, buydurma. 2. | Şekerli sütün veya meyve sularının dondurulmasıyla hazırlanan soğuk yiyecek. | kesme dondurma 25.7.2015, Avşa, ilan | Maraş dondurması | Her şeye atlamayın, sözü Maraş dondurması gibi uzatmayın., | AynurTartan, HrCtesi, 8.7.2017, 10

a.






dondurmalı | Çubuklu, dondurmalı gece sohbetleri, Ahmet İhsan, 1930, C 1, 1 | Tatlılara ciddi emek harcanmış. Dondurmalı ve fıstıklı burma favorim. Muhallebili katmer ve ev baklavası da başarılı. Sıcak çikolatalı dondurma ve beyaz çikolatalı 'volkanik' bana göre değil, | VMilor, HrCmrts, 8.7.2017, 12

s.






dondurmalık | dondurmaya yapmaya uygun nitelikte. | Paşabahçe dondurmalık 1.45 TL, | ŞokMağazasından, 8.7.2017

s.






Dondurucu | buzdolabı. | Ayrıca, dünyanın dört bir yanından, hemen her gün, dondurucudakilere çiçek yağıyordu. İnsanlar, belgeliklere başvurarak bu bilginlerin kimliklerini, insanlık için yaptıkları hizmetleri, ayrıntılarıyla öğrenmişlerdi. / | Dondurucudaki elli bir bilgin, iyi ışınlarla ışınlanmadıklarından, ışın çağı öncesinin, insan özelliklerini taşıyorlardı., | Dayıoğlu, 1987, 113/113 | Devletin din müessesesi ile meşguliyeti dondurucu susturucu bir meşguliyet değil, aksine seviye kazandırıcı bir meşguliyet olması iktiza der. Muhterem Halk Partililer zamanlarında bu meşguliyet dondurucu susturucu bir meşguliyet olarak tezahür etmiştir., | Said Bilgiç, TBMM ZC, D. 11, C. 7, İ. 44, 24.02.1959, 650 | Dondurucu bir tınlamayla konuştukça sesi kalınlaşır., | VK, 98

s.a.






Donduruculu | dondurucusu olan. | Bu gereçlerin içinde, elektrikli fırın, mutfak havalandırma sistemi, mutfak dolapları, derin donduruculu buzdolabı sayılabilir. Bunun dışında elbise dolapları ve diğer eşyalar için çekmeceli dolaplar bütün konutlarda mevcuttur., | Sema Köksal, Refah toplumunda 'getto' ve Türkler, 1986, 106

s.






done ing veri. Bilgi. | Zahir Hiddink'e gereken doneleri verecektir; tabii bunun için önce oturup konuşmaları gerekir ama koca İstanbul'da biraraya gelmek de o kadar zordur ki!, | FUraz, T, 31.8.2010








dongili s AT | sahte | Q.H?s?nquliyev xatırlatdı ki, vaxtil? P?nah Hüseyn d? Dubayda qeydiyyatda olduğu iddia edil?n | Bahar enerji adlı şirk?t haqda araşdırma aparmışdı. M?lum olmuşdu ki, bel? bir hüquqi ş?xs yoxdur: | Naxçıvanda bel? saxta şeyl?ri | donqili adlandırırlar. P?nah b?y o vaxt o şirk?tin | donqili olduğunu demişdi. M?nd? bel? şübh?l?r var ki, bu şirk?t d? | donqili – saxta şirk?tdir., | 525-ci q, 10.5.2011

argo






donguldak -ğı | koyunların boynuna takılan küçük çan | Oyunculardan biri | Canbuluş olur. Canbuluşun sırtına kambur yapılır, kendirden sakal takılır, başına şapka olarak el leğeni konulur ve eski elbiseler giydirilir., | | http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php? t=21042, 18.6.2018g

a.






dongurak -ğı I | 1. yer adı. 2. Deve, sığır, koyun sürülerinin önünde giden hayvana takılan, kalın saçtan yapılmış çan, çıngırak.

a.






dongurak -ğı II | domates

a.






donguraklı | Dongurak yerleşiminde yaşayan kimse. | O gün Donguraklı Mehmet'in sünnet düğünü için sünnetçi köydedir., | asicaldan, 3.3.2017

a.






donk diye | [O] kartopu muhakkak ya donk diye kafanıza gelecek ya da arkadaşınız girişimci bir hıyar olduğu için montunuzun içine atacak., | AyçaŞen, T, 9.1.2013

z.






donkişotlaşmak | Her okuyan Donkişotlaşır, yani gurur olur, feragat olur. Don Kişot, istikbale taşan mazi. Hatta bazen tek başına hak ve hakikat. İnsanların zincire vurulmasına tahammülü yok. Don Kişot kanatlı, kertenkelelere gülünç görünmesi bundan., | C Meriç, Bu Ülke, 48

f.






Donkişotluk -ğu | Gereği yokken kahramanlık göstermeye kalkışma durumu. | Aslında | Bana sosyalist meslektaşlarım tarafından, karşı olduğum toplum içinde, onların görüşlerini benimsediğim takdirde, bir iktisatçı olarak çok daha önemli bir mevki işgal edeceğim söylemekte derken kalkıştığı Donkişotluğun bedelinin yalnızlık olduğunu seziyordu., | MAltınok, T, 2.9.2011 donkişotluk yapmak deyim kazanamayacağı açıkça belli olan bir işe atılmak | Stok biriktiğini, maliyetlerin yükseldiğini, talebin ise düştüğünü söyleyen Molu, 'Donkişotluk yapmanın alemi yok' diyor., | JÖzgentürk, Hr, 2.10.2016

a.






donklamak | Sonunda içlendiğimiz yer, Yalan Dünyadaki Vasfiye'nin çuvaldız cümlesinde. Herkese işler. Herkese donk'lar. Herkesi çarpar. AYıldız, T, 14.4.2013

f.






donlu | elbiseli, giysili. | ...bastonsuz yürümesini şaşıran, katı yakalarının boyunduruğundan memnun, yerle temenna etmeyi marifet sayan küçük beyler! Ayak dirseklerine kadar fanlâ donlu, şal yelekli, altın köstekli ve kravat iğneli Narçin beyler! Böyle düşünürken Muradın bir kravat iğnesi gözünün önüne geldi: İçine güya yumurta yerine üç inci yerleştirilmiş altın bir kuş yuvası!, R H Kray, Sonuncu kadeh, 1965, 34 | Şahinler gibi de dengi dengiyim / gövel ördek gibi mavi donluyum., | Borlu Kemalî Baba, 16

s.






Donluk -ğu | elbiselik. | Donluk, Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir birim olarak kullanılmıştır. O dönemlerde don kelimesi elbisenin karşılığı olduğundan bir takım elbiselik kumaş ölçü olarak kabul edilmiş ve buna donluk denmiştir., | Esat Efendi, Yavuz Ercan, Osmanlılarda töre ve törenler, 1979, 159

a.






Donörlük | seday (yüzlerce ses) kanserle mücadele eden çocuklar ve ailelerine destek olmayı ve kanserde kök hücre donörlüğünün hayati önemi hakkında farkındalık yaratmayı amaçlayan bir sosyal sorumluluk kulubüdür., | afiş, 25.11.2018

a.






Donsuz | Pencerenin önünde baktım; karşı komşumuz Boşnak Nuri'nin büyük oğlu, yalınayak, donsuz, kapılarının önüne yüzükoyun düşmüş ağlıyor., | N Cumalı, Aklım arkada kalacak, 23

s.






dont sistemi | genel seçimlerde uygulanan bir oy sayım sistemi. D'Hont'un adından | Dar bölge sistemi geniş gölge usulüne göre uygulanıp kısmi oyların yüzde beşinin iki katından bir eksiğini alanlar arasında İsviçrede uygulanan dont sisteminde olduğu gibi çapraz bir sıralamaya gidilmelidir., | NGüreli, SO, 120

a.

huk.




donuk

s.
donmuş, dondurulmuş.


"... donuk ürünü derin dondurucuda (-18 derece) son tüketim tarihine kadar saklayabilirsiniz. Donuk ürünü buzdolabında çözünüz. Çözünen ürünü tekrar dondurmayınız. Donuk olarak aldığınız ürünün raf ömrü -18 derecede 1 yıldır.", Lezita GedikPiliç, 4.7.2020"



donuk | Şehzade dahi kıza karşı muhabbet duydu. Kız yanına gelmiş idi. Manevi bir kuvvet kendisini donuk halinden kurtardı., | K D, E Ülgen, 51 | Halil için, varlığıyla donuk Berlin göğünü aydınlatan bir dosttu Othello., | TKiremitçi, 2005, 192 | 2. donmuş. | eksi otuz derecede donuk ağaçlara vuran aya bakardı, Hakan Şavlı, 1998, 35

s.






donuklaşıvermek | Ancak çok dikkatli ve bir o kadar da tecrübeli bir insan sarrafı fark edebilir onları: bir göz açıp-kapatma süresi kadar kısa an için, bakışlarının birden, ölü balık misâli donuklaşıvermesinden ve aslında pişmiş koyun kellelerine has o meşhur ve de zoraki sırıtıştan ibaret olan tebessümlerinin yine bir göz açıp-kapatma süresi kadar kısa bir an için aslına rücu etmesinden.), | ANurko, DrilişP, 11.9.2015

f.






donuklaştırmak

f.
donuk hale getirmek.


"Elektrik lambalarının ışıklarını donuklaştıran, yerleri parlatan yağmur, onun ince mantosunu ıslatmış, omuzlarından başlayan ıslaklık, soğukluk yavaş yavaş bütün vücudünü sarmıştı.", C Uçuk, DŞ, 1971?, 111 "



donuklaştırmak | Ama Davutoğlu'nın şahsında idealimizdeki tipolojilerin bize kattıkları ile bizim için donuklaştırdıkları alanlar konusunda gelecekte tartışmalıyız., | MAVerçin, AhmetDavutoğlu, Rindan, 2016?

f.






Donukluk –ğu | Bu, benim öksüz ruhumun o zamanlar şatafattan ziyade donukluğa, neş'eden ziyade kedere yakın olmasından ileri geliyordu., | Kırımer, 1967, 76 | | Elindeki hafice kısılmış idare lambasının ışığında, kadının yüzündeki derin çizgilerin girintileri kımıldayıp anlamsız bir donukluk edindiler., | H Yavuz, Toarmina, 59-60

a.






donup kalış | Onların donup kalışları ve benim perişanlığımla bir azap hücresi halini alan o odada geçirdiğim on, on beş dakikalık süre bana bir asır kadar uzun gelmişti. İçimden Hamdullah Suphi'ye öylesine kızıyordum ki, bir daha yüzüne bakmamaya karar vermiştim., | Y K Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 1990, ?

a.






donut I | İng. doughnut, özellikle ABD'de bilhassa kahvaltıda bol tüketilen tatlı bir çörek. Şeker ve yağ açısından oldukça zengin ve kalorilidir. /Başlıca iki şekilde üretilir: simit donut ve içi doldurulmuş (daire şeklinde) donut. Sadenin yanı sıra çikolata, reçel, krema gibi çok çeşitli malzemelerle kaplanmış veya içi doldurulmuş donut çeşitleri üretilir. Wikipedia, 28.8.2014, 26.8.2014 T.

a.


ing.



donut II | beton, Ahmet Ercan+++

a.






donuvermek | hemen donmak, büsbütün hareketsiz kalmak. burada. birdenbire ölmek. | Ben de biraz sıkıverdim şu serseriyi, elimin altında donuverdiyse benim suçum mu? , | Y Haşek / E Gürol, Cinayet suçlusu, ÇHA, 34

bf.






doo-wop | Kendi adına kurduğu ilk orkestrası Erol Büyükburç Vokal Grubu ile Four Lads, Platters tarzı vokal müziğinin ve doo-wop'ın Türkiye'deki öncü uygulayıcısı olur., | M, 12.3.2015

a.

müz.




doodle | Logo. | Google bu büyük insan için özel Doodle hazırlayarak kendisini bütün dünyanın tekrar hatırlamasını sağladı., | M, 23.6.2012

a.


ing.



dopamin | BTS+ | Beyin merkezinde bulunan D1 (dopamin 1) ve D2 (dopamin 2) reseptörlerinin çalışma şekilleri kadın-erkek ilişkisinde büyük rol oynuyor., | Posta, 10.9.2015

a.




bts+



Doping serumu | aynı m. Atom serumu, sarı serum. | Genel vücut ağrısı, halsizlik, grip ve yorgunluk gibi şikayeti olan hastalarımıza ağrı kesici ve vitamin desteği ile evinizde serum hizmeti sunuyoruz. Atom serumu içerisinde genellikle B vitamini, C vitamini ve diğer bazı vitaminler, ağrı kesiciler, anti alerjik ilaçlar vardır. Halk arasında sarı serum veya doping serumu olarak da bilinen atom serumu için ulaşabilirsiniz., | 24.2.2023+, el ilanı

a.






dopingci | doping yapan | Bu olayı nakletmemizin sebebiyse düşündüğünüz gibi değil; dopingcilerin arasında temiz kalmamız işin teferruatıydı, gerçekte önemli olansa olup bitenlerin farkına varılması, üç kuruşluk transfer alacaklarının ödenmesi için hayatları riske edilen o gençlere bir şekilde yardım edilmesiydi., | FUraz, T, 27.8.2011

s.






dopingli | hileli. | He rşey Kobani ile başladı; yalan ve algı'da mahirlerin başarısı, sonucu ise 7 Haziran koşusunda dopingli bir kazanım oldu HDP adına.(sic), | ÖFTuna, T, 30.10.2015

s.




GTS-



Dorak otu | Kastamonu, Boyabat tarafı. | Dorak otu tarhanaya konur, yabani dereotu. Merve Şahin, 23.3.2023

a.






dorak taşı | Kayseri'nin Ağırnas köyünde bir zamanlar her evde bulunan dorak taşı, gözenekli yapısıyla yoğurdun süzülmesini ve bozulmadan kalmasını sağlıyor, ayrıca ona farklı bir aroma katıyor. Yörenin son ustası İsmail Yıldız ata yadigârı mesleğini sürdürmeye çalışıyor., @AletIsler, 29.12.2024, X

b.a.






doreli | altın renginde. | Taksim'e son proje Ahmet Vefik Alp'ın doreli, leopar desenli bir evin tavanından sarkan rüküş bir avizeyi andıran akıllara zarar projesi., | YOğur, T, 1.7.2012

s.






dorse | ing.dorsal taşıma araçlarındaki kasa. GTS | TIR ve dorse park etmek yasaktır., | 16.06.2012 | Ordu'nun Ünye ilçesinde inşaat malzemesi taşıyan TIR'ın dorsesinden çivi paketi yola düştü., | M, 18.8.2015

a.






doruk hartaması


ağaçların doruğundan biçilen hartama. bk. hartama

tr. doruk + ? hartama + tr -(s)ı
Yükledim kır atıma / Doruk hartamasini / Nerden oğrendın yarım / Adam aldamasini?", Karadeniz türküsü. Bu mani şarkıcı Fuat Saka'ca "Yükledum kır atuma / Torul hartamasini / Nerden öğrendun yarim / Adam aldamasini" şarkısında Torul hartaması suretindedir.



doruklandırmak

f.


doruk-lan-dır-
"Ama 'Bir soru' başlıklı son öykü, bir çocuğa babasının ölümünü duyurmanın acısını anlatırken, Tosuner öykücülüğünün biçemsel başarısını doruklandırıyor. Necati Tosuner'in öykücülüğümüzde görmezden gelinmeyecek saygınlıkta bir çabası ve katkısı var.", F Akatlı, Bir pencereden: inceleme, 1982, 340"



doruklaşmak | Doruklaşan öznel yaklaşımlar sonucunda, geleceğe güvenle bakması gereken birçok genç insan, yıllarını verdikleri kurumlarından uzaklaştırıldı., | Güney Dinç, 7

f.






dosdoğruca

z.






doser | -Doser gerçekten işe yarıyor mu? - Evet. Gerçekten işe yarıyor. Binaural dalgalarla beyine etki edip, istenilen sonucun alınabileceği bilimsel olarak kanıtlanmış bir şeydir. Fakat kimi zaman için bulunduğunuz ortama görede bu sonuçlar değişebilmektedir., | 17.5.2014, | https://tr-tr.facebook.com/.../729517273758328? ..., 12.9.2015g

a.






doshirak -ğı

a.



"Konuşurken, doshirak'taki pilavın, deniz yosununun ve sebzelerin üzerine bir tutam baharatlı gochujang koydu. Chun'un sıkıntılı ifadesi, annesinin önerisiyle yumuşadı. Annesi sabırla talimat verirken kız kardeşi ile görevleri paylaştı.", Ellen Oh, Elsie Chapman, Asya mitolojisi rehber kitabı Binlerce başlangıç ve son, 2019, 192"



dost | Bir dost az, ikisi çokmuş, | babamın lafıdır. FDüzağaç, www.frmtr.com, 24.8.2007 | sık git dostuna yatsın sırtı üstüne seyrek git dostuna kalksın ayak üstüne kalıp söz. dostlarınızdan saygı görmek isterseniz çok sık gidip yüz göz olmamak gerekir, Müşerref Akarçay, 14.6.2015 | dost geldi düşmanlık ettiDost geldi düşmanlık etti diye bir söz vardır. bizimki öyle olmuştu., | FAtabek, DK, 1972, 60 | doğa dostu, engelli dostu, hayvan dostu, kitap dostu, öğrenci dostu 1.9.2022+ ||z. Dostça. | Çöpçü başıydı omzuna dokunan. Elleri kendiliğinden cebine gitti, kalemi, defteri sakladı. Ama öyle korkulacak bir şey yoktu: çöpçü başı dost gülümsüyordu; kötülük gelmezdi böylelerinden., | T Yücel, BS, 46

dey.a.






dostane çözüm | Komisyona yapılan başvurmaların çok az bir kısmının kabul edilmesi, bunların da bir kısmının incelendikten sonra, Sözleşmenin ihlâl edilmediği yolunda karar verilmesi ya da dostane çözüm yolları bulunması gibi nedenlerle Divana az sayıda dava gelmektedir., | AÜ SBF D, 1971, C 26, 266

a.

huk.




dostane katılım

b.a.



"Uluslararası Adalet Divanında görülen davalara dostane katılım (amicus curiae) ve dostane mütalaa (amicus brief) usulü, Oğuz Kaan Pehlivan, İnsan Hakları D, 13.4.2019g"



dostane katılım | Uluslararası Adalet Divanı'nda görülen davalara dostane katılım (amicus curiae) ve dostane mütalaa (amicus brief) usulü, Oğuz Kaan Pehlivan, İnsan Hakları D, 13.4.2019g

a.






dostane mütalaa

b.a.
eşanlam: dostane katılım.


"Uluslararası Adalet Divanında görülen davalara dostane katılım (amicus curiae) ve dostane mütalaa (amicus brief) usulü, Oğuz Kaan Pehlivan, İnsan Hakları D, 13.4.2019g"



dostane mütalaa | Uluslararası Adalet Divanı'nda görülen davalara dostane katılım (amicus curiae) ve dostane mütalaa (amicus brief) usulü, Oğuz Kaan Pehlivan, İnsan Hakları D, 13.4.2019g

a.






dostçul | dost canlısı | Dostçul bir halk, güçlü savunma ve hızlı atlara sahip mükemmel akıncı., | www.travian.com.tr

s.






dostlaşma

a.



"Yoksa mesafe tahminleri mi karıştırmış dostlaşmayı.", Mehmet Karaman, Vaveyla, S 4, 31"



Dostlaşma | Yoksa mesafe tahminleri mi karıştırmış dostlaşmayı., | Mehmet Karaman, Vaveyla, S 4, 31

a.






Dostlık –ğı | Dostluk. | Yaratdı Hak dünyâyı Peygamber dostlıgına / Dünyâya gelen gider bâkî kalası degül., | Yûnus Emre, 13.yy.

a.






Dostoyevskiyen | Romanı heyecanla okurken kurgusu, yan karakterleri ve sorguladıkları itibarıyla o 'Dostoyevskiyen' ruhu kendi ülkesinin iklimine, coğrafyasına taşıdığını düşündüm., | A E Yalazan, T, 18.9.2011 | | Seçilen karakterler üzerinden gidersek filmin derdinin, Anadolu'daki 'bireyler arasındaki ilişkiler' kadar 'bireylerin devletle olan ilişkilerini' Dostoyevskiyen bir duyarlıkla anlatmak olduğunu söyleyebiliriz., | E Katırcıoğlu, T, 15.10.2011








dostperverlik | Aslında kırk küsur yıldır çokça şahidi olduğum bütün kadirbilirliği ve dostperverliğine ragmen kendi | kitap dünyasında da başka unsurların yeri böyle idi., | İ Kara, Dergâh, S 340, Haz 2018, | 30

s.






dostsuz

s.
dostu olmaksızın.


"Ama bak, Kaptan Paşa olmaktan bahsediyorsun, parasız, dostsuz, dayanaksız o mevkie nasıl gelebilirsin?Vedat beyin yardımı hiç de yabana atılmaz.", Kaptan Paşa, 1954, 140"



Dostsuz | dost olmaksızın. | Elbette çağıracak, çağırmadan olur mu? Ufak tefek kırgınlıklar olsa da biz iki eski dostuz. Dostsuz düğün olur mu? , | N Sökmen, Hayalonya, 18

s.






dostsuz başım tuzsuz aşımDostsuz başım duzsuz aşım., | Türkmen atasözleri ve bilmeceleri: Türkçe açıklamalı Sapar Kürenov, ?Muhittin Gümüş, 1995, 54

dey.






dosya | dosya kağıdı | A4 ebadında kağıt | Beyaz dosya kağıdının (Dosya kağıdı! Anlamdan bahsediyorduk değil mi? ) göbeğine, hatta tam göbeğine de değil göğsüyle göbeği arasına –Belki gerçekten göbeğine yazsaydım daha iyi olurdu (Neye göre? )- yazdığım,'Sana, beni şeftali kokmuşlar' cümlesini hangi Aristo mantığı açıklayabilir? ., | YErdoğan, 30

a.






dosya masrafsız (kredi) a.* Bankaların dosya masrafı almadan önerdikleri kredi.








dosyalanmak | (nsz) Dosyalama işi yapılmak veya dosyalama işine konu olmak | Bu şairler önce parti komiserliği ödevini bir rozet gibi yaka altlarında gizleyen aydınlar tarafından mimlenmişlerdir. Sonra basın büroları, basın savcılarınca dosyalandılar., | RIlgaz, AkşamG1968/Yansıma, 275 | ... milletlerden her yıl talimat alarak yürütmeğe çalıştıkları iş, bu dosyalanmış ve malûm davaların tahakkuk ve tatbik çarelerinden ibarettir., | Ayın tarihi, 1934, S 11-12, 512 | ... dağıtılan çimentonun tonu, temizlenen yolların uzunluğu, dosyalanan evrakın miktarı, tetkik edilmekte olan dilekçelerin sayısı gibi., | AÜSBFD, 1958, C 13, 40 | Kayıt görüyor, okunuyor, dosyalanıyor, sıralanıyor. Al birkaç tanesini... Uzandı, kenardaki alçacık masadan yıpranmış bir dosya çıkardı., | İ Tarus, Duru göl, 1961, 37 | Gidilen her köy için de bir bilgi formu doldurularak dosyalanmıştır., | Ağrı il yıllığı, 1967, 1969, 145

f.






dosyalaştırmak

f.
bir dergi bir konuyu dosya halinde ele alıp işlemek.


"Dilop'un yeni sayısı yayımlandı. Dergi, sınıfsal değişimin siyasete yansımasını dosyalaştırdı.", Gazete Duvar, 13.5.2019"



dosyalaştırmak | Dilop'un yeni sayısı yayımlandı. Dergi, sınıfsal değişimin siyasete yansımasını dosyalaştırdı.,

f.






Doşirak?








doula | ebe* | (dona) | doulas of north america isimli bir örgüte kaynaklık eden meslek grubu haline gelmiş doğum öncesi ve sonrası çocuk bakımından taze anneye desteğe kadar birçok konuda yeni çocuk sahibi olmuş aileye destek olan kmseler., | EkşiS, 27.4.2005, cusnfe | Ekipte doktor, ebe/doula, doğum psikoloğu vardır., | | http://www.dogumakademisi.com/keskesiz-dogum/keskesiz-dogum-nedir, 11.10.2015g

a.

tıp




down sendromlu

bs.
down belirtili, down belirtili olan.


"Down sendromlu ve 90 normal çocukta incelenen kalça radyogramlarında kalça konfigürasyonundaki özellikleri belirten kalça ve ilium ölçüleri ile Taneli'nin öne sürdüğü T1 ve T2 açıları (iskio-iliak ve iskio-asetabular açılar) ölçülerek karşılaştırılmıştır.", Ege ÜTF Ege Tıp D, 1977, C 6, 46"



down sendromlu | down belirtili. | Tabii, bu arada hayvan barınakları ve down sendromlu çocuklarla ilgili araya sıkıştırılan mesajlar da verilir., | Oral, T, 25.2.2011 | Can Evlatlar, Türkiye Down Sendromlu Özel #Futsal Milli Takımı Avrupa Şampiyonu, | @drkayahulya, 9.9.2023, X

s.






down sendromu | Açık açık vahla tühle diz dövmüyorlarsa da down sendromunun ultrasonla teşhis edilememisindeki şanssızlığı dile getirmekte ya da aynı sendromun kuşatmasındaki bir çocuğun hazin sonundan bahsetmekte bir sakınca görmüyorlardı., | N A Gökduman, 116

a.

tıp




downn up projesi. Ailelerimizin yanında olduk; down sendromlu kardeşlerimizin elinden tuttuk!, Bahar2014








downsize etmek | Çöp dünyasına girmese de henüz bu hıçkırıklar ve dernekler, ÇöpToplayan Çocukları Koruma Derneğinde ağlaşan sivil toplum gönüllüleri çıkmasa da henüz ortalığa, toplantılarını sürdürürler. Özel eller, ilgili bakanlığı ve kamu kuruluşlarını | downsizeedip işlevsiz kıldıktan sonra, en masumları olan hayvan hakları savunucuları bile toplanmaya başlarlar ortalıkta; haytap, dohayko,bgd, haykod, hakdem, hayhak, ankapati, dihayko, sokaktaki melekler, dybd, ankara rehberi, hayvan özgürleşmesi, askod, iyilik derneği, yeşiller, sorgun platformu, hayvanhakları.com, peta (Almanya), yaşam hakkına saygı platformu, avho, çayyolu derneği ve zoolistan dergisinden birer temsilcinin katılımıyla gerçekleşen bu toplantıda, burger king'in sponsorluğunda mcköfteler protes-, Ali Mert, Çöpten kitap, 2006, 177

b.f.






downstairs | alt katlar BAltuğ, T, 1.7.2012

a.


ing.



doxa | Doxa kavramının kaynağı, Sokrates öncesi ilk felsefe metinleridir. Yunanca | kanaat anlamına gelen doxa, Parmenides'in felsefesinde gerçekliğin bir bölümüne veya genel olarak varlığa dair çarpık ve yanlış kanaat demektir. | Bu kusur, ona göre 'kavramlarınkanılara dönüşmesiyle, episteme'nin doxa olarak işlemesiyle' alakalıdır., | YKayıran, HrKitapSanat, 26.5.2017

a.






doxik dokhik a.+ kürtçe | Yöntem olarak seçtiği şey, yolcuyu başkasına vagon eden doxik bir taklit değil, yolu yolcuya mal ve yolcuyu yola şoför (tek başına lokomotif) eden teyakkuzlu+ bir tahkiktir., MBilici, T, 2.8.2014








doyası





"Aşık Çatak sana olunca hayran / Şanına yakışır yapılan bayram / Develim eylesin doyası bayram. / Bizler Seyrani'yi anmaya geldik. // Doyası seyredin aşk tütüşüne.", 13//19 */"



doyası | Doyasıya | Aşık Çatak sana olunca hayran / Şanına yakışır yapılan bayram / Develim eylesin doyası bayram. / Bizler Seyrani'yi anmaya geldik. // Doyası seyredin aşk tütüşüne., | Develili, 13//19

z.






Doygu | Bunu iki yüz numaralı dâhi buldu. 'Tam besin' niteliğindeki kutsal bitkiye 'doygu' adı verildi. Bu sözcük yaşamayı sağlayacak besin anlamına geliyordu. Genç ve yaşlı bilginler kurulu üyelerinin tümü de bu adı beğenip benimsediler. Bu aşamadan sonra genç bilginler kurulu, hemen doygu bitkisinin yaygın olarak üretimi üzerinde çalışmaya giriştiler., | Dayıoğlu, 1987, 14

a.






Doygulu | Doygu, dünyanın dört yanındaki aç insanlara ulaştı. Doygunluğun tadına varan insanlarca, doygu üstüne şiirler yazıldı. Doygulu şarkılar, türküler düzüldü., | Dayıoğlu, 1987, 43

s.






doygun | doyurucu. | Doygun 4 kişilik bir menü neredeyse asgari ücreti götürecek oranda. Ali Şimşek, Gıda soylulaşırken ya da nusretleşirken, EK Eleştirel Kültür, | http://www.ekdergi.com/, 19.09.2918 | 2. tatmin edici | ara vermemizin maksadı daha diri ve doygun eserler yazabilmek yani yenilenmek, yenilmemek... , ÇığlıkD, Y 2, S 5, 3

s.






doygunluk -ğu

a.
tatmin olma hali.

tr. doy-gun-luk
"Aradığım tek doygunluk sen olmak / Ne uçmaklar isterim ne uçmak gibi dünyalar / Derip darmadağın özeklerimi yeni baştan / Bir damlada derişip yoluna baş koyan / Olmalıyım, ben oldukça işim bu benim", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 26"



Doygunluk –ğu | 1. Doygun olma durumu, gönül tokluğu, istiğna, tatmin. 2. | ruh bilimi Bir isteğin yerine gelmesi, bir şeyin elde edilmesi, varılmak istenen bir hedefe ulaşılmasından doğan duygu, tatmin: | Aradığım cinsten bir huzura, bir doygunluğa doğru götürüyordu. - Haldun Taner | İş yaşamında başarıyı önemsedi ancak mtluluğu ve doygunluğu sadece bu değerlerde aramadı., | R Akar, 2006, 8 | Daha sonra doygunluğun verdiği mutlulukla ileri görüşlü başkanı kutlama yarışına giriştiler., | Dayıoğlu, 1987, 43 | Kakao nibi, kakao çekirdeklerinin kavrulduktan sonra kırılıp kabuklarından ayrılmasıyla elde ediliyor. Parçacık halinde bir ürün olan kakao nibi iyi bir lif, protein ve sağlıklı yağ kaynağı, bu sayede de doygunluk hissi veriyor ve özellikle diyet yapanların sıkça karşılaştığı bağırsak problemlerinin önüne geçiyor. Dayıoğlu, 1987, ?

a.






Doymak –ğı | On güne değin hazır olun, hemen size eyittiğimde merdane durun. Tatar askerinin doymakları sizin olsun, deyü vade edüp..., | C Öztelli, Mah[m]ut Paşa Menakıbı -II-, TFA, Ağu 1964, C 9, 3541

a.






doymaz

s.
tatmin olmayan, tatminsiz.

tr. doy-maz
"Ben para pul değil / Sevgi, ilgi doymazı... / Size çok görünen / Benim için en azı.", C Tümerkan, 1985, 102"



doymazlık -ğı | doymama hali. | Avrupalıların değerli madenlere karşı doymazlığı, gemiciliğin gelişmesi ile bir araya gelince, denizlere açıldılar ve yeni ülkeleri ele geçirmeye başladılar., S Birkan, Az gelişmiş ülkeler, 1960, 10 | İstediği verildikçe de: 'Daha yok mu, daha yok mu? ' diyen çılgın bir doymazlığın elinde, durmadan zevk ve iptila toplar, amma gene de 'Daha yok mu? ' diyen o divane sesi susturamazmış., Aren, 2013, 88

a.






doymuş yağ | 29.9.2022+

a.






Doymuşluk –ğu | O gök doymuşluğu nerde / Bu yer açlığı nerde., | VK, 29

a.






doyuk olmakdoymak. | Haber aldım ihvanından kulundan / Doyuk olduk akçasından pulundan, | Köroğlu, EGŞA, 134 (Tietze-) | Nüzhet'in itina ile hazırlattığı yemeklerden birkaç lokma alındı. Esasen, karınları doyuktu., | Ali Enver, 26

dey.






Doyulmaz | En sevdikleri oyunlar; evcilik, beştaş ve longozdu. Küçük taşları toplar, bunları dizerek, evler ve göz göz odalar yaparlardı. Sonra onların içine girip oturur, doyulmaz komşuluk, ana babalık oyunlarına dalarlardı. Bu oyunlarda; Fadiş'in evi, en süslü ve en güzeli olurdu. Fadiş, oyun sırasında İstanbul'dan arta kalan anılarını yenilerdi. Kiremit ve taş parçalarıyla, sokaktan bölüp ayırdığı evini; koltuk, masa, iskemle gibi eşyalarla döşemeye kalkardı. Topladığı taşların ve kiremit kırıklarının kimi masa, kimisi iskemle olur; odanın içine yerleştiril[ir]di., | G Dayıoğlu, Fadiş, 100

s.






doyum | +Çocukların boyu geçti ya boyumu / Bende geçmişte arıyorum doyumu / Ne zaman canımı bir şey sıksa / ah! Eski günler, diyorum, | NTektaş, 1999, 83

a.




GTS+



Doyum olmak ganimet olmak








Doyumlu | sonra yangın yerinde halkın toplanması, alt görevlilere buyruklar vermesi az doyumlu iş miydi? , | S Şengil, 1983, 67

s.






Doyumsuz | Doruklara tırmanıyor patika / Doyumsuz bir sarmaşık gibi, / İte kaka yürüyorum kalabalıkta / Sesim tanınmaz bir çocuk sesi., | Cemal Süreya, Türkü, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 202 | Güzelim dünyanın ve doyumsuz tanrı nimetlerinin değerini bilemediler. Göz göre göre, bindikleri dalı kestiler., | Dayıoğlu, 1987, 38

s.






doyunmak

f.
yemekten doymak., karnını doyurmak.

tr. doy-un-
"o bakır kazanlarda pilavlar pişerdi, sonra yuvarlak sofralar kurulur, yufka ekmekler getirilir, çocuklar bol bol yer, bir güzel doyunurlardı..", A Cılga, 1980, 37 "



doyunmak | 1. Nsz. yeteri kadar yemek, doymak. | Taze yumurta, taze yağdan kaygana yapayım da bir güzel doyunun hele!, | ACılga, Sıpanın, 19 | Genç dâhiler, henüz doygu bitkisiyle beslenmeye başlamamışlardı. Dünyadan getirdikleri yoğunlaştırılmış besin tabletleriyle doyunuyorlardı., | Dayıoğlu, 1987, 34 | 2+. Geçinmek, geçimini sağlamak. | Yıldan yıla fındıklarımızı satar, tarlamızdan elde ettiğimiz ürünlerle doyunurduk., | Z Mısırlı, Dilenci, 16

f.




GTS+



Doyurganlık -ğı | doyurma. | Abi aman, çok sessiz. Yükte hafif, doyurganlıkta ağır şeylerden girişmek lazım :) @_opeth Zaten bilimadamları, olması gerekenden 10 kg zayıf olan insanların daha uzun ömürlü olduklarını ve hastalıklara yakalanma oranlarının da düşük olduğunu söylüyorlar. Keşke ben de ünv yıllarım gibi 70 küsürlü kilolarda olabilsem..., | https://forum.donanimhaber.com/carisma-sahipleri-buraya--35524330-3, 14.11.2009

a.






doyurtmak

f.
doyurma işini yaptırmak.


"Bu sesin saran, doyurtan yumuşaklığı delikanlının yüreğindeki boşlukları kapladı..", C Uçuk, DŞ, 1971?, 155"



Doyurucu | (< doyur-ucu) | 1. Doyurma hassası olan, tok tutucu: | Doyurucu yemek. 2. mec. İnandırıcı, tatmin edici, tatminkâr: Fakat yüzünden belli ki bana hiçbir doyurucu cevap vermeyecek (Refik H. Karay). | Doyurucu lezzetiyle, 1.7.2021

s. mec.






dozaj








dozaj | Bu önermeyi tersten okumak da mümkün : sosyalistlerin sektarizm dozajı, beğenmezliği, olabilemezciliği arttığı oranda, yalnızlıkları içinde acılaşıp teorik üstünlüğe sarıldıkları daha fazla ihtimal dahiline giriyor., | HBerktay, T, 25.3.2010

a.


fr.



dozajlama | dosing | doz idaresi | Robot hücresi – şirketin normalde uyguladığı beş çalışma günü ve tek vardiyanın aksine – haftada yedi gün ve üç vardiya çalışmakta. KR 125 KUKA robotu ile donatılmış olan hücre, Haziran 1999 ortasında çalışmaya başlamadan önce dozajlama tesisinde doldurma boşaltma işlemleri elle yapılıyordu., | 8.2.2000, | http://www.kuka-robotics.com/turkey/tr/pressevents/productnews/print/NP_000208_LuziSchweiz.htm, 23.2.2015g

a.


ing.

GTS-



döclant

a.
1. Almanya.2. Alman.


"Kıravatı İtalyano, kazağı Döçlant, sigarası Amerikan... Neyse..", Çalıkoparan, 60"



Döçlant | 1. Almanya 2. Alman | Kıravatı İtalyano, kazağı Döçlant, sigarası Amerikan... Neyse..., | Çalıkoparan, 60

a.






döğer biçer

ba.
biçerdöğer.


"Yol boyu döğer biçerler çalışıyordu.", H Kıyafet, 1981, 9"



döğer biçer | biçerdöğer. | Yol boyu döğer biçerler çalışıyordu., | HKıyafet, 1981,9

a.






döğmek | bkz. dövmek kızını döğmeyen dizini döğer atasözü çocuğunu eğitmeyen ileride çok pişman olur | -Döğmelisin, döğmeli! Kızını döğmeyen, dizini döğer!..., | ACılga, Sıpanın, 12

f.






Döğülmek | Dövülmek. | Manav ve kasap, dükkanlarında, iş başındadırlar; elmalar cilâlanır, karpuzlar bıçaklanır, üzümlerin en olgunları mostraya dizilir, kıyma makinesi işler, kıvırcık ve karamandan butlar kesilir, pirzola döğülür., | Oktay Akbal, Garipler Sokağı, 1950, 8

f.






döğüş | döğüşte (kavgada) yumruk sayılmaz atasözü | Bu olaylara sadece gülüyoruz. Çünkü, döğüş esnasında yumruğun lafı olmaz., | MYağmur, 44

a.






dökarlı bir çeşit kadın üst giyimi manto gibi? | Solundaki acı kırmızı dökarlı kadından kolunu kurtararak bilek saatına baktı., | OKemal, 1969, 39








döke | kösnü, hayvanlarda cinsel uyarılma. Mithat Akçit, Türkçe-İngilizce Temel Lûgat, ts., İstanbul, | 264 (heat, sexual excitement in beasts.)

s.a.






Dökmek | sebze vermeye başlamak. | Erikler ermiş, fasulyeler, biberler, patlıcanlar dökmeye başlamıştı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 150 | nsz. | 11. çok söylemek; sayıp dökmek, bir bir söylemek. | Şikayet edeceğim, Tarım Bakanlığına rapor yazacağım deyip döküyordu., | H Kıyafet, 1981, 20

f.




GTS++



Döktürme | olumsuz. | 1. Çocuk. | Garip gurebânın çocuklarının önünü kesip kendi döktürmelerini makama, kürsüye oturtanların ağzından bir de 'hamdolsun' çıkmıyor mu! Bu gâsıplar kendi günahlarına çocuklarını da ortak ediyorlar., | Hayri Aytaç @hayriaytac59, 19.12.2021, twitter 2. Kolaylıkla ve güzel söylemek, yazmak veya oynama. 3. Dökme işini yaptırma. | ... pembesinden daha koyuca birtakım iri dallar işlenmiş, duvarındaki kâğıdın aksine zemini pembe, çiçekleri yaldızla karışık beyaz olarak, tavanı ise alçıdan döktürme olarak işlenmiş güldesteler, papağanlarla süslenmişti., | Namık Kemal, İntibah, 1971, ? 4. İnsanları bir yerden öbür yere getirme. | Boş yere bütün köyü kazaya döktürme.' Kerim telâşlı telâşlı Savcının yanına yanına sokuldu: 'Bıçağın sapından anlaşılır mı dersin? ' 'Anlaşılır... Parmak izleri her şeyi açıkça ortaya çıkartır.', | A G yıldız, Yanık buğdaylar, 1999, 123 5. | Fakat bu sırada Müfid'e içini döktürmenin bir yolunu arıyordu., | P Safa, Şimşek, 1977, ? 6. | Lillahi'l-hamd onlardan yedi sene sonra, o az para iktisat bereketiyle bana kâfi geldi; benim yüz suyumu döktürmedi, beni halklara arz-ı hâcete mecbur etmedi. Hayatımın bir düsturu olan 'nâstan istiğna' mesleğimi bozmadı., | S Nursi, Ramazan iktisad şükür risaleleri, 1959, ? 7. Ağlatmak | ... ona şunları söyleyebilmenin verdiği aşağılık zevk mi: | Dostum, aynı şey benim de başıma geldi ama görüyorsun pekâlâ yemek de yiyorum, rahat bir uyku da uyuyabiliyorum, acısız, gözyaşı döktürmeden gelecek bir ölümü bile umabiliyorum., | M Lermontov, zamanımızın bir kahramanı, 1967, ? 8. Gösterme | ... bir sağa bir sola sallayarak kuyu dolabını kollarken bileziklerin şıngırtısına dalan taze gelinler ya da gelinlik kızlar için kuyudan su çekmek, sıkıcı bir görev olmaktan çok bütün cilvelerini döktürme olanağı sağlıyan bir oyundu., | Mitat Enç, Uzun çarşının uluları, 1977, 135 9. | Fatih, zafere ulaşmak için büyük toplar döktürme planlarını bizzat kendisi hazırladı., | Türk Kültürü, 1966, ? , 869 10. | Yazar, kurşun döktürme, muska yazdırma, çileye kapanma, çörekten, dikilitaş'tan geçirme gibi olayları sergiliyor., | Folklor ve etnografya araştırmaları, 1985, 426 10. | ... tekniği ve yapay tüy döktürme programları, yumurta ve piliç eti teknolojileri, sağlık, koruma ve hastalıklar, besleme ve yem çeşitleri, rasyonlar* çok sayıda şekil ve tabloyla donatılan kitabın sonuna birde indeks konmuş., | Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı D, 1993, 42 11. | Sanıldığı gibi çeşitlenmeler nakkaşın süsleme, göz oyalama, nakış döktürme gibi dileklerine bağlanamaz. Bu özellikte bu kaygılar yoktur. Çeşitlemecilik* tam bir yapı sorunu olarak ele alınmıştır... Sezer tansuğ, Şenlikname düzeni: türk minyatüründe gerçekçi duyuş ve gelişme, 1961, 15

a.






döktürmek | ettirgen | 1. döktürme işini yaptırmak 2.(nsz), teklifsiz konuşmada Kolaylıkla ve güzel söylemek, yazmak veya oynamak: | Neşeli Günler' tadında bir dizimiz oldu; 'Bizim Yenge'. İlk bölümde sahaya sürülen ekipte sadece Filiz'in babası zayıftı. Tüm ekip tek kelimeyle döktürdü., | SKoloğlu, MCadde, 19.8.2011 | Walter Scott da bir tek çizik olmadan dört yüz, beş yüz sayfa döktürürmüş.- SBirsel

f.






dökücü

a.
çam kozalaklarını ağaçtan düşürerek toplayan işçi.


"Mahsulün az olduğu senelerde bir amele günde iki çuval dolusu kozalak düşürebilmektedir. Bu miktar kozalaktan vasatî olarak üç kilo iç fıstık alındığından kozalakları dökme masrafı olarak beher kilo fıstığa 10-15 kuruş isabet ediyor. ... kozalaktan vasatî olarak 8 kilo iç fıstık alındığı hesap edildiğinden iki dökücü ve bir toplayıcı... ", Ankara Yüksek ziraat enstitüsü Çalismalar, 1943, S 139-143, 8 "



döküdrama | İng. | Belgesel dram | Gözümün Nuru bu iki yakın dostun ve iş ortağının bir trajediye teğet geçmesinden kaynaklanan çok komik bir doküdrama., | ATaşçıyan, Star, 24.9.2013

kıs.a.


ing.



dökük

s.
dökülmüş.

tr. dök-ük
Ağaçlar... Kuru, yapraklar dökük, etraf baştanbaşa sarı. 27



dökük | 1. dökülmüş. Hava besbelli lodos, denizler köpük köpük; / Yosun yeşili gözler, saçlar, omuza dökük. / Rüzgâr gibi geçince yanımdan donakaldım. / Bu rüyanın peşinden, binbir hayâle daldım., Semih Sümerman, | Kırk sene Evvel, 4.4.1978den önce, facebook | 2. | çok eski. | 3. | dökümlü.

s.






Dökülevermek | O da ısrarla sebebini sormaya başlamıştı. Babam lafı döndürüp dolaştırıyor, amcam akla hayale gelmedik gerekçeler uyduruyordu. Nihayet hoca, komutan belki bir ölünün vasiyetine hürmet eder de insafa gelip bağlamayı bırakır diye esas sebebi dökülüvermişti. İnsaf falan yoktu elbet. Üçü bir gün boyu karakolda dayak yemiş, bağlamayı da geri alamamışlardı., | M Uyurkulak, Tuhaf D, Eyl 2017, S 6, 42

bf.






dökülme karşıtı | saç dökülmesini önleyen. | Biotin vekafein içeren saç güçlendirici, sağlıklı uzamaya yardımcı dökülme karşıtı şampuan, | Urban Care Expert şampuan yüzeyinde, 8.8.2022+

a.






dökülmedik | dökülmemiş. | Kan dökülmedik ne bir Tanrı tapınağı, ne bir konuk evi, ne bir baba ocağı kaldı., | SalahBirsel, Bitliler, NisanKitapDört, 10

s.






dökülmek argo? | 1. Şikayetlerini bir bir anlatmak. | Fakat kaygıya mahal yok, derdim size dökülmek değil., | DOray, T, 08.11.2010, 5 | 2. Toplanıp büyük bir kalabalık halinde bir yere gelmek. | Halk bütün canı yananlar dökülüp geldiler. Öyle oldu ki, Buhara hınca hınç doldu., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 99 | 3. yığılmak, toplanmak. | Bunlar Telli'yi almaka olsun, Necip de tabii babasından, köyün büyüklerinden gelerek kendi odasına girdi. Gençler döküldü Necib'in başına., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 213 | 4. Açıkça belirgin halde olmak. | Buranın insanları çok şey biliyorlardı; kendisinin hiç bilmediği birtakım şeyler... Ve bu bilgiçlikleri her tavırlarında dökülüyorlardı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 27








dökülüşmek | BTS+ | 1. Üşüşmek, toplu olarak gitmek: Hep kırlara dökülüştük 2. Dökülüp saçılmak* | Bazan paslı bidonlardan çöpler sokağa dökülüşür, sıska bir kedi bidondan telâşla fırlayarak kaçardı. | , | Sİleri, ZCumartesi, 3.3.2012 | Senin de şiirlerin dökülüşmeye başlamalıdır artık., | CSüreya, Onüç Günün, 127 (13.11.1977)

f.




bts+



dökülüvermek | 1. Birdenbire ağzından çıkmak, söylenmek. | -Kardeşler kabahat sizde, dedi. Böyle bir aşçı yamağının piçinden ne bekliyorsunuz? cümlesi ağzından dökülüverdi., | K D, E Ülgen, 189 | 2. Çabucak dökülmek. | Sözcükler ağzımdan kendiliğinden dökülüverdi., | S Şengil, 1983, 48 | Sakalları yeni çıkıyordu, sakal değil de tüydü hani, bir parça isyankar olurlardı, ama hep bir 'baba' sanrısıyla büyüklerine bakarlar; sonra evet, dedim ya, dökülüverirler., | RehaMağden, 2005, 110 | 3. Mec. birdenbire uzaklaşmak. | Tam anlatmak istediğim şeyi yakaladığımı sanıyorum ki, elimden kayıp dökülüveriyorlar., | İpşiroğlu, 66

bf. mec.






Döküm saçım | Biri o biri ben / İki güzellik önünde çırpınıyor bu yürek / Bu arzular böyle döküm saçım / Ve boynuma düğüm atan kader / Sen ve İstanbul., | Kemal Özer, Sen ve İstanbul, Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 40








dökümante | belgesel. | Resmi bir vasıta telakki ettim ve de maziye olan bağlılığımı sürdürmek için dokümante resimler hazırladım., | İ Kara, | Süheyl Ünver'in Resimlerinde Tarihî Bir Semtin Temsili, | Üsküdar Kültür, Sanat ve Medeniyet D, S 14, [Eyl] 2022, 15

s.






dökümcü | Dökümcünün kapısındaki 'Çırak aranıyor' yazısını da bir anlam çıkaramadan inceledi., | S Dölek, Gündelik Karabasanlarım, 115

a.






dökümevi | Tokmak dökümevinin birköşesine atıldı., | VSevim, 14

a.






Dökümhane | Dakikalar yavaş yavaş ilerliyordu. Pencereden dökümhaneye baktım., | Robbins/Arpat, 37

a.






Dökümlü | Sevim hanım bana dökümlü kumaştan kolsuz rahat bir elbise dikin / dikerdi., | Nilüfer Güngörmüş, 79

s.






döküntü | Yere bastıkça döküntüler çıtır çıtır ediyordu., | VSevim, 68

a.






Döküntü herif | Kendi kendine bile dayanamıyordu ki, döküntü herif., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 31

s.






döküntü postası asker | Askerî yürüyüşlerde sadece | adım ayarlayıcı yoktur. Bir de, en arkadan gelen | döküntü postası vardır. | Döküntü postasının görevi, | ayağını postal vuranları ve bu nedenle de yolda dökülenleri toplamaktır., | NÇınar, T, 4.10.2010








döküvermek | Bana kara diyen dilber / Kaşların kara değil mi? / Döküvermiş ince bele, / Saçların kara değil mi? , | Borlu Kemalî Baba, 40 | Teşkilatımızın şeklini, derinliğini ve kuruluşunu en ince noktalarına kadar önüne döküverdim., | Dündar Seyhan, Gölgedeki Adam, 60

bf.






döl

a.
yavru. 2. kuzu.


"Kahbenin Dölü // Sümüğünü koluna sürdüğün günler, / Mazinin karanlığına gömülü kaldı. / Gerçek hayata uygun halinle / Oynak zekan, anandan miras kaldı.", Celâl Beykal, 1956, 37"



döl hakkı | Ali'nin, boğalarının övülmesinden, koltuklanmaktan hoşlandığını, 'döl hakkı' adıyla boğaların aşımı için yüklüce paralar aldığını, boğalarını övdüklerinde de, Ali'nin döl hakkı almadığını deneyimleriyle duymuş, öğrenmişlerdi köylüler., | O Şahin, 1999, 52

a.






dölek dur Doğru anlamına gelen döleğin kullanılabilecek en güzel halidir bu.Bu lafın devamında sinirini alamayan şahıs ''Bunun eline çamaşır tokmağını verecen! Dövdürecen tüm çamaşırları!'' da diyebilir. ,onedio, 12.8.2015g








Dölenek –ği | Bu morfemleri köke bağlıyan vokal, morfoloji bakımından, önemli bir rol oynamıştır, çünkü morfem konsonu düşüp dölenek vokali onun yerini tutabilir., | A C Emre, Türkçede isim temelleri: mukayeseli türk gramerine hazırlık irdemleri, 1943, 73

a.






dölerme BTS- | suni tohumlama, Ocak2014 İletim gazetesi

a.




bts-



döleşmek | Yaşım onbir iken bu aşk bulaştı / Ondan sonra ruh haletim döleşti., G A Gülhani, 49

f.






dölleyici s.Bir ineğin döllenmede en verimli olduğu an ve sperm donörüyle uyumlu olup olmadığı özel bir bilgisayar programıyla uzun süredir tespit edilebiliyor. Ama yine de sonuçta birilerinin elleriyle ineğin vajinasına spermi yerleştirmesi gerekiyor. Dölleyiciler omuzlarına kadar uzanan bir eldiven giyip bu görevi yerine getirmekten sorumlu. | , | R, 23.8.2011








Dölsüz | İçinde horoz blunmayan tavukların yumurtasından da civciv çıkmaz. Çünkü böyle yumurtalar dölsüzdür., | Tavukçuluk, 1962, 15

s.






Dömeke Zaferi | Hele, Dömeke zaferimiz sırasında resimli destanları elden ele dolaşan Gazi Etem Paşa erişmek hayalini kurduğum en yüksek şan ve şeref zirvelerinden biriydi., YKK, EK, 1953, 19

b.a.






dömi





"Bütün bunları bilen, bilgisine her gün yeni bir bilgi katan, bildiklerini az bulup durmamacasına öğrenmeye çalışan artist kadının, amatörüne 'monden' denir, profesyoneline 'dömi-monden'. İstanbulda öyle kaç tane var? Hele dömisi hiç yoktur. Selâmet dışında!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 47"



dömi-monden





"Bu kadın, ara sıra birlikte gezdiği ve yardımda bulunduğu bir 'dömi-monden'dir | taze sayılmaz ama hâlâ geçer akçedir | hele yabancılar çevresinde daha da mevkilidir, ne hacıağa harcıdır, ne de pamukçu zengin çocuklarının caka vasıtası.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 47"



Dön | tur, devir. | Dört dön ettik!, | F Gedikli, 01.07.2021

a.






dön baba | İşte birinci dön baba meselesi. Gelelim ikincisine. Esat Mahmut ve benzerleri niçin bizden uzaktır? Çünkü onların anlatacak şeyleri yoktur. Onlar kısırdır. Onlar..., | Sanatlar, C 1, S 1, 15.2.1955, 46








Dön olmak | Bir yiğit cidasın almış atıyor / Ağ elleri kızıl kana batıyor / Kötü yoldaşını koymuş kaçıyor / Kaçma kötü kaçma şimdi dön olur., | Köroğlu, ?








döndergeç | 1. Topaç. 2. Sacda pişirilen yufkayı döndürmeye yarayan tahta ya da ince demirden yapılmış fırıncı küreği. 3. Çocukların çevirdikleri çember. bk. döndirek. BTS+ 4. Vida. | Hela musluğunun döndürgecini iple bağlamışlar., | A Nesin, GözüneGözlük, İstanbul 1974, 37 | Çocuklara İslami kuralları öğretmek için monopol benzeri bir oyun piyasada. 'Cennet Bahçesi'nde monopolden farklı olarak zar yok, yerine oklu bir döndergeç var. Hedef de para değil, 2 bin puan toplayarak cennete girmek., | R, 26.09.2007

a.




bts+



dönderme | Sana dönderme yapıverdim. Benim hamur işlerimi seversen her zaman yaparım./Yadigar Hanım bana yolluk dönderme yapmıştı., | F Atabek, DK, 1972, 16/63

a.






Döndü makulesi | dönme kısmı.

a.






döndürme

a.

huk.
tr.
"...mezbûr Panayot cevâbında fi'l-hakika mezbûr Yorgi'yi vech-i mübeyyen üzre koyunumu ra'y etmek üzre istîcâr ve kabûl eyledim idi lâkin beynimizde döndürme ta'bîr olunur kendi malından beş bin akçe ifrâz edip meblağ-ı mezbûr Yorgi için koyun iştirâ edip İstanbul'da bey' olundukdan sonra hâsıl olan nemâsı mezbûr Yorgi'ye verilip hâlen bu sene-i mübârekede asl-ı mâlımdan on sekiz bin akçe zararım vardır deyip mezbûr Yorgi'yi minvâl-i muharrer üzre üç bin akçe ücret ile istîcâr ve kabûl ettiğini mezbûr Panayot münkir olıcak, Eyüp Mahkemesi (Havass-ı Refia) 49 nu. Sicil (1054/M.1644), Hüküm no: 290 Orijinal metin no: [53b-3] | ...esnâf-ı merkume celeb tâifesinden sığır luhûmunu ve içyağını beher vakıyyesi altmış sekizer paraya ve cülûdu ve sakatının beherini yirmi dörder guruşa ve beynlerinde döndürme ta'bîr olunur her bir re'sde dokuz guruş esnâf-ı merkume üzerlerine olmak üzere iştirâ ve luhûmun fî-i mezkûru üzerine altışar para ticâret zammıyla beher vakıyyesini narh-ı cârîsi olan yetmiş dörder paraya ibâdullâha bey'e ta'ahhüd edip minvâl-i muharrer üzere bey' ede gelirler iken fî-i merkumun dört parası ber-vech-i muharrer tenzîl olunduğundan taşrada celeb tâifesi dahi noksâna veremeyeceklerinden sığır getirmeyip esnâf-ı merkume bir takım mesârif ile mahallerine giderek bi'l-iştirâ Âsitâne-i sa'âdet'e getirdiklerini sığır luhûmunu beher kıyyesini yetmişer paraya olarak bey' eylediklerinden mutazarrır oldukları münfehim olduğundan mâ'adâ esnâf-ı hâzırûn-ı mezbûrûn dahi ihbâr edip ve bu esnâda lahm-ı ganemin dahi fiyât-ı mukarreresine beş para zamla bâ-fermân-ı âlî doksan beş paraya iblâğ olunmağla bu sûretde celeb tâifesi zuhûr edip sığır getirinceye değin zikr olunan sığır luhûmunun fiyât-ı sâbıkası olan beher vakıyyesini yetmiş dörder paraya ibâdullâha bey'lerine ruhsat verilmesini müdîr-i mûmâ-ileyh dahi tensîb etmeleriyle",
İstanbul Mahkemesi 172 Numaralı Sicil (H. 1257-1258 / M. 1841-1842) cilt: 96, sayfa: 547 Hüküm no: 480 Orijinal metin no: [187-3]



Döndürü döndürü | Döndüre döndüre. | İkinci Bölüm: | Köroğlu der ki duruldum, / Kırkına geldim kuruldum, / At yoruldu ben yoruldum, / Kılıç döndürü dördürü., | Tecer, 1969, 57

z.






döndürülmek | dersten ikmale bırakılmak. | Karşılığı bulunan bir kelimenin Fıransızcasını kullanan talebe dersinden döndürüldü ve bu suretle lisan tamamıyla yabancı kelimelerden temizlendi., Mahmud Afif, Dilimizi Nasıl Türkçeleştireceğiz, Milli Mecmua, 1928, 10 (113), 1821-1823

f.






döne döne | tekrar tekrar | Sanki bu güzelliğin başı belaya girmesin diye, Dua için özel bir tedbir alınıp mahrem kapalı giysilerle fazladan üst üste yüzü gözü elleri döne döne çaputlarla sarılmış..., | NGenç, isenç, 160

z.






dönek | 1. dönük, dönmüş. İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe: | Esasen bende kabahat ki sizin gibi dönek insanlarla yola çıkmışım. -O. C. Kaygılı | 2. | Yalancı, sebatsız., | B A Yanıkoğlu, Trabzon ve havalisinde toplanmı? folklor malzemesi, 1943, 267 | 3. | dönemeç. | Bir yaz günü, sabah, erken / İki yolcu aynı köyden / Kasabaya gidiyordu / 'Yolcu kısmı yolda gerek!' // Koşmasını söyleyerek / İki yolcu gidiyorken / Yolun döneğinde birden / Biri durdu, biri sordu., | Tevfik Fikret, Şermin | Kafile yürür... Sokağın dönek yerinde karşıda acayip bir hayvan sezilir... eşekten büyük... Kuyruğu havada bir şey... Zeynep bağırmağa başlar: -Ay Ejderha geliyor anneciğim. Vallahi ejderha! Sinemada resmini gördüm..., Burhan Felek, Felek, 1947, C 1, 63

s.a.






dönel

a. mat.
1. a. yörünge.* 2. s. mat. Bir eksen çevresinde dönerek oluşmuş: Dönel koni. Dönel silindir.

tr. dön-el
"Sabah akşam altından, / Gün ortada gümüştür / Bir dönelde devreder / Ne güzel görünüştür | ", S Seyidanlı, 29 "



dönel kavşak | ... o heykeli, nereye gittiği belli olmayan o paralarla karayolundaki dönel kavşakların birinin ortasına güzel bir kaideyle koyabilirdik., | C Bölükbaşı, AH, 10.5.2011

a.






dönelemek BTS+ | hlk nsz | 1. dolaşmak, dolaşıp durmak 2. Acele ve telaşla iş yapmak | Ömer, sağa sola güleç döneledi., | Kıyafet, 1981, 92

f.




bts+



dönelmek | Gece. Eski zaman havuzunu / doldurdu ayışığı, bir tas / alıp döktüm başımdan aşağıya. Kamerî / takvimi yaşıyorum ben de, ay / dönelirken duramıyorum yerimde, artık / her şey soyunuk. Ta orda!., S Erözçelik, 1991, 97

f.






dönemdaş | Mustafa Kemal dönemdaşlarından farklı olarak başka bir şeylerin etkisinde kalmış olabilir mi? , | Fatma Özkan, S, 8.8.2011 | Bu çocuğu tanıyorum. Mevlana da tanıyor, onun dönemdaşı bile olabilir., | Ş Abak, rindan, 5.1.2016 | Mütareke ve Millî Mücadele yılları birçok dönemdaşı gibi onun da aleyhinde işliyor. Devir değiştikten sonra Frenk Mukallitliği ve Şapka kitabı üzerinden haksız ve hukuksuz bir idam cezasıyla yüz yüze gelecek., | İ Kara, İskilipli Atıf Efendi'nin İstiklâl Mahkemesi'ndeki Savunma Metni, Derin Tarih, Ekim 2022, 3

a.






dönemeçli | dönemeci olan. | Eski zikzaklı ve dik dönemeçli Zıpır Yokuşunda otobüs böyle bir çukurdan aşırı bir hızla hoplayınca; yumurta sepeti büyük bir tehlike geçirmiş. | İster Makedonya, ister anavatanımız Türkiye, ister tüm Cihan, çalkantılı dönemeçli bir zaman diliminden geçtiği malum. Hem cüzi, hem külli manada azami boyutlara ulaşan garip hadiseler vuku buluyor an be an., Rifat Emin, 04.11.2024, facebook

s.






dönemsel | Hem de örgütlü katil çeteleri asıl hedef olarak MHP'nin dönemsel gücünü bertaraf etmek istiyorlardı., | AÇetiner, 18.7.2012 eposta

s.






dönemselleştirme








dönemselleştirme | ... dönemselleştirme içinde görmeye çalışırsak, şöyle bir üçlü ayırım mümkün görünüyor: 1- Tek Parti Dönemi (1925-1950) a- Tek Şef Yılları (1925-1938) b- Milli Şef Yılları (1938-1950) 2- Demokrasi Denemesi (1950-1960) 3- Bunalım ..., | A Oktay, Toplumsal değişme ve basın 1960-1986 Türk basını üzerine bir çalışma, 1987, 44

a.






dönemsellik –ği | Tekdüzen Hesap Planında yer alan yukarıdaki hesaplardan hangisinin/hangilerinin kullanımı 'dönemsellik' kavramı gereğidir? , | SMMM StajaGirişDenemeSınavı, 11.7.2015

a.






dönen bant | Havaalanlarında yolcuların bagajlarını bekleyip aldıkları dönen şeritler | Yolcular, dönen bantın çevresine sıralanmışlar, çantalarını bekliyorlardı., | HüseyinGüney, AkçaBebekHollandada 17

a.






dönence | Sözgelimi bahar dönencesi olarak kodlanan 21 Mart tarihi kuzey yarımküredeki toplumların neredeyse tamamında binlerce yıldır yeni yıl bayramıdı., | İKiras, KararG, 3.1.2017

a.






Dönencealtı | Benim sahte mavi portakalım selamlarım seni / Ey sen ki küfün bizi sarhoş yapar / Tek senin şapkandır ateşten korur bizi / dönencealtı Deniz sırtında yalnız bir mintan var / Benim sahte mavi portakalım selamlarım seni., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 57

a.






dönengen

a.
1. felek, dünya.* 2. dönen.

tr. dön-en-gen
"Ussuz başsız geçiyorum kendimden / Yıldız bulutlarına dönüyorum / O sonsuz dönengende / Sanki son dönemecinde yolun / Dönüyorum, karşımda sen tutulması / Gözüm açık sen tutulmasındayım", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 34"



Dönenip durmak | Sağlık ocağından döndüğünden beri sıkıntılı sıkıntılı dönenip duruyordu evin içinde., | N A Gökduman, 160

bf.






dönenmek | Olduğu yerde veya bir şeyin çevresinde dönmek. | güvenli sularda işsiz dönenen / gezi yelkenlilerden çok duyarak denizi., | B Ecevit, Taka, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 160 | Küçük çatal ayakların ötesinde bulanık mor gölgelerdi; aylardır bıkmadan izlediği güvercin görüntüleri. Gölgelerden biri havalandı biraz, hemen indi çatal ayakların yanı başına. Toparlacıktılar. Sevgi dolu erkeksi gurultularla dönendi eşinin yanında erkek güvercinin çatal ayakları, mor gölgesi., | E Öz, Güvercin, 63 | [S]iyasetin iki ucu kirli değneği dönenirken, çok yüzlü kurnazlıklarla da karşı karşıya kalıyoruz., | SSamancı, T, 11.3.2011

f.






döner | 1. Dönmekte olan, dönen, dönecek biçimde düzenlenen. | döner fıskiye | x.7.2011Trabzon | döner kanat teknolojileri ODRMİL | 2. | Bir eksene geçirilmiş etlerin döndürülerek pişirilmesiyle yapılan kebap; döner kebap.

s.a.






dönergeç | Önemli olan içerik midir, dışarık mıdır' konulu yazımıza hoş geldiniz dönergeç okur!, | A Şen, Radikal, 12.02.09 | erke dönergeci | KAAN SEZYUM (E-mektup - Arşivi) Koskoca adamlar bir yerde toplanmış, bi şeyden bahsediyor. Dönerci gibi bişey. Döndergeç desen o da değil. Erke Dönergeci`ymiş adı. Ne iş yapar abi bu diye arkadaşlara sordum, hesapta yoktan enerji üretiyormuş. | forma dönergeci | bir de forma dönergeci çıktı! iddaanın reklamında. güya maçın en heyecanlı anında seyircilerin formalarını çıkarıp birbiriyle değiştirmeleriymiş. Muhulali, Ekşi S, 02.11.2013 08:56

a.






dönerli | 1. Yanarlı dönerli ikilemesiyle kaçamak, açık olmayan, belirsiz, kaypak. | Yanarlı dönerli cevap istemiyorum, net olmanı istiyorum, azıcık ciddileşelim., | 2012? , | http://odadakiadam.tumblr.com/post/48863802760, 31.12.2017g | An itibariyle Teketek'te Burhan Kuzu'ya yapılan yumurtalı protestoya oldukça hoşgörü[lü] yaklaşıyor ve inanılmaz yapmacık duruyor. Fatih Altaylı kendi partilinize ya da size yapılsa yine hoşgörülü olur musunuz sorusuna yanarlı dönerli cevap vererek geçiştirmiştir..., | 16.10.2010, kopekbaliliginingozundekibugu, EkşiS | Temayı siktiret de şöyle entry altına yandan yandan yanarlı dönerli cevap girmeli sikisikiden ayarlama şansınız var mıdır müdürüm? , | parssozluk.com/onerileriniz-onemli-gencler-suan-kodere.html, 31.12.2017g | Mehmet Salur'dan Köse'ye, Keser Döner, Sap Döner, Bir Gün Olur Hesap Dönerli cevap., | 20.6.2014, | http://www.hergunmedya.com/gundem/akpden-istifa-eden-meclis-uyesi-mehmet-salurdan-koseye-sert-cevap/5585, 31.12.2017g | O zaman neden böyle yapıyorsun diye soracaksın... yanarlı dönerli cevap veriyorsa resti çek derim., | | https://www.kizlarsoruyor.com/flort-tanisma/q907004-sizce-amaci-ne-acil-yardim-edinnn---, 31.12.2017g | 2. | içinde döner kebap olan şey. | Dönerli yumurta. Evde hazır tavuk döner vardı yumurta da var döneri biraz kızartıp üstüne yumurta kırsam olur mu sizce deneyen oldu mu ziyan etmeyelim boşuna? , | 22.11.2013, | https://mobile.donanimhaber.com/donerli-yumurta--84265547, 31.12.2017g | Yıl sonunda okulumuzun bahçesinde hem öğrencilere, hem de ailelerine dönerli pilav günü düzenlenecekmiş., | İpşiroğlu, 106 | Süleymaniye'nin gülü idi. İstanbul dışında değilse her Cuma ve her bayram Süleymaniye'de olur, Cuma sonrası genellikle ikindiye kadar kuru fasulyeli, pilavlı, dönerli, çaylı bir sohbet faslı devam ederdi., | E Akyıldız, Mevlâna İdris'e dair, İnsicam D, 3.7.2022 | 3. | nöbetleşe. | Ama mutlaka dönerli olarak, herkes, ama bir yıl ama iki yıl, bu görevi yapmalı., | RTErdoğan, Star, 7.10.2011

s.z.




GTS-



dönerli kayarlı | ...ister çağımızın durmadan geliştirilen inerli, çıkarlı, dönerli kayarlı tekniğe dayalı sahneleri olsun bunların tümü de, yüzyıllar boyu insanoğluna anlatılmaz hazlar ve coşkular vermişlerdir. Tiyatro denen bu olguya her insan başka bir tepki göstermiş; bireyler değişik düzeylerde düşünsel ve duygusal deneyimlere girişmişlerdir., | Özdemir Nutku, Dram Sanatı (Tiyatroya Giriş), İzmir 1983, 1

s.






dönge | Aynı anda pek çok farklı düzlemde düşünebilmeyi sağlayan açık uçlu hareket, döngelelerle muhabbet kuşlarını, menekşelerle atmacaları aynı düzlemde buluşturur., | C. Aktaş, T, 20.9.2010

a.






döngel karhanesi | kısır döngü.* | Başrolünde metin akpınar ve ahmet uğurlu'nun oynayacağı, yan rollerin de şebnem sönmez, şenay gürler, fadik atasoy, goncagül sunar, gazanfer özcan gibi isimlerden oluştuğu, çekimlerine yarın başlanıp, 29 ekimde sinemalara yetişecek olan | yanlışlıkla fona geçen bir genelevi anlatan komedi filmi... akpınar'ın genelev patronunu, uğurlu'nun ise geneleve atanan memuru canlandıracağı filmin yönetmeni ise avrupa yakası'ndan hakan algül..., | (jewel to sparkle, 20.07.2005 18:18)EkşiS

a.






döngeri etmek | Bir şeyden dönmek; bir şeyi geri almak. | Gülizar birden falsosunu idrak ederek, döngeri etmek istedi., | OKemal, HÇ, 28

b.f.






döngü | Yeni Türkçe: [TDK, Türkçe Sözlük, 2. Baskı, 1955] döngü: bkz. kısır döngü.

a.






döngümlük -ğü | Çok zenginlerin elbisesi şöyleydi: Bedene döngümlük, üzerine bir zubun (işlik), üzerine arkalux, üzerine çuxa, üzerine şuba, üzerine yamçı (ata binende), son zamanlarda Hüseyin Paşa böyle giyinirdi., | www.ahiska.org.tr. | Ormanlığı geçip çattı kayalığa o pehlivan /

a.






döngüsel | devrî, devrevî. | Çağımızın bazı tarihçileri (Toynbee ve Spengler gibi) Döngüsel bir toplum gelişiminden söz ediyorlar. Onlara göre, bir uygarlık ya da bir toplum, doğar, gelişir sonra da çöker. Sonra başka bir toplum çıkar ortaya o da aynı yollardan geçer., | B Akşit, Teknolojik gelişimi sosyalajik ölçüt alan diyalektik bir, 1967, 27 | Gerçek anlamda yeni bir şeyin başlayabilmesi için, eski çevrimin (döngünün) kalıntı ve yıkıntılarının tümüyle yok olması gerekir. İlkbaharın dinsel önemini ortaya çıkartan, Evrenin devrevi (döngüsel) olarak yeniden ..., | Beşinci Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 1997, 131 | Döngüsel işler atölyesi, | 13.11.2022+

s.






Döngüsellik –ği | devrîlik, devrevîlik. | Ancak bu bağlamda değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer özelliği var sinemanın: O da, yine Lyotard'ın deyimiyle, «döngüsellik». Dışlama (düzenleme), genel olarak, belli bir | döngüsel özdeşleşme süreci üzerine kurulu bir ..., | Ve sinema, 1985, S 1, 114

a.






Dönme dolaplı | Dönme dolaplı şekerler vardı, hepsinin kalıplarını almışım., | M Dağdeviren, Nisan 2017, | https://www.nadirkitap.com/musa-dagdeviren-roportaji-blog5.html

s.






Dönmek –den | Başarısız olmak, geçememek. | Her yıl olduğu gibi bu yılda üniversitede yabancı dil dersinden dönenler,, | GugukG, 24.5.1949, 2 | 2. Çevrilmek. | Kapıda bir anahtarın döndüğünü duydu, pencereye koşarak aşağıya baktı, yüreği sevinçle hopladı., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 184 | 3. Değişmek. | Söyleyin bakalım, havanın döndüğü ve eğer önlem almazsa, AKP için | sonun başlangıcı olacak günlerde miyiz, yoksa gerçekten? NÇınar, T, 21.06.2010

f.






dönmek | sınıf dönmek | (Okulda) sınıfta kalmak. | Herhalde çalışkan bir talebe değildim ki, gerek lisede, gerekse üniversitede sınıf döndüm. İkmale de bol bol kaldım. Ama, işi pek de fazla tembelliğe vurmamış olacağım ki, Galatasaraydan ve Hukuktan mezun olabildim., Z O Saba, EK, 1953, 87

b.f. f.






dönmelik -ği

a.
Dönme olma hali. Sabataycı.


"Geçmişten günümüze dönmeliğini gizleyen milletvekilleriRum ve Ermenilere neden imtiyazlı davranıldı?", M Ö Küçükkural, 18.06.2024, Facebook"



dönmez yol

s.
dönüşü olmayan. Aslı gelmez yol iken şimdi dönmez yola çevrilip okunuyor.


Dönmez yola gidiyorum, Aşık Veysel,



dönük | dönemeç, dönek. | Birdenbire, bir yolun dönüğünde, kahramanımız kendisini bir ... bilin bakayım ne? ... bir aslanın karşısında buldu., | ADaudet, HNBoztepe, 1938, 82

a.






dönüklük | [G]ene aynı 'sol' kafanın artık geleceğe değil sırf geçmişe dönüklüğü içinde sarılmaya muhtaç olduğu (1 mayıs 1977 gibi) yalanları-., | HBerktay, T, 22.8.2012

a.






dönülür | Olan olmuştu. Artık işin dönülür düzelir** tarafı kalmamıştı., | FAtabek, DK, 1972, 53








dönüm

a.
dönüş.


"Di yar yar zalim yar / Ayrılık var ölüm var / Uzak yoldan dönüm var.", Çay içinde adalar, ", Darülelhan Anadolu Şarkıları, 16"



dönüm noktası | Bir gün Faruk Gürtunca'nın o zamanlar çıkardığı | Çocuk Sesi adlı derginin çocuklar arasında açtığı hikâye müsabakasına katılmak, diyebilirim ki hayatımda bir dönüm noktası teşkil etti. Dergi sahibinin bana hikâyem karşılığı verdiği Japon malı bir dolma kalemi sakladım. İşte bunlara ilk alâka diyebiliriz, değil mi? , | Ü N Yiğiter, EK, 1953, 113

b.a.






dönümlü | virajlı, dönekli, dönemeçli. | Tamzara'nın (Giresunun) yolları / Dönümlüdür dönümlü / Kalk gidelim sevdiğim / Yalan dünya ölümlü, | Giresun türküsü

s.






Dönümlük | Bu arada gazeteciler resim çekmek istediler. Zeynep kabul etmedi. Cildine iyi gelmiyormuş. Sonra yukarı çıktık. Odalar birer dönümlük. Ortalarında göl bile var., | N Tuncer, Trafalgar, 157








dönüşken

s.
çok dönüşücü olan.


"... sonra 5-6 gün içinde ateşin yeniden yükselmesi ile belirgin, nöbetlerle seyreden "Hummai racia=Febris Recurrentis= döngen ateş=dönüşken ateş" adlı hastalığın etkenidir. = Bu hastalık birbirinden az çok farklı bir grup borelyalar tarafından meydana gelir ve grubun temsilcisi Borrelia obermeieri'dir. · Eşey adları Sinonimler: Spirocheta, spirillium ... ", AÜTF D, 1968, C 180, 702 | "sonuncu eser Vortex I ise, Zeynep dadak'ın Ah Gözel İstanbul filminin boğaz sekanslarını baştan kurgulayarak, akışkan ve dönüşken bir deneyim ortamı yaratıyor.", Esin Hamamcı, Oksijen2, 9-15 haz 2023, 15"



dönüşlü | kendine dönüşlü düşünceler | dönüşlü yapılar dilb. | Reflexives, ÖzgünKoşaner, 2005

s.a.


ing.



dönüşsüz

s.
dönüşü olmayan şey.

tr. dön-üş-süz
"... dönüşsüz yükselmeleri arayacaktır. Bunlar tarihte gerçekten ne olduğu hakkında yapılan tartışmalar olmaktan çok, tarihî analiz ve yorum farklılıklarıdır.", TTK, İlk Sanayi İnkılabı, 1944, 3 | "Kalbinde dönüşsüz bir yolculuğun hüznü.", İlhan Geçer, 1986, 8"



Dönüşsüz | kati bir surette. | Ebediyen bitti, kıral olduğum, ama kıyıcı bir kıral olmadığım o vatanımsı yer, dönüşsüz bitti, dağıldı yok oldu!, | P Brodin/Loti, CCT, 181 | Başını kaldırıp adamın gözlerine yeniden baktığında, bebekleri zamanın karanlık ışığıyla iyice küçülmüş bu gözlerdeki tek duygunun korku olduğunu dönüşsüz bir biçimde kavradı., | TKiremitçi, 2005, 176 | 2. | geri dönüşü olmayan. | Gelirsin değil mi dönüşsüz yola / Orda sular durgun limanlar süttür / Güneş yükselmeden bir kesim sola / Hudutlar hanından bir türkü tuttur / Orda günler yazı günler silgidir / Gelirsin değil mi dönüşsüz yola, | Türk DiliD, 1957, C 7, 35 | 1914de doğdu. Karı-koca yaşantısını anlatan öykülerindeki psikolojik çözümlemelerle değerini kabul ettirdi. 'Dönüşsüz yaşam' (1944, öyküler), Jiri Marek / O Akbal, Bir ana konuşuyor, ÇHA, ÇHA, 56

s.






dönüşsüzlük –ğü | dönüşsüz olma hali | Bu yakı dönüşsüzlük, pişmanlık, kahrolmak, anne babasının gözleri önünde kalbi duran askerin ölümünü görmek gibi., | Şİşigüzel, EDK, 1996, 24

a.




GTS+



Dönüştürücü | Bir de Bodrum'un da benim yaşamımda dönüştürücü bir yan-etkisi olmuştur., | H Yavuz, Toarmina, 96

s.






dönüştürüm

a.


dön-üş-tür-üm
"... dönüştürüm kuralları" düzleminde toptan bir açıklamadır. Böylece dilbilimde de, etnolojide de dönüştürüm kurallarına dayanarak "somut gözlemin sunduğu bir dizgeden bir başka dizgeye" geçebiliriz .", B Vardar, Dilbilim sorunları, 1968, 48"



Dönüşümcü | Transformasyonel. | Pujadcı (Poujadiste) karakterde tutumu, yani geçmişteki iyi duruma tekrar dönmeği kuran yersiz isteği mi seçsin, yoksa, geleceğin ihtiyaçlarını hesaba katan, gerçekten dönüşümcü tutumu mu seçsin; bunu uzun uzadıya düşünmek ..., | Sosyal Yayınlar, 1964, C 7-10, 138 | ... başka yolu olmadığını iyi bildiğimizden ve bu düşünceyle CHP'nin küçük burjuva dönüşümcü sol kanadı dahil, merkezin soluna düştüğünü iddia eden bütün çevreleri bir bir anti-emperyalist ve anti-feodal ulusal güçbirliğine çağırmaktan (ki bu çağırımız yürürlüktedir ve yürürlükte kalacaktır) geri durmadık., | Türk solu, 1969, S 79-104, 3

s.






dönüşümcülük -ğü | AKP'nin giderek otoriterleştiği algısı yayılıyor. Yükselirken yaslandığı demokratik dönüşümcülük rolünün silikleştiği düşüncesi güçleniyor., | GÖzaltınlı, T, 7.2.2012

a.






dönüşümsel | Tarihi binlerce yılı bulan dilbilgisi çalışmalarına özellikle dönüşümsel (transformationnel) ve dönüşümsel-üretimsel dilbilgisiyle yeni bir yön verilmiştir., | TDK yayınları: TDK Tanıtma yayınları. Dil, 1962, 259 | Bu şahsın görev süresi içersinde öncekinden farklı ve dönüşümsel olarak ne tür projeler hayata geçirilmiştir., | HalukÇetin, T, 8.7.2011

s.






dönüşümsüz | Diffüziyon direnci Kuru Madde Kuru Madde İstihsali Evaporasyon, Buharlaşma Buharlaşma hızı, Evaporasyon hızı Çevre şartları Eksponensiyal, Eksponenral Tarla Kapasitesi İntaş Boğum arası Düzelemez, dönüşümsüz Sulama ..., AÜ ZiraatFak Yıllığı, 1960, C 10, 210 | Dönüşümsüz, sevdakar oldum. | Evrimleşemeyen-karmaşıklık deyimi iyi bir Türkçe sözcük bulununcaya ... / Involution'un Türkçe karşılığı olarak evrimleşemeyen-karmaşıklıktan başka karmaşım*, kısır-değişim, dönüşümsüz-karmaşıklık gibi sözcükler de düşünülebilir. GelişmeD, 1974, S 5-9, 14

s.






dönüşün | 1. Dönünce. | Dönüşün size de uğrayacağım., | BTS+ 2. Dönüşte. | Deli Yusuf 'Ben demedim mi ulan size' dedi, 'biz bu İstanbulda üç ay durduk. Hep biliriz. Ben size dönüşün anlatmadım mı? ', | ANesin, GözüneGözlük, İstanbul1974, 58 | Dönüşün, troleybüste, erkek kadına sarkıntılık etmiş!, | S Kestel, Üçüncü Ses, 1976, 21

z.




bts+



Dönüşüvermek | Birdenbire dönmek. | Karakışlar bir anda dönüşüverdi yaza, | İlhan Geçer, 1986, 45 | Banka müdürü bir tanıdık küçük bir pul koleksiyoncusuna, bilim adamı bir yakınım buluttan nem kapan çıtkırıldım bir çocuğa, tiyatrocu bir arkadaşım dünyaya merakla bakan bir bastıbacağa dönüşüveriyor birden., | İpşiroğlu, 9 | başka birşeye dönüşmek. | Algı operasyonu arayanlar Bandırma vapurunun hikâyesinin zamanın akışı içinde nasıl dönüşüverdiğine baksınlar. Biz ve bizden önceki nesiller okullarda Bandırma vapurunu dümeni bozuk, pusulası bile olmayan eski püskü bir tekne diye okudu. Sonradan çok farklı olduğu ortaya çıktı, herkes de kabul etti. Baştan neden farklı anlatıldı? Ve değişen hikâyenin toplumda nasıl bir etkisi oldu? Dahası, acaba başka şeyler de farklı anlatılmış olabilir miydi? , | B Şirin, Güne Bakış, 21.6.2023

bf.






dönüt | geri bildirim. | Dr. Veysel SÖNMEZ Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bu araştırmada, | sınav sayısı ve sınavın dönüt, düzeltme, ipucu ve pekiştireç olarak kullanılması ve sevginin işe koşulması; öğrenci erişisini tam öğrenme sınırının üstüne çıkarır mı, | Eğitim Bilimleri Birinci Ulusal Kongresi: 24-28 Eylül 1990:bildiri ..., Dil Kılavuzu, Ankara, 1990, 117 | dönüt almak | muhatap geri bildirimde bulunmak. Aralık 2011

a.b.f.






Dönüvermek | Nsz. Ansızın veya kısa sürede dönmek. | Zaten pek maymun iştahlıydı; birçok gürültü, birçok inat ve ısrar ile istediği şeyler olur olmaz, kalbine derhal bir bıkkınlık gelir ve biraz evvelki arzusu hemen bir isteksizliğe dönüverirdi., | YKK, Kiralık Konak, 23 | Fakat 1971'de rüzgar gene tersine dönüverdi birden., | DCeyhun, 23 | Yollar da azdı, Warburton muavininin gölgesini görür görmez hemen dönüveriyordu. İnatçı, kaba, kendini beğenmiş Cooper sinirine dokunuyordu., | S Maugham, 1959, 49 |Alanın kıyısından, genç bir çavuş, / Üstlerine dönüverdi., | Dağlarca, VK, 89 | ve aynı zerafette bayrağa sarılı bir tabutla / dönüvermişti iki yıl içinde geri / başka çocuk istemez demişlerdi, | MG, 41

bf.






döpiyesli | Ah benim döpiyesli tini mini hallerim / Oysa hâlâ cilbaba bürünmüş içim cinsilatifim / Olacak iş değil böyle gamzeler konmuşken yanaklarıma / Hangi mezarda çürüyeceğim / Ben senin sorgunun sessiz diliyim., | Sümeyra Sıddık, Barbar D, Mart 2019, S XXXII, 22

s.






dör başı | Kazakçada tör başı en saygın yer. | M?clisl?rin dör başında (?n hörm?tli yerind?) oturdulub., | ATahirzade, 525, 19.11.2011

a.






Dörderli | 1. Dörder dörder sıralanmış. 2. Her biri dört birimden oluşan. | +Böylece, o sabah sekiz martı, hep birlikte batıdan uçuşa başladılar. Dörderli dizilerek bir çift oluşturmuşlardı., | R Bach, Martı, 71

s.




GTS+



dördüzlü

s.
dördüzleri olan.


"Yapraklar orta damara kadar tüy gibi dilimli, dilimlerin hiç olmazsa bir kısmı geniş / Yapraklar sarmal dizilişli basit tüysü dilimli... / ... dilimli, üçüzlü. 4 zählig: 4 dilimli, dördüzlü. Doppelt 3 zählig: Bileşik üç dilimli yaprakcıklı. Yaprak kenarı Ganzrandig: Düz kenarlı Knorpelrandig: Seyrek çıkıntılı kenarlı, katıca kenarlı. Gevimpert: Kirpikli. Gezähnt ... ", Ankara YZE D, 1947, S 17-18, 152?/153-252"



dört | dörtköşe / dört köşe olmakçok memnun olmak, mutlu olmak. | Dönerin ardından içeceğim çayı ve sigarayı düşündükçe de, sarhoşluğum hepten artıyor, dört köşe oluyorum., | NGenç, 1995, 8 | İkisi de zevkten dört köşe oluyorlardı. | Zevkten dörtköşe olan Gülümser Hanım, gülümsememek için kaşlarını daha çok çattı ve de daha coşkulu bir biçimde kitap paketlerini halkın kafasına attı., | NGüreli, 22 dört dönmek deyim | Doğru Behçetlerin evinin önüne gitti. İnadına dolandı durdu oralarda. Dört döndü., | DCeyhun, 54 | Çok üşümüştü. Çadıra girdi. Çadırda dört döndü. Canı yatmak istemiyordu., | AErgenekon, 97 | Dört ayak üstüne düşmek-Bazan insan, hiç ummadığı zamanda, böyle dört ayak üstüne düşüyor... galiba talebeler, Yalova'ya kır gezmesine gidiyorlar..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 93 | İşte onu çağırdıkları toplantıya da dört ayak üstüne düşmüştü yeniden. 'Valla şanslı adamsın Barkın, yine dört ayağın üstüne düştün ya!' diye düşünmekten kendini alamadı., | Kazancıoğlu, 121 | Dört bir yan | her yan. | Karanlık sardı dört bir yanı. Kurbağalar vakvaklayıp duruyordu., | S Maugham, 1959, 101 | Dört dönmekBu sırrını bir türlü çözemediğim muammalı resimlerden kafam yorulunca kahvenin en mutena yerine asılmış kocaman bir tablonun etrafında dört dönmekte vakit geçirirdim., | S E Siyavuşgil, Şişedeki Gemi, Varlık, 121 MReşit | Çaresiz, evin içinde dört dönmeye başladı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 34 | Heyecan içinde bekleyen Dudu bu durumu nasıl anlatacağını düşünerek evin içinde dört döner., | asicaldan, 3.3.2017 | Dört gözle beklemekHa Adapazarı, ha bitpazarı, ha atpazarı. Nerden gelirsen gel. Seni dört gözle bekliyordum. Gel, gir, kollarımın arasına oğlum Şaban Gıcır! ., | Ediskun / Dürder, Dostum Şey,14 | dört elle zf. | Ömer dört elle yere yapıştı. Tısıl tısıl öteki ucu bağlamağa durdu., | Kıyafet, 28 | dört yanın bostan deyim halin vaktin yerinde sen rahatına, keyfine bak, AliAdemYörük, Ocak 2012 | Dört yüz dirhem inanmakSana bir şey söyleyeyim Şükrü Bey gardaşım, hepsi iyi niyetli, vatan-perver idiler ama | dört yüz dirhem inanan tek adam Atatürk'tü., | Ş Elçin, Hacı Dervişten Duyduklarım, Erdem D, Yıl 1988, C 5, S 12, 880

dey.a.






Dört Divan yer | İlk Dört Divan ovasına girdik / İlk Dört Divan ovası kurtuldu., | İlhan Berk, Köroğlu Destanı, Sanatlar, S 1, 15.2.1955, 4

a.






dört döndürmek

dey.
?

tr.
"Kırı döt* döndüreceğim, Keloğlan'da Bönoğlan'ın ensesine binecek.","
H Aycın, Esrarname, 15



Dört kol çengi | Bugün Hacı Ramazan / dörtkol çengi / Amerikadan oğlu geliyormuş., | H N Erer, HM, 1962, 72 | Ağacım, dört kol çengi kıyamet / Her dalımda bir memleket / Uzar kollarım uzar., | C Irgat, Ağaç, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 105








Dört kollu | tezkere, sal. | -İlahi o Hacı Ferhat denen herifin boyu devrilsin; onu dört kollu ile hacılar götürsün; kızlarının, damatlarının, torunlarının başladığı yerlerde sayılsın., | H R Gürpınar, Hakka, 6-7

s.






Dört yanlış bir doğruyu götürür kalıp söz | matematiğe meraklı kız/ toplamını yapar trilyonların / yazmadan çıkarır milyarları / milyonları havada uçuşturur / ama ne yazık ki / sayamadı sevgimi / ondan sıkılacağımı / hesaba katmadı / dört yanlışı bir doğruyu götürdü / elde / ben de kalmadı, | Koçlu, 45








dörtçeker | 1.Çekiş gücünü ön ile arka tekerlekler arasında belli oranda eşit olarak dağıtan sistem GTS 2. Bu sistemle çalışan araç | Dörtçekerden vazgeçemiyoruz ama o da olur yavaş yavaş.,GÖzaltınlı, T, 16.11.2010

a.






dörtgen

a.



"... ve geldiklerinde bir aşk üçgeninin kanıksanmış -ya da olsun olsun bir aşk dörtgeninin daha az kanıksanmış- görüntüleri yerine, orta büyüklükte bir savaşın korkunç görüntüleriyle karşılaşmışlardır.", S Dölek, Kirpi, 133"



Dörtgen | ... ve geldiklerinde bir aşk üçgeninin kanıksanmış –ya da olsun olsun* bir aşk dörtgeninin daha az kanıksanmış- görüntüleri yerine, orta büyüklükte bir savaşın korkunç görüntüleriyle karşılaşmışlardır., | S Dölek, Kirpi, 133

a.






Dörtlem | mossad besliyor kafka'yı / zen'i amerika finanse ediyor / çünkü hepimizi uyuşturup / ortadoğu'yu ateşe vermek istiyorlar / ikilem, üçlem ve dörtlemler / alternatif çöplüğüne döndü, | H Albayrak, İki binaya karşı dünyayı istiyorlar, Milli Gazete, 16.9.2005

a.






dörtleme

a.
dörtlü.

tr. dört-le-me
"Bir Ada Hikayesi dörtlemesindeki Karınca Adasını Yaşar Kemal, bir ütopya adası yapmak için çabalıyor adeta.", M S Aslankara, 5 eki 2024, Cum Kitap, 6 "



dörtleme | 4+.Dört kitaptan meydana gelen bir bütün | Yaşar Kemal'in dörtlemesinin ilk üç kitabını işte böyle bir ruh hali içinde okumuştum., | LYılmaz, T, 26.9.2012

a.






dörtlü

a.
bk. dörtleme.


"İnce Memed dörtlüsünde gördüğümüz gibi Torosların dört önemli dikeni her bir cildine ayrı bir hayat verir: "çakırdikeni / İnce Memed I, karaçalı / İnce Memed II, keven / İnce Memed III, devedikeni / İnce Memed IV". Yazarın yazın evreninde bitkilerin ayrı bir kişiliği vardır.", M S Aslankara, 5 eki 2024, Cum Kitap, 6 "



dörtlü | 1. Dört parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden dört tane bulunan. | Dörtlü sefer tası. Dörtlü abajur. | 2. | İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde dört işareti bulunan kâğıt veya pul. | 3 | Dört kişiden oluşan müzik topluluğu, kuartet. | 4. | Taşıtlarda uyarı için dört sinyal lambasının aynı anda yanıp sönmesini sağlayan düzen, flaşör. | Şoför durumu kavradı, hemen hızlandı. 'İçeride hasta var.' anlamında dörtlüleri yaktı., | BTSalihoğlu, 2014, 89 | 5. | Ayaktopu oyununda oyun düzeniyle ilgili yerleştirilen dört futbolcu. | Hem de 4-2-3-1'den 4-4-1-1'e sistem değişikliğine gitti. Sistemi farklı kılan gerideki dörtlünün önünde orta sahadaki Oğuzhan'lı ikinci dörtlüden ziyade Demba Ba ve Cenk'in pozisyon alışlarıydı. Bu Senegalli yıldıza daha fazla hareket kabiliyeti tanıdı. Bu akıllı pozisyon alma ilk yarıda olmasa da ikinci yarıda meyvesini verdi., | sabah.com.tr/spor, 10.11.2014

s.a.

müz. müz.




dörtlü final | Dört takımın katılımı ile oynanan final maçları. | 2000 yılında Avrupa şampiyon kulüplerde dörtlü final oynamayı başaran Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımı , Polonya'nın Nafta Pila takımını 3-1 yenerek üçüncü oldu., | Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Türk dünyası kültür atlası, 2000+, C 2, 667 | Batı dışı gelişen bölgesel ve küresel ilişkilerin yanında ikili-üçlü-dörtlü batı dışı ağlar ortaya çıktı., | U T Yücel, YŞ, 9.6.2023

s.a.






Dörtlüler | 1. çoğ. Arapçada dört harfli fiiler. 2. | çoğ. | ... dörtlüler Makamların oluşturulmasında kullanılan; ezgilerin yapısında bulunan; kulakta uşşak, çargâh, rast, hicaz, kürdî, buselik ve ırak tadı bırakan tam dörtlüler ile saba ve rehavî tadı bırakan eksik dörtlüler. köklemek Bir ..., Mehmet Özbek, Türk halk müziği el kitabı, 1998, C 1, 123 3. | çoğ. dörtlüler arabalarda dört ışık.**. Dörtlüleri yakmakAcil durumlar, arızalar veya trafik sıkışıklığı gibi çeşitli durumlarda aracın dörtlü flaşörlerini yakarak diğer sürücüleri varlığından haberdar etmek. | Dörtlülerin Kendi Kendine Yanması, rkadaşlar aracımı yeni aldım da, özelliklerini çok fazla bilmiyorum. Bizim evin yanında harfiyat var, çok gürültülü ve sarsıntılı oluyor, sarsıntı çok fazla olunca dörtlüler kendi kendine yanıyor bir süre daha sonra kapanıyor. Bu güvenlikle alakalı bir şey mi ? Bunun devre dışı bırakmanın bir yolu var mıdır ? Bir de bu alarm gibi bir şey se, kitapçıkta okumuştum, korkanın da çalması gerekmiyor muydu ? , 11.02.2012, | https://www.seatclubworld.com/konu/dortlulerin-kendi-kendine-yanmasi.15347/, 10.05.2025g

dey.a.

müz.




Dörtnal | Kapalıydı tüm kapılar / Çok uzakta beyaz bir at ufuklar / Dörtnal gökyüzüne uçabilirdi / Elleri yelesinde, tahta atı kırdılar., | C Irgat, Tahta at, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 103








döş cebi

ba.
göğüs cebi.





döşek -ği | Nitekim bir gün Medineli bir hanım, Resûl-i Ekrem'in yatağını görmüş, içinin boşluğunu üzüntü ile müşahede etmiş, hemen evine gidip içi yün dolu kalınca bir döşek getirerek Âişe validemize hediye etmişti., A Şahin, Sünnet ışığında hayat (İslam ve Hayat), 1984, 49 ;;Döşekcik –ği | Uyumayalım sabahlara dek / Cırcır böceğini bekleyelim / Hadi yorgancığım hadi döşekciğim / Hadi aslanlarım hadi., | Salah Birsel, Cırcır böceği, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 131

a.






Döşeli | zamanı onda yitirdim ben / yitik zamanlara onda eriştim / en soylu yoksulluğun toprak köşeli sarayında / bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim., | B Ecevit, Pülümür'ün Yaşsız kadını, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 159

a.






döşeme | halk ede. | Hikayelerden önce âşık bir şiir okur. Bunun adına Sivas bölgesinde şah beyit, Erzurum tarafında buna hikayenin döşemesi derler, Kars bölgesinde sersuhanası derler., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 51

a.






Döşemek | Yerleştirmek, yığmak. | Teyzesi, bulaşıkları yıkadı, odayı süpürdü, sobaya odun döşedi., | G Dayıoğlu, Fadiş, 93

f.






döşürmek

f.
devşirmek, toplamak.


Her ahbaba sadık diye sır versem / Yangın ciğerlere taze kar versem / Dost bağından gül döşürsem bar versem / Olur mu yabanda ayvalık derler., San, Hicranî, 111



döt | örtmece göt. | [Mayonun] el kadar küçücük bir parçası ise Camgöz'ün dötünde sallanıyor., | TAral, SÖ, 142 | Tamam kahrolsunlar, batıralım, da, sen halka açık yerlerde yatak odası kıyafetleriyle dolanırken ve dahi hayrat kabilinden meme ucu, koltuk altı, bacak, göbek, sutyen askısı, döt dekoltesi sergisi açarken, koca/kardeş/arkadaş kadrosundan yanında bulunan ve etraftan zikercesine bakan erkekleri farkedip bir şey yapamamaktan dolayı onuru kırılan kim? NecdetŞen, 2.9.2009 dötü havadalık | ...uno ekmek almak biraz dötü-havadalık ve elitizmi hovardalıktı kanımca! ... ilk izlediğimde totosunu kaşımasını ya da burnunu sondajlaması-., | 30.9.2009, | http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/18385/eloglu-bos-durmuyor-kimil-zararlisi, 16.7.2017g | Ah!... Ahhh!... Döt bacak muhabbetlerinden sonra süt dişi, pişik pudra muhabbeti bana da çok dokunuyo baba!..., | R Erer, Tehlikeli ilişkiler, 2000 |...Diktirin gidin sizi ucuz edebiyatçılar lafla şerbet edebiyatı ile kabahatinizi örteceksiniz. D..t ağızlı ehali de peşinde., | K Üçüncü, 28.10.2018 tivitır | dötü kalkmakargo. örtmece. götü kalkmak. şımarmak, harınlamak. | Bunun gene dötü kalktı. kesin beraber uyuyacağı, beraber yemek yiyeceği, beraber sinemaya gideceği yeni bir sevgili buldu., | R Erer, Tehlikeli ilişkiler, 2000 | Döt | örtmece göt | ...Diktirin gidin sizi ucuz edebiyatçılar lafla şerbet edebiyatı ile kabahatinizi örteceksiniz. D..t ağızlı ehali de peşinde., | K Üçüncü, 28.10.2018, Twitter

dey.a.argo






dötün dötün | götün götün'den nazikâne: geri geri. | Bu Bienal anlayışıyla dötün dötün eve dönerken vapurda rastladığımız bir Kadıköy Gazetesinde Kadıköy'de de Bienal olduğunu, düzenleyenlerin Merve Kaptan ve Emmanuelle de la Lubie olduğunu, verilen ufak haritayla iz süre süre Bienal işlerini görebileceğimizi yazıyordu., | AyçaŞen, T, 28.9.2011

argo






Dövdürmek | İyi ki amcam dövdürmemiş, diye mırıldandı., | G Dayıoğlu, Fadiş, 68

f.






döviz

a.
1. a. şiar, savsöz, slogan. 2. a. Herhangi bir konuyu tanıtma, duyurma, propaganda yapma amacıyla üzerine yazı yazılmış bez veya karton.

fr. devise
"Gel de 'şüpheci' olma, dostluğa inan! "Sakın aldanma, inanma, kanma!" Benim dövizim budur.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 38"



döviz | devise | 1. ekon. Ülkeler arası ödemelerde kullanılabilecek para, çek, poliçe vb. her türlü ödeme aracı. | 2. ekon. Yabancı ülke parası. | Daha sonraları bir günde, GaripTAK'ın GaribAKANlarından GaripTİLLA, Garibistan'a gelen Rus turistlere 'sonradan görme görgüsüzler' demiş. Hiç böyle olur muymuş, ülkeye gelecek dövize engel olunur muymuş? , S Düzgün Bakır, 2007, 100 | 3. Herhangi bir konuyu tanıtma, duyurma, propaganda yapma amacıyla üzerine yazı yazılmış bez veya karton. | Bundan sonra, başlarını örten garibiyeler hangi amaçla başını örttüğüne dair bir açıklamanın yer aldığı bir döviz'i başının üzerinde taşıyacakmış., S Düzgün Bakır, 2007, 87 | 4. şiar, slogan. | Yani pozitivistlerin dövizinin cemiyetin ismi olmasını teklif etti. HMenteşe

a.


fr.



dövizzede | Dövizzedeler sokağa indi., | T, 13.8.2011

s.






dövme | Yarma (sırmık) bulunur Tulum peyniri bulunur Beyaz dövme bulunur Patlayan mısır bulunur, | Apçağa, Kemaliye, 11.6.2022+

a.






dövmeli

s.



"Özellikle kızların küpe takan erkekler hakkında görüşleri nelerdir? Erkeğe küpe yakışır mı? (Yakışırsa nasıl bir küpeyi tercih ederdiniz) Dövmeli erkekler hakkındaki görüşleriniz neler? (Ne çeşit dövmeleri tercih ederdiniz)", https://www.kizlarsoruyor.com/ask-iliskileri/q404840-kupeli-dovmeli-erkek, 5 şub 2013 | "Bu arada simsiyah, fantastik desenli tişörtler giyen, uzun saçlı, küpeli ve dövmeli gençlere, yavaş yavaş punk kültürünü izleyenler de katılmaya başlamışlardı.", ? ?"



dövmeli | Bu yılki dövmeli yaklaşıma bayıldım. Ruhlarında iz bırakan filmleri bedenlerine de kazıyanların hikâyeleri de fotoğrafları da çok çarpıcı, çok akılda kalıcı..., | NÇintay, S, 9.4.2016

s.




GTS++



Dövülü | Dövülmüş. | Dövülü yürek, | Güngör Gençay, 1968 | Harmanlar, dövülü bekliyordu. Hemen bütün harmanlar dörde beşe bölünmüştü. Rüzgâr çıktı mı herkes bir ucundan tutacaktı., | C Tuncer, Hacizli toprak, 1970, 119

s.






dövünme | TDK+ dövünmek işi | +Fakat bu dövünmeler, taşımızın, toprağımızın verimini artıracak, köyümüzün şeklini değiştirecek insan enerjisinin israf olmasını önleyemez., | MYağmur, 1957, 32

a.






dövünücülük -ğü | Veya başlarına mezhebî simge kızıl bez bağladıktan ve yine Şiiliğin martirizasyon dövünücülüğüyle ölüm orucuna yattıktan sonra materyalizmden yahut marksizmden (!), dem vuran desperados solculara övgü ve ağıt yakarak laik bir özgürleşmeye ulaşılamaz! | , | Uluengin, T, 8.8.2012

a.






dövüş | dövüş etmek deyim döğüşmek, mücadele etmek | Kaybettiklerimi bugün arıyor muyum, bilmiyorum ama hayatla dövüş etmek lazım geldiğine inanıyorum., | FAtabek, DK, 1972, 76

a.






dövüş sanatçısı | Gichin Funakoshi (1868–1957), modern karate'nin kurucusu olarak kabul edilen Japon dövüş sanatçısıdır. Okinawa adasında doğmuş, geleneksel Okinawa karate sistemlerini Japonya ana karasına taşıyarak bugünkü Shotokan Karate stilini kurmuştur., Mehmet Akif Tiryaki, 31.05.2025, Facebook

b.a.






draconien | Fakat hükümetiniz bin türlü draconien tedbirlerle sizlerin bunlardan istifade etmenize mani oluyor., | YKK, 1945, 29




fr.



drag-queen | Bu yüzden bir drag-queen bedeniyle Erkeklik ve Kadınlığın kurgusallığını gösterdiği anda aslında tüm kimliklerin kırılganlığını da gösteriverir ve bedeni aracılığıyla garanti altında oldukları düşünülen kimlikler tarafından sağlanan aidiyetleri tümden tehdit altına sokar., | ÖzgürÖzakın, 27.3.2006, | http://www.kaosgl.com/sayfa.php? id=21, 13.2.2015g

a.






dragoman | tercüman, dilmaç, dil oğlanı | Chrzanov/ski'nin ölümünden sonra onun görevi Chabert isimli bir dragomana devredilmiştir., | Tarih konuşuyorD, 1965, C 4, 1982

a.






drahmatik | Yun. Drahmi'den dramatik | Siyasi depremin drahmatik sonu mu? , | T, 18.5.2012

s.


yun.



draje

a.



kahveli drajeler, Migros Merter, 14.4.2024



Drakula | Özkök Paşa, tabut kapağı yerinden oynatılırsa Drakula'nın derin uykusundan uyandırılmış olacağını bildiği için, bu plânların raftan alınıp bir seminere konu yapılmasına karşıydı., | NÇınar, T, 6.8.2012 | drakula hikayeleri | Adaya giden konukların geri dönmediği gibi drakula hikayeleri artınca sefir adayı New York borsasında [adayı] satılığa çıkarmış., | T, 27.7.2011

a.






Dram | Çünkü bunlar şu sahneye makis (benzetilebilir), ne kadar sahneler görmüşlerdi de o sahnelerin son devresi bir hâile (trajedi), bir dram ile neticei-pezîr olmuş (neticelenmiş) ve kana boyanmış idi., | K D, E Ülgen, 204

a.






drama queenlik

a.



"İki sanatçının birlikte olması çok tehlikeli. Bu durum ya ikisini çok iyi besler, çok acayip bir şey çıkar ama o nadirdir. Ya biri çok beslenir, diğeri körelir. Biri birinin ilhamı olur, diğeri olamaz. Bizde biraz böyleydi. Sinan için çok büyük bir ilham kaynağıydım. Bende delilik, aşk, eğlence, kavga, drama queen'lik, kavga var. O beslenebiliyordu. Ben oyuncu olarak bir noktadan sonra beslenememeye başladım ve işime aşık bir kadın olduğum için ilişkime çok yansıttım. Onu yemeye başladım. O üretiyor, müthiş bir şey ama ben üretemiyorum. Bu da benim için ilişki bitmesi için en büyük sebep.", Ml Cadde, 7.5.2024"



Dramasız | Eğer yönetimi oyunsuz ve dramasız olarak düşünemiyorsanız o zaman artık öğretiminiz üzerine yansıtıcı olarak düşünmenin zamanı gelmiştir. Ne kaldı? Cevap daha fazla doğal koşul: Öğrenme, keyif, takdir, yaratıcılık, bir kolaylık ve duygusal güvenlik hissi, gerçek ilişkiler, saygı, kişisel sorumluluk, motivasyon ve gün içinde daha az stres ve mücadele ile başarı., | J Shindler, Dönüştürücü Sınıf Yönetimi, 2016, 407

s.






dramatikleştirilmek | Oysa seks köleliği (...) aşırı dramatikleştirilebilecek yapıda bir konudur., | Telesiyej, T, 1.3.2012

f.






dramatizasyon | Sen,' dedi 'sahne eserlerine yönelmelisin, dinamik buluşların fena değil.' Dramatizasyon buradan işte., | OrhanTürker, Ocak2005, BiriD, S 1, 13

a.


ing.



dramlaştırılmak | Uçurum dizisinin sahip olduğu gerçeklik duygusu (ki, dizilerimizde layıkıyla rastlanmaz buna pek), aslında bu sistemin (kadın ticareti) anatomisinin dramlaştırılmasıyla elde edilmiş., | Telesiyej, T, 1.3.2012

f.






drankoneksik | drankoneksiya hastası | Drankoneksikler; gün boyunca neredeyse hiç yemek tüketmiyor ve günlük kalori ihtiyaçlarını alkollü içeceklerden sağlıyor. Akşam, 15.4.2015

s.






drankoneksiya | drunkorexia; drunk= ayyaş ve anoreksiya'nın | -reksiyasından. Türkçede hatalı olarak | drankoneksiya, bu illetle malul olanlara da | drankoneksik deniliyor. | yemek yememe hastalığı olarak tanımlanan anoreksiya ile alkol tüketiminin bir arada seyrettiği bir yeme bozukluğu. | Dünya'da ve yeni yeni Türkiye'de de kendini göstermeye başlayan bir akım drankoneksiya., | Akşam, 15.4.2015

a.

tıp
ing.



drankoreksik | anoreksiya ile alkol tüketmenin birlikte olduğu yeme bozukluğu.

s.






drankoreksiya | drunkorexia; drunk= ayyaş ve anoreksiya'nın | -reksiyasından. Türkçede hatalı olarak | drankoneksiya, bu illetle malul olanlara da | drankoneksik deniliyor.

a.


ing.



dream | rüya, düş. | Dream mi, Rüya mı? , | SabriGürses, RKitap, 08/07/2011 turkish dream | bkz. rüya, düş | Özellikle medya, âdeta iyilikten nefret eden, hayatını iyi insanlara saldırmak ve onları çamura bulamaya çalışmak üzerine kurmuş; bu doğrultuda gidip, daha ideolojik bir aydın düşmanlığı güden (ulusalcı, Atatürkçü, Ergenekoncu) muktedirlere hizmet arzeden; bu çerçevede, Alper Görmüş'ün tanımıyla | hazcı bedende militer ruh sahibi asıl | büyük kötülere hayran ve onlar gibi tırmanıp zengin, pırıltılı bir hayat sürmek için yanıp tutuşan; 21. yüzyılın bu yeni | Türk rüyası (Turkish dream) uğruna, darbecilik dâhil bütün pis ve ahlâksız entrikalara girmeye, bütün yalan ve iftiraları yaymaya teşne haşerat ve muzarafat ile dolu., | HBerktay, 27.9.2011




ing.



dreamland | rüya ülkesi. | [H]ani geceleri güzelleşenlerin o bar senin bu mağaza benim dolaşarak sabahlara kadar alışveriş edip içebildikleri dreamland gecesi..., | BAltuğ, T, 16.9.2012

a.






drednot | dreadnought: etkileyici görünüşlü dev harp gemisi | Ömer Seyfettin'in Fütüristlerden esinlendiği çok açık olan Kaç Yerinden'inde de, drednot hayranı yazarın bulutlar içinde savaşmanın zevkiyle iyice kendinden geçmesine yol açar., | HBerktay, T, 27.1.2011

a.


ing.



dremel | Bizler beş yılda kalem, defter oynattığımız kadar lehim, freze ve dremel de oynatırız., | TurgayPolat, KararG, 18.2.2017

a.






drenaj | Drenaj için saksıların dibine saksı kırıkları ya da küçük çakıllar koymayı unutmayın., | 22.7.2016, EVYapımıSebzeler, 2

a.






dress code | giyim kanunu | Kimsenin bu yılın konseptini anlamadığı Met Galada, dress-code'a çok az ünlü uymuş, uyanlar da yüzüne gözüne bulaştırmış., | MVidinli, SGünaydın, 5.5.2017

a.






dresuar

a.



"Hastane ve tahlil sözünü duyunca telefonunun ahizesi elinden düştü. Kendisi de sendeledi, dresuarın kenarından tutundu. O esnada aynaya bakmaması büyük bir şanstı.", Ersin Bulun, 2023, 69"



Drift | Spor. İng. Drift: Sürüklenme. | Drift yapan arabalar, | 8.2.2013, www.izlesene.com/video/drift-yapan.../6851543, 15.8.2015 | Trafikte kuralları ihlal ederek öbür araçların süratle sağından solundan geçip gitme. | Drift veya yanlama, aslında bir sürüş tekniğidir ve otomobil sporları arasında, motor sporları içerisinde anılır. Drift, gerçek anlamda bir motor sporudur., | vikipedi, 25.8.2023

a.


ing.

GTS-



Driftçi | Trafikte kuralları ihlal ederek öbür araçların süratle sağından solundan geçip giden kimse.* | Driftçilere jandarma tokadı, | TGRT, 17.11.2018

a.






drink | içki | Karşısındaki zenginler, yalnızca türkiye ekranlarında var olan holding-villa-cemiyet-davet-bir drink alalım ortamına sıkışmışken, 'Bodrum masalı' zenginlik mevzusunu tepeteaklak ediyor., | CŞehirlioğlu, HürCmrts, 3.9.2016

a.


ing.



Drip drap yans. | Eğer su olsaydı / Ve kaya olmasaydı / Kaya olsaydı eğer / Su da olsaydı / Ve su/ Bir pınar benzeri / Kayalıklar arasında bir göl / Su sesi olsaydı yalnız / Ağustos böceği değil / Kuru çimenlerin türküsü değil / Kayaların üzerindeki su sesi / Çamlardaki ardıç kuşlarının şarkı söylediği / Drip drap drip drap drap dırap / Ama su yok, | T S Eliot, ., | Meriçelli, 2002, 132








dripling | futbol | Beşiktaş, bu sezon tüm kupaları zorlayacak bir görüntü verirken saha dışındaysa bu kadar hesapsız harcamayla korkarız hisse satışları yüzde 49'a ulaşıncaya kadar devam edecek; sonrası mı, bilinmez. Çarşı sesiniz niye gür çıkmıyor? Guti'nin asistleri, Querasma'nın driplingleri-şutları aklınızı başınızdan mı aldı yoksa? , | Uraz, T, 6.10.2010

f.


ing.



drogst | haşhaşın üç nitelikli türünden biri | [Haşhaşın] Drogst, Soft ve Muhacir çeşitleri yüksek oranlarda morfin ihtiva ederler ve kimya sanayi içinideal ürünlerdir., | DKoryürek, T, 21.9.2014

a.






dron | Arımsı, İHA, SİHA. | Yaylada otlayan, kar sularının oluşturduğu göletlerden su içen, toplu halde gezen ve dörtnala koşan atlar, dronla görüntülendi., | Hr, 5.6.2021, 5

a.






drone | Ddrone. Bk. Dron. | Kezban Hatemi söz konusu olunca değil sivil polisler; NATO orduları başkumandanı gelse yine bir şey yapamaz. Kezban Hatemi | droneları bile indirir vallahi., | ibretnüma, R, 19.4.2013

a.


ing.



drone savar / dronesavar | ing.+türkçe dronlara karşı koruyan cihaz. | Yerli | drone savara 5 ülke talip / Türkiye'nin ilk elektromanyetik drone silahını üreten ve bu başarısını ilk ihracatı gerçekleştirerek taçlandıran Harp Arge, yeni yatırımla performansını daha da artırmaya hazırlanıyor., | Milliyet, 14.3.2017 5.2.2017 klarkkent, EkşiS

a.






dronelu | dronlu. | Dronelu denetim., | HaberTürkG, 24.6.2017 | Askerli polisli ve dronelu önlem, | Hr, 25.6.2017 | dronlu | dron kullanılarak yapılan. | Rusya'dan Kiev'e 12 gün aranın ardından dronlu saldırı | Ukrayna Hava Kuvvetleri, saldırıda İran yapımı 8 Shahed dronu ve 3 seyir füzesinin düşürüldüğünü açıkladı. Kiev Askeri Yönetimi Lideri Albay ..., | Hürriyet, 2.7.2023

s.






dronesavar / dron savar

a.
dronu etkisiz kılan şey.


" "Bunun akabinde ise tüketicilerin kullanacağı insansız hava araçları ile ilgili ayrıca düzenleme yapılmış ve hatta dronesavar olarak ifade edebileceğimiz cihazlar dahi geliştirilmiştir.,", S Yünlü, Robatlar ve Yapay Zeka... ", LEXPERA Blog, 16.01.2019 | "Milli drone savar 3 kilometreden drone uçurmayacak | AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, drone savar sistemler alanında Türkiye'de öncü çalışmalara imza atan Harp Arge de çalışmaları bu doğrultuda ... ", Anadolu Ajansı, 15.3.2020"



Dronesavar | bk. drone savar. | Bunun akabinde ise tüketicilerin kullanacağı insansız hava araçları ile ilgili ayrıca düzenleme yapılmış ve hatta dronesavar olarak ifade edebileceğimiz cihazlar dahi geliştirilmiştir., S Yünlü, Robotlar ve Yapay Zeka: Etik ve Hukuki Açıdan Güncel ve Muhtemel Sorular, LEXPERA Blog, 16.1.2019

a.






Dronlaşmak | Dronlaşacak robotikleşecek., | Eray Güçlüer, Cnn Türk 30.08.2024,21.56

f.






dronlu | dron kullanılarak yapılmış. | Dronlu saldırı girişimi

s.






dronsavar | bk. Drone savar, dronesavar. | Dronsavarlar var, | ++

b.a.






drunch | La Boom eskiden yaptığı uzun pazar brunch'larına geri döndü. Eğlence geç sate kadar sarkıyor. Must 'drunch' serisiyle daha caz daha bohem saatler vaat ediyor., | OBaştürk, Hr, 7.1.2018

a.


ing.



DT | (DT) Dondurma Tarihi 14.10.2024, Skyfood Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş.

kıs.a.






du dilli du dilli | Kemençeme yay da yok enişte Du Dilli (enişte Gel İçeri) Türkü Sözleri ve Notaları

s.






dua | Başınız pınar ayağınız göl olsun!, | FKıyıklık, 13.10.2015, Darüzziyafede HukukçularDerneği dua buyurmak deyim dua etmek | Ashab-ı Kiramdan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.): Falan kadınla evlenmek istiyorum, dua buyurun demesi uzerine, peygamberimiz (s.a.v.*): Eğer sana, İsrafil, Mikail, Cebrail, ve Hamele-i Arş*, (A.S.*) dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin. (Ramuz:357/9), | 28.2.2012, | http://www.fetvameclisi.com/fetva-evlilikte-duanin-etkisi-var-midir-15539.html, 5.3.2017g dua vermek deyim | 1. okul argosu dua ezberlemek ve hocaya okumak | Bugün din dersinde duamı verdim, | ÖSGedikli, 3.3.2017 2. Dua etmek | ... dini mevzuatları yapmadığını sorduğumuzda, ''Cenaze evlerine gitme mecburiyetim yok benim, ayrıca kabristanda da dua verdim yetmez mi? , | 14.7.2012, | http://www.cildirmanset.com/haber/canbazlilar_imam_ariyor-382.html, 5.3.2017g

a.






Duacı | dua eden. Çok dua eden. | Gözlerinde yaşlar güldü: 'Ey uzak yıldız! / Duacıdır yeryüzünde sana bu genç kız;' Ortaç, BRE, AA, 52 | Kuşlar ötüşürlerken / dallarda duacıdır., | N Kavukçuoğlu, 1967, 27

s.






duâgûyluk -ğu | Osmanlı Devleti'nde duâgûyluk müessesesi ve duâgûylar hakkında güzel bir çalışma. Songül Şenlik tarafından Mimar Sinan Üniversitesi'nde, Ömer İşbilir hocanın danışmanlığında hazırlanmış. Konuya dair çok ayrıntılı bilgiler veriyor., Ömerül Faruk Bölükbaşı @ofbolukbasi, 01.10.2024, X

a.






dual-lob yöntemi | Acil durumlarda ya da yeterli donör bulunmadığında başvurulan bir karaciğer nakil yöntemi; alıcının çok iri olduğu veya tek vericiden alınan karaciğer parçasının yetmediği durumlarda iki vericiden alınan parçaların kullanılması | Siroz hastası Ramazan Tunç'a 'dual-lob' yöntemi uygulanarak damadından ve kızından alınan parçalarla karaciğer nakli yapıldı., | M, 1.6.2011

a.

tıp




dualatmak | Sakalı dualattık kesemiyoruz, derler., Ali Koca, 01.02.2025

f.






Dualık –ğı | Seyahate gidenlere, insanı suya batırmayan, ateşte yakmayan dualıklar kadar gerekli bir kitap, 'seyahat rehberi'nde* bu koruda şöyle yazıyor. 28

a.






dubaralık -ğı

a.



"Frenk elması de, bu sefer de dubaralık kadar düşün.", Çalıkoparan, 32"



Dubaralık -ğı | Frenk elması de, bu sefer de dubaralık kadar düşün., | Çalıkoparan, 32

a.






dublajlamak | 2010'da Ayşe'nin seslerinin anlaşılmayan tüm yerlerini dublajlayarak elden geçirdim..., | MAYıldız, T, 10.11.2013

f.






dublajlanmak | Filme dublaj uygulanmak veya yapılmak | Yasak kapsamına, Azerbaycan Türkçesiyle dublajlanan yabancı diziler de giriyor., | R, 30.4.2012

f.






dublajlı

s.



"Bu, yürekleri ısıtan aile müzikali, şarkılar alt yazılı ama diyaloglar dublajlı olarak izlenebiliyor.", Defne Akman, Oksijen Ekran, 9-15 haz 2023, 17"



duble | Bak Necaticiğim, zihnimize güşayiş gelsin, çenemiz açılsın, utanma, sıkılma bertaraf edilsin diye, üst üste dörder duble yuvarladık. | , | KTahir, AşkÇetesi, 85

a.






Dublör | Yıldırım Akbulut, bir gün yakın bir arkadaşına sormuş: 'Yahu Allah aşkına, bu dublör sözcüğü ne anlama geliyor? ' 'Niye soruyorsun ki? ' demiş arkadaşı. Akbulut yanıt vermiş: 'Özal, beni yabancılarla tanıştırırken 'benim dublörüm' gibi bir şeyler söylüyor da!..., | Can Ozan, Pirzola 1990, 27

a.






dubstep yapmak | The 2nd Law' dubstep yapan bir Muse'dan bile daha sürprizli ve grotesk., | SedaNiğbolu, Radikal, 14.10.2012 | Gitar temelli sert müziğin aynı anda hem bluesdan hem R&B'den hem punktan hem de dubstepten ilham alması duyulur şey değil., | HrKeyf, 2.10.2016, 8








duce | ...bir Duce yahut Führerin ve bu liderlere ibadet eden kuru kalabalığın önünde kaz adımlarıyla yürüten bir yanaşık düzen talimnamesiydi., | İOAnar, GK, 71

a.






duçe bk. Duce. | doç. | Ve kızıl bandolarla süslenmiş balkondan siyah kömlekli bir adam, -Duçe!- iğiliyor ve onları selâmlıyor. '-Duçe... Çocuklarımız sana ait!..' Musolini, bu armağanı kabul ettiğini ve sevgi tezahürlerini kalbine aldığını anlatan bir işaret yapıyor., Türk Sözü, 22 may 1936, 1 | Ey Benito Mussolini! Ey gayet yüce, / İtalyanlar başvekili muhterem Duçe! / Duydum ki, yelkenleri edip de fora. / Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora., | Atsız, Davetiye, ?

a.






Dudağı uçuklamakKorkudan veya hayretten. | Benzi sararmış, dudakları uçuklamıştı: Geçmiş olsun Efe dedim, gazanız mübarek olsun... Ne gazası Hâkim Bey? Rezil olduk... On aralık düşmana karşı koyamadık. Yazık bizlere!. Ah bu Demircinin kızanları... Ah bu derme çatma asker., | Sındırgılı Süreyya, Denizli vak'ası ve Demirci Mehmet Efe, 1955, 17 | Bu hengâme içinde / Korkudan uçukladı devletlinin / Mübarek dudakları / Açıp gözlerini kalkayım derken / Dolaştı çarşafa ayakları. / İşte o gün bu gündür. / Hazret rahat bir uyku uyuyamadı yatakta / Kâh ayak çarşafta / Kâh çarşaf ayakta., | Ü Y Oğuzcan, Akıllı maymunlar, 1960, 21 | Türk sinemasının Reşat Nuri karşısında dudağı uçukluyor. Bu duyarlıkları çarpıtmayan memleket romancısının yapıtları, Kerime Nadir anlayışıyla sinemaya aktarılıyor. Yıllar önce iki örneğini gördük., | Kerime nadir, Romancının dünyası, 1981, 360 | Hayretten dudakları uçuklamıştı Murad'ın. Burada nasıl ders yapıyorsunuz? Elden geldiği kadar uğraşıyoruz. Çok merak ediyorum doğrusu. Biraz beklerseniz görürsünüz. Okul yapmayan idare, nasıl öğretmen tayin edebiliyor? , | M N Özdemir, Varolmak kavgası, 1970, 437 | Eeeeey, ahali duyduk duymadık, demeyin, size ehemmiyetli ve de çok değerli bir haber ulaştıracağım ki duyanın dudakları uçuklayarak, lalü ebkem kalacaktır. Şimdi söylüyorum, şimdi, şimdi söylüyorum, şimdi az sonra söylüyorum., | Y Kemal, İnce Memed, 1987, C 3-4, 193 | Gözü Uçuklayan Adam Yüreğim cılız bir kaynak gibi işledi üç gün, / Tüylerini ufacık kutularla ağzıma gönderen / Ve ... çünkü şair olan bir forsadan, / Bir dudak bükülmesiyle sevilen o kovboydan, / Bir ressamdan ve bir noktalama işaretinden., | Ülkü Tamer, İçime çektiğim hava değil gökyüzüdür, 1966, 27

dey.






dudak -ğı | Haçan bi kız kaçacak / Yan basar ayağını / Gider çöşmeye kırar / Testinin dudağını., | Trabzon türküsü. | dudak payı | Bardağı, fincanı ağzına kadar doldurmayıp dudağın rahatça yanaşabileceği boş bir yer bırakma. | Oradaki gazinodan bir su istediğiniz vakit, size sebil misal, silme doldurulmuş, dudak payı bırakılmamış bardak ile hizmet veriyorlardı., | A Kabaklı, Türk Edebiyatı, 1989, S 183-194, | 64 | Dudak payı bırakmak [bardak, fincan gibi kaplar için], ağzına kadar doldurmayıp üç beş milimetre boş yer bırakmak. | dudak payı bırakmakİ H Soykut, Türk Atalar Sözü Hazinesi, 1974, 363

dey.s.b.a.a.






dudak bükme | Belki de o gün olmuştu bu dudak bükme., | OKemal, 1969, 54 | -Erol'un annesine dudak bükmüş teyzen. Az kalsın saç saça, baş başa geleceklermiş... Yaa, demek dudak bükmüştü? Bükerdi, biliyordu teyzesinin ne mal olduğunu. Hele Mahmutpaşadan siyah mantosunu aldığı gün. Belki de o gün olmuştu bu dudak bükme. Ne sanıyordu kendini bu kadın? İnsan apatmana taşınmak, yeni bir manto sahibi olmakla çalım mı satmalıydı? Sonra sağa sola emekli kaymakam karısı olduğundan söz açması... Ya koltuk kanape takımı? , | O Kemal, 1969, 54

a.






dudak dişten önce gelir kalıp söz. | Aklıma geldi. İstinaf mahkemeleri ceza yargılamasının omurgası haline geldi. Hem maddi hem şekli inceleme yapabiliyor. Beş yıla kadar cezalar Yargıtaya gitmiyor. Üniversite, barolar, mahkemeler, bir araya gelip bir sempozyum yapılsa sizin fakültenizde, bizim de mezun olduğumuz okul çok iyi olur diye düşündüm. Dudak dişten önce gelir, başka yerlerde de yapılır ama bizim okul yapsın., Asım Ekren, 19.05.2025








Dudak koruyucu | 15.2.2022 ++

a.






dudak parlatıcı | kozmetik 7.3.2009++

a.






dudak ucuyla | -Baba, sen hangi köydensin? İhtiyar, başını çevirmeden dudak uciyle: — Samanlıdan, dedi. — Nerede bu Samanlı? ., | R N G, Tanrı Misafiri, 132

z.






dudak uçuklatıcı | [Z]aman ve Bugün gazetelerinde yayınlanan bir ses kaydı, olayla ilgili istihbaratın Genelkurmay Başkanı dahil herkesin önüne, saldırıdan 12 gün önce konduğunu ve başka birçok dudak uçuklatıcı gerçeği gösteriyordu., | A Görmüş, T, 16.11.2010

s.






Dudaklı | Mazot nefesli, floresans dudaklı, kül rengi gökkuşağı kubbeli betondan sirk çadırlarının en büyüğünden içeriye girdin., | F Ulay, 1988, 65

s.






dudaksız | Dudaksız ve dişsiz şeker yerdim. Zikr ü fikrim dimağın ağrısından, yorgunluğundan kurtulmuşdu. Âlemin sakinlerile latifeler ederdim. Gözüm bağlanmış olduğu halde bir âlem görürdüm, orada elsiz gül ve fesleğen toplardım!, | ? , Ankara Kütüphanesi: Türk İslam feylesofları, 1939, C 2, 110 | Şurası reddedilemez bir gerçektir ki, er veya subay Türk esirleri henüz canlı, fakat burunsuz, dudaksız, göz kapaksız olarak yerlerine geri gönderilmişlerdir., | Loti, CCT, 93 | Ölümden, öldürülmekten sonra cana ne dirilikler var; canların, canlar meclisinde huzur şarabını nasıl içtiğini, elsiz kadeh tutup, ağızsız, dudaksız içerek başsız nasıl baş salladıklarını, ayaksız nasıl ayak vurup oynadıklarını gördüm., | ? , Mevlanadan seçmeler, 2008, ?

s.






dudili dudili

s.


dudi-li?



dudluca | 1. dutu olan yer. 2. Bir yer adı. | Yataklarındaki yünler boşaltılıp, yüzlerine taşıyacakları eşyalarını koyarak eşekle, kağnı ile bir an önce köyü terk etmişlerdi. Dudluca'ya yaklaştıklarında ikinci haber gelir. Cavır (gavur) püskürtülmüş, köye geri dönecekler., | asicaldan, 3.3.2017

s.






duduk -ğu | Elektronik tınıların, agresif rock altyapıların üzerinde yükselen, duduk gibi bir enstrümanın dahi girdiği Uykusuza Masallar, Feridun Düzağaç'ın yakın zamanda içine daldığı minimal müziğin uzantısı., | Fatih Vural, www.frmtr.com, 24.8.2007

a.






dudula | Tulum çalgısında lülüğe* takılan ağızlık. Buradan üflenerek şişirilen enstrumanda sıkışan hava nav içinde bulunan zimbona gelir ve burada parmaklar sayesinde istenilen ses elde edilir.

a.






Duende | Sanki bu dizede, içinde bulunduğum kent neresiyse orasını bir imge kentine dönüştürecek bir tılsımsözü vardı. Bir duende!, | H Yavuz, Toarmina, 97

a.






Duhoborlar | Duhoborlar, savaşa, kiliseye karşı çıkan ve aracısız yaşamaya çalışan, bu nedenle de sürekli itilip-kakılan ve ülkeden ülkeye göç etmek zorunda bırakılan bir halktır. Duhoborlar'ın tarihte Karahan Köyünde topluca silahlarını yaktıkları biliniyor. Yıllar sonra atalarının izini bulmak için Kars'a gelen konuklar, mutlu biçimde ayrıldı., M, 9.7.2015

a.






Dukalık –ğı | Atak gazeteci Mehmet Baransu, bu defa, zenginliklerini hangi usullerle edindikleri bir gün olsun sorgulanamamış doymak nedir bilmeyen İstanbul dukalıklarının dünyasındaki bir bombanın pimini çekerek, gene yaptı yapacağını., | NÇınar, T, 24.5.2013

a.






dul kesesi | dul kadının kesesi. Mason locası üyelerinden birisi iflas ettiği zaman toplanan para yardımının adı. | belki de yardımlarla yaşıyoruz biz dul kesesinden gelen, | MGürpınar, GN, 58

a.






Dulda | Gelin bile birlik gidelim / Korurum hepinizi aklımın duldasında., | C A Kansu, Elazığlı bir halk öyküsü, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 131 |Üşüdüğü için mi acaba, nisbeten daha az karlı bu duldalarda dolaşıyordu., | DCeyhun, 101

a.






duldalık -ğı | Gölgelik. | Ceyhan'da 3 yıl tarlada çapa salladım, ilaç niyetine duldalık bir yer bulamadım., | İKüçükkılınç, 24.7.2012 eposta

a.






duldasız | sığınaksız; gölgeliksiz. | sevildikçe güzeldin öpüldükçe güzelim kız / kızoğlankız olmadın mı şimdi daha duldasız, | NÇelik, 14

s.






dulunmak bk. tulunmak batmak, yitmek. | Kanda baksak dost görünür sanma dost doğar dolunur (dulunur) / Yer gök dopdolu dost-durur bu sözde yok yanlışımız, | EşrefoğluRumi, EGŞA, 97








Dum dum | davul sesi. | Davul kapının önünde gümlemeye başlamıştı. Bir süre, 'Dum, dum, dumdum da dumdum!' sesi sürdü. Sonra çocuklar, hep bir ağızdan; manilere deyişlere başladılar., | G Dayıoğlu, Fadiş, 128

a.






duman ağacı | İsim verirken biraz aceleye gelmiş. DUMAN AĞACI. Yürüyüş parkımızın güzellerinden. Öyle titrek, zarif ve naif ki. Duman kelimesinde ve anlamında bu güzellik yok., | Hayri Aytaç, 28.5.2022, twitter

a.






duman etmek -iBasın özgürlüğü falan deme, iyice sinirlenirim. Şimdi toz ol bakalım. Ben adamı duman ederim., | S Dölek, Yazmıyorum işte, 91 | 3 Temmuz Pazar günü olayı daha dikkatle irdeleyerek Jplei'nin duman olması gerektiğini aklıma koymuştum., | F Ulay, 1998, 34 | | Tamam dedi Yavuz sessizce... Herifi duman ettik., | TAral, SÖ, 108 | Bak ben çok kötü yapacam, bak duman edicem hani..., | Aziz Yıldırım, T, 13.8.2011

dey.






duman olmak

b.f.



"3 Temmuz Pazar günü olayı daha dikkatle irdeleyerek Jplei'nin duman olması gerektiğini aklıma koymuştum.", F Ulay, 1998, 34"



Dumanlamak | Sigara insanların kafasını bu derece dumanlıyor, döndürüyordu demek? ..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 42 | Puro içerken herşeyi dumanladın hacım, küllere tikkat. Yenge gebertir valla., | Yakup Uçar, 13.5.2019, rindan vatsapı

f.






Dumanlaşma | Halbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir., | O N Koçtürk, Yeni sömürgecilik açısından gıda emperyalizmi, Toplum Yayınları, 1966, ?

a.






dumanlı

s.
argo. sarhoş.


"Seyrederiz etrafı yumulu gözlerle / Dumanlı kafalar üstümüzde", E K Gökkaya, 1988, 42"



dumbacıya dalmakArgo* | Mustafa Hoca | Hooop, öyle kafanıza göre birini cariye addedip dumbacıya dalmak yok | dedi. (Dumbacıya dalmak demedi de ne dediğini hatırlamadığım için aynı manaya gelen bu ibareyi kullandım)., | İküçükkılınç, 25.7.2012eposta

dey.






Dumelika | Cilâlanacak kanape ve sandalyeye biraz yani parmak ucuyla zeyt yağı sürmeli. Badehu mezkur dumelikayı zaten şişe içinde bulunan ispirto içine atup çalkalamalı., | F Gedikli, Ufuk Ötesi, Kasım 2008

a.






dumkof / dummkof | ahmak. | Memleketimizde yaşamak mı zor, yoksa dumkof anlayış her ülkede var mıdır, başka bir ülkede yaşamadığım için bilemiyorum. AyçaŞen, R, 8.01.09 | Sevim kooş! Davut Usta Dummkof'un kulağını çikeyor., E Özyağcılar, Oksijen G, 2-8.07.2021, Güncel 9

s.


alm.



dumur olmakAyıkın mü...der dumur olursun vallaha..., | @Murat68962916, 3 Tem 2022, twitter | Şaştım dumur oldum yani. Ebenin .mını görürsün., 10.10.2024

dey.






dun I tr. dundan duna bk. Tundan tuna. tr. ordan oraya. | dundan duna savurmakBir kişiyi uzaklara sürüp dolaştırmak; diyar diyar dolaşmak zorunda bırakmak. | Bir güzelin aşığıyım erenler / Onun için taşa tutar el beni / Gündüz hayalimde gece düşümde / Kumdan kuma (dundan duna) savuruyor yel beni., | P S Abdal | Bizi terk-i diyar eyledi gurbet / Aşık-ı sadıklar kavuşur elbet / Gah olur yar ile meyl-i muhabbet / Gahi dundan duna atar ayrılık., | Dertli, (Dertli ve Seyrani, C Öztelli, İstanbul 1953, 33

dey.






dun II | Alçak, ast, aşağı, aşağılık ma-dun zıddı ma-fevk




ar.



dun III | Kuru tuzlanmış balıklarda küflerin özellikle Sporendonema spp.?nin oluşturduğu kahverengileşmeyle görülen bozulma.

a.


ing.



Dunning-Kruger Sendromu | İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!, | 10.7.2013 eposta anonim

a.






duo | ...ülkemizin caz sahnesinin yetenekli iki ismi kontrbasçı Kağan yıldız ve piyanist Can Çankaya'nın duo projeleri yer alıyor. ErayAytimur, HrKitapSanat, 26.5.2017

a.






dup dup çedene | Dup dup çedene, A Atalay, ts. (kitap adı)

b.a.






dupduru

s.



"Bu kadınlar neden bu denli güzel sizce / Yüzleri dupduru bir göğü ansıttığı için mi / Bedenleri durup durup yandığı için mi / Yoksa", Haydar Oğur, 1994, 34"



duplikata | Kaybolan, yanan, vs. yitirilen diplomanın yerine çıkarılan ikinci nüsha diploma. | ... duplikata harcını ödemesi ve bu durumun gazete ile ilân edilmesi lâzımdır., | İsmail Sivri, Türkiye Okullar Rehberi, 1958, 96 | 2. | Bir yazının ikinci nüshası.

a.


lat.



Duquesa ++ | DON ESTEBAN, sinirli – Kuzum duquesa'nın yanında da ziynetler demeğe kalkmayın!, | P Merimée, Sabiha Yağızlar, 1944, 42

a.






dur duraksız | Çizdiği rotada kurduğu dur duraksız bir ezber bozmaz hasret örgüsü olurdu., | Ömer Say, 2010, 62

s.






Dura-kalmak / dura kalmak | Ekinimize bakıp demiştir ki, «Bu kırmızı yel değildir...» Dura- kalmışık. Veeell... deyikine; «Bu kınacıktır...» Eyi, Müvendizimiz, senin dediğin ola., | O Şahin, Kırmızı yel, 1971, 13

bf.






durabilirlik –ği | Ama teorik olarak cemaat devletdışılık, kendi ayakları üzerinde durabilirlik kriterini yerine getirmesi anlamında gerçek bir sivil toplum oluşumu[dur]., | YOğur, T, 17.6.2012

a.






duracak -ğı | 1. Otobüs, tiren, tıramvay gibi topu taşıma araçlarında istenilen durakta inmek üzere basılan düğme. | İnmek için duracağa basınız. 2. Ev, barınak | Yiyecek, içecek olduğu gibi oturacak da var duracak da var., | AyşeUyar, omurdedigin.net, 25.2.2012 98 yaşında

a.






Duracan | | ... Küçük Ağa Sarayı, Elmacı Yusuf Ağanın sarayı, Hasan Ağanın sarayı; Kıbleli ve Duracan saraylarındandır., | Vezirköprü albümü, 1972, 30

s.






duradurmak | günler birbiri ardından birbirlerinden ayrı / güneş göğün ortasında duradursun /bu dünyayı dilim dilim kesip yemek istiyorum, | T Pamir, (1950) 1957, 29 | Uzun zamanlardan, uzam mekanlardan kalakalmış, duraduran bir yürekler öpüşmesi., | Z Özden, Taraf Kitap, Tem 2013

f.






durağan | yerini değiştirmeyen, yerli, hareketsiz, sabit, | [B]öylece askeri birlikler de bir talep olmadıya getirerek durağan kalsınlar., | NÇınar, T, 22.4.2013 | Ben son derece durağanken gencin fazla heyecanı dikkatimi çekti., | GTümer, T, 22.4.2013

s.






durak -ğı | 1. O Kur'anın sure başlıklarında, duraklarında o kadar güzel renkli şekiller var ki..., | Kırımer, 1967, 65 | 2. | durma, ara verme, istirahat. | Bu şehir kanalın tahminen yarısında bir büyük havuz yapılmış ve durak halinde gemilerin eksikliklerini tamamlamaya ve istirahatlerini temin etmek için bir merkez olduğu anlaşılıyor, | M N Ak, Hac Yolunda, 31 | 3. | (turak) Yurt, eyleşilen mahal, makar. TS 1965 | Kabri nur, durağı cennet olsun., | S Süzek, 7.2.2011

a.






durak -ğı II BÜS+ | +Durak okumaktaki ustalığı sebebiyle 'Durakçı' diye anılan Nâfiz Bey 19 Kasım 1849 tarihinde İstanbulun Aksaray semtinde Kazancı Sâdi mahallesinde doğdu. Mâliye Nezâreti kâtiplerinden Mehmed İshak Efendinin oğludur., | | http://nagmeiask.blogspot.com.tr/, 6.8.2015g | Sadullah'ın sesi, perde perde yükseliyordu. Ve şu durakı söylüyordu., | Z Şakir, Sadullah Ağa, 20








Durak mahalli | Mehmet'i Arabın başı ucunda diz çökmüş, gözlerinde seller gibi gözyaşları akmakta ve kemâl-i hulûs ile tilâvet-i Kur'an etmekte gördüler ve kendisine kim olduğunu sordular. Mehmet durak mahalline gelinceye kadar tilâveti kesmedi. Mütemâdiyen okuyordu., | K D, E Ülgen, 260

a.






durakçı | durak diye bilinen ilahileri okuyan kimse bk. Durak II

a.






Duraklama | Ne olursa olsun! dedi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, Hayatını berbat eden şeyin bu duraklamalar, bu boyun eğmeler olduğunu zannederek, artık aklına estiği gibi hareket etmeye karar verdi., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 213

a.






Duraklamalı | THY ve Anadolu Jet seferlerinden sadece veya sadece Anadolu jet seferlerinden oluşan duraklamalı iç hat seyahatlerde, her bir sektör kendi kurallarına göre işlem görecektir., | THY yolcu ve bilet bilgisi, 17.8.2015

s.






duraklatış | Umumiyetle kolladığı o sağlam bütünlük anlayışını Metin, bu şiirlerinden esirgemiş gibi geldi bana. Yine uzun şiirlerinden | Kozalak Mahallesindeki, | Bekârlardaki, | Aşk Mektubundaki dikkat, parıltı ve duraklatış yok bunlarda. Şairin kitabında birer sayfa tutan şiirler; | Hazır Kasabaya Gelmişken... başlıklısı bir yana bırakılırsa, ayrı ayrı güzel, vurucu ve haysiyetlidirler., | B Necatigil, Düzyazılar 1: Yazılar, 1999, ?

a.






duraklatmak | bir şeyin duraklamasını sağlamak | Alan adınız, mali nedenlerle duraklatılmış ise: Alan adınızın ödeme sorumlusunun | nic.tr sistemine giriş yaparak (log-in olarak) | Hızlı Erişim menüsünde bulunan | Ödeme Sorgulama ve Ödeme İşlemleri ödeme yapması gerekmektedir., | | http://www.mazda.com.tr/, 25.5.2012g

f.




GTS+



Duraklayış | Naci'nin birden duraklayışını, salondakilerle birlikte Gülsüm de fark etmiş, o da ağabeyini tanımakta güçlük çekmemişti., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 89

a.






duraklı | Üç duraklı yolculuk, | Hasan Öztürk, 2021 (kitap adı)

s.






Duraksız | Bak gör sen neler olacak! / Düşün, / Düşün bir kere! / Vahşi kartallar şaşkın, / Mağrur denizler hayran bu duraksız gidişe., | Kemal Or, Tan ağaran çağda III |Çizdiği rotada kurduğu dur duraksız bir ezber bozmaz hasret örgüsü olurdu., | Ömer Say, 2010, 62

s.






dural

s.


tr. dur-al
Bir cümlenin üstüne ateş atmak tıpkı ya da dural döngüyü lunaparklarda kahkaha odasındaki* aynalara çarptırıp tekrar taşımak nasılsa 49



duralamak | Nsz. Duraklamak. | Sadullah Ağa, birdenbire duraladı. Meçhul bir endişe ile kaşlarını çattı., | Z Şakir, Sadullah Ağa, 75 | Adamcağız biraz duraladı, beni dövmemek için bir sebep aradı, sonra yutkunarak: 'Sen şu tarafa geç misafirsin' dedi., | R N Güntekin, Damga, 9 | Büyük başmüdür ya da büyükbaş müdür bakanın yüzüne kuşkuyla bakarak biraz duraladıktan sonra sözünü sürdürdü., | N Güreli, 59

f.




GTS++



Duralaşmak | Derviş paşa duralaştı bizimlen / Yirmi yıldır bu çilemiz bitmedi / Osmanlılar duralaştı bizimlen., | ? ++ | Dadaloğlu'm der de bu nasıl haldır / Seneler sayılmaz kaç tane bıldır / Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır / Puşt Osmanlı duralaştı biziynen., | Dadaloğlu

f.






duralı

a.
duran kimse.

dur-a-lı
"Ben varmam oralıya / Orada duralıya / Allah nasip eylesin / Davullu zurnalıya", Burdur türküsü"



duralizasyon | dayanıklılık.+ | Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı eserinde Türkçenin duralizasyonu ve Türklerin millî bir dil sahibi olması davasında söz söylemekliyen bu meşrutiyetçi bilgin | ecnebi kelimeler sözüne Arapça ve Farsçayı sokmuyor, onları dilimizden ayrı bir dil olarak görüyor. Eski Osmanlı dil ve edebiyatçılarının Türkçe Arapça ve Farsça ile beraberlik üç dilden yapılmış bir dil saymalarıyla bu düşünceleri arasında esaslı bir değişim var mıdır? , Hasan Âli [Yücel], Dil İnkılabımızın Karakteri, Ülkü, 1934, 4(24), 255-257

a.






Duray | kişi adı. | İstanbul Kanalı inadına karşı 126 emekli diplomat | Dışişleri Bakanlığı Emekli Misyon Şefleri adıyla bildiri yayınladı, İstanbul Kanalı projesinin Montrö Sözleşmesi'ni tartışmaya açacağını belirttiler... (Ara not gireceğim... Bildiriye imza atan büyükelçilerin (birkaçı başkonsolos) isimleri dikkatimi çekti. Çok az kullanılan veya hiç kullanılmayan isimler: Yalım, Tuluy, Duray, Pulat, Betin, Senbir, Veka, Tomur, Özdem... Böyle isimleri olanların çoklukla okumuş ailelerden geldiğini düşünüyorum. Araştırıcılar için bir inceleme konusu olabilir mi, bilmiyorum.), | A Tekin, | Büyükelçilerin çıkışı, | Yeniçağ, 4.2.2020

a.






durayazmak | Gerçekten iyice duymuştu. İyice duymamış olsaydı Aliyi uyandırır mıydı hiç... Önce, uyku sersemliğiyle, ayak seslerini Ahmedinkilere benzetmiş, yüreği durayazmıştı., | O Hançerlioğlu, 1959, 15 | Yani sorarken duramıyordu... Belki de bir an durayazsa, soramayacaktı., | Y Erdoğan, 29

bf.






durduk yerde | sebepsiz, bir neden yokken. | Durduk yerde doları zıplattı, | M, 22.7.2011 | Çözüm sürecini durduk yere neye bozalım? , | BurhanKuzu, tv, 27.8.2015 akşam

z.






durdurmak | Katilin Nevzat Bahtiyar'dan başka kimse olmadığını kaydeden Güran, | İftira atıyor. Ve devlet şu an bir katilin lafını dinleyerek bir anneyi cezaevinde durduruyor. Bir ağabeyi, bir amcayı cezaevinde durduruyor. Delili, tespiti varsa durdursun. Ona bir şey demiyorum. Gözümde benim ailemdir, devletin gözünde şüpheli ise cezaevindedir. Bugüne kadar cezaevine de gitmemişim. Hiç kimseyi ziyarete de gitmedim. Sebep nedir, niçin gitmedim? Kızım, benim için farklıydı. Dünyam, hayatım kızımdı. 5 evladım olabilir ama kızım başkaydı. Allah, hakkımı bırakmasın ifadelerini kullandı., Mil, 30.10.2024

f.






durdurtmak | ...ok ve sapan ve fitilli tüfeklerle silahlanmış olanları orada durdurttu ve surun devrilmiş kısımları üzerindeki Rumların ve İtalyanların üzerine durmadan ok, taş ve kurşun yağdırmalarını emretti..., | M Nalbantoğlu, 63 | Birden Hüseyin Ağa atı durdurttu. Üç yol kavşağına gelmişlerdi., | G Dayıoğlu, Fadiş, 62

f.






Durdurulabilir | İnebahtı'da donanmamızın yakılması | büyük korku olan Türklüğün durdurulabilir bir güç olduğunu fark ettiren bir | başarıydı., | Bekir Fuat, Karar G, 9.10.2022

s.






durduruvermek | Eğer, bu kaçak tehlikeli bir adamsa bir de bakarsınız kaleden geçerken gene vapuru durduruverirler., | YKK, 1945, 13 | Ama atlı, güzel kızı görünce dayanamadı, atını durduruverdi., | T Yücel, AM, 1964, 41

bf.






durga | Hindu. Hintlilerin güç tanrısı. | Hintliler tanrı Durga'nın şeytanı eşsiz gücüyle yeneceğine inanıyorlar., | T, 29.9.2011

a.






durgulamak | muhafaza etmek. | Eskiden beri soyadları olanlar bu adları durgulayacaklar olmıyanlar uyduracaklar., | RHKaray, BirAvuçSaçma, İnkılap, 3. Bs., İstanbul 1994, 95

f.




GTS-



Durgun | O günden sonra aylarca annemi görmedim... Evin içinde herkes mahzun, herkes durgundu... Babamı yalnız yemeklerde görüyordum. Eskiden eni dizlerinden indirmeyen babam, yüzüme bakmak istemiyordu..., | Güntekin, SY, 103 | | Onların evlerine Hacı babasının zamanında ancak beş vakit namazını kılan eski, durgun adamlar gelirdi., | Kırımer, 1967, 100

s.






Durgunlaştırmak | Sıcak en hareketli yolcuları bile durgunlaştırıyordu., | S Maugham, 1959, 13

f.






Durgunluk –ğu | abbim, nedir bu yorgunluk / Maviliği mi tükendi göklerin? / Bir öğle durgunluğu var / Kirli camlarında evlerin., | Ş E Regü, Yağmur, 14

a.






Durian | Yalnız Asyada kötü kokusuyla dünyaya nam salmış ve uçağa, otel odalarına sokulması yasaklanmış, hatta para cezaları verilen durian meyvesini tatmaya cesaret edemedim., | M M Kılıç/İ Sarı, HrSeyahat, 24.6.2018, 3

a.






durlandım

f.
durulanmak, duru olmak.


"Bahar seli gibi dağlar başında / Gör nice durlandım nice bulandım / Bir darüşşifadan boşanmış gibi / Sürüyüp zenciri hayli dolandım.", Dertli"



durmaklı


durması olan.
s.

"Yollar benimmiş gibilerden / Durmaklı yürümekli bir gece / Kahvenin etrafında şiirler uçuşur / Herkes bir şeyler bırakır çarşıların içine",
Edip Cansever, Dirlik Düzenlik, 1954



durmamacasına

z.
muttasıl, ara vermeden.


"Öbür kanapeler soluk, somurtkan, hüzünlü. Murad durmamacasına yenilenen, birbiri arkasına üreyip yetişen taze ve alımlı kadın cinsi sayesinde dünyanın -hangi ikliminde olursa olsun- değişmeyen bir baharda daima süslü, ılık, ışıklı kaldığına inanıyor | hatta Eskimolar diyarında bile bahar vardır, madem ki kadın var... ", R H Karay, Sonuncu kadeh, 15"



durmamacasına

z.
durmaksızın, devamlı olarak.


"Bütün bunları bilen, bilgisine her gün yeni bir bilgi katan, bildiklerini az bulup durmamacasına öğrenmeye çalışan artist kadının, amatörüne 'monden' denir, profesyoneline 'dömi-monden'. İstanbulda öyle kaç tane var? Hele dömisi hiç yoktur. Selâmet dışında!", R H Karay, Sonuncu kadeh, 47"



durmamacasına | devamlı olarak. | Kişi ve topluluk durmamacasına birbirini etkiliyor ve kendi çevreleri için az ya da çok ama aralıksız bir değişişliğe uğruyorlar., | OBurian, 1964, | 20-24

s.z.






durmamasıya | Durmaksızın. | Yarım günümü İsviçrelilerin, Belçikalıların durmamasıya nasıl kitap okuduklarını dinlemekle geçirmiştim., | ANesin, ŞAvrupa, 29

z.






durmuş durmuş duramamış | Aralarında en gözü kara olanı durmuş durmuş, duramamış., | H Aycın, Esrarname, 25








durmuşluk –ğu | durmuş olma hali. | [K]andil'de de benzer bir iyimserlik ve Abdullah Öcalanın arkasında tek vücut durmuşluk var., | CÖzdemir, R, 8.1.2013

a.






durna / turna

a.
Tarih boyunca sadakat, gurur, sevgi, barış, umut, mutluluk sembolü olmuş, yaklaşık yüz yıl yaşadıkları söylenen, tek eşli yaşayan ve eşleri ölünce bir daha eşleşmeyen, çiftler halinde yaşasalar da büyük katarlar halinde uçan, Alevi-Bektaşi inancında kutsal sayılan bir kuş.





durruk -ğu

a.
bk. dürrük.


"once farz ne demek onu ogren durruk.", @basedmert, 14 Tem 2014, Twitter"



Dursuz duraksız | Elli bir bilginin tarım küresinden getirildiği sırada, dünyadaki en önemli sorun, nüfus sorunuydu. İnsan sayısı dursuz duraksız, hesapsız plansız artıyordu., | Dayıoğlu, 1987, 118 | Bir gün Sacide hanımın oğlu, Gümüş bahçede bağlıyken, karşısına geçiyor, elindeki kavalı, dursuz duraksız çalarak, köpeği çileden çıkarıyor., | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 93

s.






durucu

s.
duran.

tr. dur-u-cu
"Fakat o durucu değildir: -Ben burada daha fazla nasıl kalayım çocuklar? Ben burada aylarca nasıl kalayım?", 28"



durucu | Neyse ben de durucu değilim., | FAtabek, DK, 1972, 11

s.






duruduruvermek | Bu sefer de üstadın çok nazikâne ikazları, kalemimi durduru duruduruveriyor: Bunları sakın yazmayınız beyefendi... Aramızda, söz açıldı da, sohbet olsun diye anlatıyorum..., Esendal, Sunullah Arısoy, EK, 1953, 7

b.f.






Durugörücü | Yarın Çanakkale işgaline de o stratejik denge unsuru luppocu durugörücüleri çağırırsınız, | twitter

s.






duruk 1993? | 1. durgun. | +Bu susuk, bu duruk yaşantıyı şu haber birdenbire çalkalandırdı., | ANesin, 1960, 19 | Kaşın yıkık, / Ocak duruk, / Ateş sönük, /Dost yok. | , | İGKafkas, Esintiler, 52 | 2. | durmuş. | Deli miyem zihnim duruk / Yâr sineme hançer vuruk / Öksüz gibi boynu buruk / Gezem neyleyem neyleyem, | Şekip Şahadoğru, 01.12.2019

s.




GTS+



durukluk –ğu | 1993? | duruk olma hali | +Yaz... / Yalnızlığın solukluğunu / İçinin burukluğunu / Gününün durukluğunu/ Yaz., | İGKafkas, Esintiler, 34 | hep sevdim ama hiç bağlanmadım sana / bağlılık durukluktur / yaşamın sıradanlaştırılması / çürütülmesi / ve öldürülmesidir bütün güzel şeylerin., | Alişan Ata, 2000, 43

a.




GTS+



durulandırılmak | SON elli-altmış yıl içinde dilimizin arınması, durulandırılması için Tanzimat devrinden Cümhuriyet çağına kadar yapılmış olan atılmaları hepimiz biliriz., Hasan Âli, Dil İnkılabımızın Karakteri, Ülkü, 1934, 4(24), 255-257

f.






durultma | Beyaz toprak, üzüm durultmada kullanılan beyaz renkli bir toprak, | | https://www.marastaedebiyat.com/maras-soz-varligi, 31.3.2023

a.






durultmak | Bu duruma en çok sevinen bendim. Kariyerinde ilerlemek onu iraz olsun durultur sanıyordum... Durultacak! Meğer her şey yeni başlamış!, | N A Gökduman, 66

f.






Duruluk –ğu | Kaşlar siyah, hafif çatık, birbirleriyle birleşecek kadar yakındı; bu bakışın ifadesi irade ile duruluğun bir kaynaşmasıydı, bu bakış o kadar genç ve tazeydi ki, bir çocuk bakışı denebilirdi., | Loti, CCT, 251 | duruluğu var / aralarında / çocuk masallarındaki oyunların., | Dağlarca, VK, 22 | Kaldırım taşları, çakıl duruluğunda, güneşte ışıl ışıl parlıyordu., | A Özyalçıner, Sur, 54 | Duruluğu var / aralarında / çocuk masallarındaki oyunların. VK, 22 | O yaman sorgulama izdüşümüyle kahırlanmaktan başka geriye ne kalıyordu peki? Doğru olan, güneşin ışınlarından bile keskin bir durulukla insanın gözüne gönlüne dolarken, hakikat muştulu bir sabahın perçemindeki çiğ damlası kadar saf ve pakken, bunca hile ve düzenbazlık hangi şeytan üçgeninde palazlanıyordu? , | N A Gökduman, 59 | İnsanın ve hukukun doğasına aykırı düşen uygulamalar, toplumsal değerleri yıpratmakta, güven ve duruluk ögelerini geriletmektedir., | Güney Dinç, 112








Duruluş | Fetih yıldönümünün, -lâyık olduğu şekilde olmasa bile- kutlanışının sağladığı faydalar arasında, şüphe yok ki, uzun zamandan beri ihmal edilmiş olan (İstanbul tarihi) üzerinde ilk defa ehemmiyetle duruluş da vardır., | M Nalbantoğlu, 75

a.






durum komedisi | İng. 'sitcom'. | Farelly Kardeşler'in durum komedileriyle, 'American Pie' ve 'Scary Movie'nin belden aşağı çalışan esprilerinden beslenen 'Ateşli ve Tatlı', sığ bir Hollywood komedisi. Herşey yapay ve içtenlikten yoksun., | Mevlüt Tezel, Hr, x. | Televizyon kanallarının son günlerdeki en popüler yapımları, tiyatro tarzındaki televizyon dizileri. Amerikan tarzı bir televizyon anlayışının ürünü olan ve durum komedisi olarak bilinen sit-comların temel özelliği, büyük altyapı ve masraf isteyen televizyon dizilerini, dışarıdan transfer yoluyla ucuza getirmesi., | Z, 4.12.2001 | durum böyle iken böyle kalıp söz. durum budur. | Bunlar dost tavsiyesi... İsteyen savunmaya geçsin. İsteyen düşünsün. Durum böyle iken böyle., | İlker Dere, GençHukukçular, 9.6.2015

a.


ing.



durumsal | Ancak mevcut sistemde hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, hukukun usulü konusunda geldiğimiz bu tıkanmış noktada MİT veya diğer devlet görevlileri için kanun çıkarmak, maalesef durumsal bir yöntem., | ÜmitBoyner, T, 15.2.2012

s.






durumsallık –ğı | Dr. Tanıl Kılınç'ın bu fakültenin dergisinde çıkan yazılarından birinin başlığı şu: | Liderlikte durumsallığın ötesi (I) tepkici yaklaşımlar (Dikey ikili bağlantı, davranışsal sapma kredisi ve atıf kurumlarının analizi) 76 Merak ettiğim bir şey var: O dergiyi satın alanlar, bu başlığı gördükten sonra yazıyı okuyorlar mı acaba? , | N Muallimoğlu, Türkçe bilen aranıyor, 1999, 62 | Eğer bu oyunun asli karakteri | defactoysa mesele yok. Kendi kendini belirleyen bir | durumsallıktan söz ediyoruz ve bu durum çok da | yorum kaldırmaz., | AFIşık, 19.1.2012 | Bireyleri cezalandıran ya da aklayan pozitif hukuk, bu hususlar bakımından bize yetecek bir şey değilse; hukukun saptayacağı bir durumsallık o takdirde neye göre biçim alacaktır? , | NÇınar, T, 20.2.2012

a.






durunmak | Bedelli | Hakan durunamadığımı, | arada sırada Taraf'tan uzandığımı söylüyor. Ferrari'ye doyamadığımdan., | PMağden, 24.6.2011

a.f.






dururluk –ğu | kesilme, durma | Kaygı ülkesinde göz yaşımıza / Dururluk yoktur, / Öylesine akmakta ki: / Yüz yerinde değirmen kur!, | BGocul, Mevlananın, 13

a.






duruş | tavır, tutum, hatt-ı hareket.

a.






duruşlu | Güvercin duruşlu, keklik sekişli / Kıl ördek boyunlu, ceylan bakışlı / Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı / Şöyle bir güzel ver, gönlüm eğleyim., Karacaoğlan

s.






duruşmalı | Müsadere usulü. Eşyanın müsadere veya imhası hakkında asıl davadan ayrı olarak ceza mahkemeleri duruşmalı ve bazı muayyen hallerde duruşmasız karar vermek salâhiyetini haizdir., | M C Bilsel, Milletlerin hukuki hayatı serisinden Türkiye, 1940, 169 | Yapılan duruşmalı temyiz incelemesi sonunda, Başsavcılık makamını, başsavcı yardımcılarından Albay İsmail Muratoğlu'nun temsil ettiği ve Albay K. Eran'ın başkanlığında üye hâkim Albay Süleyman Taşar , Yaşar Yücedağ , Yaşar Saraç ve ..., | I. THKO davası, 1974, C 1, 8

s.






duruşmasız | Buna kanunî tatil günleri ve dairenin kanunen kendisine mevdu işleri görmek için ayrılacak günler de ilave edildiği takdirde bütün bir senelik müddetin duruşmasız işlere bıraktığı zaman senenin üçte birisini geçemiyor. Senede 5-6 bin varideden duruşmasız olan beş bine yakın işe bakmak için bu müddet asla ki-., | ZabıtCeridesi, C 4, S 23, 436 | Müsadere usulü. Eşyanın müsadere veya imhası hakkında asıl davadan ayrı olarak ceza mahkemeleri duruşmalı ve bazı muayyen hallerde duruşmasız karar vermek salâhiyetini haizdir., | M C Bilsel, Milletlerin hukuki hayatı serisinden Türkiye, 1940, 169

s.






Duruşsuz | Duruşsuz, cibilliyetsiz bir adam. Ağzında sakız., | A M Saytekin, 16.5.2022

s.






durutmak | Arş ü kürsü durudan / Ayaksızı yürüden / Bizi yoktan var eden / Allah Muhammed ya hu., | Borlu Kemalî Baba, 53

f.






duruvermek | Sanki gök boşluğunun ortasında birdenbire duruvermiştik., | O Hançerlioğlu, 1956, 30 | Bir anda, ikisi de, bütün güçleri tükenmişcesine duruverdiler. Ağızlarından soluk yerine beyaz bir duman çıkıyordu. Bir kaç dakika yanya- na öylece kaldıktan sonra Ali Güllüyü belinden yakaladı, kendine çekti., | O Hançerlioğlu, 1959, 9 | Ama bizim küçük oğlan, bu tatlı sözleri duyunca duruverdi., | T Yücel, AM, 1964, 39 | Yüreği duruverecekti neredeyse. Artık sarhoşluk sözcüğü anlatamazdı bu durumu, bu sarhoşluk başka sarhoşluktu., | T Yücel, BS, 45 | Sesinde bir ırmak, köpürürken durmuş / Köpürürken duruvermiş bir mavilik, / Bir sevin var sanki, / | Niye sustun teyzem? / Duruverdi kadının yüreğinde kanımız., | Dağlarca, VK, 17/71 | Avucunda getirdiği şekerleri, leblebileri boğalarına yedirir, gerdanlarıyla, torbalaşmış testislerini okşayarak, kendine özgü, | giz giz giz sesleri çıkararak, ineklere karşı isteklendirirdi onları. | Giz giz' seslerini duyan boğaların kulakları dikleşir, gözleri parlar, önlerinde duruveren kara kuru, çelimsiz ineklerin apış aralarını güçlü burunlarıyla koklayıp yalamaya başlardı., | O Şahin, 1999, 54 | Bir ara bir düşten uyanır gibi duruverdi., | A Özakın, KB, 15 | Sesinde bir ırmak, köpürürken durmuş / Köpürürken duruvermiş bir mavilik, / Bir sevin var sanki, VK, 17 | | Bir ara bir düşten uyanır gibi duruverdi., | A Özakın, KB, 15

bf.






Duş | Birinin evleri kaya başında / Birinin evleri alnım duşunda / Biri yeni değmiş, on beş yaşında / Biri şems ü biri kamer ill'Elif, | Karacaoğlan | duş olmak | Vech-i yâre duş olan, / Âlemde seyran istemez., | ZŞakir, SadullahAğa, 20

a.b.f.






duşlanmak | türk +lan-mak. Duş almak. | O sıcak yaz gününde bahçede hortumla duşlandık., | ÜGarih, 2001.

f.


fr.



Duşlu | duşu olan. | Kiraz festivalinize bir katkım olabilir mi diye buradayım. Duşlu bir oda olsun lütfen., | N Tuncer, Trafalgar, 139

s.






Duşluk -ğu | Yine, Dökmeciler Hamamı'ndan bahsederken yine işletmelerde stresin azaltılması için duşlukların yerleştirilmesini salık veriyor., | Z, 13.5.2012

a.






dut | kara dut | kara dutgil | kara duta benzer. | Kara dutgil böğürtlen dudaklarını / Öpmüş oldum üretken doğadan, birden, | CAKansu, Yansıma35/1974, 279

s.a.






dut kurusu ile yar sevilmezdeğerli bir şey elde etmek için değerli bir şey yapmak gerekir. Zeki Koçak, 18.8.2016

dey.






dutdibi siyer | bir tür yemek. | Yüzyıllardır süre gelen bu lezzetlerin başında tarhana çorbası, Ayaş kapaması, Ayaş güveci, Ayaş sarması, baklava, höşmerim, dutdibi siyer, gözleme, bazlama sayılabilir., | Ayaş Belediyesi / L Yılmaz, T, 19.10.2011

b.a.






dutgiller | Bitki. | Fam .: Moraceae = Dutgiller Ficus carica L. İncir . - Rize , kıyı bölgesi çalılıklarında ( Kültürden kaçmış olması muhtemel)., | B Kasaplıgil, Kuzey Anadolu botanik gezileri, 1947, 185 | Dutgiller (Moraceae). Dut ağ. (Morus), İncir ağ. (Ficus), Lâstik ağ. (Ficus), Maklora ağ. (Maclora)., | Türk Ans, 1955, C 7, 439

a.






dutluk -ğu

a.
Dut ağaçlarının çok olduğu yer, dut bahçesi.

tr. tut/dut-luk
"+Bahçe, bağın küçüğüdür | fakat meyveli ağaçları içeren dutluk, incirlik, zeytinlik, portakallık ve limonluk gibi yerlere denir. Bostan, ağaçları arasında saban işleyecek kadar aralıklı ağaçlıklı yerdir ve aralarına başka şeyler ekilebilir." Seviğ, 246-247 | Ballar, 290 | "Dut deyip geçme. O zamanlar, sizin orada, dutluklardan elde edilen pekmezi satarak ev geçindiren aileler, pek çoktu.", G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 70 | "Sıkışık trafikte ilerledikçe, yol üzerinde sıralanan olmayan binaları, olmayan yolları, olmayan okulları, olmayan dutlukları, olmayan ağabeyleri, halaları, olmayan arkadaşları gösteriyordu teyze.", Nilüfer Güngörmüş, 111"



dutluk -ğu

a.



"Sıkışık trafikte ilerledikçe, yol üzerinde sıralanan olmayan binaları, olmayan yolları, olmayan okulları, olmayan dutlukları, olmayan ağabeyleri, halaları, olmayan arkadaşları gösteriyordu teyze.", Nilüfer Güngörmüş, 111 "



dutluk –ğu | Dut ağaçlarının çok olduğu yer, dut bahçesi. | +Bahçe, bağın küçüğüdür; fakat meyveli ağaçları içeren dutluk, incirlik, zeytinlik, portakallık ve limonluk gibi yerlere denir. Bostan, ağaçları arasında saban işleyecek kadar aralıklı ağaçlıklı yerdir ve aralarına başka şeyler ekilebilir. Seviğ, 246-247; Ballar, 290 | Şu ağaçlıklar çiftliğin arasındaki dutluk olacak. Öyle ya işte dutluk!, | KTahir, AşkÇetesi, 55

a.






dutmaç -cı bk. Tutmaç. | Keşkeği ayrı güzel, göcesi, dutmacı, ya baklavası / Kıymalı su böreğinin bambaşkadır havası. / Pırasa dolması bile, ayrı lezzet ağızda, / Gartalca dürülmüş güzelim met helvası, | Orhan Keskin, Sivrihisar, 2001, 346








Duty free | Düti fri. gümrüksüz, vergisiz. | Duty free mağazaları ile piyasa arasındaki fark Türkiyede ortalama yüzde 25 ile 30 arasında değişiyor., | HrSeyahat, 24.6.2018, 12

a.


ing.



duvaklı | 1. Başı ve yüzü duvakla örtülü. | Dul koymayın al duvaklı gelini / Gidin bir de eevde görün hâlini / Çifte yavruları bekler yolunu., Halk türküsü | 2. | ağız. Doğduğunda başında zar olan (bebek); perdeli. | Köyler, şehirlerden farklıydı / Gelinler utangaç, duvaklıydı / Damlar üzümlü, sokak kavaklıydı / Eskiden hayat daha güzeldi..., Halis Ünlü, 26.03.2024+ | telli duvaklı b.s. Duvakla ve telle süslenmiş olan (gelin). | Genç kızlar da öyle... Kocaya varınca hayatı kurtulmuş sayılır, 'El içinde telli duvaklı gelin ettik, Allah yerine yakıştırsın' denilince babanın, ananın üzerinden yük kalkmış, yeni ailesinin üzerine binmiş olurdu., | 28.9.2011, | http://www.ilerigazetesi.com.tr/gisiye-varah-gurtulah-makale,5783.html

s.






duvaksız | Duvaksız bir gelin binmiş sandala, / Mavili yazması köpükten vala, / Sanki ordu kalkmış gelir dalgala / Vermez birbirine sıra dalgalar., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 190 | Kayanın güzelliğini paylaşan sümbül / Gün doğsun senin de üstüne / Duvaksız dağların dinamitini patlat / Tek başına kalma öfkenle., | Ahmet Ada, Gün doğsun, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 256

s.






duvar a.yeni bilişim. Sosyal paylaşım sitelerinde yazı yazılan sanal sayfa. 13.11.2010 | Listesinde 1000'er arkadaşı b ulunan 5 Ak Partili genç bunu duvarında paylaşsın., | ABudka, T, 24.5.2011 | duvar kağıdı bilişim Bilgisayar ekranları için zemin resimleri. | Wikileaks, millete indirmesi için duvarkağıtları tasarlamış, koymuş, bunlardan birinde rafta kalpaklı Atatürk fotoğrafı görülüyor., | ÜKıvanç, T, 4.12.2010 | duvar pası | spor | İki oyuncunun rakip oyuncuya topu kaptırmadan birbirlerine atmaları ve alan kazanmaları | +sana bu mektubu duvar pası yapıp atıyorum, | CanerOcak, KültürlüKüfür, 45 | duvar yazısı | 1. protesto için duvarlara yazılan sloganlar ve yazıyar. 2. Duvarlara yazılan esprili yazılar. Aforizmalar. | ses duvarı | fizik Havada ses hızına yakın bir hızla hareket eden bir cismin oluşturduğu aerodinamik olayların tümü. | Türkiye şükürler olsun ki, sporda arınmanın adımlarını çok güçlü attı, hani deyim yerindeyse ses duvarını aşarak, en kudretli gözüken kulübü ve başkanını karşısına alarak hesaplaşmayı doğru noktadan başlattı., | FUraz, T, 7.7.2011 | duvarı yürütmek | Boz yılanı tuttu, çivi yuttu erler, / Pirimiz duvarı yürüttü derler, / Kerâmet olsa da böyle hünerler,/ İnsanlığa yarar bir iş değildir, | RTevfik, Dinleİmanım, EGŞA, 229 | İki yıl önce geçirdiği ağır koronavirüs nedeniyle o bölgedeki damar yapısının deforme olduğu, damarı duvarının bozulduğu ve eridiği, bu nedenle de damar yırtıldığı için iç kanama geçirdiği öğrenilen Nida, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı., | Hürriyet, 3.2.2023

a.




GTS+



Duvarlanmak | İki tarafı zeytin ağaçlarıyla duvarlanmış olan birkaç yüz metrede bir hafif kıvrıntılar yaparak uzanıyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 130

f.






Duvarlı | Kızının başını kesen Cücen Hakanı Ana Kueyi esrarengiz sarayın kalın duvarlı bir odasında korkudan kendini asmış, Cücenlerin son verdiği nefes bu hakan olmuştu., Enver Behnan, Bumin, Ülkü, Eylül 1933, 145 | ikimizin de unuttuğumuz / kuşları bol / ağaçları bol bahçelerdensin / koca duvarlı sokaklarda sıkılmışsın / ve canından bıkmışsın., | A H Çelebi, Kedi, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 44 | Bir küçük ev görünür uzaktan. / Kütükten duvarlı, önünde çeşme akar, / Yeşermiş gibi topraktan., | C Külebi, Yurt, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 123 | Fakat solundaki geniş yatak kısmı boş ve soğumuştu bile. Karyolanın karşısında üç duvarlı odanın hafifçe yuvarlak açısı, aşılmadığı yeşil ışık ve dimdik iki gölgeye benziyen perdeleri kehribardan bir baston gibi bölen sarı ışık çizgisi olmasaydı, Alain kapalı ağızla mırıldanan bir zenci türküsünün ninnisi ile gene uyukuya dalacaktı., | Colette, Dişi kedi, 1954, 27 | Kaldırımı yıpranmış, tahta evli, arada bir de yanını yabansı otların bürüdüğü yıkık duvarlı, güneşli arsaları olan bir sokaktı., | A Özyalçıner, Sur, 53

s.






duvarsız


duvarsız okul, duvarsız üniversite


27.01.2024



duvarsız | Bilhassa, koskocaman şehirlerin duvarsız bulunması devletin azametine, asayişe ve bir taarruzdan korkulmayışına delildir., | Y H Bayur, 'Şarkta İnhitat Sebepleri', Birinci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtları, 488 | hani ilk kurduğumuz ev seninle / ufacık / ama duvarsız özgür / üzerinde mor çatı, | Atâ Karatay, 1964, 16

s.






duvaz-ı imam: | [D]evraldığı mirası da Anadolu'yu yıllarca gezip türküler, nefesler, baraklar, deyişler, devriyeler, duvaz-ı imamlar derleyerek zenginleştirmiş., | H Ergülen, StarPazar, 4.4.2010








Duyar kasma | defne samyeli kocasından ayrılırken aldatarak ayrıldı, bugün cem yılmazla olan ilişkisinin ayrılığın da ise aldatılarak ayrıldı. yani hayat bazen böyledir defnecim boşuna duyar kasma, eden bulur diye bi söz var ya da şey, yarına kalır yanına kalmaz., | 12.2.2020, masterSeyf, tiwitter








duyarga

a.



"Bir gün de koşup ayaklarına kapanırsa / Yaz kış yağmurlarla yıkanan bu toprak / Ey bu toprağa ruh veren kabarma, halk, ana duyarga / Gömül boğazına kadar acıya / Gömül tatlı pişmanlığına yurdun", M Taner, Sunak, 64"



Duyarga | Çeşitli eklem bacaklıların başlarında, rotatorlarda ve balıklarda bulunan, eklemlerden yapılmış bir çift duyu alma organı, anten. | Hadi canım siz de / Asıl sizin duyargalarınız eksik / Ne gözünüz ne kalbiniz ne belleğiniz kalmış çünkü, | Haydar Oğur, 1994, 116 | Gözetleme pencerelerinden içeriye bakıyorum, oradalar... Birbirine sokulmuş, duyargalarını oynatıyorlar... İ E Şumnu, Hatıralar, 62

a.






duyarlanmak | Böylece, bu genç yönetmenler, bugünkü İtalyanın değişkenliğinden doğan etkilerden derinlemesine duyarlanıyorlar. Bu değişiklikler ki, bazı anlar iyiye gitmelerine rağmen bazan da en kötüye gi debilir. Bu yönetmenler durumu hemen açığa vu ruyorlar. Bütün bu olanların neorealismo ile ortak olan yanı nedir? , Yeni Sinema, Aralık 1967, S 13, 22 (sinematek.tv | http://sinematek.tv › 2020/03 › yenisinema_13 PDF )

f.






Duyarlı | Hassas | Yapılan incelemede tehdit noktalarına açıklık getirmek için coğrafyanın, özellikle Türkiye coğrafyasının duyarlı yönlerine daha ağırlıkla yer verilmiştir., | Türk Tarih Cemiyeti, 1937 Seri VII, 128

s.






duyarlıklı | Annem, hiç kimseyi kırmayan. Kimseye kötü söz söylemeyen. kimsenin aleyhinde konuşmayan. asla dedikodu yapmayan. son derece zeki olduğu halde bu tarafını hiç belli etmeyen, duyarlıklı. saf bir din heyecanını sürekli olarak içinde yaşayan, duygularını hiç dışarı vurmayan. sonsuz hoşgörülü. bir şey yeyip yemediği belli olmayan... on yıl kadar da yılancık denilen hastalıktan yatmış. artık ümit kesilmişken mucize kabilinden iyileşerek hayata dönmüş. zayıf. ince . ruhu mevletteki. yunus emrenin ilahilerindeki saflıkla dolu. kalabalık ailenin işlerini o zayıf vücutla karşılamak için çırpınan bir kadındı Sezai Karakoç

s.






Duyguculuk –ğu | 29 İrade ve özelliği ve irade eğitiminde ahlâkçılık, duyguculuk, iradecilik cereyanları. 29 Ahlâk ve irade eğitiminde cezanın, mükâfatın ve uyasının önemi, 30 Ahlâki karakter,, | Köy institüleri öğretim programı, 1947, 36 | Geçen bölümlerde, Avrupa'da Anlakçılık ve Duyguculuk akımlarınin Voltaire'in ve Rousseau'nun kişiselliklerinde nasıl bir çetin savaş geçirdiğini açıklamıştık., | Arın Engin, Atatürkc?ülük savaşımızda Avrupa kültürü nedir ve ne degildir? , 1960, 152 | Biz bir düşünme çağında değil, bir duyguculuk, Sentimentalisme çağındayız. Birtakım toplum sorunlarına dokundukları söylenilen yazıları Ekmekçi Kadın'ı, Sergüzeşti, Simone ile Marie'yi, Henry Bataille'in oyunlarını okur gibi ..., | N Ataç, Karalama Defteri, 1962, 11

a.






duygudaşlık –ğı | [A]ilesiyle kurduğu duygudaşlığın değerini ve önemini yüreğinin içinde hissetti., | OMiroğlu, T, 13.9.2010

a.






duygudurum | İyi Hissetmek: Yeni Duygudurum Tedavisi, Burns, David D., Psikonet, 12.12.2012 pandora duyurusu | Şüphelinin babası Ahmet E., oğlunun 'duygudurum bozukluğu ve manik depresif kişilik bozukluğu' olarak bilinen 'bipolar' hastası olduğunu ileri sürüp, tedaviyi reddettiğini söyledi., | HTürk, 15.9.2016 | duygudurum tedavisiİyi Hissetmek:Yeni Duygudurum Tedavisi, Burns, David D., Psikonet, 12.12.2013 Pandora

a.

tıp




duygulanım | affect'den afekt. pathos. bireyin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisi. | Bu iyi olan ve kötü olan şeylerin bazısı şimdi şu anda vardır, bazısı gelecektedir. Bundan da dört esaslı yanlış tasavvur meydana gelir, bunlara karşılık olarak da dört cins duygulanım. İyi üzerinde akla aykırı olan sanıdan şimdi ile ilgili ise haz, gelecekle ilgili istek doğar; şimdi ile ilgili kötü üzerinde doğru olmayan tasavvurdan kayğı (üzüntü), gelecekle ilgili olandan korku doğar. Duygulanımların bu dört ana türü de sayısız alt türlere bölünür., | Bedia Akarsu, Ahlak öğretileri, 1965, C 1, 56 | Ama merak ettim; renkler hakkında, güzel bir melodinin hissettirdikleri hakkında, aşk gibi taşkın duygulanımlardan oluşan soyut dünyanı, eğer o kadar rafine ve gelişmiş bir sezgi tarafın varsa -seküler dahi olsa- mistik duyuş ve sezişlerini nasıl anlatıyorsun? , | 1.3.2020, Kazım Beşirli, töl vatsapı | Aslında yazarın kastetiği duygu değil de duygulanım (affect teori). Literatürde bu ayrıma özellikle vurgu var. O yüzden bence burada kastedilen duygulanım. Biz duygu toplumunda değiliz o yüzden. Eskinin duygu toplumu yerine günümüzün duygulanım toplumu. Çünkü duygu insanın iç dünyasından ve içten gelendir. Duygulanım ise iç ve dış ayrımını reddeder. Bir nevi yeni materyalist teorinin yansıması. Peki nedir duygulanım? Duygulanım ilişkiseldir, köksüzdür, anlıktır, gerçeklik gibi özleri reddeder. Bana göre daha çok tüketim toplumuna dair yansımaları açıklıyor. Duygulanım ve etik ilişkisi de anlıktır ve öze dair (vicdan, iyi-kötü ayrımı vb) ne varsa bu özlerden bağımsız olduğunu iddia eder. Ahmet Uysal, Rindan Kültür Sanat, 27.4.2023 |

a.


ing.



duygulanış | O dağların ve toprakların ekmeğini yemiş bir Anadolu çocuğu, bir ozan Şemsi Belli, o kara yazılı insanların diliyle Ankaraya ve Anayasaya seslenmek istedi. Ve (Anayaso) şiiri, bu katı gerçeklerin hançerlediği bir yürek duygulanışı içinde doğdu., | C Yalçınkaya/Ş Belli, 1968, 13

a.






Duygululuk –ğu | Güçsüzlüğümü görmekten ürker, başkalarının duygululuğu karşısında kazandığım o tanrısal inancı yitiririm., | O Hançerlioğlu, 1959, 64

a.






duygun | hassas, santimantal, duygulu, duyar, içli. | Nasıl alkışlanmaz? Doğrusu aranırsa 'Bizim Şehir' duygun olmasına müthiş duygun., | Yücel, C 18, S 101, C 21, S 124, 154 | Karanlık odada beliren görüntüyü, ışığa karşı duygun (cam, kâğıt gibi) bir yüzey üzerinde tesbit etmek temeline dayanan, resim çıkarma usulü., | TS, TDK, M A Ağakay, F Devellioğlu, 1955, 273

s.






duygunluk -ğu | hassasiyet*. | Sonra Homongolos kendini anlatacak, iç dünyasındaki derin inceliği, duygunluğu sezeceğiz, 'öteki' anlatıcı, ilk anlatıcının yansıttığı her olguyu dış gerçekliğin nasıl çarpıttığını gözler önüne seriyor., | Sİleri, Z, 1.2.2009

a.






duygusal | 1. duygularına bağlı kimse. | Yani meslek seçiminde, geleceğiyle ilgili bu çok önemli kararında, belirleyici olan böylesi kaygan, tamamen çocuksu, hepten duygusal..., | BUzuner, 1993, 32 2. | parayla ilgili, maddiyatla ilgili. | tamamen duygusal b.s. | tamamen duygusal. telsim'in bu yaz ağızlara sakız lafı... diğerleri için (bkz: alocum) (bkz: 11 milyon insanın bir bildiği var)..., issue 30.07.2001, EkşiS | duygusal zeka | eq: emotional quotient Kendi duygularımızı anlamak ve olumlu olarak ifade edebilmek olduğu kadar, başkalarının da duygularını anlamak, önemsemek ve duyarlılık göstererek ihtiyaçlarına karşılık verebilmek 'DanielGoleman'ın tanımı) | Duygusal zeka kavramı ilk olarak Yale Üniversitesi profesörlerinden Peter Salovey ve New Hampshire Üniversitesi psikoloji profesörü John Mayer tarafından çıkarılmıştır., | S M Bingöl, Büyükşehir Ankara, 06-13Eyl. 2011

s.kıs.a.


ing.



duygusalcılık –ğı | Duygusalcılık, dünyayı iyi niyetle boyanmış bir şekilde görürken, bencillik dünyayı kendi kötü niyetiyle boyar., | AFIşık, T, 2.8.2011

a.






duygusallık –ğı | Bizde duygululuk ve duygusallık hep karıştırılır. Duygusallık ne kadar düşük kıratta bir olaysa duygululuk da o kadar yüksektir., | Teoman Duralı, | https://www.star.com.tr/necip-fazil-odulleri/en-cok-ulkesine-yabanci-cigirtkanlarin-sesi-cikiyor-haber-1264099/, 14.10.2017

a.






Duygusuzca | -Annene söyle de hazırlansın, sizi de hazırlasın. Çocuk duygusuzca: -Ne zaman? diye sordu. Guy'in yuvarlak yüzünden aşağıya doğru, damla damla iri gözyaşları kaydı. –Bu akşam, dedi..., | S Maugham, 1959, 118

z.






Duygusuzlaşmak | Yıllarca daktilonun sesinden rahatsız olmuş karısı artık daktilo sesini duyamayacak kadar yaşlanmış ve duygusuzlaşmıştı., | Ahmet Yıldız, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 66 | Beyinlerimiz buharlaşıyor. Aptallaşıyor, hayalsizleşiyor, duygusuzlaşıyoruz., | Ruşen Ali @JGranui, 1.1.2016 | Edebi düşünceler bu hususta, tükeninceye/harcanıncaya ve üzerine zaman ayırmak duygusuzlaşınca[ya] kadar konuşulmaya sürüklenecektir., | M C Dolğun, Bir hukuka uygunluk nedeni olarak edebiyat, EtkiD, S 2, 2016 Eki/Kas, 6

f.






Duygusuzlaştırmak | Kulaklarını gıdıklayan saçların ürpertici sürtünüşü güçlükle duygusuzlaştırdığı yüzünde hiçbir yankı uyandırmıyordu., | O Hançerlioğlu, 1956, 12

f.






Duygusuzluk –ğu | Doğan kendini bu renk, bu koku yağmuruna bir uyurgezerin duygusuzluğuyla bırakmıştı., | O Hançerlioğlu, 1956, 12

a.






duymamazlık –ğı | O kuvvetliler ki beni her yolda gördüklerinde küfür etmek ihtiyacını duyarlardı. Duymamazlıktan gelirdim. Bu duymamazlık avunmak için bulunmuş bir kelimedir., | Erostrate J P Sartre/ E Keymen, Sanatlar, C1, S 1, 23

a.






duymer | duyma merkezi'nden yontma biçiminde. 26.04.2025

a.






duymuşluk –ğu | Bu Emanüel filminin methini çok duymuşluğum var., | ANesin, ŞAvrupa, 129

a.






Duyu | duygu, his. | Güllerin kokusun başını döndürdü. İçinde tuhaf bir duyu, tüm benliğini sardı., | Sihirli Gül, 17

a.






Duyu-karıştırma | Gelenekten kopma, biçimciliğe kayma, dilde deformasyon yapma, anlatımda duyu-karıştırmaya (synaesthesia) başvurma, serbest çağrışım yöntemini kullanma, şiiri soyutlaştırma, anlamsızlık, imgeleme, usdışına yönelme, güç anlaşılır olma, okurdan uzaklaşma, halka sırt çevirme, çevreden ayrılma ve kaçma (12-39)., | Fırat Caner, Papirüs, Yıl 1, Kitap 4, May-Haz 2011, 39

a.






Duyulabilir | Yusuf şaşkın gibi: | Nereye gidelim? dedi. Muazzez ancak duyulabilir bir sesle: (...)., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 217

s.






duyulduk | duyulmuş. | bu üniversitede bir tane türk var o da profesör zaten!! utandim adama mail atmaya | sizin okulda türk'ün gurusu rencide mi ediliyor diye. lamercan'ların ne yaptıklarından haberi olsa... monash üniversitesi de duyulduk bir şey olsa bari, çok önemliymiş, peh., | darius,11.10.2005, EkşiS | slave_god. Yasaklı. çok duyulduk bir parça ama... :(((. çok duyulduk birparça ama..., | 12.7.2006, | http://forum.memurlar.net/konu/115668/, 8.3.2017g

s.






duyulmadık | duyulmamış, işitilmemiş. | Hiç duyulmadık bir türküdür bu. / Ağaçlardan sulardan gelen / Al başını git mavilere doğru / Baksana gökyüzü gülüyor maviliğinden., | N U Akgün, Mavi türkü, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 126 | Aynı gün öteki yönden, kuzey-batıdan gelen top sesleri duyuldu. Gökte, bugüne kadar duyulmadık, böğürmeye benzer bir gürültüyle, iki Alman bombardıman uçağı dolanıyordu., | N Berberova, Mozart'ın dirilişi, 1994, 62 | Konuştukça açılır, açıldıkça bilinmedik, duyulmadık nice acaip garaiplikler ortaya saçılır, saatlerin ne çabuk geçtiği bilinmeden zaman su gibi içilirdi., | CemalNar, 22.2.2010, habervaktim.com, 11.6.2016g

s.






duyulmak | Birine seslenerek orada olduğunu duyurmak. | Uşaklara da duyulayım., | Asiye Hacere Gedikli, 27.03.2010

f.






duyulu

s.
duyusu olan, duygulu.

tr. duy-u-lu
"Tüm insanlarıyla kucaklarız evreni, / Avuçlarımızda erir sanki, duyulu benliğimiz.", Latife Çelebi, 1966, 61"



Duyumsal | Duyumsaldır işitim imgesi; eğer yer yer özdeksel diye de nitelendirilirse, bundan yalnızca imgenin duyumsallığı ve genellikle daha soyut olan öbür çağrışım öğesinin, bir başka deyişle, kavramın karşıtı olarak ele alındığı ..., | Türk dili, 1978, C 37, 387 | Buson'un resme ilgisinin, zengin görsel ayrıntılarla dolu süslü ve duyumsal şiirine yansıdığı söylenebilir., | Yosa Buson, Meriçelli, 2002, 98

s.






Duyumsallık –ğı | Çeşitli örnekler arasında | Şiir ve Güzellik İncitir Bay Vinali adlı şiirine bir göz atmak yeter. Şiirde duyumsallığı bundan daha zorunlu bir dille yeren misralara, örneğin W. H. Auden'in ilk yapıtlarinda 460 Y. UFUKLAR., | Yeni Ufuklar, 1955, C 4, 460 | Duyumsaldır işitim imgesi; eğer yer yer özdeksel diye de nitelendirilirse, bundan yalnızca imgenin duyumsallığı ve genellikle daha soyut olan öbür çağrışım öğesinin, bir başka deyişle, kavramın karşıtı olarak ele alındığı ..., | Türk dili, 1978, C 37, 387

a.






Duyumsama | Urfa öykülerine doğayı betimleyerek giriyor; kişileri görünüşlerindeki kaba görüntülerle tanıtıyor; nerdeyse destanlardan, masallardan inen kültürel duyumsamaların yarattığı bir biçimde bugünü bile destan boyutuyla algılayarak bir tarajedya etkisi uyandırıyordu., | A Binyazar/O Şahin, Ay bazen mavidir Bütün öyküleri II, Eylül 1999, 10

a.






duyumsanmak | İnanılmaz ama duyumsanır bir önseziyle böyle olması gerektiğini düşünüyordum., | T Polikar, 1997, 50

f.






duyumsatmak | Edebiyatın başarısı da bunu duyumsatabilmesinde, mutlu dünya ütopyasını harlandırmasındandır., | Sabahattin Ali/Ahmet Oktay, Kuyucaklı Yusuf, 10

f.






duyunç | vicdan, bulunç, uyat / oyat. | Duyuncum, onları savunmamı istiyordu benden., | ACılga, Sıpanın, 18

a.






duyuntu | dedikodu, şayia. | Ayşe, köydeki dedikoduları ve duyuntuları Aliye bir bir anlattı., | İHınçer, 1946, 14

a.






Duyusal | duyu ile ilgili. 25.02.2024+

s.






duyuşlu | Binboğa duyuşlu Mehmet Hoca..., | Muaz Ergü, dibace.net, 29.07.2024

s.






duyuşsal | duyguyla ilgili, hissî. | ...ve tavır-tutum (duyuşsal) olmak üzere üç ana grupta toplanabilir. Her ana grup için özel yöntemlerin kullanılması gerekebilir. Amaçlarda hangi ana gruba ağırlık veriliyorsa, kullanılan yöntem de ona bağlı olarak değişir., | T Oğuzkan vd., Türkiyede ortaöğretim ve sorunları, 1981, 84 | Programlarda ölçülmesinde güçlük çekilen hedefler daha ziyade | psiko-motor alan ile | duyuşsal alanda görülür. Yeni fen programlarında | zihinsel süreç becerileri, | bilimin topluma katkısını takdir etme, | doğal olaylar..., | MEB, Cumhuriyet döneminde eğitim, 1983, 226 | Kaynağın iletişim gücünün başlıca belirleyicileri, en başta onun iletişim konusuna ilişkin kendi bilişsel (zihni), duyuşsal (hissî) ve devinişsel (harekî) davranışlarıdır. Bildiri (mesaj), kaynağın alıcıya iletip onunla paylaşmak istediği duygu, düşünce, tasarım ya da izlenimleri içeren bütündür., | Hacettepe Ü, Çağdaş teknoloji ve sanat, 1988, 202 | Zira hukuki bilginin, adalet ideali ile duyuşsal ve davranışsal bir eyleme dönüşmesi gerekmektedir., | MKılıç, TürkiyeG, 12.2.2015 | 5-12. sınıf ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin bilimsel çalışmalar gerçekleştirme konusunda teşvik edilerek, soru ve sorunlara çözüm bulma yoluyla bilimsel süreç becerilerinin kazandırılmasına katkı sağlanması; farklı bilişsel, duyuşsal ve psikomotor seviyedeki her öğrenciye proje hazırlama fırsatının sunulması; bilimsel araştırma yöntem ve tekniklerinin, raporlamanın ve sunum becerilerinin öğrencilere kazandırılması; öğrenciler üzerindeki yarışma baskısının ortadan kaldırılarak takım çalışması içerisinde proje hazırlama konusunda yeni ortam ve olanakların sağlanması amacıyla 4006-TÜBİTAK Bilim Fuarları Destekleme Programı Çağrı Metni yayınlandı., | Tübitak, 25.11.2019

s.




GTS-



Duyuveri | Yalnızca duyuverilerinin soluk izlenimleriyle bir kenti kurmaya kalkmak, bana bir emprisist damgasının vurulmasına yol açabilirdi., | H Yavuz, Toarmina, 54

a.






Duz buzalamak (tuz buzağılamak)Dokuz doğurmak. | Ben Aydın beyle seyahat ettim; duz buzaladım., A Savaş, 14.07.2023 | Doçentlikte kapı önünde, ameliyatta kapı önünde beklemek işte onun adı duz buzağılamaktır., | A Savaş, 14.07.2023

dey.






duziko

a.



"-Ne oldu beğim, akşam duzikoyu çok kaçırdım, düğünde idin? Ona "evet" mânasına başını salladı, atlattı | içinden söyleniyor:", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 83"



duziko/ düziko (yun. duziko < türk düz | rakı+ | iko eki) Rakı. | Aziz dostum Venizelos ile oturup düziko içeriz..., | Atsız, Z Vitamini, 130




yun.



Duzluca | tuzluca. | Okul önünde ayrıca Şam tatlı, halka veya parmak gibi uzun tulumba tatlısı, pamuk şeker, çekirdek, elmalı şeker, | duzluca, | darı patlangıcı satılırdı., | Arif Bilgin, Melekler annemi kıskanıyordur, 29.11.2022, dibace.net

a.






Dü | iki. | Ey peri dü gözümüzden niye pinhan oldun / Kangı aşifte dilin derdine derman oldun, | ?

a.






dü cihan


dünya ve ahiret, iki cihan.


"Bilmez idim sevda nedir seri ser-geşt eyledim / Gemim mihnet yelkenim gam bahr-i nem'de eyledim / Gahi yalan gahi gıybet gahi bühtan söyledim / Korkarım ki dü cihanda yakar beni nar beğim.", San, Hicranî, 199"



dücaneleşme





"Al bir Dücaneleşme daha! https://x.com/ozturktefsir/s/ozturktefsir/status/991944618366455808", @arkeodemir, 3 May 2018, Twitter | "kelam alimi değil ancak kelam tarihçisiydi ki geçmişine de çok fazla anlam yüklememek lazım. kişinin kabiliyetinden bağımsız öğrenebileceği mutezile şöyle demiş, ona şöyle cevap vermişler tarzı ezber sözlerden öte ortaya koyduğu bir çalışma yoktu. ama neticede kelam tarihi de islami ilimlerin bir parçası sayılabileceği için kıymet verirdik, şimdi ise o kadar düşmez diyordum ama çok basit meseleler ile varoluş sancıları çeken dücaneleşme yolunda hızla ilerliyor.", kabain,08.05.2021 18:39 ~ 19:06, EkşiS"



düden | 1. coğrafya Kireçli bölgelerde kirecin erimesi veya yer altındaki karstlı bir çukur tavanın çökmesiyle oluşan doğal kuyu 2. göl ve denizdeki girdap, suyun dönerek akıp kaybolduğu yer | Kendi küçük beyliğinin sınırları içinde bulunan ve Suğla Gölü'nde bir dil gibi uzanan Bölme Burnu'nun güneyi ile Katır Tepesi'nin doğu etekleri arasındaki dar boğaza, hâlâ bugün bile izlerine tesadüf edilen geniş seddi inşa sureti ile gölü bir büyük ve üç küçük düdenden mahrum etmek ve yer altındaki mecralarını kaybeden suları gölün kıyısında ve gölün eteğinde bulunan Sandı Beyi arazisine saldırtmak istemiş., | | http://www.bozkir.com/index.php? option=com_content&view=article&id=107:bozkir-efsaneleri&catid=25:bozkir-bilgiler. 28.7.2016g

a.






düdük | Bu iki koyunun barsaklarından yapılma düdüklerin birini Hasan alırdı, birini Memo., | Tez, TTE, 30 | Görüp giyimli elleri yüksünme hey düdük / Elbet biçer sana da sağ olsun kocan kütük / Soysuzluk etme gayri değilsin kızım küçük / Oldun şükür yetişdirene işte büsbüyük / Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol, | Eenderunlu Vasıf | Çobanlar için aranıp da bulunamayacak bir zaman dilimi idi. Boş günlerini köydeki gençlerle birlikte keyfe keder geçiriyorlar. Kimisi ceviz dallarından düdük kimisi yaban güllerinden sipsi yapıp çalıyorlardı., | Rahmi Dede, 33 | düdük makarması | 1. düdük şeklinde makarna. 2. mec. Aptal, salak | Madem böyle olacaktın neden yılarca mağaza mağaza koşturdun düdük makarnası Ayşe? AÖzyılmazel, R, 23.8.2011

a. mec.






düdükçü | düdük yapan veya satan kimse. | Düdükçülerle fırçacıların savaşı, | tiyatro oyunu, 5.5.2018

a.






düdüklemek | 1. Aldatmak, kandırmak. 2. Değersiz bir şeyi çok değerliymiş gibi birine satmak. 3. Cinsel ilişkide bulunmak. | Sevk ettiyse başkan bizi düdükler., | Sami Dinç, T, 18.8.2011 | Bir yadigardır bu Celal'e teres Kemal'den / Çok ehl-i iffeti yüzü üzre sürükledi / Afâkı tuttu velvele-i sıyt u şöhreti / Bekçileri dahi yola koydu düdükledi ..., | Belleten, C 6, 323 | Birbirinizin manitasını düdüklerken..., | 30.7.2022+

f. argo






Düdüksüz | 1. Düdüğü olmayan. 2. Düdük öttürmeyen. | Belki karşıdaki köşeden Irko'nun, yavru bir orkanın, düdüksüz bir trenin çıkacağını düşünmüştüm, bilmiyorum., | F Ulay, 1988, 91

s.






düetlemek | Bir ara Fatma Turgut ... Sertab'ın dizginleyemediği rocker alter egosunun vücut bulmuş hali gibiydi sanki. Düetledikleri 'Everyday That I Can' ileride hatırlanacak şeylerden biri olarak hafızama kazındı bile., | ObenBudak, HTürk, 15.9.2016

f.






Düeto | düet. | Kapının önünde fenerler, bayraklar, renkli kağıtlar üzerinde elleme kömürü iriliğinde yazılardan bir ilan: | Komik-i şehir filan tarafından beş perdelik (Sefaletin encamı) nam komedi dram ayrıca aktris-i şehire Katina, Marika, Eleni Hanımlar tarafından kantolar, düetolar..., | R N Güntekin, Tulûat tiyatroları, 81-82 MReşit

a.






düetrio | ikili üçlü. TRT Müzik Tv, 28.10.2022

a.






düfe | Tepe. Fuat Özdemir, Halk Edebiyatı Yazıları, Ankara, 1999.

a.






dügen daşı | Ayn. m. Düğen taşı. | Dügen daşı kesdi barmağım yara / Ayağıma tiken batir ne fayda / Evel Allâ, soyna ağa, | C Yalçınkaya / Ş Belli, 1968, 19

a.






düğme | 4+. Düğüm. | Seyrek dişleri saçlarının bir telini bile koparmadan sihirli düğmeleri çözecekti., | CUçuk, CB, 180

a.




GTS++



Düğmeli | düğmesi olan şey | Şimdi elimizdeki düğmeliler sayesinde dünyanın her köşesini görebiliyoruz. M İdris, KararG, 26.10.2019

s.






düğmelik –ği | 1. düğme yapmaya yarayan malzeme. Mesela DÜĞMELİK ZAMAK. 2. | klavye, harflik, harf tahtacığı. | Bu nedenle Pardus'umda bunları kullanabilmek için düğmelik düzenimi değiştirmek için biraz araştırma yaptım ve öğrendiklerimi burada paylaşmak istedim, | 18.05.08 | Düğmelik biberlerin içini sinekle dolduran öğğğğretim üyesi kendine öğretir, kendini doldurur pasaklı ve yoğun. Çalışır vaziyette. Sin kaf kef adında bir yalnızlığı var. Geçen hafta parçalanan akordeonunn acısını çıkartacak bir yer arar, vayyy be bulur da., | E Elönü, 2009, 2009, 27

s.a.






Düğmesiz | Yunus Emre'den önce: Bozkırda, karamuk çalıları arasında; yakasız, düğmesiz işlikli bir yörük çoban derdest edildi sakallı keçileriyle. Fistanları ebruli, kargıları şimşir, atları kostak derebeyleri tarafından., H Çetinkaya, 2010, 60

s.






düğümlenivermek | Donup kalmıştım. Göğsümde bir şeyler düğümlenivermişti., | VSevim, 147

bf.






düğümlenme | O zaman, ne dünyanın ihtiyar iç geçirmeleri, ne yoksul insan gırtlağındaki emperyalist düğümlenmeler, ne birağız sloğan söylemi..., | YErdoğan, 35

a.






düğümlenmek | mec. sıkışmak, | Ne siyaseti, ne de ekonomiyi yerleşik bir sisteme oturtmayı başarabildiğimiz için tehlikeli savrulmalar yaşamamız ihtimal dâhilinde, Başbakan'ın sorunları | gün be gün duruma göre çözme alışkanlığı küçük sorunların çözümüne yetse de büyük sorunların çözümüne yetmiyor, düğümleniyoruz., | AAltan, T, 9.8.2011

f. mec.






düğümletmek | Düğümleme işini yaptırmak. | Bundan şikâyet etmeli mi? Hukukun akvâma metâ'ibsiz nasîb olmamasını, belki akvâmın istihsâl-i hukuk için didinmeye, mücâdele etmeye, kan dökmeye mecbûriyetini intâc eden îcâb-ı hâl akvâm ile müessesât-ı hukukiyeyi -nevzâd ile annesi beynindeki mahsûl-i hayâtî olmaktan mütevellid merbûtiyete mümâsil- bir râbıta-i samîmiyetle düğümletir, bağlar., Kuntay, Jhering,

f.






Düğümlü | düğümlenmiş. | Atların kuyruğu düğümlü, / Bir yandan yağmur yağar, ıslak..., | C Külebi, Tokat'a doğru, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 116 | Ve hangi emellerin kalbe doğduğu günde / Bu düğümlü bezleri dallara bağladılar? , | FSAsral, 18

s.






düğüncülük -ğü | Düğüncülüğü niye bıraktınız? -Zor geldi. İçiyor adam, gücü çalgıcıya yetiyor., | Enver Çatal / Yahya Sepet, TRT Türkü radyosu, 22.8.2021

a.






düğünsüz | Düğünsüz geçen günlerde ailecek işsiz kalırlardı. Hanelerine un lazımdı, bulgur lazımdı halbuki., | Alper Aksoy, 25.9.2022, facebook

s.






Düğür olmak | Demircioğlu: (Dikilerek:) Kır At'ı düğür olmak için verdin Bolu Beyi'ne!, | Tecer, 1969, 87

b.f.






düğürcük | ince bulgur. | Halbur: Sıklığına göre çok çeşidi vardır. Örneğin; bulgur ve buğdayın içindeki kırıklar elenir, pilavlık bulgur elenir, düğürcük (ince bulgur) elenir. Elek: Un elenir. Esra Çetinkaya, 16.04.2025/26.04.2025

a.






dük | Düklerle, kontlarla, lordlarla arayı düzen Adam Smith 1746'da yurduna dönünce liberalizmin temel kitabı olan (...) adlı kitabı yazmıştır., | ANesin, ŞAvrupa, 22

a.






Dükancılık ğı | Dikiş tutamadım dükkâncılıkta

a.






dükçe | bir tutam yün, pamuk | Şimdi kelebimin ucu da yitti, / Şimdi dükçemin de iği görünmez., | H kerimli, Ay ilham perisi, Ahlat taşı, 2019 ?

a.






dükçe | bir tutam yün, pamuk. | Şimdi kelebimin ucu da yitti, / Şimdi dükçemin de iği görünmez., | H Kerimli, Ay ilham perisi, Ahlat taşı, 2019 ?

a.






dükkan | mec. Dişilik organı. | İnip arabanın kapısını kapattığım anda dükkanın da kepenklerini indirdim., | VM, 49

a. mec.






dükkancı | dükkanı işleten kimse | Bu kışlara bedel bu yazı yaptın / Evvel bahara karşı güzü yaptın / Mizanı iki göz terazi yaptın / Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın? , | Azmi, ? | Küfeci Ali, o dükkanın kapısından öbürüne koşuyor, dükkancılarla konuşuyordu., | CUçuk, CB, 48

a.




GTS-



dükkancılık –ğı | Dükkâncılıklarla ve kasabalar ile kentlerdeki pazar ve panayır yerleriyle yetinen tüm içe dönük doğunun, en batı uçtaki simgesi ve Kemalist Cumhuriyet'in de sıkı bir bekçisi olan İzmir'in, küresel ekonomiye başından beri neden eklemlenemediğini ve liberal değerlere de neden sırt çevirdiğini anlamak, şimdi sanki biraz daha kolaylaşıyor., | NÇınar, T, 12.9.2011

a.






Düldül | 1. Hz. Muhammed'in hz. Ali'ye hediye ettiği katır. 2. Binek hayvanı. 3. Mec. Araba. | Ha var ha var aksak leylek / Çünkü kurşunlar bunlardan biri / Ama sen de o bindiğim düldül / Ölüyorum gül yetiştir., | Salah Birsel, Leylek, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 129 | Tefekkür eyledim ben kendi kendim / Mu'cize görmeden imana geldim / Şah-ı Merdan ile Düldül'e bindim / Zülfikar bağlandım tiğ taşıdım., | Şîrî, 18. yy. |- | Şoför babacan bir gençti: -Abi, dedi, bana Kalender derler. Evvel Allah kuş gibi uçururum düldülü. / Neyse, otuz kilometrelik yolu bir buçuk satte alabildik düldülle., | VSevim, 122/124

a. mec.






Düldüldağ | kaman cıvarına bahar gelince / yıkılır ovadan abdal çadırları / yücesinde pâre pâre duman tutmuş / düldüldağ'ın yaylasında mekan kurulur / hoş gelmişsin evvel bahar / nisan ayı içinde donanır dağlar., | A İlhan, cebbar oğlu Mehemmed, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 166

a.






düm-düm | Salt dümbeleğin derin düm-dümleri asılı kaldı havada bir süre daha. Uzak ve boğuk., | S Dölek, Yarı saydam, 52

a.






dümbek | 1. dümbelek. 2. | kısa boylu. | Çekirgem uçar gelir / kanadın açar gelir / Dümbek de boylu çekirgem / Ekini biçer gelir., Çekirgem uçar gelir, Eskişehir

s.a.






dümbelek -ği | Köşe başı beklerim (Avlu dibi beklerim) / Vay benim emeklerim / Dümbeleği çala çala / Yoruldu bileklerim., Çemberimde gül oya, Çanakkale

a.






Dümbelekçi | Bu sırada meyhaneye, on üç yaşlarında bir kemancı ile ondan bir iki yaş daha küçük bir dümbelekçi çocuk girdiler..., | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 53

a.






Dümbük | Sus... Tanrının adını ağzına almaya hakkın yok senin. | Senin oluyor da, benim niye olmuyormuş? Sen üçkağıt açan dümbük değil misin? ., | Ayla Kutlu, Gülperi, 73 | Anadolu'da dostu olan dula pek orospu denmezdi, | belki Hoca nikahı var, günahını almayalım denirdi; dostu olan evli kadına orospu, kocasına da dümbük, kavat, godoş denirdi. Menderes orospu ile iş tutar ama geneleve gidip parasını devlete ödetmezdi. Alçak basın, öç almayı da bilmez., | İ Küçükkılınç, 12.7.2021, twitter








Dümbül düdük | Bolu Beyi: Beni dinleyin: Bizim düğünümüz Oğuz'un kaba bayramları gibi dümbül düdük gürültüsü içinde, tatsız tuzsuz değil, dostumuz Drahşan Beyleri gibi, sofralar, alaylar, şenlikler içinde olacak., | Tecer, 1969, 27

s.






dümdük | Biz neden savuşacak mışız? Zillinin işi seninle... Oh, belânı buldun dümdük... Zilli Zöhre hep öyle boğuk, çatlak sesiyle bağırarak görünmüştü. Lap lap sıçrıyarak geliyor, yaklaştıkça, başına boynuna, kollarına, beline, dizlerine, ayak bileklerine takılı her boydan her cinsten deve çanları ..., | Kemal Tahir, Bozkırdaki çekirdek, 1967, 97 | Çünkü, işleri düştüğünde, önünde iki büklüm olmasını bilen köylülerinin, evinden uzaklaşınca: 'Hıh! Bir de bıyık Ali'ymiş? Dümdüğe bak! Ne bıyığı ne Ali'si be? Basbayağı kıçı düğmeli Bayan Ali'sin işte!' diyerek gülüştüklerini adı gibi bilirdi., | O Şahin, 1999, 54








dümdüm | Bozkırın ortasındaki Kırşehir'in dağlarında ve düzlüklerinde yazları yetişen, akşam vakitleri saldığı rayiha ile koklayanları mest eden | dümdüm çiçekleri için söylediği şu şiir, onun şiir iklimi yansıtması açısından dikkate değerdir:, | E Ülgen, Türk Dili, Aralık 2022 | Dümdümler // Akşamla uyanıp yola döküldü, / Mis gibi yayılan pembe dümdümler / Rüzgârın saçına takılıp yer yer, / Büyüler dağıttı gönülde güldü., | Cahit Obruk,

a.






dümdüz geçmek d bak. Ana avrat dümdüz gitmek. | Adres koparamayıp umudu kesilenler, telefon görüşmesinin sonuna doğru küfrederek dümdüz geçerlerse, sakın afallamayın ve aldırmayın., | RTahiroğlu, T, 27.08.2010








Dümdüz gitmek –e | Yani bi tek, 'Boynumuz kıldan ince, ne deseniz ve yapsanız, bize dümdüz gitseniz haklısınız' demedikleri kalmış., | B Oran, Serbestiyet, 9.10.2021








Dümdüz küfür b.s. açık saçık. | Onun için bir yerde, bu duygularının hafife alındığını hissederse anında, dümdüz küfürlerle hücuma geçerdi., | Aren, 52








dümdüzleşmek

bf.
dümdüz hale gelmek.

tr. düm-düz-leş-
"Kardan çarşaf örter tepelerimizi, dağlarımızı. dereler karla dolar da her yer dümdüzleşir.", A Cılga, 34"



dümen | Aldatmaca. | Talat Beyin Yavuz'la dostluğu filan hep dümendi. / Yavuz bu dümeni yiyecek hergele değil ama... Ondaki şu artistlik* sevdası yok mu? ... Ondan yedi bu sopayı., | TAral, SÖ, 50/60 | Dümen suyu | denizden emekli olunur muydu / giden teknelerin dümensuyuna / fena kaptırmıştı kendini, | V Çiçekli, 1991, 65

a.






dümen suyu (dümensuyu)


gemi giderken arkasında bıraktığı köpüklü iz.
b.a.

"denizden emekli olunur muydu / giden teknelerin dümensuyuna / fena kaptırmıştı kendini”,
V Çiçekli, 1991, 65



dümenbaz

s.
dümenci, dalavereci.

x
"İnsani ara veriyorsunuz sonra hayvani tekrarlar geliyor. Ne dümenbaz imişsiniz... ", @h_hatemi, 19.12.2023, X"



dümenci

s.



"Nitekim, büyüyüp de dizginleri ele alınca, akıl almaz numaralarıyla tüm akrobatları gölgede bırakır olmuştur. Dümencinin tekidir.", G Aylan, DCD, 17"



Dümenci | Dümenci haykırdı, bir emir verdi, ama bu azgın selin karşısında ne yapılabilirdi? , | S Maugham, 1959, 77

a.






dümenevi | den. Dümen boğazının geçmesi için kıç bodoslamasının üst ucuna ve teknenin kümbet olan bölümüne açılmış oval delik. | Tekne, yat, gemi gibi deniz araçlarının dümenevi konsol, makine dairesi kumanda odası gibi alanlarında kaptan ya da gemici personelin rahatlıkla kullanımına olanak sağlayan panel imalatlarını kendi firmamız bünyesinde yapmaktayız. | http://www.tekneelektrikmalzemeleri.com/konsol_tipi_mimic_panel_imalati.php, 13.10.2015g

a.






dümensiz





dümensiz aksi halinde yani din ve mezhebini bilmeyen adam engin denizde dümensiz bir gemi gibidir. 7



dün bir bugün iki





"Dün bir, / Bu gün iki... / Daha şimdiden çok özledim seni.", Samet Serhat Sarı, 2017, 13"



dün-gün | bk. Dün ü gün. gece gündüz. | İlahi eylerim dün-gün / Kapından eyleme sürgün / Havayı çevirir bir gün / Bu konduğun koyak bizden., | Borlu Kemalî Baba, 44

a.






dünbilik –ği | dün+bilik. 1930 Mektüpçü Basri Bey'in yaptığı bir söz. tarih ilmi. | Katalogda müzayedeye sunulan 250 numaralı kitabın ismi Sivas Dünbiliği [Tarihi]. Sivas Mektüpçüsü Basri tarafından yazılıp 1930 yılında Vilayet Basmalığı'nda basılmış kitabın üzerinde ayrıca şu not var: | Her uğuru korunmuştur. Basadsızları düzmedir., | BAyvazoğlu, Z, 26.1.2012

a.






Dünden ölmüş tünekten düşmekmahv u perişan olmak, tükenmek, aşırı yorulmak, haşatı çıkmak. | Maaşımı almaya gittim geldim, şimdi dünden tünekten düşmüş yani hışırım çıkmış bir haldeyim., | AA, 21.1.2019

dey.






dünün dün vakti olmak | gece yarısı olmak, çok geç olmak. | Hasan bunları çocuklarına anlatırken karısı çoktan uyumuştur. Ebe de aşağıdan seslenir: dünün dün vakti oldu yatın artık. Her zaman olduğu gibi oğlan babası ile kız anası ile ayrı yataklarda yatarlar., | asicaldan, 3.3.2017

b.f.






dünürbaşı | İnşallah sizin dünürbaşınız olacağım., | A Davutoğlu, HT, 22.8.2015

a.






dünürcü

a.



"Sevim, fakir ve dindar bir gençle evleneceğini söylediği zaman, evde Hüseyin'in annesi de varmış. Başka bir dünürcüye söylenen bu sözü duyan kadın eve gelip oğluna müjdelemiş", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 14"



dünürcü taşı | bk. elçi taşı.

b.a.






dünürlük -ğü

a.



"Sevim'in de Hüseyin'in annesinin dünürlüğe gelmesinden umudunu kesmeye başladığı bir dönemde, Hüseyin'in annesi Sevimlerin kapısını çalmış", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 16"



dünya | öyle bir dünya yok 8.2.2018 konuşmadan

a.






Dünya ahret gardaşı | Dünya ahret gardaşımsın dedi Hallo'nun gelini / Gözlerini çayırdan yana çevirdi., | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 16

a.






dünya askerliği

b.a.



"Sonra Gazi Kolsuz Halil İbrahim bir süre yatalak olmuş, sonra emaneti sahibine teslim ederek dünya askerliği dediği hayatını bitirmişti.", Ersin Bulun, 2023, 52"



Dünya atlası | Evet, Düş tek dayanağımdı; beni beraberinde götürecekti. Peksimetlerim, pompam, lastik yamalarım, el fenerim, yağmurluğum, dünya atlasım çantanın içinde, elektrikli trenimin durduğu kutuda yola çıkmayı bekliyorlardı., | F Ulay, 1988, 95

a.






dünya çok, pek çok | ...dünyanın borcu var, en iyisi sesini çıkarmayacan, lağman-mağman ne yapalım., | N Genç, Bu Çağın Soylusu, 30 | dünya yansa bir bağ otu yanmamak deyim | Kendi deyimleriyle, gerçekten de, dünya yanba bir bağ otları yanmaz mıydı onların? ., | AlperÖzbek, 21








dünya ehli* | bütün amaç ve çabası dünyada olabildiğince rahat ve mutlu yaşamak olan kişi/ler 25.02.2024+

a.






dünya evi

a.
a. mec. evlilik.

ar. dünya + tr. ev-i
"Ev | Kondu evi, / Şu, bu evi, / Hayal evi, rüya evi, / En iyisi dünya evi.", F Telatar, Onlar, 30"



dünya evi | evlilik. | Dünya evinde gözü olan bizim Zülfükar / Nuh dedi Peygamber demedi., | H N Erer, HM, 1962, 53

a.






dünya görmüş | umur görmüş. | Şehzade bu sözün üzerine pederinin nasihatini tahattur etti (hatırladı). 'pek güzel efendim', diyerek o dünya görmüşün gösterdiği yolda gitmeye karar verdi., | K D, E Ülgen, 217

s.






dünya kupası sever | Dünya kupası severler, | TRT Spor, 10.12.2022 yorumcunun ifadesi

s.






Dünya perest | dünyaya tapıcı. | Abaza dahi ümmî [cahil] âdem ve dünyaperest [dünyaya tapıcı] olmağla âkıbetin mülâhaza ve fehm etmeksizin [düşünüp anlamadan] tama' belâsiyle ol meblâğ-ı azîmi alup muavenete müteahhid oldu., | Naima, A H Çelebi, 1953, C 4, 122

s.






dünya seçmesi

b.a.
pek güzel.


"Vallahi, dili Ermeni şivesine kaçsa gene yaraştırır. Ermeninin güzeli de hakikaten güzel olur ya!... Bizim Murad'ın vaktiyle terzisi Onnik vardı, hanımı pek kaba Türkçe konuşurdu ama insana kanarya şakıyor gibi tesir ederdi, öylesine bir dünya seçmesi idi, hem de sarışındı mübarek... ", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1991, 76"



Dünya yansa bir kalbur samanı yanmamakBirçok işlerimizde dünya yansa içinde eski hasırı olmayan insanlar gibi hareket etmeye zaten alıştık., | GugukG, 17.5.1947, 1

dey.






dünya-dîde | dünya görmüş. | İhtiyarın bu sözleri Yusufcuk'u büsbütün mağlup etmiş idi. Bu hakikaten dünya-dîde ve kâr-azmûde (görgülü) bir zat idi., | K D, E Ülgen, 272

s.






dünyacı | Dünya ile ilgili şeylere aşırı düşkün. Hep dünyayı düşünen, onun uğrunda hiçbir şeyi gözü görmeyen. | Bunlar dinci değil, dünyacı, en maddî, en aşağı, en kötü mânâsiyle dünyacı. -Yeni İstanbul, 4.7.1951 (Gazi Eğitim Enstitüsü, Gazi Eğitim Enstitüsü araştırma ve incelemeleri bülteni, 1961, 16

s.






dünyada olmaz olmaz kalıp söz. Neriman - Sebep? Semih bey - Sebep... Ben kıskanç bir adamım. Neriman - Şu halde bana emniyetin yok... Benden şüphe ediyorsun... Semih bey - Böyle bir şey söylemedim. Fakat dünyada olmaz olmaz., | Güntekin, SY, 138








dünyalarca





"Sen olmadığın kadar güzelsin / ve bilmediğin kadar anlamlı / Görmediğin dünyalarca başka", A Karatay, seni var saymak, 8"



dünyalaşmak | AKP, demokrasiyi amaçlayan, bunun için Avrupa Birliği tarikiyle dünyalaşmayı yöntem olarak seçen, bu yolda dünyanın ve Türkiye'nin demokrat güçleriyle ittifak yaban, muhafazakâr tabanlı bir partiydi., | AAltan, T, 19.1.2012

f.






dünyalı | zıddı uzaylı. | 1. Dünyada yaşayan insan. | Üstelik unutmayalım ki, uzaylı dendi mi akla hemen ordu gelir. Yani dünyalı ve uzaylı olarak değil, yine ordu ve millet olarak onlarla görüşürüz., | Ayça Şen, T, 28.3.2012 2. Dünyaya ait olan. | Bir yılı aşkın bir zaman diliminde, boğuştuğumuz dünyalık dertlerden sıyrılıp beş güzel yürek bıraktık avuçlarınıza., | ÇığlıkD, Y 2, S 5, 3 | BTS+ | 1. mal, mülk, servet, para BTS- 2. dünyaya karışmış* | Ben kendim olarak ön plana çıkmak istiyorum. Başkalarının kurguladığı şekilde değil. Kendimden fedakarlık yapamam. Dünyalık bir insan değilim. Bir de türküleri hissederek söylersiniz, isteseniz de böyle olamazsınız., | OHakalmaz, ZCumartesi, 18.8.2012 2. dünya oluş | İlk yaratılış öykülerinde pek ismi geçmez ama sanki dünyanın dünyalığına insanı asıl inandıran odur., | ÖErdem, Z, 30.3.2013 | ve bir kimse bu dünyanın niçe mekan ve nice idügin ve nice yüz bin / kimseden arta kalduğın bile de dünyalık al[ı]virdigine sevine. İşte bu minval üzere olan kimseleri acebleyecekdir ve bu hayvanları* bu aziz altun tahta üzerine yazup saklamışdur saklamak gerekdür temmet. 28b-29a | O hesap günü dünyalık hiçbir şey fayda vermez., | M Cengiz, Yeniurfa G, 11.6.2021, 3 | Öyleyse akıl nimetini, Allah yanında kıymet ve değeri olmayan dünyalık amaçlarla kullanmak, bu nimetin kadrini bilmemek, nankörce hareket etmektir., | Gelin tacı, 113 | Karanlığın koynunda, bütün dünyalık vesveselerini ateşe vermiş yürürken dün yitirdiği arkadaşını düşünüyordu çocuk., | N A Gökduman, 32

s.a.




bts+ bts-



dünyalık -ğı

a.


ar. dünya + tr. -lık
Yokluğunla dâvâ sakit oluyor, sorunlar eriyor, mânâ tükeniyor. Dünya, dünya'lığını yitiriyor... Sensiz, bu yelkenlinin seyri anlamsızlıktır 18



dünyalık | BTS+ | 1. mal, mülk, servet, para BTS- 2. dünyaya karışmış* | Ben kendim olarak ön plana çıkmak istiyorum. Başkalarının kurguladığı şekilde değil. Kendimden fedakarlık yapamam. Dünyalık bir insan değilim. Bir de türküleri hissederek söylersiniz, isteseniz de böyle olamazsınız., | OHakalmaz, ZCumartesi, 18.8.2012 2. dünya oluş | İlk yaratılış öykülerinde pek ismi geçmez ama sanki dünyanın dünyalığına insanı asıl inandıran odur., | ÖErdem, Z, 30.3.2013

a.




bts+ bts-



dünyalıklı | Din, iman, ibadet adına sömürüldüğün, cehennem adına korkutulduğun zaman, cehâletine kızdım, sendeki korkunun kimleri dünyalıklı yaptığını kavrayamayışına ve/veya göz yumuşuna darıldımsa da, aşkım eksilmedi., | SKTural, 19.1.2016 iletisi

s.






Dünyalılar | uzaylılar karşıtı. | -Dünyalılar bir acayip, anne. Bazıları bizim robotlara benziyor. Kafalarını kaldırıp hiç bakmıyorlar gökyüzüne. Küçük çocuğun gözlemine sevindi annesi. –Peki ya dünyalı çocuklar? / Ben dünyalılara bir şey yapmadım. Sadece heykellerinin üstüne ışın gönderdim geceleri. Heykeller canlanınca, hep önlerindeki büyük heykeli parçaladılar, ezdiler onu., | N Tuncer, Trafalgar, 31

a.






dünyalılaşmak | dünya çapında gerçekleşmek* | Dünya, bu noktaya bir günde gelmedi; Türkiye aşırı özgüven ve ego patlaması içinde, ticareti dünyalılaşırken, dünyanın nabzını tutabilmeyi, siyaseten fena ıskaladı., | SÖney, T, 9.8.2012

f.




GTS-



dünyanın anasını satmakO zamanlar yasak yoktu kederin, neşenin dumanını savurup dünyanın anasını satmaya., | SKamuran, T, 8.8.2012

dey.






Dünyanın parası | Her şey çok pahalı. Bir kilo muzla, bir kilo yaş üzüm götürsen eve, dünyanın parası., | N Tuncer, Trafalgar, 81

a.






dünyaperestlik –ği | Yüzbin cemiyetçilik ve dünyaperestlik ve siyasetçilik onu tebdil edemez. Ve mâdem Kur'an, o idam-i ebediyi, ehl-i iman için terhis tezkeresine çevirdiğini güneş gibi isbat eden Risale-i Nur elinize geçmiş ve yirmi senedenberi ..., | B S Nursi, Tarihçe-i hayat: eserleri Meslek ve Mesrebi, 1958, 404 | Düşünün, bugün dünyanın süper devletlerinden birinde, mevcut bulunan silâh fabrikalarının yüzde doksanbeşi «dünyaperest» bir kapitalistin mülkiyetinde bulunmaktadır., | S A Arvasi, Türk İslam Ülküsü, 1980, 129

a.






dünyasal | dünyevi, dünyaya ait. | Dünyasal şartların oluşturduğu | kaos ve | kaçış duygusu bir mehdici söylemi ortaya çıkarmak için yeterli., | ErkanAcar, Z, 23.12.2009? | Ve bu hem dünyasal çöl gerçeğinde, hem de manevi çöl gerçeğinde böyledir. | , | TÜçal/ÜKardaş, T, 18.8.2015

s.






dünyasallık –ğı | 1. laiklik, sekülerlik | Bu ülkünün 5 şubat 1937 tarihinde Anayasaya girmesiyle dünyasallık süreci en üstün noktasına erişmiş oldu., | GJaschke, 1972, 95 | İslam dininin, büyük bir dünyasal örgütle (bu dünyasallığı hem kişi, hem toplum dünyasını kapsayacak beraberlikte kullanıyorum) karşılaşmasının başlıca görünüşlerinden birini Osmanlı İmparatorluğunda görürüz., | NBerkes, Teokrasi ve Laiklik, 1984, 44 2. dünya ait olma hali, dünyevileşme | Bütün inkâr edenlerin ikrarından geldikleri; yaratılışı insan merkezli açıklayan felsefesi; Hakkı insanda gören derin kavrayışı; Cem erkanlı ibadeti; müsahipliği farz gören sosyal düzeni, öbür dünyasız ve kıyamet günsüz* dünyasallığı, Kızılbaş kimliği ile seçkinliği ve dikiliş tarzı; Dört kapı kırk makamlı öğretisi ve sürekli öğrenmeye-, | HaşimKutlu, AleviKimliğiniTartışmak, 199? , C 1, 5 | Romanda karşıt anlam katmanlarından yalnızca dünyasallık-aşkınlık ya da yadsımacılık-dindarlık karşıtlığını söküp alsak bile metin ayakta duramaz., | YEceevit, Türk romanında postmodernist açılımlar, 2001, 46 | Sekülerizm kelimesinin temel vurusu dünyasallık iken, | laik-çilik terimi din adamları ile halkın ayrılmasını vurgulamaktadır. | , | HHülür/AKalender, Sosyo-politik tutumlar ve din: Konya araştırması, 2003, 109 | Bu yıllarda para kazanmaktan çok dürtüleri denetlemek üzere oynanan oyunlar arasında sayılan futbolun günümüz 'dünyasallığı' içindeki meta değeri nasıl incelenmeli? , | Toplumbilim, S 14-16, 5 3. evrensel | Bu anlamda da, küresel değildir, | dünyasaldır. (Burada, dünyasallığı eskiden kullanılan evrensel yerine de kullanabiliriz diye düşünüyorum; çünkü küresel olan olgunun yanında dünyasal olan, içinde olmayı gerektirdiği gibi, aynı zamanda bu-, | SanatDünyamız / Our world of the arts, 2008, S 108, 150

a.






dünyasever | dünya sever. | İşte bu!'' dediğim kadındı Billur Kalkavan... En ''has delikanlı'', mütevazi, çok güzel, hayvansever, insansever, dünyasever, içi dışı bir, özü sözü bir, ''örnek insan'' geldi, geçti bu dünyadan... Çok üzüldüm... #billurkalkavan, | Asaf Bey @AsafKolej, 15.10.2022, twitter

s.






dünyasını değişmek AzT deyim ölmek | Bu tarihi takip eden günlerde aniden rahatsızlanan Aziz Hoca, uzun süren hastalıktan sonra dünyasını değişti., | NMuradov, 8.5.2012 eposta








dünyasız | Sosyal bilimler üzerine çok çalışmanın kişiyi bunalıma sürüklemesinin bir nedeni de huzuru kaçıran ve rahatı bozan etkisi. Kişi bunları okudukça dünyayı artık eskisi gibi göremez. Toplumdan uzaklaşma eğilimi artar. Ancak yine de dünyasız ve toplumsuz yapamaz. Onları anlamak ister., | Ali Osman Karaoğlu, @LawyerKaraoglu, 25.07.2024, x

s.






Dünyasızlık –ğı | Hepsi bir deliğin içinde Dünyasızlıktan boğulmak üzere... Dükkânın başından aktı bir yazı., | E Elönü, 2009, 2009, 26

a.






Dünyayı sel basmış (almış) ördeğin sikinde mi? Pahalılık da olsa, büyük felaket de olsa tuzukurulara dokunmaz, onlar hayatlarını yine olduğu gibi sürdürürler anlamında bir söz. | Dünyayı sel almış ördeğin sikinde mi, | Calil Han @calilhun, 26.9.2019, twitter | Dünyayı su basmış ördeğin sikinde mi? Çekil şöyle! Biz seni harcatır mıyız! O kadar kolay mı bu işler! Şevket ayakkabılarıyla salona girdi., | Emrah Serbes, Çekiç ve gül: Behzat Ç. - Bir AnKara Polisiyesi, İstanbul 2022, ?

dey.






dünyelik –ği | bk. Dünyalık. | Hicabdasun bu gün seni göstermezler belli sana / Hicab didüğümi anda dünyelikdür elden bırak., | Emre/Gölpınar[lı], 1943, 164

a.






dünyevileşme | Yapısı gereği, durumu gereği, ihtiyaçlarıyla olan ilişkilerinin gereği, başkalarıyla birlikte olmak, başkalarıyla şu ya da bu şekilde birlikte yaşamak zorunda olan insan, yeniden, özne, özgürlük, özerklik, eşitlik, dayanışma, işbirliği, sorumluluk, aydınlanma, sekülerleşme/dünyevileşme, adalet, güven, kavramları üzerinde düşünmek durumundadır., | BÇotuksöken, M, 12.6.2013

a.






dünyevîleşmek

f.
dünyalı olmak.


"Onun için din Mekkede daha çok ve hattâ tamamen uhrevî idi. Medinede ise din daha çok dünyevîleşti. Medinede artık din büyüyor değil, hükûmet büyüyor, Peygamber Mekkede vâızdı, Medinede âmirdir. Orada bezğin gibiydi, üzüntülüydü | Medinede ise artık emindir, cesurdur | İslâmlık Mekkede yalvardı, Medinede ... ", İ H Sevük, Avrupa edebiyatı ve biz: Garpten [sic] tercümeler, 1940, 193"



dünyevilik | AZT laiklik, sekürlerlik. | Klassik ?d?biyatda ya da klassik zehniy?td? bu görüş hakim olmuşdur: H?r növ d?yişiklik olacaqsa, din m?rk?zli olmalıdır. Düny?viliy? yer verilm?m?lidir. GGencalp, Musahibe, 13.7.2011

a.






düo

a.

müz.

"İstedikleri gibi bağırırlar, oynarlar, korolar, sololar, duolar söylerler, ağızlariyle mnüzik aletlerini de taklid ederlerdi.", R H Karay, Sonuncu kadeh, 101"



düofon | Levazım müdürü okudu, bir daha okudu. Sonra düofonun düğmesini çevirip, -Alaattin Bey, Su Bürosu neresidir, biliyor musunuz? diye sordu., | ANesin, ŞAvrupa, 8








düpon





"Murad Naci eskiden okuduğu Fransızca romanlardaki resimlere özenerek kendisine Avrupalı zengin baba şekil ve tavru vermişti: Sırtında yazlık ipek robdöşambr, ayaklarında rugan terlikler ve gergin çoraplar -bu çoraplar vaktiyle fildekostan, yanları bagetli ve meşhur Savure markalı, çift bir çeyrek altın liraya satılan cinstendi, şimdi Amerikan malı Düpon naylonundandır -ağzında sigara, bacak bacak üstüne atmış, ayakta duran oğluna soruyor: Bu küçük hanımın valideleri hakkındaki malûmat ne merkezdedir yani nasıl bir aileye mensuptur, tabii biliyorsun?", R H Karay, Sonuncu kadeh, 1965, 91-92"



dür

a.
inci.


Al yeşil cevheri döktüm beğenmez / Açılmamış taydan dür ister gönül, San, Hicrânî, 91



Dür | inci. | Cevher olup sarraflarda satıldı / Yunus dürü, dür Yunus`u aradı., G A Gülhani, 34

a.






dürbün | Ben de ellerimi dürbün yaparak çevreyi inceden inceye süzdüm., | MahmutYağmur, 1957, 12 2. Kapılarda dışarıyı görmek için açılmış küçük göz | Ayrıca ev hanımları evinizin dış kapısından bir anda su sızmaya başlarsa hemen kapınızı açmayın kapı dürbününden kontrol edin kimse[yi] göremez ya da yabancı birisini gördüyseniz 155'e haber verin., | GGedikli, epostası, 25.7.2017

a.






Dürbünlü tüfenk | Dürbünlü tüfenkle bükülüp devrilen / Halk tülbentini alıp usulca / Çıplak bedenine sarınan bir kuş / Varsa orada., | Tekin Sönmez, Yeryüzü sevdiğim, 56

a.






dürdâne

a.
inci tanesi.


"Ben bir dost elinin dürdânesiyem / Dilerim dostuma ağyâr değmesin", San, Hicrânî, 90"



Dürgü dürgü | Acaba içinin yıkanıp arınması, mevlüt şekerinden mi oluyor, diye düşündüm de... Çünkü ben mevlütten bir şey anlamıyorum. Kendimi sıkıp, anlıyormuş gibi dinliyorum. İşin sonunda dürgü dürgü şeker var. Şekeri aldım mı, sıkıntım dağılıyor. Seninki de öyle bir esenlik mi acaba nineciğim? , | G Dayıoğlu, Fadiş, 57

s.






dürmeç | içine çökelek konularak sarılan bir çeşit köy sandvici | Bazlamaları ısıtarak çökelekli, yağlı dürmeç yaptılar. | , | CUçuk, CB, 153

a.






dürraclanmak | turaçlanmak. Turaç olmak | Cümle şair dost bahçesi bülbüli / Yunus Emre arada dürraclana, | MTatçı, 462

f.






dürrük -ğü

a.
durruk biçimi de var. belki de yarrak örneksenerek türetilen örtmece bir sövme sözü.


"dürrük bir kelime bir insana bu kadar haz verebilir: "naber lan dürrrüükkkk?" (bkz: oh be) beni bana sor 27.11.2007 18:28 ~ 18:30, EkşiS"



dürtlemek

f.
(öküzlere) deh demek, dürtmek, dürtüklemek.


"Yanındaki Yüksel'e döndü: 'Biz çalışmamıza bakalım,' dedi. 'O uyusun varsın, sen şu öküzleri dürtle, deh de.'.", İ F Ceylan, Bir Garip Adam, 2002, 73"



dürtmek | İğneyi kendine çuvaldızı başkasına dürt'. Bir insan iyilik yapmalı kötü şeylerden uzak kalmalı ki, tavsiyeleri yer tutsun., | HBurkay, 45 | 2. Yeni. bilişim sosyal paylaşım sitelerinde arkadaşına ileti göndermek. 13.11.2010

f.






Dürtü aleti | Hayvanlarsa onu çiftçinin elinde yeni bir dürtü aleti sanmışlar ve de ona göre davranmışlar hızlarını artırarak., | N Sökmen, Hayalonya, 11

a.






dürtük | dürt+ük. | 1. Fr. Lancée TıpTS 2. Fr. Piqueté TıpTS 3. Fr. Elancement TıpTS 4. Çopurluk, çaparlık TS 5. | Bütün gece dürtük atıp duruyor diye! Çocuklar da dedelerinin yanındaymış, biz babamızla bir sofrada yemek yiyemiyoruz diye! Yuvası da yıkıldı adamcağızın! Yazık oldu! Adı bile değişmiş zaten, dürtük Osman'a çıkmış bizim oralarda... H Koyunoğlu, Dilşo ile Dilşe, 1976, 129 | 200 Şeytandan bir dürtük seni dürtüklediğinde, Allah'a sığın. Çünkü O, her şeyi işitir, her şeyi bilir. 201. Korunup sakınanlar, kendilerine şeytandan bir görüntü/dürtü gelip dokunduğunda, hemen Allah'ı hatırlarlar. İşte o anda görülmesi gerekeni görürler., Y N Öztürk, Türkçe Kuran, 7 Araf, İslam Kotob ? ? | Bıçak dürtük gibi oluyor, dedi. Öldürücü, dedi. Ben gidiyorum eve, sen işine bak, sen çalış, karıncaya pay etme yiyeceğimizi. Bin yılın bir başı, dedi, kendi malımızda kendimiz için çalışıyoruz., | Yaşar Kemal, 1967, Bütün hikâyeler Teneke, Sarı sıcak, ve ötekiler, 91 | Emiceme bir dürtük daha vurdum. Emicem, –Altmışbin bir liraya bende... dedi. Hemen biri, –Yetmişbin! diye yapıştırdı. –Hadi emice, dayan emice... diye zorladımsa da emicemde ses, soluk yok ve de rengi kül gibi olmuş., | A Nesin, Tatlı Betüş, 2019, 210

a.


fr.



Dürtüklenmek | Objeler arasındaki alakaları sadece benzeyiş münasebetlerine irca eden ve iptidai heyecan dürtüklenmelerini konkre hayallerle sembolleştiren bir teşbih ve istiare sanatı büyük bir cehde muhtaç olmadı; Nedim, kirpikler arasındaki kavgada bakışın sulh için araya girdiğini bir beyit halinde söylerken ancak bir benzeyiş münasebeti üstünde kalmış, büyük bir zihni cehdin varabileceği mana âlemine çıkamamıştı., | P Safa, | İşkembe-i Kübra Edebiyatı, | 103 M Reşit

f.






Dürtükleyici | Yastığın yuvarlak köşeleri ten sıcaklığında, garip ve dürtükleyici bir şeyler hayal ettirirdi ona hep., | H Yavuz, Toarmina, 63

s.






dürtüsel (çocuk, insan) | Dürtüsellikle hareket eden çocuk/kimse. 6.9.2009 | http://www.genelsaglik.tk/tag/durtusel-bozukluk/ a psk. uyaran dürtüseller (çocuklar). 17.04.2011

s.






dürtüsellik –ği | impulsivity Bir işin sonunun nereye varacağını düşünmeden harekete geçme olarak tanımlanabilir. Sabırsızlık, sırasını beklemekte güçlük çekmek, yönlendirmeleri dinlememek, kuralları sevmemezlik, kurallara ve otoriteye karşı gelmek en belirgin belirtileridir (bkz: anarşist). Düşünceleriyle hareket etmeyi sever ve tercih ederler. Birden öfkelenirler, tehlike ve macerayı severler, riskli hareketleri severler. Bu tür davranışlar genellikle ergen kişinin sosyal uyumunu bozar. (diazepam 10.11.2007) İTÜ S | Daha üst düzeylerin gelişmiş evrelerinde, yönlendirme işlevi, dürtüsellikten ve içgüdüsellikten çıkar, ussallığın denetimine ve güdümüne girer., | M Coşturoğlu, Toplumsal çözülme: (toplumsal patoloji), 1992, 239

a.


ing.



dürtüşlemek | Derviş Musa, nefesin başlangıcında bir şey anlamamış, akşamdanberi derviş Kazımdan gizli, köşe bucakta demlenen titiz ve asabi çoban derviş 'Şaşar Hilmi öksüzüne' sözünü duyunca: -Bre ne söyler bu Münir baba? diye Derviş Kazımın kolunu dürtüşlemiş, Derviş Kazım da: -Dur bakalım, acele etme Musa..., | R Yağız, Bektaşiliğin içyüzü dede baba: 26, | İkdam G, 14.4.1940, 4

f.






dürtüşmek | nsz. –le | 1. birbirini dürtmek. 2. birbirine karşı silah kullanmak. | fındık dalları dürtüşür güler / ürkek ürkek bakar zeytinler, | Y Miraç, 1981, 51

f.






dürtüvermek

b.f.
dürtmek. (kibarca)

tr.
"Konuşmuyor artık. 'Beni Kaizerdama gelince dürtüver' diyor Birsen'e.", A Özakın, KB, 70"



dürtüvermek | Konuşmuyor artık. 'Beni Kaizerdam'a gelince dürtüver' diyor Birsen'e., | A Özakın, KB, 70

bf.






dürübaşı | kumaş, elbise yapılır ve oğlana kız buna verilir. 25.1.2018 Konya, Kütahya, A Savaş, M E Kalıpçı

a.






dürülmek | Süzülmüş ince çevrelerden / Ak sürahilere doldurulmuş, / Adımın, yürüyüşün, duruşun / Bu defterlerde dürülmüş., | Mehmed kemal, Ferhat, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 144

f.






dürülü | dürülmüş. | Kübra ile anasının yatakları kenarda dürülü duruyor ve üzerlerini her zamanki gibi bir kilim örtüyordu., | Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf, 139 | Biri elinde dürülü katlı olarak tuttuğu bayrakla geliyor., | Tez, TTE, 76

s.






dürülüvermek

b.f.
birdenbire bükülmek.

tr.
"Çöktü tetiğe. Kurşunu yiyen köpek, çarpılmış gibi karnının üstüne dürülüverdi. İniltiler, mızıklanmalar çıkara çıkara öldü.", O Şahin, Bütün Öyküleri II, 90"



dürüm

a.
"dürüm s. Pli,: kıvrım m. a plusieurs plis: birkaç kıvrımı var. dürümü bozulmamış tont neuf, en parlant d'une robe, d'une etoffe etc : yepyeni, bir elbiseden, bir kumaştan vs. bahsetmişken. Biçiminde karşılanmıştır.", Ş Sami, Kamus-ı Fransevi s. 586"

tr. dür-ü-m



dürümcü

a.
dürüm yapan. dürüm yapıp satan.


"Dürümcü Baba Sokağı", Zburnu, 3.3.2024+"



dürüstçe | doğru olarak, yanlışsız | Ben artık oraya kadar dürüstçe okumağa başladım. Ezberlemiş idim., | MNaci/OSevim, 48/190 | Ölüler ve esirler üzerindeki malları aldık. Aramızda dürüstçe paylaştık., | CEmiroğlu, Gökbayrak, 175

z.




TDK-



dürüstlük –ğü | düzgünlük. | Parçaları okudukça dildeki pürüzsüzlük, nazımdaki dürüstlük, nihayet derin elemlerin vuzuhla duyuluşu ve tahlil edilişi hayretimi artırıyor ve bazı parçalarda bu hayret hayranlık derecesine yükseliyordu., | Köstekçi/ Gövsa, 4

a.






dürüşmek / dürişmek | Çalışmak, ikdam etmek, sebat etmek, say etmek. | 290 Gerek âbdest ki namâza yaraya / Ve hem namâz gerek Hakk'a yaraya / 291. Namâz kılmaklığa düriş i mukbil / Ki olasın Tanrı rahmetine kâbil., | M E Coşan, Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî, 2013, ?

f.






dürzü | Şimdi bazı dürzüler istiyor diye bu ülkeyi terk etmem., | VKonak, H, 10.9.2016g | Hizmetlerine koşmazsam; 'Dürzü, hem kel, hem de hodul*' diye tefe koyarlar beni., | MYağmur, 64 | O anda zaten kan beynine sıçramış olan baba adayı, 'Yıkıl ülen dürzü, ne çocuğu, ne aldatması!' diye naralanır ve Kuburi'nin sırtına bir sumsuk aşk eder., | Cafcaf, Bahar2013/54, 16

a.






düsturlanmak | Jan Batist Seyin [Jean Baptiste Say] ve Rikardo'nun halefleriyle ilm-i iktisad gittikçe daha ziyade mücerred | abstrait bir seciye aldı. Bunlardan bazıları indinde ilm-i iktisad hendese davaları gibi düsturlanmış bilhassa beynelmilel mübadelelere, kârların ve gündeliklerin ve rantın mikdarını tesbite aid az mikdarda birtakım nazari kaziyelere müncer olmağa yüz tuttu., | Fizyokratlardan günümüze kadar iktisadi mezhebler tarihi, Şarl Rist, Şarl Jir, t e. Şükrü Kaya, C 2, İstanbul, 1927, 500 | ... de düsturlanmıştır: Elin tek, belin berk, dilin pek tut. Aşına, işine, eşine sahip ol. Ahiler'in terceman dedikleri manzum dualar, bir tâlibin Ahilik mesleğine ..., | C H Tarım, Tarihte Kırşehri-Gülşehri ve Babailer-Ahiler-Bektaşler, 1948, 73

f.






Düsturlaştırmak | Düstur haline koymak | Hangi milletin kanunları kendi ruhuna tevâfuk etmezse o kanunlar da daima ölüme mahkûm demek olur. İşte Alman mütefekkirleri bu ilmi mevkı'-i tatbîka vaz' ile kendi ruh ve dehâ-i millîlerini düstûrlaştırarak kanun şekline, hattâ bir hakk-ı âlî suretine ifrâğ ediyorlar., | Seyyid Bey, Hak nazariyesi,

f.






Düş gelmek bk. Duş/tuş gelmek: rastgelmek, karşılaşmak. | İzzetli hürmetli bilirim seni / Erin ere yolu düş gelir böyle / Kişi sevdiğini (hey dost) tenhada bulsa / Dostun dosta huyu (huyu) hoş gelir böyle, | Halk türküsü, Tokat/Zile-Sadık Doğanay








düş gezgini | Sonra, önceki misafirini yolculamadığını anımsadı. Sağa-sola bakındı, mahcubiyet içinde. Gittiğini fark edince birden kaybetti neşesini. 'Kimdi o? ' diye sordu, Otacı. 'Hiiiiç,' diye mırıldandı. 'Bir düş gezigini desek.'., | N A Gökduman, 110

a.






düş görücü | Nezval'den geriye kalan izleri yakalayabilmek için arkadaşlarına ve kendi kuşağının şairlerine tanıttığı kişiliğini anımsamak gerekir. Onu hiç de nedensiz olmayarak bir | düş görücü olarak kabul ediyorlardı., | F Soupault/Fatma Fişekçi, 16

s.






düş olmak –eTuş olmak: rastgelmek. Derde düşmek, derde uğramak. | Derman ararken derde düş oldum., | Halk türküsü, Turan Engin | –e deyim denk gelmek, nasip olmak | Çok cefa çekeceksin ama kıymetli bir aileye düş olacaksın., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 73

dey.






düş yiyici | hayal yiyici, hayalleri yok eden. | Bu sayıda bir çocuğun hayallerini kaybetmesine büyükler olarak nasıl izin verdiğimizden, kaybolan hayallerin de nasıl geri kazanıldığından bahsederken bunlara da Memed Osman'ın 2018de Ve Yayınevinden çıkan Düş yiyiciler Sirki romanı ile Garry Ross'un yönettiği Pleasantville romanı üzerinden değineceğim., | Betül Bayraktar, Mavi Yeşil, S 116, Mart-Nisan 2019,14

a.






düşbaz | Düşçü, hayalci. | Biraz çocuk, biraz anne, biraz deli... / Aşkın her hali, / Tutkulu, düşbaz, haylaz bir kadınım ben... / İncitmeyin beni..., | Can Yücel, Kadınım ben, ? , ? | Tutkulu, düşbaz , haylaz bir kadınım ben..., | T Tuğba Baş, | https://www.facebook.com/Mavi.Dusler.Sevgi.Sokagi/posts/676335232388455, 17.12.2013, 2.9.2014g

s.






düşbazlık -ğı | düşleri ben kırdım/düşbazlığıma inat oyunları ben bozdum, | NamıkKuyumcu., | KunduzD, ıı, 41

a.






düşbozumu | hayalkırıklığı | Ergenlik çağı, bunalımlar, özleyişler, yarın ülküsü, gelecekten beklentiler. Ama hepsi düşbozumuna uğruyordu galiba., | Sİleri, ZCumartesi, 16.6.2012

a.






düşcül BTS- | Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşcül şeydir ıhlamur., | CSüreya, OnüçGününMektupları, 15 (12.7.1972)

s.




bts-



düşerli 2022 her birimize düşerli olsun








düşes II | Sen ve ben, ikimiz; secde yüzlü sulardan yunup da geldikse elbet gözlerime düşen parmak uçları şaklatması düşeslerin ilmek tutkularını bütün silmeler gibi başımız toprakta alnımızı arıyor., | Ömer Say, 2010, 78

a.






düşeş I | düşeş atmak ADS++ | 1. Deyim Tavlada zarlar altı altı gelmek. 2. Mec. Umulmadık bir başarı kazanmak. | At düşeşi / al oyunu / Mehmet ağa zengin oldu hey / raif bey mebus oldu hey / suphinin kayınpederi umum müdür / hakkıyı bilirsin hakkıyı / şimdi bizi görmemezlikten geliyor / sen ne oldun bakalım adam bozması / ben mi / ben beş kapıya gele atıyorum / hey, | T Pamir, (1956) 1957, 37

mec.






düşevi | Kafa, zihin*. | Selamlarım seni duyguların mavi kasırgası / tutkulu duyguların mavi kasırgası düşevi / Kızıl atını doru atını / ta doğduklarından bu yana eğitmeyi kimse beceremedi / Selamlarım seni duyguların mavi kasırgası., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 59 | Düşevleri allak bulamaç bir Kürt çocuğu..., | Y Erdoğan, 44

a.






düşgörü | rüya görme* [Siya siyabend] | aşk, akıl ve can yolculuğuna, özgürleştirici hisler ve düşgörüler sızdırmaya devam ediyorlar., | H Töre, T, 4.9.2013

a.






Düşgücü | Ne denli açık, anlaşılır olursa olsun bir şiir, ancak onu okuyanda yansımasıyla | şiir olur, yani ona, sizdeki düşgücünün yardımı gerekir, bu katkı ona | şiirlik verir., | A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 15

a.






düşgün

s. /a.


tr. düş-gün
"Masamda düşgün ve ölgün bekleş", Soner Koca, Yolcu, Vaveyla, S 4, 10"



Düşgün | Masamda düşgün ve ölgün bekleş, | Soner Koca, Yolcu, Vaveyla, S 4, 10

s.






düşkıran | Kemal ÖZER (Sayı 983, Ağustos 1989) | düşkıran bir türkiye'ydi isteği / nostaljistler onun armağanıdır / paşa paşa takıldılar kuyruğa, ama | o şimdi asker bile değil, | E Ercan, Varlık Şiirleri antolojisi, 1993, 254

s.






Düşkurucu | Ergin'in ona hep | Sen soylu bir düşkurucusun demesi bundandı., | H Yavuz, Toarmina, 62

s.






düşkünleşme | Kelimenin asillik kazanması veya düşkünleşmesi Dilde birtakım kelimeler bayağılaşıp düşgünleşir, birtakımı da asillik kazanabilir; bu oluş ya benzetme veya eğreti alma yoliyle başlar; (kaltak) ve (kıç) gibi., | B Atalay, Türkçede kelime yapma yolları, 1946, 67

a.






düşkünleşmek / düşgünleşmek | 1. Anlam kötüleşmesine uğramak. | Kelimenin asillik kazanması veya düşkünleşmesi Dilde birtakım kelimeler bayağılaşıp düşgünleşir, birtakımı da asillik kazanabilir; bu oluş ya benzetme veya eğreti alma yoliyle başlar; (kaltak) ve (kıç) gibi., | B Atalay, Türkçede kelime yapma yolları, 1946, 67

f.






düşkünleşmek a.








Düşleğen | fesleğenin çağrıştırmasıyla. Çok düş kuran kimse. | Düşleğen Kokusu, | Atilla Güler, 2007 (şiir kitabı adı)

s.






düşlem

a.
hayal.

tr. düş-lem
"Bir düş içindeyim soyutlanmış her benden / Ardarda düşen zemherileri hızır erinçleriyle / Biten yemişi yekinen güneşiyle bu evren / Henüz bir istem henüz bir düşlem / İstem varsa var eriş, düşlem varsa var oluş / Ayılıyorum, arınmış erinçlenmiş bu düşlemden", Y Pazarkaya, Sen Dolayları, İstanbul 1983, 25"



düşlenim yeni. Tahayyül. | Ateist olmaq qorxulardan qurtularaq özgürc? v? qorxusuz yaşaya bilm? düşl?nimidir., | G. Gencalp, 30.9.10 blogundan








düşlenmek

f.
1. düş görmek. 2. düşlemek.


"Yine baştan bu hevâ vü hevese düşlenelüm.", Hengamî"



Düşlenmek | 1. Düş görmek 2.düşlemek | Yine baştan bu hevâ vü hevese düşlenelüm., | Hengami, 52

f.






düşlü | düşü olan | (AG) Bunlarda güdülen amaç düşten öteye gidemeyecek imgeler yaratmaktan ziyade, gerek düşlü düşsüz yönelmeleri gerek eylem yönelmelerini saptırmak ve oyalamak. Bunu kitaplara dayanarak söylemiyorum. 1950 düşlerini iyice izledim ve ..., | ODTÜ Mimarlık Fakültesi D, 1977, C 3-4, 284 | | Trump Art Gallery, 31 Temmuza kadar Aylin Örücü'nün 'Düşlü Geçmiş Zaman' adlı kişisel sergisine ev sahipliği* yapıyor., | YŞPazar, 14.7.2019, 2

s.






düşman ceza hukuku | Artık duymaktan bıktığımız terimlerle söylersek 'düşman ceza hukuku'mükemmelen uygulanmakta. Siyasi iktidarın tasfiye edilmesine karar verdiği siyasi ve toplumsal aktörler yargı organlarınca 'hukuk'kullanılarak içeri atılmakta ya da en hafifinden adli kontrol tedbirleriyle pasifleştirilmekte., | Kemal Göktaş, 5.12.2018, | http://www.diken.com.tr/demirtas-ve-gezi-davalari-iktidar-en-onemli-dayanaginin-cokusunu-hazirliyor/, 10.12.2018

a.






düşmancıl | Durkheim, Comte'ça öngörülen insancıl ilerlemeyi modern kişinin | düşmancıl yönelimleri ve ayrı türdenliğine karşın ortaya çıkabilmiş olan, kollektif bir birimin ürünü gibi kabul etmiştir. Ne varki bu olumsuz koşullar altında sözkonusu kollektif birimin ancak bir dışsal düzen tarafından ..., Seminer, 1983, S 2-3, 136 | Siyonist Varlık ve Düşmancıl Politikalarını Eleştirmesi Ardından CNN Spiker Clancy'i İşten Attı, 20/01/2015, | https://sana.sy/tr/? p=21314 |








düşmanlaşmak | Belki de, 'Mavi Marmara' üzerinden Hamas'a sahip çıkmak suretiyle, 'İsrail'le düşmanlaşmak' vesilesiyledir., | N. Çınar, T, 21.06.2010

f.






düşmanlaştırıcı | Kaldı ki, başta Başbakan olmak üzere, hükümet ve AKP temsilcilerinin düşmanlaştırıcı uslubu ve olur olmaz tezahür eden 'nefret söylemi' de, yargıyı bu uygulamalar için teşvik ediyor., | MSancar, T, 19.10.2011

s.






düşmanlaştırma | Devletin siyasi cinayetler geleneği, devletin bir kısım vatandaşını düşmanlaştırma geleneği devam ediyor, | FethiyeÇetin? YÇongar, T, 18.1.2012

a.






düşmanlı | Onun için diyorum, olsun çarşı /Yine böyle büyülü ve düşmanlı, / Gözlerimiz ateşin kenarında / Harfler düşürsün karanlığa., | HGKaya, KalaycılarÇarşısı, Ocak2005, BiriD, S 1, 7

s.






düşmanlık -ğı | Düşmanlık da aşk gibidir insanın gözünü kör eder bazen! 4.9.2018 ++

a.






düşmansız | ...düşmansız bir adam mutasavver olmayıp, herkesin düşmanı olduğu gibi ..., | Şeyh Said Davası İstiklal Mahkemesi T, 479

s.






düşmek | 1. (yüz) asılmak, ekşimek. | Hükümetin ABD'ye | izahat için bir heyet göndermesi, Clinton'la görüşen TÜSİAD'da | düşen yüzler ve ABD Yahudi lobisinin Türkiye'yi artık desteklemeyeceklerini açıklaması da, işlerin tuzu biberi, sanırım. NÇınar, T, 21.06.2010 | 2. Kaybetmek, istediğine ulaşamamak. | Bu hemen hemen ilk teşebbüsüm olduğu halde namuslu bir iş bulmaktan ümidimi kesiyor, dünyayı hırsızlar, hilekarlar, zalimlerle dolu sanıyordum. Acaba bütün isyanlarıma rağmen bir gün düşecek miydim? , | Güntekin, Damga, 70 | 3. –e | Evlenmek. | Bir gün bana a benim safoğlum, şu fani dünyada şöyle dini bütün Müslüman bir kıza düşsen de sana mukayyet olsa, demişti., | H Aycın, Esrarname, 107 | omuzları düşmeküzülmek, moralsiz olmak. | Hatice Ablanın omuzları düşmüş, arkam sıra eve döndü., | ÖFToprak, 1979,78 | düşmez kalkmaz bir Allah kalıp söz. | Baba ise, düzen değiştirmeyi düşleyenlerin bu düzenin tuzağına düşüşlerini görür gibi olup keyifleniyordu. İçinden: 'Düşmez kalkmaz bir Allah, bir de Baba' diye söylendi., | N Güreli, SO, 93

dey.f.






Düşmeyegörmek | Fakat bir kere bir dert anlayan düşmeyegörsün önlerine / Ve bir kere vakt erişip / | Gayrık yeter!... / demesinler., | N Hikmet, Türk köylüsü, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 27

bf.






Düşmez kalkmaz bir AllahVeli, inanalı bir sesle: -Herhalde arzusuyla buraya gelmemiştir... Düşmez kalkmaz bir Allah!... dedi, | O Özdeş, Gecekondu Rüzgarı, 1960, 65 | Düşmez kalkmaz bir Allah, o da sonunda düşe düşe, bostan beygirliğine kadar düşmüş, | G Dayıoğlu, Yaşanmış 1, 62

dey.






düşmüşlük –ğü | Şimdi lizol, evet lizol, şimdi mikrop korkuları, şimdi yıpranmışlık, şimdi düşmüşlük. Yangın korkuları içinde geçiyor günlerim, tüm tahtalarım çıradır artık, gevrek ve kurumuş tahtalarım, tahta kaplamalarım, tahta balkonlarım, tahta çatım., | Z Selimoğlu, Soyunanlar, 1980, 44 | Allaha şükrettim fark ettiklerimden dolayı ve çoğu zaman, 'kendini yanlış anlama' tuzağına düşmüşlüğün iblise sektiren o kibir doğuran her İsmailimi yakaladım,-., | TBozkurt, rindan, 5.10.2014

a.






düşsel | Şöyle bir ses çıkıyor düşsel Feridun Sait'in omurilik soğanından: 'DUMPTIFŞT!, | TKiremitçi, 2005, 101

s.






düşsüz | KAFDAĞI Bir uzak yankıda özlemin / Duyuların harıl harıl / Ve umut içinde düşüncelerin / Beklersin / Ararsın / Bir ılık renk gözlerinde / Kulakların dolusu bir canlı türkü / Bulamazsın / Düşsüz uykuların olur / Anısız sevilerin / Küfredersin yıldızına yüzyıllar boyu / Duyuramazsın..., | Yaşar Nabi, Yeni şiirler, 1949, 67 | Artık okul öğrencileri düşsüz bir uykuya dalmıştır. Memurlar karılarıyla koyun koyunadır. Emekliler en önemli mevkilerinin hülyasındadır, uykularında iş güç sahiplerine sert sert bağırırlar., | Oktay Akbal, Garipler Sokağı, 1950, 8 | Artık günler sevimsiz geceler düşsüz değil, | İlhan Geçer, 1986, 69 | Ki önünde sonunda düşsüz bir kar ülkesidir bu devr-i hüzün / ve 'insan yalnızlıktır.', | Haydar Oğur, 1994, 8

s.






düşsüzleştirilme | BTS- | ŞİİRİNİ ARAYAN HAYATTAKİ İNSAN HALLERİ 1) Düşsüzleşme/düşsüzleştirilme hâli:- Bizden önceki karşı koyuşları hazırlayan imgesel olanaklar, şiirden gelmedi mi? - Önce kelâm vardı'yı kutsal kitaplar söylemedi mi? - Bize dair olana geldiğimizde; 'gülün gül ile tartılacağı' gelecek sezgisinden, 'herkesten yeteneğine, herkese gereksinimine göre'yi Cabet'ten başlayarak ütopik sosyalistler söylemedi mi? 'Nasıl Yapmalı'yı öncelikle edebiyat sormadı mı? , | Ahmet Telli, Mülkiyeliler Birliği e-Bülten, Oca Şub Mar 2016, S 1, 47

f.




bts-



düşsüzlük –ğü | BTS+ düşsüz olma hali. | bir yanı güzel günle, düşsüzlük arasında / düşün! düşsüzleştirilmiş bir ilayda., | Tuğrul Keskin, KunduzD, ıı, 32

a.




bts+



düştanbul | İstanbul için düşlenmiş adlardan biri. | DÜŞTANBUL Siz kainatın etrafınızda dönmesini istiyorsunuz. Düşünmüyorsunuz ki hayat sizi mahrekinin dışına atmış. Hayat kimsenin etrafında dönmez, herkesle beraber yürür., S Erözçelik, 1991, 11

a.






düştürmek | Kanlı yaşlar saçtıran / Halkalayıp düştüren / Cezbeleyip coşturan / Allah Muhammed ya hu., | Borlu Kemalî Baba, 53

f.






düşü düşüvermek | Çalışırken Zehra ile Sakinenin başları önlerine düşü düşüveriyordu., Naciye Poyraz, 1979, 29

b.f.






düşük

s.
alçak.


"Dikkat düşük köprü!", 2019+ (Trafik levhası)"



düşük | alçak. | Dikkat düşük köprü, | 6.2.2022

s.






düşüm | Düşme. | Uzindar, Uzindur, Vitzundur şekillerinde ilk hecede l düşümü vardır., | Y Gedikli, Yom, 23, 2011

a.






düşün | Fikir. | Böyle düşünüp durdukça, git git öylesine ısındı, öylesine benimsedi ki bir kuzusu olması düşününü..., | DCeyhun, 136

a.






düşüncedaşlık -ğı

a.



"... sıraları, gündüzleri ordu tatbikatı ve manevraları tenkidlerine, akşamları da düşüncedaşlık, ülküdaşlık ettiği arkadaşlariyle Olimpos'taki, Yonyo'daki masa başı sohbetlerine alışkanlığı demlerinden beri, hâttâ daha da önceleri ta İstanbul'da Harbiyedeki talebeliği zamanından beri sezmiş ve denemiş olacak ki konuşmaktan hoşlanıyordu... ", Türk Dili, 1957, C 6, 131"



düşüncesizleştirme | Darbe mi dediiz? !! Kim kime... nerde? ... Oysa, insansızlaştırma, düşüncesizleştirmedir asıl darbe. Sanırım olan da bu!, | MAÖner, 22.7.2016 genchukukcular

a.






düşüncesizlik –ği | Ama bu 15 dakika ben ne çektim!... Arkadaşlardan ne sözler işittim!... Hele, çok iyi hatırlıyorum, Refet (izcilerin oymak beyi olduğu için Yüzbaşı derdik, şimdi Hariciyeye geçtiğinden, çoktandır göremiyorum) | Çocuğa birşey olursa , sebebi sensin! demişti. Evet bendim. Yine bir düşüncesizlik etmiştim. Ben adam olmıyacaktım!..., Z O Saba, EK, 1953, 88 | Başkan da bu düşüncesizliğin ardına gizlendi ve kıyı yağmacılarına karşı sözüm ona yasal yollara başvurdu., | NGüreli, 49

a.






düşündeş

a.
aynı düşüncede olan kimseler.

tr. düş-ün-deş
"düşündeş hemfikir", Y N Nayır, Kılavuz, 1961, 111 | Aynı düşüncede, aynı inançta olan, aynı düşünceyi savunanlardan her biri | düşündeş, fikirdeş Betül Zeyrek"



Düşünedurmak | devamlı surette fikre dalmak. | Düşünedurun siz, /Elli yıl düşünedurun, / Bambu kıymığı koydum, ipince, upuzun. / bir çavuş çakıyordu tırnak aralarına, / Yüzbaşı haykırıyordu., | VK, 45 | Efendimiz, tıkıldığı karanık nezarethanede düşünedursun, sabaha karşı fezleke, ertesi akşam da iddianame hazırdı bile., | İOAnar, GK, 179

bf.






Düşünekalmak | Sekiz, bir süre olduğu yerde düşünekaldı. Benliği alt üst olmuştu. Neden sonra, karmakarışık duygulardan sıyrılıp çevresine bakındı. / Ulusları için doygu istemeye gelen başkanlar, bir süre düşüne kaldılar. (sic), | Dayıoğlu, 1987, 27/42

bf.






düşünen | Türkiye'de Cumhuriyet döneminin başlarında çeşitli düzeylerde bilgi ve beceri sahibi olanların yazan, çizen, düşünenlerin adı zaten 'Kemalist aydın'dı ve asli görevleri rejime hizmet etmekti., | Tİskit, T, 21.10.2012

s.






düşünmesiz | Genç kız aldığı kitabı göğsünde tutuyordu. Düşünmesiz. Bilebilir miydi ki Aslı Karaca, bu dost ellerde, başını sımsıcak bir yüreğe dayamışça, ne kadar mutlu., | Serhat Kestel, Üçüncü Ses, 1976, 49

s.






Düşünsellik -ği | Düşünselliği bırakmak, karanlığı yararak sahildeki ışıklara doğru uçmak, uçmak... Ne güzel şeydi bu!, | R Bach, Martı, 21

a.






düşünü | Yeni yeni belliyorum bazı düşünüleri., | SevimBurak, Pencere, 1962

a.






düşünücü

s.
düşünen. kaygı duyan. düşünmeyi alışkanlık haline getiren kimse. | danişmend: düşünücü . Dü . üşünmeyi seven kimse . Düşünceli , dalgın .

düşün-ü-cü
"ÇOCUKLARIMIZA NEŞÎDELER Gayet açık Türkçe ile ve parmak hesabı üzerine yazılmış çocuk şiirleridir. Kitapçı dükkânının önünden geçen her düşünücü bir baba, bir ana, yığın yığın duran kitaplara bakıp | "Ah, çocuğumun eline verecek bir kitap bulsam da alsam!.." diyor. Böyle babalara şiddetle ve samimiyetle tavsiye ederiz.Darülmuallimîn Numune ve Tatbikat Mektebi muallimlerinden Ali Ulvi beyin Çocuklarımıza Neşîdeler nam eserini evlatlarına okutsunlar. Bu eserden çocuklar kadar analar, hemşireler, ağabeyler de istifade eder.", Talebe defteri, Y 1, S 6, 1331, 1 Ağustos 1329 [14 Ağustos 1913]"



düşünücü

s.
düşünür, mütefekkir.


"Bu böyledir de, en büyük yazıcıların her hangi bir kitabı pek gözel yüz kuruşa alınır ve bu büyük düşünücü ile baş başa on gün, yirmi gün, bir ay oturup konuşabilirsin.", H Â Yücel, Pazartesi Konuşmaları, 1937, C 1, 106"



Düşünücü | düşünür, mütefekkir | Bu böyledir de, en büyük yazıcıların her hangi bir kitabı pek gözel yüz kuruşa alınır ve bu büyük düşünücü ile baş başa on gün, yirmi gün, bir ay oturup konuşabilirsin., | H Â yücel, Pazartesi konuşmaları, 1937, C 1, 106

a.






düşünük –ğü | Bi düşünüklü, bi dertli...» daha vardı o sıralar. Derdi düşünüğü oğlu üzerineydi onun da. Anşa adının | sevdalıya çıkmadan önce, | Bu oğlanda bi hal var. diye düşünüp duruyordu Hanife Kadın., | Yusuf Ateş, Kıram kıyım kıtlık, 1976, 140

a.






düşünüklü | Buna mukabil, memleket halkının müşterek akıl ve izanının ifadesi olarak ölçülü ve düşünüklü bir surette yazılan bir anayasa keyfi anlayışa müsaade etmez, muhtelif tefsirlere meydan bırakmaz. Böyle bir anayasa herkesin cebinde taşıyabileceği ve icabında açarak hak ve vazifelerini okuyup öğrenebileceği..., | A F Başgil, Hukukun ana mesele ve müesseseleri: konferanslar : siyasi ve ..., 2008, 21 | Bi düşünüklü, bi dertli...» daha vardı o sıralar. Derdi düşünüğü oğlu üzerineydi onun da. Anşa adının | sevdalıya çıkmadan önce, | Bu oğlanda bi hal var. diye düşünüp duruyordu Hanife Kadın., | Yusuf Ateş, Kırım kıyım kıtlık, 1976, 140 | ... mantık yolu. düşünmeksiz: Düşünülmemiş. düşünmeksizlik: Düşüncesizlik. düşünmesiz: Bk. düşünmeksiz. düşünüş: Bk. düşünük. düşünüşlü: Bk. düşünüklü. düşünük: Fikir, görüş, amaç. düşünüklü: 1) Düşünülmüş. 2) ..., | G A Gaidarzhi, Gagauz Türkçesinin sözlüğü, 1991, 87

s.






Düşünüm | fikrî, düşünüşle ilgili. | ... olmadığımız ya da olup olamaya- cağımız değildir, fakat salt seyretmede ( görü ya da düşünüm ) bu şeyi ne şekilde değerlendirdiğimizdir» (6). Estetik deneyimde nesnenin varlığıyla bağlı ya da sınırlandırılmış değilizdir., | Seminer, 1985, C 4-5, 254

a.






düşünümsel | Düşünmeyle işiyle ile ilgili. | Bunların en önemlilerinden biri ortaçağın bilimsel ve felsefi düşünceyi dinle uzlaştırıp bağdaştırmak gibi büyük çapta bir düşünümsel problemle karşı karşıya bulunmasıydı., | Beyrunî'ye armağan, 1974, 2 | Z Z Sadıkoğlu, 2023 | Bunların en önemlilerinden biri ortaçağın bilimsel ve felsefî düşünceyi dinle uzlaştırıp bağdaştırmak gibi büyük çapta bir düşünümsel problemle karşı karşıya bulunmasıydı., | Biruni, F Rosenthal, Beyruniye armağan, 1974, 2 | Düşünümsel sosyolojiye davet, | Pierre Bourdieu, Loic Wacquant/ Nazlı Ökten, | 1. Bs. 2021 | 12 Eylül 2010 referandumu temsiliyet anlamında sosyolojik olarak meşruiyet tartışmasını bitirmiş görünmektedir. Düşünümsel Modernlik olarak adlandırabileceğimiz bu durum karşısında muhalefet partilerinin | hayır başarısızlıklarını sürekli olarak bu meşruiyet tartışmalarına delil olarak göstermesi artık nafiledir., | APalabıyık, T, 19.9.2010 | Onları sessizce geçiştirmek, yani onları kendilerine ilişkin düşünümsel bir bilince varmadan, ne olduklarına bakmak için üstlerine eğilmeden gerçekleştirmek isteriz., | Satre, Yazarın Sorumluluğu'ndan çeviri, akt. M Sancar, T, 29.06.2011

s.






Düşünümsellik –ği | Aydın'ın bu hükme varmasına yol açan bir neden, sanırım, bu | yeni yazma biçimi için anahtar kavramlardan biri olarak beliren ve benim Türkçe karşılığını | Öz-düşünümsellik olarak verdiğim self-reflexivity kavramının ..., | Tayfun Atay, Bir Kongre tanıtım yazısı üzerine, Kebikeç, 1996, S 3, 84 | Giddens'da kullanıldığı anlamıyla düşünümsellik, bir kişi ya da kurumun kendi hakkında ürettiği düşüncelerin kurumun kişinin parçası haline gelme sürecidir., | R A Aslanoğlu, Kent, kimlik ve küreselleşme, 1998, 131 | Katıldığım toplantılarda kadınlar çeşitli toplumsal sorunlar etrafında olduğu gibi kavramsal tartışmalarda da sıradanlıktan uzak, bir yaşanmışlığın yanı sıra düşünümselliği de ortaya koyan sorularıyla erkek katılımcılara daha aktif ve ilgili göründüler bana., | C Aktaş, T, 23.3.2011

a.






düşünürcü | Ancak cıhar (4) atıp şeş (6) oynayan tavlacıya benzeyen bizim politikacılar, düşünürcüler, profesörcüler, her türlü çeşitli yazıcılar ve yazmanlar, | magrip (batı) derken | maşrıkı (doğuyu) gösterirler. Bu zevat gerçek politikacı, gerçek düşünür, gerçek profesör, gerçek yazar olamadıkları için, haslarından ayırmak amacıyla, böyle | cı, ci ekleri takıyorum sözcüklere. Çaresiz!, | Özdemirİnce, Hürriyet, 1.1.2010

a.






Düşünürgezer | Dahası, Balıkpazarı'ndaki Aynalı Pasaj'da kendimi bir flaneur, bir düşünürgezer gibi duyumsayabilmek adına, kaç kez, (evet, kaç kez!) boydan boya (yoksa bir aşağı bir yukarı mı? ), gidip geldiğimi de anlatabilirdim., | H Yavuz, Toarmina, 82








düşüregörmek | düşüregör şehâ hayr yerine / yerine düşmeyen hayrın yerine **

bf.






düşüreyazmak | Bir kılıç darbesiyle savurdu beni sağa / Düşüreyazdı canı çok korkunç bir tuzağa, | KenanErdoğan, 'Kurban', Hecetaşları, ely 2015, sa. 7

f.






düşürmek | iletmek, ulaştırmak, göndermek. | Reisicumhura kadar arzıhal düşürecem..., | OrhanKemal, Sarhoşlar, 20

f.






düşürülmüşlük –ğü | Seyyidhan Kömürcü'nün şiiri, çaresizliğe (çaresizlik durumuna düşürülmüşlüğe) başkaldıran bir şiir., | PBarışta, T, 18.3.2012

a.






düşürüm

a.
fiyatları düşürme.


darbe 1. vuruş 2. (askeri darbe ve hükümet darbeleri için) düşürüm / düşürüm damping | darbe Özleştirme Kılavuzu, 1978, 22/131



Düşürüm | düşürüm [ Fr., İng. dumping] [es. t. damping ] Bir malın, dış ülkelere içerdekinden daha düşük ederle (fiyatla) satılması., | İrfan Kızıklı, Gümrük terimleri sözlüğü, 1972, 17

a.


ing.



Düşürüvermek | Bir mühendisi, bir şairi, bir doktoru, hatta ismini ömrünüzde işitmediğiniz herhangi bir mesleğe mensup birini, hiç anlamadığınız bir işinden dolayı beğenir gibi olunuz. Derhal bütün faziletler sizindir: Hayırhahsınız, zekisiniz, sevimlisiniz, terbiyelisiniz; ilminize, irfanınıza hiç diyecek yok. Ağzınızdan düşürüverdiğiniz küçük ve mürai bir methe mukabil sırtınıza geçirilen mutantan altın hil'ati bir an içinde kaybetmek ve yağmur altında bir çıplak gülünçlüğe düşmek istemiyorsanız, sakın sözünüze en ufak bir kayd-ı ihtiyatînin gölgesini düşürmeyiniz., | Ahmet Haşim, Bize göre, 41 M Reşit | Eline aldığı demir parçasını burnuna uzatıp tutarak, bir süre koklar, herkesin, demirin cinsini, kokusundan anladığını sandığı bir anda, kokladığı demir parçasını burnunun denginden aşağı, sert zeminin üstüne usulca düşürüverirdi., | O Şahin, 1999, 65

bf.






düşüverenler | ol düşenler-düşüverenler / ol düşenler-acıverenler / kim gülünü baharın / ol düşenler-gülüverenler / kim sızısını yazın / ol düşenler-sızıverenler /kim düşünü güzün. / ol düş/ince / kim gizini sözün., S Erözçelik, 1991, 23

çoğ.a.






Düşüvermek | Aniden düşmek. | Demek, öğleden sonra, ısı birden düşüvermiş ki..., | DCeyhun, 97 | 1. Yüksekten birdenbire yere inmek. | Ben, buluttan gözlerime / Düşüveren bir damlayım., | C Irgat, Bulut, A Püsküllüoğlu, KKV, 1979, 104 | inerken düşüverirdi kaza ile bir oğlanın kucağına, | MG, 113 | Olayı ilk duyduğu zaman kim bilir nasıl donup kalmış, kuğu boynu omzunun üstüne düşüvermiş de gene de ağlayamamıştır., | S Şengil, 1983, 28 | Bir kestane ağacının genç yaprağının düşüverdiği çeşmenin suyundan., | Nezval, T Fişekçi, E Canberk, 87 | 2. Gelmek. | Geçende gazeteye uğradığımda Miyase İlknur'la sohbet ediyorduk. Miyase, | 2 Nisan Sabahattin Ali'nin öldürülüşünün 70. yılı, o gün bir yazı yazmak istiyorum deyince, aklıma düşüveren bu öyküyü anlattım ona., | Celal Üster, | http://www.kulturservisi.com/p/hucrede-bir-kuyucakli/, 02.04.2018 | 3. İnmek. | Daha geçen gün tansiyonu birden düşüvermemiş miydi? Bu konuyu ötelemiş, ertesi gün kendini iyi hissettiği için önemsememişti., | Kazancıoğlu, 45 | İşte birden düşüverdin / Bir çiçek daha düşmüş / Gibi çiçekler üstüne., | Osman Sarı, 75

bf.






düttürme | düt düt diye ünleyen düdük sesinden Düdük öttürme | İnadına, seçkinler meclisinin kırpık çimenlerini korumayı dünyanın en önemli meselesi gibi iş edinmiş bir üniformalının tüm düttürmelerine rağmen, oğlumla çimenlere basa basa yürümüştük o 'Cumhuriyet Bayramı'., | SÖney, T, 18.11.2011

a.






düüt /düt





"ses taklidi. tren düdüğü sesi. "... trenlerin düüt sesini... ", Öner Yağcı, Turnalar, 11"



Düüt | ses taklidi tiren düdüğü sesi | ...tirenlerin düüt sesini..., | Öner Yağcı, Turnalar, 11

a.






düve | ilk kez doğuran inek. A Remzi Pijli, 29.9.2016

a.






düven | Düven: Hasat edilen ekinlerin tanelerin, samanın birbirinden ayrılması için onları parçalamaya yarayan altı çakmak taşları döşenmiş ön tarafı kavisli yaklaşık iki metre boyunda elli santim eninde kalın iki adat tahtanın birleşmesiyle oluşturulur., | asicaldan, 3.3.2017 | Düven atının ağzı bağlanmaz! Atasözü. Devamlı çalışan, iş üreten kismseden, şeyden bakım esirgenmez.

a.






düymük atmak


düğüm atmak.


M E Kalıpçı, 26.4.2024, Kütahya



düz | doğru. ++

s.






Düz çizgisel / düzçizgisel | ... fakat ikinci, üçüncü ve dördüncü yazılarda gösterdiğimiz gibi düz çizgisel bir evrim değil, çok çizgisel evrim ve geçişler ve bu değişmelerin tipolojisidir bugünkü geldiğimiz noktada kavramlaştırıp kuramlaştırabildiğimiz., | B Akşit, Köy, kasaba, ve kentlerde toplumsal değişme: toplum, 1985, V

s.






düz dünyacı | dünyanın yuvarlak değil düz olduğuna inanan kimse. | Geri zekalı düz dünyacı kardeşlerim. Japon pır pır uçaklarla 1941'de bu iki nokta arasını nasıl uçtu merak ettiniz mi hiç? Bi anlatın da bilelim., Mehmet Aşık @maskimagess, 07.11.2024, X

a.






düz makinacı

a.



"Düz makinacı model makinacılar singerciler makastarlar dikişsiz... ", 23.04.2024+"



düz makinacı | Düz makinacı model makinacılar singerciler makastarlar dikişsiz

a.






düzanlatımlı | ...yazınsal dil yerine işlevselliği yüzünden düzanlatımlı bir dil seçerek yolunu ayıran popüler roman yazarları dokunulmazlık istiyor., | SGümüş, HRKitapSanat, 5.5.2017

s.






düzayak | Metonymy. | Milletvekilliği bedenen yapılan bir iş değil. TBMM binasında merdiven bile yok denecek kadar az, düzayak bir yer., | S Genç, T, 14.6.2011 | 2. | Düzayak ifâdeyle 'Aman, bizim oğlanlara kötü muâmele etmeyin!' demeye getiriyor., | Yatsız, KararG, 30.7.2016 | düz hakim | Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki başkanlık görevinden alınarak Bolu'ya düz hâkim olarak atanan Köksal Şengün, görevine henüz başlamadı., | 13.7.2011 basın | düz kontak | Kendi kendine kıldığın namazları 'kulhüvallah' ile düz kontak yapıp cemaate kıldırdığın namazlarda ağzını yaya yaya 'amenerresulü'yü okumanın sevimsiz bir kibir sayıldığı dinimize göre-., | R Rasim, T, 29.6.2012 | düz gitmekargo. Söğmek. | Az giderler, uz giderler TV seyircisine düz giderler ve Medrado Sirkinden kaçmış moruk bir aslana rastlarlar., | Fırt, Sayı 434, 3.7.1984, 14

dey.s.b.a.a.


ing.



düzcinsel

s.
karşı cinsi arzulayan.

tr. düz+ ar. cins + tr -el
"Düalist düşünce ise kültürün doğadan, insanların hayvanlardan, erkeklerin kadınlardan, güçlülerin zayıflardan, beyazların renklilerden, batılıların doğululardan, yerlilerin yabancılardan, düzcinsellerin eşcinsellerden "daha iyi ve makbul" olduğu fikrini varsayar."
Necla Akdeniz, Kuir edebiyat nedir?, Parşömen edebiyat, 14.11.2023



düzdeğişmece | Çevirmen ve yazar Kaya Genç'in Radikal Kitap'ın 537. sayısında Elif Batuman'ın 'Ecinniler' kitabını zarif bir şekilde tanıtmasına sevindim; ama kitabın çevirisi için açtığı parantez, yeteneğine saygı duyduğum birinden gelince beni üzdü. Birincisi, 'metonymy' karşılığında 'düzdeğişmece' kullanmanın | okurun iştahını kaçırabileceğini söylüyor Genç ('metaphor' karşılığında 'eğretileme'ye itiraz etmiyor). Tahsin Yücel'den Enis Batur'a dille uğraşan çok sayıda kimsenin iştahla kullandığı bir sözcüğün bunu nasıl yapacağını anlayamadım., | SabriGürses, RKitap, 8.7.2011

a.






düzeltici savaş | Daha çok marksist iktisat terminolojisinde kullanılan | düzeltici savaşın (Rosa Luxemburg'dan günümüze gelen teknik terim) ne olduğunu anlamak için aşırı gerginliklerle sistemin krizi arasındaki bağlantıya bakmak gerekir. Krizin esas nedeni üretilmiş malların satın alınamaması ve eksik tüketim kıskacına takılınması ise bu üretim fazlasının kapitalist sistemin devam edebilmesi için mutlaka tüketilmesi gerekir. O zaman da yatırıma dönüştürülemeyen satın alınamayan mal fazlasının savaş konjonktürü içinde yakılması gündeme gelecektir. Çünkü bu sayede sermayenin yeni teknolojilere kavuşturulması, askeri silah teknolojisinden yeni üretim tekniklerine ulaşılması, modası geçmiş üretim tekniklerinin yakılıp, yerine modern teknolojilerin, modern kurumların inşası sağlanır. kapitalizm düzgün bir çizgi olarak ilerleyen bir sistem değildir. Genişleyen, krize giren, yıkan, yıktıktan sonra yeniden yapan, Joseph Schumpeter'in | yaratıcı yıkımlar diye adlandırdığı bir büyüme modeli içinde dalgalar halinde büyük değişimlerin seyrettiği vahşi bir sistemdir., | dunyanin butun sabahlari, 25.4.2013, EkşiS, 27.11.2015g (21.2.2009, totenlade, EkşiS)

a.






düzeltim | AKP hükümeti 2002'de iktidara geldi. AB'ye adaylık sürecinde alışılmadık bir dil kullandı, demokratikleşme doğrultusunda bazı değişim/düzeltim taleplerinin sahiplenicisi oldu., | HSunat, T, 23.09.09, 14 | Renk düzeltimi | color correction. | [V]e bunun için de sözüm ona eskiyi hatırlatacak bir renk düzeltimi (color correction) uygulanmış., | Telesiyej, T, 9.2.2012

b.a.a.


ing.



düzeltmek | yapmak, inşa etmek. | Günün birisinde bir gemi düzelterek Sinan Bey'i, Mahperiyi, bunların gayeleri doğru İstanbula çıkarmaktı.(sic), | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 116 2. tertip etmek, tanzim etmek | Zafer Beyin babası da bu haberi alır almaz Tebrizden ordu düzeltti., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 129 | Bunun yanına kırk elli asker alarak o zamanın şartlarına göre atla, deveyle veyahut katır ile bir yük düzelttiler., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 175

f.






Düzen vermek –e | Şu sazıma bir düzen ver / Teller de murâdın alsın. / Gel beni bir tenhada bul, / Diller de muradın alsın., | Ali İzzet Özkan

bf.






düzen vermek (saza)


akort etmek.


"Yine fırtınalar koptu içimde / Sazıma düzen verip / Şiirler diyeceğim... ", Ş Belli, 1962, 50"



düzenbazlık –ğı | Arkadaşlar önce şunu bilmenizi isterim ki hırsızlık kötü şeydir. Ahlaksızlıktır, düzenbazlıktır., | İpşiroğlu, 85

a.






düzenekli | düzeneği olan. | Sultan 1590'da hediye olarak bir | hohe Thurm-Uhr mit Singwerl<7° [ötme düzenekli, yüksek bir kule saati] aldı; ortaçağlarda İslam ve Bizans hükümdarlarını eğlendiren, öten kuşlu otomatlardan biriydi bu herhalde., | Otto Kurz, Sultan İçin Bir Saat, Yakındoğuda Avrupa Saat ve Saatçileri, 1975, 37 | Yaş düzeylerine göre oluşturulan bu oyuncaklar arasında, bilgisayar düzenekli robotlar, oda içinde dönüp duran uydular vardı., | Dayıoğlu, 1987, 11 | ...düzenekli uyuşturucu zulası, | TV, 9.10.2022

s.






düzengeç | Düzenleyici. bk. ışık düzengecini açma BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü 1981 (BTSte açma karşılıklarından biri 9.7.2017)

a.






düzenlemeci | Besteci, söz yazarı, düzenlemeci ve vurmalı çalgılar ustası Yinon Muallemin yeni albümü Nefes, Kaf Müzik etiketiyle yayınlandı., | T, 9.8.2011

s.






düzenleyimsel | Evet, dilimiz genel bir yıpranma, yıpratılma içinde ama bu sorunun sözel/düzenleyimsel (sentaks açısından) / sesel (fonetik) yaraları da | dilimizde tüy bite bite aşılacaktır kanısındayım., VarlıkD, 1997, S 1078-1083, 167 | Başka bir deyişle, a ve b mekânları arasındaki ilişki her birinin üçüncü bir mekâna olan ilişkisiyle tekrar tanımlanmıştır. Bu bir düzenleyimsel farklılıktır (Hillier,1996)., | E Şıkoğlu/H Arslan, Mekân dizim analizi yöntemi ve bunun coğrafi çalışmalarda kullanılabilirliği, Türk CoğrafyaD,65 (2015), 13 | Aşırma bu düzenleyimsel işlemlerin yıkılması ile başlayıp sıradanlaşmış 'yeni' bir yapıtın ortaya çıkarılmasına vardığından, bu düzenleyimsel işlemlerden yola çıkarak, yeni yapıt ile 'gerçek' yapıt arasındaki sayısal ölçü, öykünmenin oranı belirlenmelidir., | K Aktulum, Yazınsal aşırma, 2.8.2016, | http://www.gercekedebiyat.com/NewDetails.aspx? dataID=2206, 19.11.2018

s.






düzenleyimsel | Evet, dilimiz genel bir yıpranma, yıpratılma içinde ama bu sorunun sözel/düzenleyimsel (sentaks açısından)/ sesel (fonetik) yaraları da | dilimizde tüy bite bite aşılacaktır kanısındayım., VarlıkD, 1997, S 1078-1083, 167 | Başka bir deyişle, a ve b mekânları arasındaki ilişki her birinin üçüncü bir mekâna olan ilişkisiyle tekrar tanımlanmıştır. Bu bir düzenleyimsel farklılıktır (Hillier,1996)., | E Şıkoğlu/H Arslan, Mekân dizim analizi yöntemi ve bunun coğrafi çalışmalarda kullanılabilirliği, Türk CoğrafyaD, 65 (2015), 13 | Aşırma bu düzenleyimsel işlemlerin yıkılması ile başlayıp sıradanlaşmış 'yeni' bir yapıtın ortaya çıkarılmasına vardığından, bu düzenleyimsel işlemlerden yola çıkarak, yeni yapıt ile 'gerçek' yapıt arasındaki sayısal ölçü, öykünmenin oranı belirlenmelidir., | K Aktulum, Yazınsal aşırma, 2.8.2016, | http://www.gercekedebiyat.com/NewDetails.aspx? dataID=2206, 19.11.2018

s.






Düzenlice | Paul, doğumu 1893, düzenlice kurumuş, yelek, içeri çekilmiş mide, ipek kağıt gibi ince ince buruşmuş yüz..., | E Triolet, Gün doğarken, 1982, 41

z.






düzenlik -ği

a.
düzen.

tr. düzen-lik
"Erbab-ı dâvete eyleme benlik, / Benlik edenlere olmaz düzenlik. / Kemliğe iyilik et, eyleme kemlik / Eğri yolu kendine ihtiyar eyleme 47 | "Dost bağından gül dersem, / Her söze cevap versem, / Biraz benliğe girsem / Musâ kelim Tur'iyim.", San, Hicranî, 227"



düzenlik –ği | düzen. | Ya düş ise diyorum, kurduğum bunca şeyler, düzenliğim bozulur yıkılırım., | SevimBurak, Pencere, 1962

a.






Düzensiz göç | Belgesiz, kaçak ya da yasa dışı göç. | 4 ) Türkiye'de Düzensiz Göçün Tarihsel Arka planı A ) Giriş Bir önceki bölümde vurgulandığı gibi, Türkiye'ye yönelen uluslararası göçün ağırlıklı kısmı düzensiz göç olarak adlandırabileceğimiz sığınmacı ve kaçak göç hareketleridir., | A İçduygu, Yurtdışından gelenlerin nicelik ve niteliklerinin tespitinde ..., 2005, 54

a.






Düzensiz göçmen | bir ülkeden öbürüne belgesiz, kaçak ya da yasa dışı göçen kimse. | Düzensiz göçmen, ülkeye vize ile veya yasa dışı yollardan giren veya vize süresini aştığı halde ülkede kalmaya devam eden göçmendir., | S Dedeoğlu, ?Ç Ekiz Gökmen, Göç ve Sosyal Dışlanma, 2011, 17 | Türkiyede toplumsal hayatın giderek önemli bir parçası haline gelen göçmenler, Türkiyeye genellikle düzensiz göçmen olarak gelmekte ve geniş enformel sektörde kayıt dışı olarak çalışmaktadırlar. Hastabakıcılık, tezgâhtarlık veya temizlik işçiliği yaparak ailelerine destek olmak isteyen yabancı uyruklu kadınlar, Türkiyede genellikle | kötü kadın, | Nataşa muamelesi görmektedir. Oysa kadınlar tüm zorluklara rağmen ailelerine ekonomik destek sunabilmek, daha iyi bir gelecek kurabilmek için Türkiyeye geçici işlerde çalışmak amacıyla göçmektedirler., | S Dedeoğlu, ?Ç Ekiz Gökmen, Göç ve Sosyal Dışlanma, 2011, 17

b.a.






düzensizleşmek | Bu arada her geçen günle birlikte Topaçbaş'ın ayağı da yavaş yavaş oradan kesilmiş. Yani geliş ve gidişleri iyice düzensizleşmiş., | N Sökmen, Hayalonya, 18 | Daha sayabilirdi ancak sayamazdı da çünkü seneler içinde bu bulanık hatıralar o kadar düzensizleşmişlerdi ki onları teker teker hatırlamak istese de beceremiyor; gündelik olanın, aşk acısının, terk edilmişlik edebiyatının hoyrat rüzgarına çekiliyordu., | Kalben, Tuhaf D, S 6, Eyl 2017, 51

f.






düzgünlük -ğü

a.



"Yani emeklilerin kuyruğuna çare bulunamazsa devlet 'tek sıra' yapar... Sorun çözülmez ama en azından düzgün bir kuyruk olur... 'Düzgünlük' bizim için her şeyden önemlidir.", Yılmaz Erdoğan, Hijyenik aşklar, mart 2003, 31"



düzgünlük -ğü | Yani emeklilerin kuyruğuna çare bulunamazsa devlet 'tek sıra' yapar... Sorun çözülmez ama en azından düzgün bir kuyruk olur... 'Düzgünlük' bizim için her şeyden önemlidir. Yılmaz Erdoğan, Hijyenik aşklar, mart 2003, 31

a.






düzgüsüz sf. | Anormal nedir? 'Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgüsüz' diye açıklamış TDK., | BurcuAyaz, TKitap, Ocak2012








düzlek a./ | Aşağıköy yaz kış akan bir derenin kenarında, düzlek bir alanda kurulmuştu., | VSevim, 83-4

s.






Düzlemsel | Dolayısıyla, 'Taormina'da her şey düzlemsel olduğu ya da düzlemsellik a priori olduğu için, | A kutusu B kutusunun üzerine konulmuştur önermesi, bir çelişme oluşturuyordu., | H Yavuz, Toarmina, 18

s.






Düzlemsellik –ği | Dolayısıyla, 'Taormina'da her şey düzlemsel olduğu ya da düzlemsellik a priori olduğu için, | A kutusu B kutusunun üzerine konulmuştur önermesi, bir çelişme oluşturuyordu., | H Yavuz, Toarmina, 18

a.






düzlenmek | Hattâ hatırlar hatırlar, unutur, tekrar bulmağa çalışırım. Öyle gelir ki, okudukça kelimeler birbiriyle kaynaşıyor, oturuyor. Mısralar, şiirin bütünü düzlenip cilâlanıyor, yumuşuyor; lâstik gibi oluyor., C Külebi, EK, 1953, 142-143

f.






düzleştirici | (Bir) buhar silindirinin düzleştirici etkisini andıran taktiği, derin sezgi gücü, (ölçülü) diktatörlüğü ve kendisini izleyenlerin yardımı ile, (bütün çabaların) kıvılcımı olarak Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntılarından nispeten çağdaş bir devlet meydana getirdi., | Atatürk Araştırma Merkezi D, 1989, C 6, S 16, 86 | Sözkonusu yörelerin dışında bu arkaik durumun korunuş derecesi yöreden yöreye değişmektedir. Aşağıda ayrıntılı bir biçimde göreceğimiz gibi -y- sesinin hem darlaştırıcı hem de düzleştirici (...) // | 13 13 -y 'nin, önündeki ünlüye olan darlaştırıcı ve düzleştirici etkisinin Trabzon'un bir çok yöresinde büyük rol oynadığını görmekteyiz. Hatta eski fiil sınıflarının korunduğu -A - / - u- yörelerinde bile bu yöreye temelinde..., | M Ölmez, Türk dilleri Araştırmaları 1992, 23/27 | 2. Farklılıkları yok eden, yok sayan, eşitleyen. | Küçücük bir rozet ya da çıkartma Kemalizmin düzleştirici kültürel materyalleri olarak bu enlelektüel zahmeti izale etmiştir., S S Öğün, Türkiye Günlüğü, 1994, 34 | Yukarda kitle veya tüketim kültürünün düzleştirici yanına değinmiştim. Bu tip kültür, semboller, anlamlar ve ritüeller aracılığıyla genelde toplumsal kültürü düzleştirici şekilde çalışıyorsa, dinsel kültür bundan nasıl muaf olabilir ..., | A Y Sarıbay, Postmodernite, sivil toplum ve İslâm, 1994, 111 | Tam rekabet piyasasından monopolle karışık rekabet piyasasına geçildikçe konjonktürü düzleştirici sebepler de o nisbette ağırlık kazanmış oluyor denebilir. Ferdî teşebbüsün kâr maksimizasyonu, yeni bir sosyal sinif niteliğini taşıyan ..., | Refii Şükrü Suvla'ya Armağan, 1971, 499 | saç düzleştiricisi | elektrikle çalışan kadınların saçlarını ısıtmak veya hava basmak suretiyle düzleştiren bir alet.

s.a.






düzletmek | tesviye etmek. | Parkın Hıfzıssıhhaya bakan arka çimenliğine gelip elleriyle toprağı derin derin ağlaya ağlaya kazmaya başladı, hayali atını gömdü ve mezarı üstünde hoplayarak ayaklarıyla düzletti., | N Genç, isenç, 142

f.






düzleyici | Thomas Friedman, 'Dünya Düzdür' derken, dünyayı düzleştiren, yani küreselleşme sürecini başlatan on 'düzleyici'den bahseder., | MÇetin, T, 19.12.2011








düzlü | Benim sözüm çürük değil sağ gibi / Çürük sözler erir akar yağ gibi / Üzerinden kervan geçer dağ gibi / Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm., | Aşık Seyrani, ?

s.






düzlük | safha. | LGS'ye 1 aydan az kaldı Öğrenciler son düzlükte nelere dikkat etmeli? , CNN Türk, 01.06.2025

a.






Düzmece | Kul'a kul olur, bir efendi bulup sığınırsa, / Yalanları, düzmeceleri, ilim ve ideoloji sanırsa, | Ali Bozdağ, Üç Mevsim, 58

s.






düzmecelik –ği | eğer bu kitabın* kaydettiği nesep doğru olmak lâzımgelirse, ozaman Fatih'i Osmanlı tarihlerinin 'Düzmece' dedikleri şehzade Mustafa'nın torunu saymak ve bu Mustafa'ya izafe edilen 'düzmecelik'den dolayı Fatih'e dede ..., | F N Güntekin, Fransızca-türkçe: resimli büyük dil kılavuzu ...,1935, 2047

a.






düzmek

f.
dermek, koparıp destelemek.


"!Çok gezdim kırk altı seyahatımda / Ben Gümüşhaneyi gördüm gidirem / Möhöbbet besledim hakikatımda / Bağlardan gülleri düzdüm gidirem.", San, Hicranî, 110"



düzmek | Karanfil uzar gider, / Yaprağın düzer gider, / Yâr yolunu şaşırmış, / İnşallah bize gider., | G Altıntaş, Türkülerden Seçmeler, 14

f.






düztaban | O evcil ve biçimli taşlarımla / yanıma yönüme duvarlar dikti düztaban kulların, | Bünyamin K, 33

s.






düztabanlık –ğı | Yüz yıldır aynı düztabanlık içinde 'dön baba dön' habire kendini tekraralayan bu futbola Sayın Başbakan neden üstün başarı madalyası takıyor., | AFI, T, 3.4.2012

a.






düzüm

a.


tr. düz-ü-m
"Selvim senden uzun yok / Yaprağında düzüm yok / Gamalı da Zeybek vuruldu / Yar fidan boylum / Çakıcıya sözüm yok.", İzmirin Kavakları türküsü"



düzüm | Selvi senden uzun yok, / Yaprağında düzüm yok, / Kamalı da zeybek vuruldu, / Çakıcı'ya sözüm yok. ? , | G Altıntaş, Türkülerden Seçmeler, 43 | bir koşuğun bütünü, bk. Takım, katar BSTS/ Yazın Terimleri Sözlüğü,1974 2. Dizim, nazım Tarama Sözlüğü 1965 | Ezginin hayatı amillerinden olan düzüm güzel nisbetli zamanlardan müteşekkil takımlar ve tevalisi mânasına gelir bir tâbirdir. İkaı bu suretle tarif eden ve Türkçesi olmak üzere 'düzüm' diye kaydeyleyen doktor Suphi Ezgi Mathıs Lüsy'nin onu ..., M Z Pakalın, Osmanlı Tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü, 1946, C 2, 46 | Batı musikisinde 'NAZARİYAT' sözünden şunlar anlaşılır: Solfej, lâhin, düzüm, cümle teşkilâtı, armoni, kontrpuan, füg, form, sazlar bilgisi, orkestrasyon., | Musiki mecmuası, 2000, S 467-472, 31 | 2. Kod. | Düzümleme (Coding) Düzümleme (Coding) Düzüm (Code) Bir uygulama geliştirmek için yazılan veya üretilen birime code (düzüm) adı verilir. Genel olarak yazılım geliştirme (software development) olarak adlandırılan etkinlik yönetim, çözümleme ve sınama gibi bir çok bölümden ve aşamadan oluşur. Yalnızca kod geliştirmeye düzümleme (coding) adı verilir. Açık bir biçimde belirlenmiş işlemlerin yalnızca kodlama kesimini yapan kişi de genellikle düzümcü (coder) olarak adlandırılır., Önder Teker, Derinlemesine C Fundamentals ve Functional Programming: C, 2017, 174 | sıra sıra, dizi dizi. | Gökte yıldız düzüm düzüm / Ateş düştü yanar özüm / Sana kimler verdi izin / Niçin beni uyandırdın? , | D Kaya, Halkbilim araştırmaları, 2002, 525 | Avci torun bendergâha kurmustur, / Dört taraftan düzüm düzüm kaz gelir., | G Geldiyew/ F Türkmen, Türkmen şiiri antolojisi, 1995, 259 düzüm (< T. düz-üm) 'düzine; dizi dizi' | 1648. düzüm düzüm ... Kars, 73); Düzüm düzüm oldi durna gatari (Caferoğlu 1942, 1, Kars, 206); Bi düzüm top, bi de ehram verdi. (Seyidoğlu ..., TUBA, 2004, 333 | İnce çayır biç oğlan / İnce düzüm yâr yâr / Gel kapıdan geç oğlan / İnce düzüm yâr yâr / Beni sana vermezler / İnce düzüm yâr yâr / Bir gün al da kaç oğlan / İki gözüm yâr yâr., Namık Doymuş, Gelecek için, 1986, 42 | Aşşağdan gelirem, yüküm üzümdür, / Üzümün dalları düzüm düzümdür, / Bir emmim kızı var, iki gözümdür., | Aşşağdan gelirem türküsü, G Altıntaş, Türkülerden seçmeler, 49 | Düzüm düzüm | dizi dizi. | Yağlı ekmek, şeker, lokum / Şeher işi düzüm düzüm boncuklar / Çatlasın konu-komşu / Çatım çatım çatlasın köy içinde kancıklar., | Ş Belli, Ağa kapısı, 1975, 10 | Selvi senden uzun yok / Yaprağında düzüm yok / Kamalı da zeybek vuruldu., İzmirin Kavakları türküsü

s.a.




DS



düzüm düzüm | dizim dizim, dizi dizi, sıra sıra. | İncidir dişleri düzüm düzümdür., | Türkmen/Cemiloğlu, Mİhsanî, 85

a.






düzümcü





"Düzümleme (Coding) Düzüm (Code) Bir uygulama geliştirmek için yazılan veya üretilen birime code (düzüm) adı verilir. Genel olarak yazılım geliştirme (software development) olarak adlandırılan etkinlik yönetim, çözümleme ve sınama gibi bir çok bölümden ve aşamadan oluşur. Yalnızca kod geliştirmeye düzümleme (coding) adı verilir. Açık bir biçimde belirlenmiş işlemlerin yalnızca kodlama kesimini yapan kişi de genellikle düzümcü (coder) olarak adlandırılır.", Önder Teker, Derinlemesine C Fundamentals ve Functional Programming: C, 2017, 174"



düzümleme

a.



"Düzümleme (Coding) Düzümleme (Coding) Düzüm (Code) Bir uygulama geliştirmek için yazılan veya üretilen birime code (düzüm) adı verilir. Genel olarak yazılım geliştirme (software development) olarak adlandırılan etkinlik yönetim, çözümleme ve sınama gibi bir çok bölümden ve aşamadan oluşur.yalnızca kod geliştirmeye düzümleme* (coding) adı verilir. Açık bir biçimde belirlenmiş işlemlerin yalnızca kodlama kesimini yapan kişi de genellikle düzümcü* (coder) olarak adlandırılır.", Önder Teker, Derinlemesine C Fundamentals ve Functional Programming: C, 2017, 174"



düzünden tersinden zıddı. | MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'inşüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması olayının düzünden okunabilir bir olay olmadığı açık., | N Yağcı, T, 11.2.2012








düzüşmek | Yaşadıkları sürece sessiz kumsallarda, durgun sularda, ilahların bahçelerinde, ahırda samanların üstünde, loş yatak odalarında, kolalı çarşaflarda düzüştüler., | UğurYücel/ZÖzden, TarafKitap, Tem2013

f.






Düzyazıcı | nâsir | Yalnız düzyazıcılar değil elbet, şairleri de okuyordum, -Rilke'yi, Machado'yu..., | H Yavuz, Toarmina, 97

a.






dvdcilik -ği | dvd kayıt, kiralama ve satıcılığı. | DVD'cilik bitti., | T, 28.7.2014

a.






Fethi Gedikli

  • Özgeçmiş (pdf)
  • Sözlük
    • Dizin(A - Z)
    • Konulara/Alanlara göre
    • Hukuk
    • Edebiyat
    • Dil
    • Tarih
    • Yöreler
    • Kişiler

İletişim

  • fgedikli@istanbul.edu.tr
  • (90) (212) 440 0000 Dahili: 10902
  • İstanbul Üniversitesi
    Hukuk Fakültesi Dekanlığı
    Beyazıt / İSTANBUL
 Okuyucu, Araştırmacı
 Şu an: 1  |  Bugün: 77

10 Temmuz 2025 itibariyle
9864
kez ziyaret edilmiştir.